Now We Are Breaking Up 'yoonm...

By loveofrubyjane

13.8K 1.3K 660

'Her güzel şeyin bir sonu olurmuş sevgilim, şimdi bu yüzden mi ayrılıyoruz?' More

uno
due
tre
quattro
cinque
sei
sette
otto
nove
davanti
undici
dodici
tredici
quattordici
quindici
sedici
diciassette
diciotto
diciannove
venti / finale

vento / episodio speciale

601 42 45
By loveofrubyjane

taylor swift-call it what you want

🐥🐈

ellie goulding-love me like you do

👨‍❤️‍👨🌈

Tamı tamına bir saati dolduruyordum bu odada. 

Taehyung'un elini yelpaze yapıp beni sakinleştirme çabaları boşunaydı ama yine de bir şey demedim. Zaten yeterince gergindim bir de diğerlerine yansıtıp onları da heyecanlandırmak istemiyordum. Gerçekten bir an önce sakinleşmezsem bayılabilirdim ve günümüz hastanede son bulabilirdi.

'Koca götünü kaldıracak mısın artık? Bacakların açılsın biraz Jimin-ah! Gerçekten bazen beni delirtiyorsun çocuk. Zaten senden daha yakışıklı olduğum için biraz vicdan azabı çekiyorum!'

Seokjin'in sitemine karşılık sekizinci kez tuvalete gitmek için ayağa kalktım. Evet bir saatte sekiz kez tuvalete gitmiştim çünkü gerildikçe odadaki tüm suları içmiştim.

'Kaldırdım al.'

Baş parmağıyla onay işareti yapıp en az üç kez pudraladığı cildini süzmeye devam etti.

'Ah Kim Seokjin...Bari bugünlük bu kadar mükemmel olmamalıydın dostum! Anlıyorsun değil mi? Sen...Ah worldwide handsome face...You know?'

Seokjin elini kalbine koyup aynada kendiyle konuşurken gözlerimi devirdim. Zaten kendine bir şiir yazmadığı kalmıştı ya neyse. Namjoon onu burada beni sakinleştirmek için bırakmıştı ama beni rahatlatmak yerine yarım saattir götüme hakaret ediyordu! Keşke onu da Yoongilerle gönderseydim, Taehyung'um bana yeterdi işte.

Taehyung yakasındaki çiçeği düzeltirken lavaboya girip işimi hallettim. Hazırlanma odasında lavabo olduğu için çok şanslıydım aksi takdirde görenler benim bir ürolojiye görünmem gerektiğini düşünecekti. 

Ellerimi yıkadıktan sonra aynada kendimi süzerek oyalandım biraz. İyi görünüyordum, takım elbisem ve gümüş rengi saçlarım ile gayet şıktım. Parmağımdaki alyansı düzeltirken gülümsememe engel olamadım. Sanki hep oradaymış gibiydi, her şey ilk günkü gibi hissettiriyordu. İlk sarılma, ilk öpücük, ilk dokunuş...her şey hala o kadar ilk günkü gibiydi ki kendimi çok özel hissetmeme sebep oluyordu.

Ama bugün de bizim için biri ilk olacaktı. Diğerlerine belli etmesem de buradan çıktıktan sonra hayatımın eskisi gibi olmayacağını düşünüyordum ve endişe ediyordum. Gerçi düşünerek kendimi yıpratmamın da bir anlamı yoktu, yaşayıp görecektim. Sonuçta yalnız değildim, Yoongi her zaman benimleydi.

Programımızdan bize ayrılan kısacık bir tatil arasındaydık yine. Hep beraber yediğimiz bir akşam yemeği sonrası ani bir karar alıp iki gün sonrası Hollanda'ya uçmuştuk. Sadece bir ayımız vardı ama yine de sadece yedimizin olduğu kısa bir tatil olacaktı. Ta ki gelmemizin ardından altı gün geçmişti ki buraya geliş amacımızın tamamen farklı olduğunu öğrenmiştim.

Evlenecektik.

Her şeyden uzakta sadece bu beş adamın şahitliğinde evlenecektik dakikalar sonra. Yoongi'nin buraya geldiğimizden beri sürekli kendi başına bir şeyler yapmasının altından bir şey çıkacağına emindim zaten ama ayarlamaya çalıştığı şeyin küçük bir düğün töreni olduğunu bilmiyordum. Sadece bu an için diğerlerinin de ne kadar uğraştığını görmem tekrar ve tekrar bu hayatta olabileceğim en şanslı versiyonum olduğunu hatırlatmıştı bana.

