Müptela | Tamamlandı

By yericeryazar

5.6M 291K 43.1K

Gökyüzünde özgürce uçan bir kuş ve o gökyüzüne ateş eden bir savaşçının hikayesi. Leyla özgür bir kuş, Ercüm... More

1.Bölüm
2.Bölüm
3.Bölüm
4.Bölüm
5.Bölüm
6.Bölüm
7.Bölüm
8.Bölüm
9.Bölüm
10.Bölüm
11.Bölüm
12.Bölüm
13.Bölüm
14.Bölüm
15.Bölüm
16.Bölüm
17.Bölüm
18.Bölüm
19.Bölüm
20.Bölüm
21.Bölüm
22.Bölüm
23.Bölüm
24.Bölüm
25.Bölüm
26.Bölüm
27.Bölüm
28.Bölüm
29.Bölüm
30.Bölüm
31.Bölüm
32.Bölüm
33.Bölüm
34.Bölüm
35.Bölüm
36.Bölüm
37.Bölüm
38.Bölüm
39.Bölüm
40.Bölüm
41.Bölüm
42.Bölüm
43.Bölüm
44.Bölüm
45.Bölüm
46.Bölüm
47.Bölüm
48.Bölüm
49.Bölüm
50.Bölüm
51.Bölüm
52.Bölüm
53.Bölüm
54.Bölüm
55.Bölüm
56.Bölüm
57.Bölüm
58.Bölüm
59.Bölüm
60.Bölüm
61.Bölüm
62.Bölüm
63.Bölüm
1 MİLYON!
64.Bölüm
65.Bölüm
66.Bölüm
67.Bölüm
68.Bölüm
69.Bölüm
70.Bölüm
Telegram Grubu.
71.Bölüm
72.Bölüm
73.Bölüm
74.Bölüm
75.Bölüm
76.Bölüm
77.Bölüm
78.Bölüm
79.Bölüm
80.Bölüm
81.Bölüm
82.Bölüm
83.Bölüm
84.Bölüm
85.Bölüm
86.Bölüm
87.Bölüm
88.Bölüm
89.Bölüm
90.Bölüm
91.Bölüm
92.Bölüm
94.Bölüm
95.Bölüm|Final
Özel Bölüm.

93.Bölüm

28.2K 2.1K 103
By yericeryazar

İyi Okumalar Dilerim♡

"Amca!" Dedi Erdem kucağında ki Ahmet Han'a.

Allahım sen bana sabır ver. Biri bitiyor diğeri başlıyor. "Amca! De bakayım Ahmet'im amca!"

"Ya yeter ya!" Diyerek fırladım oturduğum yerden. "Bir dayı derler bir amca derler."

"Ne oluyor ya?" Dedi Erdem şaşkınlıkla.

"Ver şu çocuğu!"

"Ne ya yeğenimi seviyorum?"

"Ver." Diyerek Ahmet Han'ı kucağından aldım.

"Vallahi haklı kadn." Diye konuştu Çağan.

"Dalga mı geçiyorsun?" Dedim ona dönüp.

"Hayır." Dedi Çağan yüzüme bakarak. "Sen farklı mısın gerizekalı?"

"Ben ne yaptım şimdi ya?" Dedi Çağan geriye doğru yaslanırken.

"Biz gidiyoruz! Siz iki deli ne halt yaparsanız yapın. Bize bulaşmayın." Dedim ve kapıya yöneldim.

Odadan çıkacağım sırada Ercüment gelmişti.

"Birtanem nereye?"

"Çekil şurdan be!" Diyerek yanından geçip yatak odasına geldim.

"Annecim sen ne dayı de ne de amca." Dedim Ahmet Han'ı beşiğine yatırırken. "Hatta mümkünse sen onlara hiç bir şey deme, muhatap bile olma."

"Hem Allah aşkına onlarda dayı, amca olacak akıl var mı? İki salak anca birbirine dalaşmayı biliyor."

Ben Ahmet Han ile konuşurken Ercüment kapıyı açtı ve yanımıza geldi.

