PATRONİÇEM

Von _dilruba

79.5K 3.6K 143

İkinci kez serüvene hazır mısınız? Güzeller güzeli üstelik güçlü bir kızdır Carmine Eldon! Onun karşısına idd... Mehr

PATRONİÇEM. 1 BÖLÜM..
....PATRONÇEM ........2 BÖLÜM...
....PATRONİÇEM......4 BÖLÜM...
...PATRONİÇEM .........5 BÖLÜM......
..PATRONİÇEM......6 BÖLÜM......
....PATRONİÇEM ......7 BÖLÜM...
...PATRONİÇEM.......8 BÖLÜM...
.......PATRONİÇEM....9 BÖLÜM...
..PATRONİÇEM.........10 BÖLÜM.........
....PATRONİÇEM.....11 BÖLÜM......
...........PATRONİÇEM...........12 BÖLÜM ...
......PATRONİÇEM...13 BÖLÜM...
.........PATRONİÇEM..........14 BÖLÜM.........
.....PATRONİÇEM.......15 BÖLÜM...
.......PATRONİÇEM............16 BÖLÜM......
......PATRONİÇEM.... 17 BÖLÜM.....
....PATRONİÇEM..........18 BÖLÜM...................AŞK ŞANSI HAK EDER Mİ?
.........PATRONİÇEM ............19 BÖLÜM...
..............PATRONİÇEM......20 BÖLÜM......
...PATRONİÇEM.........21 BÖLÜM...
.....PATRONİÇEM............22 BÖLÜM...
......PATRONİÇEM....23 BÖLÜM FİNAL...
duyuru . DEMİR ATTIM YALNIZLIĞA

........PATRONİÇEM..............3 BÖLÜM......

4.1K 218 5
Von _dilruba

..............PATRONİÇEM..............3 BÖLÜM..................

Üstüme gelen yedi çarpı sekiz şiddetinde ki depremle adeta çığ inmişti. Acaba nefes alıyor muydum? Karşımda öfkeyle dikilmiş yeşil gözlü dev, bir anlık gördüğüm halüsinasyon muydu, yoksa bir anlık uykumdan sayıklayarak kalktığım kabus mu? Duyduğum her söz öyle iğneleyici, öyle aşağılayıcıydı ki elime geçen her hangi bir şeyi kafasına geçirebilirdim! Benim orijinal hiç öpülmemiş ve dokunulmamış dudaklarıma, bakma cesaretin de nasıl bulunmuştu? Dahası nasıl öpme cesareti göstermişti? Acaba hangi sığınaktan, barakadan kaçıp üzerime yürümüştü?

''Ne? diye bağırdığımda sesim içime kaçmış gibi cılız çıktı. Yine de aciz görünmemek için buz tutmuş suratına nefret dolu gözlerimi diktim. ''Benim adım Carmine Eldon!'' diye duyurumu en alasından yaptığımda soluksuzca ekledim.

''RTH'nin göz bebeği. İnsanların sarıp sarmaladığı, ilk ve son mükemmel şaheser! '' diyerek sözüme sinirle devam ettiğimde heykel tıraş gibi, karşımda kıpırtısız duruyordu. Sanırım ya kafası bulanmış ya da beyni çalışmamıştı. E ne olsun tanrı boy, bos endam verirken azıcık kapasitesinden kısmış olmalı diye düşündüm! Dev bakışlarını üzerimden çekmeyip gözlerinden nefret akarken duruşunu düzelterek alayla gülümsedi.

''Bende dünyanın en korkusuz insanı Alonzo Hadwin!'' Dedi başını dikleştirerek. ''Haksızca ve hileyle hedef şaşırtarak, elimden kupayı kaptığınız Amerika'nın şampiyon boksörü.'' diye devam eden dev gözünden elini çekince kıkırdadım. Göz çevresinde her an oluşacak patlıcan moruyla, içime sevinç dolmuştu. Kaslarımın işe yaradığını ilk o an görünce artık yerimde duramazdım. İkinci atağını bekliyordum merakla. Acaba babam beni patron yapacağına, boks maçına mı yazdırsaydı diye düşünmedim değil hani.

'' Hile mi? Sen o maçta kaybettin. Bunu herkes biliyor ve sen kahrolası. ''diyerek bir kez daha bağırdığımda bu kez sinirle üzerime yürüdü. Geniş vücuduyla ve adaleli kollarıyla karşımda dikildiğinde kendimi karınca gibi, her an ezilecekmişim gibi hissettim. Yüzü yüzüme o kadar yakındı ki boynundan seğiren şah damarıyla gözlerim büyüdü. Yeşil dev her an Ninja kaplumbağaya dönüşebilirdi, fakat öfkeyle açılan gözlerimle etkimi daha da güçlendirdim. Kedi gibi, tırnaklarımı kollarına geçirerek geriye ittiriyor hem de hiç acımadan pençelerimi batırıyordum!

