İyi Okumalar Dilerim♡
31 Aralık 2021
Kapıyı kapatıp anahtarı girişteki dolabın üzerine bıraktım. Üzerimde ki kabanı çıkartıp askıya astım. Ayakkabıları da ayakkabılığa koyduktan sonra içeriye girdim ve kendimi koltuğa attım.
Ercüment göreve gideli tam bir hafta olmuştu. Bu kadar uzun süreceğini düşünmediğim için yanıma fazla eşya almamıştım. Ayrıca artık kendimi iyi hissediyordum. Evimi de özlemiştim. O yüzden bu gün işten çıktıktan sonra eve gelmiştim. İşe de dün başlamıştım.
Ercüment bir hafta daha izin veyahut rapor almamı söylemişti. Ama kendimi iyi hissediyordum. O yüzden işe gitmek benim için en iyisiydi. Hem evde oturmaktan da canım sıkılmıştı. Ercümenti de çok özlemiştim. İşe gidince daha az aklıma geliyordu. Ya da ben kendimi böyle kandırıyordum. Sonuç olarak işe gidiyor olmak bana iyi geliyordu.
Hamile olduğumu öğreneli de bir hafta olmuştu. İçimde ki heyecan biraz olsun bastırılmıştı. Yani içimde bir can büyüyor düşüncesine alışmaya başlamıştım. Hala çok tuhaftı, çok heyecan vericiydi, ayrıca çok güzeldi. Ama bazen boş boş duvarlara bakıyordum. Ne olacak, nasıl olacak düşüncesi peşimi bırakmıyordu. Olsun, bütün bilinmezliklere rağmen her şey o kadar güzeldi ki.
Şimdilik tek sorunumuz Ercümentin görevde olmasıydı. Umuyorum ki yakın zamanda gelirdi. Çünkü bir hafta sonra doktor randevusu vardı. İkinci randevuya da tek başıma gitmek istemiyordum. Eminim Ercüment de bunu istemiyordu. Çünkü içine dert olmuştu, bir haftadır ilk kez doktora gittiğimde yanımda olamadığını söyleyip duruyordu.
Evet bende isterdim yanımda olmasını ama kötü bir şey yoktu ya ortada. O yüzden bunları büyütmüyordum. Ufak tefek sorunlar hallolurdu. Allah büyük sorunlar, başedemeyeceğimiz şeyler yaşatmasın.
Doğrulup koltuktan kalktım. İlk iş banyoya girip duş aldım. Daha sonra yatak odasına gelip üzerimi giyindim. Canım yemek yapmak istemese de karnım aç olduğu için bir şeyler hazırlamaya mutfağa girdim.
Şimdi annem yanımda olsa hemen hazırlardı bir şeyler. İçime bir hüzün çökünce kendimi ağlatmadan telefonumu aldım ve annemi görüntülü aradım.
"Kızım." Diyerek açtı telefonu.
"Anne naber?"
"İyidir yavrum, yemek yedik şimdi oturuyoruz babanla. Senden naber?"
"İyi benden de. Eve geldim yemek hazırlıyorum."
"Ercüment nasıl?"
"İyi o da, en son öğlen gibi konuştuk."
"Aman iyi olsun yavrum benim."
Gülümsedim.
"Baba sen nasılsın?"
"İyiyim kızım." Diyerek kadraja girdi babam. "Sen nasılsın?"
Hamileyim baba.
"İyiyim bende." Dedim. "Bu arada yakın bir zamanda Bursaya geleceğiz."
"Ne zaman?" Diye sordu annem.
"Daha kesin bir tarih yok, Ercüment gelince belli olur anca."
"Gelin yavrularım benim." Dedi annem içten bir şekilde. "Vallahi çok özledim ikinizi de, burnumda tütüyorsunuz."
"Biz de sizi çok özledik."
