Müptela | Tamamlandı

By yericeryazar

5.6M 291K 43.1K

Gökyüzünde özgürce uçan bir kuş ve o gökyüzüne ateş eden bir savaşçının hikayesi. Leyla özgür bir kuş, Ercüm... More

1.Bölüm
2.Bölüm
3.Bölüm
4.Bölüm
5.Bölüm
6.Bölüm
7.Bölüm
8.Bölüm
9.Bölüm
10.Bölüm
11.Bölüm
12.Bölüm
13.Bölüm
14.Bölüm
15.Bölüm
16.Bölüm
17.Bölüm
18.Bölüm
19.Bölüm
20.Bölüm
21.Bölüm
22.Bölüm
23.Bölüm
24.Bölüm
25.Bölüm
26.Bölüm
27.Bölüm
28.Bölüm
29.Bölüm
30.Bölüm
31.Bölüm
32.Bölüm
33.Bölüm
34.Bölüm
35.Bölüm
36.Bölüm
37.Bölüm
38.Bölüm
39.Bölüm
40.Bölüm
41.Bölüm
42.Bölüm
43.Bölüm
44.Bölüm
45.Bölüm
46.Bölüm
47.Bölüm
48.Bölüm
49.Bölüm
50.Bölüm
51.Bölüm
52.Bölüm
53.Bölüm
54.Bölüm
55.Bölüm
56.Bölüm
57.Bölüm
58.Bölüm
59.Bölüm
60.Bölüm
61.Bölüm
62.Bölüm
63.Bölüm
1 MİLYON!
64.Bölüm
65.Bölüm
66.Bölüm
67.Bölüm
68.Bölüm
69.Bölüm
70.Bölüm
Telegram Grubu.
71.Bölüm
72.Bölüm
73.Bölüm
74.Bölüm
75.Bölüm
76.Bölüm
77.Bölüm
78.Bölüm
79.Bölüm
80.Bölüm
81.Bölüm
82.Bölüm
83.Bölüm
84.Bölüm
85.Bölüm
86.Bölüm
87.Bölüm
88.Bölüm
89.Bölüm
91.Bölüm
92.Bölüm
93.Bölüm
94.Bölüm
95.Bölüm|Final
Özel Bölüm.

90.Bölüm

32.1K 2.3K 237
By yericeryazar

90 final demiştim ama bu güzellikleri anne ve baba oldukları bölümleri yazmadan bitirmek içime sinmedi. Olacak olan olaylar aynı fakat bir bölümde değil beş bölümde okuyacağız 💓

İyi Okumalar Dilerim♡

"Leyla." Dedi Ercüment şaşkınlıkla.

Başımı geriye doğru atarak ona baktım.

"Bizim oğlan kız çıktı."

Dediği şey ile gözlerim kocaman açıldı. "Ne?" Dedim hızla.

"Şaka."

Dudaklarımı araladım ama ağlamaktan bir şey söyleyemedim. Bir an gerçekten bizim oğlan kız çıktı sanmıştım. Ayrıca bizim oğlan demişken neredeydi benim oğlum? Ercüment de hiç bana bakmamıştı. Tamam oğlunu benden daha çok sever falan diye düşünüyordum ama bu kadar çabuk unutulmayı da beklemiyordum. 

Omuzlarımdan öyle büyük bir yük kalkmıştı ki anlatamam. Daha önce hiç bu kadar rahatladığımı hissetmemişti. Sadece fiziksel olarak değildi psikolojik olarak da rahatlamıştım. Doğum yaklaştıkça daha da sıkıntı yapmıştım kendime ama şuan tamamen rahattım. Çünkü doğurmuştum. Hemde normal doğurmuştum. Baya her şeyi duyarak, hissederek doğurmuştum.

Doğurmuştum doğurmasına ama hala görememiştim. Şimdiye çoktan kucağıma almış olmam gerekmez miydi?