'' Seni kazandım muhteşem şaheser. Sevgilinle girdiğim iddia da seni aldım. Sen benimsin. İstediğim şeyi, vücudunu bana teslim edene kadar burada kalacaksın!''

Nefesini yüzüme soluyan dev iğrenerek dudaklarımı süzerken kendimi manavda satılan meyvelere benzettim. Hizmetlimizin market alışverişi yaparken eline aldığı yiyeceğine bakar gibi, her yönüyle beni inceliyordu. Beynime kamçılanan dalga dalga yayılan nefretim içimde aniden büyüdü. Damarımdaki kanın bile soğukluğunu hissedebiliyordum! İçime dolan adrenalimin düşeceği imkansızdı. Her an patlayacak gibi, içimdeki yanardağ köpürerek ateşleri püskürmeye başlamıştım bile. Lucki'nin beni bir maç karşılığında verdiğine asla inanmadım ve inanmayacaktım da. Kas yığını sevgilim, asla böyle aşağılayıcı bir şekilde bir maça beni satmazdı.

'' Lucki, beni bir maça satmayacak kadar şerefli biri. ''Diyerek dişlerimin arasından tısladım. '' Şunu bil ki kimsenin kölesi olacak kadar ezik biri değilim duydun mu? Ben Carmine Eldon'um! Ben Carmine'yim! Asla senin kuklan olmayacağım! Asla! Anladın mı? Asla.'' diye haykırdığımda kendi sesim bile kulaklarımı çınlatmıştı.

''' Satıldın! diye alayla sırıtan dev sinirle devam etti. '' Bana satıldın! Seni iddiamla satın aldım artık benimsin. ''Dedi kuru sesle.

''As-la asla bunu yapa-maz.''

İçimden koparak düşen feryadım beni bir an anlığına şaşırtmıştı. Karşımda ki buz devin yıkıldığını, parçalara ayrıldığını sandım. Kütleleriyle etrafıma saçılacağını beni donduracağını sandım ama yanıldım. İlk defa yanıldım, ilk defa satılmıştım. Bir sevgilinin iddiasında mağlup olup üç kuruş bile değer görmeyen bir eşya gibi satılmıştım.

Alay dolu dişlerini gösteren dev öyle bir sırıtıyordu ki, işte o an gerçeği kavradım. Ülkemden çıkarak ıssız yere getirilmem, ücra bir eve sürünerek kapatılmam, bana tatil derken bir kurban gibi satılmam, beynime dank diye düştü. Hücrelerime dolan nefret, öfke, hırs ve intikam o kadar hızlı büyüyordu ki elimi kaldırıp tüm gücümle suratına tokat atmak istediğimde kollarım avuçlandı. Yeşil devin öfke saçan gözleri, yüzüme dikildiğinde zehir yayan dudaklarından kibir yüklü tek söz düştü. '' Benimsin.''

Hayretler içinde açılan gözlerime korkuyla karışık nefret doluyor, dilimden tek haykırış düşüyordu. '' Asla! Anladın mı asla bu olmaz! Olmamalı!'' diye bağırdığımda kollarını çekiştirerek ellerini çözdü. Bana aciz mahluk gibi çaresizce bakmaya devam ederek, dudaklarından tebessüm kıvrıldı. ''Benimsin muhteşem şaheser. Sen sadece benimsin!''

'' Aslaaaaaaaaaaaaaa!

'' Benimsin!''

***

Buz tutmuş odayı yaran genç kızın çığlığı tüm duvarlarda yankılandı. Alonzo'nun kin bürünmüş gözlerini bu haykırış ne yazık ki açamamıştı. Gözlerine alay dolu gülümseme oturttu ve kibirle dudaklarını büzerek kızın üzerinden doğruldu. Kollarına geçirilen tırnakların acısını bile önemsemeden odanın içine ilerleyen genç adam arkasından korkuyla bakan kıza aniden döndü. ''Bana bak şaheserim. Sen bana istediğimi vereceksin! Bende seni rahat bırakacağım!''

''Ben senin şaheserin değilim! Bir daha bana...'' Carmine, alayla gülen Alonzo, karşısında çileden çıkmaya başladı. Bu adam kimdi? Neyin nesiydi ki aniden karşısına çıkmıştı? Neden iddia oynanmış, Lucki, neden sevgilisini armağan gibi öne sunmuştu?

