PAYEDÂR(TÖRE) /TAMAMLANDI\

By Maysa_58

5.6M 309K 54.8K

🌹 Genç adam, karşısında melekleri kıskandıracak derece güzel olan karısına doğru adım attı. Tam önünde durdu... More

~Tanıtım~
~1.Bölüm~
~2.Bölüm~
~3.Bölüm~
~4.Bölüm~
~Gelecek bölüm Alıntısı~
~5.Bölüm~
~6.Bölüm~
~8.Bölüm~
~9.Bölüm~
~10.Bölüm~
~11.Bölüm~
~12.Bölüm~
~13.Bölüm~
~ Şahan & Yağmur ~
~14.Bölüm~
~15.Bölüm~
~16.Bölüm~
~Şahan & Yağmur 2~
~17.Bölüm~
~18.Bölüm~
~19.Bölüm~
~Senem & Barut Karadağlı~
~20.Bölüm~
~21.Böüm~
~22.Bölüm~
~23. Bölüm ~
~24.Bölüm~
~25.Bölüm~
~26.Bölüm~
~27.Bölüm~
~28.Bölüm~
~29. Bölüm ~
~30.Bölüm~
~31.Bölüm~
~32.Bölüm~
✨Kesit✨
~33. Bölüm~
~34.Bölüm~
~35.Bölüm~
~36.Bölüm~
🍬 Bayrama özel bölüm 🍬
~37.Bölüm~
~38. Bölüm~
~39.Bölüm~
~40. Bölüm~
~41. Bölüm ~
~42. Bölüm ~
~43.Bölüm~
~44.Bölüm~
~45. Bölüm~
~46.Bölüm~
~47. Bölüm~
~FİNAL BÖLÜMÜ~

~7.Bölüm~

175K 6.7K 2.5K
By Maysa_58

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum.🌹

Bölüm bildirimleri çoğu kişiye gitmediği için, tekrardan güncelleme yaptım.(:

🌹

Payedâr konağında, çok büyük bir saygı ile karşılanmıştı Demir aşireti. Yukarı terasa kurulan sofrada birtek kuş sütü eksikti resmen! Bir yandan yemekler yenmiş, bir yandan düğün tarihi konuşulmuştu. Yusuf Mirza ve Gülhanım ise ara ara birbirine kaçamak bakışlar atarak yemeklerini yemişlerdi. Çarşıda yaşanan o romantik anlardan sonra birlikte gelmişlerdi. Konağa geldikleri zaman ufak çaplı bir şok yaşamışlardı çünkü, Yâde Zelal ve torunları büyük salonda halay çekiyordu. Bu duruma Yusuf Mirza kızarken, Gülhanım tebessüm etmişti, Hayat dolu bir kadındı Zelal kadın. Daha sonra Gülhanım, hemen sofranın kurulmasına yardım etmişti. Ezma hanım gelinin bu hallerine içinden maşallah demekle yetinmişti. Gülhanım'ın on parmağında on marifet vardı resmen. Zelal kadın ise, konağa alışması için izin vermişti yardım etmesine ama evlendikten sonra, Gülhanım'a çok fazla iş yüklemeyecekti. Yemek faslından sonra, kahve içmeye gelmişti sıra. Yâde Zelal her ne kadar Gülhanım'a 'Sen otur' dese de Gülhanım, dinlememişti yengesi Yasemen hanımı da alıp mutfağın yolunu tutmuştu. İş yapmak onun ruhunda vardı. Mutfağın kapısına gelen ikilinin kaşları duyduklarıyla havalanmıştı.

- Üç tane kız çocuğu, yerine bir tane erkek çocuk doğursa idi. Kuma gelmezdi." Ayşe'nin sözleriyle ikili önce birbirlerine bakmışlar ardından mutfağa girmişlerdi. Ayşe yengesini görünce gülümsedi. Ve önündeki cips dolu tabaktan bir cips daha alıp yemeye başladı. Gülhanım'da ayıp olmasın diye hafif bir tebessüm etti. Ne demek üç kız çocuğu yerine bir erkek çocuk doğursa idi. Bu nasıl bir cümleydi? Ayşe bu cümleyi nasıl bu kadar rahat kurmuştu?

- Ayy bilmiyorum ama çok ağlamış Sevda. Üzerime nasıl kuma getirirsin diye." Evin çalışanı Esma hanım konuşmuştu bu sefer. Arkası dönük bulaşıkları yerleştirken, Hem nasıl ağlamasındı üzerine başka bir kadın gelmiş ve kocasının başka bir kadınla paylaşmak zorunda kalmıştı!

- Kahve yapacaktım." Dedi Gülhanım, varlığını hatırlamak adına. Esma hanım hemen arkasını dönmüş ve başını olumlu anlamada sallamıştı daha sonra cezveyi, kahveyi, fincanları tezgahın üzerine koymuştu. Gülhanım kahvenin başına geçip yapmaya koyulmuştu. Yasemen hanım ise kaşlarını çatmış az önce olan muhabbete takılmıştı. Ayşe'nin kumayı normal görmesini çocuk oluşuna vermişti. Geçip mutfak masasına oturdu.

- Kimin üzerine kuma gitmiş." Diye sordu Yasemen hanım merakla, kim bilir hangi zavallı kadının üzerine gitmişti. Kim bilir kuma giden kadın o konakta nasıl aşağılancaktı. Kuma geldin diye hor görülecekti... Esma hanım, sanki bir sır veriyormuş gibi mutfağın kapısına doğru bakmış konuşmuştu.

- Korkmaz aşiretinin Ahmet Ağası. Karısının üzerine karşı köyden kuma almış. Karısı üç tane üst üste, kız doğrunca umudu kesmiş ondan."dedi

Gülhanım duyduğu aşiret isimi ile buz kesilmişti. Geçen nişan alışverişinde önlerini kesmişti korkmaz aşiretinin küçükleri Miran ağa. Ne kadar kötü bir aşiret olduklarını tüm Mardin bilirdi. Kadınlara olan eziyetlerini, onları nasıl küçük düşürdüklerini insan içinde bir çok kez duymuştu.

- Evladın kızı erkeği mi olur Allah aşkına!" Dedi Yasemen hanım, öfke ile her gece yatmadan önce Allah'tan bir evlat dilenmişti. Kız, erkek fark etmez yeter ki kucağımız boş kalmasın demişti. Sonunda duaları kabul olmuş bir evladı olmuştu. Hiç bir zaman ne kendisi nede gelin gittimiş olduğu aile cinsiyete öyle çok önem veren insanlar değillerdi. Yüce Rabbim ne verirse kabulümuz demişlerdi. Bu konuda çok şanslıydı.

