YOZLAŞMIŞ HARABELER

By emregul_

273K 18.6K 130K

Sürekli aynı kâbuslarla uykuları bölünen Rena, yine bir gece aynı kâbusun etkisinden korkuyla uyanır. Rüyanın... More

GERİ DÖNÜŞ
1.Bölüm: KÂBUS
2.Bölüm: KÂBUS EFENDİSİ
3.Bölüm: AYNANIN LANETİ
4.Bölüm: YOZLAŞMIŞ SIR
5.Bölüm: RUH MÜHRÜ
7.Bölüm: İLK YANSIMA
8.Bölüm: MİENAS
9.Bölüm: KARGA VE GÜVERCİN
10.Bölüm: KRALLIĞIN İZLERİ
11.Bölüm: KEHANETİN KUKLASI
12.Bölüm: KALBİN ORTAĞI
13.Bölüm: KARGANIN KALBİ
14.Bölüm: TOPRAK ANA
15.Bölüm: YIKAN VE YOK EDEN LORD
16.Bölüm: ESKİ UYGARLIK
17.Bölüm: GÜNAH TOHUMU
18.Bölüm: PERİ KÖYLERİ
19.Bölüm: GECE KULESİ
20.Bölüm: ESTER
21.Bölüm: KARANLIĞIN FISILTISI
22.Bölüm: ŞAFAK VAKTİ
23.Bölüm: SAKLI DİYAR
24.Bölüm: YANSIYAN RUHLAR VAHASI
25.Bölüm: GÖLGELERİN ŞARKISI
26.Bölüm: BEYAZ ALEV
27.Bölüm: AYNALAR KENTİ
28.Bölüm: KARA ÖLÜM KORUSU
29.Bölüm: GELECEĞİN ÇAĞRISI
30.Bölüm: SANRILARIN İHANETİ

6.Bölüm: AYNA MUHAFIZLARI

6.5K 805 1.3K
By emregul_

Selamlarrrr^^

Nasılsınızz? Bu hafta okullar açıldı öncelikle geçmiş olsun dileklerimi kabul edin ve acınıza ortak olduğumu bilin isterim :( Umarım hepiniz için başarılı, az dertli, bol neşeli bir eğitim öğretim yılı olur diyorum.

Bu bölüm şimdiye kadar ki en uzun bölüm olacak. Heyecandan aklımı yediğim ve sonraki bölüme başlamak için can attığım olaylar yaşandı. Okuyunca anlayacaksınız :,)

Oy ve yorumlarınız benim için çok çok önemli. Elinizden geldiğince satır arası yorumlarıyla ve okuduğunuz bölümü oylayarak beni mutlu etmeniz tek ricam^^

Keyifli okumalar!

Tommee Profitt - Enemy

*

Ayna Muhafızları

*



Gölgelerin ilahisi atölyenin çıplak zemininde koşturuyor, pençelerini soğuk duvarlara sürterek ilahi fısıltılara ritim katıyordu. Yankılanan uğultular kulaklarımda artarken ellerimle bu kaosu susturmak istesem de bir işe yaramayacağını biliyordum. Gölgeler ve sesleri her yerdeydi.

Bir yeni doğanın avazı...

Bir annenin feryadı...

Bir insanın ağıdı...

Bir ölünün titreyen nefesi...

Erin'in cansız bedeninin başında gözyaşı dökerken duyduğum sesler ruhumun derinlerine işliyordu. Engel olamadığım bir titreme bedenimi ele geçirdiğinde kalbimi sıkıştıran bu his boğazıma çöreklendi.

En yakın arkadaşımı kaybetmenin acısı soluğumu kesiyordu. Sancıyan ruhumun ıstırabıyla inlerken kızarmış gözlerle Aryen'e baktım. Daha önce bilmem gereken şeyleri çok sonra söylediği ve Erin'in bütün gerçekleri bilerek karar verme hakkını elinden aldığı için tüm kalbimle ondan nefret ediyordum.

"Bana öyle bakma."

Fırtına öncesi sessizliğe boyun eğmiş Aryen'in sesinde sakinlik vardı.

"Onu öldürdün," diye mırıldandım hırçın bir şekilde.

Riyakâr gülüşü gecenin ortasında şimşek gibi çakınca dişlerimi sıktım. Burnumu çekerek gözlerimi sildim. Dile getiremediklerimi bakışlarımla anlatmaya ihtiyacım vardı. Onun ne kadar zalim olduğunu, nefretimi ve Erin'in katili olduğunu gözlerim  haykırıyordu.

