27- Teşekkür

487 38 3
                                    

'Atilla uyanmış.'
Kulaklarım bunu doğrulamak istercesine içimden sürekli bu cümleyi tekrar ediyor.

"Nasıl? Atilla..." Dilim varmıyor cümleyi devam ettirmeye.

Kenan arkasındaki kadına öfkeli bir bakış atarken iki eli kollarımı tutuyor sıkıca. Hafifçe eğiliyor yüzüme bakmak için.
"Hayır, hayır, yanlış anladın. Birini takip ediyoruz. Buraya da onun için geldik. Belma. O da polis." Gözüyle kadını gösteriyor. Kadın da Kenan'ı doğrulamak için istemeye istemeye de olsa cebinden çıkardığı polis rozetini bana doğru uzatıyor.

Nefesimi tutmaya devam ediyorum.
"Lütfen bana doğruyu söyle artık." Çenem titriyor. Ağlamamak için kendimi zor tutuyorum.

"Bak, seni kaldığım yere götürsünler. Orada her şeyi konuşalım. Burası güvenli değil." Gözleri endişeli endişeli hem etrafı hem beni süzüyor.

Ne kadar zor durumda olduğunu her halinden anlıyorum fakat bir yanım yine de onun en önemli şeyi sakladığını düşünüyor. Tereddütle ona bakıyorum.

"Lütfen."
Yalvarırcasına gözlerimin içine baktığında koşulsuz onu kabul etme isteği uyanıyor içimde.

"Hayır desem bir şey değişecek mi?"

"Eğer hayır dersen seni takip edeceğim. Yerini öğreneceğim. Benimle görüşmeyi kabul edene kadar da peşinde olacağım. Etmesen bile seni her gün izlemeye devam edeceğim. Ki bundan sonra yemin ederim, buradaki herkes de şahit olsun, bir daha gözden kaybolmana asla izin vermeyeceğim."

O konuştukça vücudumu hoş bir sıcaklık sarıyor, her kelimesi aklımı başımdan alıyor.

"Ama..." diyerek kekeliyorum. Kafamdaki senaryonun devamı bu değil çünkü. Zorlama, saklama, saklanma diyen beynim susup kalıyor bakışı, nefesi, kuruyan dudakları karşısında.

"Ama yok. Ama yok." Kısa kısa nefes alıp veriyor. Sesi, elleri titriyor.

"Lütfen Kenan. Ne saklıyorsan söyle de artık bitsin bu şey."

"Söz veriyorum Bade. Yanına gelince hepsini konuşacağız. Söz veriyorum."

Beni hızlıca geldiği araca bindiriyor. Sürücü koltuğundaki adamla bakışarak anlaşıp ardından bana dönüyor. Dudaklarını kıpırdatışı, gözlerini kaçırışı... Bir şey söylemek istiyor gibi. Sonra bundan vazgeçip avuç içimi öpüyor sadece.

Kapıyı kapattığı an elimi cama dayıyorum. Gözlerimin içi cayır cayır yanıyor. Aramızda da tıpkı bu cama benzeyen bir duvar varmış gibi. Beni görüyor, beni anlıyor, ne hissettiğimi biliyor. Aynı şeyleri hissettiğinden o kadar eminim ki ama bir türlü o camı kıramıyor.

Elini elimin üzerine yerleştiriyor camın karşı tarafından. Onun da gözlerinin içi dolu dolu. Onu her gördüğümde yeni bir vedaya hazırlıklı olmam gerekiyormuş gibi başımı dik tutuyorum.

Araç uzaklaşırken o gözden kaybolana kadar birbirimizi izliyoruz. Bana bakışı can yakıcı. O gelene kadar beklemek zorunda kalmak da benim için can yakıcı.

Yaklaşık beş dakika sonra araç, başka bir aracın yanında duruyor ve beni diğer araca bindiriyorlar. Araçları kullanan iki adam aralarında konuşurken arada bir bana bakınca tedirginlikle kıpırdanıyorum. Aklımdan güzel şeyler düşünmek için kendimi zorlasam da içimde bunca şüphe varken bu pek kolay olmuyor. Kenan beni emanet ettiyse birilerine vardır bir bildiği deyip ikinci araçla yolumuza devam ediyoruz.

Sessiz geçen bir saatlik yolculuğun ardından şehre biraz uzak küçük bir sahil kasabasına ulaşıyoruz. Çevremde gördüğüm dalları yola doğru uzanan ağaçlı yollar bana küçüklüğümü hatırlatıyor.

Görevimiz Mutluluk 2Where stories live. Discover now