Görevimiz Mutluluk 2

By hnde_cevk

26.9K 1.9K 151

Görevimiz Mutluluk devam kitabıdır. Tüm yaşanılanlardan sonra Bade, toparlanıp yeniden hayata tutunmak için ç... More

1- Yabancı
2- Sağ Olmak
3- Kapanmayan Yara
4- Geri Dönüş
5- Üç saniye
6- İmkansızlıklar Denklemi
7- Güneş Gibi
8. Emanet
9- Tuhaf His
10- En Önemli Adım
11- Yadigar
12- Miş Gibi
13- Yer Edinmek
15- Umut
16- Şaşkınlık
17- Sadece
18- Stefano
19- Beyaz Bayrak
20- Kaçak
21- Yüzleşme
22- Tuzak
23- Kader Sayfası
24- Umut
25- Takip
26- Uyanış
27- Teşekkür
28- Cevap
29- Durmak
30- Karalamak
31- Dünya Küçük
32- Nokta
33- Mutluluğun Bedeli
34- Evliliğin Zamanı
35- Mucize
36- Feryat
37- Çıkmaz Yol
38- Sessizlik
39- Vazgeçiş
40- Tehdit
41- Teklif
42- Sürpriz
43- Güneşi Olmayan Kadın
44- Son
Teşekkür

14- Sürpriz Çiçek

547 52 3
By hnde_cevk

"Bir kez ve son kez söylüyorum; seni de anneni de hayatımda istemiyorum. Kendinizi daha fazla küçük düşürmeden gidin buradan! Hayatınızın geri kalanını mutlu geçirmeye bakın. Çünkü diğer tarafta iki elim de yakanızda olacak."

Alay edercesine güldü. Öfkeyle bir inip bir kalkan göğüs kafesim bir an olsun yavaşlamıyordu.

"Sana söyledim. Sen benimsin. Seni almadan da hiçbir yere gitmeyeceğim!"

Sertçe cevapladım.
"Ben kimi istersem onun olurum! Benimle ilgili hayal kurmayı bırak artık! Çünkü seni düşünmeyeli çok uzun zaman oldu. Hala sakince söylüyorken anneni de al git buradan!"

Pis pis gülmeye devam etti.
"Görüşmeyeli epey cesaretlenmişsin."

Sinirden tüm bedenim titriyor, nefesim kesiliyordu. Gözlerimi kısıp acıyarak ona baktım.
"Yazık sana! Seviyorum dediğin kadını herkesin içinde küçük düşürüp bir de karşıma geçmiş dalga geçiyorsun benimle. Seni ilk tanıdığım zamanki haline dönmen uzun sürmemiş."

Yeniden güldü. Ondan nefret etmemden zevk alıyor olmalıydı.
"Bana en kötü halimle aşık olan kadın mı söylüyor bunu?"

Bu söz benim için bardağı taşıran son damla olmuştu.

"Çünkü henüz dünyadaki en kötü adamın üç çocuğu olan ve çocuğuna süt anne bulmak için en zayıf anımdan faydalanıp sonra da beni sırtımdan bıçaklayan bir hain olduğunu bilmiyordum."

Onu sertçe itip yanından geçtim.

"Yaptıklarımı telafi edebilirim." İki elini yana açtı. Bu defa alay etme sırası bendeydi.

"Nasıl? Yeniden çocuk yaptırarak mı? Kızlardan beni kopararak mı? Süt kızımla beni tehdit ederek mi? Aynı çatı altında Füsun'la yaşayarak, onun yaptığı saçmalıklara katlanarak mı? Anneni affedip hiçbir şey olmamış gibi yüz yüze bakarak mı? Nasıl?!"

"Füsun olayı bitti." dedi kararlılıkla. "Söz veriyorum adını bile duymayacaksın. Anneme gelince görmemen için her şeyi yaparım."

"Yeter artık Cesur! Bak, yaşadığımız özel anlar henüz temizken güzeldi ama artık hepsi kirlendi ve o kiri hiçbir şey çıkaramaz. Lütfen alış bu hayata ve hayatımdan sonsuza dek çık, git! Seni istemiyorum!"

Hayal kırıklığıyla baktı bana. Boğuk boğuk çıktı sesi.
"Bade yapamam. Bunca yıl toparlanıp bana dönmeni bekledim. Kızlar da dört gözle senin geri dönmeni bekliyor."

"Eğer kötülük yaparak bir şey almak istiyorsan kendinden de bir şey vermen gerekir. Sen benden kızımı aldın, Atilla'yı aldın, karşılığında da beni kaybettin. Lütfen artık bunu kabullen. Bak ben, tüm yaşadıklarıma rağmen bunu kabullenmeye çalışıyorum."

