AKREP'İN ZEHRİ

By _nidassa_

10.2K 1.1K 2.7K

Hayatı yalan üzerine kurulan bir kız. Arkadaşlarını haksız çıkartmak için masasına sevgilim diye oturtugu her... More

D. U. Y. U. R. U
1.Bölüm
2.Bölüm
3.Bölüm:Gerçekler
4.Bölüm:Yüzleşme
5.Bölüm:Ev
6.Bölüm:Aydın KORKMAZEL
7. Bölüm:Mete ÇEVİK
8.Bölüm:Mina Haşmetoğlu
9.Bölüm :Kurşun Yarası
10.Bölüm :Rüya
11.Bölüm:Mezuniyet
12. Bölüm:Karışık Duygular
13. Bölüm
14. Bölüm:Eski Hayat
15. Bölüm :Davet
16. Bölüm: Uçuş
17. Bölüm :Rize
18. Bölüm: Aile
19. Bölüm:Kelebek
20. Bölüm:Hisler
21. Bölüm:"Aşıklar Tepesi"
22. Bölüm: İtiraf
23. Bölüm: Kırık Kalpler
24. Bölüm:Küçük Bir İmza🖤
25: Bölüm: 5 EYLÜL
26. Bölüm: Plan
~TEŞEKKÜRLER ~
27. Bölüm: İyi Uykular Peder
28. Bölüm : Deniz Kızı
29. Bölüm: NOT
30. Bölüm: Poisonous Scorpion
31. Bölüm :Barış Yemeği
32. Bölüm : Londra
33. Bölüm:İzler
34. Bölüm: Yara İzleri
36. Bölüm : Sır
37. Bölüm : Yalan
38.Bölüm: 12 Kasım
39. Bölüm: Kaza
40. Bölüm: Yaralı Yürekler

35. Bölüm : Saklanan

245 22 26
By _nidassa_

Gözlerimi yavaş yavaş açtım. Aydınla koltukta uyuya kalmıştık. Aydın bir kolunu belime sarmıştı. Saçları dağılmıştı. Gülümsedim. Küçük bir oğlan çoçuğu gibiydi.

Ellerimi siyah saçlarına gezdirdim. Burnumu saçlarına sürttüm. Mis gibi kokuyordu.

Bu koku sahi çok tanıdık geliyordu bana. Ama ismini bir türlü çıkaramadım.

Bakışlarımı gözlerine diktim. Bir insanın kirpikleri nasıl bu kadar sık olabilirdi ki. Simsiyah kirpiklerinin gölgeleri yüzüne düşüyordu.

Gülümseyip Aydının yanağına sulu bir öpücük bıraktım.

Aydın gözlerini hemen açıp doğruldu.

- günaydın dedim.

-hayatımda ki en güzel günaydındı bu sana da günaydın.

- hadi ben çok acıktım kahvaltı yapalım.

Aydın koltukta doğrulup bir kez daha esnedi.

- uykunu alamadın mı sen bugün Aydın?

- uyuduğum en keyifli uykuydu inan bana.

- hadi o zaman kahvaltıya kurt gibi açım.

Aydın gülümseyip odasına çıktı.
Bende banyoda ki kurumuş kotumla kazağımı üzerime giydim.

Aydın arabanın anahtarını alıp yanıma geldi.

10 dakika sonra arabaya bindik.

- ee nereye gidelim kahvaltı için?

Radyodan müzik açıp Aydına döndüm.

- Hava çok güzel Kadıköyde simit çay yapalım mı?

- olur yapalım. Ordan da senin şu üniversitene bakalım haftaya başlıcak.

Heyecanla başımı salladım.

Yarım saat sonra çay bahçesindeydik.

Aydın 2 çay alıp gelmişti. Simitten bir ısırık aldım. Taptazeydi. Mutluluk bu kadar ucuzdu işte. İnsanlar mutluluğa o kadar uzaklarda arıyorlardı ki hayal ettikleri mutlulukları ararken zaman akıp geçiyordu.

Çayımı yudumlarken Aydın gözlerini dikmiş bana bakıyordu.

- niye öyle bakıyorsun bana?

- çok farklısın Mina ya yani bir etrafda ki insanlara bakıyorum bir sana.

- ne gibi bir farklılığım var ki?

- mesela başka biri Cihan amcanın kızı olucak asla şurda benimle simit çay yapmaz, egosit olur ülkenin en iyi iş adamının kızı olucaksın gelip random bir çay bahçesindeki simitle kahvaltı yapıcaz.

Küçük bir kahkaha attım.

- siz niye gözünüzde parayı ve mevkiyi bu kadar büyütüyorsunuz? Ben kendimi nasıl mutlu hissediyorsam öyle davranıyorum. Ne yani şimdi zenginler simitle kahvaltı yapamaz mı?

Aydın uzanıp ellerimi tuttu.
Sana aşığım ben ya şu doğallığına, bu kadar farklı olmana, kalbine, düşüncelerine hepsine aşığım.

Yanımıza yaklaşan çiçekci teyze ile ellerimi Aydının elinden çektim.

- eh be güzel abim almazmısın şu güzel kızıma bir gül.

Aydın çoktan elini cebine atmıştı bende çiçeklere bakıyordum.

Aydın sepete uzanıp hemen kırmızı güllerin yanında ki beyaz gülle küçük bir melisa çiçeği demeti aldı.

