Müptela | Tamamlandı

By yericeryazar

5.5M 287K 42.8K

Gökyüzünde özgürce uçan bir kuş ve o gökyüzüne ateş eden bir savaşçının hikayesi. Leyla özgür bir kuş, Ercüm... More

1.Bölüm
2.Bölüm
3.Bölüm
4.Bölüm
5.Bölüm
6.Bölüm
7.Bölüm
8.Bölüm
9.Bölüm
10.Bölüm
11.Bölüm
12.Bölüm
13.Bölüm
14.Bölüm
15.Bölüm
16.Bölüm
17.Bölüm
18.Bölüm
19.Bölüm
20.Bölüm
21.Bölüm
22.Bölüm
23.Bölüm
24.Bölüm
25.Bölüm
26.Bölüm
27.Bölüm
28.Bölüm
29.Bölüm
30.Bölüm
31.Bölüm
32.Bölüm
33.Bölüm
34.Bölüm
35.Bölüm
36.Bölüm
37.Bölüm
38.Bölüm
39.Bölüm
40.Bölüm
41.Bölüm
42.Bölüm
43.Bölüm
44.Bölüm
45.Bölüm
46.Bölüm
47.Bölüm
48.Bölüm
49.Bölüm
50.Bölüm
51.Bölüm
52.Bölüm
53.Bölüm
54.Bölüm
56.Bölüm
57.Bölüm
58.Bölüm
59.Bölüm
60.Bölüm
61.Bölüm
62.Bölüm
63.Bölüm
1 MİLYON!
64.Bölüm
65.Bölüm
66.Bölüm
67.Bölüm
68.Bölüm
69.Bölüm
70.Bölüm
Telegram Grubu.
71.Bölüm
72.Bölüm
73.Bölüm
74.Bölüm
75.Bölüm
76.Bölüm
77.Bölüm
78.Bölüm
79.Bölüm
80.Bölüm
81.Bölüm
82.Bölüm
83.Bölüm
84.Bölüm
85.Bölüm
86.Bölüm
87.Bölüm
88.Bölüm
89.Bölüm
90.Bölüm
91.Bölüm
92.Bölüm
93.Bölüm
94.Bölüm
95.Bölüm|Final
Özel Bölüm.

55.Bölüm

41.8K 2.3K 262
By yericeryazar

İyi Okumalar Dilerim♡


"Leyla abla!" Diye bağırdı Sedef.

Son günlerde niye sadece bana sesleniliyordu bu evde? Gerçekten artık adımı duymak istemiyordum. Çünkü kim seslense arkasından bir şey çıkıyordu. Ya bir yere gitmem gerekiyordu ya bir şey yapmam gerekiyordu.

Bursa'ya geleli 5 gün olmuştu. Aslında bu gün Ercüment gelecekti ama araya görev girince maalesef gelmiyordu. Yani bu gün gelemiyordu ama bir kaç gün sonra gelecekti.

Dün gelinliği almıştık. Omzumdan öyle büyük bir yük kalkmıştı ki anlatamam. Bir kaç tadilat olduktan sonra teslim alacaktık.

Aslında başka bir şey yoktu sanıyordum. Sadece gelinlik eksik onu da halledince işim bitecek sanıyordum. Ama hiç öyle olmadı. Sanki düğün günü yaklaştıkça daha da çok iş çıkıyordu. Ya da ben yaptığım her şeyi heyecanla yaptığım için dümdüz bir şey bile hazırlık gibi geliyordu.

"Efendim?" Diye bağırdım düşüncelerimi bir kenara bırakıp.

"Telefonun çalıyor."

"Getirsene."

Bir kaç saniye sonra Sedef odaya girdi.

"Kim arıyor?"

"Erdem." Dedi ve telefonu bana uzattı. Telefonu alıp açtım ve kulağıma götürdüm.

"Efendim Erdem?"

"Naber yenge?"

"İyidir senden?"

