Yarımadanın canavarlardan tamamen arındırılması 2 gün sürdü; bu 2 günde birkaç milyon canavar öldürülmüş ve bir o kadarı da Ejderha Kıtasına kaçmak zorunda kalmıştı.
Canavar avı süreci tek taraflı bir savaş gibi gözükse de yüzlerce Yıldız Ruhu Savaşçısı güçlü canavarların pençelerinde can vermişler, amansız mücadelede ortadan kaldırılmışlardı. Düşen bu Yıldız Ruhu Savaşçılarının neredeyse tamamı benzer arka planlarıyla ön plana çıkmışlardı. Bu savaşçıların her biri bünyesinde bulundukları tarikatların olduğu bölgelerdeki küçük eyaletlerdeki hanelerden gelmiş yetişimcilerdi.
İlginç ve korkutucu istatistik Orkun ve grubunun daha da tetikte olmalarına neden olmuştu çünkü 2 gün boyunca birkaç kez sinsi saldırılara uğramışlar ama hazırlıklı oldukları için hafif yaralarla bu pusuları atlatmayı başarmışlardı.
Canavar temizliğinin ardından kamp kurmaya müsait bir yapı kazanan yarımadanın her bir köşesinde irili ufaklı ağaç evler inşa edilmeye başlanmıştı.
Orkun ve grubu da sahilin kenarında büyük kayalarla çevrili bir alanda büyükçe bir ağaç ev yapmış ve 2 gün boyunca topladıkları bütün kaynakları Orkun’a teslim ediyorlardı. Her biri ortalama 20-25 canavar öldürmüş ve bol miktarda tüketilebilir kaynak toplamanın yanında binlerce İlkel Rün ve yüzlerce de gümüş renkli Antik Rün toplamışlardı. İçlerinden şanslı olanlar ise altın renkli İlahi Rün bile bulmayı başarmışlardı ve ellerindeki İlahi Rün sayısı 17 idi.
“Lordum, bu cesetlerin her birini temizlemek zorunda mıyız?” Çise önlerinde dağ gibi yığılmış onlarca canavar cesedine bıkkın bakışlar attı, bu cesetlerin etlerini ve değerli parçalarını ayırmak zihinsel olarak onları tüketen bir aktiviteydi.
“Evet, birkaç gün içinde bütün cesetleri halletmemiz gerekiyor, sonraki günlerde hap yapmakla uğraşacağım.”
Önündeki devasa kurt cesedinin derisini soymakla uğraşan Orkun maharetli bir şekilde canavarın ruhsal çekirdeğini çıkardı. Canavar cesetlerini parçalamak için özel olarak yaptırdığı uzun bıçaklar sayesinde pek zorlanmadan cesetleri temizlemeyi başarıyordu.
Zaman su misali akıp giderken Orkun’un önündeki canavar cesedinden geriye sadece kemikler ve gereksiz materyaller kaldı, Orkun kemikleri parmağındaki yüzüklerden birine depolarken iç organlar gibi gereksiz materyalleri ise çöpleri koyduğu yüzüğe depoladı.
Ustası olmadığı bir işi yapmak zordu; Orkun ve diğerlerinin alınlarını süsleyen terler bunu gösteriyordu. Her biri dikkatle canavar cesetlerini parçalara ayırıyor, hap yapılabilecek malzemeleri özenle ayırıyordu.
Her birinin bol miktar ruhsal enerji harcayarak üst üste kurdukları bariyer sayesinde etrafta izole bir şekilde işlerini sürdüren grup sinsi saldırılar sonrasında topladıkları kaynakları eve dönmeden tüketme kararı almışlardı. Elmas Papatya Tarikatı burada onlara karşı dilediğince saldıramıyordu; eve döndüklerinde işler değişecekti ve güçlenme fırsatı bulamadan yok olup gidecekleri bir durumun içine gireceklerdi.
Her yeni hamle daha hızlı ve kontrollü bir şekilde canavar cesedine indi. Aynı anda ondan fazla kişinin parçalamaya çalıştığı canavar dakikalar içinde parçalandı ve yeni bir canavar cesedi ortaya koyuldu.
Hep birlikte canavar parçalamak harcanan süreyi azaltıyor, daha kısa sürede daha fazla canavar parçalama fırsatı yakalıyorlardı. Diğerleri canavar parçalarken Orkun canavar etlerini ve topladıkları bütün tüketilebilir kaynakları Kozmik Fırının içinde arıtmakla uğraşıyordu.
Ruhsal enerji rezervi her geçen an azalırken Kozmik Fırının içinde haplar şekillenmeye başladı. Orkun’un artık usta sayıldığı simyacılığı sayesinde elindeki kaynakları telef etmeden hap üretebiliyordu.
‘Orta kalite Ruhsal Yıldız Hapı!’ Orkun ürettiği hapların ilkini avucuna aldı, hap yuvarlak bir bilye görünümünde ve ürettiği ilk Ruhsal Yıldız Haplarından onlarca kat daha fazla ruhsal enerji barındıran daha kaliteli bir üründü.