Ve işte şimdi buradaydık. Her şeyden uzakta kiraladığımız bu mekanda birbirimize evlilik yemini edecektik, sadece dakikalar sonra Yoongi'nin soy ismini almaya hazır olacaktım. Tabii kalbim böyle atmayı bırakmazsa ve ölmezsem gerçekleşebilirdi bu.

'Jimin eğer yine saçını bozduysan bu sefer ayağımı ağzına sokarım. Üçüncü düzeltişim bak!'

Taehyung'un sesine karşılık gülerek lavabodan çıktım. Ceketimi düzeltirken Seokjin büyük elleriyle omzumu kavramış ve gülümsüyordu.

'Yoongiler geldi. Hazırsan çıkalım minik bebeğim.'

Kalbimdeki çarpıntı hissi kendini belli ederken yutkundum. Yıllardır beraberdik, heyecan yapmama gerek yoktu. Sevgilim ve ailem bildiğim insanlarla beraberdim sadece. Yine de kalbimin bu kadar hızlı çarpması ve ellerimdeki titreme hiç adil değildi!

Başımı salladığımda Seokjin kollarının arasına almıştı beni. Karşılık olarak sıkıca sarıldığımda arkamdan da Taehyung'un sarıldığını hissediyordum. Onların varlığı kendimi bir nebze sakinleştirmem konusunda yardımcı oluyordu.

'Sana nutuk çekmek isterdim ama o işi Namjoon hyung yapar biliyorsun. Ben Korece'yi zor konuşuyorum.'

Taehyung'a karşılık gülerken sarılmayı bırakıp masadaki çiçeğime uzandım. Beyaz güllerden oluşan gri detaylı bir buketti, Yoongi benim içim almıştı.

'Bunu gerçekten tutmalı mıyım? Çok utanıyorum! Kafayı yiyeceğim Tanrım umarım ölmem!'

İsyankar çıkan sesime karşılık Seokjin gülerken Taehyung da ona katıldı. Gerçekten bu çiçekle yürümek istiyordum ama utanıyordum da. Gerçi sadece yedimiz ve evlilik yeminimizi yaptıracak görevli olacaktı. Belki bir gün bütün dünya bunu öğrenirdi ama kesinlikle şimdi değildi.

Derin bir nefes alıp Seokjin'in koluna girdim. Odadan çıkıp mekanın arka tarafındaki bahçeye yürürken gülümsemem yüzünden önümü göremiyordum. Gözlerimin gazabına uğruyordum resmen! 

Törenin böyle olmasını Taehyung özellikle istiyordu ve onu kıramazdık. Arkamdan elinde beyaz gül yaprakları olan sepet ile yürüyordu. Bunların hepsi onun isteğiydi ama hoşuma gitmiyor da değildi. Gerçekten hepsi bugün için uğraşmıştı ve hepsine ömrümün sonuna dek minnettar kalacaktım.

Bahçeye açılan kapıya ulaştığımızda duraksadım. Yoongi ve Namjoon çiçeklerle süslenmiş olan hafif yüksek kürsünün üzerinde konuşarak bekliyorlardı. Jungkook ve Hoseok ise hemen bizi fark etmiş olacaklar ki yapabilecekleri en abartılı alkış tufanına başladılar.

'Tanrım...'

Sesimi kaybettiğime emindim. Seokjin elimi sıkıp güven verircesine gülümsediğinde ellerimin titrediğini hissediyordum. Bu an bu kadar heyecan verici olmalı mıydı gerçekten?

Taehyung arkamdan hafifçe iteklediğinde Yoongi ve Namjoon'un yanına doğru yürümeye başladık. Bacaklarımın titrememesi için dua ederken görüş açıma köşede bekleyen görevli de girmişti. Bizi görünce ayaklanıp yerine geçtiğinde heyecanımı geçirmek için derin bir nefes aldım.

Yoongi ile göz temasımı bozmadan yürürken Taehyung'un arkamızdan döktüğü beyaz gül yaprakları görüş açıma giriyordu ve bu bir nebze olsun rahatlamama neden oluyordu. Bizim için de bu güller kadar beyaz ve masum bir gelecek vardı, öyle umuyordum.

Yanlarından geçerken Jungkook ve Hoseok mutlulukla el çırpmaya devam ediyorlardı. Yoongi'nin dudaklarını kıpırdatarak 'çok güzelsin' dediğini fark ettiğimde gülümsemem iyice büyümüştü.

