O gün Bükük Şehrin en ücra köşelerinde bile Orkun’un sözleri konuşuluyordu. Onun cesurca Adil Amir Hanesini aşağılaması, onlara köpek diye hitap etmesi ve milyonlar önünde Havlayan Köpekler Hanesi diye bir isim önerisinde bulunması birbirinden aşağılayıcı ve katlanılamaz davranışlardı.
Orkun’un davranışları birçok ailenin hoşuna gitmişti. Ne de olsa son zamanlarda Adil Amir Hanesi ciddi manada küçük haneler başta olmak üzere tüm şehri otoritesi altına almak, Dev Anten Eyaletinin hükümdarı olmak için çabalıyordu.
Ruhani Kılıç Hanesi ve 3 büyük hane de bu durumdan memnun görünüyordu. Sonuçta Adil Amir Hanesinin dişlerini göstermesi ve Bükük Şehri kontrolleri altına almak istemesi diğer 4 hanenin şehirdeki hakimiyetini derinden sarsan bir durumdu.
Adil Amir Hanesi bol miktarda kaynağa sahip olabilirdi ama henüz otoriter bir büyük güç olacak kadar gelişmediği için bu davranışları 4 büyük haneyi onlara karşı tavır almak zorunda bırakmıştı. Özellikle düşüşe geçen Ruhani Kılıç Hanesinin Liderinin bile oğlunun bu tavrı karşısında sessiz kalıp onu destekler nitelikte görünmesi Adil Amir Hanesine bir uyarı niteliğindeydi.
Dikkat et!
Haddini bil!
Yiyemeyeceğin lokmayı yutmak bir yana ona uzanmayı deneme!
##### ##### #####
“Lordum, Asude Kalp Çayınız hazır.”
Petek gülümseyerek elindeki çay fincanını masanın üzerine bıraktı.
“Asude Kalp Çayı mı? Bana daha etkili bir şey lazım.” Orkun göz ucuyla dumanı tüten çaya baktı. Yüzünde hiç memnun olmadığı belli eden ekşi bir ifade vardı.
“Daha etkili… Ruhsal Aydınlık Papatyası Çayı mı getireyim?” Petek şaşkınlıkla Orkun’a baktı ve kendi kendine mırıldandı. Normalde büyük bir zevkle getirilen Asude Kalp Çayını yudumlar, mutlu bir ifadeyle etrafı seyrederdi.
“Ruhsal Aydınlık Papatyası Çayı mı? Sen bende dalga mı geçiyorsun? Beni mutlu edebilecek kadar yeterli değil!” Orkun sert bir tavırla Petek’i azarladı.
“Lo…Lordum, ne istiyorsunuz?” Petek şaşkınlıktan kekeledi. Orkun’un ilk defa bu kadar sert davrandığını görmüştü.
“Ne mi istiyorum?”
Orkun’un yüzündeki soğuk ifade bir anda eridi ve yerini sinsi bir gülümseme aldı. Petek son anda uzaklaşmaya çalıştı ancak Orkun yanında duran kızı bir anda kavrayıp kendisine çekti.
“Bugün bayağı yoruldum ve yorgunluğumun dinmesini istiyorum. Bu yorgunluğu tek bir şekilde üzerimden atabilirim. Güzel ve seksi bir kız beni öperse yorgunluğumun geçeceğin inanıyorum.” Orkun dizlerinin üzerine oturttuğu Petek’in kulağına fısıldadı.
Petek için o an zaman dondu kaldı. Bakışları Orkun’un yüzüne kilitlendi ve vücudu garip bir duyguyla kaplandı.
Sonra bir anda başını öne uzattı, sert bir şekilde Orkun’un dudaklarını ısırdı ve hızla kucağından kaçtı.
Petek balkondan dışarı kaçarken Aycan, Orkun için atıştırmalık çerez getiriyordu. Onun kulaklarına kadar kızarmış bir halde yanından koştuğunu görünce şaşırdı. Kafası karışık bir halde balkona yürüdü ve elindeki çerez tabağını masaya koyarken şaşkınlıkla sordu.
“Lordum, Petek’e ne oldu?”
Yüzünde şaşkın bir ifade olan Orkun garip bir şekilde kıkırdarken Aycan’ın sorusunu duydu.
“Gerçekten merak ediyor musun?” Masum kıza gülümseyerek bakarken gizemli bir tonda konuştu. Aycan saf bir şekilde başını aşağı yukarı salladı.
“Emin misin?” Orkun yeniden sordu.
“Evet.” Aycan’ın merakı daha arttı ve başını şiddetle salladı.
Aycan ikinci kez başını salladığında bir anda kendini Orkun’un kucağında buldu. Henüz onun kucağına çekilmenin şokunu atlatamadan Orkun’un dudakları dudaklarını istila etmeye başladı.
‘Mııım. Bu vahşi kız kendisi istedi.’ Orkun zihinden sinsice ellerini ovuşturdu.
“Senn... sen!” Orkun sonunda öpmeyi bıraktığında Aycan şok olmuştu.
“Ben mi? Petek’e ne olduğunu merak etmiyor muydun? Anlaşılan tekrardan anlatmam gerek.” Orkun iç çekerek başını yana salladı. Henüz kucağından kalkmayı dahi akıl edemeyen kızın şişmeye başlamış dudaklarını bir kez daha istila etti.
Ancak bu sefer dersini almış olan Aycan hızla onun kavramasından kurtuldu ve geriye çekildi.
“Seni pislik! Seni… seni…” Aycan yanakları pembeleşip yüzü kızarırken kızgın görünüyordu. İşaret parmağı Orkun’u işaret ederken titriyordu.