Siyah kürküne sığınarak uyuşmuş ellerini ısıtmaya çalışan Carmine, içine dolan öfkeden neredeyse alev alacaktı. Güneşi andıran yeşil gözler çakmak çakmak büyüyerek yerinden çıkacak gibi kocaman oldu. Sedirin kenarında büzülen lakin ateş saçan kızdan gözünü alamayan Alonzo '' Maçı kazandım! Ödülüme ne kadar kısa zamanda ulaşırsam, o kadar erken kurtulursun!'' Diyerek siyah montunu boynuna kadar çekti.

''Avucunu yalarsın,'' diyerek cevap veren Carmine, sinirden ölecekti. Ayak parmaklarına kadar karıncalanan bedeni, artık yerinde durmuyordu. Tanrı aşkına kendini, pamuklara sarıp herkesten saklarken en beğendiği sevgililerine bile sunmazken, şimdi karşısında ödülümsün diyen adama mı teslim olacaktı?

Beynine ateşli oklar saplandı ayakta dururken. ''Bana dokunursan seni hapislerde süründürürüm! Gerekirse, idam ettiririm! Seni öldürür gerektiği yerde sürgüne.....''

''Kes,'' diye gürleyen Alonzo '' Hiçbir şey yapamazsın. İstersen dene. Dene de gör.'' Dedi boğuk sesle. Ardından kızın kolunu avuçlayarak kapıya sürüdü. Karlarla dolu zemine adım attıklarında, önlerinde duran siyah cipe kızı itekledi.'' Yürü!''

''Bırak beni eşkıya adam. Vahşi köpek.'' Diyen kızın sözlerine dahi aldırış etmeden karların içinden aracın yanına getirdiğinde cipin içine güçlükle soktu. Üzerine kapıyı kilitleyerek direksiyon başına geçecekken vazgeçti. Karların içinden gözüken diğer beyaz cipe yöneldi. Hızla aracın üzerinden karları yere iterek, kapısını açan Alonzo, kızın çantasını ve bavulunu bagajdan çıkardı. Ardından kendi aracına yöneldiğinde, çok ilerde karların içinde kürklü birinin koştuğunu gördü. Elindekileri gayet sakince aracın yanına fırlatan genç adam kaçan kişiye doğru yürüdü.

Carmine, en ufak umudunu kaybetmeden, kaçırmak için adım atsa da arkasından gelen dev hiç vazgeçmeyecek gibi duruyordu. Ayakları her kara batışında geri çıkarması zaman alıyor, hiç durmadan güç sarf ettiriyordu. Koşar adımlar bir müddet sonra yavaşlamaya soluğu kesilmeye başladığında kalbi korkudan ölecekti. Titreyen elleri soğuktan donmuş, burnu kızarmıştı. Siyah çizmelerin içinde uyuşan ayak parmakları hissizleşmiş, biraz daha yürüse karların içine düşecekti. Avcıdan kaçan bir ceylan gibi, deve teslim olmamak için mücadele verdi. Yeşil özleri, kardan başka renk görmüyor yorgun düşen ayakları buzun üzerinde kayıyordu.

Düştüğü yerden çabucak kalktı ama kolunu kavrayan güçlü eli bile hissedemez olmuştu. Kızaran burnunu içli içli çekerek gözlerini kapayan Carmine, soluk soluğa kalmıştı. Nefesini ensesinde soluyan Alonzo, tuttuğu kolu sertçe kavrayarak aracına döndürdü. Acımasızca karların içinde sürüdüğü genç kızın inadını kırarak çekiştiriyor, ardına bakmadan araca ilerliyordu.

Tekrar kızı cipe sokan Alonzo, hiç vakit kaybetmeden bavulları içeri atarak direksiyona geçti. Tam aracı çalıştırmıştı ki kızın şaşkın, donuk bakışları arasında yeniden cipten indi. Hızlı adımlarla ağaçların arasındaki aracın ön kapısını açarak, bir müddet oyalanmaya başlayınca Carmine, ne yaptığını merak ediyordu.

Merakı iki saniye sonra son buldu. Çünkü Alonzo, aracı çalıştırmış geri geri geliyor ve aracın yönünü sola çeviriyordu. Sonra cipin yönünü birden sağa çevirerek kendi mahalinde açık bıraktı. İlerleyerek boş arazide giden, Lucki'nin cipi karların içinden kontrolsüzce ilerleyerek uçuruma yöneldi. Saniyeler sonra gümbürtüyle gözden kaybolan ciple Carmine'nin ağzı açık kalmış, deyim yerindeyse nutku tutulmuştu.