"Ne oluyor?" Diye sordum zorla. O kadar yoğun duygunun arasında bir de yorgunluk vardı. "Hazırlıyorlar." Dedi Ercüment. Hala bana bakmıyordu. Kocam ben anında unuttu, doğurduğuma aşık oldu diye ağlasam çok mu abartı olurdu?

Yanımıza yaklaşan hemşireye baktım. Kucağında bir şey vardı, ufacık bir şey. Bana doğru yaklaştırıp göğsüme yatırdılar. 

Ercümentin gözlerini neden alamadığını anlamıştım. Çok güzeldi bu. 

Kokusunu içime çektim. 

"E bu çirkin değil." Dedim Ercümente bakıp. Gözleri dolu dolu gülümsedi. Herkes yeni doğan bebek çirkin olur deyince bende ufacık tefecik çirkin bir şey doğuracağım sanmıştım ama çok güzeldi. 

"Değil birtanem." Dedi Ercüment. Sesi titremişti ama hala göz yaşını akıtmamıştı. 

"Şimdi bebeğimizi alalım, sizi de odanıza yerleştirelim." Dedi hemşire ve oğlumu aldı. 

"Ne zaman göreceğiz bir daha?"

"Bundan sonra hep göreceksiniz." Dedi gülerek. "Ama şimdi bir kaç kontrol olacak, siz odanıza geçin dinlenin getireceğiz."

Oğlumuzu götürdükten sonra beni de başka bir sedyeye alıp doğumhaneden çıkartmışlardı. Koridorda bizi bekleyen herkes bir anda başıma üşüşmüştü. 

"Leyla çok güzel." Dedi Çağan. Ağlıyor muydu o? 

"Gördünüz mü?"

"Gördük." Dedi annem. Sanırım herkes ağlıyordu. 

Sedye ile odaya geldikten sonra odada ki yatağa geçtim. "İyi misin birtanem?" Diye sordu Ercüment. "İyiyim." Dedim. 

"Odayı kim süsledi?" Diye sordum etrafıma bakınırken. 

"Sedef sanırım." 

Konuşacakken kapı açıldı ve içeriye annemler girdi. Yanıma gelip alnımdan öptü annem. Daha sonra da babam öptü. "Allah analı babalı büyütsün kızım."

Tekrardan ağlamaya başladım. Ercüment yatağın yanına yaslanmış sıkıca elimi tutuyordu. Oğlu gidince karısı tekrardan aklına gelmişti demek. 

"Amin."

"Güzelim sen biraz uyu istersen."

"Uykum yok ki." Dedim.

"Bebeği ne zaman getirecekler?" Diye sordu Çağan. 

"Sen ne kadar hain bir arkadaşsın ya?" Dedim birden.

"Aşk olsun ne hainliğimi gördün?"

"İnsan bir bana sorar iyi misin nasılsın der!"

"Yavrum şimdi insanların içinde ağlarım diye sana bir şey demedim ama seninle de konuşacağım."

Cevap vermeden başımı tekrar yastığa bıraktım. Daha sonra üzerimde ki hastane elbisesi dikkatimi çekti.

"Anne kıyafetlerimi getirdiniz mi?"

"Getirdik kızım, giyecek misin?"

"Hı hı." Diyerek yerimde doğrulmaya çalıştım. Ama bacak aramda ki ağrı pek müsaade etmedi.

"Güzelim yavaş olsana." Diyerek kolumdan tuttu Ercüment.

Annem koltuğun üzerinde ki çantadan pijamalarımı çıkartıp bana döndü.

"Anne alayım ben onları." Dedi Ercüment. "Siz de çıkın dışarıya ben hallederim."

"Tamam oğlum, kapıdayız tamam mı bir şey olursa seslenin."

"Tamam anne."

Odada ki herkes çıkınca Ercüment ile ikimiz kalmıştık.

Doğrulup bacaklarımı sallandırdım.

