Müptela | Tamamlandı

By yericeryazar

5.9M 301K 44.2K

Gökyüzünde özgürce uçan bir kuş ve o gökyüzüne ateş eden bir savaşçının hikayesi. Leyla özgür bir kuş, Ercüm... More

1.Bölüm
2.Bölüm
3.Bölüm
4.Bölüm
5.Bölüm
6.Bölüm
7.Bölüm
8.Bölüm
9.Bölüm
10.Bölüm
11.Bölüm
12.Bölüm
13.Bölüm
14.Bölüm
15.Bölüm
16.Bölüm
17.Bölüm
18.Bölüm
19.Bölüm
20.Bölüm
21.Bölüm
22.Bölüm
23.Bölüm
24.Bölüm
25.Bölüm
26.Bölüm
27.Bölüm
28.Bölüm
29.Bölüm
30.Bölüm
31.Bölüm
32.Bölüm
33.Bölüm
34.Bölüm
35.Bölüm
36.Bölüm
37.Bölüm
38.Bölüm
39.Bölüm
40.Bölüm
41.Bölüm
42.Bölüm
43.Bölüm
44.Bölüm
45.Bölüm
46.Bölüm
47.Bölüm
48.Bölüm
49.Bölüm
50.Bölüm
51.Bölüm
52.Bölüm
53.Bölüm
54.Bölüm
55.Bölüm
56.Bölüm
57.Bölüm
58.Bölüm
59.Bölüm
60.Bölüm
61.Bölüm
62.Bölüm
63.Bölüm
1 MİLYON!
64.Bölüm
66.Bölüm
67.Bölüm
68.Bölüm
69.Bölüm
70.Bölüm
Telegram Grubu.
71.Bölüm
72.Bölüm
73.Bölüm
74.Bölüm
75.Bölüm
76.Bölüm
77.Bölüm
78.Bölüm
79.Bölüm
80.Bölüm
81.Bölüm
82.Bölüm
83.Bölüm
84.Bölüm
85.Bölüm
86.Bölüm
87.Bölüm
88.Bölüm
89.Bölüm
90.Bölüm
91.Bölüm
92.Bölüm
93.Bölüm
94.Bölüm
95.Bölüm|Final
Özel Bölüm.

65.Bölüm

40.2K 2.5K 326
By yericeryazar

Merhabalar. Bölüme geçmeden önce ufak bir şey söylemek istiyorum. Önümüzdeki iki hafta boyunca tatilde olacağım için bölümler düzenli gelmeyecek. Hiç gelmeyecek demiyorum. Çünkü fırsat buldukça yazıp atacağım. Ama her gün atmam imkansız gibi bir şey. O yüzden sizlere şimdiden haber vermek istedim❤️

İyi Okumalar Dilerim♡

Sabah uyandığımda Ercüment'i burnumun dibinde görmeyi beklemiyordum.

Abartmıyorum gerçekten burnumun dibindeydi. Onun kolu benim belimde benim kolumda onun omzundaydı. Gece böyle uyumamıştık yani en azından ben uyurken böyle değildik.

Ercüment uyanmadan yataktan kalkmak imkansızdı. Çünkü sıkı sıkı sarmıştı belimi. Değil yataktan kalkmak hareket bile edemiyordum.

"Ercüment." Dedim yavaşça. Kılı bile kıpırdamadı. Daha sesli bir şekilde konuştum. "Ercüment."

"Hıı?"

"Uyan hadi."

"Beş dakika daha." Diyerek beni daha da kendine çekti. Şuan Ercüment'in boynu ile bakışıyordum. Dayanamadım ve öptüm. Ercüment huylanmış olacak ki hafifçe kıpırdandı.

"Ercüment hadi!" Dedim hızla. Biraz daha böyle durursak hem geç kalacaktık hem de ben her şeyi unutuverecektim.

"Ne hadi ya." Dedi. Başımı geriye çekip yüzüne baktım. Gözlerini hafifçe aralamıştı. "Uyan hadi."

"Neden?"

"Sabah olduğu için olabilir mi?"

"Olamaz."

"Ercüment geç kalacağım işe."

"Gitmeyiver bu günde işe."

"Oldu! Zaten hastanedekilerde öyle diyordu. Kalk hadi." Diyere itmeye çalıştım ama kıpırdamadı bile.

"İnsan kocasını iter mi? Ayıp!"

