cardigan, tk

By losingwendie

115K 12.6K 5.2K

jungkook, onun yaralarını yıldızlamak isteyen taehyung'a bir türlü karşı gelemiyordu. •semeXseme More

eski moda tişört
kaldırım üstünde topuklular
gençken hiçbir şey bilmediğini varsayarlar
süslü bi' gülümseme
siyah ruj
seni biliyorum
kot ceketle dans
sokak lambası altında sarhoş
sweatshirtümün altındaki el
öp ve geçir
herkesle arkadaş olanın hiç arkadaşı yoktur
iki kişiyi kovalayan birini kaybeder
saklambaç
hafta sonları
arabada öpüşmek
yaralarımın etrafına yıldızlar çizdin
kanıyorum
son tren
peter, wendy'yi kaybediyor
baba gibi terk etmek
su gibi akmak
dövme öpücüğü
duman kokusu
seni lanetledim
market sırası
gözüm üstünde || özel bölüm

eski bir hırka || final

3.9K 417 259
By losingwendie

Haziran, Londra

"Kalk şu koltuktan!" Yüzüme doğru fırlattığı yastığa yüksek sesi eşlik etti. "Patlatıcam şimdi suratının ortasına Jungkook! Gülme! Çıldırtma beni, kalk!"

"Bir kere öpersen kalkarım." Benden bıkmış gibi -ki gerçekten bıktırmıştım- derin bir nefes alıp verirken gözlerini kapattı. Ardından sıktığı dişleri oynattığı çenesinden belli olurken konuştu. "Çocuk musun sen? Ha?!" Bir yastık darbesi daha, tam yüzümün ortasına. "Çocuk musun!?" Cevap vermeme fırsat vermeden bütün sinirini yastıktan ve benden çıkarıyordu. Taehyung, anlaşılacağı gibi biraz gergindi.

Bütün yaz boyunca kalacağımız evi düzene sokmaya çalışıyorduk ama her şey o kadar dağınıktı ve o kadar düzelmiyordu ki biz plakları düzenlerken yorgunluğa dayanamayıp kendimi koltuğa atmıştım. Taehyung da haklı olarak yepyeni koltuğa terli ve kirlenmiş üstümle, üstelik hiç de temiz olmayan terliklerimle yattığım için beni boğmak istiyordu. Bir de tabii etrafı bok götürüyor olması da onu biraz strese sokmuştu.

Aslında sabahtan beri uğraşıyorduk. Taehyung'un annesi, babası, ben, hepimiz uğraştık evi yoluna sokmak için ama pek fayda etmedi. Çok eşyamız olmayacağını düşünüyordum ama Taehyung'un lisedeyken, yani İngiltere'de ailesinin yanında yaşarken sahip olduğu bütün eşyaları da bu eve geçirince pek de kolay olmamıştı.

Bu evi üç ay staj yaparken kalıp sonra dönecekmişiz gibi dizmiyorduk asla. Çünkü bu ev, Taehyung ile benim beraber yaşayacağımız evdi. Hem yazın, hem de ilerleyen yıllarda.

Bunu söyleyen ben değilim, Taehyung'un annesi. Bizim buraya yerleşmemizde ve yakınlarında yaşamamızda o kadar istekli ki bunun için her şeyi yapmaya hazır gibi duruyor. Açıkçası bizim de işimize geliyor çünkü ikimiz de Seul yerine Londra'da yaşamayı tercih ederiz. Üstelik Taehyung'un babasının yardımıyla burda çalışacağımız şirkete kadar her şeyimiz hazır bir şekilde bizi bekliyor.

Annesi bahar döneminin final sınavlarını da verip üçüncü sınıfı bitirdiğimiz an bizi arayıp -evet bizi, Taehyung'u ayrı, beni ayrı aradı- bize bir ev bulduğunu ve hemen yanlarına gitmezsek bizi silip atacağını söyledi. Durum böyle olunca da staj için Temmuz ayının başlarında geleceğimiz Londra'ya Haziran'da, finallerin ardından bir hafta içinde toparlanıp gelmek zorunda kaldık.

Ardından da evi tutmak bizim için çok da büyük bir karar değildi çünkü birkaç aydır konuştuğumuz bir şeydi. Seul'deyken ikimizin tek bir eve çıkmasını sık gündeme getiriyorduk çünkü zaten ya onun evinde ya benim evimde kalıyorduk ve iki ayrı kira ödemektense -tabii başka açılardan da daha rahat edebilmek için- tek bir evde olmak daha mantıklı diye düşünüyorduk.