Dev kararlı duruşuyla kendi cipine doğru gelirken kızın yüreği bir mum gibi titredi. İlk defa böylesine korkusuz bir adam görüyor ve ürkütücü bakışıyla taş kesiliyordu.

Bir iddiada kurban verilmiş bedeni dev tarafından istiyordu. Bir hazine gibi sakladığı ve her fırsatta bir kuytuya çektiği altın değerinde ki vücuduna sahip olduğunda ne yapacaktı? Bir kuyu kazıp içine mi atacaktı? Yoksa Lucki'nin arabasına yaptığı gibi, uçurumdan aşağı salıp kaza süsümü verecekti? En kötüsü parçalara bölerek, ıssız dağ başında kurtlara mı yem edecekti? Başını Carmine'ye çeviren Alonzo, kızın titrediğini görünce duruşunu bozmadı. Son süratle cipi yola koyduğunda içi rahattı, çünkü geride kendine dair hiçbir kanıt bırakmamıştı.

Kürkün içinde kaybolmak ister gibi, büzülen genç kız zangır zangır titriyor içten içe lanetler yağdırıyordu. Soğuğu sevmeyen bedeni yeterince üşümüş karnı acıkmıştı. Kanını donduran devin zehir bakışı yetmezmiş gibi birde beynine hücum eden siniri düştüğü yeri kül ediyordu. Bu kadarını hak edecek ne günah işlediğini düşündü. Aracın ön camına karlar düşerken, gördüğü birkaç ağaç gözünün önünden hızlıca geçiyordu. Sonra karşı yönden gelen acı firen sesiyle bir ambulans, hızlıca yanlarından geçmişti.

Başını arkaya döndürdüğünde ambulans çoktan kavşakta ilerleyerek kaybolmuştu. Derin bir nefes vererek çaresizce ölümüne gittiğini düşünen Carmine, kaçamak bakışla deve baktı. Araba gittikçe ısınmaya başlıyor ve sevgilisine ne olduğunu delice merak ediyordu.

Alonzo, yan koltukta oturan kızın, korkudan mı yoksa üşümekten mi titrediğine kanaat getiremese de etki altında aldığını düşündü. Gördüğü manzara ona bir on yıl yeterdi. Şimdi ise ödülünü götüreceği yer, çok farklı ve tenha alan olmalıydı. Aklından geçen kulübe şekli ya da nezih ortamı olan butik bir otel düşlüyordu.

Alonzo, kızdan tarafa arada bir bakmak istese de pek oralı olmadı. Onun tek ilgilendiği şey bir an evvel aklından bakışlarını silmek ve kazandığı hediyesine kavuşmaktı. Birde ummadık anda yediği yumruğun bedelini iadesiyle sunmalıydı. Hayatında ilk defa bir kadından yumruk yemiş salak yerine konmuştu. Tanrı aşkına bu nasıl bir fiyaskoydu? Üstelik gözü arada bir zonklayarak görüşünü engelliyor ve bu durum dinmeyen öfkesini körüklüyordu. Görüş aynasından yaşarmış gözüne bakan Alonzo, kızarmaktan morarmaya yüz tuttuğunu görünce sinirle direksiyonu sıktı.

Süratını hiç düşürmediği aracı dakikalarca kullanan genç adam çok ilerde bir hotel tabelasında gördüğü kulübe evlerle gözleri parladı. Etrafı karlardan yükselen tümsekler git gide büyüyor aracı yamaçlardan dağlara sürmeye devam ediyordu.

Carmine dayanamaz durama gelmişti. ''ilk fırsatta kaçacağım!'' diyerek adama buz tutmuş gözlerini çevirdi. ''Duydun mu beni, seni mahvedeceğim. Kırılmadık, koparılmadık hiçbir tarafın kalmayınca seni köpeklerin önüne attıracağım.' '

''Eline geçen her fırsatı değerlendir. ''Diyerek sakince cevap veren Alonzo, başını dahi çevirmedi. Hakaretlerini umursamıyor ve sözleriyle ilgilenmiyordu. Muhteşem diye adlandırdığı afetin kuytularına yöneldiğinde, işte o zaman gerçek kimliğini ortaya çıkaracak çene çalan dilini susturacaktı.

'' Bana yalvaracaksın! Seni sırf parmaklıklar ardına tıkmamam için af dileyeceksin!'' Diyerek yumruklarını sıkan Carmine, sinirle dudaklarını kemirmeye başladığı sırada ahşaptan yapılma bir hotelin girişine geldiler.

