Abimin Kankası || Texting

By terayaziyore

3.8M 206K 144K

Bilinmeyen: Abimin kankası olmasaydın olmazdı değil mi? Bilinmeyen: Şu kocaman okulda gittin Bilinmeyen: Her... More

AK/1
AK/2
AK/3
AK/4
AK/5
AK/6
AK/7
AK/ 8
AK/9
AK/10
AK/11
AK/12
AK/13
AK/14
AK/15
AK/16
AK/17
Ak/18
Ak/19
AK/20
AK/21
AK/22
AK/23
AK/24
AK/25
AK/26
AK/27
AK/28
AK/29
AK/30
AK/31
AK/32
AK/33
Ak/34
AK/35
AK/36
AK/37
AK/38
AK/39
AK/40
AK/41
AK/42
AK/43
AK/44
AK/45
AK/46
AK/47
AK/48
AK/49
AK/50
AK/51
AK/52
AK/53
AK/54
AK/55
AK/56
AK/57
AK/58
AK/59
AK/60
AK/61
AK/62
AK/63
AK/64
AK/65
AK/66
AK/67
AK/69
AK/ Final

AK/68

12.2K 728 208
By terayaziyore

Son 2

Vay bee

Şaka maka bitiyo he

Asla bu kitabı bitireceğim günleri görebileceğimi düşünmezdim ndndmamxms

Neys

Geçen bölüm Yalçın ve Esin ikilisine değindik ve ardından Esin'in acı hikayesini öğrendik. Şimdi ki bölümde bu olaylardan bir kaç gün sonrasını aktarıcam.

Yalçın ve Esin shipperları için üzülerek ucu açık kalacak bi konu olduğunu söylemem gerek. Çünkü Esin'in zaman ihtiyacı var ve kalan son 2 bölüme bunu sıkıştırmak gibi bir eylem yaparsam hikayede yine zaman atlamam gerekir. Bu nedenle final bölümünde konuyu tekrar ele alıp sonrasında özel bölümlerle soru işaretlerini gidereceğim.

Son olarak bu bölümde farklı bir kişinin ağzından olacak.

Söylemek istemiyorum. Ben bölümde söylemeden siz tahmin edin ahshdjajsm

Şimdilik iyi okumalar

Medyada ki şarkıyla başlayın
...

"Heeeuy yee ı wanna şuup beybi.."

Ritme uygun şekilde kalçamı sallarken tekrarlıyordum.

"Şıp şuppe up şuppe up..."

Sesim kötü olabilirdi ama bu bağırarak şarkı söylememe engel miydi?

Nau nau.

Çalan şarkı bir anda kapandı. Elimde ki ıspatulayı bırakıp arkama döndüm. "Ya sen napıyorsun! Uyuyorum koyduğumun gerizekalısı! Uyuyorum!"

Uykulu gözleri, dağınık saçları ve sinirli suratına baktım. "Ya şarkımı niye kapatıyosun sen? Ne güzel mooda girmişim. Kahvaltı hazırlıyorum şurada!"
Söylediklerini biraz olsun bir yerlerime takmamam onu sinirlendirdi. Şimdi bir düşündümde sözlerim de onu sinirlendirmeye yeterdi.

"Lan!"

Yüksek sesle ve oldukça uyarıcı bir tonla konuştu.

"Kutay!"

Ancak karşısında ben vardım. Yani lütfen ama. Hiç bir Kutay canlısı uyarıları dikkate almaz. Öğrenin artık bunu.

"Efendim bebeğim?"

Sabır dilercesine bir nefes verdi. "Bak güzel kardeşim! Tüm gece uyuyamadım. O yüzden hazır bomboş bir günüm varken uyumak istiyorum. Az biraz insan gibi davranıp ses çıkarma. Olur mu benim güzel kardeşim" derken her an üstüme atlayıp beni dövecek gibi bakıyordu.

Ama ne demiştik? Bir Kutay canlısı? Evet doğru bildin asla uyarıları dikkate almaz. Aferin.

"Tüm gece uyuyamamanın sebebi yine bir tür Gece olmasın?"

İmalı cümlemin ardından yüzünde ki sinirli ifade öyle bir hale haldi ki ifadesiyle dövecekti beni neredeyse.