- Olur. Eğer bir aşiret ağası ile evleniyorsan ona erkek çocuk vermeye mecbursun." Dedi Ayşe, telefondan başını kaldırıp, ağabeyi gibi olan siyah gözlerini kısmıştı ve bu konuda oldukça ciddi gözüküyordu. Gülhanım elindeki cezveyi tüpün üstünden aldı ve arkasını dönüp görümcesine baktı. Umarım bu konuda ciddi değildir diye düşünmeye başladı. Üstelik Korkmaz aşireti, Ayşe'nin Ağa babasının katili idi. Onların konusunu nasıl bu evde rahat rahat geçirebiliyordu şaşırmıştı.

- Mecbur değil! Bir kadın bu dünyaya erkek çocuk vermeye mecbur değil.! Bu kişi ağa'da olsa paşada olsa, fark etmez." Dedi Gülhanım ciddi bir tavırla, cinsiyet ayrımı yapılmasından nefret ediyordu! Ayşe elindeki telefonu masanın üzerine koydu ve yengesine baktı.

- Aşiretin soyu için bir erkek çocuk şart yenge! Ve kadınsan o çocuğu vermek senin için zorunluk." Dedi İşte bu cümle tam olarak, Gülhanım'ın sinirlerinin atmasına sebep olmuştu. Hayır görümcesi ile ilk günlerden ters düşmek istemiyordu. Ama Ayşe sanki, illa ters düşelim diye hareket sergiliyordu.

- Biz kadınlar, hiç birşey için zorunlu değiliz.!" Dedi Gülhanım sert sesiyle, değillerdi! Hele bir erkeğe karşı hiçbir zorunlukları yoktu!

- Umarım Ayşe ilerde evlendiğin zaman. Erkek çocuğun olur ve bu kadar emin konuşmanın acısını yaşamasın." Dedi Yasemen hanım, bir abla edasıyla ama Ayşe hiç oralı bile olamamış masanın üzerindeki çalmaya başlayan telefonunu alıp mutfaktan çıkmıştı. Esma hanımda mutfakta yıkanan bulaşıkları yerleştirmeye başlamıştı. Gülhanım, cezveyi tekrardan tüpün üzerine koydu ve sinirle kahveyi yapmaya başladı. Ayşe'nin düşüncelerini canını sıkmıştı. Kahveleri yapmış ve fincanlara bölmüştü. Kendisi kahve tepsini alırken, yengesi de kahve yanı atıştırmalık olan tepsiyi almıştı. Yukarı terasa çıkmışlardı ve kahveleri dağıtmıştı...

Ağabeyleri ve Yusuf Ağa şirket hakkında konuşuyorlardı. Ağa babası ara sıra eşlik ediyordu onlara, Şahan ve Şahin ise kendi aralarında telefonda birbirlerine birşeyler gösterip gülüyorlardı. Yâde Zelal ve diğer kadınlar ise kendi aralarında konuşuyorlardı. Gülhanım, ara sıra masada oturan kaşları her daim çattık olan kocasına bakıyordu. Arada göz göze geldikleri zaman da oluyordu daha sonra utanıp kaçırıyordu gözlerini. Kalbi hızlanıyor ve biri görecek diye çekiniyordu.

- Gülhanım, şu yatak odasına bakalım artık." Yengesi Yasemen hanımın, sesini kulağının dibinde duymasıyla başını olumlu anlamada salladı. Yarın bindallı ve gelinlik alınacaktı. Daha sonra çeyizleri serilecekti. Bu konağın gelini olmaya çok az kalmıştı resmen. Ezma hanım, ayağa kalkmış ve gelinine kaşı ile gel işareti yapmıştı. Gülhanım ve Yasemen hanım oturduğu yerden yavaşça kalkmış ve Ezma hanımın peşinden gitmeye başlamışlardı.

-Odanın genişliğine iyice bak kızım. Hoşuna gitmeyen yer oldu mu söyle. Yarın çarşıda beğendiğin yatak odası takımını alırsın." Dedi sevecen bir sesle. Gelinin rahat etmesini istiyordu Ezma hanım. Herşey gönlünce olsun diye çabalıyordu. Bazen kendini çok kaptırıp, gelinine birşey sormadan alıyordu ama onun iyiliğini düşünüyordu. Gülhanım başını olumlu anlamada salladı. Odanın önüne geldikleri zaman Ezma hanım kapıyı açtı. Gülhanım, odaya girdiği an burununa dolan koku ile gülümsedi. Oda buram buram Yusuf Mirza kokuyordu. Yağmur kokusu, bugün çarşıda fark etmişti kokusunu. Yağmur yağınca, toprakla buluşan o kokuya sahipti. Öyle güzel bir kokuyordu ki, Gülhanım'ın çok hoşuna gitmişti. Mavi gözlerini kısıp odaya göz gezdirdi. Oda oldukça genişti. Tam ortada tek kişilik siyah bir yatak vardı. Onun karşısında küçük bir gardırop onun dışında ufak bir kitaplık vardı odada. Fazla eşya yoktu kalabalık değildi oda.

- Şurada ebeveyn banyosu var kızım. Yusuf Mirza çok düzenli bir adamdır." Dedi yüzündeki hafif bir tebessüm ile. Oğlu, asla dağınık bir adam olamamıştı. Fazla düzenli ve titiz biriydi.

- Sadece yatak odası takımı alınması gerekiyor. Diğer eşyalar kalabilir. Birde Ezma ana, yatak odası düzenini düğünden önce ben yapsam olur mu?" Dedi yatak odası onun ince çizgisiydi. Kimse özel alanlarını bilsin istemiyordu. Temizliğini, düzenini kendi ayarlamak istiyordu.

