bitch // l.h.

By ravenclawdahisi

137K 6.3K 1.7K

Duygularımı bana tekrar hissettirebilecek kadar özel bir çocuktu. More

prolog
bir
iki
üç
dört
beş
altı
sekiz
dokuz
on
on bir
on iki
on üç
on dört
on beş
on altı
on yedi
on sekiz
on dokuz
yirmi
yirmi bir
yirmi iki
final

yedi

6.2K 271 64
By ravenclawdahisi

Aradan geçen bir haftanın sonunda yaralarım daha iyi durumdaydı. En azından artık acımıyorlardı. Sadece birkaç tane yara izi kalmıştı.

Bir hafta boyunca Luke il hiç konuşmamıştık. Calum ise sık sık nerede olduğuma dair mesajlar atmış, buluşmak istediğini yazmıştı. Ona nerede olduğumu söyleyemeyeceğimi söylediğimde ise bir daha mesajlarıma cevap vermemişti. Telefonum çalmaya başladığında, yatağımda uzanıyor ve kitap okuyordum. Telefonu yavaşça havaya kaldırdım ve arayan kişiye baktım. Telefonun üstünde ki Calum yazısına baktım ve derin bir nefes alıp telefonu onayladım.

"Efendim?"

"Ne yapıyorsun Crystal?"

"Hiç, kitap okuyordum."

"Buluşmamız lazım."

"Çünkü?" dedim kitabın kapağını kapatıp bir müddet odamın duvarlarını izledikten sonra.

"Yönetim. Sevgili olduğumuzu söyledikten sonra, beraber resimlerimizin çıkması gerekiyormuş."

Bu olay en son olduğunda başıma gelen şey aklıma geldiğinde tüylerimin ürpermesi kaçınılmazdı. Bir müddet cevap vermedim. Bir daha böyle bir resmi görürse ne derdi? Başıma daha beteri gelebilir miydi?

"B-ben..Bilmiyorum." dedim yavaşça telefona doğru.

"Ne demek bilmiyorum?" sesi bu sefer biraz daha kızgın çıkmıştı ve ben ister istemez derin bir nefes çekmiştim içime. Gerçekten ne yapacağımı bilmiyordum.

"Tamam." Dedim en sonunda. "Tamam geleceğim."

"Seni kaçta nereden almamı istersin?"

Aceleyle reddettim. "Hayır hayır. Almana gerek yok. Ben gelirim."

"Bu da neden şimdi?"

"Nerede buluşacağız?" dedim söylediklerini duymazdan gelerek. Telefondan birkaç saniye ses gelmemişti.

"Sahilde buluşalım. Kuzey tarafında. Oradan herhangi bir kafeye geçeriz."

"Tamam." Diye mırıldandım ve ardından telefon kapandı. Ani cevap verişime kızdığını düşünerek ofladım ve kafamı yastığıma soktum. Gerçekten kendimi bir bok bataklığının içine sokmuştum ve nasıl çıkacağım konusunda da en ufak bir fikrim yoktu. Hızlı hareketlerle yatağımdan kalktıktan sonra üstüme bir kot pantolon ve bir bluz geçirdim. Telefonumu cebime tıktıktan sonra, Sky'ın odasına geip kot ceketlerinden bir tanesini aldım ve Bryan'a görünmemek için ses çıkarmamaya çalışarak sessiz adımlarla evin dış kapısına ulaştım.

Kasadan birkaç dolar para alıp cebime sıkıştırdıktan sonra hızla kapıyı açtım ve sıvıştım. Yavaş adımlarla yürüyordum ve büyük ihtimalle Calum'ın bana söylediği saatte orada olamayacaktım.