"Ne bakıyorsun dalyarak? Sabahtan akşama kadar aşna fişne, kokuş kokuş aşk yaşayın sonra gece uyuyamadım sessiz ol. Oldu paşam. Hiiç kusuruma bakmayın benim bir hayat düzenim var. Size ayak uyduramam ben."

Ve evet, bir Ateş canlısını son raddesine getirmeyi başardım. Eline geçirdiği ilk şeyi kapının önünden bana fırlattı. Ki bu şey kapının yanında ki peteğin üzerinde asılı olan daha yarım saat önce yıkadığım sarı bezdi.

Islak bez Ateş'in fırlatma hızı yüzünden bacağımla buluştuğu an tiz bir çığlık atmamı sağlamıştı.

"Bir daha yüksek bir ses duyayım senden yemin ediyorum elimde kalırsın Kutay."

Son sözlerinin ardından odasına geri dönerken bacağımın acısıyla konuştum. "Ne oldu! Dediklerime cevap veremedin bi" dedim. Hala inatla bela mı arıyordum. İçinden geçen bela sözcüğüyle gülmeye başladım. Ateş'in kapısını kapattığını duyunca yeniden omletime döndüm. Ve aklıma gelen şarkıyı mırıldanmaya başladım.

"Derdin nee senin belamı istiyosun belamı belaa yaa.."

Ancak bu kez kısık bir ses kullanmaya özen gösterdim. Ateş'i sinir etmek hayatımın en büyük zevki olsa bile acıyan bacağıma yeni bir arkadaş edinmek istemiyordum.

Kahvaltımı hazırlamak ve bitirmek her zamankinden biraz fazla vaktimi almıştı. Çünkü her hareketimde ses çıkarmamaya özen göstermek beni yavaşlatmıştı. Verdiği zararlardan ötürü trip amaçlı Ateş'e kahvaltılık bir şeyler hazırlamama kararı almıştım. Şimdi uyanıp kendi hazırlasında yokluğumda kıymetimi bilsin.

Mutfaktan çıkıp odama geçtiğimde normal günlük planımın gerisinde kaldığımdan her zamankinden hızlı üstümü değiştim. Üzerime nike şort ve tişörtümü çektiğim gibi kulaklıklarım ve telefonumu alarak evden çıktım. Ayakkabılarımın bağcıklarını bile asansörde bağlamaya karar vermiştim.

Çünkü saat 09:08 di.

Benim ise 09:00 da çoktan evden çıkmış olmam gerekiyordu.

Lanet olsun içimde ki dakiklik tutkusuna. Not: sadece kendi işlerim için.

Her allahın günü gittiğim dolayısıyla gözüm kapalı bile bulabileceğim sahile doğru yürüdüm. Ve yine her allahın günü koşuya başladığım noktaya ulaşıp önce hafif tempolu sonrasında ise hızlı koşumu yapma adına koşmaya başladım.

Normale 9:30 da başladığım koşuya bu gün 4 dakika geç başlamıştım. Bu içimi oldukça rahatsız ederken kendi kendime kızmadan edemedim. Buraya gelirken daha hızlı yürümeliydim.

Yaklaşık 15 dakika ısınma amaçlı tempolu koşumu bitirdikten sonra asıl koşuya başladım. Her gün önünden geçtiğim bakkala koşarken bir selam verdim. 6 dakika sonrasında her gün aynı banka oturan ve kuşlara yem atan Lale teyzenin olduğu yere ulaşacaktım.

Ve ulaştığım anda tüm kuşlar benden dolayı uçuşup kaçışacaktı.

Öylede oldu.

"Evet beni gidi şamar oğlanı beni! Yine kaçırdım kuşları! Üzgünüm Lale teyzee! Ve günaydın."

Önünden koşarken bağırarak her gün tekrarladığım cümleyi sarf ettim. O ise bana yine de saydırmaya başlamıştı. Kulaklığımın tekini her gün onu duyabilmek için çıkaran ben değilmişim gibi isyankar bir suratla onu geride bıraktım.

Koşuma devam ettim.

