Müptela | Tamamlandı

Від yericeryazar

5.5M 288K 42.8K

Gökyüzünde özgürce uçan bir kuş ve o gökyüzüne ateş eden bir savaşçının hikayesi. Leyla özgür bir kuş, Ercüm... Більше

1.Bölüm
2.Bölüm
3.Bölüm
4.Bölüm
5.Bölüm
6.Bölüm
7.Bölüm
8.Bölüm
9.Bölüm
10.Bölüm
11.Bölüm
12.Bölüm
13.Bölüm
14.Bölüm
15.Bölüm
16.Bölüm
17.Bölüm
18.Bölüm
19.Bölüm
20.Bölüm
21.Bölüm
22.Bölüm
23.Bölüm
24.Bölüm
25.Bölüm
26.Bölüm
27.Bölüm
28.Bölüm
29.Bölüm
30.Bölüm
31.Bölüm
32.Bölüm
33.Bölüm
34.Bölüm
35.Bölüm
36.Bölüm
37.Bölüm
38.Bölüm
39.Bölüm
40.Bölüm
41.Bölüm
42.Bölüm
43.Bölüm
44.Bölüm
45.Bölüm
46.Bölüm
47.Bölüm
48.Bölüm
49.Bölüm
50.Bölüm
51.Bölüm
52.Bölüm
53.Bölüm
54.Bölüm
55.Bölüm
56.Bölüm
57.Bölüm
58.Bölüm
59.Bölüm
60.Bölüm
61.Bölüm
62.Bölüm
63.Bölüm
1 MİLYON!
64.Bölüm
65.Bölüm
66.Bölüm
67.Bölüm
68.Bölüm
69.Bölüm
70.Bölüm
Telegram Grubu.
71.Bölüm
72.Bölüm
73.Bölüm
74.Bölüm
75.Bölüm
76.Bölüm
77.Bölüm
78.Bölüm
79.Bölüm
80.Bölüm
81.Bölüm
82.Bölüm
84.Bölüm
85.Bölüm
86.Bölüm
87.Bölüm
88.Bölüm
89.Bölüm
90.Bölüm
91.Bölüm
92.Bölüm
93.Bölüm
94.Bölüm
95.Bölüm|Final
Özel Bölüm.

83.Bölüm

28.7K 2.2K 240
Від yericeryazar

İyi Okumalar Dilerim♡

Uykumun en güzel yerinde nasıl olduğunu anlamadan ağzıma gelen tuhaf tad yüzünden gözlerimi açtım.

Saat kaçtı bilmiyorum ama hava daha karanlıktı. Başımı yan tarafa çevirip Ercüment'e baktım, uyuyordu.

Komodinin üzerinde ki abajurun düğmesine basıp açtım. Hafifçe doğrulup yatak başlığına sırtımı yasladım.

Ercüment yüzüne çarpan ışıktan rahatsız olmuş olacak ki hafifçe kıpırdanıp gözlerini araladı. "Leyla?"

"Efendim?"

"Saat kaç?"

"Bilmiyorum."

Gözlerini tamamen açıp başını kaldırdı. "Neden uyanıksın o zaman?"

"Onu da bilmiyorum." Dedim.

Bir şey demeden başını tekrar yastığa bıraktı ve gözlerini kapattı.

Yutkununca ağzıma yine aynı tad gelmişti. Kötü bir şey değildi. Bir şeyin tadıydı ama neyin olduğunu anlayamamıştım. Uyumadan önce bir şeyde yememiştim ki onun tadı kalsın.

Bir kaç yere daha yutkundunduktan sonra "Turşu!" Dedim.

Ercüment "Hı?" Diyerek gözlerini açtı. "Ne?"

"Turşu." Dedim tekrardan. "Ercüment canım çok fena turşu istedi."

Bacaklarımı çekip yataktan aşağıya sallandırdım. "Turşu?"

Ercüment hala anlayamamıştı herhalde.

"Evet turşu!" Diyerek yataktan kalktım.

Odadan çıkarken "Güzelim mideni bulandırır bu saatte!" Diye seslendi ama hiç umursamadım. Çünkü midemi bulandıracak olsa bu saatte canım istemezdi değil mi?

