Müptela | Tamamlandı

By yericeryazar

5.6M 290K 42.9K

Gökyüzünde özgürce uçan bir kuş ve o gökyüzüne ateş eden bir savaşçının hikayesi. Leyla özgür bir kuş, Ercüm... More

1.Bölüm
2.Bölüm
3.Bölüm
4.Bölüm
5.Bölüm
6.Bölüm
7.Bölüm
8.Bölüm
9.Bölüm
10.Bölüm
11.Bölüm
12.Bölüm
13.Bölüm
14.Bölüm
15.Bölüm
16.Bölüm
17.Bölüm
18.Bölüm
19.Bölüm
20.Bölüm
21.Bölüm
22.Bölüm
23.Bölüm
24.Bölüm
25.Bölüm
26.Bölüm
27.Bölüm
28.Bölüm
29.Bölüm
30.Bölüm
31.Bölüm
32.Bölüm
33.Bölüm
34.Bölüm
35.Bölüm
36.Bölüm
37.Bölüm
38.Bölüm
39.Bölüm
40.Bölüm
41.Bölüm
42.Bölüm
43.Bölüm
44.Bölüm
45.Bölüm
46.Bölüm
47.Bölüm
48.Bölüm
49.Bölüm
50.Bölüm
51.Bölüm
52.Bölüm
53.Bölüm
54.Bölüm
55.Bölüm
56.Bölüm
57.Bölüm
58.Bölüm
59.Bölüm
60.Bölüm
61.Bölüm
62.Bölüm
63.Bölüm
1 MİLYON!
64.Bölüm
65.Bölüm
67.Bölüm
68.Bölüm
69.Bölüm
70.Bölüm
Telegram Grubu.
71.Bölüm
72.Bölüm
73.Bölüm
74.Bölüm
75.Bölüm
76.Bölüm
77.Bölüm
78.Bölüm
79.Bölüm
80.Bölüm
81.Bölüm
82.Bölüm
83.Bölüm
84.Bölüm
85.Bölüm
86.Bölüm
87.Bölüm
88.Bölüm
89.Bölüm
90.Bölüm
91.Bölüm
92.Bölüm
93.Bölüm
94.Bölüm
95.Bölüm|Final
Özel Bölüm.

66.Bölüm

36.1K 2.5K 235
By yericeryazar

Erdem'in hikayesini rafa kaldırdım arkadaşlarım çünkü pek olmadı ya. Baştan aşırı yükseldim, size söyleyecek kadar da hazırdı aslında ama yazarken bir içime sinmedi. Yazsam aşırı zorlama olacaktı. O yüzden vazgeçtim bende. Ama yeni kurgular gelecek tabii ki. Söylemek istedim.

İyi Okumalar Dilerim♡


Ensemde hissetiğim keskin sancı sonunda gözlerimi açmama sebep oldu.

Etrafıma bakındım. Her yer karanlıktı ve hiç bir şey gözükmüyordu.

Neredeydim, neden buradaydım, kim getirmişti, en son yüzümde hissettiğim el kimindi hiç bir fikrim yoktu.

Şuan emin olarak hissettiğim tek şey korkuydu. Daha önce hiç hissetmediğim bir korku. Bulunduğum bu bilinmezlikten deli gibi korkuyordum. İşin kötü yanı bu bilinmezlik geçince neden burada olduğumu öğrenince daha çok korkacağıma emindim.

Gözlerimi kapattım tekrardan. Biraz olsun sakinleşmek için derin derin nefesler almaya çalıştım. Ama imkanı yok gibiydi. Kalbim korkudan ve heyecandan deli gibi atıyordu. Hatta kalp atışlarımın sesini duyuyordum.

Kaçırılmış mıydım?
Böyle olaylar gerçekten oluyor muydu? Hangi devirdeydikte bir insan bir insanı bayıltıp kaçırabiliyordu? Ne yapacaklardı bana? Öldürecekler miydi? Sebepleri var mıydı şuan burada beni elim kolum bağlı tutmaya?

Sanırım sakinleşeyim derken daha çok korkmuştum.