"Güzelim iyi misin?" Dedi yanıma otururken.

"İyiyim."

"Emin misin?"

"Evet. Neden sordun?" Dedim.

"Az önce öyle çıktın ya odadan o yüzden."

"Erdem ve Çağan sinir ediyor!" Dedim sinirle. "Daha 1 haftalık bebek, yok amca de yok dayı de."

"Haklısın güzelim, haklısın. Daha kafasını tutamıyor doğru düzgün onlar ne diyor." Dediğinde kaşlarımı çatarak ona döndüm.

"Ne dedin?"

"Ne dedim?"

"Doğru düzgün kafasını tutamıyor dedin."

"Tutamıyor çünkü."

"Sen benim oğluma beceriksiz mi diyorsun Ercüment?" Diye sordum hızla.

"Birtanem aynı zamanda benim de bebeğim ya hani? Neden öyle bir şey diyeyim?" Diyerek kendini savundu Ercüment.

"Ha olmasa diyeceksin yani?"

"Leylacığım, güzelim sen iyi olduğuna emin misin?" Diye sordu benim aksime gayet sakin bir şekilde.

Önüme dönüp derin bir nefes aldım.

"Hayır bu haller hamilelik yüzünden değil miydi? Neden geçmedi daha." Diye mırıldandım kendi kendime.

Hatta geçer diye düşünürken doğumdan sonra daha da kötü olmuştu. Duygularım benden bağımsız hareket ediyordu sanki. Saçma sapan tepkiler veriyordum. Ufacık bir şeye sinirleniyordum. Sebepsiz yere ağlayasım geliyordu.

"Birtanem daha yeni doğum yaptın." Dedi Ercüment. Elime uzanıp tuttu. "Çok normal böyle şeylerin olması."

"Nereden bilyirosun daha önce doğum mu yaptın?" Diye sorunca gülmeye başladı. Bende güldüm.

"Hayır ama eşim hamileyken bol bol araştırma yaptım. Normal yani böyle olması, üzme kendini lütfen."

"Kendimi üzmüyorum, sizi üzüyorum." Dedim.

"Bizi falan üzdüğün yok."

"Nasıl yok? Erdem ve Çağan bu kadar kızılacak bir şey yapmıyor. Ama gösterdiğim tepkiye bak."

"Erdem ve Çağan bu kadar kızılacak bir şey yapıyorda neyse." Dedi. "Bak birtanem kimse şikayetçi değil tamam mı? Sen daha yeni anne oldun."

"Sende baba oldun."

"Evet ama ben doğum yapmadım." Dedi gülerek.

"Sanki iyi bir anne olamayacakmışım gibi geliyor. Bunu düşünmek için biraz geç ama öyle geliyor işte. Şimdi her şey gayet güzel, annemler, Çağanlar sen yanımdasın ama yalnız kalınca yetemeyecekmişim gibi geliyor."

"Böyle mi düşünüyorsun gerçekten?" Diye sordu.

Cevap vermeden başımı salladım.

"Sen çok iyi bir anne olacaksın birtanem." Dedi. "Hatta şimdiden gayet iyisin."

Tebessüm ettim.

"Böyle söylemek ile oluyor mu ki?"

"Leyla mesele söylemek değil. Ben senin kalbini biliyorum, ben kötü bir baba olurum ama sen asla kötü bir anne olmazsın." Dedi.

"Hayır." Dedim hemen. "Sende kötü bir baba olmayacaksın."

"Olmayacağım birtanem. Ne ben kötü bir baba olacağım, ne sen kötü bir anne olacaksın tamam mı? Böyle düşünüp üzme kendini."

Elimi ellerinin arasından çekip boynuna sarıldım.

Ahmet Han ağlamaya başlayınca ondan ayrılıp beşiğe döndü. "Bu çocuğun bana garezi mi var?" Diye sordu Ercüment.

"Ne?"

"Ne zaman bir yakınlaşsak hemen bir ağlama, hemen bir dikkat çekme çabası. Ne oluyoruz oğlum sen yokken ben vardım." Deyince büyük bir kahkaha attım.

