Müptela | Tamamlandı

De yericeryazar

5.6M 291K 43K

Gökyüzünde özgürce uçan bir kuş ve o gökyüzüne ateş eden bir savaşçının hikayesi. Leyla özgür bir kuş, Ercüm... Mai multe

1.Bölüm
2.Bölüm
3.Bölüm
4.Bölüm
5.Bölüm
6.Bölüm
7.Bölüm
8.Bölüm
9.Bölüm
10.Bölüm
11.Bölüm
12.Bölüm
13.Bölüm
14.Bölüm
15.Bölüm
16.Bölüm
17.Bölüm
18.Bölüm
19.Bölüm
20.Bölüm
21.Bölüm
22.Bölüm
23.Bölüm
24.Bölüm
25.Bölüm
26.Bölüm
27.Bölüm
28.Bölüm
29.Bölüm
30.Bölüm
31.Bölüm
32.Bölüm
33.Bölüm
34.Bölüm
35.Bölüm
36.Bölüm
37.Bölüm
38.Bölüm
39.Bölüm
40.Bölüm
41.Bölüm
42.Bölüm
43.Bölüm
44.Bölüm
45.Bölüm
46.Bölüm
47.Bölüm
48.Bölüm
49.Bölüm
50.Bölüm
51.Bölüm
52.Bölüm
53.Bölüm
54.Bölüm
55.Bölüm
56.Bölüm
57.Bölüm
58.Bölüm
59.Bölüm
60.Bölüm
61.Bölüm
62.Bölüm
63.Bölüm
1 MİLYON!
64.Bölüm
65.Bölüm
66.Bölüm
67.Bölüm
68.Bölüm
69.Bölüm
70.Bölüm
Telegram Grubu.
71.Bölüm
72.Bölüm
73.Bölüm
74.Bölüm
75.Bölüm
76.Bölüm
77.Bölüm
78.Bölüm
79.Bölüm
80.Bölüm
81.Bölüm
82.Bölüm
83.Bölüm
84.Bölüm
86.Bölüm
87.Bölüm
88.Bölüm
89.Bölüm
90.Bölüm
91.Bölüm
92.Bölüm
93.Bölüm
94.Bölüm
95.Bölüm|Final
Özel Bölüm.

85.Bölüm

27.7K 2.1K 183
De yericeryazar

İyi Okumalar Dilerim♡

"Güzelim ağlamayı bırak ama artık." Dedi Ercüment.

Tuttuğum elini bırakıp gözlerimi sildim.

"Elimde olan bir şey değil ki." Dedim. "Ağlamak istemiyorum ama göz yaşlarım durmadan akıyor."

Ercüment yüzümü ellerinin arasına alıp baş parmağı ile göz yaşlarımı sildi.

"Her fırsatta arayacağım tamam mı?"

Başımı salladım.

"Sende arayacaksın."

"Açabilecek misin ki?"

"Açmayayım sen ara. Bana söylemek istediğin her şeyi mesaj at, cevap veremesem bile görürüm."

"Çoğu zaman cevap veremeyeceksin değil mi?" Diye sordum.

"Maalesef."

"Ercüment aklının bende kalmasını istemiyorum ama gerçekten." Cümlem bitmeden hıçkırıka hıçkıra ağlamaya başladım.

"Sanki böyle." Dedim kesik kesik nefesler alırken. "İçimden bir şey kopuyor."

"Yapma böyle." Dedi Ercüment. Onunda gözleri dolmuştu.

"Yapmak istemiyorum gerçekten. Ama elimde değil. Neden gittiğini biliyorum, kendini kötü hissetmeni istemiyorum ama elimde değil."

"Biliyorum birtanem biliyorum." Dedi.

Aramızda ki mesafeyi kapatıp sıkıca boynuna sarıldım. Ercüment'in omzunun üzerinden gördüğüm koridor tebessüm etmeme sebep oldu.

Temizlik malzemesi ararken tam şurada karşılaşmıştık Ercüment ile. O zaman bu koridorda Ercüment ile vedalaştığım için bu kadar ağlayacağım aklıma gelmezdi. Tabii karnımda ki bebeği de unutmamak lazım.

Hayalini bile kuramayacağımız bir sürü şey yaşamıştık Ercüment ile. En başında aşık olmuştuk. Birbirimizi sevmiştik. Aile olmuştuk.

Beraber bir sürü anımız vardı, beraber attığımız kahkahalar, beraber döktüğümüz göz yaşları vardı.