Hotelin içine aracı süren Alonzo, etrafı çitlerle örülmüş, geniş bahçenin tam ortasında durdu. Evlerin giriş duvarları taşlar örülmüş ve her ahşap evin kapısına kardan adam yapılmıştı. Aracından çıkan Alonzo, kızın kapıdan çıkmasını beklerken, dikkatle etrafı inceliyordu. Tam karşısında dikilen hotel iki katlıydı ve bu yapının aynısından sırasıyla tepeye doğru çıkarak araziye dağılıyordu. Her evin önünde bir kardan adam ve kapıları yılbaşı süsleriyle süslenmişti. Başını havaya kaldırdığında güneşin batacağını belirten bulutlar kızarmaya başlamış, bir gün daha stresli yollarda bitmişti.

Carmine, araçtan çıkmaya hiç niyetli görünmüyordu. Dışarı adım attığı andan itibaren devin emri altına gireceğini adı gibi, bildiği için sıcacık cipin içinde kalmayı yeğledi. Tam önüne dikilmiş kardan adamın burnundaki havuca bakarak gülümserken dev tarafında kolu avuçlanarak dışarı çekildi.

'' Tek söz edersen seni doğduğuna pişman ederim!'' Diyerek tehdit savuran Alonzo, kızın pörtlemiş gözlerine bakmadan araçtan çekerek aldı. Ardından otelin kapısına doğru kavga ederek götürmeye devam etti. İçeri girdiğinde ise gayet kibarca kızın omzuna elini atmış, sarı renk saçlarından kulağına dudaklarını yaklaştırmıştı. '' En küçük hareketinde.. ''diyerek belindeki aleti gösterdi. '' Bu silahı patlatırım. Hem de hiç gözümü kırpmadan. ''Dedi ciddi görünerek.

Carmine, soğuk terler dökmeye başlamıştı bile. İçinden dökülen lanetlerin ardı arkası kesilmezken resepsiyona ilerlediklerinde Alonzo, buyruk bir sesle ''Kalacak yer istiyoruz. ''Diye emretti.

'' Evlimi siniz?'' diye soran yirmili yaşlardaki gayet fit duran genç adam kahverengi gözlerini kıstı.

''Kardeşiz.'' Diyerek öne atılan Carmine, panikle gülümsedi. Alonzo'nun buzları aratmayan gözlerine bakmadan resepsiyonda görevli gence gülümsemeye devam ederek yanına yaklaştı. Yeşil gözlerini kısarak adama kur yapar gibi, dudaklarını ıslattı. '' Ağabeyim çok horluyor. Ayrı odalar verirseniz çok mutlu olurum.''

''Ben horlamam.'' Dedi Alonzo, kızın kolunu kibarca çekerek, sinirle dudaklarını bir birine bastırdı. Sakin görünmeye özen göstererek derin bir nefesi içine çekti. '' Tek oda istiyoruz.''

'' Elimizde boş kalmış bir dağ evimiz var. Kimlikleri görmem yeterli olacak.'' Diyen resepsiyon görevlisi Carmine'ye göz kırparak vücuduna süzmeye başlamıştı.

Kimlikleri vakit kaybetmeden görevliye veren Alonzo '' Ayrı babalardanız. ''Dedi kızın yalanını onaylayarak. İçinde bir barut gibi yükselen öfkesini dindirmeye çalışarak sakin olmaya çalıştı. Kızı eline bir geçse kimsenin alamayacağı kesindi. Şimdi sabretmeliydi en azından kendi ayaklarıyla gelene kadar kılını kıpırdatmamaya niyetlenmişti. Asla onu zorlamayacak, sadece pes etmesini bekleyecekti tıpkı şimdi beklediği gibi.

Anahtarları veren adama teşekkür dahi etmeden görevli isteyen Alonzo, kızın kolunu bırakmadan yanında sürüdü. Az çok anladığına göre bu afetin gözü pek korkmuyordu. Silahı gördüğü halde atakta bulunabilmiş üstüne birde alay etmişti. Kasılan suratını sıvazlayarak yürüyen Alanzo, sert duruşunu bozmadı. Resepsiyondan çıkan ikiliye yardım eden görevli, butik evlerden boş olan en yüksek tepede dizayn edilmiş bir katlı yapıya müşterileri getirdi.

Gençler eve girdikleri andan itibaren hava kararmış ve gökyüzünde beliren yıldızlara dolunay eşlik ediyordu. Carmine, yanan şömineye koşar adımlarla yürüyerek ellerini birbirine sürttü. Alonzo ise sokak kapısını kapatarak ahşaptan yapılmış, kalaslarla şekil verilmiş duvarları incelemeye başlamıştı. Yanlardan içeriye açılan ve ayrı bölümlere ayrılmış üç kapı bulunuyordu. Tavan oldukça yüksekti ve evin içine yanan ağaçların kokusu sinmişti. Taş şöminede yanan odunlar çıtırdıyor ve odaya loş ışık dolduruyordu.

