Köstekli Saatin Sırrı

By Naneliseker4

5.9K 2.2K 1.5K

Zaman yolculuğu bu güne kadar hep insanların ilgisini çekmiştir ancak zamanda yolculuk yapmak söz konusu dahi... More

Birinci Bölüm
İkinci Bölüm
Üçüncü bölüm
Dördüncü Bölüm
Beşinci Bölüm
Altıncı Bölüm
Yedinci Bölüm
Sekizinci Bölüm
Dokuzuncu Bölüm
Onuncu Bölüm
On Birinci Bölüm
On İkinci Bölüm
On Üçüncü Bölüm
On Dördüncü Bölüm
On Beşinci bölüm
On Altıncı Bölüm
On Yedinci Bölüm
On Sekizinci Bölüm
On Dokuzuncu Bölüm
Yirminci Bölüm
Yirmi Birinci Bölüm
Yirmi İkinci Bölüm
Yirmi Üçüncü Bölüm
Yirmi Dördüncü Bölüm
Yirmi Beşinci Bölüm
Yirmi Altıncı Bölüm
Yirmi Yedinci Bölüm.
Yirmi Sekizinci Bölüm
Yirmi Dokuzuncu Bölüm
Otuzuncu Bölüm
Otuz Birinci Bölüm
Otuz İkinci Bölüm
Otuz Üçüncü Bölüm
Otuz Dördüncü Bölüm
Otuz Beşinci Bölüm
Otuz Altıncı Bölüm
Otuz Yedinci Bölüm
Otuz Sekizinci Bölüm
Otuz Dokuzuncu Bölüm
FİNAL
Çiçek Rüzgarı
Çiçek Rüzgarı 2
Çiçek Rüzgarı 3
Kayıp Parçalar

Özel Bölüm

76 29 28
By Naneliseker4

KARACA

Akşam yemeği boyunca kimse konuşmamıştı. Yemekten sonra da herkes çadırlarına gitmişti.

Her şeyin farkına vardığımda her şey için çok geçti. Olcay belki de çoktan Mu'ya dönmüştü. Koşa koşa ormana gittiğimde hayal bile edemeğeceğim kadar değişik bir şey gördüm. Gök yerle birleşmişti. Olcay ise tek başınaydı. Yetişememiştim. Gitmişti. Dönmeyi seçmişti. Belki de olması gereken bu diye düşünürken. Agartha üstadı, Ulu Bilge ile beraber yanımda belirdi.

"Sen de ait olduğun yere gitmelisin çocuğum."

"Anlamadım?"

"Her şeyi baştan anlatmak gerekirse sen buraya ait değilsin Karaca. Seni bıraya daha bebekken ben getirdim."

"Sen kimsin?"

"Olcay'ın demesiyle Agartha üstadıyım. Gerçekte ise beni tanıyotsun. Kırk yıl önceki halimi tanıyorsun demek daha doğru olur...Ben Fatih'im."

"Ama sen gençtin.Bu..Bu nasıl mümkün?"

"Babamla beraber dünyayı yerinden oynatacak bir makine icat ettik. Bu makina sayesinde zamanlar arasında yolculuk yapabilecektik ancak hesaba katmadığımız şeyler oldu. Bunları düzeltmek için seni buraya getirdim ve şimdi ait olduğun yere, ailenin yanına 2003 yılının aralık ayına doğduğun güne dönmelisin."

***

"Bir sorun mu var Olcay? Daldın. "

"Yok birşey Aylacığım sadece... Çok önemli birşeyi unutmuş gibiyim. Asla unutmamam gereken bir şeyi..."

"Olcay yoksa İngilizce ödevini mi unuttun eğer unuttuysan bittik biz. Büyün sınıf senden alıyordu."

"Ödevi unutmadım Erkan merak etme... Sanki hafızamda boşluk var gibi."

"Son zamanlarda kendini derslere çok fazla verdin belki biraz dinlenmelisin Olcay. Zaten mezuniyet etkinliğini düzenliyorsun bir de basket takımı var kendine fazla yükleniyorsun."

"Tamam Sevgi Anne tamam."

"Olcay belki de karnen yüzünden moralin bozuktur. Sende de ne gurur varsa bir beş puan daha isteseydin alıyordun belgeyi."

Matematik dersinden halmıştı hem de 49,98'le. Gurur yapıp hocadan puan istememişti.

"Oliiiiiii!!!!!"

"Dur boynumu kıracaksın deli."

"Ya hepinizi çok özledim tatil geçmek bilmedi."

"Bana da yetmedi. Her gün Sevgi'nin şu suratını görme düşüncesi bile tüylerimi diken diken ediyor. Ozan da gitti zaten. "

"Bak alırım seni ayağımın altına o zaman görürsün tüylerinin ürpermesini Erkan. "

"Bakın daha ilk günden tehdit ediyor."

"Sevgi, Erkan tamam sonra halledersiniz sorununuzu hadi sınıfa çıkalım."

