LİYUZA

By nefesalsiktiret

644K 32.5K 6.3K

Acılarla dolu bir kız ne kadar iyileşebilir ki? (Aile kurgusu ya da abi kurgusu dediğiniz şeyden) 🍂 •Bu hika... More

Karakter Tanıtımı
1. Bölüm: Gerçekler
2. Bölüm: Yabancılar
3. Bölüm: Korkuların Sonucu Hatalar
4. Bölüm: Yalanlar ve Yalancılar
5. Bölüm: Vedalar Acıdır Acıtır
6. Bölüm: Ev Var Evim Yok
7. Bölüm: Yargısız İnfaz
8. Bölüm: Silinmeyen İzler
9. Bölüm: Kaybolmuş Ruhlar
10. Bölüm: İncinmiş Beden
11. Bölüm: Sınır
12. Bölüm: Sonsuz Lanet
13. Bölüm: Mahvolmuş Hayatlar
14. Bölüm: Babasız Çocuklar
16. Bölüm: Gidişler ve Bitişler
17. Bölüm: Bir Nefes Kadar Yakın
18. Bölüm: İhtimal
19. Bölüm: İnanmıyorlar
20. Bölüm: İhtimal Yok
21.Bölüm: Sinir
22. Bölüm: Tadını Çıkar
23. Bölüm: Şirket
24. Bölüm: Tebessüm
25. Bölüm: Yapamam
26. Bölüm: Geçmişin İzleri Yarabandıyla Kapanmaz
27. Bölüm: Sır
28. Bölüm: Ölüme Terk

15. Bölüm: Tutsak

19.5K 1K 65
By nefesalsiktiret

Merhaba. Nasılsın, iyi misin? Nasıl gidiyor?

Güzel yorumların beni çok mutlu eder ve yıldızımızı parlatabilirsin💞

Bölüme geçelim. İyi okumalar.

Medya= Vuslat Ahter

Bölüm şarkısı= TV Girl- Not Allowed

🍂
Dora'nın Anlatımından:

Kötüydü. Herkes farkındaydı ama kimsenin elinden bir şey gelmiyordu. Onu bu durumdan kurtarmak için çabalıyorduk ama sanki her defasında işler daha kötüye gidiyordu.

Uyku nöbetleri vardı. Rüyasından ya da kâbus mu demeliyim.. Atamıyordu geçmişi. Haklıydı, ben onun yerinde olsam çoktan ruhumu sonsuzluğa kavuşturmuştum ama o yapmamıştı. Direnmişti.

Her ne kadar ruhen güçlü biri olsa da yaşadığı şeyler fazla ağır olduğu için kaldıramıyordu. Uykusunda geçirdiği ağlama krizleri, attığı çığlıklar, sayıklamaları, boş bakan gözleri ve ani tepkileri de bunu kanıtlar nitelikteydi.

Her uykusundan aynı şekilde uyanıyordu bu yüzden geceleri sırayla başında bekliyorduk. Oturup bu konuyu konuşup nöbet düzeni falan yapmamıştık ama bir şekilde düzene girmişti. Aram abim odaya daha hızlı gelebilsin diye Kıvanç'ın odasında onunla kalıyordu. Uyandığında geceyi hatırlamaması da ayrı bir konuydu.

Onu gerçekten seviyordum. Seviyorduk. Yaptığım her şeyden, söylediğim her cümleden hayvanlar gibi pişmandım. Ne söylediklerimin affedilir bir tarafı ne de özür dilemeye yüzüm vardı. Utancımdan göz teması bile kuramazdım.

Bu sevgi kardeşimi ya da yaşadıklarını öğrendikten sonra başlamamıştı. Onu ilk gördüğümde hatta görmeyi bırakın varlığını ilk duyduğumda bile onu merak edip heyecanlanmıştım. Ama Duru'ya olan nefretim ve yaşadıklarım sevgimin önüne geçmiş ve ona karşı kendimi savunmaya aldırmıştı.

O kadar savunma odaklı devam etmiştim ki gözüm hiçbir şeyi görmemişti. Ona olan nedensiz sevgim de dahil. Kardeşini duyduğumda korkumdan kurduğum tüm senaryolar yırtılıp paramparça olmuş, zihnimi çöplüğe çevirmişti. Zihnimi temizleyip mantıklı düşünmeye başladığımda ise ne kadar iğrenç ve gereksiz davrandığımı farketmiştim.

Bu farkındalık fazla geç olmuştu. Kendimi kelimelerle ifade edebilen biri değildim. Ben kendimi nasıl affettireceğimi düşünürken gördüğüm yara izleri ve duyduklarım, düşündüğüm her şeyle birlikte üzerime yıkılmıştı.

Bazen keşke onun yerine ben karıştırılsaymışım onun canı yanmasaymış diyorum. Keşke.

Onu ne kadar korumak istesekte bazı şeyler bizim de elimizde değildi. Şuan o lavaboya kendini kitleyip ağlayarak kusması gibi..