"Heh şöyle ya." Dedi Ercüment de gülümseyerek.

Ahmet Han'ın altını değiştirdikten sonra tekrardan uyumayınca kucağıma alıp odadan çıktım.

"Yenge?"

"Efendim Erdem?"

"Kızdın mı be?"

"Kızmadım." Dedim gülerek.

Oturma odasına yöneldiğim sırada annem "Yemek hazır." Diye seslendi mutfaktan.

Mutfağa girince Ercüment bana döndü. "Sen ver bana, ye yemeğini."

"Sen?"

"Ben sonra yerim."

"Olmaz öyle." Dedim. "Ben kucağımda tutarakta yiyebilirim."

"Güzelim otur işte. Ben birazdan yerim."

Israr etsemde Ercüment'in ikna olmayacağını bildiğim için bir şey demeden Ahmet Han'ı kucağına verdim ve masaya oturdum.

"Ee oğlum kalsaydın biraz daha." Dedi annem çorbaları koyarken Erdem'e.

"Daha ne kadar kalayım İnci teyze?" Diye sordu Erdem. "Zaten bir haftadır buradayım. Yeterince zahmet verdim."

"Aa o nasıl söz?" Dedi annem. "Sen de bizim bir oğlumuzsun, ne zahmeti?"

"Sağol İnci teyzem. Ama gideyim artık, yeğenimle de yeterince vakit geçirdim zaten." Deyince tebessüm ettim.

Şaka bir yana Ahmet Han çok şanslıydı.
Çağan gibi dayısı, Erdem gibi amcası olacaktı...

Biz yemek yedikten sonra Ahmet Han'ı ben almıştım ve Ercüment yemek yemişti.

"Çıkalım mı artık?" Diye sordu Ercüment.

Erdem oturduğu yerden doğruldu. "Çıkalım."

"Daha erken değil mi?" Dedim.

"Trafik olursa anca yetişiriz." Dedi Ercüment.

"Peki madem." Diyerek ayağa kalktım bende.

Hep birlikte kapının önünde toplanınca herkese bir hüzün çöktü. Sonuçta vedalar sevilen şeyler değildi.

Ayrıca Erdem annemin dediği gibi bizim ailenin bir oğlu olmuştu. Sadece ailenin değil mahallenin bile oğlu olmuş olabilirdi.

Erdem sinirliyim, çekilmezim falan diyordu ama pamuk gibi kalbi vardı. Gayette neşe dolu bir insandı. Sadece siniri birazcık fazlaydı. Birazcık.

Ama ben eminim en kısa zamanda o sinirden bile kurtulacaktı. Erdem mutlu olmayı fazlasıyla hak eden biriydi. Ve ben hissediyordum. Ayağını iyileştiren fizyoterapist, kalbini de iyileştirecekti. Hatta çoktan iyileştirmeye başlamıştı bile.

Annemler ile sarıldıktan sonra sıra bana geldi. "Hakkını helal et yenge."

"Helal olsun, sende helal et."

"Varsa helal olsun yenge." Dedi ve sarıldı. "Kardeşim ve yeğenim sana emanet."

Dediğine gülerek sırtını sıvazladım. "Artık seni de emanet edecek birileri var diye düşünüyorum." Dedim sessizce. Daha şimdiden annemin diline düşmesini istemezdim.

Gülerek "Nasip." Dedi.

"Allah'a emanet ol Erdem. Kendine çok dikkat et, ayrıca arayı da çok açma."

"Sizde Allah'a emanet olun."

Diğerleri ile de vedalaştıktan sonra Ercüment ve Erdem gitmişti.

Annemin Ahmet Han ile ilgilenmesi fırsat bilip Çağan'ın kolundan tuttum. "Sen gel bakayım şöyle."

Çağan ne olduğunu anlayamadan kendini mutfak masasında benim karşımda otururken bulmuştu.

"Ne oldu yavrum?" Diye sordu merakla.

"Vallahi orasını sen anlatacaksın." Dedim.