8 dakika sonrasında karşıma su ve simit satan seyyar satıcı çıkacaktı. Remzi abiden her gün olduğu gibi suyumu alacaktım. Sonrasında 10 dakika daha koşup günlük koşu rutinimi tamamlayacak ve yürüyerek eve geri dönecektim. Sonrasında spor çantamı alacak ve doğruca spor salonuna gidecektim. 2 saat sonra ise çalıştığımız dans kursunda beni bekleyen arkadaşlarımın yanına gidip yeni koreografimizi çalışacaktık.

İşte Kutay'ın bir günü.

Olması gereken. Ve olacak olan.

Koşuma devam ettim. Tam olmam gereken zamanda Remzi abiden suyumu aldım, içtim ve kalan koşum için yoluma devam ettim.

Ve yine önünden geçtiğim yol ayrımından
koşuma katılan Aysude.

Bir dakika, ne?

Aysude mi?

Hayır bu rutinimin dışında.

Bu ilk kez oluyor.

"Günaydın."

Gülümseyerek adımlarıma eşlik ederek tam yanımdan koştu. Şaşkınlığım kısa bir sürede geçti. Rastlantının da böylesi diye geçirdim içimden.

"Sana da."

Kısa bir cevap verdim. Geldiği gibi gitsin diye. Aysude'den pek hoşlanmazdım. Çünkü biraz havalı biriydi. Tamam güzel kızdı falan ama egoist insanlarla pek iyi geçinen biri olamadım hiç bir zaman.

Bu güne kadar Aysude ile her diyaloğumda nir egoistlik göstermişti. Bu nedenle ona karşı negatif bir düşünce oluşmuştu kafamda.

"Nasılsın Kutay?"

Daldığım düşüncelerden sorusuyla geri çıktım. Hala yanımda koştuğunu fark ettim. "İdare eder. Seni sormalı" dedim. Ayıp olmasın şimdi kıza bizde soralım bari halini hatırını.

"Senden hallice. Uzun zaman oldu görüşmeyeli. Okullar kapanınca tabi.."

Gereksiz konuşma çabası hafifçe kaş çatmama neden oldu. Ama içinde ki insan sevgisi sebebisiyle yine samimiyetle cevap vermeye çalıştım.

"Yani okul bitince normal tabi görüşememek."

Tamam çokta samimiyete gerek yoktu şimdi.
Adımlarım her seferinde daha da hızlanıyordu. Sanki ondan uzaklaşmak için beynimin benden izinsiz yaptığı bir plan gibiydi. Ancak sorun şu ki Aysude de hızlanmış ve ondan uzaklaşmak gibi bir niyetim olduğunu anlamıştı.

"Ben sanırım rahatsız ettim seni?"

Mahmut bişey dicem, bu başkasının hayatı lan. Bu konuşan Aysude miydi gerçekten?

Yaptığımın doğru bir hareket olmadığına kanaat getirip "yoo ne alaka? Sadece şaşırdım. Seni burada ilk defa görüyorum yani ben he-"

Aniden lafımı böldü. "Her gün burada koşuyorsun. Sabah 9/10 arası."

Daha doğrusu sözlerimi tamamladı. Birbirine daha çok yaklaşan kaşlarımla kafamı ona çevirdim. Bunu nereden bildiğini sormama kalmadan yanıt verdi.

"Bunu biliyorum çünkü bende her gün burada koşuyorum."

Açıklamasıyla yüzümde ki ifade gevşedi. Anladığımı oldukça belirten bir şekilde kafamı salladım. Ve tekrar kafamı önüme çevirdim çünkü koşuyordum. Ve hadi ama ben sakar bir insandım.

"Tıpkı senin gibi saat 9 da başlayıp 10 da bitiriyorum. Tek sorun benim evim birazdan önünden geçeceğimiz bir yerde. Ama ben her gün sabah 8 buçukta yürümeye başlar ve senin koşuya başladığın yere gelirim."

Açıklamasının ardından koşusuna son vermişti. O durdu diye mi yoksa sözleri yeniden kafamı karıştırdı diye mi bilmiyordum ama bende durmuştum. Az önce ki ifadem geri geldi.

Neden böyle bir şey yapıyordu ki?

"Sen çoktan koşuna başlamış olursun. Ben ise arkandan koşarım. Sonra sen remzi abiden su almak için durduğunda aramızda ki mesafeyi biraz olsun kapatırım. Koşunu bitirmene yakın az önce çıktığım ara yola girer beni görmemeni sağlarım."