Ayrıca bir de büyük ihtimalle neden böyle esrarengiz davrandığımı öğrenmek için bana baskı yapacaktı ve söylemediğimde ise trip yemek zorunda kalacaktım. Yanaklarımı şişirdikten sonra yürümeye devam ettim. Bu işin nasıl sonuçlanacağını gerçekten kestiremiyordum, Luke sadece bir arkadaşım da diyebilirdi. Nedendi bu kadar tantana? Annesine sunduğu bahane zaten son derece inandırıcıydı. Luke, onların gözünde melekten farksızdı büyük ihtimalle. Ayrıca Luke'un bu iş için beni neden seçtiğini de hala anlamıyordum. Onun sevgilisi olmayı isteyecek -rol bile olsa- o kadar çok kız vardı ki, neden bendim? Ki bana hakaretler ediyor, o istediği zaman altına giriyorum diye lafta atıyordu. Ama nedensizce beni ailesine tanıtmak için tutmuştu.

Sahile varıp kuzey tarafına doğru yürümeye başladığımda buluşmaya daha yirmi dakika vardı. Yavaş adımlarla buluşacağımız yere geldikten sonra kendimi bir banka attım ve derin bir nefes çektim içime. Denizin rahatlatıcı kokusu akciğerlerime dolarken, aynı zamanda çok tanıdık bir parfüm kokusu daha ciğerlerime akın etmişti. Arkamı döndüğümde Calum, gülümseyerek bana bakıyordu. Birkaç saniye sonra yanıma oturduktan sonra, kolunu direk omzuma attı ve beni kendine çekip, bedenine yasladı.

"Saat dört yönünde, arkada paparazziler var. Sevgiliymişiz gibi." Dedi sessizce, hatta neredeyse ağzını oynatarak. Dediğinde uyarak, kafamı yavaşça omzuna koydum ve daha rahat bir pozisyon almak için kıpırdandım.

"Sence bizimle konuşmaya gelirler mi?"

"Biz burada otururken değil. Ne zaman buradan kalktık, üzerimize koşacak bir paparazzi ordusuna hazır ol."

"Aman ne şahane. Bizi bu işe bulaştırdığı için Luke Hemmings'i öldürebilirim." Diye mırıldandım. Gerçekten hoşnut değildim.

"Neden bu kadar rahatsızsın?"

"Biriyle sevgili rolünü yapmanın neresi hoş Calum?" dedim söylediği şeyi es geçerek.

"Eh çok mükemmel sayılmaz evet." Dedi sonunda burnunu buruşturarak. Surat ifadesine gülümsediğimde, o da bana dönmüştü. Yüzünde ki ifade gülümsemeye dönüşürken, dudaklarımızın arasında birkaç santim vardı. Ama daha kimseyle öpüşmemiş biri olarak, ilk öpücüğümü sahte sevgilime vermeyecektim.

"Büyük ihtimalle," dedi nefesini dudaklarıma üfleyerek. Acaba ilk öpücüğümü sahte sevgilime kaptırma olayını tekrar mı düşünseydim? "Şu anda bizim öpüşmemizi bekliyorlar."

Ağzımı açıp bir şey diyemiyordum. İkilem arasında kalmıştım. Şu anda dudakları bana son derece çekici gelirken, kendi düşüncelerimi anlık bir hormon dalgası yüzünden alt etmeli miydim?

Ağzımı açıp reddecekken ne olduğunu anlamadığım bir hızda dudaklarını dudaklarımın üzerinde hissetmiştim. Dudaklarıma değen dudakları, elektrik çarpmış etkisi yaratırken, inlememek için kendimi zor tutmuştum. Kaç erkekle sevişmiştim bir bilgim yoktu. Ama bir öpücük benim için çok şey demekti. Öpücüğün sevişmekten daha duygu dolu olduğunu düşünürdüm. O yüzden belki de bunca yıldır beni öpmeye çalışan her erkeği bırakıp, eve geri dönmüştüm. Ancak şu anda dudakları dudaklarımın üzerinde hareket ederken ne düşüneceğimi bilmiyordum. Bomboştum.

