Köstekli Saatin Sırrı

By Naneliseker4

6K 2.2K 1.5K

Zaman yolculuğu bu güne kadar hep insanların ilgisini çekmiştir ancak zamanda yolculuk yapmak söz konusu dahi... More

Birinci Bölüm
İkinci Bölüm
Üçüncü bölüm
Dördüncü Bölüm
Beşinci Bölüm
Altıncı Bölüm
Yedinci Bölüm
Sekizinci Bölüm
Dokuzuncu Bölüm
On Birinci Bölüm
On İkinci Bölüm
On Üçüncü Bölüm
On Dördüncü Bölüm
On Beşinci bölüm
On Altıncı Bölüm
On Yedinci Bölüm
On Sekizinci Bölüm
On Dokuzuncu Bölüm
Yirminci Bölüm
Yirmi Birinci Bölüm
Yirmi İkinci Bölüm
Yirmi Üçüncü Bölüm
Yirmi Dördüncü Bölüm
Yirmi Beşinci Bölüm
Yirmi Altıncı Bölüm
Yirmi Yedinci Bölüm.
Yirmi Sekizinci Bölüm
Yirmi Dokuzuncu Bölüm
Otuzuncu Bölüm
Otuz Birinci Bölüm
Otuz İkinci Bölüm
Otuz Üçüncü Bölüm
Otuz Dördüncü Bölüm
Otuz Beşinci Bölüm
Otuz Altıncı Bölüm
Otuz Yedinci Bölüm
Otuz Sekizinci Bölüm
Otuz Dokuzuncu Bölüm
FİNAL
Özel Bölüm
Çiçek Rüzgarı
Çiçek Rüzgarı 2
Çiçek Rüzgarı 3
Kayıp Parçalar

Onuncu Bölüm

157 58 36
By Naneliseker4

OLCAY

Buraya geleli tam bir ay olmuştu. Aslında hayatımdan gayet memnundum. Yeni arkadaşlarım da vardı. Yaldız ve Zeren beraber kaldığım kızlardı. Obaya alışmamda en büyük rolü onlar üstlenmişti. Hergünüm mağaradaki yazılarla uğraşarak geçiyordu bayağı bir yol katetmiştim. Yorgunluğumun üzerine baş ağrısı da eklenmişti ama olsun buna değerdi. Kan çanağına dönen gözlerimle yazıları deşifre ediyordum. Tahminlerime göre güneş doğmak üzereydi en az beş saattir burada yazılarla uğraşıyordum ve eğer yakalanmak istemiyorsam güneş doğmadan önce obaya dönmem gerekiyordu. Uyku akan gözlerimi ovuşturdum. En son ne zanan uyumuştum hatırlamıyordum. Gündüzleri peşimde kuyruğummuş gibi dolanan Karaca yüzünden gecenin karanlığında görmeyen gözlerimi daha da mahvediyordum. Hayır hiç mi işin gücün yok senin? Git Göktuğ'la Kuzgun'la oynasana yok yani illa çıldırtıyorlar insanı. Neyseki Çakır vardı. O da olmasa sıkıntıdan patlardım. Kitaplarımın yokluğunu telafi ediyordu açıkçası anlattığı hikayeleri dinlemeyi seviyordum. Konuşamasamda söylemek istediklerimi anlıyordu. Seve seve çaldığı flütü sanki başka dünyalardan gelen bir ezgi gibiydi. Bir günümü özetlemek gerekirse uyandıktan sonra hanın çadırında kahvaltı ardından Zeren ve Yaldız'la beraber talim yapan alpleri izleme, ortalıkta kuyruğumla beraber boş boş gezme, sarı kafanın nefret bakışlarına yakalanma, öğle yemeği, Çakır'la gereksizlik yapma, akşam yemeği ve kapanış. Yazıları çözmeye çalışırken bir yandan da şarkı mırıldanıyordum.