Kendimi düşünmeyi en sonunda bıraktıktan sonra aklıma Ercüment geldi. Aramış mıydı acaba beni? Hoş şuan ne kadardır burada olduğumu bile bilmiyordum. Her yere karanlıktı ve gece miydi gündüz müydü belli değildi. Ne zamandır uyuduğumu da bilmiyordum. Gerçekten uzun bir süre olduysa ve Ercüment bana ulaşamadıysa çok merak etmiştir.

Tavırlı olduğum için açmadığımı düşünmüş müdür acaba? İlkinde düşünmüştür. Ama tekrar aradıysa korkmuştur. Evde de göremezse delirir.

Gözlerimin dolduğunu hissettim. Nefes alış verişim hızlandı, dudaklarım titremeye başladı.

Bulunduğum odanın -ya da artık her neredeysem- kapısı açıldı ve ışık yandı. Yüzüme vuran ışık yüzünden gözlerimi bir kaç kere kırptım.

"Ooo." Dedi tanıdık bir ses. "Doktor hanımımızda uyanmış."

Gözlerimi zar zor açıp sesin sahibine baktım. "Sen." Diye mırıldandım.

Sırıttı. "Ben, doktor." Dedi. "Ah bu ben."

"Ne istiyorsun benden? Niye getirdin buraya?"

"Doktorlardan ne istenir?" Diyerek bana doğru gelmeye başladı. Geri gitmek istiyordum ama yapamıyordum. Çünkü oturduğum sandalyeye hem ellerim hem ayaklarım bağlıydı.

"Doktorlardan, doktorluk yapmaları istenir." Dedi.

"O ne demek?" Diye sordum hızla.

"O şu demek." Diyerek arkama geçti ve sandalyenin arkasından tutarak geriye doğru çevirdi. Kısa bir an düşmemek için sıkı sıkı sandalyeye tutundum.

Gördüğüm şey dudaklarımın şaşkınca aralanmasına sebep oldu. Hızla Evren'e döndüm. "Ne istiyorsun?"

"Ama doktorcum sende hiç anlamıyorsun beni!"

Bir şey söylemedim.

"İyi olacak hastanın doktor ayağına gelirmiş. Sende onun ayağına geldin işte, yani pek gelmedin biz getirdik ama olsun."

Bakışlarımı ondan çekip yere çevirdim. Hazal baygın bir şekilde yerde ki minderin üzerinde yatıyordu. Elleri arkasında bağlıydı.

"Ama önce onun ayılmasını beklemeliyiz." Dedi ve yanımdan geçtip gitti. "Nereye gidiyorsun?" Diye bağırdım.

"Ne istiyorsun bizden manyak? Evren!"

Cevap olarak aldığım tek şey demir kapının sertçe kapanmasıydı. Işıklar hala açıktı.

"Hazal!" Dedim hemen. "Hazal! Hazal kendine gel, Hazal uyan!"

Neden Hazal'a doktorluk yapacaktım? Bir şey mi olmuştu Hazal'a? Bir şey mi yapmışlardı?

"Hazal!" Dedim tekrardan korkuyla.

Bir de iyi biri olduğunu falan düşünmüştüm Evren'in. Ne istiyordu bizden? Ne yapacaktı bize?

"Allahım lütfen yardım et." Diye mırıldandım.

Korkuyordum ama mantıklı düşünmem gerekiyordu. Nasıl kurutulabilirdik buradan? Tabii önce Hazal'ın uyanması gerekiyordu.

"Hazal! Hazal kendine gel hadi Hazal!" Dedim.

Aradan ne kadar zaman geçti bilmiyorum çünkü zaman anlamını yitirmiş gibi hissediyordum. Saat gibi hissettiğim şeyler belki de dakikaydı.

Hazal kıpırdanmaya başlayınca yerimde doğruldum.

"Hazal!"

Yavaşça gözlerini açtı ve başını kaldırmayı denedi ama başarılı olamadı. Bir kaç saniye kendine gelmeyi bekledi. Daha sonra başını bana doğru çevirdi.

"Leyla?"

"Hazal! İyi misin?" Diye sordum. "Bir yerinde bir şey var mı? Bir şey yaptılar mı sana?"

"Kim?" Dedi. "Kim ne yapacaktı bana? Neredeyiz biz ne oluyor?"