Bir eli çenemi tutup kafamı sabitledikten sonra diğeri saçlarıma gitti ve okşadı. Ellerimi yavaşça yukarı çıkartıp yüzünde oyalandıktan sonra saçlarını buldum. Onları okşarken, dudaklarımı ısırması ile ağzımdan ister istemez bir inilti kaçmıştı. Hemen ardından ondan ayrıldım ve ne zaman kapadığımdan emin olamadığım gözlerimi açıp gözlerine baktım. Koyulaşmış ve istek dolu bakıyordu.

"Sanırım istediklerini verdik. Ellerinde binlerce fotoğraf olduğuna eminim." Diye mırıldandı gözlerini dudaklarım ve gözlerim arasında gezdirirken.

"Evet, evet kesinlikle." Diye mırıldandım. Sesim çok güçsüz çıkmıştı. Boğazımı temizleyip kendime gelmeyi denedim. Daha demin ilk öpücüğümü yok yere harcadığım düşünceleri beynimi istila etti. Ardından nedensizce "Bu benim ilk öpücüğümdü." Diye ekledim.

Calum, hayretle benden uzaklaşıp bana baktı ve kaşlarını kaldırdı. "Dalga mı geçiyorsun?"

"Çok ciddiyim."

Suratında büyük bir gülümseme oluştu. "Bu hoşuma gitti." Cevap vermek yerine sadece gülümsedim. O ise beni biraz daha kendine çekmiş ve gülümseyen suratı ile denizi izlemeye devam etmişti.

Bir müddet daha sessizce orada oturmuştuk. Arada birkaç flaş sesi duyuyor ama tepki vermiyordum. Sonunda Calum hareketlenip banktan kalktıktan sonra bana elini uzattı ve beni kalkmam için çekiştirdi. Ayağa kalkıp yürümeye başladığımda, hızla ellerimizi kenetlemiş ve bana dönüp göz kırpmıştı. Ona sadece gülümsemekle yetinmiş ve rüzgar yüzünden gözüme giren saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırmıştım.

"Geliyorlar." Diye mırıldandı Calum. Ardından ise önümüzün bir magazin ordusu ile kesilmesi bir oldu. Ani duruşum yüzünden neredeyse düşüyordum. Calum, elini belime koyup düşmemi engelledi. Bir müddet resimlerimizin çekilmesine izin verdik. En sonunda elin mikrofon olan bir kadın ileri çıktı ve bize gülümsedi.

"Ne zamandır birliktesiniz?"

"1 ay." Dedi Calum. "Belki."

"Nasıl tanıştınız?"

"Arkadaşlar, bunu zaten anlatmıştım. Değil mi?"

Magazincilerden ses gelmediğinde, Calum gitmek için hamle yapmış ama tekrar önümüz kesilmişti.

"Peki daha önceden tanıştığınız doğru mu?"

"Hayır söylediğim gibi, Luke aracılığı ile tanıştık."

"Yani daha önce sevgili olup ayrılma gibi bir durum olmadı?"

"Bunu nereden çıkarıyorsunuz?" dedi Calum kaşlarını kaldırıp şaşkınlıkla karşısında ki insanlara bakarken. Bu sefer elinde mikrofon tutan kadın bana dönmüş ve gülümsemişti.

"Bethany." Birkaç saniye üzerime alınmasam da sonunda kendime gelebilmiş ve "Efendim?" diye sorabilmiştim. Magazincilerle ilk konuşmam da çatlayan sesim beni bozguna uğratırken, kendimi resmen Calum'ın gövdesine yapıştırmış ve tüm yükümü ona bırakmıştım. Belimde ki eli bana son derece yardımcı oluyordu.

"Bir twitter adresin var mı?"