Bu arada saat kaç diye düşünerek koltuğun üzerinden telefonumu aldım. İkiye çeyrek vardı. O kadar da geç değilmiş.

Telefonu tekrardan bırakıp mutfağa geçtim. Önce buzdolabına baktım. Yoktu. Sonra diğer dolaplara baktım. Ama yoktu.

Tekrardan yatak odasına gelip Ercüment'in yanına uzandım. "Hayatım."

"Hı."

"Birtanem!" Dedim uzatarak. Bundan bir tık üstü kurt bakışlarında hayat bulduğumdu.

"Efendim güzelim." Diyerek gözlerini açınca sırıtmaya başladım.

"Ne?" Dedi uykulu uykulu.

"Oğlumuzun canı turşu istemiş."

"Oğlumuzun?"

"Yani." Dedim. "Belki benim de birazcık istemiş olur."

"Ee." Dedi. Uykusu iyice dağılmıştı.

"He işte maalesef evde de kalmamış."

"İyi tamam yarın alırız."

Tekrardan başını yastığa koyacakken engel oldum. "Yarın olmaz şimdi canım istedi."

"Hayatımın anlamı bu saatte nereden bulalım turşuyu?"

"Sitede ki market daha kapanmamıştır." Dedim. "Hadi Ercüment lütfen bak canım çok istedi."

"Çok mu istedi?"

"Çok." Dedim. "Ayrıca bu aşerme çok önemliymiş biliyor musun? Canın ne isterse yemen gerekiyormuş."

Gülmeye başladı. "Babalarda aşerebiliyormuymuş?"

"Yoo ne alaka?"

"Kıskandım açıkcası."

"Yaaa. Sen ne aşerdin acaba?"

"Bilmem öyle canın istediğinde hemen yemen lazımmış falan dedin. Benim de şuan karşımda çok güzel bir şey var."

"Ney?"

"Tatlı."

"Ercüment!" Dedim hemen. "Hani birbirimize tatlı demiyorduk!"

Küçük bir kahkaha attı. "Bana demiyoruz hayatım, sana diyebiliyoruz."

"Niye ben pasta mıyım?" Diye sordum. Tam cevap vereceği sırada tekrar konuştum. "Ercüment bak böyle geçiştiremezsin beni, git turşu al gel hadi lütfen."

Oflayarak doğruldu. "Hayır bu saatte nereden geldi aklına turşu?"

"Ne bileyim geldi işte."

"Alalım gelelim o zaman oğlumuza turşu."

"Bana?"

"Sanada alalım."

Güldüm. Yatağa doğru eğilip beni öptükten sonra kapşonlu hırkasını üzerine giyip gitti.

Arkasından şöyle bir baktımda maşallah ne kadar yakışıklı, boylu, poslu bir kocam var. Allah sahibine bağışlamış.

Aradan 10 dakika geçtikten sonra telefonum çalmaya başladı. Yataktan kalkıp oturma odasından telefonumu aldım.

"Efendim hayatım?"

"Kapalı market."

"Tamam boşver o zaman, gel hadi."

"O kadar canım istiyor dedin nasıl uyuyayım?" Dedi. "Bulurum açık bir market, haber vereyim diye aradım hemen gelmem."

"Tamam."

Telefonu kapattıktan sonra gülerek yatak odasına geri dönüp yatağa yattım. Yatınca uyumak Ercüment'i beklemekten daha cazip gelmişti gözüme.

"Leyla." Diye bir ses duydum derdinden derinden. Ama bu derinden gelen ses beni uykumdan ayırmak için yeterli bir ses değildi.

"Leyla."

Gözlerimi hafifçe araladım. Ercüment bana doğru eğilmiş uyanmamı bekliyordu. "Ne var?" Dedim uykulu uykulu.

"Güzelim aldım turşu."

Gözlerimi biraz daha açıp yüzümü buruşturdum. "Ercüment ne turşusu gecenin bu saatinde ya?"

"Sen istedin ya?"

"Niye bu saatte turşu isteyeyim ben Allah aşkına, hadi yat uyu." Diyerek gözlerimi kapatıp yatağın diğer tarafına döndüm.

Gözlerimi kapatır kapatmaz uykuma kaldığım yerden devam etmiştim.

