Cesur Gelin (TAMAMLANDI)

By mervenindunyasiii

148K 9.5K 453

Ailesini ve beyliğini zalim Leo'nun elinden kurtarmak için Duru'nun bir mektup ulaştırması gerekiyordu. Bu on... More

BÖLÜM 1 ~ Veda
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 23
Bölüm 24 ~ FİNAL
Diğer kitaplarım

Bölüm 22

3.4K 265 21
By mervenindunyasiii

Duru kendisine yaklaşan Bizans askerinin durmasıyla kaşlarını çattı. Adam yavaşça elini kaldırırken kendisini korumak için bir adım geri gitse de arkasında ki pencere buna engel oldu. Adam yüzündeki peçeyi açarken Duru hala dikkatle ona bakıyordu. Karşısında göreceği kişinin yıllar önce ona yüzmeyi öğreten, çocukken yazları birlikte vakit geçirdiği  halasının oğlu İlbay Bey olacağını beklemiyordu. 

Duru öylece karşısında ki adama baktı. Ne hissedeceğini bilemedi. O kadar çok duygu yüreğini ziyaret ediyordu ki hızlarına yetişemedi. Acı, hasret, umut, özlem.. Kendi kanından birini görmek onu afallatmıştı. Aklına annesiyle geçirdiği anlar doldu. Ne halde olduğunu bilmediği babası. halası, amcası ve diğerleri.. Leo ondan sadece evladını almamıştı. Ailesini almıştı. Çocukluğunu almıştı. Yurdunu almıştı. Düşüncelerinin ağırlığından sendeledi. Eliyle destek almak için arkasındaki duvara tutundu. Onun sendelediğini gören İlbay, kuzeninin kolunu tutup yatağa kadar eşlik etti. Aralarında geçen sessiz kelimeler ortalığı doldururken Gaye, İlbay Bey'le hanımının arasına girdi. İki kişinin birbirini tanıdığı gözlerinden belliydi lakin yine de bu adamın dost mu düşman mı olduğunu bilmiyordu. Hanımı ona Altay Bey'in emanetiydi. Araya giren kızla İlbay Bey bir adım geriledi. Yüzü ifadesizdi. Gaye'yi süzdü. 

Sessiz bakışmaların arasında aklını toplayan Duru ayağa kalkmak için yeltendi. Hem Gaye hem İlbay destek olmak için hamlede bulundular. Duru  kuzenine gülümsedi. İlbay Bey bu tebessümü karşılıksız bırakmadı. Şimdi iki kuzenin arasında ki özlem hissediliyordu. Fazla vakti olmadığını bilen Duru kapıya bir bakış atıp tekrardan İlbay'a odaklandı. 

"İlbay abi beni nasıl buldun?" kelimelerin bu kadar canını yakarak çıkacağını beklemiyordu. Şimdi abisini yıllar sonra görmüş nazlı bir kız çocuğu gibiydi. Gözünden akan yaşları tutamadı. İlbay şefkatle karşısında duran solgun kıza baktı. Elinde olsa Leo'yu anında öldürürdü lakin bu Duru'yu kurtarmak için yeterli değildi.

"Abiler eninde sonunda bulur."

İlbay'ın kelimeleri Duru'nun zihninde bir kapının kilidini açtı.

Yıllar önce

"İlbay abi bakmak yok ama."

"Tamam dedim Duru kızacağım artık hadi saklan." 

"Tamam ama bakma"