"Bir yerinde bir şey var mı?" Diye sordum tekrardan. "Acıyan bir yerin falan?"

"Başım, başım ağrıyor sadece."

"Başka bir şey yok?"

"Yok." Dedi ve etrafına bakındı. "Ne oluyor Leyla neredeyiz biz?"

"Bilmiyorum." Dedim.

"Kim getirdi bizi buraya? Hiç bir şey hatırlamıyorum ben, en son hastaneden çıkmıştım eve gidecektim."

Bir şey söylemedim çünkü bende aynı durumdaydım. Neden burada olduğumuzu bilmiyordum. En son hastaneden çıkmıştım ve eve gidecektim.

Demir kapı tekrardan açıldı. Hazalın bakışları arkama kaydı. Ben geriye dönemediğim için göremiyordum.

"Ooo!" Dedi Evren. "Hazal hanımlarda uyanmış."

"Sen kimsin?" Diye sordu Hazal. "Adımı nereden biliyorsun?"

"İnan hakkında adından çok fazla şey biliyorum." Dedi Evren sırıtarak. Sonra bana döndü. "Daha konuşacaklarınız var mı sizin? Yoksa ben konuşmaya başlayayım mı?"

Bir şey söylemedim. "Kimsin sen?" Diye bağırdı Hazal. "Bırak bizi! Eğer bırakmazsan babamlar sizi mahveder."

Evrenin yüzünde ki keyifli ifade silindi. Hazala döndü ve ona doğru eğildi. "Zaten ne olduysa o baban yüzünden oldu küçük hanım! Bence sen ağzını çok açma."

"Öldürecekler sizi!" Dedi Hazal. Susması gerekirken bağırmaya tercih ediyordu. "Öyle mi?" Dedi Evren ve sinirle Hazalın çenesini tuttu. "Sana o çeneni kapa dedim! Yoksa ben çok güzel kapatırım."

Hazalın gözleri dolmuştu. Korkuyordu ama dik başlı gözükmeye çalışıyordu.

"Bak doktora!" Diyerek Hazalın çenesini bıraktı ve ayağa kalktı. "Ne kadar sessiz. Tabii o da mutlu."

"Ne istiyorsun bizden?" Diye sordum.

"Ben sizden bir şey istemiyorum doktor hanım. Ben benim olanı geri istiyorum."

"Ne söyleyeceksen doğru düzgün söyle! Saçma sapan konuşma." Dedim.

"Peki." Dedi. "Bizim işlerimiz gayet güzel gidiyordu. Size bulaşmak, zarar vermek gibi bir düşüncemiz hiç yoktu. Yanlış anlamayın size zarar vermek gibi bir düşüncemiz hala yok. Ama o Levent denen komutan bütün işi mahvetti."

Hazala döndü. "Sen o yüzden buradasın. Kızlar babalarının yaptığı hataları ödemek zorundadır."

"Ben, ben neden buradayım?"

"Sen hiç korkma doktor." Dedi. Bunu demesi bile korkmama yetiyordu. "Sen mesleğini icra etmek için buradasın."

Arkamdan bir sandalye çekti ve aramıza oturdu.

"Şimdi hanımlar ben sizi biraz araştırdım. Öğrendim ki Hazak senin kocana aşıkmış." Dedi bana bakarak. Hazal ile göz göze geldik.

"Aranız pek iyi değilmiş yani. E tabii benim de kocama aşık biri olsa ve benimle uğraşsa bende sevmezdim."

"Ne saçmalıyorsun?" Dedim.

"Ama bir dakika doktor. Araya girmeden dinle. Düşündüm ve dedim ki bizim yardımsever doktor, bize yardım eder."

Anlamamış bir şekilde ona bakarken "Getirin!" Diye bağırdı.

Kapı açıldı ve yanımıza bir adam geldi. Elinde bir şırınga vardı. Onu Evrene verdikten sonra benim arkama geldi ve ellerimdeki ipi çözdü, daha sonra da ayaklarımdakini çözdü.

"Kalk."

Yavaşça ayağa kalktım. Ne olacaktı bilmiyorum ama deli gibi korkuyorum.

"Tut." Dedi ve elinde ki şırıngayı bana uzattı. "Ne bu?"