"Belki." Umursamaz tavrıyla omuz silktiğinde sıktığım dişlerim gıcırdadı. "Belki de ölmedi."

"Belki, ha? Belki..." Hayretle söylediğini taklit ederken sesimin titrediğini duymak ağlama isteğimi körükledi. Zayıf görünmemek için gözlerimi yukarı kaldırarak bekledim.

Camın önünde durduğu için pencereden sızan ışık Aryen'in yüzünü aydınlatıyordu. Gökyüzünü izlerken dili yanağının içinde dolaştı.

"Hayata dönerse, ona yeni bir hayat bahşettiğim için bana borçlu olur." Gözlerini hançerinden kaldırıp beni buldu. "Eğer ölürse de bu onun zayıf olduğunu gösterir. Ve inan bana, zayıflar yaşamayı hak etmez."

Kışkırtıcı bakışları yüzüne yerleştiğinde kalbim dört nala koştu. Sinirden titreyen ellerimle boğazını sıkmak istiyordum. Erin hakkında ne cüretle bu şekilde konuşurdu?

"Onu ölüme mahkûm ettin. Yalan söyledin." Söylemek istediklerim dökülmüyordu dudaklarımdan. Çığlıklarım boğazımda düğümlenip kalıyor, kalbim göğüs kafesimi dövüyordu.

Bir lordun zalimliğiyle çenesini dikleştirdiğinde hışımla ayağa kalktım.

"Bir kalbin olduğunu bile sanmıyorum." Ağzımdan çıkan kelimelerin tadı acıydı. "Halkının seni neden terk ettiği belli. Sarayının çöküşüne sebep olan şey kalpsizliğinmiş... Değer vermediğin için değer görmemişsin. Tıpkı Erin'in hayatı gibi halkını da önemsememişsin."

Aryen ya da krallığı hakkında hiçbir fikrim yoktu. Yapmak istediğim tek şey canını yakmaktı ve bunu yapmak için tek silahım kelimelerdi.

Arkadaşımı öldüren bir katildi o. Belki de sıra bendeydi. Benim sayemde aynanın lanetinden kurtulmuş, Erin sayesinde casus periyi alt etmişti. İkimizle de işi bittiği için gayet mantıklı ihtimaldi.

Yanıma gelirken her adımında atölyenin parkeleri çatırdıyordu.

Huzur kaçıran sessizliğin kucakladığı dakikalar Aryen'i yanıma ulaştırdığında son kez Erin'e bir bakış attım. Arkadaşımla vedalaşır gibi... Son kez.

Tam karşımda dikilen Aryen'in dudaklarına vakur bir gülümseme yerleştiğinde şaşıp kaldım. Ay ışığıyla aydınlanan gözlerini üzerime dikip bir adım daha öne çıktı.

Aldığım nefesle birlikte Aryen'in kokusu damağıma yapıştı. O andan itibaren aldığım her nefeste ve yutkunduğum her seferde onun kokusu açığa çıktı. Karanlığa ve gölgelere hükmettiği belli olan kasvetli kokusu genzimi her yaktığında biraz daha alışıyordum varlığına... Bu kadar yakınımda oluşuna...

Boyu öyle uzundu ki, yüzümün bir kısmı Aryen'in gölgesiyle karanlığa büründü. Gözlerimi kaçırmak istesem de Erin'e yaptıkları yüzünden öfkemi diri tutup ölümcül bakışlarımı sürdürdüm.

Çok geçmeden çenesinin kasıldığını gördüm. Bir şeyler söyleyecekmiş gibi oldu ama konuşmadı. Aryen'in gözleri haylazca parladığında nedenini merak ettim.

Dudaklarından silinmeye yüz tutan gülümsemesi son demlerini yaşarken uzanıp yanağımı okşadığında donup kaldım. Titreyen nefesimi tutarak ne yapmaya çalıştığını anlamakla oyalandım.

Başparmağı göz altı çizgimi takip ederek yarım daire çizmekle oyalandı. Parmaklarının ağırlığı yoktu, dokunuşları ise kaskatı kesilmiş vücudumu gevşetecek kadar zarif... Ensemdeki tüylere kadar ürperten etkili dokunuşları bedenime hükmetmeyi başardı.

Büyü yapıp yapmadığını görmek için geriye çekildim. Herhangi bir sihirli sözcük mırıldanmıyordu ya da parmaklarından dökülen siyah duman yoktu. Sırf bana şefkat göstermek için mi yanıma gelmişti sahiden?

