Görevimiz Mutluluk 2

By hnde_cevk

27K 1.9K 151

Görevimiz Mutluluk devam kitabıdır. Tüm yaşanılanlardan sonra Bade, toparlanıp yeniden hayata tutunmak için ç... More

1- Yabancı
2- Sağ Olmak
3- Kapanmayan Yara
4- Geri Dönüş
5- Üç saniye
6- İmkansızlıklar Denklemi
7- Güneş Gibi
8. Emanet
9- Tuhaf His
10- En Önemli Adım
11- Yadigar
13- Yer Edinmek
14- Sürpriz Çiçek
15- Umut
16- Şaşkınlık
17- Sadece
18- Stefano
19- Beyaz Bayrak
20- Kaçak
21- Yüzleşme
22- Tuzak
23- Kader Sayfası
24- Umut
25- Takip
26- Uyanış
27- Teşekkür
28- Cevap
29- Durmak
30- Karalamak
31- Dünya Küçük
32- Nokta
33- Mutluluğun Bedeli
34- Evliliğin Zamanı
35- Mucize
36- Feryat
37- Çıkmaz Yol
38- Sessizlik
39- Vazgeçiş
40- Tehdit
41- Teklif
42- Sürpriz
43- Güneşi Olmayan Kadın
44- Son
Teşekkür

12- Miş Gibi

541 49 4
By hnde_cevk

"Anne!" diye tısladım. "Beni nasıl bir çıkmaza soktuğunun farkında mısın?"

"Hayır, ben sadece... Anlamıyorum. Apartman sadece üç katlı ve on beş kişi nasıl gelebiliyor?"

"Bunu bize mi soruyorsun cidden?"

"Kenan'ı ve seni özel bulmuş olmalılar. Yoksa bu kadar çabuk..."

"Anne! Şimdi Kenan'ı da zor durumda bıraktık. Onun da özel bir hayatı var. Of ya! Nasıl çıkacağım bunun içinden." Bir elimi belime koyup diğeriyle saçlarımı geri aldım oflayarak.

"Sakin ol kızım. Bir yolunu buluruz elbet."

O sırada zil çaldı. Sude büyük bir hızla kapıyı açınca ikinci bir çıkmaza daha girdim.

"Kenan'ı mı aradı?"

Kenan elindeki poşetlerle birlikte mutfağa yanımıza geldi.

"Annen, Kenan'ın markete bir şeyler almaya gittiğini söyleyince gitmek bilmediler. Ben de gelirse giderler diye düşündüm."

"Aferin kızım." Annem Sude'nin sırtını sıvazladı. Sessizce onlara çıkıştım.

"Gelin kaynana toprağından olurmuş sözünü de kanıtlamış olduk. Sıradaki ne? Çocuğu ne zaman yapacağımızı mı konuşacağız teyzelerle? Bu kadar yeter! İçeri girip her şeyi söylüyorum."

Her biri ayrı bir yerimden tutup beni durdurdu. Aynı anda konuştular.
"Şimdi olmaz!"

Babam işe gitmeseydi keşke. Beni bir tek o kurtarabilirdi. Fatih de babamı bırakmaya gitmiş ve henüz dönmemişti geri.

"Bade kızım, damat beyi gördük sanki."

İçerideki teyzelerden biri seslendi bana. Allahım nasıl bir apartmana düşmüştüm ben böyle.

Kenan'a baktım. Duruşu, gülüşü, gözleri... Yine beynim ağır çekim moduna almıştı onu.

"Bade! Bade!" Dalıp gittiğim yerden annemin sessiz fısıltısıyla sarsılarak ayrıldım.

"Hadi!" Annem uyarırcasına gözlerime baktı.

"Tabi siz gülün. Burada yaşayacak olan benim."

İçeri geçtiğimizde dördümüz ayakta tüm gözler bizdeydi.

Kalbimin yerinden çıkacakmış gibi çarpmasına aldırmadan Kenan elimden tuttu. Bayılacakmış gibi terler akıyordu içime. Sıkılarak annem ve Sude'ye baktım.

Yetmiyormuş gibi bu defa bir elini belime koydu. Daha samimi olduk. Kıpırdanıp aramıza mesafe koymak istediğim sırada ise sıkıca tuttu belimi. Gerçekten bayılmak üzereydim. Sonunda Sude bunu fark edip imdadıma yetişti.