Ercüment bu hayatta, bu yaşıma kadar başıma gelen en güzel şeydi. Bana hissettirdiği duygular, hayatıma kattığı şeyler çok güzeldi.

Anne olacaktım ben. Bana anne, Ercüment'e baba diyecek bir bebek dünyaya getirecektim.

Ercüment'in kalbimde ki değerini anlatmaya kelimelerim yetmezdi. Ercüment bir zamana kadar aşık olduğum adamken bir zamandan sonra her şeyim olmuştu. Kahkahalarımdı Ercüment benim, güzel olan her anım, şu hayatta ki en büyük şansımdı. Ailemdi, evimdi, yuvamdı. Kalbimin asla karanlıkta kalmayacağı en aydınlık kısmıydı. Ercüment asla üzmeye kıyamayacağım yanımdı. Hissettiğim en güzel duygulardı.

Şimdi benden ne kadar uzağa giderse gitsin, bedenlerimizin arasına ne kadar mesafe ne kadar zaman girerse girsin Ercüment benim canımın içiydi. Benden uzağa gittiği her adım, aslında bana doğru attığı bir adımdı. Kalbim, kalbini sıkı sıkı tutuyordu. Bedenlerimiz ayrılıyordu fakat ruhlarımız ömrümüzün sonuna kadar yanyanaydı.

Şimdi gidiyor diye üzülüyordum ama bunun bir ayrılık olmadığını biliyordum. Sonuçta her veda bir merhabaydı. Gelmeler gitmelerin habercisiyken, gitmelerde gelmelerin habercisiydi.

Sonuçta kalbime karlar yağdırsa da, yaz gelince sığınacağım gölgeydi Ercüment. Mevsimler gelip geçerdi, zaman su gibi akardı. Ercüment benim için hiç bir zaman değişmeyecek ve gitmeyecek tarafımdı. Yaz gelirse güneş çıkarır, kış gelirse karlar yağdırırdı.

Tüm benliğim ile seviyordum Ercüment'i. Kalbimin her atışında, aldığım her nefesimde seviyordum. Canımdı Ercüment benim, ruhumdu...

Merdivenlerden biri Ercüment'e seslenince düşüncelerim dağıldı.

"Ayrılık vakti."

"Öyle deme." Dedim. "Ayrılmıyoruz ki, sen gidiyorsun sadece. Sonrada geleceksin."

"Geleceğim." Dedi ve dudaklarıma uzun bir öpücük bıraktı. Öpüşünden bile belliydi, bundan sonra bir veda vardı...

"Söz ver." Dedim kendimi engel olamayıp.

"Ne?"

Ercümentden ilk defa böyle bir şey istiyordum. Belki bencilceydi ama kendime engel olamamıştım. İçimde ki korku birden bütün bedenimi sarıvermişti ve dudaklarımdan dökülmüştü.

"Sağ salim gidip geleceksin, söz ver."

Ercüment'in yüzü düştü. "Leyla'm."

"Lütfen Ercüment." Dedim. "Bir kerecik bu konuda söz ver bana."

"Tutamayacağım bir söz vermek istemiyorum." Dedi bakışlarını kaçırıp.

"Tutarsın o zaman."

"Hayat bu, bilemeyiz."

"Zaten bilemeyiz Ercüment." Dedim. "Sen askersin diye sen öleceksin diye bir şey yok ki. Belki ben-"

"Hayır." Diyerek lafımı kesti. "Tamamlama o cümleyi."

"Sen değil misin hayat bu bilemeyiz diyen? Hayat işte bu bilemeyiz. Bir saniye sonrası için bile garantimiz yok ben bunun farkındayım. O yüzden bana söz ver."

Kısa bir sessizlik oldu.

"En azından içim rahat etsin." Dedim çaresizce.

Bakışları tekrardan gözlerimi buldu. Ercüment bana her baktığında başka bir anlam oluyordu gözlerinde. Öyle güzel seviyordu ki bizi, ben her göz göze geldiğimiz de hissediyordum ne kadar çok sevildiğimi.

"Sağ salim geleceksin söz ver." Dedim. "Oğlunun ilk anında yanında olacaksın. Ahmet ilk babasını görecek."

Dudaklarım titremişti bunları söylerken. Üzgüntüden ve aynı zamanda heyecandan. Bebeğimizin isminin belli olduğunu söylemiştim ama ne olduğunu söylememiştim Ercüment'e. Şimdi ilk defa söylüyordum.

