medyadaki müziğe bu aralar takmış olabilirim... 🫀
bade: o kız kim? (12.47)
tuğra: hangi kız? (12.50)
bade çevrimiçi
yazıyor...
bade: bana bilmezlikten gelme
bade: şu an tam da karşında oturuyor
bade: kahve içiyorsunuz
bade: hem de benden habersiz!!!
tuğra: sınıftan arkadaşım
tuğra: endişelenmeni gerektirecek birisi değil
bade: olsun
bade: ben yine de uyarımı yapayım da
bade: kalbini başkasına kaptırıp 2 ay dolmadan anlaşmamızı bozmaya kalkma sonra
tuğra: ben verdiğim sözleri tutarım
tuğra: merak etme
bade: anlaşmamız bittikten sonra istediğin kızla istediğini yapabilirsin
bade: şurda 1.5 ay kaldı alt tarafı
bade: hormonlarına sahip çık sinir etme beni
tuğra: arkadaşım diyorum amk
tuğra: iki dkda kurmadığın senaryo kalmadı
bade: hayır yani uzaktan gören birisi arkadaşın olarak düşünmez de
bade: o yüzden diyorum
tuğra: ne düşünürmüş uzaktan gören birisi?
bade yazıyor...
çevrimiçi
yazıyor...
bade: sevgilisi kızın birisiyle oturup gülüşürken Bade'den sıkılıp 2 haftada başka birisini buldu diye düşünür
tuğra: çok dizi izliyorsun kızım sen :d
bade: hiç de bile
bade: deneyimlerime dayalı konuşuyorum
tuğra: iyi
tuğra: kalk gel o zaman yanımıza
tuğra: aman seni terk ettiğimi düşünmesin insanlar ;)
bade: ilk olarak sen beni terk edemezsin tatlım
bade: ben seni terk ederim😌
bade: ve ikinci olarak
bade: geliyorum
bade çevrimdışı
Telefonumun ekranını kilitleyip oturduğum yerden ayaklandım ve bizim çocuklara kısaca veda ederek Tuğra ile o kızın oturduğu çardağa doğru ilerledim.
Kızın arkası bana dönük olduğu için beni henüz fark etmemişti ama Tuğra açısından aynı şeyi söyleyemiyordum. Beni görür görmez alayla gülümsemiş, gözlerini üzerime dikerek beni baştan aşağıya süzmüştü.
Onu umursamadan yanlarına ulaştım ve "Selam!" dedim yapmacık bir tavırla. Bakışlarımı kahküllü esmer kızın üzerinde kısaca gezdirdikten sonra Tuğra'ya döndüm.
"Bana niye burada olduğunu söylemiyorsun sevgilim?"
O da benim söylediğim şeye eşlik edip "Derstesindir diye söylemedim," dediğinde omzumu silkip onun yanında yerimi aldım. İyice dibine sokulmaktan da geri kalmamıştım.
"Sen Bade olmalısın, Tuğra'nın yeni sevgilisi?"
Kızın bana yönelik konuşmasıyla "Tam da üzerine bastın. Okulda duymayan kimse kalmadı zaten tatlım," dedim bilmiş bir gülümsemeyle.
"Yaa, öğrenince çok sevinmiştim. İkiniz de çok yakışıyorsunuz gerçekten..."
Duyduğum şeylerle yüzümdeki yapmacık ifade bozulurken kızın heyecanlı bir şekilde bunları söylemesini beklemediğim için gelişigüzel bir teşekkür mırıldanmakla yetinmiştim. Sanırım ben olayı çok yanlış yorumlamıştım...
"Biz de Tuğra ile yeni ödevimiz hakkında konuşuyorduk. Kara kalem çalışmasıyla portre çizmemiz gerekiyor. Ama model olarak kimi seçeceğimize karar veremedik."
Onun söylediklerine karşılık başımla onayladım ve ilgili bir sesle "Aa, öyle mi? Ne kadar güzel. Umarım bulursunuz birilerini," diye yanıt verdim.
"Her neyse, biz bunu Tuğra ile daha sonra da konuşabiliriz. Ben sizi yalnız bırakayım en iyisi."