Az önceki pis sırıtışı ağlamalara döndü. Gözlerinde parlayan yaşlarla bana baktı.
"Yapamam. Sensiz yaşayamam."

"Başka birinden hoşlanıyorum." dedim aniden. Benden ümidi kesmesi için ne gerekiyorsa yapmak zorundaydım. "Ve onunla evlenmek istiyorum. Normal biri gibi. Çocuklarım olsun istiyorum, işim, ailem..."

Gözlerime nefretle baktı ve yanıma iyice yaklaştı. Ardından ne olduğunu anlamadan yüzüme sert bir tokat attı. Yüzümü tutup dehşetle ona bakıyordum.

"Kim?! İçerideki kendini bir şey sanan tip mi, o italyan solist mi yoksa o aptal polis mi? Kim?!"

Hala bir elim yanağımda yaşadığım büyük şokla ona bakmaya devam ettim. Daha ne kadar küçülebilirdi ki gözümde.

"Hayatımı araştırmayı, hayatıma karışmayı bırak artık! Senden nefret ediyorum!"

Titreyerek merdivenlere doğru yürüdüm. Ağlamamak için defalarca yutkunuyordum.

"İstediğin her şeyi sana verebilirim." diye seslendi arkamdan pes etmeden. Söylediği her cümle midemi bulandırıyordu artık. Arkamı dönüp ona nefretle baktım.

"Şu hayatta kimse senden daha fazla canımı acıtmadı. Bu bana verdiğin son zarardı. Bitti! Bundan sonra yanıma yaklaşmaman için elimden ne geliyorsa yapmaktan asla vazgeçmeyeceğim."

Telaşla yanıma gelmeye çalıştı. Onu sertçe ittim. Geriye doğru tökezledi.
"Bade özür dilerim." Pişmanlıkla gözlerime baktı.

"Ben senden önce de senin değildim, şimdi de senin değilim. Hiçbir zaman da senin olmayacağım! Bir daha asla karşıma çıkma!"

"Hiçbir yere gitmiyorum Bade! Asıl sen başkalarıyla hayal kurmayı bırak! Benim olana kadar senden asla vazgeçmeyeceğim."

Bir kere şiddet uyguladıktan sonra ikincisinde daha az vicdanı sızlıyor olmalıydı. Yoksa bu kadar ısrarın başka bir açıklaması olamazdı.

"Cesur!" Annesi Şükran Hanım sertçe ona seslendi.
"Bade hiçbir zaman hayatımızda olmamalıydı. Bunu biliyorsun. Bırak artık didinmeyi! Zayıf görünüyorsun."

"Senin yüzünden!" diye bağırdı Cesur. Delirmiş gibiydi. "Senin yüzünden hepsi! Eğer onun hayatına müdahale etmeseydin..."

"O zaman Atilla'yla olurdu, seninle değil." Sakince uyardı onu.

Şükran Hanıma baktım. İlk kez söylediği bir söze sonsuza kadar katılıyordum.

"İstesen de istemesen de sonunda benim olacaksın." Tehdit ederek gözlerime baktı.

Daha fazla tutamadım kendimi. Ağlayarak merdivenin kenarlarındaki korkuluklara tutundum. Dökülen gözyaşlarım gönlümde okunan kaçıncı selaya aitti bilmiyorum. Üç yıllık sükunetten sonra her gün yeni bir belaya uyanışlarım başlamıştı bile. Zaten ne zaman kendimi toparlamaya çalışsam bir böcek gibi ezmeye çalışıyordu hayat beni. Nerede yanlış yaptığımı bulamıyordum.

"Unut bunu Bade! Eninde sonunda benim olacaksın!" diye bağırdı gitmeye devam ederken.

Cesur yanımızdan ayrıldıktan sonra Şükran Hanım'a döndüm öfkeyle.

"Bravo! Başarılı ama sevgisiz, cesur ama merhametsiz ve egoist bir evlat yetiştirmeyi başardığın için tebrikler! Büyütürken ne sandın? Ona sevgi göstermezsem daha güçlü olur, merhameti bilmezse birine ihtiyacı kalmaz, hep kendini düşünürse bu evrende hayatta kalır mı?  Yazık... Sen bir anne olarak çocuğunun kalbini en küçükken ezdin, şimdi o büyüdü ve başka kalpleri eziyor."

Gözlerinde ışıldayan yaşlar bir anda yanaklarından süzülmeye başladı.

"Anlaşmamızı hatırlatmama gerek yok sanırım." dedim burnumdan soluyarak. Eskiden olsa o gözyaşlarına merhamet eder onu anlamaya çalışırdım.