"Şey, evet." Diye mırıldandım. Ardından ise twitter adresimin sorulması üzerine, Luke'un onlarda kalırken açmış olduğu twitter adresini söyledim. Kadın teşekkür edip birkaç şey daha zırvalamıştı. Calum ise onları bu sefer görmezden gelmiş ve bizi o hengameden çıkarmıştı. Hızlı adımlarla arabasına ulaştıktan sonra kendimi ön koltuğa attım ve derin bir nefes aldım. Delirmek üzereydim. Dikkat çekmemek için özellikle etrafımda uyaran insanlar varken, dikkat çekmek için özellikle çabalıyor gibiydim. Kesinlikle bu işten nasıl kurtulacağımı bilmiyordum. Annemler benim hala yaşıyor olduğumu öğrenirse, nasıl tepki verirlerdi bilmiyordum. Buraya geleceklerinden adım gibi emindim ve bunun olmaması lazımdı.

"İyiydin." Diye mırıldandı Calum arabayı çalıştırdıktan sonra.

"Tabii, tabii. Ne demezsin!" dedim kafamı koltuğa yasladıktan sonra. Ciğerlerime derin nefesler çekerken sakinleşmeye çalışıyordum. Telefonumun ötmesi ile kapadığım gözlerimi açtım ve telefonumu arka cebimden çıkardım. Sky'dan bir tane görüntü gelmişti.

Telefonun kilit ekranını girip mesajlara ulaştıktan sonra, Sky'ın attığı resme tıkladım ve resme baktım. Resimde ben ve Calum vardık. Neredeyse öpüşeceğimiz an çekilmişti ve ikimizin de suratında bir tebessüm vardı. Gözlerimiz kenetlenmişti ve bir eli çenemdeydi. Yutkunduktan sonra bakmaya devam ettim. Bir aralar, Bryan beni ilk kaçırdığı zaman, internetten sevgili resimleri bulup, ne kadar aşk dolu olduklarını görerek kendime acı çektirirdim. Asla böyle bir ilişkiye sahip olamayacağımı düşünür ve kendimi yerdim. Şu anda önümde duran resim ne kadar sahte olursa olsun son derece gerçekçi duruyordu ve o zamanlarda olsaydık, bu resmi çok kıskanacağımı biliyordum. Çünkü resim, sahte görünmüyordu. Birbirini gerçekten seven iki genç, orada aşklarını yaşıyorlardı.

"İyi misin?"

Calum'ın sesi ile telefondan kafamı kaldırdıktan sonra boğazımı temizledim.

"Evet." Diye mırıldandım. Ardından telefonum tekrar öttü.

Sky: Her yerdesiniz. İkiniz. Bu resim ve bir tane de öpüşürken ki olan resminiz. Tanrım, Bryan görmemeli!

Derin bir nefes alıp kendime gelmeye çalıştım. Resimlerin dağılacağını zaten biliyordum. Şaşırmamıştım. Ama bu sefer Bryan'ın tepkisi ne olurdu kestiremiyordum.

"Ne geldi?"

Calum'ın sorusu üzerine, Sky'ın bana atmış olduğu resmi açtım ve yavaşça ona gösterdim. Gözlerini saniyelik olarak yoldan ayırıp telefona baktıktan sonra, suratına bir gülümseme yerleştirdi.

"Çok hoş bir resim olmuş."

"Benim de hoşuma gitti." Dedim yalan söyleme ihtiyacı hissetmeden.

"Nereden buldun?" diye sordu.

"Arkadaşım attı. Ama çoğu sitede zaten biz varmış."

"Amacımıza ulaşmışız o zaman."

"Sanırım." Dedim ve gülümsedim. O da bana aynı şekilde gülümsedi.

"Nereye gideceğiz?"

Bu sefer de evin adresini vermeyip kaçmaya çalışmam çok ilgi çekerdi ve bu yüzden bir şekilde onu başımdan savmam gerekiyordu. Aceleyle bir şeyler kafamda kurduktan sonra "Beni alışveriş merkezinin orada bırak. Meydanda ki. Alacak birkaç şey vardı."

"İstersen eşlik edebilirim?"

"Yok, hayır, teşekkürler." Dedim gülümseyerek.

Birkaç dakika sonra araba alışveriş merkezinin önünde durmuştu. Yavaşça arabanın kapısını açtım ve arabadan indim.