"Hazırlıklar nasıl gidiyor?" Diye sordu. "İyi gidiyor herhalde." Deyince güldü.

"Bir şeye ihtiyaç varsa söyle."

"Yok ya, halloldu gibi her şey. Siz ne zaman geleceksiniz?"

"Önümüzde ki hafta oradayız."

"Annenlerde değil mi?"

"Aynen. Ben buradan geleceğim, onlar Trabzondan ama aynı gün geleceğiz."

"Anladım."

"Sen neredesin şimdi alış veriş falan mı yapıyorsun?"

"Yok ya, bitti alış veriş işleri. Evdeyim şimdi."

"Anladım."

"Neden sordun ki?" Diye sordum merakla. "Hiç." Dedi. "Öyle ne yapıyorsun diye sordum."

"Anladım."

"Tamam o zaman, konuşuruz yine."

"Tamam."

"Hadi görüşürüz."

"Görüşürüz." Dedikten sonra telefonu kapattım.

"Ne olmuş?" Dedi yanımda dikilen Sedef.

"Bir şey olmamış." Dedim.

"Anladım."

"Kız Sedef." Diyerek ona döndüm tekrardan. "Senin kıyafetin hazır mı?"

"Hazır tabii ki."

"Nasıl? Hiç konuşamadık."

"Gösteririm fotoğrafını." Dedi.

"Göster."

"Telefonum yanımda değil."

"Getir o zaman?"

Sedef oflayarak odadan çıkıp bir kaç dakika sonra tekrardan yanıma geldi. Elinde ki telefonu bana uzatınca hemen alıp ekranda açık olan fotoğrafa baktım.

"Çok güzelmiş." Dedim.

"Seninkinden güzel olmasın." Deyince güldüm.

"Leyla kapıya bak!" Diye bağırdığını duydum annemin.

"Kapı mı çaldı?" Diyerek ayağa kalktım ve odadan çıkıp kapıyı açtım.

Gördüğüm yüzlerle olduğum yerde kalakaldım.

"Ercüment!" Dedim şok içinde.

"Leyla?" Dedi gülerek.

"Sen ne zaman?" Dedim ama devamını getirmeden hızla boynuna sarıldım. Ellerini belime sararken güldüğünü duydum.

"İnanmıyorum hani gelemeyecektin bu gün?"

"Ee sürpriz yaptık güzelim?"

"Böyle sürpriz mi olur?" Dedim hızla ayrılıp. "Nasıl üzüldüm gelmeyeceksin diye."

"Yenge pek umrunda olmadı ama bizde geldik hani." Diyen Erdem'e döndüm.

"Çok fenasın ya!" Dedim hemen. "Bir de haftaya geleceğiz falan diyor."

"Yenge vallahi ben söyleyecektim, söyleyecektim ama bu sevgilin olacak adam bana izin vermedi."

"Neden acaba?" Diyerek Erdem'e döndü Ercüment.

"Neden?"

"Sürpriz hani?"

"Aman senin sürprizini yesinler." Dedi Erdem umursamaz bir şekilde.

Gülerek konuştum. "Sende hoş geldin Erdem."

Erdem gülümsedi. "Hoş bulduk yengeciğim."

"Asude sende hoş geldin." Diyerek Asudeye sarıldım. "Hoş bulduk."

"Aaa!" Diye bağırdı mutfaktan çıkan annem. "Siz nereden çıktınız?"

Hemen yanımıza geldi. "Leyla gelemeyeceksin demişti oğlum?"

"Aslında bu gün gelemeyecektim ama işler hallolunca geldim."

"Hoş geldin, gel bir sarılayım." Diyerek Ercüment'i çekti ve sarıldı annem.

Ercümentden ayrıldıktan sonra diğerlerine döndü. "Siz de hoş geldiniz."

Uzun bir hoş geldiniz ve şaşırma faslından sonra sonunda Ercüment ile baş başa kalabilmiştik.

