12. Bölüm: Patlama

347 53 5
                                    

Ayışığı Köşkü her zamanki gibi kılıç sesleri ile dolup taşıyordu. Muhafız adayları kendi seçtikleri eşlerle antrenman yapıyorlardı.

Turnuvanın üzerinden 1 hafta geçmişti. Orkun’un ekibinden bazıları kendilerinde güçlü rakipler ile karşılaşmış ve elenmişlerdi ama 20 kişiden 14 kişi üç tur üst üste kazanmış ve katılımcılar arasında ilk 100 kişinin içine girmeyi başarmışlardı.

Sıralamaları fena sayılmazdı ama daha çok gelişmeleri gerekiyordu. Özellikle her birinin kısa sürede Ruh Askeri aleminin zirvesine ulaşmaları gerekiyordu.

Turnuva bittikten sonra Orkun turnuvaya katılmak için yaşları büyük olan Petek ve Aycan ile dövüşmüştü. İki genç kız gerçekten yetenekle donatılmış gibiydiler. İkisi de Orkun’un oluşturduğu yetenekleri baz alarak kendi yeteneklerini oluşturmayı başarmışlardı.

Çeviklikleri, tepki hızları gibi gelişimlerini gözleyebileceği faktörler bakımından ikisi de başarılıydı. Ayrıca diğerlerine kıyasla daha çok çalışıp daha çok kaynak tükettiklerinden dolayı ikisi de 7. Seviye Ruh Askeri olmuşlardı.

Yetişimlerindeki bu artış Orkun’un onlara duyduğu güveni daha da arttırdı. Kim her öğünde en az 1 kilogram Altın Ruh pirinci yemeye cüret edebilirdi?

Kimsenin kolay kolay yapmayacağı bu davranışı onlar kendi yaşıtlarıyla aralarındaki farkı aşağı indirmek için her gün yapıyorlardı. Altın Ruh Pirinci hem bol miktarda ruhani enerji içeriyor hem de vücutlarını besleyerek daha uzun antrenman yapmalarına olanak sağlıyordu.

Herkes antrenman yaparken Orkun son günlerde yaptığı gibi Asude Kalp Çayını yudumluyordu. Son günlerde gündüzleri dinleniyor ve uyuyordu. Geceleri ise Pirinç Büyülü Dünyasına giriyor ve saatler boyu süren meditasyon eğitimine giriyordu.

Sürekli eğitim için köşkten ayrılma bahanesi yerine geceleri güvenle ruhsal enerji yoğunluğu şehirdekinin en az 10 katı olan Pirinç Büyülü Dünyasında yaptığı 1 saatlik meditasyon şehirde dışarıda yaptığı en az 10 saatlik meditasyon ile aynı faydayı sağlıyordu. Geceleri en az 8 saat meditasyon yapıyordu ve bu meditasyon dışarıda 3-4 gün boyunda hiçbir aktivite yapmadan, sadece meditasyon yaparak geçireceği sürede yapacağıyla eşit yetişim yapmasını sağlıyordu.

Gece Pirinç Büyülü Dünyasında yaptığı 8 saatlik meditasyon ile normal bir kişinin 1 hafta boyunca yaptığı meditasyon ile aynı katkıyı görüyordu.

Orkun başta Petek ve Aycan olmak üzere yanındaki herkesi Pirinç Büyülü Dünyasına götürmek istiyordu ancak Kozmik Fırının varlığından haberdar olacaklardı ve bu durum açığa çıkarsa başına her türlü bela gelebilirdi. Bu yüzden biraz daha beklemekte karar kırdı.

Asude Kalp Çayını büyük bir keyifle yudumlayan Orkun az ötesinde bir kemik için kavga eden Küçük ve Büyük Kuyruk’un birbirlerine ‘hırr’lamalarını eğlenerek izleme başladı.

Küçük ve Büyük Kuyruk artık yavruluk döneminden çıkıp gençlik çağında olan Dev Kuyruklu Mor Kaplanlara ortaklaşa verilen addı. Diğer kardeşinden boy ve kuyruğunun daha kısa olduğu dişi yavrunun adı Küçük Kuyruk, diğerinin ise Büyük Kuyruk’tu.

İkisi artık gençlik çağındaydı ve gençlik çağında olan her çocuğun vücudunda ani değişiklikler olduğu gibi onların vücutları da değişmişti. Özellikle tabiri caize dev gibi olan Büyük Kuyruk 3 metre uzunlukta ve 2 metre boyundaydı. Küçük Kuyruk’un uzunluğu 2.5 metre kadar iken boyu biraz daha kısaydı.

Güç olarak daha üstün olan Büyük Kuyruk kısa süreli boğuşmanın ardından Ruh Lordu alemindeki bir ruhsal canavarın bacak kemiğinin sahibi olmuştu. Lakin o daha kemiği kemirmeye başlamadan önce Orkun harekete geçmiş kılıcıyla sert kemiği iki eşit parçaya bölmüştü.