"Badecim sen lokumları dağıt istersen."
Elime cam kaseyi tutuşturdu. Kenan'a baktım. En az benim kadar kızarmıştı ve acı çekiyormuş gibi bir yüz ifadesi vardı.

"Kenan oğlum da Sude kızım gibi polis."
Annem yalancı damadını överken tıpkı gerçekmiş gibi konuşması sinirimi bozuyordu.

Teyzeler aralarında fısıldaşıp hayranlıkla Kenan'a bakmaya devam ettiler. O an Sude'ye hak verdim. Bu teyzeler almak istediklerini almadan bu evden gitmeyeceklerdi.

"Ne güzel." Her biri ayrı ayrı mırıldandı. Tüm herkese lokum dağıtıp cam kaseyi içerideki masanın üzerine bıraktım ve orada beklemeye başladım.

Mesleklerinin zorluğunu bildikleri, gece nöbetlerinde bana göz kulak olacakları, aklının bende kalmamasıyla ilgili bir çok tavsiye aldı Kenan, komşu teyzelerden.

Meryem teyze bana baktı tüm tavsiyeler bitince.
"Niye uzak duruyorsun kızım? Geçsene nişanlının yanına. Utanma, bizler görmüş geçirmiş insanlarız. Böyle şeyleri ayıp karşılamayız."

Diğerleri de "Evet, evet." diyerek onu onayladı.

Ah be Meryem teyze dedim içimden. Keşke diğerleri gibi bunu da ayıp karşılasaydınız...

Usulca Kenan'ın yanına geçtim. Gülümseyerek elini belime koydu yine. Alnı terlemişti zavallının. Kim bilir şu anki yaşadığı şey ona neler neler hatırlatmıştı da zor tutuyordu kendini. Kaçarak uzaklaşmadığına şükrediyordum cidden. Bunu teyzelere nasıl açıklardık bilmiyorum.

Ona baktığımı anlayınca bakışlarını bana çevirdi. Ne de olsa üçüncü saniyede kaçıracaktı gözlerini ama yapmadı. Dört, beş, altı... Bakışlarımız dudaklarımıza kaydığında bir anda ateş bastı içimi. Bu defa dayanamayıp gözlerini kaçıran ben oldum. Nefesim kesilmişti. Kalbim içime sığmaz olmuştu. Hafif yalpalandığım sırada Kenan yeniden sıkıca tuttu belimden.

"Ayy nasıl tatlılar maşallah. Gençliğimde Erol da bana böyle bakardı. Şimdilerde sadece tavana bakıyor."

"Ay ölmüş olmasın Mukaddes abla."

"Allah korusun kız. Ağzını hayır aç."

Hep birlikte güldüler. Annem de gülerek onlara katılırken Sude bize bakıyordu. Kenan da ben de utancımızdan yerin dibine girmiştik.

"Burada öyle pek olay olmaz ama yine de artık daha güvendeyiz." dedi başka bir komşu teyze.

"O ben gelmeden önceydi." diye mırıldandım. Annem yeniden dürttü beni arkamdan. Sude de omuz atıp içtenlikle güldü kafasını sallayarak.

"Biz kalkalım artık." Meryem teyze grubun başı olmalıydı. O kalkınca herkes ayaklandı.

"Otursaydınız." dedi annem tebessümle. Anneme kaşlarımı çatıp kötü bir bakış attım.

"Taşınma işleri bitsin. Oturmaya da geliriz."

Meryem teyze, salonda geçirdiğimiz şu bir saatlik zamanı, Kenan'la nasıl tanıştığımızdan evlenmeye nasıl karar verdiğimize kadar sorduğu tüm aşamaları, mesleğimden, zorluklarından, ailemden merak ettiği kalan tüm soruları da sorduktan sonra Kenan'ı görmeden gitmedikleri bu aktivitenin oturmaya gelmek olarak adlandırmamalarını anlamak için zorlamak istemiyordum beynimi. Belki de annemlerin yanından taşınmak saçma bir fikirdi.