Ercüment önce üzerimde ki elbisenin ipini çözdü. Daha sonra üzerimden yavaşça çıkardı. O kadar narin davranıyordu ki sanki bebek olan bendim.

Göz yaşlarım tekrardan usul usul akmaya başladı.

Ercüment diz çökerek pijamamın altını giydirdikten sonra doğruldu.

"Birtanem." Dedi yüzüme bakarak. "Canını mı acıttım neden ağlıyorsun?"

Başımı hayır anlamında salladım.

"Acıtmadın."

Bir şey söylemeden dudaklarımdan öptü uzun uzun.

Üzerimi tamamen giydirdikten sonra tekrardan uzandım yatağa. Annemlerde tekrardan içeriye girdi.

Annem, babam, Sedef, Çağan, Derya halam, Hale teyze vardı. Bir hastane odası için oldukça kalabalıktı aslında ama herkes halinden gayet memnundu.

Çağan sandalyeyi çekip Ercüment'e uzattı. "Enişte otur sende." Dedi. Ercüment hala başucumda duruyor ve elimi tutuyordu.

"Yok Çağan sen otur."

"Yok yok sen otur. Senin bundan sonra dinlenmeye bol bol ihtiyacın olacak, geceleri uykularından olacaksın, yorgun argın bez değiştireceksin, ağlama seslerine uyanacaksın."

"Asker adamım oğlum ben, koyar mı bunlar bana?" Dedi Ercüment gururla. Tebessüm ettim.

Onu göreceğiz Ercüment bey...
Bakalım askerlik mi daha kolay yoksa babalık mı.

Odanın kapısı açıldı ve hemşire önünde itlediği küçük beşik ile yanımıza geldi. Gözlerim tekrardan doldu.

Yatağın yanına getirdikten sonra oğlumuzu kucağına alıp benim kucağıma bıraktı. Ercüment elimde ki elini omzuma atmış bize doğru eğilmişti.

Odada ki herkes susmuştu. Kimse bir şey demeden oğlumuza bakarken dudaklarımdan bir hıçkırık firar etti.

"Anne." Dedi Ercüment. Başı omzumun üzerindeydi. "Bizi biraz yalnız bırakır mısınız?" Diye ekledi kibarca.

"Tabii oğlum." Dedi annem. Başımı kaldırıp ona baktım. O da ağlıyordu, aynı şekilde babamda. Sanırım odada ki herkes ağlıyordu.

Onlar çıktıktan sonra başımı Ercüment'e doğru çevirdim. "Ercüment." Dedim ağlayarak.

Artık o da göz yaşlarını tutmayı bırakmıştı.

"Leyla'm." Dedi içli içli.

Tekrardan oğlumuza çevirdim başımı.

"Çok güzel değil mi?"

"Çok güzel birtanem."

Tebessüm ettim.

"Ailemize hoşgeldin Ahmet Han." Dedi Ercüment. "Hoşgeldin oğlum."

O kadar güzeldi ki. Daha önce hiç böyle hissetmemiştim. Annelik miydi bu hissettiğim?

Başımı hafifçe eğip kokusunu içime çektim.

"Hoşgeldin oğlum." Diye mırıldandım bende.

Daha sonra başımı kaldırıp Ercüment'e döndüm. "Hadi sende al kucağına."

Böyle bir şey dememi beklemiyor olacak ki oldukça şaşırdı. "Ben mi?"

"Evet, hadi."

"Ben almayayım." Dedi hızla.

"Neden?"

"Canı acır."

Güldüm. "Neden canı acısın aşkım?"

"Çok küçük."

"Leyla."

"Hadi." Dedim tekrardan. Yerimde biraz doğruldum ve Ercüment'e doğru uzattım. O kadar korkarak kucağına aldı ki...

"Dayanamayacağım daha fazla." Dedi ve göz yaşları tekrardan akmaya başladı.

"Ya sen duygulandın mı?"

"Sanki sen duygulanmadın." Dedi yüzüme bakmadan. "Duygulandım." Dedim.