Kürsüye geldiğimizde Namjoon ve Seokjin yerlerine geçip oturdular. Jungkook ve Hoseok da birkaç konfetiyi ellerinde tutarak yanlarına oturdular. Taehyung ise sepetinde son kalan yaprakları Jungkook'un başından dökmeye çalışıyordu. Bu görüntü sırıtmama neden olmuştu, biz beraberken her şey ne kadar da güzeldi.

'Geciktiğimiz için üzgünüm bebeğim. Hoseok istediği renkli konfetilerden bulma konusunda kararlıydı. Yine de bu kadar güzelliği barındıran birinin kaçmayıp sabırla beklediğini görmek beni mutlu etti doğrusu.'

Yoongi'nin fısıldamasına karşılık gülümsememi ona çevirdim. Çok güzel görünüyordu, hep öyle görünürdü ya zaten. Bakışlarındaki parıltı olabilecek en karanlık gecemi bile aydınlatmaya yeterdi. 

'Senden kaçmam mümkün mü ki? Beni bulurdun hemen.'

Diş etlerini gösterircesine gülümseyip cevap verdiğinde evlilik yeminimizi etmemiz için görevli bize yaklaştı.

'Bulurdum sevgilim, senden başka gidebileceğim bir evim yok.'

Birkaç prosedür yazısından bahsederken tüm odağım Yoongi'nin gözlerinde olduğu için rahattım. Aşkını hissediyordum ve bu beni bulutların üzerine çıkarıyordu. Sanki fazlası mümkünmüş gibi heyecanla çarpan kalbim bile beni çok mutlu ediyordu. Çok özel bir anı yaşıyordum.

'Ve siz sevgili konukların huzurunda çiftimiz birbirlerine bağlılıkları hususunda evlilik yeminlerini edecekler.'

Derin bir nefes aldığım sırada Yoongi gözlerindeki yansımamla birlikte bir adım daha yaklaşıp ellerimi kavradı. Elleri çok soğuktu ve benimkilerden farksız titriyordu. Bu an benim için hayallerimin de ötesindeydi.

'Hayatımın sonuna dek seninle olmak istiyorum Jimin. Belki bunun bir garantisi yok ama sana söz veriyorum ki mutlu olman ve soy ismimi daha çok sevmen için her şeyi yapacağım. Tüm yanlışlarıma rağmen sen benim hayatımdaki en güzel doğrusun ve hep öyle kalacaksın.'

Gözlerimin dolduğunu hissettiğimde bakışlarımı ellerimize indirdim. Tam zamanın şu an durması için nelerimi vermezdim ki? Ben hayatım boyunca hiç böyle güzel bir an yaşamamıştım. Daha anlamlı bir zaman diliminde bulunmamıştım. Derin bir nefes alıp bakışlarımı tekrar yüzüne çıkardığımda gülümsedi.

'Hayatımın sonuna dek seninle olacağım Yoongi. Seninle birlikte ömrümün sonuna dek bu aşkı yaşayacağıma ve yaşatacağıma söz veriyorum. Birlikte büyüyüp her şeyi seninle deneyimlemek ve gerçekten bir aile olacağımız için çok heyecanlıyım.'

Görevli başıyla onaylayıp konuşmaya başladığında bakışlarımız birbirine mühürlenmiş gibiydi. Adeta başka bakacak hiçbir yer yoktu benim için. Onun gözleri görmem gereken tek şeydi ve umuyordum ki bundan sonra o gözlerle başlayacaktı ve son bulacaktı günlerim.

'Min Yoongi ve Min Jimin; artık yağmurda hiç ıslanmayacaksınız çünkü biriniz diğeri için sığınak olacaksınız. Artık hiç üşümeyeceksiniz çünkü biriniz diğeri için sıcaklık olacaksınız. Artık hiç yalnızlık çekmeyeceksiniz çünkü biriniz diğerine yoldaş olacaksınız. Artık bir bedensiniz çünkü önünüzde tek bir hayat var. Her gününüz mutlulukla dolsun ve ömrünüz aşkınızla uzasın.'

Görevli defterini kapatıp geriye çekildiğinde diğerleri ayağa kalktı ve ıslıklar eşliğinde alkış sesleri yükseldi. Aramızdaki mesafeyi kapatıp elimi Yoongi'nin yanaklarına koydum ve dudaklarımızı birleştirdim. Bu benim hayallerim arasındaki en güzel andı ve gerçekleşmişti. Daha güzel bir hayalim de yoktu ki zaten.

