MAHİ (Mahalle Hikâyesi)

By tugbaaticicosar

2.1M 91.7K 40K

Yetişkin okurlar için uygundur! Bir Mahalle Hikâyesi... Çok daha fazlası... ✨ "Bak bana," diye fısıldadı. Dud... More

MAHİ - Giriş
MAHİ - Birinci Bölüm
MAHİ - İkinci Bölüm
MAHİ - Üçüncü Bölüm
MAHİ - Dördüncü Bölüm
MAHİ - Beşinci Bölüm
MAHİ - Yedinci Bölüm
MAHİ - Sekizinci Bölüm
MAHİ - Dokuzuncu Bölüm
MAHİ - Onuncu Bölüm
MAHİ - On Birinci Bölüm
MAHİ - On İkinci Bölüm
MAHİ - On Üçüncü Bölüm
MAHİ - On Dördüncü Bölüm
MAHİ - On Beşinci Bölüm
MAHİ - Özel Bölüm
MAHİ - On Altıncı Bölüm
MAHİ - On Yedinci Bölüm
MAHİ - On Sekizinci Bölüm
MAHİ - On Dokuzuncu Bölüm
MAHİ - Yirminci Bölüm
MAHİ - Yirmi Birinci Bölüm
DUYURU!

MAHİ - Altıncı Bölüm

79K 5.4K 2.8K
By tugbaaticicosar

Merhabalar,
Bölümün başında ve sonunda yapacağım açıklamaları dikkatle okursanız çok sevinirim.
Öncelikle bölüm okunmalarımız 3 binden az olmamasına rağmen yorum ve oy o kadar az ki sessiz kalmanız beni çok üzüyor. Bu bölüm için koyduğum sınırı değil geçmek, üzülerek söylüyorum yanına yaklaşılmadı bile. Bu defa -sadece tek seferlik- panomda koyduğum sınırı görmeyenler olduğunu düşünmek isteyerek ve oy verip yorum yapan okuyucularımı kırmak istemediğimden, bir önceki bölümün sınırı geçilmemesine rağmen yeni bölümü sizlerle paylaşıyorum.
Haftaya cumartesi ya da pazar gelecek bölüm için -iki günden birinde paylaşacağım- bu bölüm için sınırımı buraya bırakıyorum.
Gelen okunma sayılarının 3'te 1'i kadar beklentim olması normal bence ve 1000 yorum ve 1000 oy sınırımız var bu bölüm için. Umarım bu sınırı geçip haftaya yeni bölümde görüşürüz.
Bölüm sonunda farklı bir açıklamam olacak, belki o zaman beni daha iyi anlarsınız diye düşünüyorum. Onu da dikkatle okursanız sevinirim.
Keyifli okumalar diliyorum canlarım. ♥️

Kimse, görmek istemeyenler kadar kör değildir.

- Jonathan Swift

Şarkı: Vazgeçtim – Kibariye (versiyonu)
Üflediler Söndüm – Olgun Şimşek (versiyonu)

🍃

Dün gece olanlardan sonra bugün neler yaşanacağını çok merak ediyordum. Ayşe'nin de Kaan'dan hoşlandığını öğrendiğimizde hepimiz rahatlamıştık. Şu işi sorunsuz bir atlatsaydık başka bir şey istemiyordum şu anda.

Konu ben ve Ali Asaf'a geldiğinde verdiğim kararın da hâlâ arkasındaydım. Dün akşam Ayşe bana söz verdirdiğinde bir kez daha emin olmuştum.

Ta ki birinin bizi, yani beni duyduğunu zannedene kadar... Bahar koşarak her yere bakmıştı ama kimsenin olmadığından emin olduğunda içim rahatlamıştı. Bu hâlim kızların diline düşmüştü tabii.

Az önceki cesaretimin nereye gittiğini sorup gülmüşlerdi ama cesaretimle alakalı bir sıkıntım yoktu. Korkumun sebebi sözümün arkasında duramayacak olmam da değildi.

Benim korkum, bunca zamanı doğru ânı bekleyerek, doğru zamanı kollayarak geçirmiştim. Şimdi sıradan bir şeymiş gibi, ben birilerine Ali Asaf'a olan duygularımı anlatırken, onu nasıl sevdiğimi bu şekilde öğrensin, böyle duysun istememiştim.

Beni tedirgin eden tek konu buydu. Söylemek istediğim ne varsa onun gözlerinin içine bakarak söylemek istiyordum. Bakışlarında görmek istediğim şeyleri belki göremeyecektim ama bunu da göze almıştım. Ben anlatırken yüzünde oluşan ifadeleri görmek istiyordum. Gözlerine bakarak konuşmak zorundaydım.

Ali Asaf'la olan konumuzu daha sonra halledecektim çünkü şuan beni deli gibi strese sokan başka bir konu daha vardı.

Ayşe ve Kaan...

İkisi için mutlu olsam da Asuman teyze hâlâ ödümü patlatıyordu. Bu konuya nasıl tepki vereceğini kestiremiyorduk. Ayşe annesiyle konuşacağını söylemişti ama bundan da çok emin olamıyordum.

Sanırım kızı direkt kaçırsak daha kolay olurdu.

Salonun ortasında bir ileri bir geri yürüyüp duruyordum. Elimdeki telefon bir anda titreyince heyecana karışan ufak bir korkuyla yerimde sıçradım. Telefonun ekranına hızla baktığımda Bahar'ın aradığını gördüm.

Telefonu açar açmaz, "Haber var mı?" diye sordu. Tuttuğumun farkında bile olmadığım nefesimi sesli bir şekilde bıraktım.

"Yok," dedim ve sordum. "Seni de aramadı değil mi?" Belki ona haber gelir umuduyla heyecanlandım. Bahar da tıpkı benim gibi sesli bir nefes aldığında, cevap vermesine gerek yoktu. Belli ki onu da aramamıştı. Yine de Bahar anladığım şeyi onayladı.

"Hayır," deyip biraz bekledi. "Bu böyle olmaz, ben sana geleceğim," dediğinde hevesle karşılık verdim.

"Bence de gel, burada tek başıma heyecandan gebereceğim." Yerimde zor duruyordum ve eminim Bahar da benim gibiydi.

"Benim de evde delirmeme az kaldı. Bir yandan Ayşe'yi merak ediyorum, diğer yandan Ali Asaf abim bir garip."

Söylediği şeyden sonra ilgimin yön değiştirmesi sadece birkaç saniye sürdü. "Bir şey mi oldu?" diye sordum merakıma yenik düşerek.

"Valla görünürde bir şey yok, soruyorum bir şey yok diyor ama tersliği üzerinde. Bana garip garip bakıyor, sanki bir şey söyleyecek de söyleyemiyor gibi... Arada sanki bir suç işlemişim gibi sinirli sinirli yüzüme bakıp ağzının içinde söyleniyor. Anlamadım ki nesi var!"

Anlattıklarına baktığımda farklı hiçbir şey görmüyordum. Gözümde canlanan Ali Asaf görüntüsüyle telefonda hafifçe kıkırdadım. "Bu anlattıklarının her zaman ki huysuz Ali Asaf'tan ne farkı var, Bahar?"

Söylediğim şeyden sonra Bahar'da güldü. Sonra sesini kısık tutarak konuştu. "Köprüden önce son çıkış arkadaşım," dedi gülmemeye çalışarak. "Bu adamla yoluna devam etme konusunda emin misin?"

Bahar, kimse duymasın diye sesini kısık tutuyordu ama ben öyle yapmadım. Bahar'ın söylediği şeyden sonra kocaman bir kahkaha attım.

Bahar da benim gibi kahkaha atarak karşılık verdi ama aniden gülmesi yarı da kesilince arkasından gelen –ne zaman duysam kalbimi sekteye uğratan- o kalın sesi duydum.

"Bahar," dedi huysuz huysuz. Telefonun diğer tarafında olmama rağmen sesinin tonundan gerginliğini algılayabiliyordum.

Bahar, "Efendim abi," derken muhtemelen telefonu kulağından uzaklaştırmıştı çünkü sesi artık daha uzaktan geliyordu. Yine de ikisinin konuşmalarını net olarak duyabiliyordum.

"Nereye gidiyorsun?" diye sordu Ali Asaf.

Bahar da, "Mahi'ye gideceğim," dedi. Bir iki saniye sessizlik oldu ama sonra bir kapının çarpma sesini ardından da Bahar'ın şaşkın sesini yeniden net duymaya başladım.

"Kızım var bunda bir şey..."

"Ne oldu?" dedim merakla.

"Tek kelime etmeden arkasını dönüp gitti."