Bir de vereceğim haberi duysan nasıl heyecanlanırsın ama anne. Ne annemin ne babamın tepkisini tahmin edemiyordum.
Yemek hazırlayana kadar annemle konuşmuştuk. Halamlardan, yengemlerden, mahallede olanlardan kısaca her şeyden konuşmuştuk.
Telefonu kapattıktan sonra yemeğimi yedim. Bulaşıkları yıkamaya üşendiğim için makinaya dizdim. Koltuğa oturunca telefonumu tekrardan elime aldım ve Erdemi aradım.
"Allahım sen bana sabır ver!" Dedi bağırarak. "Efendim yenge?"
"Müsait değilsen sonra arayayım."
"Yok müsaitim." Dedi. "Sonra devam ederiz." Dedi birine. Karşı taraftan birinin itiraz ettiğini duydum. Ama Erdem pek umursamış gibi değildi. Sessiz sessiz küfürler etmişti.
"Neredesin sen?" Diye sordum merakla. Bir askerine sövüyor olamazdı çünkü henüz raporu bitmemişti.
"Fizik tedavideydim."
"Kime sövdün?"
"Sana değil yenge." Deyince yüzümü buruşturdum.
"Onu biliyoruz canım. Kime sövdün?" Diye sordum tekrardan.
"Doktora."
"Doktora?" Dedim sorgularcasına.
"Ya öyle değil ya." Diyerek kendinin savundu.
"Bir doktora neden sövdüğünü öğrenebilir miyim Erdemciğim, sonuçta bende doktorum. Benim arkamdan da böyle sövüyorlarsa?"
"Merak etme yenge sen gayet sempatik birisin. Benim burada uğraştığım bir bela gibi değilsin."
"Kimmiş o uğraştığın bela?"
"Fizyoterapist işte."
"Doktor değil yani?"
"Değil mi?"
"Değil."
"Bunu mu konuşmak için aradın yenge?"
"Nasılsın diye sormak için aradım."
"İyiyim."
"Bacağın nasıl?"
"İyi herhalde."
"O ne demek?" Dedim.
"Tedavi devam ediyor işte, iyiye gidiyormuş.",
"Erdem bey devam edelim isterseniz." Dedi kibar bir kadın sesi.
"Telefonla konuşuyorum gördüğünüz gibi?" Dedi Erdem sertçe.
"Görüyorum ama sizin keyfinizi bekleyecek zamanımız yok. Çıkacağız malum."
"Bu kadar geç vakitte çağırmasaydın çıkacaksan." Dedi Erdem.
"O kadar sinirlisiniz ki diğer hastalarımı korkutmak istemedim."
"Öyle mi?"
"Öyle."
"Tartışmanızı balla kesiyorum ama bende buradayım." Diye konuştum.
"Sen nasılsın yenge?" Diye sordu Erdem. Kadının onu çağırmasını umursamadan.
"İyiyim bende." Dedim ve yengecilik antenlerimi açıp devam ettim. "Bela dediğin o konuşan kadın mıydı?"
"Evet." Dedi dümdüz bir şekilde.
"Adı ne?"
"Ben bu konuşmanın nereye gideceğini biliyorum o yüzden kapatıyorum yenge." Dedi Erdem.
Sırıttım. "Kapat yengeciğim benim kapat, kolay gelsin size."
"Yenge!"
"Güle güle Erdem." Deyip telefonu kapattım ve kahkaha attım.
Erdem ile uğraşmak aşırı keyifli oluyordu. Çünkü hemen yükseliyordu ve hiç bir şeyde yapamıyordu. Zaten ne yapabilir? Öyle sinirlendiği gibi de sakinleşiyordu.
Telefonu elimden bırakmadım ve tekrardan rehbere girdim. Çaçam yazısının üzerine tıklayacakken kapı sesi oldu. Biri kilidi mi zorluyordu?
Kalp atışlarım birden hızlandı.
Yavaşça ayağa kalktım.
