love among us •jikook

By thedayseye

216K 20.9K 24K

Jungkook ünlü bir Twitch yayıncısıdır ve Among Us adlı oyunu oynamak üzere binlerce insanın katıldığı bir can... More

mini g i r i ş
b i r
i k i
ü ç
d ö r t
b e ş
a l t ı
y e d i
s e k i z
d o k u z
o n
o n b i r
o n i k i
o n ü ç
o n d ö r t
o n b e ş
o n a l t ı
o n y e d i
o n s e k i z
o n d o k u z
y i r (m) i
y i r m i b i r
y i r m i i k i
y i r m i ü ç
y i r (m) i d ö r t
y i r m i b e ş
y i r m i y e d i
y i r m i s e k i z

y i r(m) i a l t ı

4.9K 368 243
By thedayseye

Hiç kontrol etmedim, o yüzden her şeyi görmezden gelin iyi okumalarrrr🍒💓🐣

●●

O gün gelip çattığında herkesi heyecan sarmıştı.

Taehyung banyodan Jimin'in seçtiği kıyafetlerle tüm yakışıklılığı ile çıkıp odasına ilerlerken "Jimin'in atölyesi açılacak! Vuhuuu!" diyerek ayaklarına dolanan Yeontan'ı kucaklamıştı.

Evet, sonunda. Jimin hayallerine kavuşuyordu. Altı gün göz açıp kapayıncaya kadar geçmişti. Şu an saat öğleden sonra ikiydi ve yarım saat içerisinde açılış için orada olmaları lazımdı. Birazdan en özel davetlisi olan annesi de buraya gelecekti o nedenle ekstra heyecanlı hissediyordu.

Ancak, bir yanı hâlâ buruktu çünkü en sevdiği hyungu olan Seokjin gelemiyordu. Birkaç bahanesi vardı ama Jimin onu azıcık da olsa tanıyorsa, ne yapıp edip geleceğini biliyordu. Belli ki aralarına giren soğukluk nedeniyle - ki bu uzun süredir görüşmemeleri, araşmamaları yüzünden oluşan bir soğukluktu- gelmeyecekti. Şu an yoğun bir dönemde olduğu için fazla ardına düşmedi. Bugün bittikten sonra ilk fırsatta onun gönlünü alacaktı. Her ne kadar üzülmüş olsa da, onu bir kenara atamazdı.

Aynada kendisini süzerken gelecek olan davetlilerin bir kısmını tanımadığı için gergindi ancak Jungkook ve Taehyung'a güveniyordu. Ki zaten Namjoon hyungu da olacaktı. Derin bir nefes verdi.

Sevdiği herkes yanındaydı. Kimse bir şey yapamazdı. Hiç kimse.

Gününü sabote edeceğinden korktuğu tek kişi babasıydı ancak onun uzaklaştırma kararı Namjoon'un da çevresinin geniş olması sebebi ile bu sabah çıkmıştı. Bir tık daha rahat olsa da yaşadığı bu gerginliğe engel olamıyordu.

Sakin ol, her şey yolunda gidecek.

Yatağının ucunda oturmuş kendisini sakinleştirmeye çalışırken odasının kapısı açıldı. Kapı çalınmadığı için gelen kişinin Jungkook olacağını çoktan tahmin etmişti. Ah, tam da ihtiyacı olan insan gelmişti işte.

"Nasıl durmuş?" diye sordu Jungkook siyahlar içinde kapıyı kapatırken. Elbette o da Jimin'in onun için seçtiklerini giymişti çünkü paylaşım yaparken styling kısmında ondan bahsedecek ve böylece genç tasarımcı tekrar ilgi çekecekti.

Jimin gülümsedi ve ayağa kalktı.

O esnada Jungkook kutu bebeğe doğru yaklaşırken baştan aşağı beğeniyle süzüyordu onu. Adeta parıldıyordu. Üzerindeki gömlek onu kraliyet ailesine ait bir prens gibi göstermişti. Beyazlar içinde çok güzeldi. Melek gibiydi.

"Çok güzelsin."

"Harika duruyorsun."

Aynı anda konuşmaları üzerine güldü Jungkook ve sevgilisinin dibine girip elini yanağına yerleştirdi. "Ne kadar da masum."

Aldığı iltifat üzerine sevimli bir gülümseme sundu kutu bebek. Kollarını Jungkook'un beline sardı ve dudağına minik bir öpücük kondurdu. Az önce oturduğu yerde stres yapan kendisi değilmiş gibi rahatlamış hissediyordu. Sevgilisinin ona gönderilmiş bir melek olduğunu düşünmek üzereydi. Ah cidden, aşıktı.

Ayrıldıkları an Jimin elini Jungkook'un vücud kemerinin karın kısmına gelen yerine attı. Elleri otomatik olarak kıyafetteki kusuru bulup hemen düzeltiyordu. Mesleki deformasyon tam olarak buydu işte.

"Bu kemerle Cahe markası için iki üç fotoğraf çektim az önce." diye bilgilendirdi Jungkook. Bu markanın sosyal medya yüzü olduğu için Jimin'den özellikle vücud kemerli kombin yapmasını istemişti. Doğrusu halinden fazlasıyla memnundu. Görüntüsünü sevmişti.

"İyi yapmışsın sevgilim." dedi Jimin. Sonra elini pantolonunun kemer kısmına götürüp hafifçe katlanmış olan, kimsenin fark etmeyeceği minik detayı düzeltti. Aynı işlemi elini gezdirerek pantolonunun arkasına kadar ilerletince sanki ona sarılmış gibi duruyordu.

Jungkook fırsattan istifade elini Jimin'in beline yerleştirdi ve başını boyun girintisine gömdü. Kokusunu içine çekip öpünce kutu bebek kocaman gülümsedi. Kafasını sevgilinin omzuna yasladı.

"Annemin gelecek olması çok mutlu ediyor beni ama ona bakarken ağlarım ki. Ne yapacağım?" diye sordu Jimin.