İlk iki dersleri boş geçmişti sıradaki dersleri edebiyattı. Olcay'ın en sevdiği öğretmen aynı zamanda sınıf öğretmenleri Akif Hoca giriyordu bu derse. Akif Hoca Olcay için edebiyat öğretmeninden çok hayat öğretmeniydi.

"Günaydın gençler. Yeni döneme başladık bir yılı yarıladık artık kötü şeyleri geçmişte bırakıp ileriye bakma vakti. Bugün aranıza yeni bir arkadaşınız katıldı. İçeri gir."

"Merhaba ben Yiğit Ali Karaca. Umarım iyi anlaşırız."

"Yiğit Olcay'ın yanına oturabilirsin."

"Ama hocam ben varım ya orada."

"Şuan Erkan'ın yanındasın Şevval bir dönemi arkadaşının yanında oturarak geçirmek zor olmasa gerek."

Yiğit yanına otururken Olcay düşüncelere dalmıştı. Bu yüz çok tanıdık geliyordu sanki daha önce bir yerlerde görmüş gibiydi. Kısacık siyah saçları ve keskin siyahımsı gözler bakmayı sevdiği bir şeyi andırıyordu.

Yiğit için ise hava hoştu. Yanındaki kızın kendisini dikkatle incelemesi rahatsız edici olsada Olcay'ın kahve gözlerindeki siyah hareleri içini bir tuhaf yapmıştı.

"Bir sorun mu var?"

"Efendim?"

"Diyorumki bir sorun mu var? Gözlerin yüzümde delik açtı da."

"Haa yok. Sadece yüzün çok tanıdık geldi. Daha önce hiç İzmir de ya da Mersin de yaşadın mı?"

"Hayır. Ben yurt dışından geliyorum. Moğalistan'dan. Yani daha önce Moğalistan'a gelmediysen beni görmüş olman imkansız."

Olcay tam cevap vereceği sırada öğretmenlerinin sesini yükseltmesiyle tahtaya baktı.

"Evet arkdaşlar hanginiz küçürek hikaye örneği verebilir?... Olcay."

"Küçük çocuk umursamaz bir tavırla gökyüzünü seyrediyor-
du.
Kör olduğunu hatırlamadan önce."

"Başka?... Yiğit. "

"Imm. Zaman yolculuğu yapmak imkansızdır çünkü evrenin yasalarına aykırı.
Zoru başarırız, imkansız zaman alır."

"Bu şimdi hikaye miydi?"

"Küçürek hikaye. Sonunda çığlık etkisi bıraktı."

"Zaman yolculuğu... Belki bir gün gerçekten de bilimkurgu olmaktan çıkar. Bu arada kendimi tam tanıtayım. Olcay ben. Olcay Yılmaz. Tanıştığımıza sevinip sevinmeyeceğimi zaman gösterecek. Her şeyin ilacı olan zaman... Hocam!"

"Efendim Olcay?"

"Zaman Şairi, Ahmet Hamdi Tanpınar'dı değil mi?"

"Evet. Tanpınar."

"Orhan Veli Kanık poetikasını Kitabe-i Seng-i Mezar adlı eserinde belirtmişti öyle değil mi?"

"Evet. Bu edebiyat aşkın nereden geldi bugün senin?"

"Aşk olsun canım hocam ben hep edebiyatı severim."

Edebiyat dersi bitmiş tarih dersi başlamıştı. Zaman hızla ilerliyordu. Su gibi geçiyordu.

"Hocam."

"Efendim Olcay."

"Öğrendiğime göre İlteriş Kağan'ın mezarı bulunmuş doğru bilgi mi? "

"Doğru bilgi Olcaycığım ama bunun konumuzla ne ilgisi var?"

"Birden aklıma gelince engin bilgilerimi sınıf arkadaşlarımla da paylaşayım dedim. Hocam Atatürk'ün efsanevi kıta Mu ile ilgili araştırmalar yaptırttığı doğru mu? Sizce Mu kıtası gerçekten de var mı? Agartha ve Shambala da öyle? Hocam Çin'in Xian kentinde Beyaz Piramitler adı verilen Türk piramitlerinin var olduğu ancak Çinliler'in bu bölgeyi ağaçlandırıp sakladığı söyleniyor. Bu konuda bizi aydınlatabilir misiniz acaba?"

" Evet yazıyoruz arkadaşlar. Sivas Kongresi-"

"Hocam yaaa."

"Yazılıya konu birikmesin diye dersi kaynatmaya çalışmaktan vazgeç Olcay."

"Tamam hocam son soru. Börü Han ve Çakır Tegin kan emenlerle yapılan savaşta ölünce Göktuğ tegin han oldu. Peki Karaca ve Kuzgun'a ne oldu?"

"Ne saçmalıyorsun kızım sen?"

"Ben... Ne diyorum ben?"