"Niye haber vermedin?"

"Söyledim ya dün belli oldu yoksa gerçekten gelemeyecektim."

"Tamam sabah söyleseydin." Dedim.

"Sürpriz olsun dedim." Deyince yüzüm düştü. "Üzüldüm ama."

"Ama beni görünce mutlu olmadın mı?"

"Oldum." Dedim ve gülümsedim.

Ercüment sonra geleceğini söyleyince gerçekten çok moralim bozulmuştu. Herkes yanımdaydı ama kendimi o kadar yalnız hissetmiştim ki. Evleniyorduk ama Ercüment ortada yoktu. Görevde falan diyerek kendimi teselli etmeye çalışmıştım ama bir noktadan sonra işe yaramamıştı.

"Seni çok özledim."

Aramızda ki mesafeyi kapatıp kollarımı omuzlarına attım.

"Ee özleyeceksin tabii." Dedim. "Özlenmeyecek insan mıyım?"

"Şimdi öyle mi olduk Leyla hanım?"

Kaşlarımı çattım.

"Ne olacaktık?"

"Sen beni özlemedin mi?" Diye sordu bana doğru yaklaşıyorken.

Güldüm.

"Eh biraz."

"Biraz?" Dedi kaşlarını çatıp.

Daha çok güldüm. Gerçekten soruyor muydu ne kadar özlediğimi? Gözlerimden belli olmuyor muydu ne kadar çok özlediğim?

"Tamam çok özledim." Dedim uzatmadan. Çünkü biraz daha böyle bakarsa gerçekten biraz özlediğime inandığını ve buna üzüldüğünü düşünecektim.

Bakışları dudaklarıma kaydı. Aramızda ki mesafeyi tamamen kapatacakken odanın kapısı açıldı. Hızla uzaklaştık birbirimizden.

"Yengem yemeğe çağırıyor." Dedi ve hemen odadan çıktı Sedef.

Gülerek Ercüment'e döndüm. Oda bana bakıyordu.

"Basıldık mı biz az önce?"

Kahkaha atmamak için dudaklarımı birbirine bastırırken başımı salladım. Yüzünde ki ifade o kadar komikti ki saatlerce gülebilirdim. Ama şimdi gülsem bozulacağını bildiğim için kendimi tutmaya çalıştım.

"Gül gül." Dedi bana bakarak. "Çekinme."

Daha fazla kendimi tutmayıp kahkaha atmaya başladım.

Sanki elinden oyuncağı alınmış çocuklar gibiydi. Bana doğru bir adım attığı sırada annem "Leyla hadi!" Diye bağırdı. Daha çok güldüm.

Ercümentin yüzünde ki ifade iyice bozulurken ona doğru yaklaşıp yanağına hızlıca bir öpücük bırakıp odadan çıktım.

Mutfağa girince oda arkamdan geldi. Hep birlikte masaya oturduk.

"Siz nerede kalacaksınız?" Diye sordu Çağan, Erdem'e.

"Otel ayarladık."

"Ne oteli oğlum?" Dedi annem hızla. "Burada kalın, kocaman ev."

"Yok İnci teyze, sizin telaşınız var zaten biz de erkenden geldik."

"Geleceksiniz tabii. Aileyiz oğlum artık biz, tabii ki geleceksiniz?"

Bakışlarım Ercüment'e kaydı. Anlamlı bir tebessüm vardı yüzünde. Bende gülümsedim. Kocaman bir aileydik...

"Öyle öyle ama biz yine de otelde kalalım size zahmet vermeye gerek yok."

Annem itiraz edecekken  Ercüment araya girdi. "Merak etmeyin, biz hallettik bile."

"Ama olmaz ki öyle."

"Olur olur."

Otel konusu kapanınca herkes yemeğine odaklanmıştı. Yemekten sonra biraz daha oturmuştuk. Sonra Ercümentler gitmişti.