"Sen değil miydin ayıp yatakta olur diyen?" Diyerek kendimi savundum. Ama söyledikten sonra fark ettim pekte mantıklı bir savunma değild.

Gözlerini açtı ve yüzüme baktı.

"Biz de şuan yataktayız zaten." Dedi sırıtarak.

"İşte bende ondan bahsediyorum! Kalkmam lazım."

"Kalk."

"Bırak."

"Yo."

"Bırakmazsan nasıl kalkacağım?"

"Kalkma o zaman?"

"Sarhoş musun sen?" Diye sordum ciddi ciddi.

"Evet aşk sarhoşuyum."

10 dakikanın sonunda yataktan kalkabilmiştim. Ercüment hala yataktaydı. Uyumuyordu ama uyanık gibi de değildi.

Duş aldıktan sonra üzerimi değiştirdim. Tekrardan banyoya gelip saçlarımı kuruttum. Kuruttuğum için kabarınca bir de düzleştirmek ile uğraştım. Ama sonunda hazırdım. Hazırlanmam uzun sürdüğü için kahvaltı etmeye vaktim kalmamıştı.

Ayakkabılıktan topuklu ayakkabılarımı alacakken son anda kendime geldim ve yeni aldığım ayakkabıyı alıp giydim. Askıdan ceketimi alırken Ercüment yatak odasından çıktı.

"Gidiyor musun?"

"Evet."

"Kahvaltı?"

"Vaktim yok geç kalacağım." Dedim.

Yanıma gelip elini belime attı ve beni kendine doğru çekip dudaklarımdan öptü. "Görüşürüz o zaman."

"Görüşürüz." Dedim. Evden çıkınca derin bir nefes aldım. Alt tarafı iki gün öpmedin adamı Leyla ne bu tavırlar? Görende aylardır görmüyorsun falan sanacak.

Akşam hastaneden çıkınca spor ayakkabı giydiğim için şükür ettim çünkü eğer topuklu ayakkabı giyseydim şuan yürüyemiyor olabilirdim. Aslında çok yoğunda değildi bu gün hastane ama hiç oturmaya fırsatım olmamıştı.

Eve gelince tek tek odalara baktım. Ercüment yoktu. Üzerimi değiştirip yemek hazırlamak için mutfağa girdim.

Yemekleri hazırladığımda Ercüment hala gelmemişti. Yemedim ve Ercüment'i beklemeye başladım. Ama 1 saatin sonunda hala gelmeyince oturdum ve yedim. Yoksa açlıktan bayılabilirdim.

Saat 11'i geçmişti, Ercüment hala yoktu. Göreve mi gitmişti acaba? Ama haber verirdi. Verirdi değil mi? Derin bir nefes aldım. Sakin ol Leyla. Öyle bir şey olsa tabii ki haber verirdi. Hem konuşmayan sensin o değil.

En sonunda dayanamayıp telefonu elime aldım, Ercüment'i arayacakken anahtar sesi oldu ve kapı açıldı.

Rahat bir nefes aldım.

"Hoş bulduk." Dedi yanıma otururken.

"Hoş geldin." Dedim ona dönüp. "Aç mısın?"

"Hayır."

"Peki." Diyerek tekrardan geriye yaslandım ve televizyonu izlemeye devam ettim.

"Daha ne kadar böyle devam edecek bu?" Diye sordu.

"Ne?" Dedim anlamamazlığa gelerek.

"Dalga mı geçiyorsun?"

"Hayır. Ne dediğini anlamadım."

"Buraya uygun musun falan dedim diye böyle davranıyorsun değil mi?" Diye sordu.

Evet.

"Hayır." Dedim ve tekrardan önüme döndüm.

"Yeme beni Leyla!" Dedi hızla. Yesem çok güzel olmaz mı Ercüment?

"İnadından yapıyorsun."

Tekrardan ona döndüm. "Bir şey yapmıyorum Ercüment." Dedim.

"Bu yapmamış halin mi?"

"Evet!" Dedim hızla. "Sadece söyledilerini dikkate alıyorum."

"Hay Allah belamı verseydi de söylemeseydim."

"Düzgün konuş!"

"Yalan mı? Yapmadığını bırakmadın iki günde."

Alayla güldüm. "Pardon? Ne yapmışım acaba ben?"

"Sırf ben buraya uygun değil dedim diye gittin spor ayakkabı aldın be! Bence bu yeterince büyük bir şey."