"İşiyle alakalıdır belki Bahar, gitme adamın üzerine. Biliyorsun bazen çok kafaya takıyor," dedim Bahar'a.

"Haklısın, geliyorum ben," dediğinde telefonu kapatmadan kapı çaldı.

"Ay," dedim heyecanla.

Aynı anda telefonun diğer ucundan, "Kim geldi?" diye bağırdı, Bahar.

"Bilmiyorum! Hadi kapat gel hemen, belki Ayşe'dir."

Bahar tek kelime etmeden telefonu yüzüme kapattı. Bende telefonu koltuğa atıp hemen kapıyı açmaya gittim.

Hevesle kapıyı açtığım anda karşımda duran kişiye hayretle baktım. "Murat," dedim hayal kırıklığımı saklayamadan. Sesimin tonundan bunu Murat'ta anlamış olacak ki dudaklarının kenarı alaycı bir gülümsemeyle kıvrıldı.

"Beni gördüğüne ne kadar da sevindin öyle, Mahi..." dediğinde bende gülümsedim. Elimle omzuna bir tane vurunca keyifle bana baktı.

"Salak, ne alakası var. Birini bekliyordum," dedim. Murat'ın gözleri kısılıp merakla bana odaklanınca benimde bakışlarım direkt gözlerine kaydı.

Kızarmış gözlerini ve altında oluşmaya başlayan morlukları görünce kaşlarımı çattım. Elimi uzatıp parmak uçlarımla gözlerinin altına hafifçe dokundum.

"Allah aşkına, kaç gündür uyumuyorsun sen?"

Omuzlarını silkerek karşılık verdi. Sesini çıkarmayınca günlerdir ders çalıştığını anladım. Murat hep aynı şeyi yapıyordu. Canını çıkarana kadar çalışıp kendini yıpratıyordu ve biz ne dersek diyelim bu huyundan asla vazgeçmiyordu.

Parmaklarımı yüzünden çekemeden bakışlarım karşı eve kaydı. Bahçe kapısının önünde, kollarını göğsünde birleştirmiş, bir omzunu kapıya yaslamış ve çattığı kaşlarının altından anlam veremediğim bir şekilde sinirle parlayan gözlerle beni izleyen Ali Asaf'la göz göze geldim.

Yanlış bir şey yapmıyordum ama nedense bakışları altında bir an tedirgin hissederek elimi Murat'ın yüzünden çektim ve bir adım geri gittim. Gözlerim hâlâ bakışlarını bir an bile kırpmadan beni izleyen adamın üzerindeydi.

Ali Asaf, tıpkı bir heykel gibi hiç kıpırdamadan duruyordu. Bahar hızlı adımlarla evden çıktı ve bize doğru gelmek istedi ama Ali Asaf yerinden bir santim bile kıpırdamadan durduğundan Bahar geçmek için Ali Asaf'ı omzundan dürtmek zorunda kaldı.

Bakışlarını benden çeken adam Bahar'a baktı ve kıza geçmesi için yol vereceğini düşündüğüm anda Bahar'ı kolundan tutup durdurdu. Bir şeyler konuşmaya başladıklarında merakım iyice artmıştı.

Murat elini yüzümün önünde sallayınca kendime geldim. "Notları ver de gideyim Mahi," dedi yorgun sesiyle.

Bahar ve Ali Asaf'ı izlemek istiyordum ama Murat'ı da burada bekletemeyeceğimden hızlı adımlarla içeri girdim ve odama çıkan merdivenleri tırmandım. Odamdan onun için dün gece hazırladığım notları alıp yeniden aşağı indiğimde Murat bir elini duvara yaslamış, üzerine de elini dayayıp başını eğmiş, gözleri kapalı şekilde duruyordu.

Ayak sesimi duyduğunda kendine geldi ve başını kaldırdı. Notları ona uzattım ama tam alacağı sırada son anda vazgeçip elimi geri çektim.

Şaşkınlıkla, "Mahi," dediğinde inatla ona baktım.

"Eğer eve gittiğinde biraz dinleneceğine söz vermezsen bir daha sana not falan vermem." Tehdidimi ciddiye alması için gözlerime bakana kadar bekledim. Murat sonunda pes etti ve elimden notları alırken istemeyerek de olsa kabullendi.

"Tamam, tamam."

Eğilip bana hafifçe sarıldığında bende ona karşılık verdim. Geri çekilip arkasını döndü ve "Görüşürüz sonra," dedikten sonra merdivenlerden inmeye başladı.

Arkasından bağırdım.  "Bak anneni arayıp bilgi alırım ona göre," dediğimde kafasını sağa sola sallayarak güldü.

Gözden kaybolana kadar arkasından onu izledim ve Murat gittikten sonra hâlâ konuşmaya devam eden Ali Asaf ve Bahar'a baktım. Konuşma gittikçe hararetlenmişti. Ali Asaf'ın eli kolu durmuyor, Bahar ona ne anlatıyorsa başını sallayıp arada burnunun kemerini sıkıp duruyordu.

Bahar'ın haklı olduğunu düşündüm. Ali Asaf bugün her zaman olduğundan çok daha huysuzdu.

Onları izlemeye o kadar dalmıştım ki bana doğru gelen tehlikeyi de bu yüzden göremedim. Bahçe kapısının gürültüyle çarpılmasıyla yerimde sıçradım ve üzerime, bir ejderha misali burnundan soluyarak merdivenleri çıkan Asuman teyzeyi gördüm.

"Eyvah," derken aynı anda aklımdan bir sürü şey geçti. Kendimi çok umursamıyordum. Bu kadının hakkından gelmeyi bilirdim ben ama aklıma direkt Ayşe gelmişti. Bana gelene kadar kadın sinirini ondan çıkarmıştı belli ki ama bu hâli sinirini atmış hâliyse, ilk durumu düşünemiyordum.

Ali Asaf ve Bahar'a kaydı gözlerim ama onlar konuşmaya o kadar dalmışlardı ki evime ateş salacak ejderhanın farkında bile değillerdi.

Kadın bana iyice yaklaştı. Son merdiven basamağını çıktığında kendimi zorlayıp ona gülümsedim.

"Asuman teyze," dedim ama hay ağzımı açmaz olaydım. Kadın sanki bu anı beklermiş gibi açtı ağzını yumdu gözünü.

"Sen," dedi beni işaret ederek suçlarcasına. "Ne yaptın da kızımı saçma sapan şeyler düşünmeye ikna ettin? Dün evime ansızın gelmenden anlamalıydım zaten senin bir şeyler karıştırdığını ben. Ahhh," dedi sanki başına kötü bir şey gelmiş gibi elini dizine vurup ateş saçan gözlerini üzerime dikerek.

"Başıma gelenlere bak şimdi! Sen benim kızımın kafasını neden karıştırıyorsun? Ne istedin kızdan? Tabii mutluluğunu kıskandın ama ben buna müsaade etmem."

Söylediklerinde o kadar ciddiydi ki bir an sadece şaşkınlıkla ağzım açık şekilde kadının abartılı hâllerini ve saçma sapan ağıtlarını dinledim. Sonra sanki söylediklerini ancak algılayabilmişim gibi zihnime doldu kelimeler ve ağzımdan mahalleyi inletecek bir kahkaha kaçtı.

O kadar çok gülüyordum ki tıpkı az önce onun yaptığı gibi bir elimi bacağıma vurup sakinleşmeye çalıştım. Kadın benim tavrıma önce şok olmuş gibi baktı sonra da gözlerini kısıp üzerime doğru geldi.

"Terbiyesiz," dedi dişlerinin arasından ama onun bana söylediği hiçbir şey umurumda değil.

"Asuman teyze sen iyi misin? Hayır dengesizdin falan ama burayla ilgili bir sorun olduğunu düşünmemiştim," derken elimi kaldırıp başımı işaret ettim.

Sanırım bu yaptığım pek iyi olmamıştı çünkü kadın bir anda öyle bir bağırmaya başladı ki donup kaldım.

"Ben seni benzetmesini bilirim de Emine'ye dua et sen. Terbiyen eksik kalmış belli ki."

Kafamın içinde tüm şalterler aynı anda tık tık attı. "Bana bak," dedim üzerine doğru yürüyüp bir adım attım. "Büyüksün diye sesimi çıkarmayayım diyorum ama sınırları zorluyorsun Asuman teyze. Benim ne senin kızının ne de başkasının mutluluğunda," derken kelimeyi ima etmek ister gibi iki elimi tırnak işareti yapıp devam ettim, "gözüm yok. Ama sana bir sır vereyim kızın mutlu falan da değil."