Bakışlarım kucağımda ki çiçekle Aydın arasında gidip geliyordu.

- beyaz gül ve melisa çiçeği sevdiğimi nerden biliyorsun?

- saçların dedi ve durdu saçların melisa çiçeği gibi kokuyor ayrıca İzmirde çiçekleri sularken kırmızı gülleri es geçip melisa çiçeklerini sevmiştin. Daha sonra alerjin tuttuğu gün odanda parfümüne bakmıştım melisa çiçeği aromalıydı.

Şaşkınlıkla Aydını dinliyordum.

- beyaz gül peki dedim.
Gülümsedi.

- tüm çiçeklere bakıyordun ama gözün beyaz gülün üzerindeydi. O yüzden aldım.

- bana böyle davranırsan sana daha da aşık olurum Korkmazel ona göre.

- zaten aşık değilmisin Haşmetoğlu.

Küçük bir kahkaha attım. Biraz sonra arabaya binip üniversiteme gitmeye başladım.

Aylardan ekim olmasına rağmen hava o kadar da soğuk değildi.

Radyodan bir şarkı açıp kucağımda ki çiçeklere çevirdim başımı beyaz gül ve melisa çiçeği gülümsememe engel olamadım.

Çoğu insan kırmızı gül insanıydı benim tercihim belliydi beyaz gül.
Beyaz gül masumiyetti, melisa ise saygınlık ve sakinlik . İnsan masumluğunu ve saygınlığını yitirmediği sürece insandı.

Arabanın durması ile etrafıma baktım. Gelmiştik hayallerimi süsleyen üniversitenin kapısının önündeydik. Arabadan indik.

- hoşgeldiniz Aydın bey ben arabanızı park ederim.

Aydın anahtarı güvenliğe bırakıp bir elini belime koyarak yürümeye başladı.

- bu adam seni nerden tanıyor Aydın?

- Bir kaç kez bu okula gelmiştim.

- kim için gelmiştin?

- seminer filan vermek için önemli bir şey değil.

İçerisi dışarıya göre daha kalabalıktı. Kayıt listelerimiz çıkmıştı adımı bulup karşısında ki bölüme baktım 103 nolu salonda ders görücektim.

Öğrenci işlerine gidip bir imza almam gerekiyordu.

Aydın elimden tutarak bana üniversiteyi gezdirmeye başladı.

- daha önce bir kaç kez geldim bu üniversiteye ama gezmek pek nasip olmamıştı. Biraz etrafa bakalım sonra senin işini hallederiz.

Üniversite düşündüğümden daha büyüktü proje sınıfları ve lavabotuarlar vardı benim bölümüm hukuktu. Bizler için duruşma salonu tarzında sınıflar vardı o kadar güzeldi ki.

Aydınla koridorun sonundan döndük. Kapalı kocaman bir havuz vardı.

- çok güzel değil mi Aydın?

- evet çok güzel.

İçeri girmiştik havuzun üzeri cam bir kapakla kapalıydı.

- üzeri niye böyle kapalı.

- bazen bu buz camın üzerinde dans filan ediliyor diye biliyorum burası dans içinde kullanılmıştı geçtiğimiz yıllarda. Yüzerken kapağı şu yukarıda ki kanca ile kaldırılıyor.

- burda yüzmek istiyorum ben.

- burda mı?

- evet

Aydın yaklaşıp kollarını belime sardı. Kulağıma eğilerek.

- bence benim odamda ki havuz daha iyi eğer yüzmek istersen yüzebiliriz sevgilim.

Yanaklarımın kızarması normalmiydi?

Kollarımı Aydının beline sarıp
yüzümü ona döndüm.

- düşünmem lazım sevgilim.

- o niyeymiş?

- yanağına sulu bir öpücük bırakıp kenara kaçtım.
Belki başka birileri ile yüzerim belli mi olur?

Aydın gözlerini kısmış bana bakıyordu "mesela?"

Kollarımı iki yana açtım bilmem?

Aydınla kpca salonda köşe kapmaca oynuyorduk Sanki.

- benden başka kimseyle yüzemessiniz küçük hanım.

- yoo yüzerim.

Aydın bana bir adım daha atınca bende kapının köşesine kaçmıştım.

- gel ben sana öğretiyim nasıl yüzüleceğini sevgilim.

Küçük bir kahkaha attım. Aydın da gülmeye başlamıştı.

Arkama dönmem ile başımı bir şeye çarptı.

Elimin alnıma gitmesi ile ağzımdan küçük bir küfür çıktı.

Aydın hemen yanıma gelmişti.

- iyimisin.

Gelen sesle bakışlarımı yerden kaldırdım.

Tiksindirici mavi gözler, ego yüklü bakışlar, şişme kaslar.

Yiğit Kontar.

Çarpa çarpa bu pisliğe mi çarpmıştım.

- iyiyim. Dedim düz bir sesle.

Aydın bir elini belime sarmış diğer elini de cebine sokmuştu.

Yiğit'in yanına biraz sonra Zeynep te gelmişti.

Zeynep'le selamlaşıp sohbet etmeye başladık.

Biz konuşurken Aydın ile Yiğit sessizce birbirlerine bakıyorlardı aralarında ki gerilim gözle görülmücek gibi değildi.

- hazır karşılaşmışken bir kahvemi içsek?

Bakışlarımı Aydına çevirdim ne de olsa Yiğitle araları iyi değildi.