"Demeseydin o zaman Ercüment." Dedim. "Madem sonunu düşünmeden konuşuyorsun sonunda olanlardan rahatsız olmayacaksın."

"Bundan rahatsız olmamak mümkün mü?"

"Gerçekten dengesizsin. Ne istediğini bilmiyorsun, bir öyle diyorsun bir böyle diyorsun. Ben ne yapacağımı şaşırdım. Her seferinde alttan alan benim, her seferinde bir şey olmamış gibi davranan benim. Ama iki günde yapmadığını bırakmayanda benim öyle mi?"

"Haklısın." Dedi. "Ne desen haklısın. Sinirlenince saçma sapan konuşuyorum farkındayım. Ama anla beni lütfen. Ben senin gibi değilim, anlayamam. Ama sen anla içimden geçenleri lütfen. Sen güzelsin, akıllısın, her şeyin en iyisisin işte. Ben öyle değilim. O yüzden sen anla beni. O an öyle kötü hissettim ki anlatamam. Sinirim sana değildi, sana patladım. Özür dilerim."

Yutkundum. İyi en azından bunun farkındaydı.

"Bu iki oldu biliyorum. Şimdi diyeceksin ki söyleyip söyleyip pişman mı olacaksın ama bir daha olmayacak Leyla. Sana yemin ederim değişmeye çalışıyorum. Senin için, bizim için. Sende yardımcı ol lütfen."

Derin bir nefes aldım. "İnsanlar değişmez Ercüment." Dedim. "Sen en azından sinirini kontrol etmeyi falan öğren. Çünkü sinirliyken fırtına koptuğunda sığınacağın limanı bile yakıyorsun."

"Ben çok kötü hissediyorum kendimi." Dedi. "Sana böyle davrandığım için her seferinde nefret ediyorum kendimden."

"Davranma o zaman."

"Leyla elimde mi sanıyorsun?"

Derin bir nefes aldım.

"Senin yaşadığın acıları anlayamam Ercüment. Ne kadar ağır şeyler yaşadığını, nasıl yaralandığını tahmin bile edemem. Sadece senin yanında olabilirim. Ama sen her seferinde ilk beni istiyorsun. Bir yangın olsa senin vazgeçeceğin ilk kişi benmişim gibi hissettiriyorsun bana."

"Öyle değil gerçekten."

"Ama öyle davranıyorsun işte. Tamam haklıydın, söylemem gerekiyordu. Ama senden saklamadım Ercüment. Hatalıydım bunu kabul ettim, senden özür diledim ama sen dinlemedin bile."

Bakışlarını kaçırdı.

"Senden değişmeni, farklı biri olmanı istemiyorum. Ben sana aşık oldum, bu haline aşık oldum. Lütfen sadece sinirini kontrol et. Sırf bu yüzden işin sonunda haklıyken bile haksız duruma düşüyorsun."

Bir şey söylemesini beklemeden ayağa kalkıp odadan çıktım ve yatak odasına geldim. Eğer gelmeseydim sarılırdım. Pişmandı farkındayım. Ama her seferinde böyle olamazdı. Şimdi ben hiç bir şey olmamış gibi davransam Ercüment yarın yine kalbimi kıracak sonra pişmanım deyip benden onu affetmemi bekleyecekti. Ben böyle olsun istemiyordum.

Şuan ikimizde kötü hissediyorduk belki ama demek ki şuan yaşamamız gereken şeyler bunlarmış. Ben duyguların üzerine bastırmak istemiyordum. Ercüment pişman diye kırgınlığımı bir kenara atmak istemiyordum. Çünkü o kırgınlık dönüp dolaşıp yine bana gelecekti. Daha sonra gelmemesi için şuan bunlar yaşanmalıydı.

Yatağa yattıktan sonra Ercüment geldi ve yatağa yatıp arkamdan belime sarıldı. Uyanık olduğumu biliyor muydu bilmiyorum. Boynuma ufak bir öpücük bırakıp "İyi geceler birtanem." Dedi.

İyi geceler birtanem, iyi geceler...

Sabah hastaneden telefon gelmesiyle alelacele evden çıkmıştım. Beni hastaneye Ercüment'in bırakması gibi bir ufak ayrıntı vardı ama ufak.

Öğle arasında hastaneden bir kaç kişiyle, hastaneye yakın bir mekana gelmiştik yemek yemek için.

Siparişlerimizi verdikten sonra muhabbet etmeye başladık.