O işi halledemeden Londra'ya geldiğimizde de bari burda tek bir evde kalalım diye düşünüp bütün birikmişimizi bu eve yatırmıştık. Hiç yardım almadan, sadece birikimlerimizle, sadece ikimizin evi.

Anne ve babasının evine de oldukça yakındı ev. Bu da ayrı bir artıydı bizim için çünkü bunca yıl uzak kaldıktan sonra aileden daha fazla uzak kalmayı istemedik.

"O yastığı bir kez daha suratıma vurursan burdan kalkıp seni boğarım."

Durdu, düşünüyor gibi bir ifade takındı. Ardından da yastığı savurdu ve suratıma çarptı.

Koltuktan sahte bir hırsla kalkıp ona doğru yetişmeye çalışırken Taehyung çoktan elindeki yastıkla koridora doğru kahkaha atarak koşmuş ve benden kaçmıştı. Fakat elimde daha büyük bir koz vardı. İstediğimi elde etmek için kullanabileceğim başka bir şey.

Yerleştirmeyi bitiremediğimiz plaklara elimi atıp Taehyung'un bıkmadan her gün en az bir şarkısını dinlediğini bildiğim Cry albümünün plağını aldım. Bu, Taehyung'un hassas noktasıydı. Onun için çok değerliydi ve buna zarar verirsem kesinlikle beni gebertirdi.

Elimde tuttuğum plakla koridora, yanına çıktığımda gülen yüzü yavaşça düştü ve kıstığı gözleriyle sinsice baktı bana. "Bel altına oynuyorsun."

"Sen de yüzüme oynadın."

"Anlaşabiliriz." O bana yastığı siper ederken ben de ona plağı siper ediyordum. O kadar saçma bir durumdaydık ki annesi babası bizi görse gözlerindeki bütün saygınlığım yerle bir olabilirdi.

"Nasıl bir anlaşma olduğuna bağlı?"

"Ona zarar verirsen seni boşarım."

"Evli olmadığımız için anlaşma maddesi kabul edilmedi."

"Ne istiyorsun söyle pislik herif!" İş biraz daha şakalaşmaya döndüğünde siniri yatıştığı için mutluydum. Demin gerçekten bana küsmesinden korkmuştum çünkü.

"Öpücük!"

"Sayı belirt!" Çıkan her cümlede siperleri birbirimize daha çok ittiriyorduk.

"Bilmiyorum! Üç?!"

"Anlaştık! Önce plağı bırak, zarar görmediğine emin olmam lazım."

Teslim olmuş bir düşman edasıyla tek elimi havaya kaldırırken plağı duvara yaslamış, ardından da diğer elimi de kaldırmıştım. Gözleri bir plakta bir bende dolaşırken geniş koridor sayesinde zorlanmadan, ani hareket ederek plağı yerden kaptığı gibi oturma odasına geri döndü. Zaten böyle yapacağını bildiğimden pek de şaşırmadım ve gülerek peşinden girdim odaya.

Taehyung'un depodan çıkarılan eski eşyalarının tozları uçuşuyordu odada. Bu kadar fazla tozun onu çok rahatsız edip öksürteceğine emin olduğumdan ardında tupturuncu bir gökyüzü barındıran pencereyi açtım. Güneş batarken tekrar onun yanına döndüm ve yere, yanına bağdaş kurarak oturdum. "Anlaşmayı bozdun."

"Bozmadım. Öpücüklerin teslim tarihi ile ilgili bir detay sunmadın. Ben de canım ne zaman isterse o zaman öpeceğim seni." Elindeki nemli bezle tozlu plağını silip rafa koyduktan sonra bir diğer plağı alırken konuştu.

"Seninle bu evde yaşayabileceğime emin değilim. Birbirimizi öldürmeden nasıl dayanacağız?" Şakayla karışık sormuştum ama sabahtan beri çalıştığı için yorulduğundan olsa gerek gergindi ve sinirlenerek cevapladı beni.

"Bak kapı şurda, ordan siktirip gidebilirsin." Kafasını hafifçe arkasına çevirerek kapıyı işaret ettikten sonra geri dönüp yerdeki bibloyu almak için uzanmıştı ki, dönen yüzüne o bana bakmazken saniyelik olarak yaklaşıp dudaklarına çok kısa bir öpücük bırakmıştım. Ardından da çok fazla geri çekilmeden sırıtırken konuştum, "Anlamadım tam olarak, nerde kapı?"

Hâlâ sinirli olmasına rağmen çatık kaşlarına ek olarak sırıtıyordu şimdi. Tekrar kafasını çevirip kapıyı işaret ettiğinde bana dönen yanağına bir öpücük daha bıraktım. "Hm, orda mıymış?" Çenesine koyduğum işaret parmağımla yüzünü kolayca tam zıttı yöne çevirip diğer yanağını getirdim önüme. O tarafa da bir öpücük kondurduktan sonra artık siniri geçmiş, sadece gülmeye başlamıştı.