Yavaşça yatakta karşıma oturdu. Ercüment daha iri olduğu için bebek dahada küçük kalmıştı kollarının arasında.

"Şimdi bizim oğlumuz mu oldu?"

"Evet."

Bunu şimdi fark etmemiz çok özeldi.

"Rüya gibi geliyor Leyla." Dedi başını kaldırıp.

"Banada." Dedim. "Neler yaşadık, nerelerden geldik, nasıl tanıştık. Bir de şimdi ki halimize bak."

"Leyla ben seni çok seviyorum." Dedi. "Bunu nasıl anlatabilirim bilmiyorum. Anlatmaya bildiğim kelimeler yeter mi bilmiyorum. Çok seviyorum seni. Kendimden, canımdan bile çok seviyorum."

Göz yaşlarım tekrardan akmaya başladı. O kadar şanslıydım ki... Hayatımda beni böyle güzel seven bir adam vardı. Her anımda, her zorlukta, başıma gelen her şeyde, yaşadığım her anda yanımda olacak bir adam. Elimi bırakmayacak, yanımdan ayrılmayacak, beni bir başıma bırakmayacak bir adam. Ben daha ne isteyebilirdim ki?

Bir de şimdi minik bir adam vardı hayatımızda. Henüz kendisi küçüktü ama değeri büyük olacaktı.

"Ben kurumuş bir ağaçtım Leyla. Bir fırtınanın çıkmasını ve beni köklerimden söküp atmasını bekliyordum. Ben fırtına beklerken sen bana bahar getirdin. Ben uçup gitmeyi beklerken sen benim köklerimi güçlendirdin. Ben beni uçuracak bir rüzgâr beklerken sen benim şehrime güneş getirdin. Kurumuş her bir dalımı tek tek yeşerttin. Ben öylesine bir adamken sen bana anlam kattın Leyla."

Derin bir nefes alıp oğlumuza baktı.

"Ben yalnız bir adamken sen bana bir aile verdin. Bir evlat verdin."

"Ben senden önce hiç kimseyi böyle sevmedim Ercüment." Dedim. "Senden önce ki hayatım anlamsızdı diyemem ama bir anlamı da yokmuş. Hayatın çoğu gerçeğini görmemiş şımarık bir kız çocuğuyken senin sevginle büyüdüm."

"Seni çok seviyorum."

"Bende seni çok seviyorum."

Odanın kapısı birden açıldı ve içeriye Çağan girdi. "Kusura bakmayın daha fazla bekleyemeyeceğim."

Hızla yanıma gelip kucağıma doğru eğildi. "Bu niye bu kadar minnak?"

"Yeni doğmuş olduğu için olabilir mi?"

"Mantıklı."

Hemşire tekrardan odaya girince bu sefer sadece annem ve ben kalmıştık odadan. İlk defa emzirmiştim.

O kadar tuhaf hissediyordum ki. Her açıdan çok tuhaftı. Güzeldi. Hem de çok güzeldi. Hayatımda daha önce hiç bir şey bu kadar güzel olmamıştı. Ama farklıydı da. Hiç bir hisse, hiç bir duyguya benzemiyordu...

Emzirdikten sonra uyuyakaldığı için annem kucağımdan alıp yatağına yatırdı.

Ercüment, babam ve Çağan odaya girdi. "Diğerleri nerede?"

"Gittiler." Dedi Ercüment.

"Hepsi mi?"

"Evet."

"Adı ne zaman konacak?" Diye sordum.

"Kim koyacak ki adını?" Dedi Çağan.

"Bilmiyorum." Dediğim sırada Ercüment konuştu. "Babam koyar."

"Ben mi?" Dedi babam şaşkınlıkla.

"Evet baba."

Babam baştan beceremem falan desede annem bebeği kucağına alıp babamın kucağına verdi. Babam önce ezan okudu, daha sonrada ismini koydu.