Ercüment duraksadı. Böyle bir şey duymayı beklemiyordu. Şuan acaba yanlış mı anladım diye düşündüğüne eminimdim. Bir şey söylemeden bir şey söylemesini, bir tepki vermesini bekledim.

"Kim?" Dedi en sonunda. Sesi değişmişti. Az önce konuştuğu gibi değildi. Boşluğa düşmüş, şaşırmış gibiydi. Sesini görebilseydim heyecandan oraya buraya koştuğunu görürdüm eminim.

"Ahmet."

"Leyla." Dedikten sonra tuttuğu nefesi verdi. Sanırım hala daha tam olarak anlayamamıştı.

"Ben böyle bir şey isteme-"

"İstemedin biliyorum." Diyerek lafını kestim. "Böyle bir şey istemedin benden, böyle bir şey beklemedin de ama ben sende istersen böyle olmasını isterim. Sana babanın acısını unutturamam Ercüment, ne yaparsam yapayım unutturamam. Ne kadar çabalasamda onun giderken götürdüklerini sana geri getiremem. Biliyorum çok özlüyorsun. Belli etmemeye çalışıyorsun ama baban her gün geliyor aklına. Onu düşünmediğin, anmadığın tek bir gün yok ben biliyorum. Babanı tanımıyorum ama tanısaydım severdim eminim. Eğer yaşasaydı o da torununu çok severdi buna da eminim. O yüzden ben oğlumuzun adının Ahmet olmasını istiyorum. Belki acını unutturmaz ama ne bileyim içinde ki yangın biraz olsun soğur belki. Baban ile yaşayamadığın her anı oğlun ile yaşarsın. Unutmazsın, unutamazsın biliyorum ama belki zamanla yaraların kapanır."

İkimizde gözleri yaşlı birbirine bakıyorduk.

"Söz." Dedi. "Söz veriyorum sağ salim geleceğim."

Gülümsedim.

"Bekleyeceğiz."

"Teşekkür ederim Leyla'm."

"Ne için?"

"O güzel kalbini bana açtığın için. Bana böyle güzel şeyler yaşattırdığın için. Söyleyebildiğim, söyleyemediğim her şey için teşekkür ederim. Seni çok seviyorum." 

Sıkıca boynuna sarıldım. Hiç ayrılmamak isterdim, Ercüment'e sarılarak bir ömür geçirebilirdim. Ama maalesef hayatta hep istediğimiz şeyler olmazdı... Bu da olmamıştı. Ayrıldıktan sonra birlikte yukarıya çıkmıştım.

Burası daha kalabalık olduğu için ağlamamaya çalışmıştım ama pek başarılı olduğum söylenemezdi. Ercüment ile son kez sarıldıktan sonra gitmişlerdi.

"Kızım tamam ağlayıp durma." Dedi halam eve doğru yürürken. "Allah'ın izniyle sağ salim gider gelir."

Ağlamaktan halama cevap bile verememiştim. Sadece Ercüment gittiği için ağlamıyordum, bir kere ağlamaya başlayınca devamı gelmişti işte. Sinirlerim bozulmuştu, ağlamamı durduramıyordum.

Halam ve Sedef bu sabah gelmişti. Daha eve bile gitmemiştik. Havaalanına Mehmet'i göndermişti Ercüment. Oradan direkt karakola gelmişlerdi. Şimdi de eve gidiyorduk.

"Evet abla ya." Diyerek halama destek verdi Sedefte.

"Sen sus be." Dedim hızla ona dönüp. "Ben orada kocamla ayrılıyorum sen gözümün önünde Mehmet ile flörtleşiyorsun!"

"Ben mi Mehmetle flörtleşiyorum?" Dedi Sedef hızla. Saf ayağına yatıyordu, sanki ben anlamıştım.

"Evet."

"Saçmalama Leyla abla ya." Diyerek önüne döndü Sedef. "Düğünde tanışmıştık, selam verdi alt tarafı."

"Selamı bizi almaya gelince de vermişti ama karakolda tekrar selam verdi herhalde." Dedi halam. Ağlamama rağmen büyük bir kahkaha attım.

"Bir şey söyleyeyim mi çok büyük saçmalıyorsunuz şuan. Yok öyle bir şey."

Halam gülerek bana döndü. "Bak bende Derya değilsem bunlar bu 3 ayda sevgili olurlar."

Sedef şaşkınlıkla "Yok artık teyze!" Dedi.