- olur içelim birer kahve dedi Aydın.

Kapıdan çıkacakken aklıma imza işi geldi.

- ya beni bir 5 dakika bekleseniz şu imzayı halledip gelsem.

Biraz sonra koşarak koridora geri döndüm. Sağdan ikinci kapıyı çalıp içeri girdim.

Kadının yanında iki öğrenci daha vardı ikisinin de sırtı bana dönük olduğu için görmemişlerdi beni.

- pardon bir imzanız lazımdı da yardımcı olabilirmisiniz?

Sesimle birlikte önümde ki iki öğrenci de bana döndü.

İstenmeyen diken gözünde bitermiş...

Ceren, arkadaşım gibi görünüp sevgilimle yatan kız ve en yakın arkadaşı.

Ceren yüzüme bakamazken arkadaşı dik dik yüzüme bakıyordu.
Bunlarla uğraşamıyacaktım.

İmzamı ve kaşemi attırıp odadan çıktım.

Koşarak kapının önüne geldim.

Aydın arabaya yaslanmış sigarasını içiyordu.

Beni görünce sigarasını söndürüp gülümsedi.

Aydının yanına gidip boynuna sarıldım.

Aydın pek anlamamış gibi kollarını belime sardı saçlarımı kokluyordu.

İyi ki Aydına sahiptim.

- hadi gidelim sevgilim.
Arabaya binip camı yarıya kadar açtım.

Üniversiteden ayrılırken gözüme kapının köşesinde bekleyen Ceren çarptı. Göz göze gelmiştik. Ne zamandır oradaydı bilmiyorum büyük ihtimalle Aydınla beni görmüştü.

15 dakika sonra Kontarlarla bir kafeye oturmuştuk.
Birer türk kahvesi söyleyip beklemeye başladık ortam fazlasıyla sessizdi.

Biraz sonra Zeynep tuvalete kalktı.

- nasılsın Mina?
Yiğitin sorusuyla bakışlarımı yüzüne çıkardım.

- iyiyim teşekkürler.
Aydın bir kolunu omzuma atmıştı.

- ben de iyiyim saol dedi Yiğit.

Yiğitten cidden hoşlanmıyordum. İtici herifin tekiydi.

Birer kahve içip işimiz olduğunu söyleyip kalktık.

Arabaya geçip eve doğru sürmeye başladı Aydın.

- Zeynep iyi biri bence?

- evet iyi biri.

Tüm yol boyunca sessizlik hakim sürmüştü.

Eve gelir gelmez odama çıkmak için merdivenlere yöneldim. Aydın, da bahçede Serdar ile sohbet ediyordu.

2.katın sonunda ki babamın çalışma odasının kapısı yarı açıktı. Tam geçicekken Aydının ismini duymamla durdum.

Babam birisiyle konuşuyordu.

"Aydın geçen Londra ya gitmiş benden habersiz orda da Kontarların oğlu Yiğitle tartışmışlar görünürde çok bir şey yok. Londra da yüklü bir satış yapmış büyük biri olmalı ama kim olduğunu daha öğrenemedim."

-Kim olduğunu öğren Cihan. Aydının daha da tehlikeli işlere girmesini istemiyorum.

Her kimle konuşuyorsa adam Aydını tanıyor olmalıydı.

" araştırıyorum Kenan bende Aydının tehlikeye girmesini istemiyorum kızımla sevgili sonuçta Aydının tehlike de olması demek Minanın da tehlike de olması demek biliyorsun."

Kenan mı? Ben bu ismi daha önce de duymuştum.

Aydının babasının ismi de Kenandı.

Aklıma gelen şeyle gözlerim fal taşı gibi açılmıştı. Yok artık babası olucak hali yoktu ayrıca ölmüştü Aydın vurmuştu babasını.

Kenan adında bir sürü insan vardı sonuçta.

Babamın kapıyı açması ile göz göze geldik.

Babam şaşırarak bir adım geriye sendeledi.

- Mina sen ne zamandır beri buradasın?

- şimdi geldim baba sana selam vermek için içeri giricektim de biriyle konuşuyordun.

- konuşmanın ne kadarını duydun?

Babam bembeyaz suratıyla bana soru soruyordu.

- şey duymadım şimdi geldim önemli bir şey miydi?

- evet önemli bir şey bir daha kapıda durup bekleme ben işim bitince gelirim yanına.

Başımı anladım der gibi salladım. Babam, merdivenlerden aşağıya indi bende yukarı odama çıktım.

Biraz önce ne olmuştu öyle babam bir anda yükselmişti.

Üzerimi değiştirip odadan çıktım. Merdivenlerden inerken gözüm çalışma odasına takıldı.

Kapıyı tıklattım ses gelmedi.

Kapının kolunu tutup çevirdim. Kitliydi babam inerken kapıyı kapatmıştı ama kitlememişti.

Büyük ihtimalle içerden bir kilit sistemi vardı.

Bu odanın bu kadar güvenli olması saçmaydı. Acaba nasıl açılıyordu kapı hiç dikkat etmemiştim.

Üzerinde her hangi bir kilit girişi yoktu.

Başımı merdivenlerden yukarı çıkan Aydına diktim.

- Mina bende seni çağıracaktım hadi yemeğe gel.

Aydınla birlikte aşağıya inip masaya oturduk.

Babamda karşımızda oturuyordu. Suratı hala sertti. Bir şey düşündüğü çok belliydi.