"Tut!" Diye bağırınca elinden aldım. Ellerim titriyordu.

"Şimdi bu iğneyi bir doktor olarak ona vuruyorsun." Dedi Hazal'ı göstererek.

Başımı sağa sola salladım hızla. "Hayır."

"Sormadım! Yap dedim."

"Ne bu?"

Hazal sesini çıkarmadan bizi dinliyordu.

"Sana yap dedim!" Diye bağırdı hızla.

"Hayır, ben yapamam. Ben yapamam ne olduğunu bile bilmiyorum! Ben kimseye zarar veremem!"

"Kocana aşık bir kadın olsa bile mi?" Diye sordu.

Ne sanıyordu? Kocama aşık diye Hazal'ı rahat rahat öldüreceğimi falan mı? Tamam Hazak'a bayılmıyordum. Yolda görsem yolumu bile değiştirirdim. Ama böyle bir şeyi asla yapmazdım ve istemezdim. Sadece bizden uzak olmasını isterdim o kadar.

"Evet!" Diye bağırdım. "Al şunu, ben kimseyi öldürmem."

"Aa! Kim dedi sana bu öldürecek diye? Bu sadece Hazal'a iyi gelecek, yaralarını saracak. Kocanı bile unutturacak."

"Yapmam!"

Eli beline gitti ve silah çıkartıp bana doğrulttu.

"Leyla!" Diye çığlık attı Hazal korkuyla.

"Yapar mısın diye sormadım!" Dedi. "Yap dedim!"

"B-ben ben yapamam." Dedim. Sesim titriyordu. Sadece sesim değil bütün vücudum korkudan zangır zangır titriyordu. Göz pınarlarımda biriken yaşlar Evrenin tekrardan "Yap!" Diye bağırmasıyla akmaya başladı.

"Ne bu? Bari onu söyle ne bu?"

Aramızda ki mesafeyi kapatıp silahi başıma dayadı. Şakaklarımda silahın soğuk yapısını hissedince nefesimin kendiliğini hissettim.

Öldürecek miydi beni? Bu kadar kolay mıydı gerçekten bir insanın hayatını bitirmek? Sen dediğimi yapmadın o zaman öl demek bu kadar basit bir şey miydi?

Hayatım gözümün önünden bir film şeridi gibi geçmedi ama canımın canı Ercüment tam karşımda bana bakıyordu sanki. Şuan ölmek değil onu geride bırakacak olmak daha çok canımı yakıyordu. Kim bilir ne hale gelirdi bana bir şey olursa.

İçimde bir şeylerin ezildiğini hissettim.

Böyle olmamalıydı. Hayat gerçekten bu kadar kötü olmamalıydı. Tam her şey düzeldi derken her şey bu kadar boka sarmamalıydı. Evet şuan tam olarak boka sarmıştı her şey!

Ben daha Ercüment'e onu affettiğimi bile söyleyememiştim. Ayakkabılar için teşekkür bile edememiştim. Sahi neredeydi o ayakkabılar? O köşe başında düşüp kalmış mıydı? Çiçekler peki? Her yere dağılmıştır...

Göz yaşlarım hızlı hızlı akarken silahı daha çok bastırdı şakağıma. "Hadi!"

"Leyla yap!" Diye bağırdı Hazal. O da ağlıyordu. "Yap şu Allah'ın cezası iğneyi hadi!"

"Hayır, hayır Hazal."

"Aman ne duygusal!" Diyerek silahı kısa bir an benden uzaklaştırdı ve emniyetini açıp tekrar eski yerine yerleştirdi.

"3!"

"Leyla!"

Yavaşça yere çöktüm.

"2."

"1."

"Dur!" Dedim hızla. "Ben böyle yapamam, kolonya lazım."

"Ne?"

"Kolonya getir, pamuk getir ne bileyim bir şeyler getir madem doktorluk yapmamı istiyorsun."

"O kadar profesyonelliğe gerek yok, yap şunu."

"Sen niye yapmıyorsun Allah'ın cezası?" Diye bağırdı Hazal.

"Çünkü bu zevki onunda tatmasını istiyorum."

"Ne istiyorsun bizden? Ne yaptık biz sana manyak?"