Sabah uyanınca yüzüme vuran güneş ışıkları gülümsememe sebep olmuştu. Tamam kışı çok seviyordum ama insan bazen güneşi de özlüyordu. Ki bu sene yazın gelmediğini ve Mart ayında bile lapa lapa kar yağdığını göz önünde bulundurursak, benim bile yazın gelmesini istemem normaldi. Ayrıca Bingöl aşırı soğuktu. İlk geldiğim zamanlar aa kar çok güzel falan diyordum ama şimdi temelli burada yaşadığım için bir süre sonra yaz gelsin demeye başlıyordu insan.

Yatağın diğer tarafına döndüm. Ercüment yoktu. Ama mutfaktan gelen sesler hala evde olduğunun işaretiydi.

Yataktan kalkıp yatak odasından çıktım ve "Günaydın." Diyerek oturma odasına girdim.

"Günaydın."

"Ay Ercüment rüyamda gecenin bir vakti canım turşu istiyordu evde yok diye seni almaya gönderiyordum."

Ercüment tezgahta uğraştığı işi bırakıp bana döndü. Neden bana böyle baktığını anlamaya çalışırken masada duran turşu şişesi bana adeta göz kırptı. Masada duran şişe gerçekti. Ercüment ne rüya gördüğümü tahmin edip sabahın köründe turşu almayacağına göre dün gece yaşananlar rüya değildi.

Kaşlarımı kaldırarak "Rüya değil miydi?" Dedim.

"Değildi."

"Ee o zaman niye yemedim ben bunu?" Diyerek masaya yaklaştım. Canımın bu kadar istemesi de birden olacak değildi. Demek ki geceden beri canım istiyordu.

"Onu da sana sormak lazım. Gece 4'e kadar açık market aradım, aldım geldim bana ne dedin biliyor musun?"

"Ne dedim?" Diye sordum çekinerek.

"Ercüment bu saatte canım neden turşu istesin yat uyu dedin."

Kendimi daha fazla tutamadım ve gülmeye başladım.

"Sende tamamen uyandırmamışsın canım."

"Suçlu ben oldum yani?"

"Ortada bir suçlu yok ki." Dedim ve masadan turşu şişesini alıp açmayı denedim. Açamayınca Ercüment'e uzattım. Açıp tekrardan bana uzatınca elinden alıp yemeye başladım.

"Miden bulanacak bari bir şeyler yiyip yeseydin."

"Kocam sabaha kadar aramış bir zahmet midemde bulanmasın." Dedim yemeye devam ederken.

Gülerek yanıma gelip yanağıma bir öpücük bıraktı.

"Bende yardım edeyim mi?" Diye sordum.

"Bitti zaten işim, otur sen masaya." Dedi. "Ayrıca fazla yeme şundan."

Masayı hazırladıktan sonra birlikte kahvaltı etmeye başladık.

"Sende yesene." Dedim ona uzatarak.

"İstemiyorum ben."

"Neden?"

"Sabah sabah turşu canım istemiyor de ondan." Dedi gülerek. Bende gülmeye başladım. "Vallahi benim canım çok istedi."

"Turşu yiyeceğine şu yumurtayı bitir önce."

"Canım yumurta istemiyor ki."

"Ama yemek zorundasın güzelim."

"Tamam yerim." Dedim.

"Sana afiyet olsun benim çıkmam gerekiyor artık." Diyerek ayaklandı. "Sen ne zaman çıkacaksın?"

"Ben bu gün izinliyim."

"İzinli misin?"

"Evet. Cumartesiydi normalde de küçük bir değişiklik oldu."

"Bana neden söylemedin?"

"Benim de dün hastaneye gidince haberim oldu." Dedim.

Sandalyenin arkasından boynuma sarılıp öptü. "Erken gelmeye çalışırım."

Bende onu öptüm. "Dikkat et kendine."

"Siz de dikkat edin."

Tebessüm ederek ayağa kalktım ve birlikte kapıya geldik. Ercüment gittikten sonra masaya geri döndüm. Kahvaltımı bitirdikten sonra mutfağı toplayıp duş aldım.

Öğlene doğru evde işim bitmişti. Biraz alışveriş yapmam gerektiği için evden çıktım.