İlahi Bakış Açısı:

'Zaman her şeyin ilacıdır.' derler. Saçmalık. Zaman sadece tüketir ve öldürür. Sevdiğin birini kaybedince zamanla iyileşmezsin. Zamanla hissettiğin o hissizlik duygularının ölmesinden kaynaklanır ve senin içinde bir şeyler ölürken sağ kalan tek şey o biridir.

Bu yüzden olabildiğince az kişiye bağlanın ya da birini hayatınıza alırken bir gün gideceğini kabul ederek alın derim. Aksi taktirde sonuçları çok acı ve pek katlanılmaz olabilir. Liyuza da o sonuçlara katlanmak zorunda olan sayısız insandan sadece bir tanesiydi.

Öğürme sesleri kesilmeye hıçkırıkları artmaya başlamıştı. Evdekiler Liyuza'yı korkutmamak ve kapının zarar vereceği düşüncesiyle kapıyı kırmamış yedek anahtarı bulmaya çalışıyorlardı.

Aram: Liyuza beni duyuyorsan ses verir misin abiciğim?

Ahu: Kızım hadi aç kapıyı yüzünü yıkayalım.

2 dk sonra Kıvanç elinde yedek anahtarlar ve hızla inip kalkan göğsüyle aşağıya indi ve anahtarları hazırda bekleyen Çakır'a verdi.

Aram: Sakin olun daha çok korkutmayın kızı.

Çakır'ın kapıyı açmasıyla Kenan ve Aram önde olmak üzere içeri girdiler. Karşılaştıkları manzara tahmin ettikleri gibiydi ama herkes bunun sadece bir tahmin olarak kalmasını istiyordu.

Liyuza, klozetin önüne çökmüş yüzü ve gözleri kıpkırmızı olmuş. Midesinde bir şey kalmamasına rağmen öğürmeye devam ediyordu.

Aram Liyuza'nın yanına çökerek yüzüne gelen bir kaç teli geriye itti ve saçlarını ensesinden çekerek tuttu. Sırtını hafifçe sıvazlayarak onunla konuşmayı denedi.

Aram: Abicim tamam bitti kusman, hadi kalk elini yüzünü yıkayalım.

...

Aram: Hadi küçüğüm kaldırayım mı seni?

Liyuza duyuyordu ama cevap verecek gücü kendinde bulamıyordu. Aram sırtını okşayarak ona iyilik yaptığını sanıyordu ama eli her morluklara değdiğinde Liyuza'nın sırtından kalbine ince bir sızı yayılıyordu.

Acı insanı kendine getiren ve kendinden geçiren bir şeydir. Liyuza bu hafif sızıyla kendine gelmişti. Hafifçe döndü ve Aram'ın sırtını sıvazlayan elini tutarak konuşmaya başladı.

"Acıyor, biraz."

Aram hızla elini ve bedenini Liyuza'nın yanından çekti. Koca bir sessizlik oldu. Kimse bir şey diyemedi. Bir süre sonra Çakır Liyuza'nın yanına yaklaştı. Yavaşça kucağına aldı ve ağzını, yüzünü yıkaması için musluğun yanında durdu.

Çakır, Liyuza'yı ayakta tutarken Dora avucuna su doldurup ağzını çalkalaması için ona veriyordu. Daha sonra nazikçe yüzünü yıkadı işi bitince havluyla yüzünü kuruladı ve lavabodan çıktılar.

Liyuza'nın Anlatımından:

Salonda toplanmış oturuyorduk. Kimseden çıt çıkmıyordu. Ne onlar soruyordu ne ben konuşuyordum. Arada gözlerini üzerimde hissediyor ama göz teması kurmamaya çalışıyordum. Ağzımı açmaya bile yorgun hissediyordum.

Aram çok uzağımdaydı. İstemeyerek de olsa canımı yakmış olduğu için kendini suçladığının farkındaydım. O böyle uzak durdukça ve kendini suçladıkça eksik, yalnız ve suçlu hissediyordum. Bu durumu en yakın zamanda düzeltmem lazımdı.

Kapının açılma sesiyle herkes girişe baktı. Birkaç dakika sonra Vuslat içeri girdi. Şirketten gelmişti. Hepimizi salonda ve bu kadar sessiz beklemiyor olacak ki afalladı. Herkesi yavaşça süzdükten sonra sıra bana gelince kaşları çatıldı. Sorun ne diye düşününce aklıma şişik ve kızarmış yüzüm ve gözlerim geldi.

"N'oldu sana, niye ağladın?"
Oturduğum koltuğun önünde durdu. Diz çöktü ve yüzümü avucunun içine alıp devam etti.
"Biri bir şey mi dedi? Gözlerine bak neden bu kadar ağladın? Ne bu kadar ağlattı seni?"

"Yemek yiyiyorduk sonra kustu oğlum. Ağladı da biraz. Sorun ne biz de bilmiyoruz." dedi Ahu.