Jungkook yerinden fazlasıyla memnun olduğu için hiç başını kaldırma zahmetine girmeden, boğuk çıkan sesiyle konuştu. "Ağlaman kadar doğal bir şey yok. Çok gurur verici bir an olacak ama dersen ki kendimi tutamam, merak etme alırım seni bir köşeye bir güzel-"

Sevgilisini ciddiyetle dinlerken en son dediği şey üzerine hafifçe sırtına vurdu. "Bir güzel ne?"

"Bir güzel sakinleştiririm ve gerekirse maymun Taehyung'u çağırırım sana iki şebeklik yapar kendine gelirsin. Bende çare tükenmez. Sen yeter ki bana sevgilim demeye devam et."

Öz güven dolu sesine karşın gülümsedi Jimin. "Tamam hadi boynumu biraz sal."

"On saniye daha lütfen."

Son üç gecedir Jungkook herkes odasına çekildikten sonra sürekli Jimin'in yanına geliyordu. Elbette sevgili oldukları için bu çok da garipsenecek bir şey değildi ancak yine Taehyung'un her sabah yaptığı imalar yüzünden Jimin çok çekiniyordu -ki bu bambaşka bir konuydu. Üç gecedir de Jungkook kafasını sürekli kutu bebeğinin boynuna gömüyordu ve uykuya dalana kadar asla ayrılmıyordu.

Bu fazla tatlıydı. Başka birisi olsa belki de belli bir süre sonra uzaklaş veya sıcak oldu diyebilirdi ancak Jimin için hiç sorun teşkil etmemekle beraber pek işine gelen bir şeydi. Jimin de onun yumuşak saçlarını okşuyordu.

İkisi de birbirlerine karşı koca bir sevgi yumağına dönüşmüştü ancak şikayet eden yoktu.

Kapının tıklatılması üzerine uzaklaştılar.

Taehyung "Ya bari dışarı çıkmadan önce yapmayın! Yuh ayıp ya! Zaten zaman kalmadı. Jungkook birazdan kaynanan gelecek, istersen ona azgın bir damadı olduğunu söyleyebilirim?" diyerek kapının ardından oyuncu bir sesle konuştu.

Sabır dilercesine beklese de kapıyı işaret edip "Bak ben bu çocuğu sikerim." dedi Jungkook, Jimin'e bakarak.

Kutu bebek işaret parmağını sevgilisinin dudaklarına değdirdi. "Şşş sakin ol, onu değil, beni. Tamam mı?"

Duyduğu cümle üzerine afalladı Jungkook. Az önce meleğe benzettiği ve çok masum bulduğu adamın ağzından böyle kirli kelimeler çıkması hoşuna giden bir başka şeydi. Bazen buna hazırlıksız yakalanıyordu, tıpkı şu an olduğu gibi.

"Sesiniz niye kesildi? Ya çıkın artık, yoksa ciddi ciddi ayıp şeyler mi yapıyorsunuz?"

Jungkook elini kutu bebeğin çenesine yerleştirdi. Sesini alçak tutarak konuştu. "Bu dediğin hakkında sonra uzunca konuşuruz. Tamam mı?" Ardından kapıya doğru ilerledi.

"Yemin ederim sizi patron sevgilime şikayet ederim. Derim Jungkook azgın köpeği gid-"

Kapının aniden açılması ve karşısına Jungkook'un çıkması üzerine sustu ve şirince gülümsedi Taehyung. "Ya benim canım dostum, canım Cakcuk'um ne yakışıklı olmuş? Ben yanında halt yemişim."

Jimin "Namjoon hyunga bir şeyler mi diyecektin?" diye sordu alaylı bir tavırla ve kapıya yaklaştı.

"Ah evet tabii, gidip çıplak fotoğraf atmasını isteyecektim ama çok utanıyorum sormaya."

Jungkook göz devirdi ve Taehyung'un yanından geçip odadan tamamiyle çıktı. Şaka yapmış olsa da cidden kaynanası- yani sevgilisinin annesi gelecekti. Taehyung sabahtan beri kaynanan gelecek dediği için artık kendi içinde bile düşünürken Sihyeon teyzeye kaynana diyordu. Şaka gibiydi.

Doğrusu çok rahattı. Anlaşabileceklerini hissediyordu. Tabii daha Jimin bir ilişkide olduklarını söyleyememişti ancak bunun bir sorun olduğunu sanmıyordu. Anlattığı kadarıyla gayet açık görüşlü bir anneye sahipti, ki bu çok güzeldi.

Tam da bu esnada kapı sesi duyuldu. Ya Namjoon ya da Sihyeon teyze gelmiş olmalıydı.

Merdivenleri hızlıca inip kapının önüne geldi. Gözetleme deliğinden bakma gereği duymadan hemen açtı. Karşısında beklenilen iki kişiden ikisini de görünce afallasa da yüzüne sevecen bir gülümseme yerleştirdi.

Tek hedefi ne yapıp edip kendisini sevgilisinin annesine sevdirebilmekti.

"Merhaba, hoş geldiniz." diyerek kapıyı açtı güzel bir enerji ile.

Namjoon hyungunun yüzündeki imalı gülümsemeyi görmezden geldi. Bildiği bir şey vardı ki günün sonunda hem Taehyung'un hem de hyungunun dalga konusu olacaktı. Ne kadar umrundaydı? Hiç.

Sihyeon teyze yüzünde Jimin'i andıran gülümseme eşliğinde konuştu. "Merhaba oğlum."

"Ben Jungkook bu arada." Saygılı bir şekilde eğilip kendisini kısaca tanıttığında merdivenden gelen sesler ile kutu bebeği ve Taehyung'un geldiğini duyabiliyordu.

"Biliyorum, çok memnun oldum. Videolarda göründüğünden daha yakışıklıymışsın."

Aldığı iltifat üzerine yüzündeki gülümseme büyüdü. "Teşekkür ederim. Oğlunuz giydirdi bugün."

O an bahsedilen kişi, yani Jimin yüzünde en parlak gülümsemesi ile kollarını açarak annesine doğru hızlı adımlarla ilerledi. Sıcacık bir sarılma eşliğinde "Hoş geldin anne." dedi.

Onlar hasret giderirken Taehyung patavatsız bir şekilde yüzünde yaramaz gülümseme ile konuştu. "Merhaba Sihyeon teyze. Ben Taehyung. Gelecekteki damadın."