Yozlaşmış Harabeler'in zalim ve kalpsiz lordu Aryen, bana merhamet mi gösteriyordu?

Hâlime acıyor muydu yoksa?

Kim bilir.

Onun karşısında zayıf görünmek istemiyordum ama dik durmaya çalışmaktan yorulmuştum. Son iki gündür yaşadıklarımdan ve hakkında hiçbir şey bilmediğim başka bir diyarın gizemini anlamaya çalışmaktan yorulmuştum. Bu yüzden yaslanmaya ihtiyacım vardı. Güvenebileceğim bir omuza yaslanmaya...

Bu Erin'den başkası değilken Aryen onu benden almıştı. En yakın arkadaşımın ölümüne sebep olarak beni yalnız bıraktığı için yanımda olmayı seçiyordu belki de.

"Geçecek." Sesi de en az dokunuşları kadar yumuşaktı. "Seni kurtaracağım."

Duyduklarıma inanmak istiyordum. Her ne kadar yaşananlar aksini söylese de başka çarem yokmuş gibi hissediyordum. Sıkıca yumduğum gözlerime rağmen kirpiklerimden yanaklarıma doğru süzülen yaşların sıcaklığı, buz tutmuş tenimi yakıp geçerken gözlerimi araladım.

Aryen'in soğuk ve ifadesiz bakışları dirayetliydi.

"Peki o?"

"Kara büyüye karşı gelemezse ölecek." Bildiğim şeyi tekrar duymama rağmen ilk kez duyuyormuş gibi kalbimi sıkıştırdı. "Hızlı bir ölüm olacak en azından... Kara büyü acımaz."

"Canını yaktı mı?"

Eli yüzümden çekilirken cevapsız bıraktığı soruma sessizliğiyle cevap vermiş oldu. Erin'in canı yanmıştı, hem de çok.

"Şimdi ne olacak?"

"Bu gece kanlı dolunay var. Mienas'a gitmemize iki saatten az kaldı." Bunu söylerken omzunun ardından pencereye doğru bir bakış attı. Onunla birlikte bakışlarım aynı yöne döndüğünde tam göremesem de gökyüzünün kasvetli olduğu belliydi.

"Ya seninle gelmek istemezsem?"

"Ölmeyi tercih ediyorsun demektir."

Eğer onunla Mienas'a gidersem Erin'e ihanet edecekmiş gibi hissediyordum ama gitmeyi reddedersem Erin boşuna ölmüş olacaktı. Beni de lanet er ya da geç bulup hapsettiğinde hayatımın sonuna kadar ıstırap çekmeye mahkûm edilecektim.

En azından Aryen'le diyara gidip lanetten kurtulur, sonra da Erin'in intikamını almak için Aryen'i yok edecek bir plan bulurdum. Evet, evet. En iyi plan bu gibi görünüyordu.

Mienas'a gir, diyarı tanı.

Aryen'in yanında ol, gücüne kavuşmasına yardım et.

Lanetten kurtul, Aryen'i yok et.

Erin'in intikamını al ve evine dön. Bu kadar basit.

"Bana yardım edeceğini nereden bileceğim?"

Aklımı kurcalayan soruyu düşünmeden dile getirdim. Erin'i de ruh mührüyle kurtaracağını söyleyip kandırmıştı. Bana da aynı şekilde yalan söylemediği ne malumdu?

"Belki vakit alacak, belki zorlanacağız ama er ya da geç seni lanetten kurtaracağım. Önce gücümü, sonra krallığımı... En sonunda da seni kurtaracağımdan şüphen olmasın."

Kendinden emin tavrı gözlerine yansıyordu ve dik duruşuyla kafamı karıştırmayı başarıyordu. İçimden bir ses ona güvenmemi söylüyordu.

"Erin'e de aynı şeyi söyledin. Onu kan hakkından kurtaracaktın ve Mienas'ta hizmetkârın olacaktı." Yaşananları hatırlatırken gözü kara görünmek için çenemi dikleştirdim. "Ama bak..." Başımı çevirip Erin'in yerde uzanan bedenine baktım. "Hayatına sebep oldun."

"Üzgünüm."

Değersiz fani hayatlarımızın önemi olmadığını yüzümüze karşı haykıran tavrı ve bakışları nereye gitmişti? Neden böyle davranıyordu?

"Bana neden yardım edesin ki?" Ne hissettiği umurumda değildi. Dakikalar önce kurduğum plan doğrultusunda hareket edeceğime emindim. Sadece harekete geçmeden önce başıma bir şey gelmeyeceğinden emin olmalıydım.