Annem Ahmet Han'ı tekrardan yerine yaptırdıktan sonra gülümseyerek Ercüment'e baktım. O da bir oğlumuza bir bana bakıyordu.

"Hadi fotoğraf çekeyim." Diyerek ayaklandı Çağan.

Önce Ahmet Han'ın fotoğrafını sonrada bizi çekmişti.

Hava kararmaya başlamıştı. Odanın kapısı çalınca "Gir." Dedi Ercüment. Kapı açıldı, içeriye Selin ve Erkin girdi.

"Hoşgeldiniz." Dedi annem.

"Hoşbulduk. Hayırlı olsun, Allah analı babalı büyütsün."

"Amin."

"Hayırlı olsun." Dedi Erkin de.

"Biz gidelim artık." Diyerek ayağa kalktı babam.

"Eve mi?"

"Evet kızım."

"Anne sen?"

"Ben de gidip gelsem kalan eşyaları almaya idare edebilir misiniz?" Diye sordu.

"Ederiz."

"Seni tekrar kim getirecek anne?" Dedi Ercüment.

"Ben getiririm." Dedi Çağan'da.

"Tamam o zaman görüşürüz."

"Görüşürüz."

Annemler gittikten sonra Selinlere döndüm. "Hoşgeldiniz tekrardan."

"Hoşbulduk."

Ercüment koltuğa oturunca Selinlerde Ahmet Han'ın yanına geldiler. "Çok tatlı." Dedi Selin bana dönüp. Gülümsedim.

Evet çok tatlı çünkü ben doğurdum demek isterdim ama demedim.

"Ercüment." Dedi Erkin, Ercüment'e dönüp. "Aynı bana benziyor."

Ercüment yüzünü buruşturdu. "Aman Allah korusun."

"Ayıp ediyorsun."

"Bana yaptığın ayıplara sayarsın."

Ercüment bazen kırıcı olabiliyordu. Tamam çoğu zaman kırıcı olabiliyordu. Bu konuda haklıydı ama bu konuda kendine öyle bir duvar örmüştü ki ona yaklaşmaya çalışan herkes önce o duvara çarpıyordu.

O kadar kırılmıştı ki bir süre sonra ailesini karşı aldığı tavrı herkese karşı takınmıştı.

Abisi yanındayken çok daha iyi anlaşıyordu bu. Ablası Bingöl'e geldiğinde de böyle davranmıştı. Onları kırmaya çalışıyordu. Bir şekilde intikam almaya çalışıyor gibiydi ama bunun farkında bile olmadığına emindim.

Çünkü bunu şimdi ki Ercüment yapmıyordu. Ailesinin bir başına bıraktığı, 17 yaşında ki Ercüment yapıyordu.

Neyse ki ben o duvarları aşmayı başarmıştım. Biraz zor olmuştu ama olsun.

Erkin cebinden çıkarttığı altını Ahmet Han'in etek bezine takarken "Niye zahmet ettiniz." Dedim.

"Ne zahmeti." Dedi Erkin. "Yiğenim o benim ya."

Acaba Çağan ve Erdem bu dediğini duysa ne tepki verirlerdi? Erkin'in dediğini inkar etmiyordum. Öz ve öz amcasıydı oğlumun. Ama bizim iki deli bunu benim gibi kabul edemeyebilirdi.

Ercüment'e kaydı bakışlarım. Yüzünde gizlemeye sakladığı bir tebessüm vardı. Belki kimse göremezdi ama ben görebiliyordum. Abisinin böyle yakın davranması hoşuna gidiyordu işte.

"Sahi sormayı unuttuk, adı ne?" Diye sordu Selin.

Süslerin hiç biri isimli değildi. Yani hiç bir yerde yazmıyordu ismi. O kadar şakasını yaptık belki gerçekten kız çıkar diye korktuk sanırım. İşimizi şansa bırakmadık o yüzden.

"Ahmet Han." Dedi Ercüment. Gururla söylemişti.