Dudaklarım hafifçe aralandı. Bir şeyler söylemek ya da sormak istedim ama buna izin vermedi.

"Sonra sen koşunu bitirir geri dönersin. Bende eve dönerim. Sen o sırada çoktan her gün gittiğin spor salonuna ulaşmış olursun. Benimde mesaim o zaman başlar. Ne zaman bir story atacaksın diye beklemeye başlarım. Spordan sonra ise bir senin bir Bora ve Cenk'in hesapları arasında tur atar hale gelirim. Belki biri seni hikayesine atar diye."

Bu kez kendi irademle konuşmadım. Bir kaç saniye süren sessizliğinin ardından yeniden konuştu.

"Ve tüm bunları aylarca sana söyleyemem. Çünkü korkarım. Öyle ki hislerimi belli ederim korkusuyla saçma sapan davranışlar sergileyip benden nefret etmeni sağlarım. Çünkü ben de böyleyim."

Yutkundu. "Yanına gelip bunları söylemenin zor olacağını hep bildim. Şimdiyse tahmin ettiğimdende zor oluyor. Bu yüzden hep dediğim gibi.."

Bakışlarını kaçırdı.

"Tercihen gizlilik."

Bi dakka ikinci bi şok geliyoo.

Aniden kendime engel olamayıp "nası ya o hesap sen miydin? Ama neden yani?" diye soruverdim.

Haftalardır her postuma veya her hikayeme dönüt atan sürekli ne ara bana tutulduğunu gelip bana soran hesap.

Hafifçe gülümseye çalıştı. "Dediğim gibi gizli kalmayı tercih etmek daha kolaydı. Hatta düşündümde tercih değil yönelim desek şu halim için daha uygun olacak" dedi. Komiğime gittiği için kurduğu cümleye kısaca gülmeden edemedim.

"Yani tüm bunlar demek oluyor ki.." diye başladığım cümlemi yine o tamamladı.

"Ben senden hoşlanıyorum. Hatta biraz daha bekleyip karşına çıkmasam ben sana platonik oldum diyebilecek kadar uzun bir süredir."

Ama yok artık ebesinin nikahı yani.

Aysude'den bahsediyorduk.

Hani şu egoist kız.

Hani şu benimle sürekli kendini kıyaslarcasına tavırlar sergileyen.

"Bir insan hislerini bu kadar mı belli edemez yav."

Yanlışlıkla içimden geçireceğim cümleyi sesli söyleyince dudaklarımı sarkıttım. Götü kurtarmak amacıyla söylediklerimi toparlamaya çalıştım.

"Yani şey demek istediğim, ben böyle şeyleri hemen anlarım. Birinin birine bir duygusu varsa şaak ben hemen yakalarım ama yani sende, yani ne biliyim değil anlamam aklımın ucundan bile geçmedi."

Konuştukta daha çok sıvadığımı fark edince susma kararı almıştım. Saçmalamış olsam dahi o sözlerime gülmüştü. O gülünce bende istemsizce gülmüştüm.

Ne? Bir Kutay canlısı karşısında gülen biri varsa gülerdi.

Ağzını açıp bir şeyler söyleyeceği sıra aniden depar atarcasına koşan bir adam üstümüze doğru geldi. Aysude'nin üzerinde olan polarının cebinde ki bir kısmı görünen telefonu kaptığı gibi hiç durmadan depar koşusuna devam etti.

Ve tüm bunların hepsi saniyeler içerisinde olurken Aysude olayın etkisiyle bir çığlık patlattı.

"Lan!"

Bende olayın etkisiyle bağırırken fazla düşünmeden telefonu çalan kişinin peşinden koşmaya başladım. Ulan kızın telefonu kaptırdık ya la.

Önümde ki adam adete Usain Bolt'muş casına koşarken bende koşabildiğim en hızlı şekilde onu yakalamaya çalıştım. Aysude'nin ise peşimizden koştuğunu gelen sesinden anlayabiliyordum.

"Lan puşt dursana!"

Adama ağzımdan geleni saydırırken adımlarımı daha da hızlandırmaya çalıştım.