"Dediğim gibi... Kâbus Gözcüsü kimseye borçlu kalmaz." Başını salladı. "Sen beni aynadan kurtardın. Ben de aynı şeyi senin için yapacağım."

"Erin ne olacak?"

Onu kaybettiğim gerçeğini kabul etmek istemiyordum.

Onun intikamını almak için Mienas'a gidecek olmama rağmen bunu yapabileceğime inancım yoktu ve kendime güvenemiyordum. Tanımadığım bir diyarda nasıl olur da bir lordu yok edebilirdim ki?

"Yola çıksak iyi olacak." Bir adım geriye çıktığında gözlerindeki dalgalanma içimi burktu. Erin'i böylece bırakıp gidecek değildim.

"Erin..."

Cümlemi tamamlamamı beklemeden, "Bizimle gelecek," dedi. "Burada bırakacak değiliz."

Bir nebze de olsa içim rahatladığı için huysuzlanmayı bıraktım. Bir süre onunla iyi geçinmekten başka şansım olmadığını biliyordum.

"Nasıl taşıyacağız?"

Dudağının kenarı küstahça kıvrıldığında geriye çıktı. Adım adım Erin'e doğru yaklaşırken ağzında gevelediği sözcükler sihirliydi.

Sessizliği döven fısıltılarının ne denli güçlü olduğunu ve çağırdığı gölgelerin Erin'in başucuna toplanmasını izledim. Hemen sonra tek dizinin üstüne çöküp Erin'in göğsüne avcunu bastırarak başını geriye attı. Âdemelması hiddetli bir şekilde inip kalkarken iri dudakları daha da hızlandı ve kelimeler karanlığı kutsadı.

Erin'in ölü bedenine çöreklenen gölgeler arttıkça arttı ve en sonunda Erin'in bedeni soğuk zeminden ayrıldı. Bir anlığına ürpererek geriye sendelediğimde düşmemek için kollarımı iki yana açarak dengemi sağladım.

Yüzünün rengi uçmuştu. Kireç gibi yüzünde acı çektiği belli olan bir ifade vardı. Bedeni gölgelerin arasında yükselirken karşımdaki manzara kalbimi sıkıştırmaya yetti.

Aryen gölgeleri Erin'i taşısınlar diye çağırmıştı. Erin için büyülü bir cenaze töreni düzenlenmiş gibiydi.

Ağlamamak için dudaklarımı dişlerken ağzımın içinde yayılan metalik tadı hissedene kadar ne kadar ileri gittiğimi fark edemedim.

Aryen, Erin'i karanlığa teslim edip ayağa kalktı. Atölyede ikimizden başka kimse yoktu artık.

"Nereye gitti?"

Dehşete kapılmış bir şekilde olduğum yerde dönerek etrafımı kolaçan ederken Erin'in yokluğuyla telaşa kapılmıştım.

"Gitti," dedi. "Birazdan biz de orada olacağız."

"Nerede?"

"Mienas için bir kapı açacağım. Bunu her yerde yapamam."

Gölgeler gitmişti ama onların getirdiği karanlık boğazıma takılmıştı. Kazağımın yakasını aşağı çekiştirerek göğsümü açıkta bıraktım. Duvarlar üzerime geliyordu, kazak ağırlık yapıyordu. Ciğerlerim nefes alırken acı çekiyor, kalbim sancıyordu.

Her zaman boynumda olan kolyeyi bile koparıp atmak istedim. Büyükbabamın anaokuluna başladığım gün hediye ettiği kristal uçlu kolyeyi sırf şans getirsin, aksilikler bizden uzak olsun diye takardım çoğunlukla.

"Bir dakika..." Aryen kaşlarını çatarak yanıma geldiğinde gözleri üzerimdeydi ama yüzüme bakmıyordu. "Bu ne?"

"Kolye." Kazağın yakasını bıraktığım gibi kolyenin üzerini kapattım.

"Bekle." Uzanıp kazağımı açmaya çalıştığında eline sağlam bir şaplak yedi.

"Yok artık!" diye bağırdım. "Haddini bil."

"Bakmama izin ver." Yüzündeki ifade kararsızlığa sürükledi.

"Bakamazsın."

Gözlerini kısarak ısrar etti.

"İzin ver, dedim."

"Niyeymiş?"