"Bak göreceğiz."

Sedef halam ile inatlaşmak istemediği için ya da işine böyle geldiği için bir şey dememişti. İstemem yan cebime hesabı.

Eve gelince kapıyı açıp içeriye girdim ve geçmeleri için kenara çekildim. "Hoşgeldiniz."

"Hoşbulduk." Diyerek içeriye girdiler.

Halam valizini çekerek kenara koyduktan sonra Sedefe baktım. "Sedef senin valizin nerede?"

Sedef kısa bir an ne dediğimi anlamamıştı. Daha sonra etrafına bakındı.

"Ayy!" Dedi. "Ben onu arabada unuttum."

Tepkisine büyük bir kahkaha attım. Aynı zamanda dedikleri bana çok büyük dejavu yaşatmıştı.

""Ne oldu?" Diye sordum gerildiğimi belli etmemeye çalışarak. "Neden indiniz arabadan?"

Kısa bir an güldü. Bana mı güldü? Komik bir şey mi var komutan bey söyleyin bizde gülelim demek istesem de bir şey demedim.

Arabanın önünden dönüp karşıma geldi ve durdu.

Boyu uzun olduğu için başımı hafifçe kaldırıp yüzüne baktım.

Gözlerini hafif kısmış bana bakıyordu.

Kıvrık kirpikleri, bal rengi gözleri, kaşları, dudakları, burnu... Biraz yakışıklıydı. Tamam kabul oldukça yakışıklıydı.

Özellikle kirpikleri çok güzeldi. Acaba kaşlarını alıyor muydu?

Ben tabiri caizse öküzün trene baktığı gibi adama bakarken yanımdan geçip arkaya geçti ve arabanın bagajını açıp bavulumu çıkarttı.

Allahım nerelere atayım kendimi? Şurada yer yarılsa içine girsem mesela ne güzel olur.

Az önce rezil olmuş muydum bilmiyorum ama şimdi feci derecede rezil olmuştum. Adam bırakıp gitse bavul aklıma bile gelmeyecekti.

Ama ne yapayım öyle birden Ercüment diyince şaşırmış ve utanmıştım. Sonuçta bir hafta önce adama açık açık sövmüştüm, hakaret etmiştim. Tamam ona değildi ama o yemişti lafları.

"Ay." Diye saçma bir kelime çıktı ağzımdan. "Ben unutmuşum onu."

Hız kesmeden rezil olmaya devam ediyordum.

Yanıma gelip bavulu yanıma bıraktı. "Fark ettim onu." "

Gözlerimin önüne gelen an ile tebessüm ettim. Bana yardım edenin Yıldırım değilde bir hafta önce ağzıma geleni söyledim Ercüment olduğunu öğrenince şok olmuştum. E haliyle valizi falanda unutmuştum. Tamam aklımın bir karış havaya çıkmasında Ercüment'in yakışıklılığında payı vardı. 

Şimdi yaşanan ana bakarsak ben bu diyaloğu yaşadığım adam ile evlenmiştim üstüne çocuk yapmıştım.

Gözlerimi kısıp Sedef'e baktım. Bir de yok öyle bir şey diyordu. Mehmet'e aşık olacak, sevgili olacaklar, evlenecekler birde üstüne çocukları olacak haberi yoktu.

"Salak mısın kızım sen?" Diye sordu halam.

"Ya teyze ne bileyim, ablamın yanına falan gittik unutmuşum."

"Kendini de unutsaydın arabada." Dedi halam. "Hem Mehmet ile beraber kalmış olurdunuz."

"Teyze tamam sende ya."

"Ne teyze tamam ya? Daha dakika bir gol bir aklın uçmuş gitmiş."

"Tamam bir şey olmaz." Diyerek kapıyı kapattım. "Ararım ben şimdi Mehmet'i getirir."

Hep birlikte içeriye girdik. Telefonumu çantamdan çıkartıp Mehmet'i aradım.

"Efendim yenge?" Dedi telefonu açıp.

Daha çalmadan açmıştı neredeyse. Acaba elinde telefon benim aramamı falan mı bekliyordu?

"Neredesin Mehmet?"

"Karakoldayım yenge. Hayırdır bir şey mi oldu?"

"Sedefin bavulu arabada kalmışta onu getirebilir misin diyecektim?"

"Acil mi yenge? Acilse biriyle göndereyim şimdi ben çıkamam."

"Acil değil." Dedim. "Sen işin bitince getirirsin."