Taehyungla sürekli böyleydik. İkimizden biri olur olmadık bir şeye sinirlendiğinde diğerimiz onu çok iyi idare ediyordu. Mesela onu okuldaki bir 'arkadaş'ından kıskandığımda bütün gün bana sırnaşarak kendini çok güzel affettirmişti. Ben de aynı şekilde telefonum sessizde olduğu için aramalarını duymayıp açamadığım öylesine bir günde beni dövmek için evime geldiğinde ona sırnaşarak kendimi affettirmiştim. Gerçi o gün affettirememekten biraz korkmuştum çünkü Taehyung cidden çok kızmıştı. O günden beri aradığı an üç saniye içinde açıyorum telefonu. Bir daha olursa yine kucağında oturup sürekli onu öperek sakinleştiremeyebilirim çünkü.

"Taehyung,"

"Hm?" Yüzünü tekrar bana çevirip gözlerime baktı.

"Yorulmadın mı sevgilim?"

"Yorulmadım."

"Yalan söyleme. Anlamıyor muyum sanıyorsun?"

"Yalan söylem-"

"Niye her şeyi bugün bitirmeye uğraşıyorsun? Daha çok zamanımız var burda. Yarın da yerleştirebiliriz. Zaten tek günde kim taşınabilir ki bebeğim? Hm?" Sesim oldukça uysal çıkıyordu tek elimle iki elini birden tutarken.

"Bilmiyorum. Yarın rahat edelim diye uğraşıyorum. Zaten bir hafta sonra başlıyor staj, bütün haftamız yerleşmeye gitmesin, beraber geçireceğimiz zamanımız olsun diye."

"Zaten bunları yaparken de beraber zaman geçiriyoruz."

"Ama yoruluyoruz da. Zaten finalleri verip yorgun argın geldik ara vermeden. Şimdi de ev böyle karışık. Biliyorum sen rahat edemezsin bu kadar karışıkken. Düzenlememiz lazım ev gibi olması için."

"Kim demiş onu? Hm? Niye rahat edemiyim hem, çok da rahatım tamam mı? Aklıma bile gelmemişti böyle bir şey. Ayrıca burası gayet de ev gibi. Sen burdasın." Son cümlemde yere çevirdiği gözlerine bakabilmek için sırtımı iyice eğip alttan bakmıştım ona hâlâ ellerini tutarken.

Onun da en az benim kadar yorgun olduğunu bildiğimden asık yüzünü güldürmeye çalışıyordum. İlk göz göze geldiğimizde gülmese de onu güldüreceğini bildiğimden dişlerimi göstererek aptalca sırıttığımda o da gülmüştü buna.

"Aptal."

"Ben de seni seviyorum. Şimdi biraz dinlenelim tamam mı? Gel," yerden kalkarken onu da kollarından tutup kaldırmıştım. "Yatağımızın üstündekileri indirelim ve yatalım biraz."

Tuttuğu elimle peşimden yürüdü ve benim ardımdan yatak odasına girdi. Yatağın üstünde duran kıyafet kolilerini tek tek yere indirip odanın ışık almasını sağlayan pencereyi de perdeyi çekerek örttü. Loş bir ışık odaya girerken şu an gerçekten saatlerce uyuyabilirdim yorgunluktan.

Taehyung yatağa girdiğinde üstündeki kirli tişört ve şortun onu rahatsız ettiğine emindim. Bu yüzden kolilerden temiz iki şort ve iki tişört arıyordum ve bu sırada da onun mızırdanmalarını dinliyordum. "Ne yapıyorsun orda? Gelsene, uyuyalım."

"Geliyorum. Bekle."

Bulduğum şort ve tişörtle önce kendi üstümü değiştirdikten sonra yanına gitmiş ve zaten sıcak olduğu için örtü örtmediği üstünü çıkartmıştım. Şortunu çıkarttığım sırada önce ne olduğunu anlamasa da temiz olanı bacaklarından geçirdikten sonra bana yardım etmiş ve tişörtünü çıkarmam için kollarını kaldırmıştı. Çıplak göğsünün tam ortasına bir öpücük bıraktıktan sonra omzundaki dövmeyi de es geçmemiş ve orayı da öpmüştüm. Ardından da tişörtü giydirmiş ve gözüne giren saçlarını düzeltmiştim.