Gözlerini benden kaçırarak yemeğe başladı.

Yarım saat sonra yemeklerimizi yemiş terasta çay içiyorduk.

Yanımda Aydın tam karşımda ise babam ve Serdar oturuyordu.

Babam elinde ki gazeteyi bırakıp bakışlarını bize çevirdi.

Daha, doğrusu Aydına çevirdi.

- geçen gün Londra da kiminle alışveriş yaptın Aydın?

Bugün konuştuğu kişi de bunu merak ediyordu.

Yüzümü Aydına çevirdim. Yanımda rahat bir şekilde oturuyordu.

- neden sordun amca?

- bizim cemiyetten olmadığı belli olsaydı illaki haberim olurdu.

Aydın sırtını biraz daha dikleştirerek gerindi.

- Nasıl yani yaptığım her alışverişin hareketin haberi geliyormu sana?

- her şeyin değil bazı alışverişlerin.

Aydın hoşnut olmadığını belli eder gibi derin bir nefes aldı. Ben ise köşeye iyice sinip olanı biteni izliyordum.

Serdarla göz göze geldik o da bir şey anlamamış gibi bana bakıyordu.

- önemli ve değerli bir müşteri Cihan amca bana kalması gereken bir mevzu.

Babam elinde ki bardağı masaya öyle sert çarptı ki olduğum yerde sıçradım.

Aydın ise gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı. Gözlerinde ki öfkeyi görebiliyordum.

- Ne zamandan beri benden gizli iş yapıyorsun Aydın sen.

Babamın gür sesi terasta yankılanıyordu.

Babam ayağa kalkmıştı. Aydında yanımdan bir anda kalkıp babamın karşısına geçti.

- sen yaptığın her işi açıklıyormusun Cihan amca bana, neden her hafta yurt dışına gidiyorsun mesela, orda ki şirketi bahane etme. Konuştum iki haftadır söz ettiğin ekonomik kriz filan hiç bir şey yokmuş her şey yolundaymış.

Babam bir an gözlerini kapatıp geri açtı.

Serdar da ayağa kalkıp babamın yanında durmuştu.

- sen benim sözüme itimat etmeyip arkamdan şirket mi arıyorsun Aydın.

Aydın elleriyle şakaklarını sıktı. Yutkundu adem elması hareket etti. Sinirli olduğu her halinden belliydi. Babamın da aşşa kalır yanı yoktu ilk kez ikisini karşı karşıya görüyordum.

- Ben sana ne yaptığını sormuyorsam sen de bana soramazsın Cihan amca.

- lan sen kimsin de bana kafa tutuyorsun.

Babam bir adım öne atmıştı. Aydın ise asla geri çekilmiyordu.

Oturduğum yerde sanki daha da sinebilirmişim gibi iyice küçüldüm ellerimle kulaklarımı kapatmıştım.

Ne konuştuklarını duymuyordum sanki zaman durmuştu.

Serdarla göz göze geldik. Sanki şimdi burda olduğumu hatırlamış gibi babamın koluna dokunarak beni işaret etti.

Aydın da bana bakmaya başlamıştı. Ne dediklerini duymuyordum ama dudakları kıpırdıyorlardı.

Babam ile Aydın hemen önüme çökmüşlerdi.

Dizlerimi biraz daha kendime çektim.

Babam elini koluma uzatmıştı ama kolumu kendime çekmiştim.

Gözlerim Aydının gözlerindeydi. Korkuyla bakıyordu kendi yansımamı görebiliyordum.
Dudakları kıpırdıyordu ama sesi gelmiyordu.

Kulaklarımda olan ellerimi biraz gevşettim.

- Mina gel sevgilim aç kulaklarını lütfen özür dilerim.

Bir elini dizime koymuştu. Bense sadece söylediklerini dinleyebiliyordum.

- Abi bir hastaneye mi görürsek iyi gözükmüyor.

Serdarın dediği şeye başımı, hayır anlamında salladım.

- Mina kızım iyimisin özür dilerim. Senin gözünün önünde tartışmamalıydık.

Serdar elinde ki suyu bana uzatıyordu alıp içtim.

Sanki biri saatler boğazımı sıkıyordu da nefes alamıyordum.

- Serdar beni odama çıkartırmısın lütfen.

Sesim fısıltıdan bile kısıktı. Boğazım yanıyordu.

Serdar bir kolunu belime sarıp bir diğer eliylede elimi tutuyordu.

Bacaklarım titriyordu. Bir anda niye böyle kötü olmuştum ki.

Aydınla babam arkamda kalmıştı.

Serdarla birlikte tek tek merdivenleri çıkmıştık.
Odamın kapısını açıp beni yatağa oturttu.

- teşekkür ederim.

Serdar da gelip yanıma oturdu.

- Mina neden böyle oldun bi anda.

Başımı bilmiyorum der gibi salladım.

- biraz uyursam geçer.

Serdar ışığı kapatıp kapıyı da kapatıcakken

- ne olursa bana anlatabilirsin Mina, ben seni arkadaşım gibi görüyorum her konuda sana yardım ederim bunu bil olur mu?

Gülümsedim cevap vermeye bile halim yoktu.

Kapıyı kapatıp odadan çıktı. Gözlerimi kapatıp düşünmeye başladım.

Eski hayatımı hatırlamaya çalıştım. Böyle olmamın sebebi ne olabilirdi ki. Cevabı yine bende saklıydı.