"Ne istiyorum biliyor musun? Babanın el koyduğu o mallara muhtaç olmanı istiyorum! Ki olacaksın merak etme. Bu doktor gider diğeri gelir. Bütün olay sensin burada, sen ve o Allah'ın cezası baban."

Bakışlarım elimde ki şırıngaya kaydı.
Uyuşturucuydu bu!

Çocuklara uyuşturucu satan biri...

Evrendi o.
O geldikten sonra bu olaylar çoğalmıştı.
Belki de gerçek adı Evren bile değildi.

İçimde ki korku iyice artmıştı. Daha ne kadar korkabilirdim bilmiyordum.

Evren konuşacağı sırada kapı açıldı.

"Komutan arıyor." Dedi bir kadın ve yanımıza gelip telefonu Evrene uzattı.

Evren telefonu alıp ekrana baktı. Daha sonra telefonu benim yanımda ki adama verdi.

Adam telefonu açtı. Ses hoparlördeydi.

"Oo komutan." Dedi adam uzatarak. "Senin bizi araman ne büyük şeref."

"Ne arar lan sende şeref!"

Ercüment'in sesi kulaklarıma dolunca göz yaşlarım çoğaldı.

"Ama niye öyle diyorsun bak burada kim var." Diyerek telefonu bana doğru uzattı.

"Ercüment!" Dedim hızla.

"Leyla?" Sesi hemen değişmişti. "Leyla, iyi misin? Bir şey yaptı mı sana o şerefsizler?"

"Hayır, hayır iyiyiz."

"Tamam, korkmayın tamam mı? Kurtaracağız sizi."

"Aman ne romantik." Diyerek araya girdi adam.

Evren bilerek konuşmuyordu. Sesinden tanınmamak için. Bir şey yapmam gerekiyordu. Asıl adamın konuşan değilde Evren olduğunu söylemem gerekiyordu.

"Ercüment!" Diye bağırdım adam telefonu kapatmadan. "Eğer bana bir şey olursa evde vestiyerdeki resimleri en narin çerçevelere koy tamam mı?"

"Evde vestiyerde ki resimleri en narin çerçevelere!" Diye tekrar ettim. Zaten cümlenin sonunda telefonda kapandı.

Neyden bahsettiğimi umarım anlamışsındır Ercüment, umarım anlamışsındır.

"Ne oldu?" Diye sordu Evren.

"Anlamadım ses kesildi."

"Ara tekrar. Malları alana kadar uğraşacağız!"

"Vermezlerse?"

Evrenin bakışları bize kaydı. "Elbet verecekler."

"Bağla şunu." Diyerek beni işaret etti ve gitti. Elimde sıkı sıkı tuttuğum şırınga yere düştü. Rahat bir nefes aldım. Teşekkür ederim Allah'ım, teşekkür ederim.

Adam kolumdan tuttu.

"Bırak!"

Bağırarak çırpınmaya başladım. "Bırak!"

Ne kadar çırpınsamda engel olamadım ve tekrar sandalyeye bağlandım.

"Leyla ben çok korkuyorum." Diyerek tekrar ağlamaya başladı Hazal.

"Korkma!" Dedim. Benim de bir farkım yoktu ama hazır onlar gitmişken bir şey düşünmemiz lazımdı.

"Baban seni burada bırakır mı Hazal? Kendine gel! Babanlar bizi burada bırakmaz. Anladın mı beni?"

"Öldürecek bizi!" Dedi. "Uyuşturucuyla öldürecek bizi."

"Vurmadım sana iğneyi, ne uyuşturucusu?"

"Yine gelecekler! Sen yapmazsan o yapacak."

"Hazal!" Dedim. Bende ağlıyordum ama şuan düşünmemiz gerekiyordu.

"Bak yoklar şimdi, bir yol bulmamız lazım! Kurtulmamız lazım."

"Nasıl? Şuna bak her yerimiz bağlı nasıl kurtulacağız?"

"İpleri kesecek bir şey bulmamız lazım." Dedim etrafa bakınarak.

Oda da bir sürü şey vardı. Terk edilmiş bir yerdi, her şey çok eski, paslı ve tozluydu ama işe yarar bir şey bulursak kurtulabilirdik.