Kapının açıldığını duydum. Ne yapacağım diye etrafa bakınırken içeriye Ercüment girdi.
"Aşkım?" Dedim korkuyla. Sesim biraz da yüksek çıkmıştı.
"Güzelim?" Dedi benim aksime gayet sakin bir şekilde.
Bir şey söylemeden aramızda ki mesafeyi kapatıp sıkı sıkı sarıldım. "Niye söylemedin geleceğini?"
"Sürpriz?"
"Çok özledim." Dedim.
"Bende." Dedi saçlarımı okşarken. "Bende çok özledim."
Ercümentsiz geçen bir hafta bir yıl gibi geliyordu. Hatta belki de daha fazla.
Saçlarıma bir öpücük bıraktıktan sonra ayrıldık. Elinde ki paketi bana uzattı.
"Bu ne?"
"Açarsan görebilirsin ne olduğunu." Dedi.
Merakla paketi elinden aldım ve koltuğa uzattım. Paketi hızlıca açtıktan sonra çıkan ayakkabı kutusuna baktım. Derin bir nefes alıp kutunun kapağını açtım.,
Gözlerim dolu dolu Ercümente baktım.
"Nereden buldun aynısını."
"Çokta zor olmadı." Deyince güldüm. Kucağımda ki kutuyu koltuğa bırakıp aramızdaki mesafeyi kapattım ve öptüm.
"Çok üzülmüştüm kayboldular diye." Dedim ayakkabılara bakarak.
Bana gönderdiği ama kaçırıldığım için kaybolan ayakkabıların aynısını vardı kutuda. Üzerine çok şey olmuştu ben unutmuştum bile. Ama o unutmamıştı. Böyle bir adamla birlikte olduğum için, bir ömrü birlikte geçireceğim için çok şanslıydım.
"Teşekkür ederim."
"Her zaman doktor hanım." Dedi. "Ama paketin içinde bir şey daha var."
Bir şey söylemeden tekrardan paketi aldım ve içine baktım. Küçük bir kutu daha vardı. Kutuyu elime alıp açtım.
Dolu gözlerimden bir damla yaş aktı.
"Ercüment." Dedim kutudaki minik beyaz ayakkabılara bakarak.
"Birtanem." Dedi iç çekerek.
Kutuyu bırakmadan ona döndüm ve hızla sarıldım.
"Hayatımda olduğun için çok şanslıyım."
Ayrıldıktan sonra elini tuttum ve karnıma doğru çektim. Elleri titriyordu. Aynı zamanda gözleri de kızarmıştı.
Karnımın üzerine koydum elini, kendi elimi de onun elinin üzerine koydum.
"Bebeğimiz de senin gibi bir babası olacağı için çok şanslı."
Dudakları titredi.
"Baba olacağım değil mi?" Diye sorunca gülümseyerek başımı salladım. "Hem de çok güzel bir baba olacaksın."
"Sende." Dedi. "Sende çok güzel bir anne olacaksın. Zaten çok güzelsin, daha da güzel olacaksın."
"O kadar şımartma beni, gazını çıkardığında midem bulanabilir."
Güldü. "O zaman gazını ben çıkartırım."
Yanıma yaklaşıp alnımdan öptü. Bir an Ercüment kucağında ufacık bir bebeğin gazını çıkartırken hayal ettim. Hayalinden çok daha güzel olacağına emindim...
Ercüment banyoya girince bende hızlıca yemekleri ısıtmıştım.
Ercüment mutfağa girince "Otur hadi." Dedim.
Yanıma gelip kaşığı elimden aldı. "Sen otur, ben hallederim."
"Ne olacak alt tarafı yemek."
"Hadi güzelim, hadi birtanem."
Ercüment'in zoruyla masaya oturdum. Kendine yemek yedikten sonra oturdu.
"Hani daha gelmeyecektiniz?" Diye sordum.
