Kod Adı: Bela •chanbaek•

Galing kay meliicornie

66.5K 7.2K 29.3K

"Bir şey olur diye korktum, askerliğim yanar diye korktum komutanım." Ağzımdan bir hıçkırık çıktığında beni k... Higit pa

1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11🐣
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29🐥
30
31 🐥
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45 🐤
46
48
49
50
51
52
53
54
55 (FİNAL)
56 (İNCE SATIRLAR...)

47

778 94 609
Galing kay meliicornie

"Chanyeol'ü yenebilecek kimse yok sanırım." Kenardaki komutanlardan biri söylediğinde karşımda oturan askerin elini sıkıca kavradıktan sonra eğmeye odaklandım.

Güneş yeni yeni batıyordu, havada hafif bir rüzgar vardı ve biz askerlerle bir süredir bilek güreşi yapıyorduk. Daha doğrusu onlar yenilmek için karşıma oturuyordu.

"Bence de komutanım." dedim gülerek. Tuttuğum eli biraz zorladıktan sonra masaya yatırdım. İzleyen askerler heyecan dolu sesler ve gülüşler bırakmıştı ortama.

Askerlere döndüm. "Ee, var mı başka yenilmek isteyen?"

Jongin biraz utangaç bir gülümsemeyle öne çıktı. Oturduğum sandalyede yayılırken "Ooo..." diyerek güldüm. "Gel bakalım, aslanım benim."

Oturuşumu düzelttim, dirseğimi masaya koyup elini kavradım. Jongin de benim elimi sıkıca tuttu ve zorlamaya başladı. O gerçekten fiziksel olarak güçlü bir askerdi ve kasları benden çoktu. Bu yüzden çekişmeli bir maç olacağını biliyordum.

Zaman zaman ikimiz de kazanmaya yaklaşsak da oyunun sonunda galip gelen tabii ki bendim.

İzleyen askerlerden büyük sesler çıkınca ben de güldüm ve oturduğum yerden kalkıp Jongin'in saçlarını okşadım. "Beni yeneceğin günler de gelecek."

Jongin gülümsedi ve başını aşağı yukarı salladı. Masadan kalktığında ben de tam bu kadarının yeterli olduğunu söyleyecektim ki duyduğum sesle duraksadım.

"Komutanım, benimle de yapın."

Arkamdan gelen sese döndüm, güldüm. "Gel Başımın Belası, gel."

Baekhyun sevinçle karşıma oturdu ve elimi tuttu. Çok heveslenmiş olacak ki yapabildiği kadar sıkı tutuyor ve büyük bir kuvvetle eğmeye çalışıyordu. Bense gıcık olması için kolumu dik tutuyor ve masaya yatırmasına izin vermiyordum.

"Beni yenebileceğinden emin misin, asker?" dedim gülerek.

"Evet," dedi hırslı hırslı bana bakarken. "Yenileceksiniz bana." dediğinde istemsizce kolumu kasmayı bıraktım.

Ben sana zaten yenilmişim Baekhyun.

Gülerek onu izlerken dikkatim iyice dağılmıştı ve Baekhyun kolumu biraz eğmeyi başarmıştı. Sıkı tutuşum birden gevşedi, kendimi toparlamak istemedim. Beni yenmek için bedenini o kadar kasıyordu ki yüzündeki tatlı heyecan yüzünden herkesin önünde kaybetmeyi umursamadım.

Baekhyun elimi masaya vurup sevinçle ayağa kalktığında yarım bir gülümsemeyle ona baktım. İzleyen askerlerden büyük bir alkış ve bağırış koptu. Sesleri umursamadan ona bakıyordum. Bu güzel an, askerlerden biri bana seslenene kadar sürdü.

"Sizi yendiği için ona bir ödül verirsiniz artık komutanım."

"Evet." dedim gülerek. "Ne istiyorsun, bakalım?"

Baekhyun birkaç saniye düşündü ve heyecanla konuştu. "Bana bir tatlı ve kahve ısmarlar mısınız komutanım?"

"Tabii ki."

+++

Günlük pratiklerden sonra, ödülünü vermek üzere Baekhyun'u kafeterya olarak kullandığımız yere çağırdım - Askeriyemizdeki gibi büyük ve ferah değildi, satılan atıştırmalıklar da sınırlıydı, ki biz bundan hiç memnun değildik.