Ertesi sabah kahvaltıdan sonra kendimi hemen dışarıya attım. Artık gerçekten biraz rahatlamam lazımdı yoksa bir yerde düşüp bayılıverecektim.

Ercüment ile Mudanya'ya gidecektik bu gün. Gece konuşmuştuk. Oradan da ben gelinlikçiye uğrayacaktım, başka da bir işimiz yoktu.

Ercüment'i gerçekten özlemiştim ve başbaşa vakit geçirmek istiyordum. O yüzden Mudanyaya gidelim demiştim. Hem Ercüment orayı gördü tabii İstanbul'dan Bursa'ya gelirken görmüştü ama olsun gezmemişti.

Gezmek için ne kadar doğru bir gündü bilmiyorum ama gerçekten ihtiyacımız vardı buna.

Mahalle de Ercüment'i beklerken önümde bir araba durdu. Boş boş arabaya bakarken filmi camı açıldı.

Ercüment'i görünce hemen arabaya bindim.

"Senin olduğunu görmedim." Dedim. Kiraladığı arabayı bilmiyordum hem de camlar filmliydi. Hiç bir şey gözükmüyordu o yüzden görmemiştim Ercüment olduğunu.

"Fark ettim." Dedi gülerek.

Ona doğru yaklaşıp yanağından öptüm. "Günaydın."

"Günaydın." Diyerek yanağımı öptü o da.

Gülümseyerek geriye yaslandım ve yola çıktık.

Mudanya'ya gelince sahile inip yürümeye başladık.

"Ee nasıl buldun?" Diye sordum.

"Güzel."

"Güzel mi sadece?"

"Yani senden güzel olmasın." Dedi bana bakıp. Güldüm.

"Ne bileyim Ankaralısın ya deniz hoşuna gider diye düşündüm." Dedim. Bu sefer o güldü.

Yürümeyi bırakıp bana döndü ve iki elimi de tuttu. Saat daha erken olduğu için sahilde sabah yürüyüşene çıkan bir kaç kişiden başka kimse yoktu.

"Ankaralıyım diye deniz sevmem mi gerekiyor?"

"Yani ne bileyim Ankara da deniz yok?

"Bir çok şehirde deniz yok."

"Ama bence en bilineni Ankara. Yani mesela benim deniz olmayan şehir deyince aklıma Ankara geliyor."

"Öyle mi?"

"Öyle." Dedim. "Yanlış düşündüysem, hoşuna gitmediyse başka bir yere gidelim."

Böyle hayal etmemiştim. Ercüment'in tepkisi moralimi bozulmuştu. Ne bileyim deniz anlamlı bir şeydi bence. Daha önce sahilde hiç yürümemiştik. Yanyana hiç denizi izlememiştik. Boş vaktimiz varken böyle bir şey yapmak hoşuna gider diye düşünmüştüm.

"Eğer deniz görmemiş olsaydım hoşuma giderdi."

"Özür dil-"

Lafımı kesti. "Özür dileme, benim denizim zaten karşımda."

Denize arkası dönük olan oydu. Yani karşısında ben vardım.

Bana doğru yaklaşıp devam etti. "Benim denizim bir çift yeşil göz."

Tebessüm ettim. "Deniz mavi olur."

"Bilmem." Dedi umursamaz bir şekilde. "Ben Ankaralıyım. Boğulduğum ilk yeri gözlerin sayarsak, gördüğüm ilk deniz de gözlerin oluyor."

Bir şey söylemeden usulca göğsüne yaslandım.

"Hiç böyle şeyler hissedeceğimi düşünmezdim biliyor musun?" Dedi tekrardan yürümeye başlayınca.

"Böyle şeyler?"

"Böyle güzel şeyler. Ben yalnız ölürüm falan diye düşünüyordum."

"Saçma sapan konuşma." Dedim hızla.