"Sen Bingöl'e geleli ne kadar oldu Leyla?" Diye sordu Özlem. Özlem buraya yeni atanmıştı, ortalama aynı yaşlardaydık. Gayet iyi bir kızdı, buraya alışmaya çalışıyordu.

"Bir seneyi geçti." Dedim.

"Aa o kadar oldu mu?"

"Evet. Ama arada Bursa'ya döndüm sonra atandım falan."

"Atanalı bir sene olmadı yani?"

"Yok olmadı."

"Leyla'nın eşi de burada." Dedi Arzu.

"Evli misin?" Diye sordu Özlem şaşkınlıkla. Parmağımda ki yüzüğü görmemişti demek ki. "Evet." Dedim gülümseyerek.

"Eşin senin işin yüzünden mi burada?"

"Yok." Dedim. "O benden önce de buradaydı zaten, burada çalışıyor asker."

"Anladım."

Biz sohbet ederken yemekler gelmişti ve masada kısa bir sessizlik olmuştu. Herkes yemeği ile ilgileniyordu.

Masadaki sessizliği çalan telefonum bozdu. Ercüment arıyordu. Telefonu alıp masadan kalktım ve sessiz bir yere geçip açtım.

"Efendim?"

"Ne yapıyorsun birtanem?"

"Yemek yiyorduk arkadaşlar ile, sen?"

"Hazırlanıyoruz şimdi göreve gideceğiz, haber vereyim dedim."

Aferin kocacığım.

"Anladım. Uzun sürer mi?"

"Sanmıyorum bir iki saat sonra geliriz."

"Peki, dikkat et."

"Sende güzelim. Allah'a emanet ol."

"Sende."

Telefonu kapattıktan sonra masaya geri döndüm. Herkes yemeğini bitirdikten sonra hesabı ödeyip mekandan çıkmış ve hastaneye geri dönmüştük.

İşim olmadığı için dinlenme odasında oturuyordum. Birazdanda çıkacaktım.

Kapı çalınca "Gir." Dedim. Odada benden başka kimse yoktu. Kapı yavaşça açıldı ve bir adam belirdi. Elinde bir kutu vardı, kutunun üzerinde de bir demet çiçek vardı.

"Leyla Yıldırım?"

"Buyrun benim." Diyerek ayağa kalktım.

"Bunlar size." Dedi ve elindekileri bana uzattı.

Elindekileri aldıktan sonra "Şurayı imzalar mısınız?"

"Tabii."

Uzattığı kalemi aldım ve gösterdiği yeri imzaladım.

"İyi günler."

"Teşekkürler, iyi günler."

Kurye odadan çıkıp kapıyı kapattıktan sonra elimdekiler ile birlikte koltuğa oturdum.

Çiçeği kutunun üzerinden alıp yanıma bıraktıktan sonra kutunun kapağını yavaşça açtım. Gördüğüm şey ile ağzım şaşkınlıkla aralandı. Gerçek miydi bunlar?

Ayakkabıların bir tanesini elime aldım. İnce topukluydu, önünde ki ince kemer taşla kaplıydı ve bileğine uzanan ipleri vardı. Ayakkabıyı tekrardan kutuya bırakıp içinde ki notu alıp okudum.

"Ayakkabılar buraya uygun olmayabilir ama sana uygun. Ve sende gittiğin her yere uyum sağlayabilecek kadar harika, girdiğin her ortamda ışık saçacak kadar güzel bir kadınsın. Seni seviyorum. -Ercüment."

Demek ki evlilikte de trip bir yere kadar atılabiliyormuş. Bende buraya kadar atabilmiştim. Mesele ayakkabıların çok güzel olması değildi -tamam ayakkabılar gerçekten çok güzeldi- ama mesele bunları Ercüment'in seçmesiydi. Düşünüp bana almasıydı.

Zaten dün zar zor dayanmıştım o konuştukça. Ama bu gün dayanamayacaktım. Ayrıca onu pişman edeyim derken olan bana olmuştu. O hiç bir şey olmamış gibi sarılıp öperken ben kedinin ciğere baktığı gibi bakmıştım.

Derin bir nefes alıp ayağa kalktım.
Göreve gitmişlerdi ama bir iki saate geliriz demişti. Yani şimdiye gelmiş olmaları lazımdı.

Ceketimi üzerime geçirip çantamı ve hediyelerimi alıp odadan çıktım.

