“Lordum, Kılıç Kalbi Hanesi olmak üzere Hisar Şehrindeki bütün hane ve güçlerin katılacağı bir turnuva düzenleniyor. Bizim çocuklar da bu turnuvaya katılmak istiyorlar.”
Aycan’ın demlediği Asude Kalp Çayından içen Orkun’un yanına yaklaşan Petek yavaşça konuştu.
Biraz ötede birbirleri ile boğuşan Küçük Kuyruk ile Büyük Kuyruk’a gülümseyerek bakan Orkun, Petek’in sözlerini sessizlikle karşıladı. Çayını yudumlamaya devam etti ve bakışları iki haylaz kaplanın oyunlarından bir an olsun ayrılmadı.
Petek onun kendisini duymadığını sandığından, “Lordum?” diye seslendi.
Elindeki fincanı masanın üzerine yerleştiren Orkun kendisine bir kez daha seslenen Petek’e ilgiyle baktı. Bakışları haylazca onun vücudunu gezdi, daha sonra onun pembeleşen yanaklarını görmezden gelerek arkasını görmek ister gibi ela gözlerine baktı.
Birkaç saniye sessiz kaldıktan sonra, “Tabi ki de turnuvaya katılmanız gerekiyor. Başka türlü sizin ilerlemenizi görmem mümkün değil.” dedi.
“Lordum sadece 10-15 yaşları arasındaki kişiler turnuvaya katılabiliyor. Biz… Aycan’la ben 16 yaşına bastık.” diyen Petek sessiz kalarak Orkun’un cevabını bekledi.
“Turnuvanın 10-15 yaşları arasındaki çocukları kapsadığını biliyorum ve siz ikinizin ilerlemesini ben kontrol edeceğim. Eğer istediğim ilerlemeyi göstermemiş iseniz Ayışığı Köşkündeki süreniz dolmuştur anlamına gelir. Bu turnuvaya katılacaklar için de geçerli.”
Orkun’un yeterliliğini bilmeyen Petek’in yüzünde bir panik emaresi belirirken sakin kalmaya çalışarak, “Emredersiniz Lordum.” dedi ve hızla yanından uzaklaştı.
Orkun’un yanında biraz daha kalırsa ağlamaya başlayacağını düşünmüştü.
Elbette Orkun onları test etmeyi düşünmüyordu. 6-7 aydır yetişim dünyasına ayak basmış ve birer yetişimci olan bu 22 kişinin şimdilik yeteneklerinin ve yapabileceklerinin kısıtlı olduğunun farkındaydı. Lakin kişinin potansiyelinin açığa çıkması ya da bir patlama yaşaması genelde zor durumda kaldıklarında yaşanıyordu.
Orkun bu sözleriyle geçmişlerinin üzerine sünger çekmemelerini, hatta geçmişlerini daha çok hatırlamalarını istiyordu. Bu sayede daha kararlı ve çalışkan olabilirlerdi.
Kişi uzun süre zorluk gördükten sonra bir rahatlık ile karşılaştığında rehavete kapılırdı. Bu rehavetin getireceği sonuçlar asla belli olmazdı, bu yüzden rahatlamak ama gevşememek gerekiyordu.
1 hafta sonra.
Hisar Şehri her 3 yılda bir gerçekleştirilen turnuvanın heyecanını yaşıyordu. Bugün sonunda beklenen turnuva başlıyordu.
Turnuva önde gelen hanelerin ve ticaret şirketlerinin kendi bünyelerine yetenekli gençleri almak için planladığı bir organizasyondu.
Orkun’un talimatıyla 20 muhafız adayı da turnuvaya katılan çocuklar arasına katılmışlardı. Turnuvaya katılan çocuk sayısı 500 aşıyordu. Büyük güçlerin elit yetenekleri turnuvaya dahil edilmemişlerdi ancak yine de bu sayı oldukça fazlaydı.
500 katılımcı arasında en fazla 100 katılımcı bir güce dahil olabilme şansına kavuşuyordu. Geriye kalan katılımcıların büyük çoğunluğu daha küçük güçleri tercih ediyor ya da hamallık benzeri işleri yapmak için bir haneye katılıyorlardı.
Hisar Şehrinin merkezindeki geniş meydanın ortasında binlerce kişiyi alabilecek geniş bir arena vardı. Bugün ise arena tıklım tıklımdı.
Arenanın doğu tarafında yüksek bir platform hazırlanmıştı. Platformun üstünde uzun bir masa vardı ve masanın üstünde her türden meyve ve içecek bulunuyordu.
Masanın arkasına yerleştirilmiş koltukların üzerinde yeni örtüler bulunuyordu.
Zaman hızla geçti, turnuvanın başlama zamanı sonunda gelmişti.
Turnuvanın kurucularının belirlediği hakemler arenanın belirli kısımlarında yerlerini almışlardı.
Artık Hisar Şehrinin en büyük gücü olma yolunda ilerleyen Kılıç Kalbi Hanesi Lideri Murat ufak bir konuşma yaptıktan ve ödüllerden bahsettikten sonra turnuva başladı.
Turnuvadaki ödüller arasında en büyük ödül Orkun’un ilk 10 kişi arasına girmeyi başaran katılımcılara vereceği bol miktarda Altın Ruh Pirinci oldu. Lider Murat’ın hazırladığı ödül bile onun ödülü karşısında zayıf kalmıştı.