Kalkıp camı açtım.

Babamla Aydın terasta yan yana oturmuş sigara içiyorlardı.
Babam bir eli ile Aydının sırtını okşadı.

Birbirlerine sarıldılar.

Aydın babasını öldürmüştü ne kadar isteyerek olmasa da öldürmüştü. Acaba babama sarılırken biraz da olsa baba özlemi geçiyormuydu?

Ya da ne bileyim benim babam olduğu için  bana kin duyuyormuydu.

Ben kucağımda ölen kadının annem olduğunu öğrendiğimden beri ara ara da olsa Peri ye kinleniyordum niye annesi vardı ki. Niye prensesler gibi yetiştirilmişti.

Niye benim gibi değildi.

Bir de bana bak her tarafım yara bere içinde, izler içinde, acılar içinde, yaşanmışlıklar içinde.

Sol gözümden akan bir damla yaşı sildim.

Camı açık bırakıp yatağıma geri yattım.

10 dakika sonra kapım açıldı. Yorganın altına girip sol tarafıma yattı.
Bir elini belime sarıp beni kendine çekti. Dudaklarını saçlarıma bastırmıştı.

- özür dilerim sevgilim.

Bir öpücük daha kondurdu saçlarıma.

Aydından başkası değildi. Olamazdı da zaten.

Yüzümü Aydına çevirdim. Yaklaşıp yüzümü boynuna yasladım.

Biraz önce içtiği sigaranın kokusu yakalarına sinmişti içime derin bir nefes çektim.

İki kolunu da vücuduma öyle bir sarmıştı ki, öyle bir sarmalamıştı ki beni. Dudaklarını alnıma bastırdı..

Dudaklarımdan firar eden küçük bir hıçkırık aramızda ki sessizliği bozdu.

Aslında ağlamamak için kendimi o kadar sıkmıştım ki.

Aydın saçlarımı okşamaya başladı.

- Şşt ağlama nolur. Sen her bir gözyaşı döktüğünde içim acıyor. En kötüsü de buna kendimin sebep olduğunu bilmek içimi yakıyo. Yapma yakma beni nolur.

Sesi yalvarır gibiydi.
Burnumu çektim. Gözlerimi karalarına diktim. Burnumun ucuna bir öpücük kondurdu.

- babanı özlüyormusun Aydın?
Sorduğum soruyla afallamıştı.

- bazen. Neden sordun?

Omzumu silktim. Düşünüyorumda sen nasıl bir baba olursun acaba Aydın?

Aydın gülümsemişti.

- eğer biraz beklersen ilerde nasıl bir baba olacağımı görürsün ya da nasıl bir koca olacağımı.

Kahkaha attım.

- beklerim Korkmazel ömrümün sonuna kadar beklerim.

Yanağıma sulu bir öpücük bıraktı. Hadi uyuyalım.

Gözlerimi kapattım uyku beni kollarına çekerken Aydın bir şeyler söylüyordu bana.

Aklımda sadece bir kaç yeri kaldı.

Şu gökyüzünde ki yıldızlar kadar çok, güneş kadar büyük ve evren kadar sonsuz seviyorum seni küçük gökyüzüm...

Bir hafta sonra ;

Bugün üniversitemin ilk günü heyecandan ölebilirim sanırım. Üzerime yeşil bir askılı giydim altınada hemen dizlerimin üzerinde biten siyah bir etek. Ayağıma converslerimide geçirdim mi tamamdı.

İlk günden çok abartmak istemiyordum o yüzden saçımı sıkı bir at kuyruğu yaptım. Hafif bir makyajla işimi bitirmiştim.

Aşağıya inip kahvaltı masasına oturdum hemen Aydınla babam çoktan kahvaltılarını etmiş terasta oturuyorlardı.

Kahvaltımı hemen bitirip terasa çıktım.

- beyler bu kız artık üniversiteli geç mi kalsın ilk günden okula?
Hanginiz bırakıyor beni okuluma.

Aydın masanın üzerinde ki anahtarı alıp yanıma geldi.

- ben bırakıyorum hanımefendi hadi çıkalım.

Biraz sonra Aydınla arabadaydık.

- heyecanlımısın?

- heyecandan ölebilirim.

Gülümsedi.

- sakin ol ben çıkışta seni almaya gelirim bekle beni ordan da yemek yemeye filan gideriz olur mu?

- çok güzel olur.

Arabanın durması ile etrafa baktım çoktan kalabalıklaşmıştı çantamı alıp hızlıca indim.

Bir kaç adım atmıştım ki Aydının sesiyle geri döndüm.

- Bir şey unutmadınız mı deniz kızı.

Bana bir kaç gündür deniz kızı diye hitap ediyordu hoşuma da gitmiyor değildi.

- neyi unutmuşum?

Eliyle yanağını gösterdi.

- Biricik sevgilinize öpücük vermeyi.

Küçük bir kahkaha attım.

Arabaya yaklaşıp açık camdan Aydının yanağına bir öpücük kondurdum.

Diğer yanağını da öpücekken Aydın kafasını çevirip dudaklarıma küçük bir buse kondurdu.

- Aydın ya okuldayız yapmasana.

Aydın gülümseyerek bana bakıyordu.

- Şans öpücüğü o yavrum şans.

- sen var ya... Hadi kaçtım ben.
Aydına el sallayıp içeri girdim.