Jungkook kaşlarını çattı arkadaşına bakarak. Hayır, damadı o değil, benim diye geçiriyordu içinden.

Namjoon gülmemek için dudaklarını bastırırken önündeki beleş komediyi büyük bir zevkle izliyordu.

"Ah öyle mi?" diye sordu Sihyeon teyze oğlundan ayrılırken. Yüzünde samimi bir gülümseme vardı. İçten içe oğlunun böyle sıcak bir ortamda olduğunu bildiği için çok mutlu olmuştu. "Damadım baya yakışıklıymış."

Tuttuğu kahkahayı istemsizce saldı Namjoon. Jungkook'un surat ifadesi çok ciddi duruyordu ve sanki az sonra Taehyung'u bir kaşık suda boğacak gibiydi. Onu ilk defa bir sevgilisini bu kadar benimsemiş bir şekilde görüyordu. Çok eğlenceliydi.

"Kusura bakmayın." diyerek anında kahkahasını kesti ve konuştu. "Ben arabayı çalıştırıyorum. İki araba yapalım. Taehyung sen benle gel. Geç kalmayalım."

"Tamam, hadi o zaman. Gidelim."

Taehyung patron sevgilisi ile arabada olanlar hakkında eğlenerek konuşarak açılışın olacağı atölyeye ilerlerliyordu. Jungkook, Jimin ve Jimin'in annesinin olduğu arabada daha sakin bir atmosfer hakimdi.

"Çok heyecanlıyım. Kalbim yerinden çıkacak gibi." dedi Jimin ve elini göğsünün üzerine götürdü.

Annesi ile arka koltukta yan yana oturmayı tercih etmişti çünkü en çok onun desteğini almak istiyordu. Yıllardır Jimin için tek başına emek harcayan tek insandı. O nedenle başardığını görmesini çok istiyordu.

"Seninle gurur duyuyorum. "

Jungkook dikiz aynasından onlara baktığında kutu bebeğinin annesine dudak bükerek baktığını görmüştü. Ağlamak üzere olduğu aşikardı ve tek isteği onu sarıp sarmalamaktı.

Ancak şu an için yapabilecegi en iyi ßey ortamdaki bu havayı dağıtmaktı.

"Bu arada, Taehyung kendisini damadı olarak tanıttı ancak damat olan kişi benim bunu belirtmek istedim."

Munzur sesiyle konuşması Jimin'i güldürdü. Annesinin sorgulayıcı bakışına karşı başıyla onay verdi ve utangaç bir şekilde "Jungkook artık sevgilim." dedi.

Az önce ağlamak üzereyken şu an utana sıkıla bu bilgiyi annesine veriyor oluşu çok keskin değişen ruh haline en iyi örnekti.

"Peki neden önceden haberim olmadı?"

Aldığı tehditkâr soru üzerine gülümseyerek "Jimin bu atölye işiyle çok yoğundu o nedenle söylemeye fırsatı olamamıştır. Ben ise kendi adıma özür dilerim, haber verebilirdim." dedi kibarca.

Jimin annesine masum masum baktı. Ardından kulağına doğru eğilip fısıldadı. "Onu çok seviyorum."

"Pekala, öyleyse affedebilirim ama yarın akşam bahane kabul etmeden bana geliyorsunuz."

Bu teklifi sevgilisinin annesinin gözüne girmek isteyen Jungkook, hevesle kabul etmişti. "Tabii ki, çok isterim."

Havalara uçmak istiyordu Jimin. Hem işi, hem aşk hayatı çok güzel ilerliyordu. Sevdiği insanlar -Seokjin hariç- yanındaydı ve başka da bir şey istemiyordu.

Dikiz aynasından bakıştığı sevgilisine gülümserken aynı karşılığı alınca içi yumuşacık oldu.

●●

O an geldi.

Şu an yaklaşık otuz kişilik kalabalık karşısındaydı ve atölyenin önünde konuşma yapması gereken andaydı. Davetlilerin bir kısmı tanınmış sosyal medya fenomenleri veya modellerdi. Haliyle bugünü paylaşacak olan ve Jimin'in reklamını yapacak insanlar onlardı.

Ancak gözü sevdiklerindeydi.

Taehyung bu anı ölümsüzleştiriyorken Namjoon, annesi ve Jungkook büyük bir heyecanla hayallerine ulaşan kutu bebeğe bakıyorlardı.

Davetlilerin arasında tanıdık bir yüz daha belirdi. Seokjin hyungu. Nasıl gelmişti bilmiyordu ancak şimdi tamamlanmış hissediyordu. Böyle bir günde biricik dostunu yalnız bırakmayacağını biliyordu.

"Öncelikle hepinize bu özel günü benimle paylaştığınız için çok teşekkür ederim."

Minik bir alkış tufanı kopunca gülümsedi ve derin bir nefes alıp devam etti. "Bugün için başta patronum Kim Namjoon olmak üzere, iş arkadaşlarım Kim Taehyung ve Jeon Jungkook'a büyük teşekkürlerimi sunuyorum. Onlar olmasa, şu an nerede nasıl bir halde olurdum bilmiyorum. İyi ki yollarımız kesişmiş. Ailemden farksızlar." Sonra annesine baktı ve tüm gücünü toplayıp konuşmaya devam etti.

"Aile demişken, annem için ne söylesem az. Her zaman en büyük destekçim oldu kendisi. Ağlamamak için kısa kesmem lazım." dedi ve kıkırdadı. Ancak annesinin gözlerinden akan yaşları görünce dayanma gücü birdenbire sıfıra inmişti.

Neyse ki, sevgilisi annesinin omzuna elini atıp destek olunca biraz daha iyi hissetti. Bakışmaları da buna etki etmişti. Güçlü kalabilecek kadar rahattı şu an.

"Ve hayatımdaki bir başka Kim ise Kim Seokjin. Sana da çok teşekkür ederim her şey için, hyung."

Bakıştıkları an ikisinin de yüzünde gülümseme oluştu.

Son kez derin bir nefes verdi ve ellerini birleştirip "Umarım içeride güzel vakit geçirirsiniz. Tekrardan geldiğiniz için teşekkür ederim. Buyurun." diyerek arkasındaki perdeyi güvenliklerin de yardımı ile aşağı indirdi.