Sitenin girişine gelince evden çıkmadan önce çağırdığım taksiyi beklemeye başladım. Ben beklerken arkamdan biri bana doğru yaklaştı ve yanımda durdu. Başımı kaldırıp kim olduğuna baktım. Hazaldı. Sanırım en son hastanede görmüştüm Hazalı.

"Selam." Dedi.

"Selam." Dedim ve yüzüne bakmayı bırakıp önüme döndüm.

"Nasılsın?"

"İyiyim."

"Hayırlı olsun." Deyince tekrardan ona döndüm. "Hamileymişsin."

"Sağol." Dediğim sırada taksi gelmişti. Bir şey söylemeden taksiye binip gideceğim yerin adresini söyledim.

Alışveriş merkezinin önünde duran taksiden parayı verip indim ve içeriye girdim. Önce biraz dolaştım. Bir kaç şey beğenmiştim. Onları aldıktan sonra ihtiyacım olan şeylerdi aldım. Kendim için yeterince şey aldıktan sonra Ercüment'e de bir şeyler aldım. Son olarakta bir bebek mağazasından bir kaç bir şey almıştım. Aslında alışverişi beraber yapacaktık. Sonuçta alınması gereken bir çok şey vardı ama görünce dayanamamıştım.

İşim bitince geri döndüm. Hava yavaş yavaş kararmaya başlamıştı. Taksiden inip siteye girdim ve eve doğru yürümeye başladım.

"Leyla?"

Birinin bana seslendiğini duyunca durup arkamı döndüm. Murat bana doğru geliyordu.

"Murat!" Dedim gülümseyerek. "Nasılsın?"

"İyi, sen?"

"İyi bende. Hayırdır, nerelerdesin?"

"Buralardayım ya." Dedi. Yanyana yürümeye başladık. "Levent komutana bir şey getirdim de onlara gidiyorum."

"Anladım. İşin yoksa bizede uğra."

"Levent komutan ile işimiz biraz uzun sürebilir. Vakit olursa uğrarım."

"Tamam." Dedim.

"Bu arada." Diyerek bana döndü. "Haberini aldım."

"Ne haberi?" Diye sordum saf saf.

"Bebeğiniz olacakmış, hayırlı olsun gerçekten çok sevindim sizin adınıza."

Kocaman gülümsedim. "Teşekkür ederim Murat."

O da gülümsedi. "İlk tanıştığımız günü hatırlıyorum. O zaman Ercüment komutanımdan nefret ettiğini düşünüyordun. Ama ben anlamıştım biliyor musun? Böyle olacağınızı anlamıştım."

"Nasıl anlamıştın?" Dedim. "O gün senin yanında odadan kovumuştum."

"Eğer ona karşı bir şeyler hissetmesen o tokatı da atmazdın, o odadan da kovmazdın. Onun için kolunu bile kaldırmazdın."

"Doğru, kaldırmazdım. O zamanlar bende tahmin edebiliyordum bir şeyler olacağını. Hani insan hisseder ya hissediyordum. Ama olaylar bir süre sonra tahminimin ve hayalimin ötesine geçti."

"Bu kadarını sende beklemiyordun yani?"

"Yani, aklıma gelmezdi."

"İnsanın aklına gelmeyen şey başına geliyor bazen. Ama çoğu zaman aklına gelen başına geliyor." Dedi.

"O ne demek?"

"Sen aklıma gelmezdi dedin ya, benim aklıma hep geliyordu." Dedi. Yüzünde ki gülümseme yavaşça silindi. "Biliyordum her şeyin böyle olacağını."

"Bilemezdin Murat."

"Biliyordum Leyla. Bu yüzden inkâr ettim zaten. Aşkımdan emin olmadığımdan değil ya da benim üstüm olduğu için değil. Bildiğim için."

"Tamam biliyordun. Ama elinden bir şey gelmezdi. Kader bu, sen değiştiremezdin."

"Değiştiremezdim. Ama yetişebilirdim."

"Belki de öylesi daha kötü olacaktı Murat. Hiç mi böyle düşünmüyorsun?" Diye sordum.

"Bu konu hakkında düşünmediğim tek bir teori bile yok. Her olasılığı, her ihtimali düşündüm."

"Ama hiç birine inandırmadın kendini."

Gülmeye başladı. "Sadece birine."

"Hangisi o?"

Derin bir nefes aldı. "Bir gün kavuşacak olma ihtimali."