103 numaralı salonu bulup duvar kenarına oturdum.

İlk dersimiz Ceza Hukuğuydu. Alanında iyi bir profesör ders vericekti.

Bugün sadece 4 dersimiz vardı.

Saat çoktan 5 e gelmişti.

Okulumu genel olarak, sevmiştim şimdilik sınıftan kimseyi tanımıyordum.

Telefonumu alıp Aydını aradım.

- Mina 5 dakika beklermisin yoldayım.

Yoğun olduğu belliydi. Büyük ihtimalle trafiğe takılmıştı.

Telefonu kapatıp biraz ilerde ki banklara oturdum.

Hava da akşam serinliği vardı derin bir nefes aldım. Çantamdan bir dal mentollü sigara çıkardım nedense bu ara tadı pek bir hoşuma gidiyordu.

Sigarayı dudaklarıma tutturup çantamda çakmağı aramaya başladım yoktu.

Bir anda yüzümün önünde beliren çakmakla çantamı kontrol etmeyi bıraktım. Uzatıp sigaramı yakıp çakmağın sahibine baktım.

Yiğit Kontar?

- teşekkür ederim.

Cevap vermeden geçip yanıma oturdu.

- ne yapıyorsun burda?

- Aydını bekliyorum.

Başını anladım der gibi salladı. Elimde ki paketten bir sigara alıp o da bir tane yaktı.

- mentollü?

- mentollü dedim.

Gülümsedi.

- Beni sevmiyorsun değil mi?

Yüzümü ona çevirdim.

- o kadar mı belli ediyorum.

Gülümsedi yüzünde küçük bir gamzesi vardı.

- Aydın yüzünden büyük ihtimalle, seninle hiç bir sorunum olmadı şuana dek.

- Belki dedim sigaramı söndürürken.

Gözlerini gözlerime dikip konuşmaya başladı.

İlk kez, gözlerinde bu kadar derin bir mavilik vardı ya da daha önce ben hiç dikkatli bakmamıştım.

- Keşke seninle bambaşka bir yerde bambaşka bir şekilde karşılassaydık.

- Neden?

- iyi bir arkadaş olabilirdik belki dost bile olurduk.

Gülümsedim.

- İnan tanısan yüzüme bile bakmazdın dilenci diye belki önüme para bile atardın.

Yüzünde ki gülümseme silinmişti.

- eski hayatında nerdeydin?

- Hatırlıyor musun partide benimle ilk dans ettiğin gün bana bir şey söylemiştin.

"10 yıldır nerdeydiniz, bunu çok merak ediyorum" demiştin.

Başını beni onaylar gibi salladı.

- sende bana "bunu burda ki herkes merak ediyor emin olun" demiştin.

Başımı salladım evet öyle demiştim. Hala hatırlıyor olmanız ilginç.

- önemli şeyleri unutmam.

Aydından gelen mesajla telefonuma baktım.

**arabayı park edip geliyorum.

Mesaja tamam yazıp ayağa kalkmıştım.

Yiğit de benimle birlikte kalkmıştı.

Elimi sıkmak için elini uzatmıştı.

- seninle iyi bir şekilde tanışmak istiyorum Mina. Geçen ki olayda ben hatalıydım. Ama her insan hata yapar değil mi önemli olan nasıl telafi ettiğidir.

Elimi, uzatıp havada ki elini sıktım.

- sorun değil Yiğit.

Rahatlamış gibi gülümsedi.

- sevindim senin gibi iyi bir arkadaşı kaybetmediğim için. Herkesin hayatında senin  gibi biri olmalı bence.

- benim gibi biri?

- Sen de çok farklı bir enerji var baksana Aydını bile iyileştirmissin, değiştirmissin.

Anladım.

- Yalnız Mina lütfen etrafında ki insanlara dikkat et özellikle yakınında olanlara.

Tam Yiğite ne demek istiyorsun diye sorucakken Aydın yanıma gelip elimi tutmuştu.

- Ne yapıyorsunuz burda.

Aydın kara gözlerini üzerime dikmiş cevap arıyordu.

Yiğit söze girdi.

- Zeynep'in dosyası kalmış onu almaya geldim. Minayla karşılaşınca da biraz sohbet ettik Aydın.

- Sana sormadım Yiğit.

Aydının bu sert çıkışı biraz fazlaydı.

Yiğit ellerini iki yana kaldırarak ben gidiyorum o zaman dedi.

Aydın yüzünü tamamen bana dönerek sorusunu yeniledi.

Gerilmem normalmiydi.

- sadece okul hakkında konuştuk biraz.

Aydın derin bir nefes alıp kollarını belime sardı.

- Mina Yiğitten uzak durman gerektiğini biliyorsun değil mi?
Onlardan hoşlanmadığımızı, babasının Cihan amcaya zarar vermeye kalktığını hatırlıyorsun değil mi?

- biliyorum Aydın sadece ayak üstü konuştuk daha ilerisi yok lütfen gidelim hadi.

Aydın peki diyip kollarını belimden çekmişti. Ani bir boşluğa düşmüştüm. Sinirli olduğu belliydi Aydın önde ben arkada arabaya yürümeye başladık.

Biraz sonra arabadaydık Aydın restorana doğru sürüyordu.

Yol boyunca ne Aydın ne de ben konuşmuştum.

Aklımda Yiğitin dediği şeyler dolanıyordu.