"Sen ne saçmalıyorsun? Ayşe benim sözümden hiç çıkmaz, ta ki siz akşam onun aklını karıştırana kadar."

Dalga geçer gibi güldüm. "Biri –bu senin kızın da olsa sözünden çıkmıyor diye, onu mutlu sanman da ayrı saçmalık ama o konuya girip, senin anlamayacağın şeyler hakkında konuşmayı tercih etmiyorum şuan."

Kadının konuşmasına izin vermeden devam ettim. "Kızın benim arkadaşım ve ister inan ister inanma mutlu değil." Kadını daha fazla sinirlendirdiğimi fark ettiğimde artık ipin ucu kaçmıştı bir kere ama yine de sesimi daha yumuşak tutmaya çalışıp ona sakince yaklaştım.

"Asuman teyze, sen kızın evlensin istemiyor musun? Tamam işte al sana damat, hem kızını seviyor hem de kızın onu seviyor."

Gözlerinden öyle bir bakış geçti ki bir an için ürktüm. Huysuz falan diyorduk biz bu kadına ama kadın bildiğin kötüydü benim gözümde.

Aramızdaki mesafeyi kapatarak kolumu aniden kavradı ve sıktı. Hafifçe inledim ama kadının umurunda olmadı. "Ayşe'yle bir daha görüşmeyeceksin. Ben anlamam öyle sevgi falan," dediğinde içimden, anlamadığın o kadar belli ki diye geçirdim. "Birkaç gün içinde gelip isteyecekler ve Ayşe'de benim söylediğim kişiyle evlenecek."

Acıyan kolumu umursamadan, "Neden?" diye mırıldandım. "Neden kızını üzecek bir şey yapıyorsun?"

Asuman teyze bana sinirli gözlerle baktı ve onun konuşmasını beklerken bir anda hızlı bir şekilde ondan uzaklaştırıldım.

"Asuman teyze delirdin mi?" diyen Bahar'ın sesini duyduğumda kendime geldim ve kadının az önce tutup sıktığı kolumu ovuşturdum.

Belimde hissettiğim sıcaklıkla aklım başıma geldiğinde beni Ali Asaf'ın çektiğini fark ettim.

Arkadan bana sarılmış, bir kolu belime sıkıca dolanmıştı. Avucunun sıcaklığını karnımda hissettim. Başını eğip kulağıma doğru, "İyi misin?" diye fısıldayarak sorduğunda sadece başımı sallayabildim.

Asuman teyze bir bana bir beni tutan Ali Asaf'a baktı ve acımasız gözlerini yeniden üzerime dikti. "Murat'ı az önce buradan çıkarken gördüm, şimdi de seni kardeşi gibi gören adamla düştüğün duruma bak!" dediğinde girdiğim şokla bedenimden bir titreme geçti.

Söylediği şeyle gözlerim kocaman açıldı. Belime sarılı duran Ali Asaf'ın kolunun üzerine tırnaklarımı geçirdiğimde onun da kaskatı olduğunu hissettim. Bahar'ın ağzı şaşkınlıkla açılıp kapandı. Ama kadının durmaya niyeti yoktu.

"Neyse ki akıllı çocuk Ali Asaf, senin gibi..." diye devam edecek olduğunda kendimi neredeyse kadının üzerine atacaktım ama arkamda duran Ali Asaf aniden öyle bir gürledi ki hepimiz olduğumuz yerde sıçradık.

"Asuman teyze," derken bir tabur askeri susturacak ses tonunu duyunca üçümüzde ağzımızı açamadık. Karşımda duran kadın aniden kafasını çevirip başka tarafa baksa da Ali Asaf'tan böyle bir çıkış beklemediğini anlamıştım.

"Yaşına hürmeten saygımı bozmamak için kendimi tutuyorum ama sana hiç yakışıyor mu bu laflar? Bu kızlar senin mahallenin kızı değil mi? Hoş, olmasa bile böyle hor görmeye çalışmak, böyle çirkin laflar söylemek hangimizin haddine?"

Hâlâ eli belimdeydi ve beni o kadar çok sıkıyordu ki kıpırdayamıyordum bile... Nefes almaya bile korkar olmuştum çünkü Ali Asaf'ın sırtıma yapışık duran göğsü kısa aralıklarla hızlı hızlı inip kalkıyordu. Sinirlendiğinin farkındaydım. Karşısında Asuman teyze değil başkası olsaydı hiç kimsenin onu durduramayacağını biliyordum. Bahar da bu yüzden şaşkın ve tedirgindi.

Ortam bir anda sessizleşti ama aramızdaki gerginlik o kadar fazlaydı ki neredeyse elimi uzatsam tutacakmışım gibi canlı hissettiriyordu. Asuman teyzenin yüzünde oluşan korkutucu sırıtmayı gördüğümde olduğum yerde daha fazla gerildim. Bir bana bir Ali Asaf'a baktı ve yüzündeki o ifadeyi silmedi.

Seyhan teyzenin sesini duyduğumuzda hepimiz kendimize geldik. Ne ara yanımıza gelmişti farkında değildik. Bana sarılan Ali Asaf'a bakınca onca gerginliğin arasından dudaklarında oluşan minik sırıtmayı gördüm ama o kadar hızlı gelip, kayboldu ki kendi uydurmam mı diye düşünmeye başladım.

"Oğlum," dedi Ali Asaf'a bakarak. "Sesiniz ta eve geliyor," dedikten sonra bakışlarını Asuman teyzeye çevirdi. "Asuman hayırdır?" dediğinde kadın Seyhan teyzeye döndü.

"Şunlara sen anlat Seyhan," dedi Bahar ve beni işaret ederek. "Bir gece kızımı yanlarına aldılar hemen kafasını karıştırdılar."

Hey Allah'ım şimdi kadını yolacaktım. Ağzımı açacağım sırada Ali Asaf'ın belimde duran eli sıkılaştı ve parmaklarının karnıma battığını hissettim. Bahar'a baktım ama Ali Asaf tepemde ona nasıl baktıysa kız da ağzını açmadı. Birden fark ettim. Ali Asaf bizi susturuyordu çünkü Seyhan teyze konuşacaktı.

"Asuman kaç yıldır komşuyuz, yakışıyor mu böyle şeyler? Hem ne yapmışlar da kafasını karıştırmışlar? Ayşe akıllı kızdır, kimsenin aklıyla hareket etmez," dediğinde söylediğin şeyin altında yatan ima içten içe gülümsememe sebep oldu.

Asuman teyzenin de bunu anladığından adımın Mahi olduğu kadar emindim ama kadın salağa yattı. "Dün akşama kadar sesi çıkmayan Ayşe, bugün sevdiğim var diyor. Bu ikisi," derken beni ve Bahar'ı gösterdi, "ne söyledilerse bir anda ortaya çıktı."

Seyhan teyze sakince gülümsedi. Bunca yılın hatırına kadını kırmayacağının farkındaydım. "Asuman Allah aşkına, birinin söylemesiyle kim kimin gönlüne düşer? Kimin kalbi birinin söylemesiyle başkası için atmaya başlar?"

Asuman teyze yıllardır komşusu olduğu kadına baktı ama bir şey söylemedi. Arkasını dönüp merdivenlerden aşağı inmeye başladığında hepimiz onun arkasından baktık. Son merdiven basamağına geldiğinde durdu ve tekrar bize döndü. Gözlerini hepimizin üzerinde gezdirdi ve en son Seyhan teyze de durdu.

"Ben söyleyeceğimi söyledim. Bu hafta Ayşe'yi istemeye gelecekler. Seyhan," derken bir kez daha Bahar'a ve bana baktı. "Düğüne sen ve Osman gelirse sevinirim."

Arkasını dönüp giderken Bahar, "Nasıl ya?" diye bağırırken ben Ali Asaf'ın kollarında çırpınmaya başladım.

Ali Asaf diğer kolunu da belime sardı ve beni sabit tuttu.

"Mahinev dur," dediğini duyar gibiydim ama kadının peşinden gitmek için kollarından çıkmaya çalışıyordum. Ali Asaf bir anda beni sımsıkı tutmayı bırakıp ellerini belimin iki yanına yerleştirdi ve ayaklarımı yerden keserek havaya kaldırıp kollarının arasında döndürdü. Aniden yüz yüze geldiğimizde sakinleştim. Gözlerini yüzüme dikip sessizce baktığında neredeyse ağlayacaktım.

Dudaklarımın titrediğini hissettiğimde kendime engel olamadım ve gözlerim dolmaya başladı. Başımın arkasında sıcak bir dokunuş hissettiğimde arkamı döndüm. Seyhan teyze bana yaklaşmış eliyle saçımı usulca okşuyordu.