Lan olum şu performansla maratona çıksan zaten birinci olur parayı kırarsın. Kendini niye kapkaççılık yaparak harcıyorsun?

İçimde bir yerlerde bana yetmemeye başlayan nefesime rağmen durmadım. Ve kapkaççının ayağının takılıp tökezlemesinin onu yavaşlatması sayesinde sonunda ona ulaşmayı başarmıştım. İki elimle adamı sıkıca tutup etkisiz hale getirmeye çalıştım.

Şimdi yaptığımız sporun faydalarını görme vakti.

Bir ayağımla adamın diz kapağının arkasında sertçe vurdum. Böylelikle dizlerinin üzerine çökmesini sağlamıştım. Kaçmak için debelenmesine rağmen onu olduğu yerde tutarak iki elini arkasında birleştirip tuttum.

"Olum ayıp değil mi lan" diye tek nefeste konuştum. İçime çektiğim oksijen ciğerlerime yetmiyordu ama direnmeye çalıştım.

Başlayacağım astım krizine şimdi! Yeri mi Allah aşkına?

Sonunda yanımıza ulaşan Aysude yere diz çöken adamın cebine attığı telefonunu almıştı.

İyi bari telefonu kurtardık en azından.

Ama biraz sonra beni kaybedecektik sanırım.

Daha fazla nefessizliğe dayanamayıp uyguladığım kuvvete son vermek zorunda kaldım. Derin soluklar çekmeye çalıştım içime ancak aldığım nefes sanki soluk borumda tıkanıyor ciğerime inmiyordu.
Hırıltılı ve sanki boğuluyormuşum gibi sesler çıkarmaya başladığım sıra geri doğru adımladım.

"Kutay!"

Karşımda korkuyla bağıran Aysude beni iki omzumdan tutarak yönlendirdi. Arkamızda kalan banka oturttu. Hala devam eden astım krizim yüzünden nefes alamıyordum.

İlacım!

İnhalerim!

Onlara ihtiyacım vardı.

Ama salak ben ilacı evde bırakmıştı.

"Kutay! Kutay tamam sakin ol! Dik otur. Sakinleş.
İyisin bir şey yok."

Az önce korku dolu sesler çıkarmasına rağmen şimdi soğukkanlılıkla karşıma dikilen Aysude'ye baktım. Daralma yaşadığım için bana fazlaca mesafeliydi. Olduğu yerden iki elinide bana doğru yönlendirdi. Çenemden tutup kafamı yukarı kaldırdı. Aynı zamanda daha dik oturmam için omuzlarımdan tutup bedenimi dikleştirdi.

"Sakin ol. Bak iyisin, ben burdayım. Geçicek. Derin nefesler al ama yavaş yavaş al. Evet işte böyle.. Gökyüzüne bak. Alabileceğin kadar oksijen var. Sadece bak ve sakin ol."

Söyledikleri beni rahatlatıyordu evet ama hala nefes alamıyordum. Ben nefes almak için çırpınırken onun birini aradığını gördüm. Ama can havliyle kulağımı ona veremedim.

Sikeyim ki ilacıma ihtiyacım vardı.

"İnhaler" dedim zar zor. "Lazım" diye ekledim bir kaş saniye sonra. Hırıltılı nefeslerimin arasında beni anlamayı başardı. Ama onunda elinden bir şey gelmiyordu. İlacım burada değildi ve onu bulamazdı da.

"Şu an ona ihtiyaç duyduğunu sanıyorsun ama hayır. Şu an tek ihtiyacın kendini sakinleştirmek. Bak ambulansı aradım. Bir kaç dakikaya burada olacaklar. Lütfen kendini biraz sakinleştirmeye çalış Kutay, lütfen."

Haklıydı ama dediğini yapabilsem zaten yapardım. Boğuluyor gibi hisseden biri nasıl sakin olsun?

Yinede ambulansı aramış olması içime bir an için su serpmiş gibi oldu. Acıyan göğsüm ve sanki yırtılıyormuş gibi hissettiğim akciğerlerim..

Uzaktan duyduğum ambulansın sesiyle içimden derin bir oh çektim. Zira birazdan nefes alamamaktan dolayı düşüp bayılabilirdim.

Ben bayılıp ayılma evrelerine geçmeden ambulans yetişmişti. Araba yoluna park edip koşarak yanıma gelen attler beni ambulansa kadar zar zor götürmüştü.

