LİYUZA

By nefesalsiktiret

644K 32.5K 6.3K

Acılarla dolu bir kız ne kadar iyileşebilir ki? (Aile kurgusu ya da abi kurgusu dediğiniz şeyden) 🍂 •Bu hika... More

Karakter Tanıtımı
1. Bölüm: Gerçekler
2. Bölüm: Yabancılar
3. Bölüm: Korkuların Sonucu Hatalar
4. Bölüm: Yalanlar ve Yalancılar
5. Bölüm: Vedalar Acıdır Acıtır
6. Bölüm: Ev Var Evim Yok
7. Bölüm: Yargısız İnfaz
8. Bölüm: Silinmeyen İzler
9. Bölüm: Kaybolmuş Ruhlar
10. Bölüm: İncinmiş Beden
11. Bölüm: Sınır
12. Bölüm: Sonsuz Lanet
13. Bölüm: Mahvolmuş Hayatlar
15. Bölüm: Tutsak
16. Bölüm: Gidişler ve Bitişler
17. Bölüm: Bir Nefes Kadar Yakın
18. Bölüm: İhtimal
19. Bölüm: İnanmıyorlar
20. Bölüm: İhtimal Yok
21.Bölüm: Sinir
22. Bölüm: Tadını Çıkar
23. Bölüm: Şirket
24. Bölüm: Tebessüm
25. Bölüm: Yapamam
26. Bölüm: Geçmişin İzleri Yarabandıyla Kapanmaz
27. Bölüm: Sır
28. Bölüm: Ölüme Terk

14. Bölüm: Babasız Çocuklar

22.1K 1.3K 132
By nefesalsiktiret

Hello I'm here.

Nasılsınız, napıyorsunuz aşklarım?
İyi misiniz? Umarım iyisinizdir.

Bölüm yazmak şu sıralar oldukça zor geliyor. Sadece bölüm yazmak değil başka şeyler de..
Her neyse sadece cidden çabaladığımı bilin.

Çok uzatmayacağım yine. Zaten buraları okuyan az kişi var onları da bıktırmayayım.

Bu arada bölümler hakkında önceden bilgi sahibi olmak isterseniz profilimi takibe alabilirsiniz. Ayrıca kitap ile ilgili ya da değil sormak istediğiniz soru, anlatmak istediğiniz bir şey varsa hep buradayım, dinlerim.

Seni seviyorum. Satır arası yorumların beni çok mutlu eder. Yıldızımızı da parlatabilirsin.💕

Medya= Kenan Ahter

Bölüm şarkısı= TV Girl- Lovers Rock

🍂

Bedenime sarılı olan kolların arasında bir süre ağladım. Ağladığım süre boyunca saçımı ve sırtımı sıvazlayan eller de varlığını sürdürmüştü.

Dökecek gözyaşım kalmadığında ve ağlayışım derin iç çekmelere döndüğünde yüzümü yasladığım göğüsten kaldırdım ve yavaşça geri çekildim.
O an yaslanıp ağladığım vücudun Kenan Bey'e yani babama ait olduğunu farkettim.

Babam diyorum çünkü daha önce hiç hissetmediğim bir sıcaklık ve sevgi hissetmiştim o kollarda. Baba sıcaklığı dedikleri bu olsa gerek. Yüzüne baktığımda onun da ağlamış olduğunu kızarık gözleri, burnu ve ıslak yanaklarından farkettim. Biraz daha ona bakarsam ağlamaya devam edeceğimi anladığım için gözlerimi kaçırdım ve odada göz gezdirmeye başladım.

Psikolog büyük ihtimal hâlimi görmüş devam edemeyeceğim kanısına varmış ve gitmişti. Odadaki polis memurları kapıya yakın bir köşede duruyorlardı. Hepsinin ciddi yüzünün ardındaki acıyan ifade belli oluyordu.

Kapının önünde gözyaşlarıyla duran Dora inanılmaz bitik duruyordu. O da konuştuklarımı kaldıramamıştı. Ya konuşmadıkların? Sen nasıl kaldırdın?

Bakışlarımı Dora'dan alarak kapının yanındaki duvara sırtını dayamış beni izleyen Kıvanç'a çevirdim. Yüzünde bir ıslaklık yoktu ama ben baktıktan hemen sonra derince yutkunmasıyla gözyaşlarını içine akıttığını anladım.

Burada ki hiçkimse kötü değildi, sadece bazı şartlar onları maske takmaya ve gerçek kişiliklerinden soyutlanarak farklı bir karaktere, kendilerine göre daha güçlü bir karaktere, bürünmelerine sebep olmuştu.