"Benim yüzümden," dedim ama Seyhan teyze hemen sözümü kesti. Elini yanağıma koyup ona bakmamı sağladı.

"Asuman'ı tanırım kızım, senin yüzünden falan değil hiçbir şey. Kafasına koymuş bir kere," dediğinde Bahar ve ben neredeyse ağlayacaktık.

Bahar, "Ama teyze, kızı sevmediği biriyle evlendirecek, üstelik Ayşe, Kaan'ı seviyor," dedi. Seyhan teyze bir Bahar'a bir Ali Asaf'a baktı.

"Kaan da seviyor mu?" diye arkamda duran Ali Asaf'a sorunca hepimiz dönüp ona baktık. Ali Asaf başıyla onayladı.

"Bu saatten sonra nasıl olur bilmiyorum anne," dedi Ali Asaf. "Kızın annesinin gönlü olmadan bu işten hayır gelir mi?"

"Gelir gelir," dedim Ali Asaf'a sinirle bakarak. "Kızın gönlü var annesinden bize ne!"

Ali Asaf gözlerini üzerime dikti ve sorgular gibi üzerimde gezdirdi. Sonra hiç beklemediğim bir şey yaparak bakışlarını benden kaçırdı. Güneşin vurduğu yanaklarının hafifçe kızardığını da aynı anda fark ettim.

Ali Asaf benden gözlerin mi kaçırmıştı az önce?

YOK ARTIK!

Seyhan teyze, "Ben bir Emine'yi arayayım bakalım gelsin de konuşalım?" dedi.

Umutlanmak isterdim ama Asuman teyzeyi onların bile ikna edeceğini düşünmüyordum. Seyhan teyze gidince üçümüz öylece ayakta dikildik. Bahar bana baktı ben Bahar'a...

Sessizce birbirimizi izlediğimizi gören Ali Asaf hemen ikimizin arasına girdi. "Sakın ha!" dediğinde bu işin başka çaresi olmadığını elbet ona da kabul ettirecektik.

"İçeri girelim," dediğimde Bahar hemen içeri koştu. Ben peşinden girerken Ali Asaf arkamda homurdandı.

"Ya sabır..." dediğinde sırıtmadan edemedim. Salona girdiğimde, Ali Asaf da kapıyı kapatıp peşimizden geldi.

"Bana bakın, kadının az önce yaptığını gördünüz? Bırakın annemler halletsin!" diye direkt bizi uyardı.

"Abi, o kadını teyzem de Emine teyze de ikna edemez. Zaten sırf gıcıklık olsun diye bile vermez kızı Kaan'a."

Ali Asaf sinirle saçlarını karıştırdı.

"Ali Asaf, Kaan ve Selim'i ara gelsinler buraya plan yapalım," dedim bir anda.

"Lan ne planı? Saçmalamayın!"

"Ya sen ararsın ya ben," dedim sinirle. "Bir de seninle uğraşmayalım. Kız elden gidiyor!"

Sesimi yükseltince Ali Asaf sinirle bana baktı. "Çocuk gibi saçma sapan planlar yapacağınıza bırakın bu işi büyükler halletsin."

Salonda telefonumu ararken bir yandan da söyleniyordum. "Senden yardım isteyende kabahat, sen ne anlarsın zaten..." demeye kalmadan Ali Asaf bir anda kolumdan tutup beni kendine çevirdi. Onu doğru dönerken dengemi sağlamaya çalıştım. Ali Asaf'ın kolumda duran eli en azından buna yardımcı olmuştu.

"Kendi kendine mırıldanma da yüzüme söyle, iyi alıştın sen duymayacağım şekilde laf sokar gibi imalar yapmaya."

Kolumu elinden kurtardım. "Ne lafı sokcam sana ben, sen üzerine alınıyorsan bilemem."

"Mahinev!" diye bağırdığında bende ona bağırdım.

"Ne var," dedim nefes nefese. "Dilime mi sahip çıkayım, dilimi mi koparırsın!" dediğimde gözleri kocaman açıldı.

Yüzünü bana doğru eğdi ve bakışlarını gözlerime dikti. "Bazen her şey istediğimiz gibi olmaz Mahinev, herkes sevdiğine kavuşmaz, her seven sevgisine karşılık bulmaz, bazı insanların önünde engelleri vardır. Belki de hayırlısı deyip Allah'a bırakmak daha doğrudur.?"

Aniden afalladım. Bir anda konu nasıl buraya geldi anlamadım. Ayrıca bahsettiği kişilerin Ayşe ve Kaan olduğundan bile emin değildim.

"Ne?" dedim afallamış hâlde.

"Yok bir şey," deyip beni geçiştirmeye çalıştı. Kolumu bırakıp benden uzaklaşırken bu sefer ben onu tuttum.

"Şimdi de sen mi laf sokuyorsun bana," derken resmen kalbim boğazımda atıyordu. Başını iki yana sallarken arkasını döndü. Hızlı adım atıp önüne geçip durdum.

"Ne oldu?" diye sorduğumda hâlâ yüzüme bakmıyordu. "Yok bir şey," dedi tekrar ama bana hiç öyle gelmiyordu.  "Asuman teyzenin söyledikleri canımı sıktı."

"Anlamadım," derken nabzım hızlandı. "Bana söyledikleri mi?" diye sordum tedirgin olarak.

Başını evet anlamında salladı. "Evet onlar da var ama bizim için söyledikleri de..." deyip sustu.

İçim paramparça olsa da, içten dışa şuan yıkılıyor olsam da kendimi dik durmaya zorladım. "N-nasıl?" diye sordum ama maalesef sesimin titremesine engel olamamıştım.

"Kendimi umursamıyorum ama seninle ilgili böyle şeyler söylenmesinden hoşlanmadım. Aramızda bir şey olduğunun lafı dönerse insanlar seninle ilgili ne konuşur. Ben," dedi ama daha fazla devam etmesine dayanamazdım.

"Anladım," dedim lafını keserek. "Merak etme kimse bir şey demez."

Ali Asaf yüzüme baktı ama beni görmesini istemiyordum şu anda. Ona arkamı döndüğüm sırada mutfaktan çıkan Bahar'ı gördüm. Kızın varlığını bile unutmuştum. Bir bana bir Ali Asaf'a baktı ve yeniden bana döndü. Bir şey sormaması için başımı iki yana salladım.

"Ben aradım," dedi Bahar isim vermeden. "Selim ve Kaan geliyor."

Ali Asaf arka arkaya birkaç küfür savurdu ve bize tek kelime etmeden arkasını dönüp tekli koltuğa oturdu.

Söylediği her bir kelime kulaklarımda çınlıyordu âdeta. İkimizi, laf olsun diye bile yan yana düşünemeyen adama bunca yıldır âşık olduğumu mu söyleyecektim gerçekten?

Bahar bir ileri bir geri dolaşırken bende gidip koltuğa oturdum. Bacaklarımı toplayıp kalçamın altına aldım ve dirseğimi koltuğun başına yasladım. Çenemi elime yasladığım anda Ali Asaf'ın bakışlarını üzerimde hissediyordum. Birkaç saniye ona baktım ama sonra yeniden gözümü köşede duran saksıya, sanki daha önce hiç görmemişim gibi dikip incelemeye başladım.

Ama onun bakışlarının benim üzerimde olduğunu biliyordum. Yeniden ona bakmamak için çabaladığım sırada kapı çaldı. Fakat öyle bir çaldı ki bir yandan zil sesi bir yandan kapı yumruklama sesi eşliğinde gürültü evin içinde yankılandı.

Ali Asaf yerinden fırladı. "Sanki alacaklılar şerefsizler," derken yerinden fırladı. Bahar kapıyı açmaya gidiyordu ama Ali Asaf'ın yerinden hışımla kalktığını görünce olduğu yerde donup kaldı. Bana baktığında omuzlarımı silkmekle yetindim.

Ali Asaf kapıyı açınca Selim ve Kaan apar topar içeri girdi. "Sizin çalacağınız kapı zilini de kapı tokmağını da si-" cümlesini bitiremeden bize döndü ve durdu.

Kaan, "Abi sen neden delirdin yine?" diye sorduğunda Ali Asaf kafasına bir tane vurdu.

"Senin yüzünden lan it," dedi sinirle. "Geç içeri şu iki çokbilmişe, saçma sapan planlarına karşı geldiğini söyle. Yoksa ben aklımı kaybedeceğim."

Selim içeri girerken Bahar ve bana baktı ama sessizce salona geçti. Kaan ve Ali Asaf da geldiğinde yerimden kalkıp, "Ben bir çay koyayım," dedim. Kimsenin bir şey söylemesini de beklemeden mutfağa girip çayın suyunu koydum. Bahar hemen peşimden geldi tabii.