Bir şeyler Olcay'ı rahatsız ediyordu. Artık çok önemli bir şeyi unuttuğuna emin olmuştu. Dahası kan emenlerin ve Çakır'ın kim olduğunu bile bilmezken zihninde yer edinmelerine anlam veremiyordu. Paradoksa düşmüştü. Çatık kaşlarıyla pencereden dışarı bakıp derin bir nefes verdi. Kafasını sınıfa çevirdiğinde şaşkınlıktan irileşmiş bir çift göz bebeğiyle karşılaştı.

"Yoksa sen de mi o tuhaf rüyayı gördün?"

"Rüya?"

***
10 YIL SONRA
***

"Bir daha anlatsana baba. Annemi nasıl rüyanda gördün?"

"Çınar, Yağmur. Babanızı rahatsız etmeyin araba kullanıyor. Allah korusun kaza maza-"

"Ama anneeee."

"Bana bakın bücürler. Ozan dayınızın düğününde de böyle eziyet etmeye devam ederseniz Sevgi teyzeniz sizin kulaklarınızı ısırır."

"Çocuklara kızma hayatım heyecanlılar işte. Hem merak konusunda da sana çekmişler."

"Baba düğüne gidince  Derya'ya annemin televizyona çıktığını söyleyip hava atabilir miyim?"

Kaşlarımı çatıp küçük oğluma baktım. Annesinin ona sinirli ama yumuşak bakışlarla baktığını görebiliyordum. Zaman... Her şeyin ilacı olan zaman çok hızlı geçmişti. Lise bitince ikimizde farklı şehirlerde farklı bölümler okumuştuk ama kader bizi tekrar bir araya getirmişti. Üniverste bitince evlenmiştik. Şimdi de dört yaşında bir kızımız ve bir oğlumuz vardı. Çınar tıpkı annesi gibi çok tatlıydı. Kahverengi gözlerini annesinden almıştı.

İkiz olmalarına rağmen çocuklarımız birbirlerinin zıttı karakterlere sahiplerdi. Yağmur yeşil gözlerini ve kumral annemden almıştı. Tıpkı babaannesine benziyordu küçük meleğim.

Çocuklarımın ikisine olan sevgim zamanla daha da artmıştı bekli de onlarla çok fazla zaman geçiremediğimden dolayıydı bu. Olcay hayal ettiği gibi yazıt bilimci olamasa da arkeoloji okumuş daha sonra sanat tarihi bölümünü bitirmişti. Genç yaşında akademisyen olmuştu. Geçenlerde bir röportaja katılmış ve televizyona çıkmıştı.

Ben ise hep olduğum gibiydim. Onu sevmekten vazgeçmemiştim. Belki de gördüğüm rüya yüzünden ona bu kadar bağlanmıştım.

"Anne ben yoruldum. Burası çok gürültültülü bu düğün ne zaman bitecek?"

"Ah bu çocuk beni delirtecek."

Bu sözü istemsizce sırıtmama neden oldu. Ne zaman birinin onun hakkında kötü bir şey dediğini duysa ya da çılgınca bir şey yapmaya karar verdiğinde hep söylediği cümle aklıma geldi.

"Olcay."

"Efendim."

"En iyi insanların hepsi delidir. "

Evet gerçekten öyle. Sen hayatımda gördüğüm en iyi ve en deli insansın.

Tanışmamızın onuncu yıl dönümü kutlu olsun bir tanem.

                               SON

Bu sefer gerçekten son diyecektim ki daha üç özel bölüm var. Ama onlar Olcay ve Yiğit'le ilgili değil. Pek hayalimdeki gibi olmasada en azından mutlu son oldu. Saklı Gölgelerin Arkasında gibi bitirmeyi gönlüm kabul etmedi. Diğer bölümlerde görüşmek üzere🌸

Sormak istediğim bir şey var.

Agartha Üstadı'nın Fatih  çıkmasını bekliyor muydunuz? O hiç beklemiyordu da:)

Continue Reading

You'll Also Like

Balca By Betüş

Teen Fiction

5.3M 265K 56
Öz ailesi sandığı için bütün acıları kabullenen bir kız çocuğu. "Ailemi bulmadan önce etrafa güçlü taklidi yapardım. Onlar hayatıma girdikten sonra...
1.7K 120 30
Cadı Sofi'nin, prens Ailios'a duyduğu öfke, büyüyle mühürlendiği zaman, taşları yerinden oynatacaktı. Zaman geriye doğru akarken cadı Sofi'nin dileği...
556K 19.8K 12
Doğum gününde ailesini kaybeden Almira Dolunay Soylu aylar sonra abisine gelen bir telefon çağrısıyla hastanede bebeklerin, nedeni belli olmayan bir...
176K 8.6K 61
İNSANIN RASTGELE SALLADIĞI NUMARA HAYAT DEĞİŞTİRİR Mİ Kİ BENİMKİ DEĞİŞTİ...