Erdem'i konuşturduğum bu masada şimdi konuşma sırası Çağandaydı. Uzun zamandır şöyle oturup doğru düzgün konuşamamıştık.

"Dinliyorum."

"Ne anlatmam gerekiyor şuan?"

"Hayat nasıl gidiyor Çaçam? Mesela anlatmaya buradan başlayabilirsin." Dedim.

Çağan derin bir nefes aldı ve bana dönüp anlatmaya başladı.

"Vallahi hayat gayet iyi gidiyor yavrum. İşimdeyim gücümdeydim."

"Sen mi işinde gücündesin?" Diyerek araya girdim. "Biz niye göremedik hiç o işi gücü?"

"Daha kimse görmedi." Deyince kaşlarımı çattım.

"Nasıl yani?"

"Evin tek çocuğum diyerek ekmek elden su gölden yaşa yaşa nereye kadar?" Dedi. "Bizde evleneceğiz, yuvamızı kuracağız sonuçta."

"Ee?"

"Eesi işe girdim."

"İşe mi girdin?" Dedim şaşkınlıkla. "Ne ara?"

"Yani girdim derken daha tam olarak değil. Ama oldu gibi."

"Yaa Çaçam! Çok sevindim senin adına, şimdiden hayırlı olsun."

"Sağol yavrum benim."

"Evlenip yuvanı kuracaksın demek?" Diyerek konuyu değiştirdim. Gülümsemeye başladı.

"Evet. Evde mi kalsaydım?"

"Ha ciddisin yani?"

"Ciddiyim tabii. Hem ciddi olmasam o Erdem Trabzonun yaylalarından aşağı yuvalar beni."

Dediği şeye kahkaha attım. Maalesef haklıydı.

"Boşver şimdi Erdem'i. Sen kendinden bahset bana. Nasıl gidiyor Asude ile?"

"Çok güzel." Dedi. Daha Asude derken gözlerinin içi parlamıştı. "Nasıl oldu, iş nasıl buralara geldi hiç bilmiyorum yavrum. Ama öyle güzel oldu ki. Çok mutluyum. İçimde kocaman bir aşk var ve her gün daha da çoğalıyor."

Tebessüm ettim.

"Başlarda iyi değildi ilişkimiz. Böyle bir dargın bir barışık, saçma sapan bize zarar veren bir ilişkiydi. Allah biliyor ya bir geleceği olduğunu düşünmüyordum. Aşıktım, aşıktım ama böyle değildi işte. Birbirimize zarar veriyorduk."

"Sonra ne oldu?"

"Bu ayrıldığımız zaman. Uzun sürdü ya."

"Birbirinizin değerini anladınız." Dedim.

"Yani." Dedi. "Onun gibi bir şey oldu. Öylesine barışmadık bu sefer. Oturup konuştuk. Neden böyle oluyor, bir şeylerin güzel olmasını isterken neden hep kötü oluyor, neden birbirimizi üzüyoruz diye konuştuk."

Bir şey söylemeden devam etmesini bekledim.

"Ben kimsenin hayatına karışmam Leyla. Sen biliyorsun beni. Sen benim kardeşimsin, Ercüment eniştem seni ne kadar üzdü bir kere bile şöyle yap böyle yap demedim. Çünkü bu senin hayatın. Benim senin kardeşin olarak senin adına karar verme hakkım yok. Eğer bu rahatlıksa gayet rahatım. Ama bir ilişkimizin olması Asudenin hayatına karışabilme hakkı vermez bana. Ben karışmadığım için karışmasını da iztemiyordum. Ama Asude de benim tam aksime direkt hayatımın tam orta yerine müdahale etmeye çalışıyordu. Bir şey demiyordum ama bütün kavgalarımız bu sebeple oluyordu."

"Güvenmiyor muydu sana?" Diye sordum.

"Mesele güven değildi ya. Birbirimizi tanımıyorduk ki doğru düzgün. Daha birbirimizi tanıyacağımız zamanlarda birden sevgili olduk. Sanırım orada biraz hata yaptık."