Yerde serilmiş kırmızı renk kilimin ortasına kadar ilerleyen Carmine, şöminenin sağındaki tek kişilik koltuğa geçti. Oldukça kızı sakin bulan Alonzo, donuk bakışlarını üzerinde gezdirdi. '' Seninle anlaşma yapmalıyız.'' Dedi ateşin vurduğu alev alev yanan saçlarına bakarken ressamların bile hayran kalacağı bu güzeli çizmek istedi.

Kızdan beklediği yanıt gelmeyince Carmine'ye doğru adım attı. Koltuğun kenarında ki kolunu tutarak havaya kaldıran Alonzo ''Bu evde beni yok sayamazsın,'' diyerek kükredi.'' Bana cevap vereceksin. ''

Sesinden aldığı sert tınıya kahkaha koparan genç kız kollarını adamdan hışımla çekiştirdi. Odanın içini aydınlatan ateş eşliğinde, baktığı yeşil devin gözleri adeta öfkeden parlamıştı. Camdan içeri sızan ışığa doğru yürüyen Carmine, kıkır kıkır gülerek başını aniden Alonzo'ya çevirdi.

'' Dur tahmin edeyim. Bir gece senle beraber olacağımı ve bu birlikterliğin sonunda özgürlüğüme kavuşacağımı söyleyeceksin. Bende kabul edeceğim öylemi?'' diye soran Carmine dişlerini sıktı. '' Vahşiliğini ortaya koyarak istediğini anladığında, beni de öldüreceksin değil mi? Tıpkı Lucki'ye yaptığın gibi, beni de açtığın bir çukura gömecek izimi kaybettireceksin.''

Alonzo, kızın oturduğu koltuğa yavaşça geçerek gözlerini ateşe çevirdi. Bacaklarını üst üste atmış çıtırdayarak yanan odunlara bakarken yorulduğunu anladı. Ellerini ensesinde birleştirerek esner gibi kollarını geriyor ve gözlerine ateşin kızıl rengi vuruyordu. '' İsteyerek yatağıma geleceksin Carmine Eldon zorlama olmayacak. Kimliğine yaraşır şekilde ödülümü vereceksin.''

''Sen şizofren misin? Tanrı aşkına sen ne dediğinin farkında mısın?'' diye parlayan Carmine, delirmek üzereydi. Omzuna düşen saçlarını geriye iterek titrek sesle iç geçirdi '' Tanrım ben ne günah işlemiş olabilirim ki, bu yeşil devi başıma bela niyetine verdin!''

'' Günahını biliyorsun. Şimdiyse bedelini ödeyeceksin.' ' diyerek ateşe bakmaya devam eden Alonzo '' Sadece bir gece, bu senin için zor olmamalı. ''Dedi keyifle.

Aşağılık sualine cevap dahi vermeyen genç kız karanlık odadan sıkılarak lambayı yakmak için prize bastı. O anda aydınlanan odaya şöyle bir göz gezdirince yerle uyumlu kan kırmızısı kilimin aynı renk olan kırmızı koltuğa kendini attı. Çok yorucu üstelik adrenalinli bir gün geçirmişti. Şömine başında oturan vahşinin sinsi bakışından kurtulmak için arkasını dönerek gözlerini kapadı.

Dolunay gözlerini dikerek yattığı yerden sevgilisinin yaşayıp yaşamadığını düşünen Carmine, devin elinden kurtulacağından adı gibi emindi. Ailesi, er ya da geç kaybolduğunu anlayacak arkasına polis takacaktı. Uçaktan indikten sonra babasını aramadığı için pişman olmuştu. İşte o an da aklına gelen anlık fikirle gözleri parladı. Telefonu bavulunda kalmış ve biraz sonra da eşyaları görevliyle gelecekti. Ne yapıp etmeli bir şekilde telefonla görüşme yapmalı birilerinden yardım almalıydı. O esnada kapı çaldı.

Kapıyı açmak için ayaklandığı sırada Alonzo, kızdan evvel davranmış hızlı adımlarla kapıyı açmıştı. Resepsiyon görevlisi elinde ki bavulları deve uzatarak ''Bavullarınızı getirmiştim. '' diyerek Carmine'ye gülümsedi. ''Adım Balder, efendim. Akşam yemeği saat yedide haber vermek istedim. Resepsiyona bağlı tellerimiz sorunlu. Malum karlar bastırınca arıza oldu.'' Dedi Alonzo'ya dönerek.