- Olur kızım sen nasıl istersen." Dedi Ezma hanım, gelininin ince kolunu sıvazladı. Gülhanım'ın yüzünde belli belirsiz bir gülümseme oldu. Yatak odasına son kez göz gezdirdi Gülhanım, daha sonra odadan çıkmışlardı ve içilen kahveler sonrası Payedâr konağından ayrılmışlardı. Eve gelir gelmez, arkadaşı Azra'ya mesaj atmıştı yarın erken hazır olmasını dair. Ezma hanım, 'İmam nikahının kıyıldı zaten, siz gidip kendiniz alın. Biz gelip kalabalık etmeyelim.' demişti. Ama Gülhanım, arkadaşı Azra'nında gelmesini istiyordu. Çünkü alacağı bindallı ve gelinliği Yusuf Mirza'ya düğün gününe kadar göstermeyi düşünmüyordu! Sürpriz olsun istiyor, onu görünce ki tepkisini merak ediyordu.


~~~

Yusuf ağa ise, giden karısının arkasından sadece bakma yetinmişti. Fazla değil bir haftaya tamamen yanında olacaktı. Ama yinede sabırsızdı sanki birşey olacak ve tüm bu olanlar bozulacakmış gibi geliyordu. Korkuyordu! O Mavi gözleri bulmuşken kayıp etmekten korkuyordu! Yarın yine çarşıya gideceklerdi. Gülhanım'ı beyaz gelinlik içinde düşündükçe kalbi deli gibi atıyordu. Etkileniyordu Gülhanım'dan. Hemde deli gibi! Düşünceler eşliğinde önündeki çay bardağını aldı ve dolgun dudaklarına götürdü. Çay daha boğazından geçmeden yüzünü buruşturdu. Soğmuştu! Tekrardan masaya koydu çay bardağını...

- Uzun zamandır Payedâr kardeşler toplantısı yapmıyorduk." Şahan'ın sesini duymasıyla başını merdivenlere çevirdi. İkiz olmalarına rağmen, göz renkleri hariç benzemeyen kardeşlerine baktı. Birinin elinde abur cubur dolu tepsi, birinin elinde kahve tepsisi vardı. Yüzlerindeki gülümseme ile gelip masaya ellerindeki tepsileri bırakıp, Yusuf Mirza'nın yanına oturdular. Bazen on beş günde bir, bazen bir ayda bir, üç kardeş konağın terasında oturup dertleşirirlerdi. Ama şu sıralar bunu yapmaları ertelenmişti düğün telaşı yüzünden. Yusuf Mirza, uzanıp kahvesini aldı abur cubur atıştırmalıklardan nefret ederdi. Özellikle çikolatadan hiç sevmezdi! Doğru düzgün bir kere bile yediği görülmemişti.

- Herkes uyudu mu?" Diye sordu Yusuf Mirza, dumanı üstünde tüten kahvesinden bir yudum alırken. Şahin, telefondan kafasını kaldırmadan, soruyu cevaplamıştı.

- Bir tek Yâdem uyanık, oda gözlerine salatalık koyacakmış. Gözleri mi şişmiş ne yapmış ." Dedi Gülerek, Yusuf ağa ise tebessüm etmişti. Yâdesi çok süslü bir kadındı. Her gece gözlerine ya salatalık yada Ayşe'nin yüz maskelerinin birini kullanırdı. Daha sonra siyah gözlerini Şahin'in üstüne çevirdi. Elindeki telefondan başını hiç kaldırmıyor sürekli birşeyler yazıyordu. Ara sırada gülüyordu..

- Birdaha soru sorduğum zaman, yüzüme bakıp cevapla Şahin ağa! Bırak o telefonu elinden." Dedi hafif sert çıkan sesiyle, Şahin normalde asla böyle birşey yapmazdı. Ama sanırım boş bir anında denk gelmişti. Şahin ağabeyinin sesiyle yutkundu ve telefonu masanın üzerine koydu. Şahan, ikizinin bu haline tebessüm etti.

- Şaşkın aşık." Dedi Şahan, Şahin sinirle ikizine bakarken Yusuf ağa araya girdi.

- Bilmem gereken bir şey mi var?" Dedi Siyah gözlerini kardeşleri arasında gidip gelirken. Şahin utançtan başını eğmişti. Şahan ise ağabeyinin karşısında çaresizce duran ikizini gördükçe daha çok gülesi geliyordu.

- Biri var... Niyetimiz ciddi yani senin düğünden sonra." Dedi Şahin, çekingen bir tavırla. Terlemişti birde iyi mi!

- Lan oğlum! niye kadın gibi utanıyorsun açık açık söylesene sevdiğim var diye." Dedi Şahan

- Utanma duygusu sadece kadınlara mı özel Şahan ağa?" Dedi Yusuf Mirza, meraklı sesiyle erkeklerde utanabilirdi bu çok normal bir durumdu. Bazı insanlar herşeyi açık açık söyleyemezdi tıpkı Şahin gibi. Çok fazla güler yüzlü bir çocuktu Şahin ama ciddi konularda utanıyordu...

- Yok ağam. Ben sadece laf olsun diye söyledim." Dedi Şahan önündeki çerezden yerken

- Kim bu kız, kimlerden?" Dedi Yusuf ağa utanan kardeşine karşı. Şahin anında başını kaldırdı ve Ağabeyinin siyah gözlerine sevinçle baktı.

- Acarlar'ın kızı Melek ağabey, çok seviyorum oda beni seviyormuş niyetimiz ciddi tabi seninde rızan olursa." Dedi Melek, isimini söylerken bile Şahin heyecanlanıyordu. Düğünde görmüştü Melek'i daha sonra çarşıda görmüştü. Sormuş, soruşturmuş bulmuştu kim olduğunu Haşim Acar'ın kızıydı. Bir yolunu bulmuş kızı rahatsız etmeden konuşmuştu. Melek'inde gönüllü olduğunu öğrenince çok sevincten havalara uçmuştu. Ağabeyinin düğününden sonra, anasına diyecekti gidip isteyin diye. Ama önce tabiki de ağabeyine soracaktı.

- Madem kızında sende gönlü var gider isteriz aslanım. Haşim ağayı tanırım iyi adamdır zorluk çıkarmaz." Dedi tebessümle Yusuf ağa. Şahin duyduklarıyla sevinçle olduğu yerde Yusuf ağaya sarılmıştı. Şahan sarılan ikiliye kıskançlıkla bakmış ve hemen oda sarılmıştı Yusuf ağaya. Kardeşlerinin bu haline gülmekle yetinmişti Yusuf Mirza.

- Sen Yusuf ağa! Ağabey değil! Babasın baba! İyiki varsın be ağabey!" Dedi hala ağabeyine sevinçle sarılırken. Yusuf ağa duyduğu cümle ile boğazı düğümlendi. O babalarını tanımıştı ama İkizler ve Ayşe babalarını tanıyamadım göç etmişti bu dünyadan. Babamız yoksa ben varım demiş ve kardeşlerine hep bir baba gibi yaklaşmıştı.

- Sizde iyiki varsınız." Dedi Yusuf Mirza.

~~~

Günün en erken saatlerinde kalkmıştı yine Gülhanım, Azra'da konağa gelmiş hatta birlikte hazırlanmışlardı daha sonra, Yusuf Mirza gelmiş ve çarşının yolunu tutmuşlardı. Tabiki Azra'nın gelmesini beklemeyen Yusuf ağa biraz bozulmuştu. Ama Gülhanım'ın mutluluğunu görünce ses etmemişti. Çarşıya geldiklerinde hemen Gülhanım'ın elini tutmuştu. Azra bu manzaraya imerenrek bakmış ve içinden birsürü nazar duası okumuştu. Önce yatak odası takımı almışlardı. Yusuf Mirza siyah alalım derken, Gülhanım kesin bir tavırla. ' Beyaz olacak!' demişti. El mecbur kabul etmişti Yusuf ağa. Çünkü Gülhanım üzülsün istemiyordu. Daha sonra gelinlikciye gelmişlerdi. Tam içeri girecekken durdular.