"Sonuç olarak?"

"Sonuç olarak." Dedi keyifle. "Birbirimize tanımanın da büyük etkisi var, sorunlarımızı hallettik. Mesafe zamanla sorun olmamaya başladı. Yani birbirimizi çok özlüyoruz. O konuda sorun ama aramızda bir sorun değil."

Çağan, Asude ile ilgili bir şeyler anlatmaya devam ettikçe Asudeyi ne kadar çok sevdiğini daha iyi anladım.

Daha önce bir çok kez sevgilisi olmuştu. Bir çok kişiden bahsetmişti bana. Çok aşık olduğunu, bunun diğerlerine benzemediğini çok kez söylemişti bana. Ama hiç birinde böyle görmemiştim Çağan'ı.

Çağan, Asudeye gerçekten aşıktı. Gözlerinden belliydi. Ondan bahsederken yüzünde belirlen o tebessümden belliydi.

Konuştuğumuz süre boyunca Çağan'ın gerçekten büyüdüğünü hissettim.

Düşünceleri çocuksu değildi. Bahsettiği şeyler gayet mantıklı şeylerdi. Davranışları çocuk gibi değildi. Saçma sapan şeyleri sorun etmemeyi öğrenmişti.

Aslında benimle aynıydı Çağan...

Mutlu ve durumları iyi ailelerin, şımarık tek çocuklarıydık biz. En büyük sorunumuz istediğimiz ufak tefek şeylerin olmamasıydı. Büyük acılarımız olmamıştı hiç. Şanslıydık ki hayat bize güzel davranmıştı. Bu da bizi şımartmıştı.

Davranışlarımız, düşüncelerimiz çocuk gibiydi. Sonra aşık olduk. Aşk bizi büyüttü. Bir şekilde hayatımıza giren insanlar sayesinde içimizde ki şımarık çocukları büyüttük.

Şimdi karşımda oturan Çağan hala deli dolu, enerjik olan Çağandı. Ama içerde bir yerlerde bir çok şeyin değiştiğini görebiliyordum. Belki başkaları göremezdi ama ben kız kardeşi olarak bunu çok net bir şekilde görüyordum.

Ercüment gelene kadar Çağan ile sohbet etmiştik. Uzun zaman sonra en yakın arkadaşım ile mutfak masasına oturup uzun uzun konuşmak çok iyi gelmişti.

Ercüment geldikten sonra Ahmet Han'ı da alıp odamıza geçmiştik. Çağanda evine gitmişti.

Ahmet Han ağlamaya başlayınca kucağıma aldın. Altını değiştirdikten sonra tekrardan uyuttum.

Yatakta uzanırken az önce telefon ile konuşmak için odadan çıkan Ercüment tekrardan odaya girdi.

"Uyudu mu?"

"Uyudu."

Beşiğin başına gelip uzun uzun Ahmet Han'a baktı. Daha sonra bana döndü. "Gelsene bir."

"Nereye?"

"Biraz balkona çıkalım."

"Tamam." Diyerek ayağa kalktım.

Odadan çıktıktan sonra Ahmet Han'a bakması için anneme seslendim. Annem tamam deyince Ercüment'in arkasından balkona çıktım.

"Ercüment?" Dedim sandalyeye otururken. "Bir şey mi oldu?"

"Yok, olmadı." Diyerek bana döndü. "Yani aslında oldu. Bir şey söyleyeceğim sana."

"Kötü bir şey mi?"

"Yani." Dedi ve biraz düşündü. "Ben söyleyeyim, sen karar ver iyi mi kötü mü."

Böyle demişti ama benim içime bir kurt düşürmüştü. İyi bir şey söyleyecek olsa bile şuan kötü bir şeye hazırlamıştım kendimi.

"Dinliyorum." Dedim söylemesi için.

Derin bir nefes aldı.
Söylemesi zor bir şey mi söyleyecekti? Kesin kötü bir şey olmuştu!