Bizim bir şey söylememize kalmadan kız hareketlenip yanımızdan ayrıldığında gitmeden önce yüzündeki geniş gülümsemeyle "Daha sonra görüşürüz," demeyi de ihmal etmemişti.
Onun ayrılmasının ardından çardakta yalnız kalırken Tuğra hemen ilerisindeki masada duran karton bardağa uzandı ve çayından bir yudum aldı. Oysa ben uzaktan kahve içtiklerini tahmin etmiştim. Sanırım kahve sevmiyordu.
"Sana kızın bir tehdit olmadığını söylemiştim."
Tuğra'nın eğlenir bir ifadeyle söylediği şeye karşılık kafamı bir anda ona doğru çevirip "Ay anladık, sana da eğlenecek malzeme çıktı resmen," diye çıkıştım.
Ben nereden bilebilirdim ki kızın iyi niyetli olacağını? Ortalık erkek avcısı kaynıyordu sonuçta.
"Karşımda haksız duruma düşmene bayılıyorum. Bir de böyle sinirli sinirli bakıyorsun ya... Beni güldürüyorsun."
O ısrarla konuşmaya devam ederken benimle uğraştığı için omzuna yumruğumu geçirdim susması için. Tuğra ise bu hareketimle daha da keyiflenmiş, seslice kahkaha atmıştı.
"Aptal."
Kendi kendime söylenip onun bardağına uzandım ve ben de çayından bir yudum aldım. Ardından bakışlarımı inatla ona çevirerek "Çayını bitireyim de gör," diye homurdandım. Zevksiz, bir de hiç şeker atmamıştı.
"Bitir. Yenisini alırım."
Omzumu silktim. Bakışlarımı oyalanmak amacıyla okulun bahçesinde gezdirdiğimde o an bizi izleyen üzerimizdeki bakışlar da anında yok olmuştu. Onlara da olay çıkmıştı tabii, işleri güçleri yokmuş gibi bizi izliyorlardı.
Omzumda hissettiğim Tuğra'nın koluyla bakışlarım tekrardan onu bulduğunda "Dersin yok mu senin?" diye sordu.
"Yarım saatlik bir aram var. Sonra 1 saat daha okuldayım. Senin?"
"Bitti. Ben de eve gitmeden önce sevgilimle keyif yapayım dedim."
Onun dalga geçercesine söylediği şeye "Ne keyif ne keyif," diye karşılık verdim. Bugün iyi tarafından kalkmıştı herhalde. Nedense ters ters konuşmuyor, hatta keyfinin yerinde olduğunu bile hareketlerinden belli ediyordu.
Öylece onun gözlerinin içine bakarken dalıp gittiğimin yeni farkına varıp ne bahaneye sığınacağımı bilemeyerek elimdeki çay bardağını aceleyle onun eline bıraktım. "Al iç şunu. Acı acı ağzımın tadı bozuldu."
Tuğra bakışlarını elindeki bardağa çevirdiğinde "Kenarlarını da hep ruj izi yapmışsın," dedi. Ardından temiz olan kısımdan bardakta kalan son yudumları da içti.
"Rengi çok güzel değil mi? Yeni aldım bu ruju."
Konu açma girişimim de çok güzeldi gerçekten! Tuğra ile oturup bir rujumun rengini konuşmadığım kalmıştı, onu da tam şu an gerçekleştiriyordum.
"Rengi güzel olabilir ama ben böyle sikimsonik şeyleri sevmiyorum."
"Sen ne anlayacaksın ki zaten?"
"Doğrudur. Bana kalsa dudağına hiçbir şey sürmemen taraftarıyım."
Kaşlarımı çattım.
"O nedenmiş acaba Tuğra Bey?"
"Öpüştüğümüzde sadece dudağına sürdüğün şeylerin tadını alıyorum çünkü."
—
sebepsiz şeyi merak ettim, beni hangi kitabımla tanıdınız ya da nasıl keşfettiniz sşeöfeşdöwğçdöwşw
öyle bi sorayım dedim😙