''Teşekkür ederiz bay Balder.'' diyerek adama memnuniyetini sunan Carmine, heyecanla bavulları içeri çekti. Eline aldığı çantasının fermuarını açmaya başladığında, kapıda ki adamın yüzüne Alonzo, sertçe kapıyı itti. Çantayı her an açmakta olan kızın kolunu sıkıca kavrayarak kendine döndürdü. ''Bana en ufak hata yaptığında bitersin. Şimdi bırak o çantayı ve....''

'' Bırakmayacağım. Peşinden yeterince köle gibi sürüklendim. Hareketlerime bundan sonra karışamazsın çünkü şimdi polisi arayacağım Bu saçmalıktan ve senden..'' diyerek çığlık içinde karşılık veren Carmine öfkelenmişti. Alonzo, baskısını artırarak bedenini kendine çekti. Öfkeli nefesini yüzüne soluduğu an Carmine'nin sırtı birden gerildi. Derin vadileri anımsatan devin gözlerine sinirle bakınca, iğneleyici pırıltıyı görebiliyordu. ''İstediğimi vermeden olmaz.''

'' İstediğine kavuşamadan geberip gideceksin Tıpkı...''diyerek kalan Carmine'nin aklından Lucki, geçmişti. Satılık bir mal gibi kendini başka ellere veren ve her fırsatta öpmeye çalışan sevgilisini nefretle andı. Bir türlü sahip olamadığı teni için deliren sevgilisi, bir maç yüzünden Carmine'sinden vazgeçmişti. İğrenerek Alonzo'ya bakmaya devam eden genç kız '' Tıpkı senin gibi şerefsiz, ahlaksız, zürriyetini devam ettirmeye meraklı adamlar gibi.'' Diyerek kestirip attı.

'' Sözlerine dikkat et!'' diye onu uyaran Alonzo, resmen köpürdü. Kızı haksız görse de bir yerde haklıydı. Eşkıya gibi gözüne görünüp sevgilisini öldürmüş profili çizerek, ortaya malzeme bırakmıştı. Dahası bir anda karşısına çıkarak benimsin demişti. Tıpkı aldığı bir eşya bir ödül gibi -sahibinim- kelimesini kullanmıştı Lucki, anlaşmasında durmayarak asabını bozunca antenler atmış, bu durumda da kibar davranmak aklının ucundan bile geçirmemişti. Eğer adam kızı kaçırmasa, bir barda ya da bir eğlence mekanında afetin gözünü boyayıp icabına bakacaktı. Ama şimdi planlar değişmiş hem de hiç hesaba katmadığı kadar başına iş almıştı.

Carmine, çaresizlik içinde kolunun acısıyla debelenince Alonzo, elini gevşetti. Başını bavullara çeviren Carmine, her an ağlayacak gözlerle '' İzin ver gideyim.'' Dedi fısıldayarak.'' Lütfen! Yeminle seni şikayet etmem. Kimliğini ortaya çıkarmam lütfen bırak beni!''

Kızın sözünü duymazlıktan gelen Alonzo ''Hazırlan birazdan yemeğe ineceğiz,'' diye buyurdu ve kapıdan anahtarı alarak cebine attı. Carmine'nin camdan atlayarak bile kaçacağını tahmin ettiği için başka çözüm yolları bulmuştu. Lucki'nin peşine takıldığı andan itibaren uçaktan inince, kiraladığı araç yerine yakın, silah satan mekandan her ihtimale karşı özel aldığı iki parçayı ortaya çıkardı.

Bir anda karar vererek aldığı iki adet kelepçe şeklindeki zincirle örülmüş halkaya uzun uzun baktı. Bir filmde görmüştü. İzlerken hayran kaldığı parçaya bir kez daha baktıktan sonra kızın çantasını elinden kaparak direkt şömineye fırlattı.

Carmine, şaşkınlık içinde şöminenin içinde parlayan Beymen, marka çantasına inleyerek baktı. Koşar adımlarla ateşe yürüdüğünde alevlerin içinde kalan çantanın tutulacak yeri kalmamıştı. Çantayla beraber telefonu, tüm makyaj malzemesi onca kredi kartı ve ehliyeti kül olmaya başlamıştı bile.

''Sen tanrım sen sadistsin! Yemin ederim! Çantamdan ne istedin?''diye korkusuzca adamın üzerine yürüyen Carmine, havaya kaldırdığı yumruğu göğsüne indirdi. Alonzo, bileklerini sıkıca kavrayarak inatla yüzüne baktı. Sarı saçlarını çıldırmış gibi savuran kız sinirden ağlamaya yerinde tepinmeye başlamıştı.