" Simsiyah gecenin koynundayım yapayalnız
Uzaklarda bir yerlerde güneşler doğuyor
Biliyorum
Dönence
Kupkuru bir ağacın dalıyım yapayalnız
Uzaklarda bir yerlerde bir şeyler kök salıyor..... "

"Birgün belki hayattan
Geçmişteki günlerden
Bir teselli ararsın
Bak o zaman resmime"

"Çayır çimen geze geze offf
Çayır çimen geze geze offf
Oldum ben bir geveze"

Nihayet son satırıda deşifre edebilmiştim. Bir ay boyunca okuduğum bütün yazıları yazan kişi Buga Kağan'dı.
Karanlığın ordularına karşı yapılan şavaştan ve sonrasında insanların yeniden toparlanmasını anlatıyordu. Beni en çok mutlu eden şey ise geri dönmenin bir yolunu bulmuş olmamdı. Tek yapmam gereken bir köstekli saati bulmaktı. Yazanlara göre bir gün birden bire ormanda yabancılar belirmişti. Savaşın en yoğun olduğu zamanda ortaya çıkıp savaşın gidişatını değiştirmişlerdi. Kan emenler,devler ve büyücüler yok edilmişti. Ve sonunda insanlar savaşı kazanmıştı. Birden bire dün kulak misafiri olduğum bir şey aklıma gelmişti. Batıda böcek ısırıklarıyla ölen yirmi yaşından küçük kızlar ve on yaşından küçük erkek çocukları bir gecede ölmüşlerdi. Uzak kasabalardan birinde bütün halkın bir günde yok olduğuyla ilgili söylentilerde vardı. Beni ilgilendirmediği için önemsememiştim ama kan emenler sadece fantastik filmler ve kitaplarda geçen vampirlerden başka bir şey değildi. Beynimden vurulmuşa dönmüştüm kafamda şimşekler yeni çakmıştı. Ayağa kalkıp tüm gücümle koşmaya başlamıştım. Mağaradan çıktığım zaman güneş ışıklarıyla karşılaşan saatlerdir karanlığa alışan gözlerim yanmaya başlamıştı. Aldırmadan koşuyordum güneş doğalı çok olmuştu. Oba halkı da çoktan uyanmış gündelik işlerini yapmaya başlamıştı. Bana olan tuhaf bakışlarını umursamadan gözüm dönmüş gibi Börü Han'ın çadırına doğru koşuyordum. Çadıra vardığımda nefes nefeseydim ve boğazım çok ağrıyordu içeriden konuşma seslerini duyuyordum.

"Sebebi olan böcek daha bulunamamış mı? Sebebi kesinlikle böcek mi?"

"Değil!"

Birden bire çadıra dalmıştım.

"Çok büyük sorunumuz var. Vampirler... Savaş... Yazılar.... Okudum... Hepsini... Göğün Çocukları... Gece kolyeleri... Güneç mızrağı...Ay yayı... Yeryüzü kılıcı... Zümrüt taç... Peşindelerdi... Tenebris... Büyücüler... Kan emenler... Uyandılar... Kötü...Çok kötü..."

Nefes nefese anlatmaya çalıştığım şeyleri ben bile anlamamıştım. Sanki bilmediği bir dilde konuşmaya çalışan ama beceremeyen biri gibiydim.

"Sakin ol Olcay, şimdi yavaşça anlatmaya başla. Ne demek istersin?"

Börü Han'a kafamı sallayıp derin bir nefes aldım ve tekrar konuşmaya başladım.

"Yazıları okumayı az önce bitirdim. Yüzyıllar önce yapılan bir şavaştan bahsediliyordu. Savaşın nasıl başladığı nasıl sonlandığı gibi şeyler anlatılıyordu. İnsanlığın ordularına karşı Tenebris ordusu büyük bir zafer elde etmek üzereyken kullanılan kutsal eşyalardan bahsediliyordu. Tenebris ordusu dört koldan oluşuyordu; devler, büyücüler- cadılar, kurtadamlar ve vampirler yani yelviçiler, itbaraklar ve kan emenlerden. Bu savaşta dünyanın yarısından fazlası aman acunun yarısından fazlası ölmüş off işte uçmağa varmış. Neyse sonra Mu'dan gelenler savaşı bitirmişler Tenebris'i yenmişler ama en güçlü dört kan emen kaçmış. Peşlerinden giden insanların tarafında olan bir büyücü onlarla savaşmış öldürmeye gücü yetmeyince de onları asla uyananayacakları sonsuz bir uykuya mühürlemiş. Ancak çok büyük bir sorunumuz var ki onlar uyandı veyahut birisi tarafından uyandırıldılar."
Şaşkınlıkla yüzüme bakan kuyruğumu ve sarı kafayı daha yeni fark ediyordum.