Güzel bir tatlı olmadığı için çikolatalı kek ve küçük kutuda olan pudinglerden bir tane almıştım. Keki tabağa koyup pudingi de üstüne döktüm.

"Elimizde bunlar var, Baekhyun. İdare et." Kendi kendime söyledikten sonra otomattan bir bardak kahve alıp içine bol şeker atmıştım. Kahve bardağını da masaya götürdüğüm sırada Baekhyun yüzünde masum bir sevinçle içeri girdi. Yanıma gelip masaya oturdu ve tabağı önüne çekti.

"Oo, güzel görünüyor!"

Karşısına oturdum. "Pek çeşit yoktu maalesef. Ben de sadece kek olmasın diye üzerine puding döktüm. Askeriyeye geri döndüğümüzde, ilk izin günümde sana güzel bir pasta alacağım."

"Teşekkür ederim. Bu bile yeterli." Çatalıyla keki bölüp koca bir lokma yedi. Sanki uzun zamandır tatlı yemiyormuş gibi hızlı hızlı yiyordu. Birkaç lokmadan sonra çatala biraz daha kek aldı ve bana uzattı.

Etrafta bizden başka kimse olmadığı için ona yaklaştım ve bana verdiği keki yedim. Gülerek bana bakıyordu, bu da benim de gülmemi sağlıyordu.

"Hayret," dedim. "Bulaştırmadın bir yerlerine."

"Temizleyebilecek misin?" dedi umursamazca.

"Hm?" Sorarcasına ona baktım.

Baekhyun sağ işaret parmağını pudinge batırdı ve alt dudağına sürdü. Hafiften sırıtarak bana bakıyordu. Ayağa kalkıp yanına gittim, üzerine eğildiğimde güzel gözlerini gözlerime dikti.

Sağ elimi dudaklarına doğru yaklaştırdım, o heyecanla bana bakarken elimi aniden kulağına götürdüm ve çektim. "Sen bir askersin. Her zaman düzenli ve tertipli olmalısın."

"Ah!" diye bağırdı gözlerindeki masumluk giderken. "Acıyor komutanım!"

"Acısın diye çektim zaten." Kulağını bırakıp yanağından bir makas aldım ve gülerek tekrar karşısına oturdum. Tripli bir şekilde bana baktıktan sonra masanın üzerindeki peçetelikten bir peçete aldı ve dudaklarını sildi.

Baekhyun, kısa süre içinde önündeki keki ve kahvesini bitirdi. Tekrardan samimi bir şekilde teşekkür etti.

"Yıldızları izleyelim mi?" dedi masadan kalkarken.

"Olur."

Küçük mekandan çıktık ve lojmanların arka tarafından geçip ormanın içinde bir süre yürüdük. Herhangi bir şey konuşmamıştık, sadece sessizce yürümüş ve boş alan bulduğumuzda da yere oturmuştuk.

Baekhyun suratındaki eşsiz gülümsemeyle gökyüzüne bakıyordu. Sanki istediği her şey oradaydı, sanki yıldızlara baktığında her şeyin mükemmel olduğu başka bir evrene geçiyordu.

"Sen de izlesene." dedi gözleri hâlâ gökteyken.

Kahvelerimi ondan çekmedim. "İzliyorum zaten Baek'im."

Bir anda bana döndüğünde ona fazla yoğun duygularla baktığım için utanıp bakışlarımı kaçırdım. Yıldızları izlerken genelde başka bir şey yapmazdı, bana bakacağını akıl edememiştim. Bu yüzden yakalanmış gibi hissedip kaçmak istedim.

Baekhyun kahkaha attı ve bir elini saçlarıma götürüp kısaca okşadı. "Bebeğim."

Ona dönüp gülümsedim, etrafa göz attıktan sonra yanağına hızlı bir öpücük bırakıp çekildim.

"Ne zaman heyecanla yıldızlarla ilgilensem sen de aşkla benimle ilgileniyorsun," dedi halinden memnun bir şekilde. "Bu çok güzel hissettiriyor. Teşekkür ederim."

"Çünkü senin gibi bir yıldız buradayken onlar yeterince parlayamıyor." dedim bakışlarımı ona çevirirken.