"Ne oldu?" dedi heyecanla.

"Şuan hiç sırası değil Bahar, gerçekten."

"Ama Mahi," derken başımı sağa sola salladım.

"Sonra Bahar, lütfen..."

"Bu adamın bugün nesi var anlamadım. Sana gelirken beni de sıkıştırdı. Murat'ı görünce saçma sapan sorular sordu. Yok aranızda bir şey var mıymış? Yok Mahi'nin derdi neymiş?"

Kaynayan suyu alıp çayı demlerken aniden irkilerek Bahar'a döndüm.

"Ne?"

"Valla bir şey anlamadım. Ben sordum soruşturdum Murat'tan başka kimse yok bu kızın hayatında dedi. Söyledikleriyle yaptıkları da bir değil, derdi ne? falan dedi ama valla tek kelimesi anladıysam adımı değiştiririm. Sorduğu hiçbir şeye de doğru düzgün cevap veremedim bu yüzden."

Bahar'ın söylediklerini dinlerken kafamı toplamaya çalıştım ama Ali Asaf'ı anlamaya çalışmak neredeyse imkânsızdı.

"Neyse," dedim. Çayı demleyip yeniden kaynaması için düğmesine bastım. "Şimdi konumuz bu değil."

Bahar ısrar etmeyip beni onayladı.

İçeri girdiğimde üç adam da öne doğru eğilmiş konuşuyordu. "Coşkun nerede?" diye sordu Ali Asaf.

"İşi varmış," diyen Selim'e şöyle bir bakıp bize döndü.

Kaan'ın umutlu bakışlarını üzerimde hissedince gidip üçlü koltuktan birine oturdum, Bahar da gelip hemen yanıma oturdu.

"Valla Kaan, dün gece sana söylediğim gibi Ayşe'den yana sorun yok, anlattım zaten ama annesi..." dediğimde Bahar ve Ali Asaf'a baktım.

Bahar, "Kadın asla ikna olmaz Bahar dedi dersiniz. Hepimizi elinden geçirdi az önce. Hayır, ben bizi benzin döküp yakar demiştim lafın gelişi ama gerçekten olacağını düşünmemiştim. Kadın benzinsiz ateşe verdi hepimizi."

"Açık konuşalım, bu iş o kadının rızasıyla olmaz," dedim. Herkes bana bakınca, "Ne?" diye bağırdım.

Kimseden ses çıkmadı. Herkes sanki ne söyleyeceğini düşünüyormuş gibi sessiz kaldı. Birkaç saniye sonra da Kaan bombayı patlattı.

"Ben Ayşe'le konuştum, kaçma planına tamam dedi," dediğinde Bahar'la ikimiz birbirimize baktık.

"Lan, ben ne diyorum," diyen Ali Asaf'ı umursamadan Kaan'a döndüm.

"Ne zaman konuştunuz?"

"Buraya gelmeden önce mesaj attı. Annesi sizin yanınızdan gidince hemen bulduğu adamı aramış ve üç gün içinde gelin isteyin demiş."

"Biliyordum işte!" diye bağırdım. Yerimden kalkıp huzursuzca yürümeye başladım.

"Lan it, madem kızla konuşma şansın vardı, daha önce neden konuşmadın da olaylar buraya kadar geldi?" Ali Asaf burnundan soluyordu.

Kaan ona bakıp konuştu. "Abi dün Mahi mesaj atıp Ayşe'nin de bana boş olmadığını söyleyince numarasını istedim."

"Her işiniz siktiri boktan yemin ederim," dediğinde ona ters ters baktım.

"Tamam o zaman yapacak şey belli," dediğimde, Bahar da hemen arkamdan beni onayladı. "Bence de belli..."

"Hay ben sizin işinize, lan ne belli? Belli belli deyip duruyorsunuz."

"Ayşe'yi kaçıracağız işte," dedim.

"Mahinev! Elimde kalacaksın şimdi! Sen beni dinlemiyor musun?"

"Asıl sen bizi dinlemiyorsun. Alan razı, veren razı be sana ne oluyor? Her şeye muhalefet her şeye karşısın."

"Ağzını topla," dediğinde gerçekten uyarıları zerre kadar umurumda değildi.

Sakin sesiyle, "Abi yapacak bir şey yok," diyen Selim'e döndük.

"Sende mi Selim? Biriniz de mantıklı düşünün amına koyayım be!" Bozuk ağzının üzerine bir tane patlatacaktım şimdi.

"Aman sen mantıklı düşün sevgili komutanım! Askerleri hizaya sokayım derken belli ki bir kenara attığın duygularını geri almayı unutmuşsun!"

Yerinden öyle bir fırladı ki gelip tam karşımda durdu. Burnundan soluyordu. "Seni var ya," dediği anda ellerimi belime koyup burnunun dibine kadar girip ona yaklaştım.

"Eee, devamını bekliyorum Ali Asaf abi," dediğimde bakışları ağzımda dolaştı. Bunca zaman ısrarla söylememi istediği kelimeyi uzatarak onu gıcık etmek ister gibi söyledim.

Gözleri irileşti, çenesini o kadar sıktı ki neredeyse sesini duydum. "Seninle sonra görüşeceğim ben," dedi dişlerini sıkarak.

"Görüşelim, benim korkacak bir şeyim yok," dediğimde kelimelerin üzerine basarak tane tane konuştum.

"Kızım var ya," diye başlayacak oldu ama bir anda Kaan aramıza girdi.

"Abi bir durun ya, kedi köpek gibi kavga etmeden iki saniye bana odaklanın."

Sinirle Kaan'a dönüp, "Sensin lan köpek," dediğinde kahkaha attım.

"Bak hemen üzerine nasıl alındı, kedi olmak varken direkt köpeği sahiplenmen de..." cümlemi bitirmeme izin vermedi.

"Lan Mahinev," dediğinde Kaan yine araya girdi.

"Of bir durun! Önce benim işi çözelim ya."

"Senin işine sokayım Kaan ben," dediğinde ağzımı açmamak için kendimi zor tuttum. Ona cevap verdikçe bu konu deli gibi uzayıp gidecekti.

Herkesin sakinleşmesi için birkaç dakika sustuk. Yerlerimize oturduk ve sessizce bekledik. Sonunda Selim boğazını temizledi. "Ayşe de razıysa bence çok düşünecek bir şey yok. Sonuçta kaç yaşına gelmiş insanlar..."

"Oğlum önce doğru yoldan gidelim. Ben size bırakın kızı elin adamıyla evlensin demiyorum ki lan! Önce bir annemler konuşsun kadınla, baktık ikna olmadı o zaman Ayşe bunu göze alıyorsa bir çaresine bakarız."

Kabul etmek istemesem de söyledikleri mantıklıydı. Her ne kadar onunla aynı fikirde olmak şuan sinirlerimi bozuyor olsa da kabul etmekten başka çaremiz yoktu.

"Haklı," diye mırıldandığımda Ali Asaf bir elini kulağına koyup sanki az önce söylediğimi duyamamış gibi bana doğru eğildi.

"Anlamadım," dedi.

"Öf tamam be haklısın işte, önce bu yolu deneyeceğiz, sonra baktık kadın aynı tavırda –ki ben asla değişeceğine inanmıyorum- kaçırırız."

Ali Asaf hariç herkes başını salladığında o, gözlerini üzerime dikmiş beni izliyordu.

"Bu aksiyon merakı nereden geliyor anlamıyorum ki basit sanıyorsunuz bu işi değil mi?" Hepimize konuşuyordu ama bakışları benim üzerimde olduğundan üzerime alındım.

"Birbirini seven iki insanı kavuşturma çabamız bu, aksiyon hevesi falan değil? Ayrıca basit demedik ama sen sanırım o kadar çok kız kaçırdın ki işin zor mu kolay mı olduğunu biliyorsun!"

"Sevenleri kavuşturmak sana mı kaldı?"

"Konu benim arkadaşlarımı da içeriyorsa evet bana kaldı!" Kaan elini alnına vurup başını eğdi. Ali Asaf'la birbirimize dik dik bakarken Bahar araya girdi.

"Bugün ikinizde bir garipsiniz zaten, biraz sakin olalım lütfen. Şimdi gidip çay getiriyorum ve herkes birazcık sakinleşiyor."

Ali Asaf ve bana bakıp ikimizi işaret etti. "Siz ikiniz lütfen biraz mola verin."

Huzursuzca gidip yerime otururken ona ters ters bakmamaya çalıştım. Ben oturunca Ali Asaf'ta gelip yanıma oturdu.