- Yusuf ağam. Sen burada kal, düğünden önce beni gelinlikle görürsen uğursuzluk olur." Dedi o ince sesiyle. Yusuf ağa duyduklarıyla kaşlarını çattmıştı. Dün geceden belli Gülhanım'ı gelinlik içinde hayal ediyordu deli gibi bu anın gelmesini beklemişti. Ama şimdi görmeyecekti öyle mi?

- Eğer beni, seni şimdi gelinlikle görmesem, o zaman uğursuzluk olur." Dedi gür sesiyle, Azra tartışan ikiliye gülüp sessizce sıvışıp mağazaya girmişti. Gülhanım küskünce dudaklarını büzdü.

- Ama Yusuf Mirza, olmaz öyle." Dedi bir çocuk edasıyla,

- Ne dedin sen?" Dedi Yusuf Mirza, Gülhanım'a karşı. Cümlesini tekrar etmesini istemişti. Gülhanım'ın yanakları al al olurken.

- Yusuf Mirza." Dedi isimini tekrardan söylerken, ilk defa ağa eki olmadan isimini söylemişti. Ve Yusuf Mirza bu durumdan oldukça memnun gözüküyordu. İlk defa isiminin bu denli güzel olduğunu hissetmişti.

- Tamam al yanaklım, senin istediğin gibi olsun. Düğünde görürüm o zaman." Dedi Gülhanım'ın duyduğu cümle ve iltifat ile dudakları keyifle kıvrıldı ve hemen mağazaya girdi. Hayalindeki o kırmızı bindallı ve gelinliği almıştı mağza çalışanlarından konağa göndermeleri için rica da bulunmuştu. Büyük bir keyifle çarşıdan ayrılmış ve serilecek çeyizleri ayarlamaya koyulmuşlardı. El birliği ile çeyizleri, Konağın avlusuna sermişlerdi. Mardin'in kadınları yavaş yavaş gelmişti Demir konağına, gördükleri el yapımı çeyizler karşısında şok olmuşlardı. Hepsi o kadar güzel güzeldi ki, renkli renkli lifler, patikler, yazmalar nişan alışverişinde yapılan elbiseler ve daha nicesi hepsi sermilmişti. Gelenler hem çeyizlere hemde ,Gülhanım'ın güzelliğine hayran kalmışlardı. Herkese güler yüzü ile hoşgeldiniz demiş kahve ikram etmişti. Günün sonuna doğru Ezma hanım ve kızı Ayşe gelmişti. Arkalarından da koca bir kamyonet gelmişti çeyizleri götürmek için. Yusuf Mirza'nın önemli bir toplantısı olduğu için, Gülhanım'ı aramış ve haber etmişti gelemeyeceğini. Serilen çeyizler özenle tekrardan, toplanmış ve çeyiz hurçlarına koyulmuştu. Daha sonra kamyonete yüklenmeye başlamıştı. Evin hanım, çeyizler yüklenince ağlamıştı. Biricik kızı gelin oluyordu kolay mıydı? Yasemen hanımda kaynanasına eşlik etmiş ve ağlamışlardı. Gülhanım annesi ve Yengesinin bu haline görünce onunda hemen deniz gözleri dolmuş ve sarılmıştı onlara. Yüklenen çeyizlerin ardından. Yengesi ile arabaya binmiş Payedâr konağına gelmişlerdi. Aldıkları yatak odası takımı gelmiş ve çalışan adamlar tarafından kurulmuştu. Gülhanım'da hemen çeyizleri odaya yerleştirmişti. Yusuf Mirza'nın eski yatağı ve gardıropu ihtiyacı olan birine verilecekti. Düzenlemiş olduğu yatak odasına gülümseme ile baktı Gülhanım. Odaya resmen aydınlık gelmişti. Umarım Yusuf Mirza'da beğenirdi odayı. Yatak odasına son kez bakıp kapısını çekti. Birkaç gün sonra Yusuf Mirza ile bu odada birlikte uyuyacaklar birlikte uyancaklardı, bunu düşündükçe heyecandan eli ayağına dolanıyordu. İşini bitirdikten sonra merdivenlere doğru yöneldi mavi elbisesinin önünü biraz kaldırarak inmeye başladı. Büyük salondan sesleri duyunca adımlarını oraya çevirdi. Daha önce hiç görmediği simalar görünce şaşkınlıkla kaşları havalandı ve yengesine baktı. Ama yengesinin suratı oldukça asık duruyordu.

- Gel kızım gel. Bitti mi işin?" Kaynanasının tatlı sesini duymasıyla tebessüm etti Gülhanım.

- Bitti ana." Dedi kimseye yatak odasına sokmamıştı. Odanın her karışını kendi eliyle temizlemiş ve düzenlemişti. Gelen misafirlere bakmış ve tekrardan kaynanasına dönmüştü. Kimdi bunlar merak etmişti.

- Kızım Gülsüm ve torunum Nehir. Düğün için gelmişler." Dedi Zelal kadın, geldiklerine pek memnun olmamıştı. Kızını tanıyordu kesin bir huzursuzluk çıkaracaktı. Yıllarca kızını Yusuf Mirza'ya vermek istemişti. Yusuf kesin bir dille' Kuzen demek, kardeş demektir! Ben evlenmem hala kızı ile." Demiş red etmişti. Tabiki Yâde Zelal, torununu sinir etmek için arada sana o kızı alacağım diye şakalar yapmıştı.

Gülhanım, her zamanki gülümsemesi ile gelen misafirlere hoşgeldin etmişti. Ama aynı karşılığı alamamıştı. Tavırları oldukça soğuktu. Gülhanım geçip Yâde Zelal'in yanına oturdu ve Nehir'i süzmeye başladı. Sarı saçlı ve kahverengi gözlü bir kızdı hemen hemen, akran sayılırlardı güzel kızdı.

- Gelinin güzelmiş Ezma hanım." Dedi Gülsüm hanım çayından bir yudum alırken.

- Yusuf Ağa'nın kıymetini bilesin. Her kıza nasip olmaz böyle ağa." Dedi Nehir kahverengi gözlerini kısıp karşısındaki kıza kıskançlık içinde süzerken.

-Niye Yusuf Ağa bulunmaz hint kumaşı mı? Oturup şükür namazı kılsın böyle güzel bir kız bulduğu için." Dedi Zelal Kadın. Gelinini ite köpeğe ezdirmeyecekti! Bu öz torunu bile olsa kimseye Gülhanım'ı ezdirmeyecekti. Gülhanım olanlara şaşkınlık içinde bakarken. Odaya Şahin girdi.