"Uyuyalım hadi." İşim bittiğinde söylediğim şeyle bunu dememi bekliyormuş gibi kollarını açmıştı yatakta. Yanına kıvrılıp açık kollarının arasına girdiğimde de beni sıkıca sarmış ve saçıma bir sürü öpücük bırakmıştı. Biraz da sıkı sarılıyordu, hatta 'biraz' az kalır, nefesimi kesecek kadar sıkı sarılıyordu. Böyle anlarda gücünün farkında olmayışı biraz garipti. Çünkü onun 'hafif' diye nitelendirdiği şeyler genelde iz bırakıyordu. Mesela her şort giydiğimde refleks olarak üst bacağımı kavrıyordu ki eli oralarda dolanırken arada bir sıkıştırıyordu ve bu her seferinde en hafif tabirle kızarmasına sebep oluyordu. Hoş, aynısını ben de yapıyordum ama o bundan bir kez bile şikayetçi olmamıştı. Sevgi dili böyleydi biraz.

Sıktığı kolları eşliğinde saçlarıma bıraktığı son, büyük öpücüğün ardından "Oh!" demiş ve gevşetmişti kollarını. Zor açık tuttuğum gözlerimle buna hafifçe gülerken daha fazla direnememiş ve kendimi uykuya bırakmıştım. Aynı şekilde o da.

"Bebeğim?"

Evin sokağı gören balkonunda oturmuş öylece sigara içerken yeni yeni doğan güneşin aydınlattığı boş sokağı izliyordum. Taehyung'dan erken uyanmıştım ama yorgun olduğunu bildiğimden onu uyandırmamıştım. Son zamanlarda yanında ben olmadan uyanmayı sevmediğini ve bu konuda huysuzluk yaptığını biliyordum, bu yüzden sigarayı hızlıca bitirip yanına dönmeyi hedeflemiştim ama daldığım düşünceler buna izin vermemişti. Sonuç olarak da Taehyung ben onun yanıma dönemeden uyanmıştı ve şu an balkonun kapısında durup bana bakıyordu.

Yaslandığım sandalyede duruşumu düzelttim ve ona döndüm biraz. "Efendim?"

"Ne zaman uyandın sen? Niye burdasın?" Hemen karşımda ve yakınımda olan sandalyeye oturdu konuşurken. Havada tatlı bir sıcaklık vardı, bunaltmıyordu insanı.

"Çok olmadı. Sigarayı bitirince dönecektim yanına hemen." derken biten sigarayı küllüğe bastırdım.

"Jungkook." Düz bir ifadeyle başını hafifçe yana yatırarak baktı bana. "Bunun üçüncü sigaran olduğunu ve yarım saattir burda oturduğunu biliyorum bebeğim. Ne düşünüyorsun? Ne sıkıyor canını anlat bana, hadi."

Cevap veremedim. Şımarık gözükmekten korktum. Her şey bu kadar iyiyken tüm bunları kaybetmekten korktuğumu ve önceki hayatımı düşünüp durduğumu söylemekten çekindim.

"Eskileri mi düşünüyorsun?" İçimi okumuş gibi aniden sorduğunda sokağa diktiğim gözlerimi mahçupça ona çevirdim yavaşça. Böyle olunca da doğru bir tahminde bulunduğunu anladı.

"Bunu söylemek bile suçlu hissettiriyor. Özür dilerim."

"Jungkook bunları benimle paylaşman kadar normal bir şey yok. Zaten sen söylemesen bile ben anlıyorum ki." Bir şey diyemeden ona baktığımda devam etti konuşmaya.

"Ara sıra dalıyor gözlerin. Derin derin iç çekiyorsun. Anneni düşündüğünü anlıyorum mesela. Eski hayatını düşündüğünü, kaybetmekten korktuğunu anlıyorum hep."

"Taehyung olmuyor, beceremiyorum düşünmemeyi."

"Jungkook bunları düşünmemen garip olurdu zaten. Kendini suçlama. Sadece şunu bil," Cümlesini tamamlamadan önce tuttuğu elimden çekerek beni kaldırdı ve tek bacağına oturmamı sağladı. Bir eli belimi diğer eli de şortumun açıkta bıraktığı bacağımı okşarken konuşmaya devam etti.

"beni kaybetmeyeceksin. Böyle her üzüldüğünde fark edip yanında biteceğim senin. Kovsan bile gitmeyeceğim. Bunalacaksın benden, biraz uzaklaş artık diyeceksin, ama yine kollarımın arasında bulacaksın kendini."

"Söz mü?"

"Söz."