Aynı hataya bir kez daha düşmeyeceğim. Onu aynadan kurtarmadan önce beni manipüle edip kendi istediğini elde etmeyi başarmıştı. Bu kez istediğimi almadan Aryen'e yardım etmeye niyetim yoktu.

İsteği yerine gelmediği için kaşları ağır ağır çatıldı ve alnındaki çizgiler gergince çukurlaştı. İyiden iyiye artan öfkesi somutlaşıp havaya karıştı.

Nedenini bilmeden kolyeyi göstermek istemesem de inatlaşacak gücüm yoktu. Sessizce kazağımın içine elimi daldırıp kolyeyi dışarı çıkardım.

Kolyeyi avcuna aldığında hiç olmadığımız kadar yakındık birbirimize. Eğilip tüm dikkatini vererek kolyeye baktı. Basit bir kolye neden dikkatini çekmişti ki?

"Ee?"

Kendimi geriye çektiğimde sıkıca kolyenin ucundan tuttu. Ensemde gerilen zinciri kırılıp kristal ucu Aryen'in elinde kalınca sinirden deliye döndüm.

"Ne yaptığını sanıyorsun?" diye cırladım. "Ver kolyemi!"

Uzanıp elinden almak istedim ama kolunu kaldırdığı an kolyem havalandı ve benden iki kat yüksekte kaldı.

"Ver şunu!" Dirseğine kadar uzanıp zıpladım ama bir işe yaramadı. "Ver dedim yoksa çok kötü olacak."

"Seninle bir anlaşma yapalım mı?" diye sordu net bir tavırla.

Geriye çekildim ve sordum.

"Ne anlaşması?"

"Ben sana bilmediğin bir şey söyleyeceğim. Sen de kolyenin bende kalmasına izin vereceksin."

"Pışık!" Yeniden uzanıp kolyemi almaya çalıştım. "Yok anlaşma falan... Ver kolyemi."

"Kabul etsen de etmesen de bu kolye bir süre bende kalacak insan kızı. En azından anlaşmayı kabul et de zararlı çıkma." Duymazdan gelerek kolyemi almaya çalıştım.

"Hayır!" diye bağırdım. "Seninle anlaşmak falan istemiyorum. Kolyemi ver!" Bu kadar çok istediğine göre bir kerameti olmalıydı. Asla kolyemi onda bırakmayacaktım.

Aryen sıkıntılı bir şekilde iç çekerek kolyemi havaya attığında düştüğü yerden almak için geriye çekilip hazırda bekledim.

Bir saniye... Beş saniye... Otuz saniye... Bir dakika...

Kolye yere düşmedi.

"Ne yaptın?" diye cırladım. "Nerede kolyem?"

"Artık gidebiliriz." Kâbus sıçmığı kolyemi saklamıştı.

"Hırsız! Ver kolyemi." Göğsüne indirdiğim birkaç yumrukla geriye sendeledi ama pek de canı yanmış gibi durmuyordu.

"Sana söylemiştim." Kollarımdan tutarak kolayca beni zapt etmeyi başardı. "Kolyeni geri alacaksın. Ben istediğim zaman..."

Büyükbabamın hediyesi olması dışında hiçbir değeri olmayan kolye için daha fazla debelenmek istemedim.

"Anlaşma ne?" diye sordum sakin kalmaya çalışarak. "Kolyemi aldın. Bilmem gereken şeyi söyle."

Galip gelmenin verdiği kibirle Aryen'in pisleşen gülüşü karşısında kıpkırmızı kesildim. Dişlerini göstere göstere sırıttığında suratının ortasına sağlam bir yumruk indirmemek için zor durdum.

"Büyükbaban..." Derince yutkundu. "Ayna ustasıydı."

Nefeslerimiz birbirine karışacak kadar yakınımdaydı ama sesi çok uzaklardan yankılanıyormuş gibi boğuk çıktı.

Alaycı bir ifadeyle yüzümü buruştururken başımı geriye çekip kahkahayı patlattım.

"Ne?" Gülüşlerimin arasından güçlükle çıkan sorunun ardından gülmeye devam ederken Aryen'in şaşkınlığını görebiliyordum. Bir süre daha Aryen'i sinirden delirten kahkahalarıma devam ettim.

"Demek büyükbabam ayna ustasıydı?" Gülmemek için elimi ağzıma bastırdım ama engel olamadığım kıkırtılarım Aryen'i daha da öfkelendirdi.

Çenesi iyice kasıldığında ciddi olmam gerektiğini anlayıp başımı iki yana sallayarak alaycı tavrımı gizledim.