Sağımda hissettiğim hareketlilikle bu sefer bakışlarımı oraya çevirdim. Ahu Hanım ağlamaktan şişmiş yüzü ve ıslak kirpikleriyle bana bakıyordu. Gözlerimiz birleştiği an ağzından bir hıçkırık çıktı ve kollarını nazikçe boynuma sardı.

"B-ben ben özür dilerim kızım. Çok özür dilerim. Yaşadığın hiçbir şeyi haketmedin. Ben çok üzgünüm çok canım yanıyor. Senin ki daha çok yanmış. Yakmışlar. Özür dilerim. Özür di-"

Ben de kollarımı ona sarıp konuşmaya başlayarak lafını kestim.
"Sorun değil. Senin suçun yok anne."

Ağlamasının ve tüm sesinin bir anda kesilmesine ve sarıldığım bedeninin donduğuna şahit oldum. Teması kesmeden kollarını gevşeterek hafifçe geri gitti ve konuşmaya başladı.
"A-anne mi?"

Sonunda karakoldan çıkıp eve gelmiştik. Şu birkaç saat aşırı yormuştu. Zaten aldığım ağrı kesici ve sakinleştirici haplar bedenimi güçsüz kılıyordu. Üstüne sarfettiğim efor bana inanılmaz bir yorgunluk ve ağrı olarak geri dönüyordu.

Arabaya biner binmez gözlerimi kapatmıştım şuan durduğumuzu hissediyordum ama göz kapaklarım o kadar ağırlaşmıştı ki kaldırıp gözlerimi aralayamadım. Birkaç saniye sonra arabanın benim tarafımdaki kapısı açıldı ve yükseldiğimi hissettim.

Bu ani hareket korkuyla gözümü açmama sebep oldu. Kucağında olduğum bedenin Vuslat'a ait olduğunu görünce kısa süreli bir rahatlama yaşadım.
"Korkma minik, benim."
"İndir istersen. Yürüyebilirim."
"Gerek yok benim bacaklarım ikimizi de taşır."
"Peki."

Zaten yorgundum ve bıraksa, bıraktığı yere çöküp uyurdum o yüzden fazla itiraz etmedim o da uzatmadı ve odama doğru sert adımlarla ilerledi.

Sorgu odasında onu, Çakır'ı, Aram'ı ve Çağın'ı göremeyince nerede olduklarını ve neden gelmediklerini merak etmiştim. Odadan çıktığım zaman kapının yanında içeriden gözükmeyecek şekilde durduğunu farkettim. Hemen ardından Çakır, Çağın ve Aram büyük ihtimal şu beni dinlediklerini odadan çıktı. Hepsi kötü gözüküyordu.

Aram, Akınla birlikte birkaç evrak işini halledeceğini, onu beklemememiz gerektiğini söyleyip kısa bir vedanın ardından yanımızdan ayrılmıştı.

Çağın'da ise bir gariplik vardı. Aşırı durgun duruyordu. Her zaman durgundu ama bu seferki farklıydı. Fazla düşünmeme kararı aldım ve bir an önce lanet karakoldan kurtulmayı diledim.

4 dakikanın sonunda odama gelmiştik. Vuslat beni dikkatlice yatağa oturttu.
"Üstünü değiştirmen lazım sonra uyu dinlen biraz fazla yoruldun minik. Ben seni yemek için kaldırırım."
Onu onaylayıp yataktan kalktım. Pijama takımımı alıp odadaki banyoya ilerledim. Birkaç saniye sonra odamın kapısının kapanma sesi geldi. Büyük ihtimal Vuslat dışarı çıkmıştı.

Üstümü kısa sürede giyinip yatağa girdim ve yorgunluğumu atmak için uzun ve deliksiz bir uykuya daldım.

Odada hissettiğim kıpırtılarla çok derin olmayan uykumdan uyandım. Uyanık olmama rağmen bir süre sessizce bekledim ama herhangi bir hareketlilik olmadı. Kimse odaya gelip çıktığını düşündüm ve bu kanıya güvenerek gözlerimi araladım.

Gözlerimi aralamamla yatağın sağ tarafında duvara sırtını vermiş beni izleyen Çağın'la gözgöze gelmem bir oldu. Odada birinin olmasını beklemediğim için irkilerek hafif doğrulmuş ve ellerimi dizlerime dolamıştım.

"Korkma. Ben sana zarar vermem."
Şu ana kadar insan gibi davranmadıktan sonra böyle demesi biraz ironikti.
"Neden buradasın?"
"Yeni geldim. Abimin acil şirkete gitmesi gerekti. Seni uyandırmak bana düştü."

"Anladım."
"Tamam o zaman. Ben gidiyorum, sen aşağı inersin."
Onaylar şekilde kafamı salladım ve odadan çıkmasını bekledim. Kapıdan çıkacağı zaman arkasını döndü ve konuşmaya başladı.