Yalnız Mina lütfen etrafında ki insanlara dikkat et özellikle yakınında olanlara.

Ne demek istemişti ki.

Arabanın durması ile Aydına baktım. Aydın ise yüzüme bile bakmayıp arabadan indi.

Ardından bende inip restorana girdim.

Cam kenarında ki masaya geçtim. Aydın karşıma geçip oturdu yanına garsonu çağırıp siparişlerimizi verdi.

Kendine ne aldıysa bana da ondan, aldı.

Izgara da biftek yanı patates püresi ve sezâr salata.

Restoran çok dolu değildi.

Biz hariç 3 masa daha doluydu.

Yemeğimizi sessizce yedik ne Aydın ne de ben tek kelime etmiyorduk.

- tüm akşam böyle mi davranacaksın Aydın?

- nasıl davranıyorum.

Gözlerimi devirdim.

Geriye yaslanıp bakışlarımı camdan dışarı gökyüzüne çıkardım.

Hava kararmıştı. Tek tük yıldızlar çıkmaya başlamıştı.

Masada ki suya uzanıp hepsini içtim. Aydının bu haline katlanamıyordum.

Biraz sonra restorandan çıkıp arabaya geçtik.

Aydın hala sessizliğini koruyordu. Madem konuşmak istemiyordu öyleyse konuşmazdık bundan sonra.

Arabayı evin önünde durdurdu. Kemerimi çözüp inecekken kolumda ki el ile olduğum yerde durdum.

Aydın Kemerini çözmüş bir eliyle kolumu tutuyordu.

Bir Aydına bir de kolumda ki eline baktım.

  - Yiğitle görüşmeni istemiyorum Mina.

Burnumdan derin bir nefes alıp kolumu Aydının elinden kurtardım.

  - Peki Aydın.

Aydın kemerini tekrar taktı. Bende arabadan indim onunda inmesini bekledim ama o gaza basıp gitti.

Beni burda mal gibi bırakıp gitmişti.
Gerizekalı
İyi geceler bile dememişti öküz.
Kendi evine mi gitmişti acaba?
Nereye giderse gitsin dağ ayısı.
Erkek değil mi özünde hepsi öküz işte.

İçeri girip merdivenleri hızlıca çıktım gözüme babamın çalışma odası takıldı ışığı hala açıktı.

Kapıya yaklaşıp tıklatıcakken. İçerden telefonla konuşma sesleri geliyordu.

"Haklısın bende çok özledim o günleri keşke geri dönebilsek"

Geri dönebilsek mi?

Kimle konuşuyordu ki?

Hayatında biri mi vardı?  

Yalnız Mina lütfen etrafında ki insanlara dikkat et özellikle yakınında olanlara.

Yiğitin dediği sözler aklımda dolanıyordu.

Annem öleli öyle çok olmamıştı daha bir kaç sene anca olmuştu bu kadar çabuk mu bulmuştu?

Kapıyı çalmadan içeri girdim.

Babam karşısında beni görmenin verdiği şaşkınlıkla önünde ki laptopu kapattı.

Laptopdan mı konuşuyorlardı.

  - iyi geceler baba!

  - sana da iyi geceler de kapıyı çalsaydın keşke.

  - önemli bir şey mi konuşuyordun yine?

  - evet!

Histerik bir şekilde gülümsedim.

  - Peki baba iyi geceler yatıyorum ben.

Kapıyı kapatıp merdivenlere yöneldim odama çıkıp kapımı kilitledim.

Üzerimdekileri çıkarıp yere attım.

Banyoya girip sıcak suyu açtım. Altına girip düşünmeye başladım.

Yine önemsenmiyordum.

Babamda bir şeyler vardı.

Sadece babamda da değil Aydın da, Yiğitte de herkeste bir haller vardı.

Yorulmuştum.

Banyodan çıkıp üzerime bol bir tişört giydim.

Yatağın üzerine attığım çantamı alıp içinden telefonumu çıkardım.

Aydından 2 mesaj ve bir cevapsız arama vardı.

Bakmıcaktım telefonu alıp şarja taktım.

Masama geçip ajanda mı aldım.

  Şüpheler vardır insanın içinde, gerçek olmasını asla istemediği.

Kanıtlar vardır sizi şüphelere götüren.

Ve yalanlar vardır bunları destekleyen...

                                               30 Ekim 2019

Ajandayı dolaba kaldırıp yatağıma yattım bildirim sesiyle telefonumu elime aldım.

Mesaj Berkten di.

**Naber huysuz üniversiteli. Yarın seni kahvaltıya kaçırıyorum ordan üniversitene bırakırım olur mu?

Berki özlemiştim. Daha doğrusu eski anılarımızı özlemiştim.

**Selam olur buluşalım yarın evi biliyorsun zaten görüşürüz.

Aydından 3 mesaj daha gelmişti umrumda değildi. Telefonu kapatıp yattım.

...

Uyanalı yarım saat oluyordu. Spor bir şeyler giyip bahçeye çıktım. Biraz koşucaktım.

Kulaklığımı takıp koşmaya başladım.
Büyük bir ormandı.

İnsanlar  kaçmak için koşardı.
Ben kendimi bulmak için koşuyordum.

En son Aydınla koşmuştuk, vurulduğu gün...

Aklıma gelen görüntüleri unutmak ister gibi gözlerimi kapattım.

Biraz sonra sırtımı bir ağaca yaslayıp biraz soluklandım.