Belime dolanan kollarıyla bedenlerimiz arasındaki mesafeyi de o kapattıktan sonra üstümüzde patlayan konfetiler ve devam eden alkışlar ile gülümsemeden edemedim. Öpüşmemiz bozulurken Yoongi de sırıtmaya başladı. Alınlarımızı birleştirip gözlerime baktığında aklımda tek soru vardı; bu adam kimdi ve niye kalbime bunu yapabiliyordu? Bu kadarını yapabiliyorsa o çok farklı değil miydi? Onsuz kalbim hiç iyi olamazdı emindim artık.

'Hayatıma bu sefer gerçekten hoş geldin sevgili eşim.'

Gülümsemem büyürken cevap verdim.

'Dünyanın en güzel eşine sahibim artık Min Yoongi.'

'Benimkinden daha güzel olduğunu sanmıyorum Min Jimin?'

Kaşlarını çatarak cevap verdiğinde kahkahalarım bahçeyi dolduruyordu. Gerçekten başarmıştık biz!

'Evinizde öpüşün sevişin hadi dans dans!'

Hoseok alkışlarla zıplarken kurmakta ısrar ettiği ve sonunda kurduğu ses sisteminin arkasındaydı. Arka plandan çalmaya başlayan  'Love Me Like You Do' şarkısının melodisi ile gülümsedim. En sevdiğim şarkıydı ve bizim şarkımızdı bu. Ellerim otomatik olarak Yoongi'nin omuzlarına yerleşti. Eş zamanlı elleri belimi sararken gülümsemelerimiz bir an olsun yüzümüzü terk etmiyordu.

Başımı çevirip baktığımda sarmaş dolaş dans eden Taehyung ve Jungkook ile kıkırdadım. Taehyung bir eliyle Jungkook'un omzunu tutarken Jungkook da belini sıkıca kavramıştı. Diğer elleri ise birleşikti.

'Sıradaki çiftimiz mi dersin?'

Başını olumlu anlamda salladığında alnıma öpücük kondurdu.

'Belki de onlar?'

İşaret ettiği yere dönerken dansa mükemmel bir uyum sağlayan Namjoon ve Seokjin kalbimi sıcacık yapmıştı. Namjoon Seokjin'in belini sıkıca kavramış, Seokjin ise ellerini Namjoon'un göğsüne yaslamış ve yüzünü omzunda tutuyordu.

'Çok güzeller..'

Fısıldamam karşısında Yoongi de fısıldayarak cevap verdi.

'Sen çok güzelsin Jimin. Sahip olmak istediğim her şeysin. Bu hayatta benimle olması ve hayatımı sürdürebilmem için gerekensin, kalbimin ihtiyacısın. Oksijen veya suyu bilmiyorum ama sen Min Jimin, kesinlikle bana lazımsın.'

Emindim. Ben tüm şansımı onda kullanıyordum, gerçi ondan daha büyük veya daha güzel bir şeye sahip olamazdım ki. Aşkımı aşk yapan oydu, her günümü sevgiyle geçirmemi sağlayan oydu. Kalbime bu denli hisler yükleyen oydu. Karanlıktaki en parlak ışıktı. 

Şarkı tüm güzelliğiyle ortamı doldururken ellerimi Yoongi'nin boynunda birleştirdim ve sıkıca sarıldım. Ağlamak istemiyordum ama gözyaşlarımın nereden çıkageldikleri hakkında bir fikrim yoktu. Çok güzel bir andaydım ve duygularım had safhadaydı.

'Mutluluktan ağlamak diye bir şey varmış.'

Burnumu çekerken söylediğime karşılık kıkırdayan Yoongi saçıma öpücük kondurdu. Az sonra kulağıma fısıldadığında gözyaşlarım arasından gülümsüyordum.

'Seni bir daha asla bırakmayacağım Jimin,o hatayı bir kez yaptım. Her gün bana geri döndüğün için şükrediyorum, başka bir ihtimalde yaşayamazdım çünkü.'

Müziğin daha hareketli bir parçaya geçmesiyle Namjoon elinde şampanya şişesi ile yanımıza yaklaştı. Bir yandan da Seokjin kadehleri getirmişti. Yuvarlak oluştururken uzatılan kadehi elime aldım.