"Uğraşıyorum." Yüzüme bakamıyordu.

"Hapse girmek istemiyorsan daha fazla uğraş o zaman!" Büyük bir öfkeyle uyardım onu. Yüzüm hala sızlıyordu. Merdivenleri çıkmaya başladım birer birer.

"Bade!"

Durup ona döndüm.

"Sen haklıydın. Her zaman. Özür dilerim."

Cevap vermeden birkaç basamak daha çıkıp yeniden ona döndüm.

"Oğlunun tedaviye ihtiyacı var. Senin de öyle."

"Biliyorum."

"Aynı zamanda ikinizin de sevgiye ihtiyacı var. Daha çok sevgiye."

Başını öne eğip ağladı. Ağlamasını umursamadan merdivenleri çıkıp içeri girdim. İçeri girdiğimde herkes inci gibi sıra sıra dizilmiş bana bakıyordu.

"Gördüklerinizden daha fazlasını anlatamam. Anlatırsam ayakta duramam. Bu yüzden beni anlayışla karşılayacağınızı düşünüyorum."

"Bade, biz..." Yasemin Hanım'a baktım. O sert şahin duruşunun altında yufka yürekli bir serçe yattığını görmek bana kendimi biraz daha iyi hissettirmişti.

Gelip sıkıca sarıldı bana ağlayarak. Ardından Büşra, Mihrace, Aybike ve Dilek de sarıldı. Büyük bir nokta gibi görünüyorduk uzaktan. Hıçkıra hıçkıra ağladım ortalarında.

"O pislik sana hiçbir şey yapamaz. Sakın korkma!" Aybike kendinden emin bir şekilde konuştu.

"Anlamıyorsunuz. Hayatınızda bir kötüyle karşılaşırsanız ve o sizi bırakmak istemezse yapacak hiçbir şey yok. Çırpındıkça batıyorum. Tanıştığım herkese, her yere mutsuzluk getiriyorum."

"Sakın üzülme canım. Mutlaka bir çaresini bulacağız." Yasemin Hanım omzumu tuttu destek vererek.

"İnanın bana her yolu denedim."
Gözyaşlarımı sildiğim sırada biri daha ismimi seslendi. Elinde kokusu uzaktan bile muhteşem gelen bir çiçek buketi vardı.

"Bade Hanım." Ağlayarak baktım genç çocuğa.

"Ben alayım." dedi Büşra. Teşekkür ederek çocuğun elinden çiçekleri aldı ve notu okudu.

"Yeni işini tebrik ederim. Seni ve iş arkadaşlarını mutlaka bekliyorum. Stefano." Anlamsızca Büşra'ya baktım.
"Üzerinde bir de davetiye var."

Yazıyı yeniden okudum ve ardından davetiyeyi açtım.
"Anlamıyorum..."

"Yarın akşam mı?" Aybike tepemden davetiyeyi okumaya çalışıyordu.

"Ben... Ben..."

"Vauv! Stefano gerçekmiş."

Mihrace Büşra'yı dürttü. Ardından gülümseyerek bana baktı.
"Üzüntüye en iyi gelen şey bence de biraz eğlence."

"Kesinlikle." dedi Büşra.

"Bizsiz asla olmaz!" dedi erkekler. Gülerek onlara baktım.

"Nedense bu işte başka bir bit yeniği seziyorum." Düşünceli bir şekilde bir onlara bir nota baktım. "Beni nasıl buldu? Hem o İtalya'ya dönmemiş miydi?"

"Üzümü yiyip bağını sormayalım bence. Lütfen gidelim." dedi Dilek.

Hepsi minik birer köpek yavrusu gibi yüzüme bakıyordu.

"Tamam, öyle olsun, gidelim."

Neşeyle bana sarıldılar. Az önceki yaşadığım acı bir nebze olsun hafiflemişti.

Continue Reading

You'll Also Like

728K 14.5K 21
༺༻ Bütün hakları saklıdır "Ben geldim" Gülümseyerek ve son harfi uzatarak kurduğum cümle ile o da gülümsedi. Sandalyesini biraz masadan geri çekti...
833K 30.3K 59
arkadaşlar #1 01.03.2020
23.1K 1.1K 30
"Açık konuşacağım Cihangir. Başıma gelenleri ve buraya nasıl getirildiğimizi biliyorsun. Senin de benimle evlenmek istemediğini düşünüyorum. Bu yüzde...
22.2M 892K 115
İşte oradaydı... Muhtaç olduğum kadın korkuyla bana bakıyordu. Ona biraz daha dokunmazsam sanki ölecektim. Bu hastalıklı duygular beni resmen ele geç...