Sonrası ise huzur...

Araçta inhaler olmadığından bana gereken havayı nebulizatör takarak vermişlerdi. Yaklaşık 5 dakika kadar taktıktan sonra kendime gelmiştim. Yeniden nefes alabilmenin verdiği huzurla bedenimi oturduğum sedyeye uzattım.

Tam yanımda korkuyla bekleyen Aysude'de benimle birlikte rahat bir nefes vermiş gibi görünüyordu. Ambulanstaki teknisyen nebulizatörü çıkarırken konuştu.

"Kronik astımınız varken ilacınız olmadan dışarı çıkmak ne kadar mantıklı sizce? Lütfen daha dikkatli olun. Astım denilen hastalık kulağa büyük gelmeyebilir ama sonucunda çok büyük kayıplara yol açan tehlikeli bir hastalıktır. Geçmiş olsun."

E günlük uyarımızıda yedikten sonra biraz daha kendime gelince ambulanstan inmiştim.

Bunuda atlattık.

"Kutay gerçekten aklın neredeydi? İlacın olmadan koşu yapmaya çıkmak nasıl bir delilik?"

Hala korkuyordu. İlk kez bir astım krizine şahit oluyorsa korkmasını garipseyemezdim. Çünkü az daha mortingen olacak gibi hallere giriyordum krizlerimde.

"Ya normalde ben her gün koşuyorum. Koştuğum tempoya uzun zamandır alışkın olduğumdan hiç kriz falan yaşamıyorum. O yüzden spor çantamda unutuyorum hep" diye açıklamaya çalıştım kendimi.

Gözlerini kaçırıp "benim yüzümden oldu. Keşke bıraksaydın adamın peşini. Yormasaydın kendini" dedi. Sesi her an ağlayacakmış gibi çıkarken yüzünde mahçup bir ifade vardı.

"Yavv, ben öyle bir şey mi dedim şimdi? Sen niye kendini suçluyorsun? Herkesin başına gelebilecek bir şey artık bu tarz hırsızlıklar. Senin ne suçun var?"

Sözlerim onda en ufak bir etki yaratmadı. Hala ikna olmamıştı bir suçu olmadığına.

"Bak Aysude'cim. Ben her Allah'ın günü spor yapıyorum, her Allah'ın günü dans ediyorum. Bu tarz sıkıntıları hep yaşıyorum. Sadece bu gün ilacımı unutmuşum. Bu kadar yani. Talihsizlik işte. İlk kez kriz yaşamıyoruz ya.."

Gülerek konuşunca bir nebze olsun onu da güldürmeyi başarmıştım.

Yüzümde ki gülümsemeyle elimi kaldırıp yanağından makas aldım ve göz kırptım.

"Bu süslü hayatı biz seçmedik sonuçta."

...

Evett

İlk defa Kutay'ın yaşantısına bu kadar yakından değindik.

Bence kimse ondan bu kadar düzenli bir hayat beklemiyordu hadi itiraf edin cjjemcmsms

Bir özel bölüm konusu daha belli olmuş olduu hsamalödka

Yarın gün içinde Senden Bana kalan'ın ilk bölümünü yayınlayacağım. Sizden boş destek  bekliyorum. Buradan ve instadan yayınlayınca haber vereceğim

İnsta: @terayaziyore

Öpüldünüzz

Sonra ki bölümde görüşürüz.

Continue Reading

You'll Also Like

42K 1.3K 60
♡Hiç bir aşk imkansız değildir.♡
1.2M 71.2K 44
* Bir yeni mesajınız var * @x.sude_x : Antika gibi çocuksun maşallah @x.sude_x: Seni bıraktığımda sümüklü bir şeydin, amcalara pipini gösteriyordun. ...
2.5M 80.2K 59
İtalyan bir mafya... Başka açıklamaya gerek var mı? Ters köşelere doyamayacağınız. Her an şaşırarak sürükleneceğiniz bir kitap hayal edin.. Sonra oku...
1.9M 112K 64
Ulaş: Ev alma, komşu al demişler. Işık: Öyle mi demişler. Ulaş: Öyle demişler. Alacağım seni kendime. Mecburuz.