Gözleri kısılana kadar güldü. "Aptal Binbaşı." Elimi tuttu. "Ben yıldızsam sen de yıldızsın." Tuttuğu elimi göstermek istercesine havaya kaldırıp salladı. "Çünkü sen benim yarımsın."

+++

Byun Baekhyun

"Buradaki sınır operasyonumuz bittikten sonra askeriyeye döneceğiz ya, o zaman rütbe atlamak için gerekli olan birkaç yazılı sınavımız olacakmış. Onlardan yüksek alabilirsek fiziksel mülakattan geçme şansımız artar ve daha çabuk rütbe atlayabiliriz." Grupça bahçede oturmuş sohbet ederken Taehyung, üsteğmenlerden duyduğu bilgiyi bize anlatıyordu.

"Yazılı sınavlar zor oluyor diye biliyorum..." dedi Jisung dertli bir şekilde. "Hatta her sınav için üç hakkımız var, o kadar zor oluyor."

"Zorluğu kimin umurunda?" dedi Jinyoung ağzını yaya yaya. Gülerek bana döndü. "Baekhyun, Chanyeol Komutan'ın odasına hepimizden çok girip çıkıyor. Bize bir kıyak geçer artık." dediğinde rahatsız olmuştum.

Jinyoung, sevgili durumumuzu bilmiyordu ve buna rağmen herkesin içinde saçma sapan konuşması tüm keyfimi kaçırmıştı.

"Ceza olarak sürekli odasını temizlememi falan söylüyor. Ne yapabilirim?" dedim gözlerimi ona dikerek.

Sırıttı. "Ona hepimizden yakınsın." Gözlerini vücudumda gezdirdi. "Biraz tatlı dilini kullanırsan sana dayanamaz diye düşünüyorum."

"Jinyoung." Sehun benden önce davranıp sert bir tonda onu uyardı. "Üç günlük nöbet tuttuğun için kafan güzel oldu galiba kardeşim. Söylediklerine dikkat et."

"Ne var? Yalan mı? Sürekli komutanın yanında. Soruları da çalabilir."

"Aptal mısın?!" diye bağırdım bu saçmalığa daha fazla dayanamayarak. "Soru çalmak gibi bir şey asla yapmam. Vermesini de istemem. Kaldı ki kardeşi olsam bile soruları göstermez bana! Binbaşımızı tanımıyor musun sen?"

O an, bana aşağılık laflar etmesinden daha çok Chanyeol'ü konuya dahil ettiği için sinirlenmiştim. Onun disiplinli karakterini ve kurallarla dolu hayatını gayet iyi bilmesine rağmen aptal aptal konuşması beni saniyesinde germişti.

Chanyeol asla öyle biri değildi. Sırf ona yakınım veya sevgilisiyim diye bana soru falan göstermezdi. Aksine, bu tarz bir şeyi ona teklif etsem çok hayal kırıklığına uğrar ve bana kızardı. Cidden, ondan soruları istesem vereceği en iyi tepki bile "Sınav tarihi geçene kadar odama girmeni yasaklıyorum, Byun!" gibi bir şey olurdu.

Omzumda hissettiğim elle düşüncelerimden ayrıldım. "Sakinleş Baekhyun." dedi Jongin sessizce. "Bu aptal üç gündür nöbette ve sabah da içki içiyordu. Mantıklı düşünemiyor muhtemelen."

Tam Jongin'in dediklerine katılıp onu görmezden gelecektim ki "Haha! Elde edemeyeceğin bir şey var mı cidden?" deyip beni tekrar çapkınca süzmesi ve alayla gülmesiyle suratının ortasına sıkı bir yumruk atmam bir oldu.

Gözlerim aniden dolmuştu ve kendime hakim olamayıp Jinyoung'un üstüne hoplamıştım. Ben mi dediklerini üzerime fazla alınmıştım yoksa cidden o mu piçlik yapmıştı, bilmiyordum ama ona acımasızca vurmaya başladım.

Jinyoung'un yüzünde kanlar görmem birkaç saniye durmama sebep oldu. O da bunu fırsat bilip beni itti ve üzerime oturup sertçe beni yumruklamaya başladı. Bu sırada Sehunlar bizi ayırmaya çalışıyordu ama Jinyoung'la birbirimize ettiğimiz küfürlerden dolayı onların ne dediğini bile anlayamıyordum.