Şimdi gidip Ercüment'e hem onu affettiğimi söylemem hem de özür dilemem lazımdı. Sinirli olduğu için kendini haksız duruma düşürmüştü ama onunda haklı olduğu noktalar vardı. Ben olayı fazla anlamlandırmış, vakit yok deyip söylememiştim. Yani söylemediğim için kızmakta haklıydı. O gece de haklı olduğunu söylemiştim. Ama o sinirle beni dinlemişti bile. Kalbimi de kırınca bütün suç onun üzerine kalmıştı. Trip atayım derken özür dilememiştim.

Dediği gibi değişmeye çalışıyordu bunun farkındaydım. Yardımcı olmaya da çalışıyordum. Elimden geldiğince alttan alıyordum fakat bu sefer o kadarda alttan almamıştım. Ama belki de bu iyi olmuştu. Ercüment de bende hatalarımızın farkına varmıştık.

Ben Ercüment'i ilk hatada sırtımı dönecek kadar az sevmiyordum. Aksine gün sonunda bütün hatalarını yok sayacak kadar seviyordum.

Kırılmıştım ama gönlümü almıştı işte. Bir özür, bir çiçek yetiyordu. Ayrıca 4 günde adamı görmeme rağmen sarılmadım öpmedim diye deli gibi özlemiştim.

Hastaneden çıktıktan sonra telefonum çalmaya başladı. Zar zor çantamdan telefonumu çıkarttım. Hatice abla arıyordu.

"Efendim Hatice abla?" Diyerek açtım telefonu.

"Leyla nasılsın?"

"İyiyim sen nasılsın?"

"Bende iyiyim ben sana bir şey soracaktım."

"Dinliyorum."

"Hazal bu gün hastaneye gelecekti hiç gördün mü?" Diye sordu. "Hayır görmedim. Neden ki?"

"Evden hastaneye gideceğim diye çıktı öğlenden sonra, o zamandan beri ulaşamıyorum."

"Başka bir yere gitmiş olamaz mı?"

"Gidebileceği her yeri aradım sordum baktım ama yok. Neyse Leyla, senide rahatsız ettim kızım görüşürüz."

"Estağfurullah." Dedim. "Görüşürüz."

Telefonu kapattıktan sonra cebime attım ve hastanenin bahçesinden çıkıp karşıya geçtim.

"Taksi yok kızım." Dedi amca.

"Ne zaman gelir?"

"Yarım saat sonra falan."

"Tamam, kolay gelsin." Dedim ve yürümeye başladım.

Hastane olduğu için buraya yakın bir taksi durağı daha vardı. Ama tam olarak neredeydi bilmiyorum. Çünkü hep hastanenin karşısında ki duraktan biniyordum. Diğerinin de buralarda bir yerde olması lazımdı eğer bulamazsam da minibüse binerdim.

Etrafımda bakınarak köşeyi döndüğüm sırada kolumda bir el hissettim. Ne olduğunu anlayıp kolumu çekemeden ağzıma bir bez kapandı ve vücudum bütün gücünü kaybedip düştüğünü hissettim. Daha sonrası tamamen karanlıktı...

Bölümde bahsedilen ayakkabılar ;

Ben bunları düşünerek yazdım, siz beğenmediyseniz kendi hayal
ettiğinizi düşünün🌹❤️

Bölüm sonu toplanma noktası📍
-Bölüm hakkında ki düşüncelerinizi buraya yazarsanız çok mutlu olurum♡

Instagram : @yericeryazar
@turann.leylaa @yiildirim.ercument

Continue Reading

You'll Also Like

2.2K 1.1K 32
Bundan sadece bir yıl önce biri bana diğer insanların asla göremeyeceği varlıkları göre bileceğimi söyleseydi o kişiye popomla gülerdim. çocukluğumda...
5.3K 302 5
Kalbime sırlarımı gömdüm -mabel matiz Miran özdemirin içindeki yangın bütün Mardin'e yayılmıştı tek ihtiyacı olan oydu ondan başka kimseyi istemiyord...
20.9K 3.2K 200
Bazen bazı cümleler karşımıza çıkar. Sanki yaşadığımız hisleri biliyor gibi. Öyle aniden pat diye kalbimize vurur. Belki bir gün tam hissettiğiniz ş...
Elzem By Sercan :)

General Fiction

6K 607 15
Bir kıvılcım var bugünlerde kızıl renkli , melek görünümlü bir beyazın yansımasında... O ateş ki dokunabilirsiniz ama yanarsınız üfleyebilirsiniz...