Erkin gülümsedi.

"Biliyordum biliyor musun?" Diyerek Ercüment'e doğru geldi. Koltuğun yanında ki sandalyeye oturdu.

"Neyi?"

"Babamın adını koyacağını." Dedi Erkin. Yüzünde ki gülümseme yavaşça silindi. "Sen hepimizden çok seviyordun babamı. Ama karşılıklıydı o sevgi. Babamda en çok seni seviyordu."

"Seni de seviyordu."

Tebessüm etti Erkin. Pek gerçek bir tebessüm değildi bu.

"Bilmem." Dedi. "Hiç duymadım ondan bunu."

"Bende duymadım Erkin." Dedi Ercüment. "Bana da beni sevdiğini söylemezdi."

"Ama sana hissettirirdi."

Yutkundum. Aslında bu halde olmalarının tek sebebi Ercüment'in annesi değildi. Ankara'da söyledikleri, şimdi söyledikleri. Ercüment'in babası da suçluydu. Ercüment için çok değerliydi evet ama annesinin Ercüment'e yaşattıklarını, babası da Erkin'e yaşatmış gibiydi. Belki o kadar ağır değildi ama sevgisizlik bir çocuğa yapılacak en büyük kötülüktü.

Hem Ercüment hem Erkin bunu yaşamıştı. Erkin şanslıydı, annesi yanında olmuştu. Ercüment daha şansızdı babasını kaybettikten sonra annesini de kaybetmişti.

Ama bu iki kardeşin de aynı yerden yarası vardı...

"Neyse." Diyerek konuyu dağıttı Erkin. Tekrardan ayağa kalkıp Ahmet Han'ın yanına geldi. "Kucağıma alabilir miyim?"

Ercüment de ayağa kalktı.

Tabii diyeceğim sırada Ercüment araya girdi "Alamazsın."

"Neden?"

"Ufacık bebek sen nasıl tutacaksın?"

Erkin göz devirdi. "Bu kadar kıskanç bir adam mısın sen ya?"

"Ne alakası var kıskançlıkla?"

"Oğlunu benden kıskanıyorsun?"

"Kıskanırım." Dedi Ercüment. "Benim oğlum değil mi?"

"Kucağına alabilirsin tabii Erkin." Dedim araya girip.

"Ama almasanda olur." Dedi Selin. "Ercüment haklı ufacık daha."

"Sağol Selin ya." Dedi Ercüment hemen.

"Amcası değil miyim ben bu bebeğin? Tabii ki alabilirim kucağıma." Dedi Erkin.

"Ne alaka amcalar bebekleri kucağına almalı diye bir kural mı var?"

Ercüment şuan ciddiydi. Ciddi ciddi oğlunu kıskanıyordu Erkinden.

Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım.

"Ercüment."

"Efendim güzelim?" Diyerek bana döndü. Bir şey söylemeden gözlerim ile işaret ettim.

"İyi tamam al." Dedi.

Erkin gülerek Ahmet Han'ı kucağına aldı.

"Merhaba ufaklık. Erkin ben."

"Anlayamaz daha o seni."

"Niye sana mı çekmiş?"

Selin ile ikimiz gülmemek için zor tutuyorduk kendimizi. Söyledikleri, tavırları o kadar çocuksuydu ki çok komik duruyorlardı.

"Düzgün tut bak düşüreceksin!"

"Oğlum ufacık bir şey zaten niye düşüreyim?"

"Sana belli olmaz beceriksizsin malum." Dedi Ercüment.

"Merak etme, daha önce bebek aldım kucağıma."

"Daha önce aldığın bebeklere benzemez benim oğlum." Dedi Ercüment.

"Doğru." Diyerek bakışlarını Ahmet Han'a çevirdi Erkin. "Çok tatlı."

"Bana çekmiş."

Daha fazla dayanamadım ve kahkaha attım. Selin de gülmeye başlayınca ikisi de bize baktı.