"Yeni yıla nasıl girersen öyle geçer demişler." Dedi ve bana döndü. "İşimi riske atamazdım, sizinle girmem gerekiyordu yeni yıla."
"Siz deyince bir tuhaf oluyorum." Dedim ve derin bir nefes aldım.
Masanın üzerinde ki elimi tuttu. "Alışmamız lazım artık üç kişiyiz."
"Öyleyiz değil mi?"
Başını salladı. "Öyleyiz. Allah hayırlısıyla kucağımıza da almayı nasip etsin inşallah."
"Amin." Dedim. "Hadi ye yemeğini soğuyacak."
Ercüment yemeğini yemeye devam ederken ben tekrardan konuştum. "Anneme onlara gideceğimizi söyledim."
"İyi yapmışsın. Şu doktor randevusunu halledelim, hemen gideriz." Dedikten sonra biraz duraksadı.
"Birtanem." Diyerek bana döndü.
"Efendim canım."
"Bursaya gitmeden önce." Dedi ve durdu. Derin bir nefes alıp devam etti. "Ankaraya gitsek, senin için sorun olur mu?"
Böyle bir şey söylemesini beklemiyordum. Daha önce söylemiştim ama Ankara'dan hoşlanmadığını söylemişti. Babasının mezarının orada olmasına rağmen çok nadir gittiğini söylemişti.
İtiraz etmeseydi düğünden önce de gitmek istemiştim ben ama kabul etmemişti.
"Ne sorunu." Dedim hızla. "Hatta çok mutlu olurum gidersek."
Gülümsedi.
"O zaman önce Ankara'ya gideriz, oradan da Bursaya geçeriz."
"Tamam."
"Sen izin alabilecek misin?"
"Hallederim. Sen?"
"Sorun olmaz benim için zaten sık izin kullanan biri değilim."
"Evet hiç değilsin." Dedim.
Ercüment yemeği yedikten sonra mutfağı topladı. Bende mısır patlatmıştım.
Birlikte televizyonun karşısına geçip bir film açtık.
Ercüment L koltuğun uzun kısmında uzanıyordu, bende başımı göğsüne koymuş bacaklarımı koltuğun diğer tarafına doğru uzatmıştım.
Filme dalmış pür dikkat izlerken Ercüment kolunu boynuma doladı ve kulağıma doğru fısıladadı. "Birlikte daha nice yıllara güzeller güzelim."
Saate baktım, 00.00'ı gösteriyordu.
Kollarının arasında hafifçe ona doğru döndüm ve dudaklarına kısa bir öpücük bıraktım. "Nicelerine sevgilim." Dedim.
Bu Ercüment ile birlikte girdiğim ilk yeni yıldı. Geçen senede hayatımdaydı ama beraber değildik. Hatta bir gün beraber olabileceğimiz bile belli değildi.
O ara sadece doğum gününü kutlamak vardı aklımda. Eğer bir şey olursa doğum gününde olacaktı, olmazsa da olmayacaktı işte.
Tam olarak öyle olmadı ama ne olduysa doğum gününü kutladıktan sonra oldu.
Eğer o gece Ercüment'e haber gelmeseydi aramızda hiç kırgınlık olmayacaktı belki de. O gece konuşsaydık ertesi gün yarım kalan bir şeyler olmayacaktı.
Sonuç olarak aramızda bir kavga olmayacaktı işte.
Ama olan olmuştu. Aramızda kırgınlıkta olmuştu, kavga da olmuştu. Ama şimdi beraberdik.
Geçen sene tek başıma, uyuyarak ve yılbaşı kutlamak gereksiz diye düşünerek girdiğim yeni yıla bu sene Ercüment ile giriyordum. Anlamsız olan her şey onunla anlamlı oluyordu.
Yine bir farkı yoktu. Ha dün ha bu gün. Fakat yanımda Ercüment olunca öyle olmuyordu işte. Dümdüz bir şey bile anlamlı geliyordu.