'Ailemize ve mutlu sonsuza giden Yoonmin'e!'

Namjoon şampanyayı patlattığında Taehyung ve Jungkook ile zıplayarak heyecanımızı paylaşıyorduk. Kadehlerimiz dolduğunda bile her yudumdan sonra zıplayarak dansımıza devam ediyorduk. Birkaç eğlenceli parçanın ardından kendimizi sandalyelere attık ve sözde kesecek olduğumuz ama Jungkook'un kafasını gömmesiyle hayal olan pastamızı didikliyorduk .

'Ağzıma Jungkook'un saçı geldi amına koyayım!'

Yoongi'nin isyanıyla hepimiz kahkahalara boğulurken çoğumuz yemeyi kesip Jungkook'un yüzüne pastadan şekiller çizmeye dönmüştük. Bugün yeterince kirlenmiştik ama tertemiz duygularla beraberdik ve önemli olan buydu. 

Takım elbiselerimizi çıkarıp rahat şortlarımızı ve tişörtlerimizi geçirmiştik bile. Belli kalıplara bağlı kalmadan da çok güzel bir tören yaşıyorduk bir arada. Tabii daha bu törenin Kore versiyonu yapılacaktı ailelerimizle ya neyse, tekrar yükselen tedirginliğimi şimdilik geri ittim.

Şimdi danslar ve eğlence ile geçen dakikaların ardından hepimiz oturmuş ve kürsüye bakıyorduk. Kadehlerimizi yenilememizin ardından Taehyung kürsüye çıkmıştı. Yoongi ile birleşik olan ellerimize öpücük kondurup gülümsedim.

'Konuşma yapmak istiyorum millet!'

'Yürü be manita konuş ağzını yerim senin!'

Jungkook desteğini belli ettiğinde artık gülmekten ağrıyan yanaklarıma rağmen kahkahalarımı tutamadım.

'Teşekkürler Kookie'm. Her neyse biliyorsunuz bu tarz bir tören olmasını çok istedim ve beni kırmayıp yaptınız çok minnettarım.'

Gülümsemesi ve kendi kendine alkış yapmasıyla duraksadıktan sonra devam etti.

'En büyük destekçiniz olaraktan size bir sürü mutluluklar ve aşklar diliyorum! Umarım hiç ayrılmazsınız ve bizde evleniriz. Sonsuza dek mutlu ve bir arada kalalım millet!'

Hepimiz alkışlarken Seokjin'in kolunu dürtmesiyle Namjoon ayaklandığında Yoongi sırıttı. Kürsüyü Taehyung'dan devralmıştı.

'Evet konuşma yapmam gerekiyor sanırım. Pek beceremem ama şunları söylemek istiyorum, çok güzel günleriniz olsun beraber. Size inanıyorum, bu aşkı yaşatacağınıza ve önünüze ne engel çıkarsa çıksın bir arada kalacağınıza inanıyorum. Hepimiz inanıyoruz, ailemize bir de küçük aile eklediğiniz için teşekkür ederim. Sizi sonsuz seviyoruz, sizde birbirinizi sonsuz sevin. Ve umarım bir gün bu törende yanımda durmak istersin Kim Seokjin.'

Gözlerimin dolmasına izin verdim. Bugün ikinci kez gözyaşlarımla gülümsüyordum, daha özel bir an olamazdı benim için.

'Teşekkür ederim Joon.'

Yoongi bize doğru gelen Namjoon'un kolunu sıktığında gülümsedi ve tuttuğu nefesini bıraktı. Ödül konuşmalarında bile bu kadar gerilmezdi. Seokjin'in yanağına kondurduğu öpücük ile gamzeleri ortaya çıkmıştı.

'İsterim Namjoon, her şeyden çok.'

Hoseok ayağa fırlayıp çığlık attığında hepimiz ona döndük.

'Aşklarınızı bir salın ve eğlenceye odaklanın! Kop kop disko disko aaa böyle ölü gibi duracaksanız niye geldik?'

Gülerek ayaklandığımızda başka bir şarkı açmaya hazırlanıyordu. Yan tarafımdaki gül buketim gözüme takılınca duraksadım.

'Bir şeyi unuttuk!'

Bana dönen meraklı bakışlar çiçeğimi tutup sallamamla yumuşamış ve gülüşmelere yerini bırakmıştı. Kürsüye koşarak çıktığımda heyecanla zıpladım.

'Hadi geçin arkama hadi!'