Dirseğimle bana değen kolunu dürttüm. "Git başka yere otur," dediğimde sinirle homurdandı.

"Çocuk musun sen?"

"Sinirliyim. Neden gelip dibime oturuyorsun?"

"Fesuphanallah," derken kalkıp karşımdaki tekli koltuğa oturdu.

Bahar elinde tepsiyle çayları getirdiğinde sessizlik eşliğinde herkese birer bardak uzattı.

Yine kimseden ses çıkmadan herkes çayından bir yudum aldı. Kimin ilk adımı atıp konuşacağını beklerken kendimi zor tutuyordum. İlk konuşan ben olursam Ali Asaf yine bana yüklenecekti, bu yüzden kendimi sessiz kalmak için zorluyordum.

İlk konuşan Kaan oldu. Yerinde duramadığı o kadar belliydi ki nasıl konuşmadığına şaşırıyordum zaten.

"Yani ne yapacağız?" dediğinde hepimiz ona baktık.

Bahar, "Bence biraz bekleyelim en azından iki gün daha... Teyzemler de bir konuşsun derim. Sonra..." derken durup tedirgin gözlerle Ali Asaf'a baktı. Adam başını iki yana salladığında Bahar konuşmaya devam edemedi.

Onun zor durumda kalacağını anlayan Selim hemen araya girdi. "Sonra, madem Ayşe de tamam diyor," dedi ama devamını o da getiremedi.

"Kaçırmak demeyelim biz bu işe," diye Kaan çekinerek konuştu. "Birbirini seven iki insanın engelleri aşması desek daha doğru olur."

Dudaklarımda oluşan gülümsemeyi saklayamadım. Kaan da ona güldüğümü görünce sırıtarak bana baktı.

"Gül sen gül," dedi Ali Asaf. "Annesinin sonradan yapacaklarını hiç düşünmeden gül beyinsiz."

"Of," dediğimde dönüp bana baktı.

"Bir derdin var galiba Mahinev!"

"Var," dedim sinirle. "Derdim sensin, derdim senin şu gıcık tavırların."

Ağzını açıp bir şey diyecek oldu ama sonra hemen kapattı. Bakışlarında daha önce görmediğim bir ifade saklıydı ve ben ne anlama geldiğini çözemiyordum.

Şimdilik Ali Asaf'ı bir kenara bırakıp yeniden Kaan'a döndüm. "Asuman teyze ikna olmazsa diye düşünerek bir plan yapmalıyız," dedim.

Bahar'da bana katılarak onayladı. "Aynen."

"Emine annemin yazlık evine gidebiliriz. Orayı kimse bilmiyor. Yıllardır kiradaydı, şimdi ev de boşaldı."

Kaan hevesle başını sallayınca devam ettim. "Ayşe'yi alıp oraya gideriz. Bence nikâh için çok beklememeniz lazım."

Selim, "Aynen bence de," diyerek beni onayladı.

"Sizde geleceksiniz o zaman?" diye soran Kaan'a döndüm.

"Ayşe tedirgin olmasın diye bir iki gün bence birlikte kalırız. Ayrıca nikâh falan olacaksa ben asla kaçırmak istemem."

"Ay eğlence de yapalım ama, "diyen Bahar'a sırıtarak baktım.

"Ben bu kıza kına gecesi yapmadan hayatta nikâh yapmam."

Bahar'la kendimizi öyle fena kaptırmıştık ki sessizleşen üç erkeğin farkında bile değildik. Dönüp hepsine teker teker baktık ve Bahar'la aynı anda, "Ne?" diye bağırdık.

"Ben artık size diyecek kelime bulamıyorum," diyen Ali Asaf'a dil çıkarınca adam delirmemek için kendini zor tutu. Yumruklarını sıkmasından anlayabiliyordum.

"Abi hiçbir şeyi eksik kalmasın, tabii yapalım," diyen Kaan'a doğru gidip boynuna sarıldım. Adam ani hareketimle şaşırarak beni tutmaya çalışırken geriye devrildi.

"Ay hiç de kıyamazmış sevdiği kıza," derken ellerim saçlarına uzandı. Herkes gülmeye başladığında bir anda Kaan'dan uzağa çekildim. Dengemi sağlamaya çalışırken kolumu tutarak beni ayağa diken adama baktım.

"Doğru dur," derken bana ters ters bakan Ali Asaf'ın yaptığı şeye herkes şaşırış olacak ki susup kaldılar.

Keyfim o kadar yerine gelmişti ki şuan onu kafama takmayacaktım. "Ben Murat'a söylerim onun arabasıyla gideriz," dediğimde Ali Asaf bir anda bana doğru döndü.

"Hay ben onun," diye başladı ama aniden sustu. "Kızım o lavuk ne alaka şimdi?"

Şu çocuğa lavuk deyip durmamasını söyleyecektim ama bir de bu yüzden tartışmaya mecalim yoktu.

"Sen karşısın ya bu işe, o yüzden seni dâhil etmiyorum işte!"

"Lan ne alakası var? Mantıklı düşünen tek kişi benim farkında mısın?"

"Bağırıp durma artık," diye karşılık verdim. "Sorun da bu zaten. Mantıklı düşünmeyi bırakırsan ancak o zaman anlarsın şu çocuğu," derken Kaan'ı işaret ettim.

Kaan, "Aha yine olay bana patlayacak," dediğinde Ali Asaf ona dönüp, "Kes lan!" diye bağırdı.

Ayakta dikilirken kollarımı göğsümde birleştirdim. "Murat götürür bizi," dedim inatla.

"O lavuğa da sokayım, arabasına da sokayım..." dediğinde gözlerim kocaman açıldı. Onun neye bu kadar delirdiğini anlamaya çalışırken Selim yanımıza geldi.

"Abi tamam," dedi sakinleştirmek ister gibi. Sonra bana döndü. "Sende uzatma Mahi, kendi aramızda halledeceğiz işte," dediğinde Selim'in hatırına uzatmamaya karar verdim.

"Emine annem bugün gelir. Ben akşam onunla konuşurum." Bakışlarımı Bahar'dan kaçırarak konuşmaya devam ettim. "Ben aslında birkaç günlüğüne gidecektim ama madem şimdi bu durum var," dediğimde Bahar, "Ne?" dedi.

Ali Asaf'ın bugün söylediklerinden sonra biraz kafamı dinleme ihtiyacı hissetmiştim. Biraz yalnız kalmak bana iyi gelir diye düşünmüştüm. Olayların böyle gelişeceğini düşünmediğimden Emine annemin yanına giderim diye aklımdan aniden geçirmiştim ama şimdi durum böyleyken zordu.

"Mahi," diye ısrar eden Bahar'a döndüm. Başımı iki yana sallayınca ısrar etmedi ama herkes gidince beni soru yağmuruna tutacaktı biliyordum.

Tıpkı Bahar gibi Ali Asaf'ın da bakışlarını üzerimde hissediyordum.

"Bu iş birkaç gün sonra konuşacağız o zaman," diyen Kaan aniden ayaklandı.

"Umalım da Emine teyze ve Seyhan teyze iş oralara varmadan meseleyi çözsünler."  Hepimiz aslında bunun böyle olmasını istiyorduk ama o kadının asla kabul etmeyeceğinden adım gibi emindim.

Ali Asaf tek kelime etmeden arkasını döndüğünde Kaan ve Selim de peşinden ilerledi. Tam kapıya yaklaşmışlardı ki Kaan, Bahar ve bana yaklaşıp ikimize doğru eğildi.

"Ne olur ne olmaz..." derken elindeki kartı ve biraz nakit parayı bize uzattı. "Siz daha iyi biliyorsunuz ama her ne gerekiyorsa alın tamam mı?"

Dudaklarımda oluşan sıcacık gülümsemeye engel olamadım. Kaan arkasını dönüp gideceği sırada yüzümdeki gülümsemeyi silmeden kapıya doğru döndüm ve Ali Asaf'la göz göze geldik.

Olduğu yerde donup kalmış gibi durdu. Bakışları gözlerimde ve dudaklarımda dolaştıktan sonra elini kaldırıp göğsüne, kalbinin tam üzerine bastırdığında yüzümdeki gülümseme silindi. Bastırdığı yeri usulca ovaladı.

Ona doğru telaşlı bir adım attım ve tam karşısında durdum.

"Bir şey mi oldu?" diye sorarken sesimden ne kadar paniklediğim belli oluyordu.

Ali Asaf bana cevap vermek yerine yüzümü incelemeye devam etti. Gözleri yüzümün her bir santimine dokundu. Bakışlarını gözlerimde, gözlerimin kenarlarında gezdirdi ve sakince burnuma doğru indi. Eli hâlâ kalbinin üzerinde durduğu için korkuyla bana cevap vermesini bekliyordum.