"Ayna!" Dedi Hazal arkama bakarak. "Ayna var orada."

"Sessiz ol!" Dedim hemen. Arkama dönmeye çalıştım ama olmuyordu.

"Hazal onu alman lazım. Buradan kurtulmamız için, hadi."

"İpleri açsak ne fayda nasıl çıkacağız?"

"Cam var görmüyor musun?"

"Saçma-"

"Hazal hadi! Kimse gelmeden al şu aynayı."

Hazal sürünerek aynaya doğru gitmeye başladı. Elleri ve ayakları bağlı olduğu için gitmesi uzun sürmüştü ama zar zorda olsa aynayı almıştı.

"Şimdi ben öksürmeye başlayacağım sen kıracaksın tamam mı?"

"Tamam."

"1,2,3."

Ben hızlı ve sesli bir şekilde öksürmeye başlayınca Hazal'da aynayı kırdı. Bir parçasını alıp arkama doğru geldi. Her yeri toz olmuştu. Ama şuan umrumuza olan son şey bile toz değildi.

"Biri geliyor!" Dedi Hazal.

"Yerine geç, çabuk!"

Hazal sürüne sürüne eski yerine geri dönerken bende ayağımın ucundaki aynaya vurarak bizden uzaklaştırdım.

İçeriye az önceki adam girdi ve yerden şırıngayı alıp Hazal'ın yanına gitti. "Bırak!" Diye bağırdı Hazal.

Hazal ne kadar çırpınsada adam koluma iğneyi vurmuştu bile. Adam tekrar odadan çıktıktan sonra Hazal ağlayarak bana döndü.

"Leyla."

"Bir şey yok!" Dedim. "Bir şey yok tamam mı? Buradan kurtulacağız, hastaneye gideceğiz tamam mı? Bir şey olmayacak!"

Elimde ki aynayla ipi kesmeye başladım. İpi kesene kadar eliminde bir çok yerini kesmiştim ama sonuç olarak ipten kurtulmuştum.

Hızlıca ayaklarımda ki ipi çözüp Hazalın yanına geldim ve onu çözdüm.

Sandalyeyi alıp cama çıktım. Sıkışmıştı ama biraz zorlayarak açtım. Neyse ki yüksekte değildik ve etrafta kimse yoktu. Önce ben atladım camdan, sonra Hazal.

Hazal'ın elimden tuttu. "Leyla kendimi hiç iyi hissetmiyorum."

"Kurtulduk Hazal!" Dedim. "Merak etme bir şey yok, korktuk, korktuk o yüzden oldu."

Birlikte koşmaya başladık.
Hazal ile el ele tutuşup koşacağım hiç aklıma gelmezdi. Ama şuan hiç umrumda değildi el ele tutuşuyor olmamız. Zorunda kalsam sırtımda bile taşırdım Hazal'ı.

Kurtulmuştuk.
Bu kadar kolay olacağını düşünmemiştim. Ama kurtulmuştuk işte. Allahım çok şükür! Çok şükür.

Koşmaya devam ederken arkamızdan gelen silah sesi o kadar da kolay olmadığını göstergesiydi...

Bölüm sonu toplanma noktası📍
-Bölüm hakkında ki düşüncelerinizi buraya yazarsanız çok mutlu olurum♡

Instagram : @yericeryazar
@turann.leylaa @yiildirim.ercument

Continue Reading

You'll Also Like

11.8K 695 16
Kimsin sen? kimim ben güzel soru Afran Ağa. Bir avuç toprak yüzünden öldürdüğün, yaktığın aileden tek kurtulan kızım. olamazdı hayır hayır o ölmüş...
17.4K 686 61
Yılları aşmış dostlukları olan iki adamın ani ölümü aileler arası düşmanlığı getirir. Aradaki kinin artmasında ve suçlamalarda konuşulmayan yıllar ön...
2.7M 85.7K 60
İtalyan bir mafya... Başka açıklamaya gerek var mı?
7.8K 449 32
Sessiz yağmur damlaları arasında yürüyordum, Kendimi etrafımdaki insanları izlerken buldum herkes Kafalarını eğmişti, Yağmurdan Kaçıyorlardı sanki a...