"Görüşürüz Calum."

"Görüşürüz Crystal."

Ardından ise kapıyı kapadım ve hızla alışveriş merkezinden içeri girdim. İçeri girdiğimde giden arabanın arkasından biraz baktım, ardından ise yavaşça tekrar dışarı çıktım ve bir taksi çevirip kendii taksinin içine attım. Birkaç dakikalık yolculuğun ardından, tekrar evde olmak, iyi gibi hissettirmişti.

*

"Bu gece çıkmak zorunda olmadığını biliyorsun, değil mi?" dedi Sky. Giyinmişti ve benim hazırlanmamı bekliyordu. Daha doğrusu ben hazırlanırken ısrarla beni vazgeçirmeye çalışıyordu. "Hala yaraların tam olarak iyileşmiş sayılmaz."

"Neredeyse iki haftadır çıkmıyorum ve Bryan artık bana çok sert bakmaya başladı. Açıkçası korkuyorum. Ayrıca büyük ihtimalle internete düşen resimleri de gördü ve onun yalan olduğunu ona söyleyemem."

"Neden söyleyemiyorsun ki? Seninle ilgisi yok, bunu batıran Luke'tu."

"Sence bunu Bryan'a söylersem, Luke beni yaşatır mı? Bryan, bunu bize karşı kullanmaktan kaçınmayacaktır."

"Haklısın." Dedi sessizce ve beni izlemeye devam etti. Sırtımda ki bir kemer izi hala kendini belli ediyordu ama onun için yapabileceğim bir şey yoktu. Ömrümün sonuna kadar bu evde pinekleyemezdim. Eninde sonunda ya Bryan beni evden atar, evsiz kalırdım ya da tekrar dayak yerdim. İki seçenekte şu an benim için son derece berbattı.

"Hadi gidelim." Diye mırıldandı Sky hazır olduğumu gördüğünde. Onu onaylayarak küçük çantanın içine telefonumu ve bir sigara paketini koyup hızla merdivenlerden onun peşinden indim. Kapıdan tam çıkacakken, Bryan'ın arkadan Sky'a seslenen sesi üzerine durmak zorunda kalmıştık.

"BMW'yi alın. Hava soğuk. Favori kızlarımın üşütmesini istemem. Diğer araba da ısıtıcı olmadığını biliyorsunuz." Dedi ve ardından elime doğru anahtarı fırlattı. Sadece yutkunmakla ve kafamı sallamakla yetindim. Ardından ise kendimi evden dışarı attım. Bir anda tekrar favori kızı mevkisine yükselmemde ve bana iyi davranmasın da bir bokluk olduğunun farkındaydım. Ama bunun kokusunun ne zaman çıkacağından ise en ufak bir fikrim yoktu.

"Seni nereye bırakmamı istersin?" dedi Sky arabaya binerken. Yolcu koltuğuna oturduktan sonra Bryan'ın dediği gibi yaptım ve ısıtıcıyı açtım.

"Merkezde ki alışveriş merkezinin oraya. Dolu oluyor."

"Tamamdır. Bende birkaç sokak aşağı da olurum."

"Eğer biriyle gidersen, haber ver Sky. Seni beklemeyeyim."

"Tamamdır."

Arabadan indikten sonra, hızla Sky'ın gidişini izledim. Bu hava da ısınmamı sağlayan tek şey sigara olduğu için yanıma aldığım sigara paketinden bir sigara çıkardım ve yaktıktan hemen sonra kafamı kaldırdım. Birkaç araba buraya doğru gelirken kaldırımın ucuna doğru yürüdüm ve gülümsedim. Her ne kadar farlardan ötürü arabanın içini göremesem de onların beni görebildiğinden emindim. Birkaç dakika sonra önümde duran arabaya doğru yürüdüm. Açılan camdan kafamı uzattığımda, gülümsemem suratımda donmuştu.

Aynı şaşkınlıkla bana bakan Calum Hood ise, son derece tuhaf bakıyordu.