Sol omzuna başımı yaslayıp boynuna doğru sırnaştığımda daha sıkı sardı kollarını bana. Buna ihtiyacım olduğunu fark ettiği için öylece durdu. Bir süre daha öyle oturduktan sonra ilk konuşan o oldu.

"Dışarı çıkalım mı?"

"Nereye gideceğiz?"

"Bilmem. Yürürüz öyle. Zaten annemler kahvaltı için bekleyeceklerdi. Biraz yürürüz, sonra yanlarına gideriz. Olur mu?" Olumlu mırıltılar çıkararak onu onaylamıştım.

"Ama gece erken dönelim. İşimiz var."

"Ne işimiz var bebeğim? Yerleşmeyi mi diyorsun?"

"Hayır, başka işler." Birbirimize bakarken güldüğümüzde birazdan ne yapacağını biliyordum.

Taş kağıt makas oynayacaktık.

İkimiz de kıkırdarken boştaki ellerimizi yumruk yapıp üç kez havada salladıktan sonra Taehyung'un taş yapışına karşılık ben makas yapmıştım. Büyük bir zafer kazanmış gibi kötücül bir kahkaha atarken "Kesinlikle erken döneceğiz." demişti.

Bu hâline gülerken oturduğum yerden kalktım. Evin içi hâlâ çok karışıkken Taehyung'un elini tutarak eşyaların arasından geçmiş ve dış kapının önünde durmuştum. Ayakkabılarımızı giydikten sonra Taehyung kapının yanındaki komodine uzanıp evin anahtarını şortunun cebine atmıştı. Kapıdan dışarı çıkıp beni beklerken bense portmantoda duran şapkamla bakışıyordum.

Şapkayı orda bırakıp dış kapıyı çektiğimde bu aslında benim için çok farklı anlamı olan bir hareketti. İyileşiyordum. Her gün, onun yanında, biraz daha fazla.

Kapının önünde beni bekleyen Taehyung'a adımlamış ve parmaklarımızı birine kenetlemeden önce omzunu öpmüştüm. Ardından da parmakları elimi okşarken boş sokakta yürümeye başlamıştık. İyiydim, onunlayken çok daha iyiydim. İkimizin evinin sokağında el ele yürüyüp onun da benimle aynı mutluluğu hissettiğine eminken çok iyiydim.

Bütün yaz beraber çalışıp akşamları beraber yemek yerken, ailesi bana gerçekten oğullarıymışım gibi davranırken, birbirimizi her sinir ettiğimizde birkaç dakika sonra hiçbir şey olmamış gibi uzunca öpüşürken iyiydim. İyiydim, ve tek sebebim Taehyungdu.

Çünkü bu böyleydi. Yürümeyi öğrenmek üzere olan bir bebek, düşüp yürümekten korkmaya başladığında şefkatli biri onu elinden tutar ve onu cesaretlendirerek yürümeyi öğretirdi. Bembeyaz bir çiçek, üstüne dökülen betonu kırarak gün ışığına ulaşırdı. Sokaktaki arkadaşları tarafından dışlanan iki çocuk birbirine arkadaş olur ve birinin yatağının altına unutulan eski bir hırka, mutlaka onu giyip favorisi olduğunu söyleyecek birini bulurdu.

•••

sanirim bitirirken agladigim tek ficim buydu... jku yavas yavas iyilestirmek beni zaten duygulandiriyoken en son tamamen iyilestigini belli eden satirlar yazmak beni cidden aglatti

her zaman en ozel ficim olarak kalicak. digerleri de ozel ama hicbirine cardigan'a verdigim emegi vermemistim sanirim. o yuzden cok daha farkli bi yeri var bende 🥲

konuscak cok sey var ama daha da uzatmak istemiyorum, gelin ig'de @/losingguk hesabinda konusalim o yuzden. hem de crdgn icin sevceginiz bi surprizim olabilir icerde 🤧

okudugunuz ve her bolum attigimda burda oldugunuz icin tesekkur ederim 💗

ha bi de sunu soylim cardigan'in tam zitti fluff mi fluff bi tk textine basladim paper rings diye 😙 ona da bekleriz efenim profilimden gelebilirsiniz🫂

baska ficlerde gorusuruz 🌱🏡

-azra
19.12.2022

Continue Reading

You'll Also Like

By elektra

Teen Fiction

146K 10.2K 31
kalbim hâlâ senin adını sayıklıyor, sevgili
399K 39.3K 34
"sen benim ayrıcalarım ve belkilerimsin." university au! ! 20.04.2022
381K 40.2K 37
senin yangınının külüyüm ben // exes to lovers texting
4.4K 650 11
"There's nothing like us There's nothing like you and me Together through the storm There's nothing like us" ................... Jungkook alfası tara...