Girişte koskocaman design by park jimin yazıyordu.

Alkışlar kulağını doldururken gülümsedi. İşte, başarmıştı.

●●○

Üzerindeki heyecanı ve mutluluğu tarif edemezdi ancak banyoda bile yüzünden silinmeyen gülümsemesi en büyük kanıt olurdu. Hoş bir şarkı mırıldanarak bornozuyla duştan çıktı.

Jungkook'un birazdan yanına geleceğini biliyordu ve... Ona minik bir sürpriz yapmak istiyordu. Gün içerisinde varlığını sürekli olarak hissetmişti bunun için minnettardı. Şu anda da varlığını hissetmek istiyordu, en derinlerinde.

Dolaba bakınmak için odaya girdiğinde aklına gelen fikirle gülümsedi. Çabucak siyah jartiyerini, gümüş vücud zincirini çıkarttı. Yeniden banyoya girdi ve bilerek kapıyı kapattı. Bornozunu çıkarıp önce çorapsız olan jartiyerini giydi. Özellikle bunu seçmişti. Uyluk kısmını orta kalınlıkta saran bir kumaş birleştiriyordu çamaşırı. Çamaşır kısmında ne çok fazla ne de çok az dantel vardı ve bu aşırı estetik bir görüntü sunuyordu. Kalça kısmında ise ince ancak sıkı bir kumaş ipi daha vardı. Kemer havasında olduğu için sevgilisi içine işlerken ondan destek alabilirdi.

Bu düşünceyle gülümsedi.
Vücud zincirini de belinin en ince kalan kısmına taktı.

Aynadaki görüntüsü hoşuna gitmişti. Saklamak için bornozunu geri giydi. Sonuçta bu bir sürpriz olacaktı.

Makyaj malzemesi olarak kirpik diplerine koyu renkli bir far sürdü gözünün uç kısmına. Ardından parlatmak adına üzerinden highlighter ile geçti. Yanaklarına çok hafif pembe bir allık sürdükten sonra ıslak olan saçlarına elleriyle volüm verdi.

Ruj konusunda kararsızdı. Bir yanı kıpkırmızı bir ruj isterken, diğer yanı ise parlatıcı istiyordu. Buna karar vermek adına bir süre düşündü.

Odasının kapısının açılma sesini duyunca düşünmeyi kesti. Sadece parlatıcı ve kırmızı rujunu çıkarıp geri kalanları banyo dolabı açıp yerleştirdi Jimin. Sevgilisinin seçmesini istiyordu.

"Çıkmadın mı kutu bebek?" diye sordu Jungkook banyo kapısının ardından.

Gülümsedi Jimin. "Gel yanıma."

Jungkook kapıyı açtığında aynanın önünde bornozuyla duran sevgilisini görünce tam bir şey diyecekti ki yüzündeki makyaj dikkatini çekti. "Bir yere mi gidiyoruz?"

Yüzündeki gülümsemeyi bozmadan eline aldığı rujları gösterip "Sorgulamadan yanıt ver. Kırmızı mı yoksa parlatıcı mı?" diye sordu gayet masumane bir tavırla.

Jungkook hâlâ neler olduğuna anlam veremese de Jimin'in arkasına geçti ve aynadan bakışırken kollarını beline dolayıp çenesini omzuna yerleştirdi. "Kırmızı?"

Başıyla onay verdi Jimin. Parlatıcıyı banyo tezgâhına bırakıp aynaya doğru yaklaşarak rujun kapağını açtı. Eğildiği için Jungkook'un pozisyonu ister istemez bozulmuştu. Öylece ayakta duruyordu.

Kutu bebeği dikkatli bir şekilde kırmızı ruju dudağına uygularken "Wow, yani peki. Neler oluyor bilmiyorum ama hoşuma gitti." dedi aynadan bakışmaya devam edip.

Birazdan uyuyacaklarını tahmin ediyordu ancak kutu bebeğinin yaptığı şey her neyse uykuya engel olacak gibi duruyordu. Her halükarda da üzerindeki tişörtü çıkartmayı tercih edeceği için bir çırpıda çıkarttı ve eliyle hafif ıslak olan uzun saçlarını geriye taradı.

Jimin ruju sürmeyi bitirdiğinde kapağını kapatıp parlatıcının yanına indirdi. Bedenini sevgilisine doğru döndürdü. "Beni bu banyoda duvara sıkıştırıp öptüğün anı hatırlıyorsundur?"

Jungkook başıyla onay verdi ve olacaklardan habersiz elini sevgilisinin bornozunun kemer kısmına götürdü. Gözlerini dudaklarından alamıyordu. Teninde o kadar güzel durmuştu ki bu kırmızılık...

"Şşş dur." diyerek elini elinin üstüne koyarak engel oldu kutu bebek. "O an bana bir şeyler yapmak istiyordun. Neydi onlar?"

"Çok açık mı konuşayım yoksa güzelleme yaparak mı?" Yüzündeki imalı ifade eşliğinde sordu. Gördüğü kadarıyla kutu bebeğinin yaramazlık yapası tutmuştu. Bu haline de ayrı bir düşüyordu.

Jimin kafasını yana yatırıp gözlerini sevgilisinin piercingli göğüs ucuna indirdi ve net bir şekilde yanıtladı. "Açık konuşmanı tercih ederim, elbette."

Jungkook ellerini kendisine saklayamadığının farkındaydı o nedenle aralarında on santimden az mesafe varken ellerini kendi arkasında birleştirdi. Uslu duruyordu. Şimdilik.
Bir neden daha ise, bebeğine dokunmayarak onu kışkırtıyordu.

"Seni zevkten ağlatmak istedim." dedi gözlerinin içine bakarken. Ardından devam etti. "İnlemeni daha fazla duymak istedim. Sana dilediğim gibi dokunmak istedim. Hep benim ol istedim."

Duydukları üzerine tatmin olmuş bir şekilde başıyla onay verdi kutu bebek. Sonraysa tekrardan aynaya doğru döndürdü bedenini. Elini bornozun bağlama kısmına götürdü.