"Siktir." Diye mırıldandım ve bir iki adım geri attım. Ama kaldırımdan aşağıya indiğim için, geri adım atmamla kaldırımın yüksekliğine takılmış ve kendimi yerde bulmuştum. Bana asır gibi gelen birkaç saniyenin ardından şoför koltuğunun kapısı açılmış ve Calum yanıma doğru yürümeye başlamıştı.

Ağzımdan alıp verdiğim derin nefesler havaya karışırken, ağlamamak için kendimi sıkıyordum. Bana o grupta bir pislikmişim gibi davranmayan tek kişi Calum Hood'tu. Artık onun da nefretini kazandığıma göre, bu olay iyice benim aleyhime dönmeye başlamıştı. Michael Clifford beni Luke Hemmings ile aynı otel odasında bastığından beri zaten son derece soğuk ve mesafeli davranıyordu. Ashton Irwin ise zaten hepimizden daha olgundu ve pek benimle ilgilendiğini söylemeyecektim. Ama Calum, onların aksine bana yakındı. Şimdi, onun yakınlığını da kaybedecektim. Gözlerim dolarken, elim çantama gitti. Onu hızla aldıktan sonra, ayağa kalkmak için yerden destek aldım. Kolumda hissettiğim bir el üzerine, kalkmam daha da kolaylaşırken, şansıma sövmekten başka çarem yoktu. Koskoca şehirde, başka bir sürü yer varken, burada onunla karşılaşmak nasıl bir şeydi?

Beni fırlatırcasına arabanın içine attıktan sonra, hızlı adımlarla şoför koltuğuna geçti ve hiç konuşmadan arabayı sürmeye başladı. Ağzımı açmaya korkuyordum. Derin nefeslerimin sesi duyulurken, aynı zamanda da üşümeye başlamıştım. Calum'ın üzeri kalın olduğu için kaloriferi açma ihtiyacı hissetmiyordu ama üzerime bir parça elbiseden başka bir şey yoktu. Tabii buna da elbise diyebilmek için birkaç bin şahide ihtiyacım vardı. Daha çok kumaş parçasına benziyordu.

Calum sanki düşüncelerimi okumuş gibi hızla kaloriferi açıp en yüksek sıcaklığa getirdikten sonra derin bir nefes aldı. Gözlerini sanki bana çevirmemek için özel bir savaş veriyor gibiydi. Sonunda ani bir frenle, bir evin önünde durduğumuzda, arabanın torpido gözünden destek almam gerekmişti.

"İn." Dedi sadece arabadan inerken. Söylediklerine ayak uydurup kapımı açtım ve kendimi arabadan dışarı attım. Arabanın hemen ısınan havasına göre dışarısı çok soğuktu ve bu gerçekten hoş değildi.

Calum, elinde ki anahtarı sallayarak eve gitti ve hızla kapıyı açtıktan sonra içeri girmem için ardına kadar kapıyı açtı. Çekinik adımlarla içeriye girdikten sonra derin bir nefes çektim içime. Rahatlamam gerekiyordu. Sakin olmalıydım. Telefonumu elime alıp olayı kısaca Sky'a özet geçtikten sonra bu gece beni beklememesini söyledim.

Calum'ın peşinden gittiği yere gittim ve salona girdim. Ortada ki masaya bir tekme atıp devirdikten sonra hızla bana döndü.

"Artık bana bir şeyler anlatma zamanı geldi bence." Dedi ellerini beline yerleştirip. Elimde ki çantayı koltuğun üstüne bıraktıktan sonra dudağımı ısırdım ve ağlamamak için kendimi sıkmaya devam ettim.