"O bir ihtimal değil Murat. O bir gerçek. Hikayeyi bilemeyiz ama sonunda öleceğimizi biliyoruz."

"Ölmek yetecek mi peki? Ölsem kavuşacak mıyız?"

"Bilmiyorum." Dedim. "Daha önce hiç ölmedim."

"Kusura bakma kafanı şişirdim iki dakikada, dalgınım bu aralar."

"Sorun değil. İstediğin zaman konuşabiliriz biliyorsun. Ayrıca kafamın şiştiğide yok, unuttun mu sen hastasın ben doktor?"

"Unutmadım."

"Görüşürüz Murat."

"Görüşürüz Leyla, dikkat et kendine."

"Sende."

Murat yürümeye devam ederken ben apartmana girip eve geldim.

Aldıklarımı yerleştirdikten sonra yemek yapmak için mutfağa girdim.

Kokular biraz midemi bulandırsada hiç bir sorun çıkmadan yemekleri yapmıştım.

Ercüment'i aramak için telefonu elime aldığım sırada Ercüment beni aradı.

"Tam seni arayacaktım." Diyerek açtım telefonu.

"Kalp kalbe karşıymış."

"Öyleymiş. Ne yapıyorsun? Ne zaman geleceksin?"

"Onu söylemek için aradım bende, gelmeyeceğim."

"Göreve mi gidiyorsunuz?"

"Aynen."

"Ne zaman dönersiniz?"

"Bilmiyorum ama bu gece eve gelemeyeceğim haberin olsun." Dedi.

"Tamam."

"Üzülmüyorsun değil mi?"

"Üzülmüyorum tabii ki birtanem. Senin işin bu."

"İşim bu da seni hamileyken tek başına bırakmak hiç içime sinmiyor. Saat de geç oldu Sezen gelemez."

"Gerek yok birtanem." Dedim. "Biz gayet iyiyiz. Bir gece sensiz idare edebiliriz."

"Öyle mi diyorsun?"

"Diyorum tabii. Zaten uykum var, yemek yer uyurum. Sabahta işe giderim. Akşama da sen gelmiş olursun herhalde?"

"Olurum birtanem, olurum."

"Kendine çok dikkat et tamam mı?"

"Tamam güzelim, sende çok dikkat et. Bir sıkıntı olursa hemen ara beni. Ulaşamazsan karakolu ara."

"Bir sıkıntı olmayacak."

"Olmasın ama ben yine de söyleyeyim." Dedikten sonra iç çekti.

"İyi misin sen?" Diye sordum. "Başka bir şey mi var?"

"Bir şey yokta içimde kötü bir his var."

"Neden?"

"Bilmiyorum güzelim. Hayatımda ilk defa göreve bile gidesim yok."

"Aklına bizde kalacak biliyorum o yüzden böyle hissediyorsun. Kötü bir şey yok ortada. Gideceksin geleceksin, her zaman olduğu gibi."

"Her zaman olduğu gibi." Diyerek beni tekrar etti. "İstediğin bir şey var mı eve gelirken alayım?"

"Şey, turşu."

"Turşu mu? Dün aldım ya."

"Bitti o."

"Hepsini yedin mi Leyla?" Dedi.

"Maalesef."

"İyi tamam." Dedi gülerek. "Gelirken alırım"

"Dikkat et kendine tamam mı? Çok dikkat et."

"Çok dikkat edeceğim."

"Seni seviyorum."

"Bende seni seviyorum."

Telefonu kapattıktan sonra kendime yemek koyup masaya oturdum ve yemeğimi yedim.

Masadaki eşyaları tezgaha taşıyıp toplamaya başladım. Sanırım bu gün fazla ayakta durmuştum. Vücudumda oldukça şiddetli bir ağrı vardı.

Su içtiğim bardağı tezgaha koyarken karnıma birden keskin bir ağrı girdi. Sıkıca tezgahın kenarına tuttundum. Birden olunca hem korkmuştum hem canım acımıştı.

Ağrının şiddeti yavaşça geçerken bacaklarımda bir ılıklık hissettim. Başımı hafifçe eğdim. Kanamam vardı.