Ayna sayesinde bakışırken önce bornozu omuzlarından düşürdü. Üst bedeni çıplak kaldığında Jungkook'un dikkatini belindeki gümüş zincir çekti önce. Sonra sırtına odaklandı ve bakışlarını biraz aşağıya indirdi. Gördüğü siyah ipler üzerine şaşkınlıkla ve heyecanla öne doğru bir atak yaptı. Bornozu tuttuğu gibi çekti.

Bu en ıslak rüyalarında bile göremeyeceği kadar güzel olan ütopik görüntü direkt olarak kasıklarında bir sıcaklık oluşturmuştu.

Kalçaları giydiği çamaşırla o kadar yuvarlak ve kusursuz duruyordu ki bunu tarif bile edemezdi. Şaka gibiydi ancak her bir milimine dokunma izni olan tek kişi kendisiydi. Sahiden, kutu bebeğim sadece bana ait.

"Peki, o öpücük yüzünden zor zamanlar geçirdiğini söylemiştin. Ne olduğunu anlatmak ister misin?"

Jungkook elinde tuttuğu bornozu gelişi güzel bir şekilde yana attı ve kutu bebeği ile arasındaki mesafeyi kapattı. Kasıkları kalçasına değiyordu. Elini Jimin'in boynuna dolayıp başını az da olsa havaya kaldırdı ve dudaklarını kulağına değdirerek konuştu. Sanki bir sır veriyor gibiydi.

"Senin yüzünden kendime dokunduğumu çok duymak istiyorsun galiba?"

Kutu bebeğin yüzünde kirli bir gülümseme oluştu. Aynadaki görüntüleri çok hoşuna gitmişti. Boynundaki el, çıplak bedeninde parıldayan gümüş renkli vücud zinciri, dudağındaki ruj, Jungkook'un istekli gözleri, çene kemiğinin kasılması... Her şeyleri kusursuz duruyordu.

Jungkook kasıklarını daha fazla sevgilisinin kalçalarına bastırdı. Jimin mümkünmüş gibi daha çok lavaboya yaklaştı.

"Sevgilim beni o kadar çok istiyormuş ki kendisine dokunmuş. Bunu bilmek elbette hoşuma gider." diye konuştu kutu bebek kısık sesiyle.

Aklını kaçırmak üzere olan Jungkook diğer elini belindeki zincirin üzerinden göğüs uçlarına kadar çıkarıp okşamaya başladı. "Sessiz kalabilecek misin?"

Ah elbette, hem Taehyung hem de Namjoon evdeydi. İkisi de Taehyung'un odasında uyuyorlardı. Ancak yine de tedbir almaları gerekirdi.

"Evet, odamın kapısını kitler misin?" diye sordu Jimin gayet sakin bir tonda.

İkinci kere bir şey demesine gerek bile yoktu. Jungkook anında uzaklaşıp banyonun kapısını açtı ve direkt olarak odanın kapısına yöneldi. İki kere kilitledi.

Kutu bebek bu esnada etrafında döndü ve kalçasını hafifçe lavaboya yasladı. Daha şimdiden bedenini alev almıştı. Az sonra olacaklar için hiç olmadığı kadar heyecanlı hissediyordu.

On saniye bile geçmeden sevgilisi tekrardan banyoya gelip kapıyı kapatınca gülümsedi. O an, bu evde banyosu olan tek odaya sahip olduğu için çok şanslı olduğunu düşündü. Üstelik odasının yanında hiçbir oda yoktu. Gerçekten aşırı şanslıydı.

Jungkook önüne geldi ve baştan aşağı süzerken "Ne kadar yaramaz olduğunu ve beni ne güzel kaldırabileceğini biliyorum ama Jimin, gerçekten şu yaptığınla-" dedi ve yaklaştı. "sadece benim sabrımı zorlarsın."

Arsız bir şekilde başını yana yatırdı kutu bebek. İşaret parmağı ile Jungkook'un piercingli göğüs ucuna dokundu. "Senden gelecek olan her şeyi karşılayabilirim."

Daha fazla bir şey demesine gerek yoktu zaten Jungkook dudaklarını kırmızı dudaklara bastırdı. Tüm isteğiyle öperken ellerini kutu bebeğin belinin her iki yanına yerleştirip belini okşamaya başladı. Jimin de ellerini sevgilisinin dövmeli kolundan omzuna doğru ilerletiyordu.

Jungkook alt dudağını büyük bir açlıkla emip lezzetli bir yemek yemişçesine "Mm-" dedi ve elinin gücünü arttırıp daha sıkı tuttu bebeğini. Sanki azıcık gevşetse kaçacakmış gibiydi.

Jimin yumuşak bir inleme sunup kalçasını hafifçe oynatmaya çalıştı sürtünmek adına ancak nafile. Jungkook öyle bir sıkıştırmıştı ki hareket alanı dahi yoktu. Hırsla üst dudağını emdi.

Nefes almak adına uzaklaşıp gözlerini açtılar. Jimin kıkırdadı çünkü her şeye dayanıklı olan ruju sevgilisinin dudağının çevresindeydi. Bu aynı zamanda çok cüretkardı. Kendi yarattığı minik dağınıklık...

Tabii ona bakarken kendi halinden haberi yoktu. Ruju az da olsa dağılmıştı.

"Çok güzelsin, çok." diye mırıldandı Jungkook ve tekrardan yapıştı dudaklarına.

Bir yandan da Jimin'i biraz öne doğru çekti ve ellerini kalçalarına indirip jartiyerin açık bıraktığı kısmı avuçladı. Ancak yetmiyordu. Daha fazlasını yapmak istiyordu. Sıkmasını sertleştirdi. Elinin izi kalsın istiyordu.

Jimin ritmine ayak uydurmaya çalışıyordu. Dudaklarını aralamış ve Jungkook'un istediği gibi öpmesi için alan açmıştı. Fütursuzca emilip ısırılırken durmadan tatlı sızıntılar sunuyordu.

Geçen iki dakikanın ardından ayrıldıklarında yumdukları gözlerini açmışlardı.