Burnunum üzerinde dolanan gözleri usulca dudaklarıma indi ve orada birkaç saniyeden fazla takılı kaldı. Beni böyle meraklı bakışlarla incelemesi, yerimde huzursuzca kıpırdanmama sebep oldu ama onun için olan telaşım şuan her şeyin ötesine geçip baskın çıkıyordu.

Ona doğru yaklaştım. Başını kaldırıp yeniden gözlerime baktığında elimi uzattım ve hâlâ göğsünün üzerinde duran elinin üzerine elimi koydum.

"İyi misin?" dediğimde olduğu yerde irkildi.

Sanki kaçıp gitmek ve bana doğru bir adım gelmek konusunda kararsız kalmış gibiydi. Onu o kadar uzun zamandır tanıyordum ki bu tedirgin hâllerini görmek beni şaşırtıyordu.

Elimi elinin üzerine daha fazla bastırdım. Benden kaçacağını düşünürken o bana biraz daha yaklaştı.

"Ne?" dedi sanki az önce sorduğum soruyu duymamış gibi. Yeniden sormamı beklerken gözlerimin içine baktı.

"İyi misin?" diye tekrar ettim.

Ali Asaf başını sallarken aniden benden uzaklaştı. Kaşlarını çatışını ve yüzündeki ifadenin bir kaç saniye içinde yok oluşunu hüzünlü bakışlarla izledim.

"Mahinev," derken sesinin tonu bile az öncekinden farklıydı. "Daha birkaç saat önce kadının biri senin hakkında ileri geri konuştu..."

"Şimdi ne alakası var bun-" diyecek oldum ama sözümü keserek araya girdi.

"Kendini düşün biraz," diye tersledi beni. "Herkes seninle benim aramda abi kardeş ilişkisi olduğunu bilmez." Kalbimi olduğu yerden söküp aldığının farkında olmadan üzerinde tepinircesine konuşmaya devam etti. "Zaten o kadının gitmeden önceki bakışlarından da hiç hoşlanmadım."

"Nereden çıktı bu şimdi?" diye sorarken sesimin titrememesi için dudaklarımı ısırdım.

"Ben seni düşünüyorum," dedi sertçe. "Bu kadının orada burada senin hakkında konuşmasını istemiyorum."

Sahte bir kahkaha attım. "Yani seninle beni konuşması sorun!"

"Saçmalama," dediğinde gözlerini benden kaçırdı. Tabii ya bende salaktım...

"Bir kez daha bizi böyle yakın görürse olur olmaz saçmalıkları konuşacak o kadın ben biliyorum..."

Olur olmaz saçmalıklar mı? Bunun, ikimizin yan yana konuşulması ihtimali bile onun için saçmalıktan ibaret miydi?

"Sanki gelip sana yapışıyormuşum gibi davranma bana," dedim ters ters.

Bu çıkışımla bakışları yeniden bana döndü.

"Ne alakası var şimdi?"

"Çok alakası var! Dün akşam dibime kadar girip belimi çimdikleyecek kadar samimi davranan adam senken, şimdi geçmiş karşıma bana tantana yapıyorsun?"

"Dün gece başkaydı!" dedi dişlerini sıkarak. "Bugün olanlar..."

"Bir gecede ne değişti?" diye bağırdım. Etrafımızda bizi dinlemiyormuş gibi davranan Bahar, Selim ve Kaan' görmezden gelerek.

"Sesini yükseltme!" Bunu o kadar kısık sesle söylemişti ki benden başka kimsenin duyduğunu zannetmiyordum.

"Mahinev! Olayları istediğin gibi çevirmeyi biliyorsun ama ben bunu yemem. Benim demek istediğimin bu olmadığını sende bende hatta etrafımızdakilere sorsak onlarda çok iyi biliyordur. Şimdi sırf ben haklıyım diye üste çıkmak için konuyu saptırma. Seni düşündüğümü biliyorsun."

"Hayır bilmiyorum! Beni kaç yaşından beri tanıyorsun sen? Bu güne kadar bizi yan yana gören bir kişi bile arkamızdan konuşmamış mıdır sence? Bu kadar saf değilsin herhâlde?"

Elini kaldırıp saçlarını karıştırdı. Sinirle bana baktığında artık onu alttan almayacağımı gözlerimden anladığını biliyordum.

"Önceden kimin ne bok konuştuğu sikimde bile değil, Mahinev! Ben şimdiye bakarım!"

"He yani eskiden sorun değildi ama şimdi ikimizin adı çıkar diye deliriyorsun öyle mi? Kusura bakmayın komutanım, sizi mahcup etmek istemezdik. Aman adınız falan çıkar benimle neme lazım?"

"Evet lan," dedi bağırarak. "Şimdi değişti işte bir şeyler. Açıklamam bu kadar."

"Dengesiz," dedim ağzımın içinde homurdanarak. "Baş üstüne komutanım!" Onunla dalga geçtiğimi fark edince tepesi daha fena attı.

"İstemiyorum," diye tekrar bağırdı. "Var mı bir itirazın?" Göğsüm sinirle inip kalkarken hızlı hızlı solumaya başladım.

"Yok!" dedim. Tıpkı onun gibi bağırarak. "Benim canıma minnet! Ne me lazım adım falan çıkar, maazallah kısmetlerim kapanır senin meymenetsizliğin yüzünden."

"Ne dedin sen?" derken adamın gözü dönmüş gibiydi. Onun böyle delirmesi beni biraz daha rahatlattı. "Senin o kısmetlerim dediklerini ben düz yolda si-" Küfür etmesine müsaade etmeden araya girdim.

"Bir bok yapamazsın. Ayrıca duydun işte! Uzak dur benden de adın falan çıkmasın. Kuytu köşelerde öpüşüp durduğun kızlar duyar bir de başıma bela olurlar. Hiç senin pisliklerinle uğraşamam!"

"Lan ne alaka?" diyen Ali Asaf'la aynı anda Selim ve Kaan'da konuşup, "Oha!" dedi.

Onlara ters ters bakıp yeniden Ali Asaf'a döndüm.

"Bir daha bana yaklaşırsan yemin ederim kimseye bırakmaz bu mahallede adımızı ben çıkarırım? Cümle âleme yayar, seni peşimde süründürürüm!" Cümlemi bitirir bitirmez yumruklarını sıktı.

"İyi," dedi dişlerinin arasından. "Senin yanına bir metreden fazla yaklaşanı siksinler," dediğinde arkasını dönüp kapıdan çıktı. Peşinden beni duymasını ister gibi yüksek sesle, sanki konuştuğunu komik bulmuşum gibi ağzımın içinde ,"ha ha ha" dedim ve o bana ters ters bakarken, "hadi inşallah," diye ekledim.

Söylediğim şeyi anladığında gözleri kocaman açıldı. Attığı adım havada kaldı ve bana doğru geri gelmek için indiği merdivenleri gerisin geri çıkmaya başladı. Bana doğru gelen öfkeli adamı kocaman açılmış gözlerle izledim ama o benim yanıma gelemeden, yüzümde sinsi bir sırıtma eşliğinde kapıyı çat diye suratına kapattım.

Kapıyı kapatır kapatmaz da arkamı dönüp sırtımı kapıya yasladım. Kapının diğer tarafından gürültüyle yumruk sesleri geldi. O kadar sert vuruyordu ki istemsizce yerimde hopladım.

"Aç şu kapıyı Mahinev!" diye bağırdığında alt dudağımı ısırıp hayretle beni izleyen Bahar'a baktım.

"Hiç uğraşma açmam," derken onu sinir etmek için devam ettim. "Ayrıca kapımın önünde böyle öküz gibi bağırmaya devam edersen, mahalledekiler adımızı çıkaracak haberin olsun. Sonra gelip bana ağlama!"

"Göstereceğim ben sana öküzü," diye âdeta kükredi.

Bahar elini ağzına götürüp kapattı ve bana hayretle bakmaya devam etti. Sadece omuzlarımı silkmekle yetindim. Ne yani? Susup her dediğini sindirmemi ve tamam deyip kenara çekilmemi mi bekliyorlardı?

Eğer bunu bekleyenler varsa daha çok beklerlerdi. Çünkü altta kalmaya niyetim yoktu.

Yeniden, "Seninle sonra görüşeceğim ben," diye bağıran adamı görmezden geldim ve kapının önünden çekilerek rahat adımlarla salona doğru yürüdüm. Bahar hemen yanımdan geçip geniş camın önüne gitti ve perdeyi biraz aralayarak dışarı baktı.