"Öyle Leyla." Dedi. "Birini böyle sevebileceğimi bilmiyordum ben. Ömrümün sonuna kadar hayatıma kimse girmez diye düşünüyordum. Çünkü öyle bir düşüncem yoktu. Ama baksana şimdi evleniyoruz."

Gülümsedim.

"Ben senin ailenim demiştin ya bana. Sadece kendin ailem olarak kalmadın, bana kocaman bir aile verdin. Eksikliğini hissettiğim her şeyi tamamladın. Kalbimin bütün eksikliğini tamamladın."

"Ben senin gibi eksik olduğumun farkında değildim. Tamamlanınca fark ettim meğerse bu zamana kadar hayatımda kocaman bir eksik varmış. Sen yerini doldurunca fark ettim."

Bir şey söylemeden kolunu omzuma attı ve beni kendine doğru çekti.

"Seni seviyorum." Dedim usulca.

"Bende." Dedi ve iç çekti. "Bende seni çok seviyorum."

Başımın altında attığını hissettiğim bu kalbin içinde bana karşı olan aşkı, sevgiyi bu denli hissetmek çok güzeldi. Bu duyguyu nasıl anlatabilirdim bilmiyorum. Ne söylesem eksik kalır.

Ercüment'e olan duygularım zaten çok özel, çok fazla ve çok farklı. Ama onun bana karşı olan duygularını bilmek, duymak her seferinde çok daha güzel hissettiriyor.

Ercüment hayatımda olduğu için ne kadar şükür etsem az...

Gelinlikçiye gideceğim saate kadar birlikte dolaşmıştık. Saat gelince de Ercüment beni gelinlikçiye bırakmıştı.

Aslında o da gelebilirdi ama annem sıkıca tembih etmişti. Neymiş damat gelinliği düğünden önce görürse uğursuzlukmuş. İnandığımdan değil ama işimi hiç riske atamam. O yüzden Ercüment beni bırakıp Çağanların yanına gitmişti.

İşim bitince Sedef ile buluşmuştum. Yanında Asudeyi de görmeyi beklemiyordum.

Erdem, Çağan ile dışarıya çıkınca Asudeyi de Sedefin yanına bırakmıştı. Biraz da onlarla dolaştıktan sonra eve gelmiştik.

Annemin büyük ısrarlarıyla Ercümentler bu akşamda yemekte bizdeydi.

Onlar zahmet olsun istemediği için gelmek istemiyorlardı ama annem asla bırakmazdı hele ki mesele yemekse. Zaten bırakmamıştı da.

Ercümentler Asudeyi almak için gelince zorla içeriye sokmuştu ikisini de. Hatta onlarda yetmemiş Çağanı da göndermemişti eve.

Hep birlikte yemek yemiş şimdi de çay içiyorduk.

"Senin bitti mi işin?" Diye sordu Çağan.

"Ne işi?"

"Gelinlik işi."

"Bitti sayılır." Dedim.

"Baya baya evleniyorsunuz çok tuhaf."

"Vallahi hiç aklıma gelmezdi bunu diyeceğim." Dedi Erdem. "Ama Çağan haklı. Resmen evleniyorsunuz."

"Onlar evleniyorda siz ne yapıyorsunuz?" Dedi annem.

Erdem ve Çağan anneme döndü.

"Nasıl?" Dedi Erdem.

Çağan annemin neyden bahsettiğini çok iyi anladığı için sesini çıkarmamıştı. Ama Erdem annemi henüz o kadar iyi tanımadığı oltaya gelmişti.

"Ee Ercüment ve Leyla evlendikten sonra sıra size gelecek."

"Bize mi?" Diye sordu Erdem saf saf.

"Tabii size." Dedi annem.

"Vallahi benden önce Erdem var, o benden büyük." Dedi Çağan.

"Çağan doğru söylüyor Erdem. Senin yaşın gelmişte gidiyor yok mu birileri?"

"Yok İnci teyze."

"Neden?"