"Birkaç aylık adamı savunmak için bana mı vuruyorsun?! Orospu çocuğu seni!" Jinyoung sabrımı taşıran o lafı ettiğinde tüm gücümle onu üzerimden ittim.

Jinyoung yan tarafa yuvarlandı, hiç vakit kaybetmeden ayağa kalktım ve onu da yakasından tutup ayağa kaldırdım. Benden daha yapılı olmasını umursamadan vücudunu hızla ittirmeye başladım ve bu, en yakındaki ağaca kadar sürdü. Sırtını ağaçla sertçe buluşturduğumda acıyla inledi. Canının yandığını anladım ama bununla zerre ilgilenmeden biraz geri çekildim ve karnına sıkı bir tekme geçirdim. Bununla birlikte ağzından kan çıktı.

Halsizce bana baktığında bir elim yumruk halinde havadaydı. Gözümdeki yaşlar yavaşça süzüldü, çünkü korkmuştum. En yakın arkadaşlarımdan birine bu kadar zarar verdiğim için kendimden gerçekten çok korkmuştum.

"Ne oluyor orada?!" Yüzbaşı Kyungsoo'nun sesini duyduğumda tam arkamı dönmüştüm ki beni kenara itip Jinyoung'un yanına ilerledi. Telaşla kanlı yüzüne baktıktan sonra onu birkaç askerle revire yolladı ve hemen ardından bana dönüp inanamaz gibi baktı.

"Sen mi yaptın?!" diye bağırdı. Cevap vermek istememiştim, öylece ona bakmayı sürdürdüm.

Yüzbaşı Kyungsoo öfkeli bakışlarını üzerimde gezdirdikten sonra suratıma sert bir tokat attı. Elim yavaşça sol yanağıma giderken yutkundum. Gözlerim yerdeydi ama onun geldiğini hissetmiştim. Sadece başımı kaldırıp ona bakma gücünü bulamamıştım kendimde.

"Özür dilerim komutanım." dedim sessizce. Yüzbaşı bir şey demeden gitti ama az önce onun yanına gelen ayaklar kıpırdamadan duruyordu orada.

"Kaldır başını."

Kuruyup birbirine yapışan dudaklarımı araladım ve başımı yavaşça kaldırdım. İfadesiz gözlerini yüzümde gezdirdikten sonra Sehunlara döndü. "Dağılın." dediğinde etrafımızdaki herkes bir anda yok olmuştu.

İki adım atıp dibime girdi. "Seni dinlemeden yargılamayacağım. Boş yere kavga çıkarmayacağını biliyorum." dedi. "Gidip yaralarına baktır, sonra da eve gel."

+++

Yaralarıma baktırdıktan sonra içimdeki huzursuzlukla bize verilen daireye gitmek üzere yol aldım. Chanyeol'ü daha fazla hayal kırıklığına uğratmak istemiyordum. Onu daha fazla kızdırmak veya kırmak istemiyordum.

Jinyoung'un onun hakkında söylediklerini anlatsam o çocuğu buraya gömerdi. Bu yüzden olanları anlatmamam gerekiyordu ama Chanyeol öğrenene kadar rahat durmayacaktı.

Evin önüne gelip cebimdeki anahtarı çıkardım ve kapıyı açıp yavaşça içeri girdim. Chanyeol hemen yanıma gelmiş ve yüzümdeki yaralara bakmıştı.

Üzerimde saçma bir şekilde suçluluk duygusu ve bir korku vardı. Kendimi daha fazla tutamadan beline sıkıca sarıldım ve usulca ağlamaya başladım. Chanyeol şaşırdı, bir süre öylece kaldı ama hemen sonrasında bir elini saçlarıma atarken diğer elini sırtımda gezdirmeye başladı.

"Ne oldu bebeğim?" diye fısıldadı kulağıma.

Başımı göğsünden kaldırıp iki yana salladığımda biraz geri çekildi ve elimden tutup koltuğa kadar yürüdü. Oturup beni de kucağına aldı. Dudaklarıma masum bir öpücük verip gülümsedi.

"Niye ağlıyorsun? Kyungsoo çok mu kızdı?"

"Hayır." dedim sessizce.

"Ben kızacağım diye mi korktun?"