"Ercüment birine bir şey mi oldu?" Diye sordum o konuşmayınca. Birine bir şey olsa kötü bir şey oldu derdi ama olsun. Aklıma başka bir şey gelmemişti.

"Hayır, hayır." Dedi başını kaldırıp. "Herkes gayet iyi."

"Ee o zaman ne oldu?" Dedim merakla.

"Tayinim çıktı." Dedi birden.

Kaşlarımı çattım. "Ne?" Dedim şaşkınlıkla.

"Tayinim çıktı." Dedi tekrardan.

"Bingöl'e geri dönmeyecek miyiz?"

"Yani taşınmak için döneceğiz." Dedi.

Demek ki geçen gün telefonda konuştuğu taşınma meselesi buydu. Benim aklıma hiç böyle bir şey gelmemişti. Daha önce Ercüment'in tayinin çıkacak olması bile gelmemişti aklıma. Sanki hep Bingöl'de çalışacak gibi geliyordu.

"Ne zaman belli oldu?"

"Biz Bingöl'deyken."

"Ve sen bana yeni mi söylüyorsun?" Dedim hızla. Bursaya geleli neredeyse bir ay olacaktı. Ve Ercüment bana bunu yeni söylüyordu.

"Oradayken söyleyemedim. Zaten görevden yeni gelmiştim, sen iyi değildin. Bir de bunu düşün istemedim. Buraya geldikten sonra da vakit olmadı. Bayramdan sonra söyleyecektim, doğum girdi araya."

Bir şey söylemedim. Kızmamıştım ama daha önce de söyleyebilirdi.

"Ne zaman taşınayacağız peki?"

"Benim iznim bitince."

"2 hafta sonra yani?"

Evet anlamında başını salladı.
Sormam gereken en önemli şey aklımda dolanıp duruyordu ama sormaya korkuyordum...

Ufak bir sessizlikten sonra tekrardan Ercüment'e döndüm ve istemeyerekte olsa o soruyu sordum.

"Nereye?"

"Karabüğe." Diye cevap verince duraksadım.

Kısa bir an Karabük nerede diye düşündüm. Ama sıfır coğrafya bilgim buna cevap veremedi. İkinci bir Bingöl vakası...

"Karabük nerede?" Diye sordum.

Ercüment'in yüzünde ki gergin ifade dağıldı ve gülmeye başladı.

"Gülmesene."

"Bolunun üstlerine denk geliyor." Deyince Türkiye haritasını gözümde canlandırdım.

"Buraya daha yakın o zaman." Dedim hızla.

"Evet. Yani yine uzak ama Bingöl'e göre çok daha yakın."

Tebessüm ettim.
Yakın olması güzel bir şeydi. Güzel bir şeydi ama Bingöl'den taşınacak olmanın hüznü çökmüştü bile üstüme...

Erdem'i okumuşken birazcık ucundanda Çağan'ı okuyalım dedim. Zaten en başından beri diyoruz Çaçam love adam diye🤪🥳🧡

Bölüm sonu toplanma noktası📍
-Bölüm hakkında ki düşüncelerinizi buraya yazarsanız çok mutlu olurum♡

Instagram : @yericeryazar
@turann.leylaa @yiildirim.ercument

Continue Reading

You'll Also Like

3M 126K 42
Nereden bilebilirdim ki bir fotoğrafın başıma onlarca iş açacağını? *Basılı eserdir.
182K 12.4K 72
Aşka inanmayan genç liseli bir kız. Dağılan bir aile. Ve yeniden evlenen bir baba. Değişik bir kız kardeş. Ailenin çözülemeyen sırları. Ve yeni bir o...
7.9K 449 32
Sessiz yağmur damlaları arasında yürüyordum, Kendimi etrafımdaki insanları izlerken buldum herkes Kafalarını eğmişti, Yağmurdan Kaçıyorlardı sanki a...
17.5K 686 61
Yılları aşmış dostlukları olan iki adamın ani ölümü aileler arası düşmanlığı getirir. Aradaki kinin artmasında ve suçlamalarda konuşulmayan yıllar ön...