Yalan söylemenin anlamı yoktu. Calum'a Luke ile nerede tanıştığımızı, nasıl tanıştığımızı, neden bu oyuna ihtiyaç duyduğumuzu ardından ise Bryan'dan yediğim dayağı anlattım. Beni hiç tepki vermeden dinlemiş, en ufak bir mimik bile göstermemişti. Kaşları çatılıydı, bacaklarını açmış bir şekilde koltukta oturuyordu ve dirseklerini dizlerine dayamış, ellerini birleştirmişti. Önünde ki duvara bakıyor, bana bir kere bile olsun bakmıyordu.

"Bu kadar.." diye fısıldadım hikayenin sonuna geldiğimde. Konuşabildiğim için şükrediyordum. Çünkü Calum'ı gördüğüm andan beri, konuşamayacak duruma gelmiştim. İçten içe kendimi yemiştim.

Sonunda bana döndüğünde, gözlerinde ki beklediğim tiksintiyi göremedim. Daha çok şaşkın ve meraklı bir şekilde bakıyordu suratıma.

"Peki," diye mırıldandı sonunda. Sesinin çatlaması üzerine boğazını temizledi ve bana döndü. "Neden bunu yapıyorsun?"

Anlatmalı mıydım? Bu grupta, benden nefret edecek birine daha tahammül edemezdim. En azından tek bir kişiye ihtiyacım vardı. Gözlerimi ondan kaçırdım.

"Bir gece, çok sevdiğim bir sevgilimden ayrılmıştım. Sana bu gün ilk öpücüğüm olduğunu söylemiştim, hatırlıyorsundur. Sevgilimin adı Finnegan'dı. Ne zaman öpmeye çalışırsa reddederdim çünkü gerçek aşkım olduğunu düşünmüyordum. Benim için ilk öpücük önemli olmalıydı. Aynı zaman da sekste öyle. Her neyse, benden ayrılma nedeni onunla birlikte olmamam, öpmememdi. Beni aldatmıştı ve bunu öğrendiğimde, ondan ayrılmıştım.

Açıkçası pek umurunda olmamıştı ama benim için önemliydi. Öpmesem, sevişmesem bile seviyordum. Çok seviyordum. O gece ilk kez yalnız başıma bir bara gittim. Sadece içtim. Saatlerce içtim. En sonunda da giderken, ara sokakta Bryan'la karşılaştım."

Bir eli elimi bulup sıktı. Ardından ise beni kendine çekti ve sarıldı.

"Bıçak çekti. Bakire olup olmadığımı sordu. Bakireysem bunu zevkle bozabileceğinden bahsetti. Beni yanında çalıştırmak istediğini söyledi. Her şeye rağmen ona karşı geldim. Bakire olmadığımı söyledim ama bakireydim. Ondan kaçamayacağımı fark ettiğimde teslim olmuştum. Sadece altına yatmamak için bakire olmadığımı söyledim. Bir şekilde kaçabileceğimi, kurtulabileceğimi düşünüyordum.

Ama işler düşündüğüm gibi gitmedi. Amacım beni gece için hazırlayıp dışarı çıkardıklarında kaçmaktı ama sadece kaçamamam için bana uyuşturucu vermişlerdi. Belirli bir zamana kadar uyuşturucu bağımlısıydım. Ardından ise Bryan, ondan kaçmayacağımı anladığında, beni hastaneye götürmüş ve kızı gibi tanıtmıştı. Sonra ise tedaviler başlamış ve kurtulmuştum."

Kollarının daha sıkı sardığını hissedebiliyordum. Gözümden düşen her bir damla üzerinde ki tişörtü ıslatıyordu. Bunu kimseye anlatmamıştım. Bir tek Sky biliyordu ve uzun bir zamandan sonra, bunu bir başkasına anlatmak iyi bir his değildi.

"Eve geri döndüğümüzde, Bryan tehditler savurdu. Bir erkekle aşk yaşarsam döveceğini hatta öldüreceğini söyledi. Erkeklere telefon numarasını vermemeye dair kesin kurallar koydu. Tedaviden sonra birkaç kere daha kaçmayı denedim. Her seferinde dayak yedim ve bir hafta boyunca aç bırakıldım. Günde bir şişe su veriyordu.