"Biraz," dedim başımı göğsüne yaslarken. "Kızmandan çok, hayal kırıklığına uğrarsın diye. Sürekli benim işlerimle uğraştığın için artık benden sıkılırsın diye. Ben... Yani bazen, kendimi... Kendimi tutamıyorum ve gözüm döndü. Yoksa Jinyoung'u o kadar yaralamak istemedim."

"Hmhm." diye bir onaylama sesi çıkardı sırtımı okşayıp beni sakinleştirmeye çalışırken. Alnımdan öpüp geri çekildi. "Jinyoung ne yaptı sana Baek'im?"

Herhangi bir şey demedim. Chanyeol zaten benim yüzümden otoritesini sarsma konusunda kötü hissediyordu. Bir de bana soruları verme hakkındaki konuşmaları duysa iyice üzülecekti.

"Aramızda bir mesele işte." dedim kollarımı ona daha sıkı sararken.

"Bana anlatmayacak mısın?" diye sordu gülerek.

Başımı iki yana salladım.

"Peki," dedi ve tekrar alnımdan öptü. "Sen bilirsin."

Başımı biraz geriye çekip gözlerine baktım, bana gülümsedi. Gözlerimi kapatıp dudaklarımı ona doğru uzattım. Dudaklarıma art arda bir sürü öpücük kondurdu, bir elini karnıma götürüp beni gıdıklamaya başladı.

"Demek bana söylemeyeceksin, he?" Gülerek soruyor ve benimle oynamaya devam ediyordu. Küçük kahkahalarım dudağımı öpmesiyle kesiliyordu. Ellerimle onu engellemeye çalışsam da benden çok daha hızlı ve çevik hareketler sergilediği için başarısız oluyordum.

Bir süre kahkahalarımız birbirine karıştı, küçük evimizde sadece gülücüklerimiz duyuluyordu ama Chanyeol durdu, gözlerime güzelce baktı ve ellerini yanaklarıma koyup yüzümü kendine yaklaştırdı.

Bir elimi kaldırıp işaret parmağımla burnunun ucuna dokundum. "Bibip."

"Ahh!" diye bağırdı ama bu ses kesinlikle acı veya öfke dolu bir bağırış değil, itiraz sesiydi. "Çok tatlılık yapıyorsun ama!"

Kollarını bedenime sıkıca sardıktan sonra ayağa kalktı ve elleri arasındaki bedenimi hızla sağa sola döndürmeye başladı. Düşmemek için kollarımı boynuna sardım ve bir o tarafa, bir bu tarafa döndürüldüğüm için gülmeye başladım.

"Chanyeol! Yeter! Hahah!"

"Yapacak mısın bir daha?" dedi hâlâ beni yere atmakla korkuturken.

"Yapmayacağım!" dedim gülerek.

"Bir daha bu kadar tatlı olacak mısın?"

"Bana çok aşık olman benim suçum değil!" dedim ve kahkaha attım. Bununla birlikte Chanyeol de vücudumu yatağa adeta fırlatmış ve üstümde yer almıştı. Güçlü elleriyle benimkileri başımın iki yanında sabit tutarken yavaşça eğildi. Tam dudaklarımızı birleştirdiği sırada kapı çaldı.

Chanyeol aniden üzerimden kalkıp beni de yataktan çekti ve koltuğa itti. Hemen sonra da kapıya doğru gidip açtı.

Yarbay Junmyeon içeri girip bana baktı ve birkaç dakika dışarı çıkmamı istedi. Fakat Chan, gayet keskin bir şekilde "Çıkmayacak." dediğinde olduğum yerde kaldım. "Ne söyleyeceksen onun yanında söyleyebilirsin. Zaten benimle ilgili her şeyi biliyor."

"Bizi biraz yalnız bırakır mısın, Baekhyun?" dedi bana bakıp. Öpüşme olayında ona ne kadar sinir olsam da o, Chanyeol için değerli biriydi ve aralarının kötü olmasını istemiyordum. Chanyeol'ün de onu eskisi kadar güvenilir bulmadığını biliyordum ama onu babası yerine koyuyordu ve herkes ikinci bir şansı hak ederdi.

Sevgilimin yanına gidip bir elimi omzuna koydum ve başımı aşağı yukarı salladım. "Biraz dışarı çıkacağım. Sorun olmayacak." dedim.