Bu Ercüment ile beraber girdiğimiz ilk yıldı. Son da olmayacaktı.
Aynı zamanda sadece Ercüment değil bebeğimiz de vardı. Geçen sene bu şehirde tek başımayken şimdi aynı şehirde bir ailem vardı. Aşık olduğum adam vardı. Bebeğimiz vardı.
Ercüment'e doğru iyice sokuldum ve sıkıca sarıldım.
"Uykun mu geldi?" Diye sordu.
"Hı hı ama filmi merak ettim."
"Boşver filmi uyuyalım artık hadi."
"Birazcık kaldı zaten." Dedim.
Hafifçe doğrulup beni de kucakladı. Havalanınca bir anlık korkuyla çığlık attım.
"Ne yapıyorsun?" Diye sordum gülerek.
"Biricik karımı odamıza götürüyorum."
"Ama sen böyle yaparsan ben alışırım." Diyerek kollarımı boynuna sardım.
"Benim için hava hoş."
Odaya gelince beni yatağa bıraktı. Doğrulmadan önce dudaklarıma doğru eğildi.
Tam öpeceği sırada birden gelen mide bulantısı yüzünden Ercüment'i hızla itip yataktan fırladım ve banyoya koştum.
Klozete eğilip içimde ne varsa boşaltırken saçlarımda Ercüment'in ellerini hissettim.
"İyi misin güzelim?" Diye sordu ben durunca. Ona tutunarak ayağa kalktım ve lavaboya döndüm. "İyiyim."
Yüzümü yıkarken "Hadi hastaneye gidiyoruz."
"Dur ne hastanesi!" Diyerek durdurdum.
"Ne demek ne hastanesi?"
"Gerek yok aşkım." Dedim. "Hem iyiyim ben bir anlık mide bulantısıydı."
"Birtanem lütfen."
"Gerçekten iyiyim. Hem de bende doktorum unuttun mu?"
"Sen kadın doğum doktoru değilsin." Dedi.
"Ama sonuç olarak doktorum değil mi?"
"Niye inat ediyorsun?"
"Ee bir şey yok çünkü." Dedim.
Sonuçta hamileydim. Tamam hamilelik hakkında çok bilgim yoktu. Ama mide bulantısı bunun en bilinen yan etkisiydi. Yani şuan midemin bulanması gayet normaldi.
"Tekrar olursa gideceğiz tamam mı?" Dedi.
"Tamam."
"Bulanıyor mu hala?"
"Hayır. Rahatladım zaten."
Birlikte banyodan çıkıp yatak odasına geldik. Ben yatağa yatınca Ercüment odadan çıkıp bir kaç saniye sonra elinde suyla yanıma geldi.
Uzattığı sudan bir kaç yudum aldıktan sonra yatağın yanında ki komodinin üzerine bıraktım.
"Hadi uyuyalım artık." Dedim. "Hem ben seninle uyumayı çok özledim."
"Bende ilk defa sizinle uyuyacağım için çok heyecanlıyım." Deyince gülümsedim.
Yatağa uzanınca hemen yanına sokuldum. Kolunu sırtıma koyup beni kendine doğru çekti.
Başımı göğsüne koyup gözlerimi kapattım.
Şu an bulunduğum andan daha huzurlu daha mutlu olabileceğim bir an yoktu hayatımda.
Ercüment ile beraber olduğumuz her an böyleydi benim için. Her seferinde bir öncekinden daha mutlu, daha huzurlu oluyordum.
Bu yüzden ne kadar şükretsem azdı...
Yorumlar biraz düşük, yorum yapmayı unutmayın lütfen💓😍
Bölüm sonu toplanma noktası📍
-Bölüm hakkında ki düşüncelerinizi buraya yazarsanız çok mutlu olurum♡
Instagram : @yericeryazar
@turann.leylaa @yiildirim.ercument