- Yenge ağabeyim seni çağırıyor. Karayel'i getirdik çiftlikten." Dedi daha sonra halası ve kuzenini görmesiyle, suratını astı. " Hoşgeldiniz, çiftlik evinden geldiğimiz için kokuyorum daha sonra sarılırım hala." Demişti Şahin, daha sonra geldiği gibi odadan çıkmıştı. Halasını sevmiyordu çünkü zamanında, anasına çok eziyet etmişti. Bu konağa geldiği gün bir huzursuzluk olurdu.

Gülhanım, Yâde Zelal'den izin isteyip kalkmış ve Yusuf Mirza'nın yanına gitmeye başlamıştı. Heyecanla konağın dışına doğru gitmeye başladı. Konağın büyük tahta kapısını açtı ve dışarı çıktı. Yusuf Mirza, Karayel'in tüylerini okşuyordu. Gülümsedi ve yanına doğru gitmeye başladı.

- Hoşgeldiniz." Dedi Gülhanım heyecanla, Yusuf Mirza duyduğu sesle başını çevirip deniz gözlü karısına baktı. Gülhanım, yaklaştı ve Karayel'i sevdi başta tanımamış ve huylanmıştı ama daha sonra hemen alışmıştı.

- Hoşbuldum." Dedi yüzündeki gülümseme ile. Gülhanım atı severken öyle mutlu gözüküyordu ki, o anları dizi izler gibi izliyor ve aklına kazıyordu.

-Karayel özeldin mi beni?" Dedi Gülhanım sevgi dolu bir sesle. Uzandı ve Karayel'in anlının ortasındaki beyaz tüyü öptü. Yusuf Mirza kaşlarını çattı. Daha Gülhanım onu öpmemişti! Karayel'i neden öpüyordu ki?

- Karayel'i görünce beni sattınız bakıyorum Gülhanım." Yusuf Mirza'nın sitemli sesini duymasıyla, gözlerini kıstı atı kıskanmış olamaz değil mi?

- Yok ağam. Ben-

- Yusuf Mirza... Senin ağzına ağam kelimesi değil Yusuf Mirza daha çok yakışıyor." Dedi tebessümle. Gülhanım'da tebessüm etmişti. Yusuf Mirza'nın bu haline.

- Kızım bu huysuzun, atı'da kendi gibi huysuzdur. Düşürmesin seni üstünden." Yâde Zelal'in sesini duymasıyla kendine çeki düzen vermişti Gülhanım. Elindeki bastonu ile ağır ağır gelirken, gözlerini kısıp genç çifte baktı. Resmen birbirleri için yaratılmışlardı. O kadar çok yakışıyorlardı ki Maşallah dedi içinden.

- Bende Karayel'de huysuz değiliz!" Dedi Yusuf Mirza, Yâdesi çocuk gibi omuz silkmiş ve Gülhanım'a dönmüştü.

-Kızım sen eminsin değil mi bu huysuz ile evlenmek istediğine?" Diye sordu Yâde Zelal, Gülhanım tebessüm ederken, Yusuf Mirza kaşlarını çattmış Yâde'sine bakıyordu.

- Kızın aklını bulandırmasına Yâde!" Dedi o sert sesiyle. Yâde Zelal, torununu sinirlendirme görevini başarıyla gerçekleştirmişti. Şimdi gidip güzelce namazını kılabilirdi. Tatlı tatlı tartışan ikiliye daha çok güldü Gülhanım. Yâde Zelal'de gülerek arkasını dönmüş ve konağa girmişti.

- Sen bakma Yâdem'e, Karayel seni düşürmez benim oğlumun, sahibini üstünden atma gibi huyları yoktur." Dedi Karayel'in tüylerini okşarken. Gülhanım, ona anlamaz gözlerle bakarken elini uzatıp, sağ yanağına koydu...