Elindeki hapı bir depolama yüzüğüne depolayan Orkun elinin altındaki kaynakları kullanmaya devam etti. ruhsal enerji rezervi tükenmenin eşiğine yaklaşırken o hap üretmeyi bırakmadı. Bir tane düşük kalite Ruhsal Yıldız Hapını ağzına atıp ruhsal enerjisini tazeledi; henüz onlarca hap yapabilirdi.
Grup olarak öldürdükleri canavar sayısı 600 civarındaydı ve bu canavarlardan yaklaşık 200 tanesi Ruh Kralı aleminde iken geriye kalanlar ise Yıldız Ruhu aleminin çeşitli seviyelerinde bulunuyorlardı. Canavarların büyük çoğunluğu Deri Yıldız Ruhu seviyesinde iken 25-30 tanesi Kas Yıldız Ruhu seviyesindeydi ve bunların yanında hepsini Orkun’un öldürdüğü Organ Yıldız Ruhu seviyesinde olduğunu düşündüğü 5 tane daha canavar cesedi vardı.
Orkun hap yaparken Ruh Kralı alemindeki canavar cesetleri çoktan hazırlanmış, Deri Yıldız Ruhu seviyesindeki canavar cesetlerinin de önemli bir kısmı parçalanmıştı.
Petek, Aycan ve 15 genç istikrarla canavar cesetlerini parçaladı; Orkun hap yapımı ile uğraşırken geriye kalan 5 genç kurdukları bariyerin farklı noktalarında nöbet tutuyordu. Her an saldırıya uğrama ihtimaline karşılık hazır durumda bekliyorlardı.
“Yoruldum.” Orkun sırtüstü toprağa uzandı; birkaç saat boyunca dur durak bilmeden hap üretmişti ve şu anda elinde orta kalite Ruhsal Yıldız Haplarından 18 tane vardı. Bu hapları üretmek için Yıldız Tarikatları Toplantısına gelmeden önce zor durumda kaldıklarında kullanmak için depoladığı bütün kaynakları ve sayıları 200 civarı olan Ruh Kralı alemindeki canavarın etlerini kullanmıştı.
Toprağın üstünde sessizce uyuyan Orkun’a empatiyle bakan grup canavar cesetlerini parçalamaya devam etti, Orkun uyandığında bütün canavar cesetlerinin parçalanmış olmasını istiyorlardı; bu sayede kısa süre içinde kendilerini toparlamış ve savaşa hazır olacaklardı.
…
“Peh! Hepiniz de mi başarısız oldunuz?” Lord Reşit, tahtının kolçaklarını sıktı, metal kolçaklar hamur gibi ezilerek asıl formlarını terk ettiler.
“Lider, o genç çok yetenekli. Mükemmel bir pusu kurmama rağmen son anda saldırımdan kaçınmayı başardı ve ancak sırtında bir yara açmayı başardım. Yaralanmış olmasına rağmen en ufak bir korku belirtisi bile göstermeden benim ikinci bir saldırı yapmamı bekledi.
Saldırmadım! Beni yenebileceğini gözlerindeki bakıştan anladım. Korkusuz biri ve ne amaçla ona saldırdığımızı anladı.” Orkun’a saldıran maskeli figür Lord Reşit’in önünde ayakta duruyordu, yüzü asıktı; liderin öfkesinin ne denli olduğunu biliyordu.
“Sizler neden başarısız oldunuz?” Lord Reşit bakışlarını odadaki diğer 5 adama çevirdi, her biri zirve Kas Yıldız Ruhu Savaşçısı olan bu adamlar o anda ezici bir baskının altında duruyorlardı.
“Efendim, onlar da saldırıya hazırlıklılardı; 2 kişilik gruplar halinde geziyorlar ve her zaman tetikte duruyorlardı. Beklenmedik pusular kurmamıza rağmen kolayca bize karşı koydular.”
Lord Reşit sessizce odadaki adamları süzdü, bu kişiler Elmas Papatya Tarikatının önemli figürleriydi ama onun önünde korkuyla bekliyorlardı. “Başarısızlığı sevmediğimi biliyor olmalısınız!”
Lord Reşit’in güçlü aurası onları diz çökmeye zorladı, her biri dizlerinin üstüne çökerken Lord Reşit tahtından kalktı. Sakin adımlarla onların arasında dolaştı ve Orkun’a pusu kuran adamın önünde durdu, gözleri pusluydu; ne düşündüğünü kimse anlayamazdı. “O veledi öldürseydin şu anda hepsi ölmüştü.”
Lord Reşit yumruğunu sıktı ve aniden adamın başına savurdu.
-Bang!
Kan ve beyin parçaların diz çökmüş adamların üzerlerine sıçrarken hiçbiri hareket etmek bir yana nefes almaya cüret edemedi. Lord Reşit’in önünde karıncadan farksız olduklarını biliyorlardı.
“Defolun! Bir daha size görev verdiğimde başarılı olmadan geri dönmeyin! İkinci bir şansınız olmayacak!”