Chanyeol bir cevap vermedi. Junmyeon masum bir gülümsemeyle bana baktı. Onu başımla selamlayıp evden çıktım. Kapının önünde bekliyordum ve konuştuklarını duyabiliyordum.

"Beni eskisi kadar yakın görmediğini biliyorum ama sadece bir komutanmışım gibi de davranma Chanyeol. Yüzüme bile bakmıyorsun."

"Yüzüne bakılmayı hak ediyor musun?" Chanyeol sert bir tonda söylediğinde gözlerimi büyülttüm. Yarbaya çok değer verdiğini biliyordum ve kötü şeyler yapsa da bu kadar ciddi cevap vereceğini tahmin etmemiştim.

"Söylemek istemiyordum ama benden bu kadar nefret edeceğini düşünmemiştim." dedi Yarbay Junmyeon. "Eline ateş etmen için verdiğim silah da bir oyundu zaten Chanyeol. Tanrı aşkına! Sana dolu bir silah verir miyim ben?!" Sesi yükseldi. "Chanyeol ben sana dolu silah vermemek için gerekirse içindeki altı kurşunu da kendime sıkarım, bunu biliyorsun, değil mi?"

"Neden öyle bir şey yaptın o zaman?!" Chanyeol boğazı yırtılacak kadar bağırdığında alt dudağımı ısırdım.

"Benden istediğin şey aranızı düzeltmem değil miydi? Bunu cidden Baekhyun ile konuşarak yapabileceğimi mi düşündün? Çocuğun ağzına sıçtıktan sonra karşısına geçip 'Chanyeol'ün suçu yok, seni seviyor' desem hemen ikna mı olacaktı? Sence ben Baekhyun'u o kadar zora sokmuşken bana inanır mıydı? Tabii ki olayın içine seni sokmam gerekiyordu."

Dudaklarım şaşkınlıkla aralandığında bir elim yavaşça kapı kulpuna gitti. Emin olmamakla birlikte kapıyı yavaşça birkaç santim açtım. Junmyeon'un yüzü pişman gibiydi ve yalan söylemediği belliydi. Chanyeol kafası karışık bir şekilde sessizce duruyordu.

Yarbay ona doğru adımladı. "Biraz düşün Chanyeol. O gün böyle saçma bir şey yapmasaydım Baekhyun sana karşı asla yumuşak bir tavır sergilemeyecekti. Onu sevdiğini onun gözüne daha fazla ne kadar sokabilirdim?!"

Haklıydı, Chanyeol'le yüzleşmemizi sağlayan an o aptal silahın ortaya çıkış anıydı.

"Ee?" dedi Chanyeol ellerini ceplerine sokarken. Başını kaldırdı ve Junmyeon'un üzerine yürür gibi adımladı. Resmen dikleniyordu. "Teşekkür mü bekliyorsun?"

Bu hareketi, yarbayı derinden yaralamış olacak ki başını yere eğip geri kaldırdığında yüzünün buruşmuş olduğunu fark ettim.

"Hayır, oğlum..." dedi sessizce. "Seni sevdiğimi söylemek için gelmiştim. Seni tanıdığım için çok mutluyum kendi çapımda."

Kollarını Chanyeol'e sardı, geri çekilip ellerini Chan'ın yanaklarına yerleştirdi ve başını kendine doğru çekti. Alnından öptü, geri çekilip gülümsedi.

"Çok iyi bir asker oldun, Chanyeol."

🐈

Bu hikaye de yavaş yavaş finale yaklaşıyor 🤞

Nasılsınız askitolarım

Ipagpatuloy ang Pagbabasa

Magugustuhan mo rin

7.4K 1K 30
Baekhyun ailesinin intikamını almak istiyordu. Chanyeol ise, gerçeklerin ortaya çıkmasından deliler gibi korkuyordu.
861 87 15
"Ben sen mutlu ol diye senden vazgeçmiştim, Baekhyun. Sadece senin için." Byun Baekhyun ve Kim Jongdae Üniversitenin en popüler çiftiydi. Herkesin gö...
727K 59.8K 44
Cinayet Masasının çevik polisi Hakan Çevik... İşinde taviz vermeyen, kurallara bağlı bu polisin bile 'hayır' diyemeyeceği güçler var. Nil Aydıner, e...
46.3K 3.7K 38
Ve Sehun, kendi cehenneminin içinde, cenneti yarattı.