"Bu arada iyi misin?"
Bunu nasılsın diye değil de cidden iyi misin anlamında sormuştu ama sorusunun saçmalığının farkında değildi.

"Sence?"
Yüzünde gezen ufacık bir umut kırıntısı da söylediğimle silindi. İfadesini toparlayıp hafifçe tebessüm etti.
"Lütfen iyi ol." dedi ve karşılık beklemeden odayı terketti.

Elimi yüzümü yıkayıp çıkartmaya üşendiğim pijamamla aşağı indim. Vuslat ve Çakır dışında herkes tam gibiydi.
"Aa geldin mi kızım. Gel otur." dedi Ahu Hanım.
Kafamı onaylar şekilde salladım ve her zaman oturduğum yere oturdum.

Aram oturmamla hafifça yaklaştı ve saçlarımın kokusunu içine çekerek nazikçe öptü. Hemen sonra beklediğim soruyu yöneltti.
"Daha iyi misin?"
"Evet. Sorun yok."
Değildim.

Duygularım bir anda kaybolmuş gibi hissediyordum. Sanki hayattaki tek vasıfım bana verilen senaryoyu oynamamış gibi. Boşluğuma geri dönmüştüm. Hayır hiç çıkmadım ki?

Önüme konan tabağa baktım. Taze fasulye. Anında midemin ağzıma gelmesiyle hızla kalktım ve zemin kattaki lavaboya girerek kapıyı kitledim ve diz çöküp klozetin içine midemdekileri çıkarmaya başladım. Kapıdaki sesler ve hareketliliğin ilk saniyeler farkında olsam bile zihnindeki sesler kulaklarımın uğuldamasına ve sesleri ayırt edemememe neden olmuştu.

Artık sana zarar veremez demişlerdi. O zaman ben neden şuan buradayım? Yalan söylemişler.
Onlara göre bir tabak yemekti o, benim için geçmiş, geçmişte o adam demekti.

En sevdiği yemekti. Her hafta pişirirdim. İlk görüntüsü rahatsız etti çünkü her baktığımda onun şapırdayan iğrenç ağzı aklıma gelirdi. Sonra kokusundan nefret ettim. Sigara, alkol ve ağır baharat kokusu.. Hayır, hayır Liyuza. Fasulye böyle kokmaz. Onu hatırlatıyorsa kokar.

Nefret beslediğimiz şeylere sürekli maruz kaldığımızda tiksiniriz ve bir süre sonra midemizi bulandırmaya başlar.
Onun yüzünden artık yaşamak bile midemi bulandırıyordu.

Babasız çocuklar; sadece babaları ölen değil, babalarını görünce içinde sevgi yerine korku ve nefretin tohumları filizlenenlerdir.

O yüzden ailesinden memnun olmayan mutsuz bir çocuğa "Şımarık mısın annen baban var karnın doyuyor işte, daha ne bekliyorsun?" diye bir soru yöneltmeden önce iki kere düşünün. O çocuğun karnı doyuyor olabilir, ya kalbi?

🍂

Bitti. Yıldızımızı parlatmayı unutmayın lütfenn.

Bölüm hakkındaki düşüncelerinizi alayım ↪️

Diğer bölümde beklediğiniz ya da genel olarak görmek istediğiniz bir sahne var mı ↪️

Bölümü kontrol etmeden atıyorum yine.. Yazım yanlışı veya mantık hatası falan varsa özür dilerim.

Bu kitaba kendimden kattığım çok şey var. Benim için hislerimi anlattığım ve düşüncelerimi en güzel şekilde ifade ettiğim bir defter gibi.

Neyse yine uzattım. Bir sonraki bölümde görüşmek üzere. Kendine iyi bak.💗

Öptüm, sevdim.

Continue Reading

You'll Also Like

SARKAÇ By Maral Atmaca

General Fiction

3.7M 174K 9
"Delilerin sevdası hoyrat bir fırtına gibidir. Günün başında seni sarsan fırtına, gecenin şafağında ılık bir esintiye dönüşüp kaburgalarının arasına...
313K 8.9K 38
Mirhan ağa kaşlarını kaldırarak karısının saçını okşayarak kulak arkasına aldı. Karısının öpmekten şişen dudaklarına alayla sırıtıp burnunu çenesinin...
240K 20.5K 41
Binbaşı Ömer KURT... Anne ve babası şehit olduktan sonra yetimhane de büyüyen Ömer, vatanım için son kanıma kadar savaşacağım diyerek asker olur. Kal...
3.3M 164K 18
Maça Kızı 8 serisinin devam bölümlerini içermektedir.