"Ya tabi." Yüzümü ekşittim ama bunu gülümsememle kapattım hemen. "Her zaman bekleriz. Hem o gün Kenan da işe gitmez, hep birlikte otururuz."

Annem kolumu büktü gülümseyerek. Dişlerini sıktığını görebiliyordum.

Her biri tüm sevecenlikleriyle gülümseyip kimi omuzlarımızı kimi sırtımızı sıvazlayarak evden ayrıldı.

Onlar gittikten sonra hemen Kenan'dan uzaklaştım. Eve büyük bir sessizlik çöktü. Kimse konuşmadı. Ta ki annemin telefonu çalana kadar.

"Tamam." dedi annem telefonda.

Sude'ye döndü kapatır kapatmaz.
"Fatih aşağıda bizi bekliyor."

"Daha buradaki işimiz bitmedi ama. Söz vermiştiniz. Yemek de yemedik. Akşam olmak üzere. Bugün ilk günüm."

"Sude ve Fatih'le kontrole gideceğiz." dedi annem bir hamlede sıkılarak. Üzülmemden endişe ettiği her halinden belliydi. O böyle yapınca üzülmem gerekiyormuş gibi hissediyordum.

Sude ona gözlerini belertirken annemin elinden tuttum.
"Tamam, fotoğrafını bana da atın. Ben de merak ediyorum biricik yeğenimi." Neşeli görünmeye çalıştım.

"Dönüşte uğrarız çay içemeye." dedi Sude yanağımdan öperken. Kenan'a imalı bir bakış attı.

"Görüşürüz kızım." Annem çantasını ve Sude'yi de alıp apar topar çıktı evden.

Kenan'a baktım. Bir bahane bulup gitmesini bekliyordum.

"Nereden başlayalım?" Gözlerini kaçırarak konuştu.

"Aslında çoğu yer toparlanmış. Onlar gitmesin diye öyle söyledim. Kendim hallederim."

Sırtımı duvara yaslayıp Kenan'a bakmaya devam ettim. O da aynı şekilde bana baktı ellerini cebine yerleştirip. Koşup dudaklarından öpmemek için zor tutuyordum kendimi.

"Neye bulaştığını bilmiyorsun. Kendi hayatından çok sıkılmış olmalısın."

"Kesinlikle."

"Keşke bunun yerine ekstrem sporlara falan gitseydin."

"Bu kadar eğlenceli olmazdı."

"Tamam, açık konuşacağım. Yanındayken biraz gerildiğimi hissediyorum."

"Bir cümle içimdeki şeyi bu kadar iyi tarif edemezdi."

"Bence..." Bakışlarım dudaklarında takılı kaldı.

Gülümsedi. "Bence..."

Gülümsediğinde ortaya çıkan dişlerinde takılı kaldım bu defa. Hipnoz olmuş gibiydim. Kenan'la ilgili her şey beni inanılmaz etkiliyordu.

"Bence ayrı odalarda çalışalım." Odama geçtim kaçar adımlarla. Kapıyı kapattığım an kalbimi tuttum. Gözlerimi kapatıp son dakikaları aklımdan silmeye çalıştım. Olmuyordu. Dudaklarından başka bir şey düşünemiyordum.

Yerde kurulmayı bekleyen çalışma masasına baktım. Babam ve Fatih mobilya ve dekorasyon mağazasından aldığımız tüm dolapları ve mobilyaları kurarken bunu neden bıraktıklarını anlamıyordum. Sonra aklıma gelen şahane fikirle babam ve Fatih'e teşekkür ettim. Biraz matkap ve tornavida kafamın içindeki son görüntüyü arka plana atmamı sağlayabilirdi.

Paketi açıp kurulum kitapçığını inceledim ve ardından yapmaya başladım. Her şey iyi gidiyordu. Kendimi iyice kaptırmıştım yapmaya çalıştığım işe. Ta ki Kenan yanıma gelene kadar.

"Nasıl gidiyor?"

"İyi. Az kaldı. Senin?" Matkapla bir vida daha taktım.

"İçerideki her şey bitti."
Yaptıklarımı şöyle bir inceledi.

"Sanki şuradaki parçayı ters koymuşsun."

"Hangisi?"