Vuslat tekrar bana döndü.
"Neden kustun ki? Yemekte mi bir şey vardı acaba?"
"Hayır. Yemedim zaten."
"E o zaman sorun ne? Hastaneye gidelim mi? Aram doktor değil mi sana bakmayacaksa ne işi var bur-"

"Sakin. Sadece şey olduğu için.."
"Ne olduğu için?"
"Fasulye."
"Alerjin falan mı var? Neden söylemedin ya yeseydin? O zama-"

"Sakin olur musun?"
Derince nefes aldım ve yere bakarak konuşmaya devam ettim. Olduğu gibi bilebilirdi herkes her şeyi. Bu kadar şeyi biliyorlarken bir fasulye mevzusunu saklayacak halim yoktu.

"Ben sevmiyorum. Nefret ediyorum. Ben sürekli fasulye yapardım o adam çok sevdiği için. Sürekli ama her hafta en az bir kere. Hiç yemedim ama sürekli görmüş olmamdan gerek nefret ederim. Şimdi öyle görünce yani-"
Derince nefes alma gereği hissettim. O sırada bedenim Vuslat'ın geniş kolları arasına girdi. Dokunuşu o kadar hafif ve bir o kadar varlığını belli eder şekildeydi.

Saçımı okşayarak konuşmaya başladı.
"Özür dilerim. Sana tatmadığın bir yemeği nefret ettiren her şey için ben özür dilerim."
"Senin bir suçun yok ki. Özür dileme lütfen daha kötü hissederim böyle."
"Tamam minik. Sen nasıl istersen."

Hafifçe geri çekildim istemsizce akmış bir iki damlayı elimin tersiyle sildim. Herkes bana üzüntüyle bakıyordu. Suçluluk duydum. Geldiğimde beri sadece sorun, fazlalık ve yük olmuştum bu aileye. Lanetimi de peşimden buraya getirmiş ve herkesi bu korkunç lanetin esaretinde bırakmıştım.

"Yemeği mahvettim. Özür dilerim böyle ols-"
"Saçmalama Liz. Alt tarafı bir yemek. Hem şuan bunu mu düşünüyorsun?"
Kıvanç sitemli sesiyle cevap verdi.
"Kıvanç haklı kızım. Hadi sen uyu istersen yorgun gözüküyorsun." dedi Ahu Hanım.

Kafa salladım.
"İyi geceler."
Herkes kısa cevaplar verdi. Kapıya doğru giderken son saniye yönümü kapının yanında ayakta duran Aram'a çevirdim ve izin almadan göğsüne sarıldım.
Dokunuşumla afalladığı gerilen kaslarından anladım.

Ellerini sarılmak için kaldırdı ama canımı yakacağını düşünmüş olacak ki elleri havada donup kaldı.
"Karşılık vermeyecek misin? Yoksa sevmiyor musun artık beni?"

"H-hayır. Neden öyle düşündün ben şey diye."
Kollarımı sıkılaştırmamla sustu ve ellerini aşırı hafif bir şekilde etrafıma sardı. Kısık bir sesle konuşmaya başladı.

"Özür dilerim."
"Hayır özür dileyecek bir şey yapmadın. Bilmeden oldu zaten çok acımadı. Böyle bir şey için benden uzaklaşma çünkü benden uzaklaşman bu yaralardan daha çok canımı yakıyor."

Hafifçe geri çekildi. Yüzümü avuçlarının arasına aldı ve alnıma uzun bir öpücük kondurdu.
"Uzaklaşmam küçüğüm sen iste hep yanında kalırım."
"O zaman bu gece benimle birlikte uyur musun?"

🍂

Bitti.

Bölüm, karakterler, gelecek, vb. hakkında söylemek ya da sormak istediğiniz bir şey varsa böyle alayım ↪️

Yıldızımızı parlatmayı unutmayın 💗

Öptüm, sevdim.

Continue Reading

You'll Also Like

1.2M 74.7K 76
"Hiç bir aile karesinde yerim yokmuş ki benim" Ben Buse. Buse Yalın olarak doğmuştum ve şimdi Buse Gamzeli olarak ölecektim. Bu ruhu ölmüş, bedeni ya...
KALBE KURŞUN By Val

General Fiction

299K 17.2K 24
❗kitabın isminde küçük bir değişiklik yapılmıştır. Sıkılan kaldırılmıştır. Üniversite de tıp okuyan genç kadın ve oraya yarbay dedesini katılacağı ko...
25.6M 1.3M 54
"Karımı artık yanımda, odamda ve yatağımda görmek istiyorum!" diye bağırınca donup kaldım. Ne söylediğinin farkında mıydı? Bir başkasının kimliğiyle...
MAZHAROĞULLARI By niss

General Fiction

89.9K 7.8K 23
Aşiret + gerçek ailem kurgusu. Birçok klişenin toplamından meydana geliyor, istediğimiz de zaten klişeler değil mi? İrem yaşadığı şehri temsil etmiş...