Usulca öksürerek boğazımı temizledim ve "Ne var bunda?" diye sordum. "Tam şu an nerede olduğumuzun farkındasın, değil mi?" Aryen bir aptal olduğumu düşündüğünü söyler gibi kaşlarını kaldırsa da umursamadan konuşmaya devam ettim. "Büyükbabamın ayna dükkânındayız."

Kollarımı iki yana açarak bir adım geriye çıkıp atölyeyi tanıtır gibi etraftaki aynaları işaret ettim.

"Bak bunlar da aynalar. İnanmayacaksın ama çoğunu büyükbabam yaptı." Yeniden kollarım göğsümün altında kavuşurken, "Malum kendisi bir ayna ustası olduğu için..." diye mırıldandım.

Aryen bir avcı edasıyla gözlerini kıstığında yüreğime korku salmayı başardı. Başını kaldırıp duruşunu dikleştirerek ellerini arkasında birleştirdi. Karanlığın ve gölgelerin itaat ettiği Kâbus Gözcüsü karşımda güçlü bir kale gibi dikilirken gözlerinde taşıdığı derin suların dinginliği üzerime yapıştı.

Ve ben susup ifadesiz tavrıma bürünmek zorunda kaldım.

"Seni budala... Ayna muhafızları büyükbabanın emrindeydi ve kendisine ayna ustası denirdi."

"Büyükbabam mı?" Duyduklarım karşısında dehşete kapılmıştım. Başını bir kez sallayarak cevapladı. "Büyükbabam insan değil mi?"

"Aynalar Kenti onun hükmündeydi. Bölgenin koruyucusu... efendisiydi. Ta ki insan diyarına gelene kadar..." dedi.

Aryen'in büyükbabam hakkında söyledikleri kafamın içinde koştururken kalbim delicesine çarpıyordu. Gerçekler zihnimde tutunacak bir dal arıyor, her tutunduğu dal kırılıyor ve kelimeler boşlukta yuvarlanıp zihnimi kirletiyordu.

Büyükbabam aynalar lorduydu. Yani bir peri...

Öyleyse... Tanrım!


*

Bölüm sonu.

Arkadaşlar Yansıyan Şehir'e gidiş günümüz yaklaştıkla geriliyorum, heyecanlanıyorum, ayılıp bayılıyorum ve ben yaşanacak her şeyi bildiğim halde bunları yapıyorum imdatttt akdkfkgkhlhl Bayılsam daha az dikkat çekerim ama elimde değil ne yapayım Yozlaşmış Harabeler beni çok heyecanlandırıyorrrr...

Bölümü nasıl buldunuz minik kabuslarım? Tüm bölüm hakkındaki düşünce, gidişat hakkındaki teori ve fikirlerinizi bu satıra bekliyorum^^

Bu evren bizi mahvedecek arkadaşlar... Şimdiden kendinizi hazırlayın Mienas'ta rüzgarlar çok sert esecek çoookkk...

Şimdi sakince gidip ortalığı karıştırmamış gibi masum masum yorumlarınızı okumaya gömüleceğim...

Twitter'da #yozlaşmışharabeler tagiyle tüm düşüncelerinizi benimle paylaşmayı unutmayın! Tüm sosyal mecralardan yaptığınız paylaşımları takip ediyor olacağım<3

Sizleri çok çok seviyorum minik kabuslarım^^

Yeni kabusta görüşmek üzere...

instagram: _emregul
twitter: ewregul

Continue Reading

You'll Also Like

567K 38.5K 52
"Savaşın ortasında doğan kaç çocuğun seçim şansı vardır ki?" İki düşman aile, iki düşman ülke: Zirakov ve Senteria. Ve şimdi, savaşın kazananı belli...
246K 21.9K 42
Astsubay Kıdemli Başcavuş Tuğra Duman, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin seçkin bir birimi olan Pençe timinin yardımcı komutanıdır. Görev, sınır ötesindeki...
741 129 4
~KİTAP OLDU!~ÖN OKUMA BURADA!~ŞİMDİ SATIŞTA!~GÜÇLÜ KADINLARA İTHAFTIR!~ BÜYÜCÜNÜN HİKÂYELERİ EVRENİNDEN... Vanessa Redhouse ve Katrine Rose ~~[FANT...
695K 16.3K 56
"Madem çok ısrar ettiniz, o zaman artık bey diyebilirim." deyip gülümsedim, bandı yapıştırdıktan sonra yutkundu. "Boşver beyi." deyip dudaklarıma yap...