"Şu." Yanıma geldi. Bedenim onun vücut sıcaklığını algıladığında kalbim yeniden telaşla atmaya başladı. Kitapçığa odaklanmaya çalıştım.

"Sanırım... Evet, haklısın yanlış yapmışım."
Kitapçıktan kafamı kaldırdığımda yüzünün bu kadar yakınımda olacağını düşünmemiştim. Kafamı hızlıca kitapçığa geri gömdüm.

"Bade..." Kitapçığı yüzümden aldı.
"Neden kaçıyorsun benden?"

"Neden mi? Çok basit; çünkü böyle olması gerekiyor."

"Hayır, böyle olması gerekmiyor. Sana söyledim; istesen de istemesen de yanında olacağım."

"Kenan farkında mısın? Bizi nişanlı sanıyorlar."

"Farkındayım."

"Bundan rahatsızlık duymuyor musun cidden?"

"Sen gerildiğin için geriliyorum."

"Yani ben gergin olmasam her şey yolunda öyle mi?" Kitapçığı bir kenara bırakıp cesurca gözlerine baktım. Buna ne kadar dayanabilirdim bilmiyorum.

"Bak Bade." Omuzlarımdan tutup gözlerime baktı. Ama bu defa onda az önceki ışığı göremiyordum. Bu konuşmaya hazırlamış gibiydi kendini.

"Ben Atilla'yla kardeşim. Aramızda bir şey olamayacağını biliyorum. Eğer bundan korkuyorsan lütfen rahat ol. Sadece sana yardımcı olmaya çalışıyorum."

O an kalbimdeki ateşin üzerinde karanlık gri bulutlar toplandı ve ateşimi yavaşça dindirdi.
Onun gözünde kardeşinin eski eşi olmaktan daha öteye gidemeyeceğimi kesinlikle anlamıştım.

"Tamam, dediğin gibi yapacağım." Gözlerime yaşlar hücum etti hemen. Onları saklamak için yeniden kitapçığa döndüm. Daha çok birikmeye başladı. Sayfadaki yazıları bulanık görüyordum.

"Kusura bakma, lavaboya gitmem lazım. Yanlışı bulup düzeltir misin?"

"Tabi, tamam, iyi misin?"

"İyiyim, hatta bu konuşmadan sonra kendimi harika hissediyorum. İnsan sarrafı olmuşsun cidden. Kimin ne düşündüğünü, ne hissettiğini çok iyi biliyorsun."

"Neden konuşmanda bi kinaye seziyorum."

"Kinaye mi?" Güldüm esefle. Sonra odadan çıktım. Banyonun kapısını kapatır kapatmaz suyu açıp bir süre ağladım. Neden ağladığımı bilmiyordum. Az önce Sude'yle bunun yanlışlılığını konuşurken aslında doğru olmasını mı istiyordu kalbim? Neden duyguların sorumluluğunu almak bu kadar ağır olmak zorundaydı ki... Ne istiyordum ya da ne istemiyordum?

"Bade iyi misin?"

Yerden kalkıp yüzüme hızlıca bir su çarptım.
"İyiyim, sorun yok." Kalbimin acı içindeki atışları yeniden derin bir hüzne boğdu beni.
"İyi değilim." diye mırıldandım kollarımı lavaboya dayayıp ağlarken. Sadece miş gibiyi oynamak zorundaydım. İyiymiş gibi görünmek iyi olmadığımı görmelerinden daha iyiydi.

Continue Reading

You'll Also Like

22.2M 902K 116
İşte oradaydı... Muhtaç olduğum kadın korkuyla bana bakıyordu. Ona biraz daha dokunmazsam sanki ölecektim. Bu hastalıklı duygular beni resmen ele geç...
3.1K 118 7
Babamın küs olduğu ailesiyle barışması için düştüm yollara. Ama sorun şu ki, babam ailesiyle neden küs bilmiyorum ve babam bunu bana söylmemekte ısra...
23.2K 1.1K 30
"Açık konuşacağım Cihangir. Başıma gelenleri ve buraya nasıl getirildiğimizi biliyorsun. Senin de benimle evlenmek istemediğini düşünüyorum. Bu yüzde...
437K 3.7K 24
Hikayede sık sık +18 ve şiddete yer verilecektir! Yaş sınırını göz önünde bulunduralım.