Bileğin birini bırakıp diğerini sıkıca kavrayan Alonzo, kızın şaşkın bakışı eşliğinde bileğine geçirdiği kelepçenin ardından konuşmaya başladı. '' Evet sadistim. Beni siz delirttiniz. İstediğimi almadığım andan itibaren delirmeye devam edeceğim güzelim.'' Dedi alay ederek.

''Ben senin güzelin değilim.''

Kızın tehdidi karşısında çileden çıkan Alonzo, dişlerinin arasından köpürdü. '' Sen benimsin ve bundan sonra istesen de hiçbir yere gidemezsin güzelim.''

Koluna takılan şeyin henüz farkında değildi Carmine ve öylesine anlam veremeden bakarken '' Boynuma takacağın tasmayı bileğime mi taktın? Tanrı aşkına bu nedir?'' Diye sordu.

'' Tasmanın sana az geleceğini bildiğim için bomba takmayı yeğledim. Carmine Eldon!'' Diyerek kendi bileğine diğer kelepçeyi takan Alonzo, keyifle güldü. Kızın pörtlemiş gözlerini umursamadan '' Artık benden sadece yirmi adım uzaklaşabilirsin. O da şu oluyor ki güzelim, '' diyerek kızın korkulu suratına gülümseyerek devam etti. '' Yirmi bir adım attığında ikimiz fuyyyttt havaya uçuyoruz.''

Carmine, duyduklarını idrak edince bileğinde ki kelepçeyi çıkarmak için atakta bulundu ve Alonzo, kızın debelenişi karşısında kahkaha kopardı. '' Bir filmde görmüştüm ve oldukça bende iyi izlenim bırakmıştı. ''dedi kıza sırıtmaya devam ederken. '' Şu durumda sen benim tutsağımsın.''

''Çıkar şunu lanet olsun. Çıkar,'' diye bağıran Carmine'nin elleri titremeye başladı. '' Seni hastaneye yatırmak lazım! Aklı başında olan kimse yapmaz bunu, hemen çıkar şunu!''

Alonzo, avuçlarında küçük anahtarı çevirerek kızın karşısında doğruldu ve dosdoğru şömineye doğru uzattı. '' Bu gördüğün küçük şey ikimizi birbirimizden ayrılmasını sağlayan bir anahtar!'' Diyerek sırıtmaya devam etti. ''Bana itaat edince bu anahtar ikimizi de kurtaracak. Nasıl fikir?''

'' Delirmişsin sen!''

'' Susuuususut.'' Diyerek kıza yaklaşan dev parmağını kızın dudaklarına götürerek kıvrımlarında gezdirdi. Carmine, dudaklarına dokunan elle daha da sinirlenerek gözlerini kıstı. Bileğinde ki halkadan vazgeçip direkt adama dalacaktı. O bombalarıyla, silahlarıyla geliyorsa kendisi de pençeleriyle, kılıçlarıyla gerekirse dişleriyle atakta bulunacaktı. Öylede yaptı. Alonzo'nun parmağı kızın dudağının kıvrımlarını inceleyerek boynuna inerken Carmine, o başparmağı koparırcasına ısırdı.

Odanın içi devin iniltisiyle yarıldı. Parmağını kızın azından zor alan genç adam kolunu sertçe çekti. Yapışkanlarından ayrılır gibi, kızdan uzak durduğunda morarmaya yüz tutmuş gözüne başparmağı da eşlik etmişti.

Yaptığından gurur duyan Carmine, keyifle gülümsedi. '' Sen bedenimi isterken bileğime bomba takarak canımı yakarken sakın sana itaat edeceğimi sanma! Senin bombaların varsa benimde kadınlığım var. Senin silahın varsa benimde silahtan daha etkili gözlerim var. Bunu en iyi sen bilirsin.'' diye devam eden Carmine, kendinden emin şekilde başını dikleştirdi. Adamın burnunun dibine girerek usulca yüzüne fısıldadı. '' Çünkü benim için deliren sensin.''

Weiterlesen

Das wird dir gefallen

1.3M 39.5K 98
"Leyla öldü. Onun ölümünü kabullen artık. Bunun için kendini cezalandırmayı bırak. Kimse hiçbir şeyde suçlu değildi. Her şey olması gerektiği için ol...
103K 7.7K 34
Biz adımız gibi özgür bir timdik. Hür Timi. Kendi kurallarımızı koyardık. Bu askeriye işleyişine ters olduğu için de sürekli azar işitirdik. "Hangi...
8.9K 587 49
"Hayat, sen plan yaparken yaşadıklarındır." İnsta: @elifacar.official
9.2K 1.5K 37
Hikayenin başlangıcı... Onları bir araya getiren bir kader vardı.