Bir elini kalçalarından çekti Jungkook. Jimin'in omzunda dinlenen elinin üzerine yerleştirdi ve bir adım geri çekilip aralarındaki mesafeyi açtı. Tuttuğu eli şortunun altında daha şimdiden sertleşmiş olan aletinin üzerine koydu.

Kutu bebeğin yüzünde yamuk bir gülümseme oluştu. Gözlerinin içine baka baka avuçladı ve sevgilisinin eş zamanlı bir şekilde gözlerini yummasına şahit oldu.

Aklını kaçıracak gibi hissediyordu. Aralarında geçen alev her saniye büyüyordu. Bambaşka bir çekim vardı. Fazla tutkuluydu.

"Ah Jimin-" Başını arkaya attı Jungkook. Penisinin üzerindeki elin okşamasına bırakmıştı kendisini.

Kutu bebek ise sevgilisinin zevk alan yüzüne bakarken alt dudağını ısırıyordu. Bir anda elini çekti ve arkasını dönüp lavaboya doğru eğilerek kalçasını öne çıkarttı. Sevgilisinin önünde domalıp kalçasını onun kasıklarına temas ettirdi.

Jungkook altındaki şortunu iç çamaşırıyla beraber indirdi ve ayağıyla banyonun bir köşesine fırlattı. Önündeki manzaranın güzelliği karşısında ağzından sular akarken beklemeden şaplak attı. Beyaz teni iç çamaşırının cüretkarlığı karşısında o kadar kusursuz duruyordu ki...

Jimin minik bir inleme sundu ve kalçasını kıvırmaya başladı. Arsız bir şekilde sevgilisinin aletine sürüyordu.

"Seni öyle bir becereceğim ki Jimin-" diyerek hışımla kutu bebeğinin kilodunu kenara sıyırıp deliğini gözler önüne sundu. Çok geçmeden kayganlaştırıcıya uzanıp pek de umursamadan eline yaydı ve beklemeden üç parmağını birden deliğe itti.

Jimin bu kadar hızlı gelişen olaylar silsilesini heyecanla beklerken içine işleyen parmaklarla öne doğru kaçtı. Ancak Jungkook sıkı bir şekilde tuttuğu kumaş parçasını bırakmadığı için ona engel oldu.

Hızlı bir şekilde sevgilisini parmaklamaya başladı Jungkook. Duyduğu sızlanmalar, inlemeler kulağına hoş bir melodi gibi gelirken bir an bile olsun ritmini bozmuyordu. Tek istediği önündeki güzel erkeği fütursuzca becermekti.

Her an ısısı artan bedenleri, banyoda duyulan o kirli sesler, Jimin'in durmadan içine işleyen parmaklar yüzünden sallanan bedeni, artan soluk hızları...

Günaha teşvikten başka bir şey değildi.

"Tanrım-" diye mırıldandı Jimin. Oracıkta boşalabilecek kadar güçsüz hissediyordu. Fazla hassaslaşmıştı ve bu nedenle sertleşiyordu.

O an yeterince geniş olduğuna kanaat getirdi Jungkook. Parmaklarını çıkardı ve kutu bebeğini boşluğa düşürdü.
Elini kalçasına atıp avuçladı ve oradan beline doğru ilerlertti. Diğer eli ise istemsizce kendi penisine gitmişti. Jimin aynadaki yansımadan gördüğü ağız sulandırıcı görüntü yüzünden dudağını ıslattı.

"Ağzıma almak istiyorum aşkım."

Jungkook sadece bunu diyen sevgilisine aynadan koyu bir bakış attı. Gözlerini ondan bir an bile çekmeden bakarken "Al o zaman." dedi boğuk bir tonda.

Kutu bebek gülümsedi ve ona doğru çevirdi bedenini. Yüz yüze geldiklerinde dudaklarına uzanıp uzun bir öpücük bıraktı. Ardından ayrıldıktan sonra diliyle dudaklarını ıslattı ve aşağı doğru çöktü.

Jungkook hafifçe geri çekilip ona yer tanırken elini sarı saçlarına attı ve gelecek hareketi heyecanla beklemeye koyuldu. Bebeği her zaman çok güzeldi ancak kendisi için dizlerinin üzerine çökmüşken kafasını kaldırıp bakıyorken  çok daha güzeldi. Dağınık kırmızı ruju teninde parlıyordu, gözleri ışıl ışıldı.

Sevgilisinin sert aletini eliyle kavradı ve onun gözlerine bakarak çekmeye başladı. Gayet sakindi, hiç acelesi yoktu.

Jungkook sarı saçılarını okşarken dudağını ısırdı. "Ağzını aç güzelim."

Jimin uslu uslu dediğine uyup dudaklarını araladı ve ağzında biriktirdiği tükürükle beraber kafasını ileri geri oynatmaya başladı. Kulaklarını dolduran erkeksi inleme sesi yüzünden çok daha hırslı bir şekilde ilgileniyordu.

Dudaklarında kalan kırmızı rujun kalan kısmı da sevgilisinin aletindeki yerini alıyorken dilini penisin ucunda gezdirdi ve öpücük kondurdu. Ardından ağzından çıkarıp eliyle tutarak dolgun dudaklarına yavaşça vurdu.

Jungkook derin bir inleme sundu. Nefes alış verişlerine ek olarak "Oh siktir- aferin." dedi ve teşvik edercesine saçı okşamaya devam etti. Manzarası yüzünden çok yakın hissediyordu ama dayanacaktı.

"Mmm-" diyerek gözlerini yumdu Jimin ve tekrardan ağzının içine misafir etti. Boşta kalan elini Jungkook'un uyluğuna atıp tırnaklarını geçirerek sıktı.

Jungkook için bu minik acı çok güzeldi. Fazlasıyla sevmişti. Bilerek kendi kalçasını hafifçe oynatarak kutu bebeğinin ağzının içinde git gel yapmaya başladı. O esnada kutu bebek kafasını oynatmayı kesti ve sevgilisinin ağzını be becermesine izin verdi.

Gözlerini açıp alttan alttan bakmaya başladı. Nasıl da yakışıklı duruyordu! Özellikle de çenesinin aldığı o güzel şekil ve dudaklarının arasından çıkan o erkeksi sızlanmalar...