Her kaçmaya çalışmam da başıma aynı şeylerin gelmesi üzerine kaçmaya çalışmayı bıraktım. Umudumu kesmiştim. Her şekilde yakalıyordu. Korkulan bir adam ve birçok tanıdığı var. Ondan kaçarsam bir başkası yakalıyor ve beni ona geri götürüyordu. Ailem televizyon programlarına çıkmış ve bir sürü ilan vermişti. Bunun üzerine Bryan saç rengimi değiştirmek konusunda tehdit etmeye başladı. En azından biraz değişiklik olacağını düşünüyordu. Onun zoruyla saçlarımı boyattım ve kestirdim. En sonunda ortalık dindiğinde yaklaşık bir iki yıl geçtiğinde, gündüzleri dışarı çıkmama izin verdi. Artık kaçmaya da çalışmıyordum çünkü zaten kaçamıyordum.

Ayrıca o evde onunla birlikte olmamış tek kız benim ve bu biraz onu bozuyor. Onunla birlikte olmadan o evden gitmeme asla izin vermeyeceğini biliyorum."

"B-ben.." dedi ve sustu. "Hiç bilmiyordum. Aklıma bile gelmemişti."

"Kimin gelebilir ki?" dedim dudağımı ısırıp. Beni kendinden ayırdıktan sonra yavaşça çenemden tuttu ve gözlerimizin birleşmesini sağladı. Yanağımdan süzülen bir damlayı sildikten sonra gülümsemeye çalıştı.

"Luke biliyor mu?"

"Hayır ve anlatmanı istemiyorum. Kimsenin bu hikayeyi bilmesine gerek yok."

"Ama anlatırsak sana daha iyi davranacağından eminim."

"Bana kimsenin acıdığı için iyi davranmasına ihtiyacım yok. Kötü davranmasını tercih ederim. Lütfen Calum." Diye mırıldandım.

"Pekala.." diye mırıldandıktan sonra gözlerini üzerimde gezdirdi. "Sana bir şeyler vereyim de uyuyalım şimdi. Hadi." Dedikten sonra elimden tuttu ve beni kaldırdı. Çekiştirerek odasına götürdükten sonra bir eşofman altı ve bir tane tişört verdi. İkisi de son derece bol olsa da rahatlardı. Yatağa yayılıp beni de yanına çektikten sonra saçlarımı okşamaya başlamıştı.

Saçlarımın üstüne bir öpücük kondurduktan sonra "İyi uykular, Crystal." Diye fısıldadı.

Gözlerimi kapatıp kendimi iyice onun göğsüne sokarken aynı şeilde "İyi uykular, Calum." Diye fısıldayarak cevap verdim.



Arkadaşlar hep öyle duygulu şeyleri yazarken iğrenç yazmışımdır. Beğenmezseniz gerçekten doğal çünkü en ufak bir duyguyu yansıtamadığımı ve olayları birazcık -valla çok az- karman çorman ettiğimi düşünüyorum. Aklınızda kalan, merak ettiğiniz şeyleri sorabilirsiniz.

Crystal'ın geçmişini anlattığı kısım dışında gerçekten hoşuma giden bir bölüm oldu.

Umarım sizde aynı şekilde düşünüyorsunuzdur. Öptüm hepinizi. ♥

Continue Reading

You'll Also Like

126K 2.4K 50
Bir ev; 8 kişi, 1 bebek... Hayran Kurgu #978 -15.09.2017- Hayran Kurgu #621 -01.10.2017-
242K 26.1K 21
Tek başına bebeğiyle Seule taşınan omega jeon jungkook ve komşusu safkan alfa kim taehyung . Omegaverse! SafkanAlfatae! Omegakook! Text&Düzyazı!
38.9K 3.1K 27
"Cennetten sevdiği erkek uğruna saçlarından sürüklenerek cehenneme atılan bir kadının hikayesine çağırıyorum seni." dedi doktor Erol bey....... ...