"Anne sanane nedense neden." Diyerek araya girdim.

"Sen dur bakayım, konuşuyoruz biz Erdem oğlum ile." Dedi annem ve tekrardan Erdem'e döndü. "Bulalım sana da birini."

Ercüment annemin dediği şeye güldü.

"Aman İnci teyzem sağol ben almayayım, sen isteyen birine bul."

"Neden istemezmişsin?"

"Dünya üzerinde abimin nazını, inadını, sinirini çekebilecek birisi yokta o yüzden." Diyerek araya girdi Asude.

"Niye öyle diyorsun kızım?" Dedi annem. "Abinin nazını çekecek yoksa, abine naz yapacak biri olur. Bir bakmışsın, naz yapan değil de naz çeken olmuş abin."

"Aman Allah korusun." Dedi Erdem.

"Sen öyle büyük konuşma, bir gün biri gelir feleğin şaşar aklın durur görürsün o zaman."

"Yürü be İnci teyze." Diyerek gaz verdi Ercüment anneme.

Ama annemin bu konuda gaza giç ihtiyacı yoktu. Kadın bu hayatta görüp görebileceğim en çöpçatan insandı.

"Sen niye öyle olmaz istemem diyorsun, bir sevdiğin falan mı var?"

"Yok." Dedi Erdem net bir şekilde.

"Neden istemiyorsun o zaman?"

"Ya herkes böyle şeyler istemek zorunda mı? Ben böyle mutluyum canım, dertsiz başıma dert almayayım hiç." Dedi Erdem.

Başlarda bende birine aşık olduğu için ya da biri tarafından gerçekten kalbi kırıldığı için istemiyor sanmıştım. Hatta Ercüment'e bile sormuştum merak edip. Ama hiç öyle bir şey yokmuş. Erdem gerçekten de aşk istemiyormuş. Bir sebebi olduğundan değil, istemiyormuş işte. Dediği gibi bir ilişkiye başlayıp karşı tarafı da kendini de yıpratmak istemiyormuş.

Ercümentler biraz daha oturduktan sonra gitmişlerdi. Onlar gittikten sonra bende odama gelmiştim.

Üzerimi değiştirip yatağa yattım.
Son zamanlarda her gece sanki ertesi gün sınavım varmış ya da başka önemli bir şey varmış gibi heyecanlı uyuyordum. Hatta bu heyecan her gece daha da fazla oluyordu.

Sabah çekildiğimiz fotoğraflara baktıktan sonra telefonun ekranını kilitleyip dolabın üzerine bıraktım.

Uyuyamayacak kadar heyecanlı olsam da gözlerimi açık tutamayacak kadar yorgundum. O yüzden sanki başımı yastığa koyar koymaz uyumuştum.


Ufak sürprizli, çerezlik geçiş bölümünü de bitirdiğimize göre bir sonra ki bölüm düğünümüz var!🥳😋

Bölüm sonu toplanma noktası📍
-Bölüm hakkında ki düşüncelerinizi buraya yazarsanız çok mutlu olurum♡

Instagram : @yericeryazar
@turann.leylaa @yiildirim.ercument




Continue Reading

You'll Also Like

140K 6.1K 101
*** Alıntı *** "S-Simal..." derken kollarımın arasından yere kayarken bende onunla birlikte yere oturup onu kendime çektim. Yüzü acıyla buruşurken sı...
894K 58.2K 49
Çilek Alança Yıldırım mı yoksa Çilek Alança Saruhan mı demeliyiz? 17 yaşında tam bir neşe patlaması olan Çilek, ailesinin gerçek olmadığını ve küçük...
777K 53.8K 34
Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliyorlardı. Onları görüyor, onlarla aynı m...
4.8K 727 20
✨theWattys 2021 Yarı Finalisti✨ Hande için son derece sıradan bir günken hayatı bir anda değişmişti. Geçirdiği kaza sonucu komaya girmiş bitmek bilme...