"Ağzına geleceğim siktir duruyorum."

Jimin başını onaylamazcasına sağa sola salladı ve duran sevgilisine aldırmadan penisi kısa süreliğine nefes almak için ağzından çıkardı. "Yüzüme gel."

Sonra çok beklemeden dudaklarına tekrardan götürdü ve yarısından fazlasını alacak kadar ilerletti kafasını. Tek odağı sevgilisinin ağzından çıkan kısık sesli küfürler ve inlemelerdi.

Dilini de hareket ettirdiği an Jungkook kutu bebeğinin saçındaki baskıyı arttırdı ve daha çok alması için teşvik etti. Ciddi anlamda zevki sonuna kadar hissediyordu. Fazla yakındı. Sevgilisinin o güzel yüzünü kirletme düşüncesi tüm iliklerine tatlı bir sızı yayıyordu.

Üstelik manzarası çok güzeldi. Müstehcen çamaşırı ile dünyalar güzeli biricik sevgilisi çok istekli bir şekilde ağız işi yapıyordu.

"Ah siktir siktir siktir-" dedi ve inledi Jungkook.

Jimin boşalacağını anladığı için ağzından çıkardı ancak bu sefer eliyle çekmeye başladı. Islak üst dudağını diliyle yaladı Jimin ve alt dudağını dişledi. Erkek arkadaşına her baktığında sadece çok şanslı olduğunu düşünüyordu. Bütünüyle.

"Hadi aşkım."

Jungkook fazla ses çıkarmamak için alt dudağını dişleyerek boşalmaya başlarken gözünü sevgilisinden ayırmıyordu. Ağzından kaçan inlemelere engel olmak istiyordu ancak imkansızdı.

Çünkü lanet olası kutu bebeği ağzını açıp dilini çıkarmış bir şekilde gelen menileri ağzında misafir ediyordu.

Jungkook elini kendi penisinin üzerinde duran elin üstüne yerleştirdi ve hareket ettirdi. Jimin'in yanağına, çenesine, dudaklarının üstüne boşaldı. Kendince çok güzel bir tablo yaratmış bir sanatçı gibiydi. Gururluydu.

Jimin tüm teması kesip oturduğu yerde biraz zaman tanıdı kendisine. Dizlerinin ağrısını hissedebiliyordu ancak çok da umrunda değildi. Jungkook'un beline tutunarak destek alıp ayağa kalktı.

İlk yaptığı aynaya doğru dönüp yüzüne bakmak olmuştu. Fazlasıyla dağınık duruyordu. Haline kıkırdadı.

O an kalçasını avuçlayan iki elin sahibine baktı aynadan. Çıktığı zirveden inmesi çabuk sürmüştü veya sadece çok güzel gizleyebiliyordu. Hangisi olduğu ise muammaydı.

"Şu haline gülüyor musun bir de? Yemin ederim ki şu an o gülümsemeni senden çok kolay alabilirim."

Jimin burun kırıştırdı ve duymamış gibi yüzünü yıkamak adına çok rahat bir şekilde lavaboya doğru eğildi. Bilerek belini de kırdı. İki işi aynı anda yapıyordu kendince. En sert şekilde içinde olması için elinden geleni ardına koymuyordu.

Jungkook güldü alayla. Sonraysa penisini deliğe konumlandırıp bir eliyle kutu bebeğinin belini sararak sakin bir şekilde içine işlemeye başladı. Prezervatifi takmak bile aklına gelmemişti.

Jimin suyu kapattı ve aynadan sevgilisini izlemeye koyuldu. Başından beri istediği tek şey şu görüntüye şahit olmaktı. Sevgilisi tarafından becerilirken onun güzel yüzünü izlemek istiyordu.

Alt dudağını dişledi. Bakışları birleşince Jungkook sert bir şekilde içine köklediği için kutu bebeğin ağzından sesli bir inleme çıktı.

"Şşşş, sessiz ol yoksa istediğini alamazsın."

Jimin dudaklarını birbirine bastırdı ve uslu bir şekilde onay verdi. İçine tatlı tatlı işleyen aletin sıcaklığı bedenini sararken gözleri zevkten kapandı. İnlemeler yumuşak bir şekilde dudağından kaçarken yavaş ritmi sevmişti. Çok güzel hissediyordu. Dudaklarında oluşan arsız sırıtmaya engel olamadı.

"Oh evet aşkım--Ah-"

Ağzından yeniden kaçan sesli inleme üzerine Jungkook içinden çıkmadan öne doğru eğilip diğer eliyle kutu bebeğinin ağzını kapattı. İşte şimdi istediği gibi hareket edebilirdi.

Karnında beklettiği elini kalçasına yerleştirip jartiyerinin açık bıraktığı kısmı avuçladı. Tek kelime ile dayanamıyordu.

Yarısına kadar geri çekilip sert bir şekilde yeniden içine girdi. Ortaya çıkan ses üzerine dudaklarını dişleyip tekrar aynısını yaptı. Kutu bebeğinin ağzı kapalı olmasına rağmen inlemesini duyunca güldü.

Bebeği sessiz kalamıyordu.

Sertçe gitgeller yaparken başını arkaya atıp derin bir inleme sundu Jungkook. Zevkten dört köşe olmuştu. Sevgilisinin beyaz tenindeki siyah çamaşırı, sesi, kapanan gözleri, gücünü çabucak kaybeden bedeni...

Normalde her anlamda güçlü olabilen birinin, Jungkook'un dokunuşu altında bu kadar hassas olması çok güzeldi.

Sert bir vuruş daha yaptığında Jimin öne doğru gitti. Bunun üzerine şaplak yediği için farkında olmadan tekrar aynı şekilde öne kaçtı.

Jungkook kutu bebeğinin belini sarıp doğrulması için güç verirken boğuk sesiyle "Yerinde duramazsan yatağa gideriz ve elimle değil bu sefer başka bir şeyle ağzını kapatırım." dedi ve biraz zaman tanıdı. Sesi tehditkârdı.

İçindeki aleti daha iyi hissetmek için kalçasını kıvırdı kutu bebek. Dediklerini duymamış gibi arsızlık yaparak sevgilisini daha çok kışkırtıyordu.