Büyük Kuyruk ikiye kesilmiş kemiğe hüzünle bakarken Küçük Kuyruk uzun kuyruğunu bir köpek gibi sallayarak Orkun’un yanına gelmişti. Bu arada kendi payını da almayı unutmamıştı. Küçük ve Büyük Kuyruk da Petek ve Aycan gibi 7. Seviye Ruh Askeri olmuşlardı. Bu Orkun’un yanında şehirdeki haneleri korumakla görevli muhafızlara denk seviyelere sahip 4 muhafız olması anlamına geliyordu.

-Brroomm

Bir eliyle Küçük Kuyruk’un başını okşayan diğer eliyle de Asude Kalp Çayını yudumlamaya devam eden Orkun tüm şehri sarsan patlamayla şok oldu. Hızla en yakınındaki yüksek nokta olan köşkün çatısına çıktı ve patlamanın nerede olduğunu kontrol etti.

Hisar Şehrinden onlarca kilometre ötede bulunan bir dağın üzerine yükselen kırmızı renkli bulutları görünce şaşırdı. Bakışları gökyüzüne yükselen kırmızı bulutların çıktığı noktaya kayınca ağzı açık kaldı.

Binlerce metre yüksekliğe sahip olduğu aradaki mesafeden bile görünen dağın eteğine yakın bir kısmında gövdesinde geniş bir delik oluşmuştu. Deliğin ucu şehre doğru bakıyordu ve genişliği çıplak gözle anlaşılmıyor olsa dağın 10 da 1lik kısmını içine aldığı söylenebilirdi.

‘Muhtemelen bir yanardağ bölgesi, hatta aktif bir lav göledi de olabilir. Gölet olması daha olası yanardağ olsaydı bu kadar büyük patlama yaşanmazdı. Yıllardır biriken gaz patlamaya yol açmış olabilir. Bu demek, orada değerli kaynaklar elde edebilirim demek.’

Orkun hemen akıl yürüttü ve patlamanın olduğu yere gitmeye karar verdi.

“Büyük Kuyruk, haydi senle gezelim.”

Çatıdan inen Orkun’un ağzından sadece bu sözler çıktı. Büyük Kuyruk bir attan daha uzun ve güçlü olduğu için binek hayvan gibi kullanılabilirdi. Bu sayede daha kısa sürede oraya varabilirdi. Yoksa kendisinde önce varmayı başaran kimselerin artıklarını toplamak zorunda kalabilirdi.

Büyük Kuyruk’un üzerine çıkmış Orkun’un ayrılmak üzere olduğunu gören Petek bağırdı.             

“Lordum, bende sizinle gelmek istiyorum.”

Orkun, birkaç saniye sessiz kalıp diğerlerine baktıktan sonra, “Tamam, sende gel. Diğerlerine gelince sizi de yanımda götüremem. Orası sizler için tehlikeli olabilir, herkesi koruyamam ama daha sonra sizleri de götürebilirim.” dedi ve gözlerinde gelmek istedikleri belli olan diğerlerini kibarca reddetti.

Aycan dahil herkes kırgın hissetmiş olsalar da Lordun onlara söz vermesi onları önemsediğini gösteriyordu. Bu yüzden onun sözlerini başlarını sallayarak onayladılar.

Petek de Büyük Kuyruk’un üstüne bindikten sonra kaplan köşkün açık kapısından hızla dışarı fırladı. Büyük kuyruk’un ani ivmelenmesi yüzünden neredeyse yere düşecek olan Petek hızla Orkun’a tutundu. Onu tutamamış olsa muhtemelen şimdi yaralanmış olurdu.

Büyük Kuyruk’un boynuna sarılan Orkun Petek’in yere düşmekten kendisini tutarak son anda kurtulduğunu görünce ona seslendi.

“Bana sarıl!”

Lordun sözleri Petek’in yüzünün kızarmasına neden olsa da onun sözlerine itaat etti ve ona sarıldı.

İlk başlarda elleriyle hafifçe ona sarılmış olsa da Büyük Kuyruk’un giderek artan hızı nedeniyle Orkun’a sıkıca sarılmak zorunda kalmıştı.

Petek’in kolları Orkun’un göğsünde birleşmişken göğüsleri Orkun’un sırtına hafifçe baskı uyguluyordu. İlk başlarda aklı dağdaki delikte olan Orkun sırtına baskı yapan göğüsleri hissedince vücudunda bir alevlenme hissetti. İçindeki arzuyu bastırmak için derin nefesler alıp verirken onun sıkı ve geniş sırtına sıkıca sarılan Petek’in vücudu da aynı tepkiyi veriyordu.

Zaman geçtikçe bu arzular giderek azalmış ve başını dik tutmakta zorlanmaya başlayan Petek sonunda dayanamayarak tüm vücudunu Orkun’un sırtına yasladı.

Büyük Kuyruk’un boynuna sıkıca sarılan Orkun Petek’in başını sırtına yasladığını hissettiğinde yüzünde geniş bir tebessüm oluşmasına engel olamadı.    

[Tamamlandı] Çılgın Mucidin Kozmik Fırını Donde viven las historias. Descúbrelo ahora