"Tamamdır yenge. Var mı başka isteğin?"

"Yok Mehmet sağol." Dedim ve telefonu kapattım.

Baştan Mehmet yenge demiyordu ama sonradan o da yenge demeye başlamıştı. Karakolda muhatap olduğum herkes yenge diyordu. Yengeleri olduğum için değilde biraz da saygıdan ötürü öyle diyorlardı.

"İşi bitince getirecek."

"Tamam."

"Ay Leyla'm." Dedi halam uzatarak. "Çok güzel evin maşallah."

"Sağol hala."

"Mutlu mutlu oturun inşallah, her şey hep gönlünüzce olsun."

"İnşallah hala." Dedikten sonra ayağa kalktım ve oturma odasından çıkıp lavaboya girdim. Yüzümü yıkadıktan sonra saçlarımı topladım. Yüzüm gözüm ağlamaktan şişmişti. Ağlamak dışında hamilelik yüzünden de şişmişti.

Baya karnım çıkmıştı. Hele son günlerde sanki günden güne değişiyordu. Çok tuhaf bir histi. Resmen içimde bir can büyüyordu. Alışabileceğim, sıradanlaştırabileceğim bir şey değildi bu. Çok farklı bir şeydi...

Gözlerim yine dolmuştu. Yine ağlamamak için derin derin nefesler aldım. Elimi karnımın üzerine koydum ve "Merak etme anneciğim." Dedim. "Sen şuan neler yaşadığımı bilmiyorsun ama üzüldüğümü hissediyorsun. Merak etme üzgün değilim. Yani içimde ufak bir burukluk var, yok değil ama üzgün değilim. Özlem doluyum daha şimdiden ama üzülmüyorum."

Gözümden bir damla yaş aktı.

"Üzgün değilim, gururluyum. Çünkü senin baban çok iyi bir savaşçı... Bazen sinirine yenilip gökyüzüne de ateş edebiliyor ama hiç bir zaman özgür kuşları vurmuyor. Baban masumların elinden özgürlüklerini alanlar ile savaşıyor."

Onunla ilk defa bu kadar uzun konuşuyordum. Ercüment neredeyse her gece başını karnıma koyup konuşuyor, oğluna bir şeyler anlatıyordu. Ben sadece dinliyordum. Ya da konuşsam bile bir kaç kelime söyleyip susuyordum.

Kendi kendine konuşmak gibi değildi. Çok farklıydı. Biri sana cevap vermiyordu, onu göremiyordun ama hissediyordun. Cevap vermesede seni dinleyen biri olduğunu biliyordun. Bunun onları hiç bir zaman bilmeyeceğini biliyordum ama benim bu anları bilecek olmam yetiyordu.

"Büyüyünce belki en yanında olmasını istediğin anlarda yanına olamayacak. Hiç kızma ona olur mu? Kızacaksın biliyorum. Üzüleceksin, ağlayacaksın. İlk karne aldığın gün yanında olamazsa mesela. Herkesin babası burada, benim ki niye yok diyeceksin. Kendimden biliyorum... Dedene mesleği yüzünden hep kızardım ama mesleğinden uzaklaşınca en çok ben üzüldüm. O yüzden sen babana kızma. Çünkü baban bizi çok seviyor oğlum. Sevgi her zaman yanında olmak elini tutmak değildir. Bazen araya mesafeler girer, şehirler, ülkeler, zamanlar girer. Ama gözden uzak olan gönülden asla uzak olmaz..."

Bölüm sonu toplanma noktası📍
-Bölüm hakkında ki düşüncelerinizi buraya yazarsanız çok mutlu olurum♡

Instagram : @yericeryazar
@turann.leylaa @yiildirim.ercument

Continuă lectura

O să-ți placă și

478K 30K 44
Aramızdaki bağ, gülüşüydü.
2.9K 268 40
Ben ölürsem sadece kaç ren ~rinji
Kum Saati De Esma

Ficțiune adolescenți

1K 143 11
"... Burada her ne yaşandıysa sorumlusu hepimiziz. Sizlerden son isteğimiz, lütfen bizi uyandırmayın." Bilinen gezegenlerin dışında başka bir gezegen...
Çilek Kız De Lara

Ficțiune adolescenți

1.2M 82.4K 58
Çilek Alança Yıldırım mı demeliyim yoksa sen mi gerçek ismini açıklamak istersin Çilek Alança Saruhan? 17 yaşında tam bir neşe patlaması olan Çilek...