İçimde birden beliren korku bütün bedenimi sardı. Korkuyordum ama sakin olmam gerekiyordu. Canım çok yanmıyordu. Ama aynı zamanda da yanıyordu. Bedenimde bir acı yoktu ama ruhumda vardı.

Arkamı dönüp masaya doğru dikkatli adımlar attım. Telefonumu elime aldım. Ercüment'i arayacakken durdum. Göreve gitmişti, açsa bile gelemezdi. Başka birini aramam gerekiyordu ve böyle düşününce aklıma ilk Murat gelmişti. Rehbere girip Muratı aradım.

"Efendim Leyla?" Diyerek açtı telefonu.

Sandalyeyi sıkı sıkı tutup derin bir nefes aldım. "Murat."

"Efendim?" Dedi tekrardan ben devam etmeyince.

"Bize gelebilir misin?"

"İyi misin?"

"Pek değil."

"Bir şey mi oldu?"

"Iı, kanamam var Murat. Ercüment görevde ben kimi arayacağımı bilemedim o-"

"Geliyorum." Dedi ve telefonu kapattı. Muratı beklerken ağrım çoğalmıştı ama yine de dayanılmayacak bir acı değildi. Şimdilik değildi ama her geçen dakika fazlalaşırken dayanılmayacak hâle gelebilirdi.

Bir kaç dakika sonra zil çaldı. Dikkatlice ayağa kalktım. Yavaş yavaş kapıya doğru yürürken zil arka arkaya çalmaya devam etti.

Kapıya gelip açtım.

"Leyla." Dedi Murat telaşla. Beni görünce sanki daha çok telaşlanmıştı. Böyle olunca ister istemez bende telaşlanmıştım.

Murat kolumdan tuttu. "Şimdi hastaneye gideceğiz hemen. Sen zaten doktorsun ya bilirsin bir şey olmayacağını." Dedi.

Evet doktor olan bendim ama sanki bildiğim her şeyi unutmuştum. Terzi kendi söküğünü dikemez diye boşuna dememişler. Tam olarak o durumdaydım şuan.

"Anahtar." Dedim kapıdan çıkarken.

Murat kapıyı kapatmadan içeriden anahtarı ve askıdan çantamı aldı. Daha sonra bana döndü. "İşimizi riske atmayalım." Diyerek beni kucakladı.

Attığımız her adım ile hastaneye yaklaşıyorken uzaklaşıyor gibi hissediyordum. Sıkı sıkı tutmam gereken şey ellerimin arasından kayıp gidiyordu sanki.

Merhabalar, umarım bölüm hoşunuza gitmiştir.
Profilimde paylaştığım duyurulardan haberdar olmak için wattpad hesabımı, hikayeler ile ilgili yaptığım paylaşımları görmek için de ınstagram hesabımı takip edebilirsiniz ❤️

Ayrıca bir telegram grubumuz var. Katılmak isteyen olursa bana mesaj atabilir. Katılım linkini atarımm✨

Bölüm sonu toplanma noktası📍
-Bölüm hakkında ki düşüncelerinizi buraya yazarsanız çok mutlu olurum♡

Instagram : @yericeryazar
@turann.leylaa @yiildirim.ercument

Продовжити читання

Вам також сподобається

Lilith'in Gözyaşları Від Anna 🕯

Підліткова література

1M 64.8K 40
"Bana cehennemi yaşatmana rağmen, sen benim cennetimsin Meira." Fantastik değildir. DİKKAT! Bu kitapta cinayet, psikolojik ve fiziksel şiddet gibi r...
4.8K 727 20
✨theWattys 2021 Yarı Finalisti✨ Hande için son derece sıradan bir günken hayatı bir anda değişmişti. Geçirdiği kaza sonucu komaya girmiş bitmek bilme...
Kuzey Yıldızı (Tamamlandı) Від Sedef GENÇEL

Підліткова література

140K 6.1K 101
*** Alıntı *** "S-Simal..." derken kollarımın arasından yere kayarken bende onunla birlikte yere oturup onu kendime çektim. Yüzü acıyla buruşurken sı...
YEŞİL MAHALLESİ Від 🌟

Підліткова література

168K 11.8K 23
Her yerin yeşillikler ile dolu bir mahalle düşünün. Şehrin o kirli havasından uzak, sessiz, sakin bir sahil kasabası. İşte orası yeşil mahallesi. T...