“Yeniden anlatmamı ister misin?” Orkun şoktan kurtulmayı başaran kızgın güzelliğe gülümseyerek baktı.
Orkun’un sözlerini duyan Aycan daha da kızarırken hızla balkondan kaçtı. Şiddetli bir tacize uğrayacağından korkuyordu.
Balkondan ayrılan Aycan hala kızgındı ama şişmeye başlamış dudaklarını yalarken yüzünde garip bir ifade vardı. Odanın kapısına geldiğinde Petek ile yüz yüze geldi. Petek’in bakışları şişmeye başlayan dudaklarına indiğinde yüzünü kapatarak hızla odasına koştu.
O anda yerin yarılmasını istiyordu. Başka türlü saklanacak yer bulamayabilirdi.
Petek yaptığı hareket sonrası Lorddan özür dilemek istemişti. Ancak Aycan’ın o halini gördükten sonra bundan vazgeçti.
Dudaklarının şişmesini istemiyordu.
##### ##### #####
Gün ağarıp turnuvaya kalınan yerden devam edilmeye başlandığında tüm şehir Adil Amir Hanesi hakkındaki sözlerle çalkalanmaya devam ediyordu. Öyle ki Adil Amir Hanesi üyeleri bu dedikoduları ve söylentileri duymamak için pek ortalıkta görünmüyorlardı.
Arenaya gelindiğinde katılımcılar yenilenmiş rozetlerini almışlardı. Orkun’un rozetinde 10 numara yazıyordu ve 108 puanı vardı.
“Kızıl Mızrak Hanesinden Genç Efendi Emir ile Ruhani Kılıç Hanesinden Genç Efendi Orkun dövüşecek.”
Orkun hakemin sesini duyunca sakin adımlarla arenaya yürüdü. Önceki gün tüm ilgi üzerinde olduğu için ilk yarışan kişilerden biri olarak seçilmişti. Seyircilerin kalplerindeki heyecanı en başından aktif tutmak ve ortalığın kızışmasını sağlamak için bu planlanmış görünüyordu.
“Genç Efendi Orkun, sizden bana öncülük etmenizi rica ediyorum.”
Koyu kırmızı renkli hane elbisesi giymiş bir genç Orkun arenaya girdiğinde ona seslendi.
“He he he. Yetişimci dostum, ben o kadar yetenekli değilim. Ancak bana 5 saldırı yapmana izin vereceğim. Bana zarar verebildiğin sürece kendimi yenilmiş kabul edeceğim.”
Orkun’un sözleri tüm arenada yankılandı. Cesurdu! Rakibi bir zirve Ruh Lordu olmasına rağmen ona 5 hamle yapma fırsatı tanımak iyi bir karar olmayabilirdi.
Orkun’un önerisin duyan gencin gözleri parladı. Böyle bir fırsat yenileceğini bilmekten daha iyiydi. Sonuçta bu turu geçerse Krallar arasına girme fırsatı kazanmış olacaktı.
“Nihai Mızrak Vuruşu!”
Genç pozisyonun aldı ve yeteneğinin ismini haykırdıktan sonra mızrağını ileri itti.
Mızrakla beraber ilerleyen gencin aurası katlandı ve siyah mızrağın ucunda beyaz bir ışın birikmeye başladı.
Beyaz ışın birkaç saniye içinde minyatür bir mızrak görünümüne kavuştu ve birkaç metre ötedeki Orkun’a ilerledi.
“Güzel saldırı ama biraz zayıf.”
Orkun gülümsedi ve kılıcını yatay bir açıyla savurdu. Kılıçtan çıkan beyaz bir ışın mızrak figürüne çarptı. Mızrak figürünün gücü havası sönmüş balon gibi azaldı ve ortadan kayboldu.
“Kızıl Mızrağın Özü!” Genç pes etmedi ve başka bir yetenekle saldırdı.
Elindeki mızrak ritmik dalgalar halinde titreşti ve gencin vücudundan akan ruhsal enerji akışı mızrağın ritmik dalgalarıyla birleşti. Ritmik dalgalar biriken ruhsal enerjiyle birlikte kızıl bir tona bürünüp ezici bir baskı açığa çıkarmaya başladılar.
Göz açıp kapayıncaya kadar birkaç saniye geçti ve ritmik dalgalar mızrağın etrafından ayrıldı ve Orkun’a doğru ilerledi. Genişliği 2 metreyi aşan dalgalar ilerledikçe daralıp antik kızıl bir mızrak görünümüne kavuştular.
Antik kızıl mızrak gerçek gibi görünüyordu ve gencin yüzü bu yeteneği kullandıktan sonra solmuştu. Bu yeteneği kullanmak için bu kadar enerji harcamış olması onun yeteneğine güvendiğini gösteriyordu.
“Yeteneği kullanmakta ustalaşmış görünüyorsun ancak yetişimin zayıf. Hala yeterli değil.”
Orkun üzülerek başını yana salladı. Elindeki kılıç hızla ileri fırladı ve antik kızıl mızrak ile çarpıştı.
Kılıç ile çarpıştığında antik kızıl mızrağın ortası büküldü ve ona direnmeye çalıştı ancak bir an sonra patladı, kazanan kılıç olmuştu.
Genç saldırısının kılıç tarafından engellendiğini görünce bir an suskun kaldı. “Pes ediyorum.” Genç pes ederken tereddüt etmedi, bir saldırı daha yapacak enerjisi vardı ama o saldırısının boşa gideceğini anlamıştı.
Orkun bir mücadele daha kazanarak bir sonraki tur savaşmaya hak kazandı. Artık zorlu mücadeleler başlamak üzereydi.