- Sana düğün hediyesi olarak Karayel'i veriyorum. O artık senin atın." Dedi siyah gözlerini kısıp, karısının güzelliğine hayran hayran bakarken.

~~~

'Kına günü'

Davullar çalınıyor, yemekler yeniyor halaylar çekiniyordu Demir konağında. İğne atsan yere düşmez bir kalabalık vardı. Mardin'in güzeller güzeli Gülhanım'ın kına gecesi öyle güzel eğlenceli geçiyordu ki, Gülhanım ise bu güzel eğlenceli anları üzerindeki kırmızı bindallısı ile. Odasının penceresinden bakıyordu. Aşağı inmek için erkek tarafının gelmesini bekliyordu. Yusuf Mirza gelecek ve aşağı birlikte ineceklerdi. Kalbi heyecanla atarken, Yusuf Mirza'nın onu görünce ki, tepkisini öyle merak ediyordu ki, acaba onu beğenecek miydi? Konvoy sesi duymasıyla elini kalbinin üzerine koydu. Mardin'i inleten bir konvoy sesi vardı. Konağının kapısının önüne baktı Yusuf Mirza gelmişti! Yine siyah bir takım elbisesi giymişti. Omuzlarında ki kırmızı damat örtüsü ile kına evine tüm heybetiyle giriş yapmaya hazırdı. Şahan ve Şahin ise lacivert takım elbise giymişlerdi. Şahin, belindeki silahını çıkardı ve havaya kaldırıp ard arda ateş etti. Hemen ardından Şahan'da aynısını yapmıştı. Davul sesine karışan silah sesleri ile kız evi Damadın geldiğini anlamıştı. Tüm misafirler Payedâr'ları görünce ayağa karşılamak için kalkmışlardı. Gülhanım'ın kalbi heyecanla çarparken geçip yatağın üzerine oturdu. Birazdan Yusuf Mirza gelirdi bu odaya, aklına düşenle hemen aynaya bakmaya gitmişti. Makyajı falan akmamıştı iyi. Güzel gözüküyordu, tekrardan yatağın üzerine oturmaya giderken kapı açılmış ve içeri Yusuf Mirza girmişti.

Gülhanım'ı görünce, kalbinin hızlandığını hisseti, kırmızı karısına öyle çok yakışıyordu ki, Eli ayağı heyecandan titrerken genç kıza doğru adım atmıştı. Öyle güzeldi ki, insan bakmaya kıyamazdı. Tam Gülhanım'ın karşısında durdu. Koca ellerini karısının yanağına koyup anlına bastırdı dudaklarını.

- Hayal ettiğimden daha güzelsin! Çok güzelsin Gülhanım." Dedi fısıldıyarak. Karısının gül kokusu burununa dolmasıyla istemsizce güldü. Siyah gözlerini, mavi gözlere dikti.

- Sende... Sende çok yakışıklı olmuşsun... Yusuf Mirza." Dedi sesindeki heyecanlı titreme ile. Şuan düşüp bayılır ve kocasına ilk rezilliğini gösterebilirdi. O derece heyecanlıydı. Yusuf Mirza, son kez karısının anlını öptü ve küçük ellerini avuçlarının içine alıp odadan çıktı. Aşağı gelin ve damat için hazırlanan masaya geçip oturdular. Misafiler ve bazı aşiret ağaları yanlarına gelip tebrik ediyordu. Yusuf ağa hepsi ile mesafeli tokalaşırken, ateş parçası gözlerin sahibi ile daha samimi şekilde sarılmıştı... İki iri adamın yanında küçücük kalmışlardı. Gülhanım, ise mavi gözlerini kısıp az önce sarıldığı kızın güzelliğine bakıyordu. Kahverengi gözleri, Kırmızı boydan elbisesi ve başındaki yöresel şalı ile çok güzel gözlüyordu. Hele boyununda ki yara izi resmen güzelliğine güzellik katmıştı.

- Hoşgeldin Ali Baran ağa. Savcım gelmedi mi?" Dedi Yusuf ağa, hemen arkasından Ali Baran Ağa'nın eşi Şilan'da uzaktan hoşgeldin etmişti. Ali Baran ağa, sert çehresinden ödün vermeden konuştu.

- Savcının şu sıra işleri yoğun. Hayırlı olsun Yenge." Dedi Gülhanım'a karşı, yüzündeki tebessüm ile başını salladı Gülhanım. Yusuf Mirza derin bir nefes alıp konuştu...

- Adamın düzeni bozuldu. Yıllar önce kaçıp gittiği Mardin'e gelir gelmez, berdel kararı ile hiç tanımadığı bir kadınla evlendi." Dedi düşünceler eşliğinde berdel hükümü verirken, kendisi Mardin'de yoktu. Şahan, o akşam arayıp anlatmıştı olayı baya şaşırmıştı çünkü. Herkes Alacan , aşiretinin küçük oğlu Oğuz Kağan Alacan'ı öldü sanıyordu. Birden ortaya çıkması tüm dengeleri alt üst etmişti. Ali Baran ağa sert bakışları ile onayladı Yusuf ağayı. Kısa bir konuşma ardından karısını alıp misafirlerin içine oturmuştu Ali Baran ağa...

Yâde Zelal, oturduğu yerden ağır ağır kalktı ve kına yakılmadan önce torunu Yusuf Mirza'nın yanına gidip elinden tuttup ayağa kaldırdı. Konağın avlunun ortasında durdu Yusuf Mirza Yâde'sinin ne yapacağını anlayınca başını olumsuz anlamda iki yana salladı. Daha sonra Şahan ve Şahin'de gelmiş ağabeyinin elinden tutmuştu. Yâde Zelal, kırmızı pullu elbisenin içinden çıkardığı pempe mendili havaya salladı.

- Çalın Davulu, Çatlasın düşmanlar Yusuf Ağa evleniyor bugün Yusuf ağa." Diye bağırdı. Davulcu Hanım ağasının hemen istediğini yerine getirdi ve davula daha sert vurmaya başladı. Zelal kadın, yaşına bakmadan oynamaya başladı. Yusuf Mirza Yâde'sine ayak uydurmak zorunda kalmıştı. Şahan ve Şahin ise onların keyfine diyecek yoktu! Tüm Mardin, Yâde ve torunlarını büyük bir hayranlıkla izledi. Çalan davulun son bulmasıyla Yusuf Mirza eğildi ve Yâde'sinin elini öpüp anlına koydu. .

- Ben sözümde dururum Yusuf ağa. O baş halayı çekerim dedim çektim." Dedi torununa sevgi ile bakarken...

- Allah seni başımızdan eksik etmesin Yâdem." Dedi yüzündeki gururlu bir gülümseme ile ve Gülhanım'ın yanına gitti. Kına saati gelmişti, Yasemen hanım elinde tuttuğu kına tepsisi ve peşindeki genç kızlarla, gelin ve damadın etrafında çember oluşturup dönmeye başladılar. Hepsi bir ağzından türküyü söylüyorlardı.


Hinê bînin li teştê kin
Şîr û şerbetê çêkin
Kevçî bi kevçî hûn lêkin
Bînin li destê zavê kin
Bînin li serê bûkê kin


Daha türkünün başını duyar duymaz ağlamaya başlamıştı Gülhanım. Mavi gözlerinden yaşlar akıyordu. Cengiz ağa ve Özgür ağa ise bir köşede sessizce kına gecesini izliyorlardı. Evin küçük kızı gidiyordu resmen.

-Şarika bûkê heftreng e
Dayê rabe dereng e
Dawet hate ber derî
Dawet hate ber malê
Bêhna zavê pir teng e
Bêhna bûkê pir teng e

Berbû hatin bermalê
Rabe bûka delalê
Ha dîlan dîlan dîlan
Stran lîlan û dîlan
Çi bûkekî delal e
Zava bû xwedî malê

Kızlar hala türküyü söylerken, Yusuf Mirza karısının ağlamasına daha fazla dayanamamış ve uzanıp Gülhanım'ın ellerini tutmuştu. Daha sonra kızların içinde dönen kız kardeşi ile göz göze gelip onu yanına çağırmıştı.

- Tamam yeter bu kadar. Gülhanım çok ağlıyor." demişti. Ayşe ağabeyinin sözleriyle gülüp, Yasemen hanıma söylemişti. Yasemen hanım onaylamış ve türküyü sonlandırmıştı. Kınasını o yakacaktı görümcesinin.

- Gelin elini açmıyor." Diye bağırdı Tüm kızlar bir anda. Gülhanım, göz yaşları eşliğinde gülümsedi. Yusuf Mirza'nın elinden ellerini yavaşça çekti.. Ezma hanım, tüm ağırlığı ile gelmiş ve gelinin avucuna iki tane tam altın koymuş gelinin anlından öptü. Kınanın yakılmasının ardından eğlence kaldığı devam etmişti. Gülhanım'ın son olarak Kır testiyi gelin hanım' şarkısı eşliğinde Yusuf Mirza'nın önünde oynayıp testiyi kırmasıyla, son bulmuştu kına gecesi... Misafiler yavaş yavaş giderken, Gülhanım, elinin kınasını yıkmak için banyoya gitmişti hemen ardından Yusuf Mirza'da gelmişti.

- Ben yıkayım elinin kınasını." Demişti Gülhanım başıyla onaylamıştı. Yusuf Mirza, tıpkı bir küçük kız çocuğunun elini yıkar gibi yıkamıştı Gülhanım'ın elinin kınasını. İncitmeden acele etmeden yıkamıştı.

- Kıpkırmızı olmuş kınam." Dedi mutluluka Gülhanım, Yusuf Mirza askıda duran havluyu almış ve Gülhanım'ın ellerini kurulamıştı. Daha sonra kınalı ellerine öpücük kondurdu..

- Mutluluktan bile olsa, sakın birdaha ağlama Gülhanım. Sen ağladıkça benim içimden fırtınalar koptu." Dedi tekrardan avuçlarının içine öpücük kondururken, Gülhanım tebessüm etti. Gözünün yaşına kıyamayan bir adamla evlendiği için çok mutluydu. Yusuf Mirza, onun için en doğru kişiydi.