Jungkook hiç hareket etmeden öylece durdu ve sevgilisinin hünerlerini göstermesini izlemeye koyuldu. Elleriyle dolgun lobları kavradı. Çok seksi bir şekilde kıvırdığı kalçaları izlerken dudağında hoş bir gülümseme oluştu. Gördüğü şey fazlasıyla hoşuna gitmişti.

"Aferin sana bebeğim benim." diye mırıldandı ve ardından yumuşak bir inleme bıraktı dudaklarının arasından. Semsertti. Sanki az önce boşalmamış gibiydi.

Jimin kalçasını sevgilisinin kasığına iyice yapıştırıp tüm penisi içine aldı. Aldığı gibi tatlı noktasına değmesi üzerine bacakları titredi. "Lütfen orası orası-ah"

Kontrolü tekrar eline almadan önce kalçasına şaplak atıp bir eliyle belini iyice sardı. "Ağzını kapat, sesin çıkmasın."

Denileni yapıp istekli bakışlar attı aynadan Jimin. Istedigini alması ise çok kısa sürmüştü. Jungkook o noktaya devamlı olarak vurduğu için çamaşırının içinde çoktan sızdırmaya başlamıştı bile. Ki zaten çıkan kirli sesler de üstüne eklenince gözleri arkaya kaydı. Boşalırken tüm bedeninden çok tatlı bir his geçti. Bedeni jöle gibiydi artık. Her bir kası ayrı ayrı rahatlamıştı.

Jungkook onun boşalmasına şahit olurken sızdırmaya başlayınca birkaç sert vuruş daha yaptı ve çok geçmeden dudağını dişleyerek kendisini bıraktı. Nefes nefese kalmıştı.

İçinden çıktığı an sevgilisinin deliğinden damlayan menileri görünce prezervatifi unuttukları aklına gelmişti. İçinden küfür etse de kalçasına şaplak attığında daha çok damlayan menileri görünce fikrini değiştirdi.

Çok ateşliydi bu görüntü.

Yarım saat sonra banyo yapmış bir şekilde Jimin'in yatağında uzanıyorlardı ve sohbet ediyorlardı.

"Sürprizim güzel miydi?" diye sordu Jimin sevgilisine doğru dönmüş uzanırken.

Jungkook güldü ama daha çok alaylıydı. Çünkü beğenmemek gibi bir seçeneği yoktu.  "Güzel demek hakaret olur. Tapabilirdim. Hatta bayılabilirdim."

Aldığı iltifatlara karşın şımarık bir gülümseme eşliğinde "Hayır, benim sevgilim bayılmaz, hatta öyle bir anı her türlü değerlendirir ve kutu bebeğini çok mutlu eder." dedi. Ardından elini Jungkook'un yanağına yerleştirdi.

"Üçüncü tur mu istiyorsun?" diye sordu Jungkook göz kırpıp.

Gözlerini büyüttü Jimin. "Yürümemi istemiyorsun galiba? Kalçam hâlâ çok ağrıyor."

"O bu değil de, bugün çok güzel konuştun açılış konuşmasında. Ayrıca çok güzeldin. Ha bir de annenle çok iyi anlaşıyorum, beni çok sevdi. Seokjin de beni çok sevdi. Yani her şey plana uygun ilerliyor. Çok iyi değil mi?"

Hızlı ve heyecanlı konuşmasını yüzünde gülümseme ile izlerken yanağını okşadı ve yanıtladı. "Çok iyi." Daha çok ona odaklanmıştı. Binevi hipnotize olmuş gibi hissediyordu.

"Aşık mısın nesin? Öyle bakılır mı?" diyerek bu duruma dikkat çekti Jungkook. Bedeni fazlasıyla gevşemisti ve kuş kadar hafif hissediyordu. Mutluydu. Huzurluydu.

"Aşığım, belli olmuyor galiba." dedi Jimin ve şımarık bir kıkırdama sundu.

Jungkook da gözlerini kapayıp gülümsedi. "Keşke şu anı dondurabilsek."

Birbirlerini çok seven iki ruhun dileyebileceği en masum dilek bu olabilirdi. Yaşanılan o duygu dolu anı durdurabilmek, daha çok bakmak, daha çok sarılmak, daha çok sevmek, daha çok sevilmek ve daha çok öpmek.

"Bu anı durduramayız ama yaşayabiliriz. O yüzden-" dedi Jimin ve sevgilisine doğru yaklaşıp omzunu işaret etti. "-gel bakalım."

Jungkook iki saniye içinde kafasını kutu bebeğinin boynuna gömdü. Son günlerdeki favori mekânı burasıydı. Daimi bir müşteri olmuştu çünkü bağımlılık yapıyordu.

"Siktir ya, tüm dengem alt üst oldu. Sanki az önce banyoda yüzüne boşalmamışım gibi."

Jimin'in aklına gelince kollarının erkek arkadaşının çıplak beline sararken "Şşş, bir şey yok, geçti hayatım, geçti hepsi." dedi sanki kabus gören bir çocuğu sakinleştiriyormuş gibi.

"İyiyim, çok iyiyim." Jungkook kendi kendisini sakinleştirmeye çalışırken bu şapşal haline gülümsedi ve belini okşamaya başladı.

Ah cidden şu anı durdurmak tek isteğiydi...

●●●●●


Sonunda kavuştayy💅🏻👄🌊💫🤍🏳️‍🌈🧿🌻🐣🍒💓






Continue Reading

You'll Also Like

90.4K 5.7K 34
Malfoy ve Black iki ezeli rakip ve birbirlerinden nefret eden iki küçük çocuktur. Black'in 4. Sınıfta Harry'nin yerine arayıcı olmasından sonra Malfo...
289K 18.9K 55
En fazla bir psikopatın kişisel asistaniyim daha ne olabilir ki?
12M 584K 87
18 yaşında genç bir kızın yolu çıkmaz bir sokakta hiç kesişmemesi gereken bir adamla kesişti. Adam hayata ve mavi renge küskündü. Genç kızla beraber...
25.7K 3.9K 35
vücuduna küçük dövmeler yaptırmayı seven felix ve yıllardır gittiği dövmecisi minho.