Erkin kucağında ki Ahmet Han'ı severken kapı hızla açıldı ve içeriye Erdem girdi.

"Nerede yeğenim?" Dedi hızla.

"Oğlum sen nereden çıktın lan?" Dedi Ercüment şaşkınlıkla. Erdem hiç oralı olmadı. Bakışları Erkin'i buldu. Daha sonra kucağına baktı.

"Ne işi var yeğenimin bu adamın kucağında?"

Erkin gayet rahat bir şekilde "Benim de yeğenim ya hani?" Dedi.

"Nereden yeğenin oluyormuş?"

"Hani Ercüment'in abisiyim ya?"

Erdem alayla göz devirdi. "Abi görmesek abi sanıcaz."

"Erdem." Diyerek araya girdim. "Ne yenge? Yalan mı?" Dedi bana dönüp. "Ha her doğru her yerde söylenmez diyorsan susarım ama doğrular değişmez."

"Onu demek yerine sen nereden çıktın diyebiliriz mesela?" Dedim.

"Harbiden sen ne zaman geldin ne ara geldin?" Dedi Ercüment.

"Bu Çağan salağı doğumhanenin kapısının önünde fotoğraf atmış, yeğenim beni daha çok sevecek ilk beni görecek diye. Bende bu fotoğrafı görünce durur muyum? Durmam. Atladım uçağa geldim."

"Hatay'dan buraya?"

"Evet yenge." Dedi hızla. "Şansıma hemen bilet buldum. Ne oldu ya siz sevinmediniz herhalde beni gördüğünüze?"

"Yok canım sevindik tabii ki hoşgeldin."

Erdem tekrardan Erkin'e döndü.
Erkin, Erdem'in bakışlarından rahatsız olmuş olacak ki "Bırakıyorum yeğenini." Diyerek yerine bıraktı.

"Ayrıca merak etme en sevdiği amcası sen olursun, beni bir daha göreceği bile belli değil." Dedi.

Daha sonra "Biz gidelim artık, tekrardan hayırlı olsun." Dedi.

"Sağolun."

Erkin ve Selin odadan çıkınca Ercüment de arkalarından gitti.

"Yenge." Dedi Erdem hayran hayran Ahmet Han'a bakarken. "Bu ne böyle?"

Güldüm.

"Tanıştırayım Erdem'ciğim, yeğenin Ahmet Han. Oğlum bak bu da amcan."

Erkin ve Selin gittikten sonra Ercüment odaya geri gelmişti.

Bir kaç dakika sonra annem ve Çağanda gelince asıl curcurcuna başlamıştı.

Curcunanın sebebiyse Ahmet Han en çok Erdem amcasını mı yoksa Çağan dayısını mı sevecekti?
Ufak bir bilgi ; Ahmet Han daha bir kaç saatlik bir bebekti..

Bölüm sonu toplanma noktası📍
-Bölüm hakkında ki düşüncelerinizi buraya yazarsanız çok mutlu olurum♡

Instagram : @yericeryazar
@turann.leylaa @yiildirim.ercument

Continue Reading

You'll Also Like

4M 235K 67
Yaşadığı travmalar yüzünden ailesi tarafından şımartılarak büyütülen Ahsen'in, yolu diktatör bir yüzbaşı ile kesişir. (Hikayede adı geçen bütün kişil...
2.7M 87.6K 60
İtalya da başlayan bir hikaye...
182K 12.4K 72
Aşka inanmayan genç liseli bir kız. Dağılan bir aile. Ve yeniden evlenen bir baba. Değişik bir kız kardeş. Ailenin çözülemeyen sırları. Ve yeni bir o...
Kum Saati By Esma

Teen Fiction

1.1K 143 11
"... Burada her ne yaşandıysa sorumlusu hepimiziz. Sizlerden son isteğimiz, lütfen bizi uyandırmayın." Bilinen gezegenlerin dışında başka bir gezegen...