~~~

Duyulan davul sesiyle elini göğüsüne koydu. Gülhanım, gözleri istemzice dolarken içeri elinde kırmızı kuşak ile Cengiz ağabeyi girmişti. Onu görünce dolan gözleri kendilden akmıştı. Arkasından Özgür ağabeyi girmişti. Ayağa kalkmıştı gitme zamanı gelmişti. Cengiz ağabeyi kırmızı kuşağı ince belinden geçirirken konuştu.

- Sen benim göz bebeğimsin. Başın ne zaman dara düşerse ara iki elim kanda dahi olsa gelirim." Dedi İnce beline kuşağını bağlamıştı.

- İstediğin zaman çık gel. Kapımız sana hep açık , her koşulda her zaman yanındayız. Hep mutlu ol güzelim." Dedi Özgür ağa'da. İkisine birden sarıldı Gülhanım. İki ağabeyine sarıldı ve uzunca ağladı. Daha sonra anasına, ağa babasına sarılıp ağlamıştı. Yengesi Yasemen hanım ve yeğenini öpüp ağlayarak ayrılmıştı. Kırmızı duvağı yüzüne örttü Cengiz ağa ve kız kardeşini çıkardı babası evinden dualar eşliğinde.

Yusuf Mirza, merdivenlerde Cengiz Ağa'nın kolunda inen karısını görünce gözleri doldu. Gelinlik Gülhanım'a öyle bir yakışmıştı ki, siyah gözleri dolu dolu oldu. Cengiz ağa, kardeşi ile Yusuf Ağa'nın yanında durdu.

- Gözümün çiçeği sana emanet Yusuf ağa." Yusuf ağa dolan gözlerini saklamak adına başını yana çevirdi ve uzanıp Gülhanım'ın koluna girdi.

- Emanetine gözüm gibi bakacağım." Dedi ve Gülhanım'la birlikte kapıda bekleyen Karayel'in yanına gittiler, üzerine binmesine yardım etti Yusuf Mirza. Daha sonra Karayel'in ipinden tuttu ve çalan davular eşliğinde Payedâr konağına gitmeye başladılar. Konağa yaklaştıkça silah sesleri artıyordu. Konağa vardıkları zaman, Yâde Zelal elinde bir çift beyaz güvercin ile bekliyordu. Yusuf Mirza, Gülhanım'ı attan indirdi. Yâde'sinin ellerine verdikleri güvercinleri alıp birlikte uçurmuşlardı. Daha sonra resmi nikah kıyılmıştı. Rüya gibi bir düğün olmuştu, Tüm Mardin bu düğüne hayran kalmıştı. Düğünün sonlarına doğru Gülhanım'ı odasına çıkarmışlardı. Çalan davuların son bulmasıyla anlamıştı ki düğün bitmişti. Birazdan Yusuf Mirza odaya girerdi. Daha sonra kapı açıldı.

Genç adam, karşısında melekleri kıskandıracak derece güzel olan karısına doğru adım attı. Tam önünde durdu ve siyah gözlerini kısıp derin bir nefes aldı. Elindeki kırmızı kutunun kapağını açtı ve yüz görümlüğünu çıkardı.

Genç kız heyecandan titreyen elleri, deli gibi heyecandan atan kalbi ile gelinliğin eteklerinden tuttup arkasını döndü. Kocası yüz görümlüğünü takacaktı. İçindeki heyecana engel olamıyordu. Kocasının ellerini bir anda boyunun da hissedince istemsizce bir ürperdi. Tekrardan kocasına doğru döndü. Bu sefer elleri duvağı tuttu ve kaldırdı. Mavi gözlerindeki heyecan ile kocasının gece gözlerine baktı.

Kocaman ellerini genç kızın yanağına koydu. Yüzü o kadar küçüktü ki, elleri arasında kaybolmuştu eğildi ve anlına bir öpücük kondurdu.

- Yeni evine hoş geldin Gül." Dedi kalın gür sesiyle, genç kız uzun kipriklerini, kıpraştırdı ve kocasının aksine ince olan bir sesle konuştu.

-Benim adım Gül değil ağam. Gülhanım."

Yusuf Mirza aldığı tepki karşısında güldü ve karısının dudaklarına yaklaştı. Genç kızın kalbi heyecanla atarken.

- Gülhanım... Evime, bana, tekrardan hoş geldin." Dedi dudakları arasında azıcık bir mesafe kalmıştı. Nefeslerimiz birbirine karışırken, konuştu genç kız.

- Hoşbuldum. Yusuf Mirza." Dedi. Yusuf Mirza tam karısının dudaklarını öpecekti ki, Gülhanım'ın sesiyle durdu.

- Namaz... Kılınacak." Dedi Yusuf Mirza başını olumlu anlamda salladı. Ve karısının yanından ayrıldı. Namazı nasıl unutabilmişti?Seccadelerini serip namaz kıldılar...
Gülhanım, seccadeleri güzelce katlayıp kaldırdı ve Yusuf Mirza'ya dönüp. Gelinliğin fermaurunu açması için ricada bulundu. Yusuf Mirza, heyecanla gelinliğin fermaurunu açtı.

- Ben üzerimi değiştirip geliyorum." Dedi ve kaçarcasına banyoya gitti. Yusuf Mirza karısının arkasından gülmekle yetinmişti. Gülhanım, banyoya girdi ve gelinliği çıkardı. Daha sonra eşarbını çıkardı. Kestane rengi saçlarıı beline doğru savruldu. Yanında getirdiği beyaz geceliği üzerine giydi çabucak. Yusuf Mirza ona beyazı çok yakıştırdığı için. Beyaz gecelik giymek istemişti. Saçlarını banyo aynasından bakarak düzelti ve banyodan çıkıp odaya girdi. Yusuf Mirza yatağın üzerine oturuyordu. Elleri stresten terlemişti Yusuf Mirza'nın onu fark etmesi ile Kıpkırmızı olmuştu. Beyaz geceliği kısaydı! Hemde oldukça ama artık kocasıydı Yusuf Mirza ondan utanmak yoktu! Hem ilk geceleriydi ve bu gece olmak zorundaydı. Kalbi küt küt atıyordu.

Yusuf Mirza, ise gördüğü saçları ile heyecan yapmıştı Gülhanım'ın saçlarını ilk kez görmüştü. Kestane rengi saçları öyle güzel duruyordu ki, ışıl ışıl parlıyordu şuan gözü sadece saçlarını görüyordu. Ayağa kalktı ve karısının yanına gidip ilk önce saçlarını öptü. Burununa dolan gül kokusu ile gülümsedi. Daha sonra birşey mırıldandı ama Gülhanım anlamamıştı. Yusuf Mirza karısının elinden tutup yatağın üzerine oturttu. Gülhanım stresle elleriyle yatağın çarşafını sıktı. Hemen sonra Yusuf Mirzada karısının yanına oturdu.