Liderlerin birçoğu turnuvayı izlemek yerine diğer liderler ile konuşuyorlardı. Burada bulunmalarının sadece göstermelik olduğunu umursamaz tavırlarıyla belli ediyorlardı. Ancak bazı liderler gerçek manada turnuvayı izliyorlardı, bu izleyici furyasının içinde Orkun da vardı.
Petek’in kendisinden gerekli uyarıyı aldıktan sonra diğer çocukları uyardığını biliyordu. Bu yüzden bugün iyi bir performans sergilemelerini bekliyordu.
Arena onlarca katılımcının aynı anda dövüşmesine imkan tanıyordu. Özellikle bu küçük katılımcıların saldırı menzilleri ve kullandıkları alan küçük oluyordu.
Hakemlerin düdük çalmasıyla ilk maçlar başladı. Arenada savaşmaya başlayan 20 katılımcı arasında Orkun’un ekibinden 4 kişi vardı. Bu kişilerden biri Meltem adındaki kızdı.
Orkun’un tüm muhafız adayları tek türden elbiseler giydikleri için hemen ayırt edilebiliyorlardı. Meltem’in rakibi yetişimi kendisi gibi 5. Seviye Ruh Askeri aleminde olan kızıl saçlı bir erkek çocuktu.
Çocuğun elinde standart demir kılıç vardı ve kılıca uyumlu olduğu görünüyordu. Çocuk birkaç saldırı girişiminde bulundu ama Meltem karşılık olarak mükemmel sayılabilecek hamlelerle yanıt verince geri çekilmek zorunda kaldı.
Çocuk geri çekilmeye başlayınca Meltem art arda keskin ve odaklı saldırılarla çocuğu bastırmaya başladı. Hamle takası giderek artarken çoktan karşılıklı 20 den fazla hamle yapılmıştı. Ama son söz söyleyen hamle tökezlemiş gibi geriye doğru sendeleyen Meltem’in ani hızlanmasını sağlayan bir yetenek sonucu rakibinin arkasına geçmesi ve kılıcını boynuna dayamasıyla olmuştu.
Orkun Meltem’in kılıç kullanımından oldukça memnun kaldı. Özellikle ani hızlanmasını sağlayan bir yetenek oluşturabilmiş olması onu memnun eden taraftı. Tecrübe zamanla kazanılabilirdi ama yetenek doğuştan kalıplanarak gelirdi.
Aslında Orkun bir şeyi gözden kaçırmıştı. Meltem dövüşürken bir kılıç yeteneği de oluşturmuştu. Bu yeteneği henüz tam olarak temellendiremediği için belirsiz bir kılıç hamlesi gibi görünmüştü.
Meltem kısa süren dövüşün ardından sıradaki tur için yerini alırken Orkun diğer muhafız adaylarını izleme fırsatı da buldu. Gördüğü tek şey hepsinin kendi yeteneklerini oluşturmuş olduğuydu. Nedense yetenekleri karşılaştırdığına ortaya 3 yetenek çıkıyordu. Kılıç, yumruk ve Ayak üzerine kurulmuş yeteneklerdi bunlar.
Bu onun oluşturduğu 3 yetenek gibi değil miydi?
Orkun bir an şaşkınlık yaşadı. Ejder Döven Kılıç Vuruşu, Uzay Delen Ardışık Adımlar ve Yenilmez Dünya Yumruğunun örnek alınarak bu yeteneklerin oluşturulmasını asla beklemiyordu.
Ancak unuttuğu bir şey vardı. Kendisi neredeyse her gün avluda bu yetenekleri daha da geliştirmek maksadıyla eğitim yapıyordu. Çocuklarda avluda eğitim yaptıkları için onun yeteneklerinden ilham almış olmalıydılar.
‘Beni rol model alacaklarını tahmin etmiyordum. Gerçekten sadık korumalar daha doğrusu sadık dostlar olacaklar.’
“Lordum, Ayışığı Köşkü hizmetkarları muhteşem yeteneklerle dolu gibi görünüyor. Sizi tebrik ederim.” Lider Murat üniformalarıyla ve dövüş stilleriyle katılımcılar arasında kendilerini belli edem muhafız adaylarına övgüyle bakarken Orkun’u tebrik etti.
“Heh heh he. Teşekkür ederim, Lider Murat. Ayışığı Köşküne dahil olmak o kadar kolay değildir. Arenada savaşan birkaç iyi tohumun da olduğunu gördüm. Kılıç Kalbi Hanesi bünyesine yeni üyeler alacak gibi görünüyor.”
“Lordum, sizin kadar olmasa da Kılıç Kalbi Hanesinin belli standartları bulunmaktadır. Gerçekten yetenekli bireyler doğruyu elbet göreceklerdir, hanemiz de asla onları geri çevirmeyecektir.” Orkun’a cevap verirken sesini yükselten Lider Murat diğer liderlerin yüzlerinin asılmalarını keyifle izledi.
Lord ile diğerlerinden daha sağlam bir bağlantı kurduğu için şanslıydı. Onun birazcık desteği sayesinde hanesi Hisar Şehrinin en büyük gücü olma yolunda emin adımlarla ilerliyordu.
Lord, onlar için gökten gelen bir lütuf gibiydi.