Arkama sıralanan üyelere baktığımda birbirini iten Jungkook ve Seokjin hepimizin yeniden kahkahalara boğulmasını sağladı. Birbirlerinin kolunu bacağını itiyorlardı.

'Ya çekilsene be paçoz gibisin aynı!'

'Aaa! Jeon Jungkook ile düzgün konuş ben o çiçeği sevgilime vermek istiyorum!'

Gülmemi zorlukla durdurup arkamı döndüm ve buketimi salladım. Bu anı cidden yapmak zorunda değildik ama biz istiyorsak her şey mümkündü!

Birkaç kez salladıktan sonra attığım buketimle beraber arkama dönerken kucağında çiçekle zıplayan Hoseok ve yere düşmüş olan Jungkook ile Seokjin görüş açıma girmişti. Hoseok sevinçle zıplayıp şarkıya uyumlu dans ederken Seokjin'de Jungkook'u çimlerde yuvarlıyordu.

'Şimdi öldün! Çiçeğimi kaptırdım senin yüzünden!'

Hem gülüp hem boğuşurlarken ayırmaya çalışan Taehyung ve Hoseok da aralarına dalmıştı. Çiçeğimin boğuşmalar arasında ezileceğini görmek dudağımı büzmeme neden olsa da Namjoon çiçeğimi kurtarmak için aralarına atılmıştı ve onu pestili çıkmadan yakalamıştı.

Tam olarak kaos ortamı oluşurken parmaklarıma dolanan soğuk parmaklar ile arkamı döndüm. Yoongi bir şey söylemeden gülümseyerek çıkışa doğru çekiştirdiğinde ona ayak uydurdum. Hızlı adımlarla mekanın çıkışına ilerliyor ve bir yandan da kendimizi tutamadan gülüyorduk.

Kapının önünde duran siyah araca koşar adım bindiğimizde Yoongi vakit kaybetmeden motoru çalıştırmıştı. Gülümseyerek onu izlediğimde ellerimizi birleştirmişti. Gözlerimiz buluştuğunda dudaklarını ısırarak konuştu.

'3 hafta kadar baş başayız sizin için de uygunsa Bay Min?'

Başımı salladım ve sevinç çığlığımı gizleme zahmetinde bulunmadım.

'Çok müsaitim, en çok size müsaitim Bay Min!'

Kıkırdadıktan sonra dudaklarıma kısa bir öpücük bırakıp park yerinden çıktı. Gözlerden oldukça uzak kırdaki bu mekandan ayrılırken arabanın tavanını açmasıyla ayağa fırladım. Birleşik olan elimizi ayırmadan diğer elimi havaya kaldırdım ve birkaç çığlık bıraktım güzel gün batımına.

'Teşekkür ederim Tanrım! Çok teşekkür ederim! Min Yoongi ile kalplerimizi birleştirdiğin için! Biz biriz ve sonsuzuz!'

Hafiften esen rüzgar gülümseyen yüzüme çarparken Yoongi de bana eşlik etmişti.

'Bende çok teşekkür ederim Tanrım! Onunla olmama izin verdiğin için! Bu şansı bir daha mahvetmeyeceğime söz veriyorum!'

🤵🏻💐🤵🏻

Birleşik olan eller, birbiri içi atan iki kalp, sonsuz aşka yemin etmiş iki genç...Onları ne durdurabilirdi ki? Aklıma hiçbir şey gelmiyor, umarım sizin de gelmiyordur! Çünkü gerçek bir aşkın önünde her şey anlamını yitirir. Onları mutlu sonsuza uğurlarken bizleri de Yoonmin aşkıyla baş başa bırakıyorum! Umarım hikayelerdekinden daha güzel bir aşk sizi bulur!

🤸🏽🤍🤸🏽


Continue Reading

You'll Also Like

2.3M 220K 66
and I cannot compete with you, Jolene >jolene şarkısından esinlenilmiştir
109K 12.3K 51
Jungkook, erzağının bitmesiyle kendine yiyecek birşeyler ararken, Taehyung'un liderlik yaptığı bir küçük bir şehirle karşılaşır. Jungkook, açlığını d...
185K 12.2K 24
Park Jimin hisleri yerine sosyal medyada vücudunu özgürce paylaşmayı severdi. Min Yoongi ise ona sonunun ne olacağını düşünmeden âşık olmuştu. !multi...
580 57 4
"İnsanoğlu tek bir kokuyla yüzyıllarca delirebilir vincent."