Merakımdan geberiyordum ama hayatta gidip ne olduğuna bakmayacaktım. Birkaç dakika sonra Bahar salona girdiğinde ben çoktan tükenmiş bir hâlde koltuğa yığılmıştım.

"Ya siz..." dedi Bahar ama ne söyleyeceğini bilemiyormuş gibi duraksadı. Benim tükenmişliğimin fakında olmasını istedim ve en yakın arkadaşım gözlerime bir kere baktığında anladı ve sustu. Sessizce gelip yanıma oturduğunda bir şey söylemesine gerek kalmadan başımı yana doğru yatırıp omzuna yasladım.

Gözümden akan bir damla yaş, başımın yan durmasının etkisiyle kayıp Bahar'ın dizine damladı.

"Mahi," dedi ama konuşmaması için elimi kaldırıp dizine koydum ve hafifçe sıktım. O da bacağında duran elimin üzerine elini bastırdı.

"Vazgeçtim..." dedim usulca. "Ben vazgeçtim işte Bahar," dediğimde içine çektiği sesli nefesi duydum. Beni ikna etmek için cümleler söylemesini bekledim. Bir yanım bunu deli gibi istedi de ama Bahar'ın ilk defa söyleyecek bir şeyi yok gibiydi.

"Ben yapamam Bahar," dedim gözümden sessizce akıp giden yaşların eşliğinde. "Sen de gördün işte," derken ağzımdan kaçmasına engel olmaya çalıştığım hıçkırıklarımı yuttum. "Ben ona seni seviyorum desem ne değişecek." Elimin üzerinde duran elini sıkıp parmaklarını parmaklarımın arasından geçirdi.

"Dönüp bana ne diyecek Bahar. Adam gözümün içine bakarak abi kardeşiz dedi. Benden uzak dur, birileri yanlış anlayacak dedi Bahar." Yanağımdan akan yaşı elimin tersiyle sildim.

"Az önce olanları gördün mü? Benim hislerimin bir karşılığı yok işte. Ben bir anda beni sevsin, hemen kabul etsin diye beklemezdim ama Bahar," dedim artık hıçkırıklarıma engel olamadan. "Bahar ben güçlü olmak istemiyorum artık. Ben bu aşkı taşımak istemiyorum tek başıma. Yükümü hafifletmek için yanımda durmasını istediğim adam, yüküme yük bindirirken ben altında eziliyorum ve canım çok yanıyor, Bahar."

"Ah Mahi'm ya," dediğinde dudaklarımda hafif bir gülümseme oluştu.

"Ah Mahi," diye onu tekrar ettim. "Ah ki ne ah be Bahar."

Bahar, "Ben bir anda ne oldu anlamadım ki... Sabahtan beridir bir garip zaten," diye kendi kendine söylendi. Sonra da bana döndü. "Ne yapacaksın?" diye sorduğunda bilmiyorum demeyi çok isterdim ama ihtiyacım olan şeyin biraz yalnız kalmak olduğunu hissediyordum.

Başımı omzundan çekip kızardığından emin olduğum gözlerimi ovuşturdum. "Akşam Emine annem gelir kesin Ayşe ve Kaan olayı için, o geldikten sonra ben biraz uzaklaşayım diyorum."

Bahar hızla bana doğru döndü. "Tek başına mı?"

Yanımda olmak istediğinin farkındaydım. "Bahar, Kaan ve Ayşe durumu böyleyken senin burada olman lazım, zaten durum netleşince geri geleceğim."

"Hangi durum?" diye sorarken kaşlarını çattı. "Senin durumun mu yoksa Kaan, Ayşe durumu mu?"

Benim durumunun artık netleşecek bir tarafı kalmamıştı bana göre. Kendimden emin olarak bunu Bahar'a da söyledim. "Beni düşünme sen, şuan önemli olan Kaan ve Ayşe."

"Nasıl seni düşünmeme mi söylersin?" Kızgınlığının bana olmadığını biliyordum. Şuan sinirini çıkarmak için Ali Asaf'a saldırmak istediğini de biliyordum ama bunu yapamayacağını o da biliyordu bende. Adama da kalkıp ne diyecektik ki?

Beni sevmiyor diye suçlayacak değildik ya!

"Tamam beni de düşün," dedin gülümseye çalışarak. "Ama önce Kaan ve Ayşe tamam mı?"

Gülümsediğimi gördüğünde o da bana gülümsedi ve "Tamam," dedi. Bu tamamı hiç istemeyerek söylediğini biliyordum.

"Şimdi gitmezsen kendimi çok belli edeceğim Bahar. İçimde yıkılan bir şeyler varken kalkıp herkesin yüzüne karşı gülüp duramam. Özellikle Ali Asaf'ın karşısınca kendimi bu şekilde açık etmeyi de kendime yediremem bu saatten sonra. O yüzden biraz dinleneyim, yalnız kalıp içimde kırılanları toparlayayım."

Beni anlaması için ona baktım ve sessizce elimi sıkıp bana sarıldı. Tek kelime etmemesi gerektiğini bilecek kadar iyi tanıyordu beni.

Bahar hiç istemese de mecburen eve gitti. Her ne kadar söylemek istediği birçok şey olduğunun farkında olsam da bu sefer beni kırmayıp konuşmamayı seçti.

O gittikten sonra sessiz evin sakinliğiyle derin bir nefes aldım. Salonun ortasına dikildim ve gözlerimi kapatıp sakinleşmeye çalıştım.

Yorgun adımlarla odama çıkan merdivenleri arşınlarken, şu ana uyan bir şarkı dolandı dilime... Usulca onu mırıldadım...

Bak içime gör beni...
Tut elimden yak beni...
İstemezsen bu aşkı...
Otur baştan yaz beni...

🍃
Umarım bölümü severek okumuşsunuzdur, ben çok keyif alarak yazdım. ♥️

Diğer açıklamama gelecek olursam; Beni tanıyanlar bilir aslında ama kendimle ilgili ufacık bir bilgilendirme yapmak istedim. Ephesus Yayınları'nın Sosyal Medya Sorumlusu benim ve işim cidden çok yoğun. Bunun yanında çeviri kitaplara düzelti yapıyorum ki yoğun düzelti dosyası geldiğinde bölüm gecikmeleri yaşamıştık 1-2 kere. Aynı zamanda evliyim ve bir oğlum. Ev hanımı, eş ve anneler beni çok iyi anlar o bakımdan işim dışında bu yoğunluktan bahsetmeye hiç girmiyorum. Sosyal medya hesaplarıma bu yoğunlukla zor yetişiyorum artık. Ee bir de MAHİ var tabii...
Her hafta düzenli alıntı attığım sayfaya bile bakamıyorum. Bu yüzden boş vakitlerimi en azından sadece burada aktif olarak geçirmeye çalışacağım. ☺️
Her yeni bölüm öncesinde buraya alıntı atacağım fakat sürekli yeni dosya şeklinde onlarca alıntı bölümü de olsun istemiyorum. Bu yüzden tek bir alıntı bölümümüz olacak ve ben her hafta, yeni bölüm öncesinde, orada size alıntı güncelleceğim. Böylece instagramın karakter sınırı kısmında yaşadığım zorluğu da yaşamam.

Buraya kadar okuduğunuz için teşekkürler. Umarım oy ve yorumlarınızı eksik etmezsiniz ve haftaya alıntı ve yeni bölümle görüşürüz. Kendinize iyi bakın.

Seviliyorsunuz. ♥️

Bana bu hesaplardan ulaşabilirsiniz; paylaşımlarınıza etiketlemeyi unutmayın. ♥️
- twitter: tugbaaticicosar
- instagram: okuryazarannecik - tugbaaticicosar

Continue Reading

You'll Also Like

3.5M 127K 71
Berdel'e kurban gitmiştim. Hiç tanımadığım, bilmediğim bir adamla evlendiriliyordum... "1 yıl, sadece 1 yıl sonra burdan herkesin seni bir ölü olarak...
8.9M 689K 81
izmarit: özür dilerim. (14.20) izmarit: şimdi, senden aldıklarımı, (14.20) izmarit: sana verme vakti sevgilim. (14.20) izmarit: ben seni çok sevdim...
1.9K 231 25
Asil Karen, geceyi hiç olmaması gereken bir yerde geçirmiş ve sabahında arkasına bakmadan kaçmak istemişti. Onu, kapının pervazına yaslanmış izleyen...
374K 2.9K 25
Wattpad'in açık ara en güzel kitapları burada desem? Efenim, güzel seven adamlar mı dersiniiiz, her türden kurgular mı dersiniiiz... Kısacası her şey...