Karısının beline kadar uzanan kestane rengi saçlarını, toplayıp tek omuzuna topladı Yusuf Mirza. Önce anlına öpücük kondurdu. Daha sonra, kalbi deli gibi atarken dudaklarını Gülhanım'ın ay gibi parlayan boynuna bastırdı, burununa dolan gül kokusu ile tebessüm etti. Elinin birini Gülhanım'ın, ince beline koydu ve onu kendine biraz daha çekti. Oyuncak bebek gibi itaat etmişti Gülhanım kocasına, elleri yatağın çarşafını sıkmaktan terlemişti. Mavi gözlerini kapatıp ağır ağır, açtı. Ona tutku ile bakan bir kara göz görünce kalbi tekledi...

- İstersen bu gece olmaz." Dedi Yusuf Mirza, en az kendiside karısı kadar heyecanlıydı. Ama bir yandanda deli gibi arzuluyordu karısını. Olumsuz anlamda salladı Gülhanım başını.

- Şimdi istiyorum." Dedi kendine has o ince sesiyle. Yusuf Mirza aldığı cevapla memnun olmuşçasına karısının dudaklarına eğildi ve nazikçe öpmeye başladı. İkiside acemici karışıklık verdiler birbirlerine. İkiside daha önce yaşamadıkları duyguları yaşıyorlardı. Gülhanım'ı bir hamlede çekti ve kucağına oturttu Yusuf Mirza. Bir o kadar nazik ve tutkulu öpüşme sonucu. Nefeslenmek adına ayrıldılar, ikisininde nefesleri birbirlerine karışırken. Yusuf Mirza, karısının üzerindeki geceliğin açık bıraktığı yerleri okşadı ve karısının göğüsün ortasına bir öpücük kondurdu. Gülhanım hissettiği dokunuşlarla başının döndüğünü hisseti. Daha sonra oturdukları yatağın kenarından kucağında karısı ile kalktı ve karısını yatağın üzerine bir bebek gibi bıraktı. İlk geceleriydi ve özel olmalıydı. Karısının canını yakmamalı. Onu kıracak birşey yapmamalıydı! Onu bu gece tıpkı yeni bir doğmuş bir bebeği sever gibi sevecekti.

Karısını yatağa yatırıp. Üzerindeki gömleğinin düğmelerini çözüp hışımla üzerinden attı. Gülhanım gözünü kırpmadan karşısındaki kocasının soyunmasını izledi. Kocasının esmer tenine arzu dolu gözlerle baktı. Yeteri kadar utanmıştı Yusuf Mirza'dan bu saatten sonra ondan utanmak yoktu! Kalbi heyecanla çarparken. Yusuf Mirza'nın elleri bu sefer siyah kumaş pantolonu gitti ve kemerini ağır hareketlerle çıkarmaya başladı. Gülhanım, bu sahne karşısında sertçe yutkundu. Yusuf Mirza, kumaş pantolonu çıkardı ve odanın bir köşesine attı. Tekrardan karısının üzerindeki yerini aldı ve az önceki öptüğü dudakları bu sefer hiç nazik olmayacak şekilde öptü. Kendisini ne kadar dizginlemek istese de yapamıyordu. Daha sonra aklına düşenle. İstemsizce ayırdı dudaklarını o gül gibi dudaklardan ve kaşlarını çattı.

- Böyle öpünce canın acımıyor değil mi?" Diye sordu. Gülhanım, heyecanlı yanını bir tarafa bıraktı ve hafif bir tebessüm etti. Bu adam her konuda bu kadar düşünceli olmak zorunda mıydı?

- Hayır. Aksine hoşuma gitti." Dedi gözlerini kaçırarak. Karnına sancılar girerken, kadınsı bir istekle istiyordu Yusuf Mirza'yı şuan. Sanki konuşarak zaman kayıp ediyorlarmış gibi hissediyordu. Yusuf Mirza, memnun olmuşçasına güldü ve karısının boyununu öpmeye başladı. Daha sonra elinin biri uzandı ve geceliğin içine girdi. Elleriyle karısının çıplak belini okşadı. Ara sırada bacaklarını okşuyordu.

- Eşit olmak lazım değil mi, hanım ağam?" Dedi kulağına fısıldayarak ve geceliğin omuzlarından tutup aşağı çekti. Gülhanım kalbinin durduğunu hisseti. Gecelik üzerinden sıyırılmış ve çoktan Yusuf Mirza'nın kıyafetlerinin yanında yer almıştı. Kocasının karşısında, çıplak kalması biraz gerilmesine neden olmuştu. Ama şuan hissettiği dokunuşlar bunun önüne geçmişti.

- Bembeyazsın. Tıpkı sana verdiğim güller gibi bembeyaz ve çok güzel." Dedi karısını baştan aşağı süzerken daha sonra dudaklarını öptü. Gece boyunca karısının öpülmedik bir yerini bırakmamıştı. Onu öyle güzel sevmişti ki, onu kırmadan canını acıtmadan kadını yapmıştı.

🌹🤍

Ellerimi hissetmiyorum, ne yazdım bilmiyorum yemin ederim. Sizinle birlikte bende baştan okuyacağım.🙊🤭

Umarım güzel olmuştur. ❤️

Veee isimi geçen Ali Baran ağa 🤤 BursaliGelin A'raf'AŞK kitabının karakteri.🤍 Aranızda Berdel kurgusu ( Sıradan bir kurgu değil!) Seven varsa kesin baksın derim.
Okumaya başlayınca beni etiket yapmayın unutmayın.🤓

Continue Reading

You'll Also Like

2.3M 87.8K 40
Kitapta eksikler var farkındayım en yakın zamanda yeni baştan düzenlenecektir. Konusu; Zengin bir kız beş parasız kalırsa ? Peki bunun sebebi babası...
884K 45.6K 50
Karanlığın Efendisi' nin devam kitabıdır. "Siz Beren Başak, Ares Karal' ı iyi günde kötü günde, hastalıkta sağlıkta eşiniz olarak kabul ediyor musunu...
837K 41.2K 46
"Kimsin sen?" titreyen sadece sesim değildi artık bedenimde aynı şekilde titriyordu. Karşımda ki adam gözlerimin içine bakarken ben korkuyla ona adım...
Yürek Sızım By Elanur

Mystery / Thriller

40.6K 1.8K 9
... Güzelliğiyle Mardin'e nam salmış bir çok kişinin onun okyanuslarına yenilmesine rağmen 19 yaşına kadar kimseye gönlünü vermeyip eli eline değmemi...