"Sen konuşuyorsun."

Konuşanın kim olduğunu görmesemde sesini çok iyi tanıyordum. Çakır gözlerindeki anlam veremeyen bakışlarla bana bakıyordu. Ama bu şuan umrumda değildi

"Profesör buldum. Geri dönmenin yolunu buldum. Zaman makinası, köstekli saat bizden önce gelenler onu kullanıp geri dönmüşmüş ve bende onu bulmaya gideceğim."

*     *     *

Nigreos

Bir aydır susuzluğumu hiçbir şey geçiremiyordu. Eğer mühürlenmeden önce içtiğim son kan onun kanı olmasaydı bu halde olmayacaktım. Kardeşlerimin hazırladığı kan emen ordusuna baktım. Her biri dönüşümlerini tamamladıktan sonra eğitime alınmıştı. Hiç biri benim tarafımdan dönüştürülmemişti çünkü son dönüştürdüğüm insanın sözleri kulaklarımda çınlıyordu. Son içtiğim kanın sahibi.

"Nigreos, kötü biri olmak zorunda değilsin. Neden yapmak istemediğin bir şeyi yapıyorsun?"

Acılı bir ifadeyle güldüm. Yanıldın küçük kız çünkü ben yapmak istemediğim hiç bir şeyi yapmam şimdi de aynısı olacak insanlığı kökünden kurutacağım. Eğer gitmemiş olsaydın... Eğer gitmeseydin de kalmayı seçseydin eğer sen tekrar insan olmayı seçmeseydin her şey farklı olabilirdi ama şimdi geri gelmiş olsaydın bile asla görmek istemediğin o dünyayı sana bizzat gösterirdim. Kızın görüntüsü gözlerimin önüne geldi. Ay gibi beyaz teni, rüzgarda savrulan kıvırcık kızıl saçları, kısa boyu keskin ela gözleri ve yüzüne sevimlilik katan çilleri vardı.

Yanıma gelen büyücüyle derin düşüncelerimden sıyrılıp gerçekliğe döndüm elinde canından kıymetliymiş gibi taşıdığı o tahta sandık vardı.

"General sizden bir ricam var eğer bana bir şey olursa ne olursa olsun bu sandığı saklayın."

" İçinde ne var? "

"Büyükannemin Göğün çocuklarından aldığı iki şey: Köstekli saat ve Völjay'ın Gojlfü. En önemli olansa Völjay'ın Gojlfü çünkü Göğün çocukları onu hiç kullanmamışlar ne işe yaradığını bilmiyoruz ama tehlikeli bir şey olduğuna eminim.

" Demek Völjay'ın Gojlfü ha. "

"Sıradaki hedefiniz neresi?"

"Atlantis. Korkuyu ve çaresizliği iliklerine kadar hissedecekler.

Continue Reading

You'll Also Like

278K 20.1K 61
𝐒𝐎𝐘𝐋𝐔 𝐀𝐕𝐈 │Her bir rengin anlamı vardır derler lakin hiçbir rengin anlamı hayatı pamuk ipliğine bağlayacak kadar tehlikeli olmamıştı. ...
41.6K 5.4K 72
Evrendeki tüm yönetenlerin soylu bir kandan geldiği ve özel bir güce sahip olduğu krallıkta gücünü alamayan bir prensesin güç arayışı ile başlayan ve...
14.8K 5.8K 46
Bir varmış bir yokmuş zamanın birinde âdemoğulları, havva kızları, devler, cüceler, periler bir arada huzur içerisinde yaşarlarmış. Birbirlerinden ko...
984K 48.3K 70
0545 *** ** **: Hanımefendi şemsiyeniz bende kalmış Siz: Pardon tanıyamadım? 0545 *** ** **: Kader Ortağın 0545 *** ** **: Ruh Eşin 0545 *** ** **: v...