Etrafımdaki ağaçları incelemeye başladım genenllikle meşe ve çam ağaçları vardı.

Sığ bir ormandı.

Ciğerlerime doldurduğum oksijenle tekrar koşmaya başladım.

Telefonumun çalması ile şarkı durmuştu arayan Aydındı.

Telefonu kapatıp şarkıyı devam ettirdim.

Çoktan dönüş yoluna girmiştim.

Aydından gelen mesajla telefonumu elime aldım dün geceden beri tam 6 mesaj vardı.

**uyudun mu?

**iyi geceler.

**bugün için üzgünüm.

**konu sen olunca hassas oluyorum.

**sana zarar gelmesini istemiyorum Mina lütfen anla beni.

**Arkadaşın gelmiş seni bekliyor.

Tempomu arttırıp dönüş yolunu hızlıca geçtim.

Bahçeye girdiğimde Serdar ile Aydın kapıda konuşuyordu.

Berkin arabası girişte park edilmişti.

Aydın beni görünce elinde ki sigarasını yere atıp söndürdü.

- günaydın dedim.

Eyvallah der gibi başını sallayıp arabasına bindi. Bense merakla Aydını izliyordum.

Bu kadarmıydı selam bile vermeden tekrar mı gidicekti.

Aydın arabasını çalıştırıp yanımızdan ayrıldı.

Gökyüzüne bakıp içime derin bir nefes çektim.

Aydın Korkmazel çok zordu.

İçeri geçip odamın olduğu kata çıktım.

Üzerimi değiştirip aşağıya terasa indim.

Berk kahve içiyordu.

  - sonunda be kızım nerdesin.

Berkle sarılıp karşısına oturdum.

  - seninki buradaydı beni görünce aşağıya indi.

  - gördüm dedim.

  - aranızda bir sorun mu var senin şu kara çoçukla?

  - boşver önemli bir şey değil. Biz çıkalım mı anca yetişiriz.

Berkle birlikte biraz sonra çıktık yarım saat sonra bir lokantada kahvaltı yaptık.

Beni üniversitenin önüne bırakıp klübe gitmişti.

Hani üniversite hayatı çok güzel olucaktı benim niye bok gibi gidiyordu.

Ceza hukuku dersinden sonra  3 dersim daha vardı ama iyice sıkılmıştım.

Çantamı toplayıp eve gitmeye karar verdim.

Taksiye binip müzik dinlemeye başladım allahtan trafik yoktu da erken bitmişti bu yol çilesi.

Merdivenlerden çıkarken gözüme babamın çalışma odası takıldı. Babam evde yoktu.

O laptopda kimle konuşuyordu ki gizli gizli.

Elimi odanın kapısına uzattım. Kilitliydi.

Kapının yanında 6 haneli bir kilit ekranı açıldı.

Annemle babamın evlendikleri tarihi girdim

22. 07.98

Bu değildi.

Kendi doğum tarihimi girmeye karar verdim.

Bu da doğru değildi.

Bizim dövmelerimizin hepsi akrepti bence akreple ilgili bir şey olmalıydı.

Akrep3 yazıp onayladım.

Kapı açıldı.
Hızlıca içeriye girip masasına geçtim.

Laptopda da şifre vardı.

Buna evlendikleri tarihi girdim.

Açılmıştı.

Teşekkür allahım.

Hemen son arananlara girmiştim.

Kayıtlı olmayan bir numara vardı nerdeyse her gün  görüntülü konuşmuşlardı.

Hesapları incelemeye girerek banka hesabına baktım bu hesaba son, 2 haftada sürekli para gönderilmişti.

Derin bir nefes aldım. O kadar sessizdim ki numaraya tekrar geri geldim.

Yüzleşmek istiyordum. Kim olabilirdi ki.

Arama tuşuna basıp çalmasını bekledim.

Aranıyor...

Nefesimi tutmuştum.

Görüntülü aramıştım

Açıldı...

Cihan?

Aranan kişi?

Olamazdı.

Babam yapmazdı.

O ölmüştü.

Gözlerime inanamıyordum.

Kapının açılması ile laptopu kapatmıştım.

İşte şimdi bitmişti.

Keşke girmeseydim.

Keşke öğrenmeseydim.

O ölmüştü nasıl konuşabiliyorlardı ki.

____________________________________

YENİ BÖLÜM!!!

Sizce odaya gelen kim?

Cihanın, sürekli para gönderdiği ve aslında ölmüş olan o kişi kim olabilir?

Tahminleri yazın.

İyi okumalar bol bol yorum ve vote

Continue Reading

You'll Also Like

864K 60.1K 36
Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliyorlardı. Onları görüyor, onlarla aynı m...
277K 10.1K 46
"Oo küçük hanım iki gündür sizin peşinizdeyiz." "Siz de kimsiniz niye peşimdesiniz ne istiyorsunuz?" " sakin küçük kız" "Kimsiniz dedim" " babanın öd...
945K 31.8K 57
alev:OĞUZ BEN ASIK OLDUM!!! oğuz:YİNE KİME AMK????!! alev:acar'a oğuz: siktir!
1.6M 66.6K 54
"0549******: Umarım iş telefonumu meşgul etmen için geçerli bir sebebin vardır. (20.13) Afra: OHA! OHA! OHA! (20.13) Afra: Koskoca Kuzey Taşoğlu bana...