"Tamam sayıyorum" diyen İlbay ağaca doğru dönüp saymaya başladı. "Bir, iki, üç.....on dokuz, yirmi." zıplayarak arkasını dönen İlbay küçük kızın beylikte nereye saklandığını tahmin ediyordu. Her sene oynadıklarında gelip saklandığı annesinin sandığına. Bir kaç tur atışın ardından Bey otağının yolunu tuttu. Annesinin sandığının başına gelip kendisinden emin bir tavırla kapağını tıklattı. "Seni buldum çık hadi." ses gelmeyince bir kere daha tıklattı. Yine ses gelmeyince kapağı kaldırıp açtı ama içinde görmeyi beklediği kız yoktu. Şaşırdı. Her zaman saklandığı yerden başka nereye gitmiş olabilirdi ki? Biraz merak biraz kızgınlıkla etrafa göz gezdirdi. Şimdi nereden bulacaktı bu kızı? Bey otağının her yerini arasa da bulamadı. Obada ki bir kaç alpe sordu ama kimse görmemişti. Yenilginin verdiği sinirle ayağını yere vurdu. Sonra kulaklarına ahırdan gelen bir kıkırtı karıştı. Bu sesi oldukça iyi tanıyordu. Kaybettiği neşesine kavuşup ahıra girdi. Küçük kızın isyankar sözleri kulaklarını dolduruyordu.

"Akat, kişneyip durma artık yerimi belli edeceksin."

At kızın söylemlerine kişneyerek cevap verdi. Küçük kız sinirle saçlarını geriye savurdu. Karşısında kendisine sırıtarak bakan İlbay'ı görünce sinirle oturduğu samanın üzerinden kalktı. 

"İlbay beni nasıl buldun?"

"Öncelikle küçük hanım İlbay değil abi. İkinci olarak da küçük kızlar nereye saklanırsa saklansın abiler eninde sonunda bulur."

Aklına gelen anıyla Duru gülümsedi. Şimdi her şey daha çözülebilir duruyordu. 

"Fazla vaktimiz yok. Başımız sağ olsun." Duru İlbay'ın gözlerini karnına kadar takip etti. Gözünden akan yaşlara yenisi eklense de, içi kavrulsa da kendini tuttu. Konuşması gereken şeyler vardı. "İnna lillahi ve inna ileyhi raciun . Doğrusu biz Allah'a aidiz ve kuşkusuz O'na döneceğiz"* 

Duru içine su serpen sözleri başıyla onayladı. Gözünden akan yaşları silip boğazını temizledi. Fazla vakitleri kalmamıştı. 

"Kaleye nasıl girdiniz? İçerde ne olduğunu biliyor musun?"

İlbay başıyla onaylaydı. Kısa bir şekilde başından geçenleri anlatmaya başladı. "Lima Beyliği'ne saldırıldığını öğrenince ben ve alplerim yardım için geldik ama çoktan o şerefsiz kaleyi ele geçirmişti. Ne olduğunu anlayabilmek için yeni gelen bizans askerlerinin arasına karışıp kaleye sızdım. Sen ortada yoktun. Baban.." Duru babasından haber alabilmenin sevinci duyacaklarının ağırlığı arasında bocaladı. Yine de umudu üstün gelip İlbay Bey konuşamadan sordu. 

"O yaşıyor mu?" 

İlbay başıyla onayladı. 

"Hamdolsun." Bu iyi haber yüreğine bir miktar su serpmişti.

"Sadece yaşadığını biliyorum. Onunla görüşemedim. Zindan da tutuyorlar ve Leo'nun güvendiği iki adam dışında kimse giremiyor. Onun seni aradığını öğrenince bende kalede kalmaya karar verdim. Diğer türlü seni bulamazdım. " zoraki bir tebessüm koydu. "Sonra aradan zaman geçti iki hafta önce tüm askerlerini topladı. Buraya getirdi. Senin olduğunu bilmiyordum. Kimseye bir şey söylemedi. Gülbeyaz diye bir kız var biliyor musun?" Duru başıyla onayladı. "O gizli geçitlerden geçirdi adamları. Sizin nöbetçi alplerinde çoğunu çekmiş. O yüzden savaşmadan kaleyi aldılar." Duru duyduklarıyla çığlık atmamak için elini ağzına kapattı. Öfkeden deliye dönmek üzereydi. Bebeğinin katillerinden biri de Gülbeyaz'dı demek. İlbay Duru'nun öfkesini görse de devam etti. Öfke insanı ayakta tutardı.  Duru gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı. 

"Niye yapmış böyle bir şeyi?"

"Askerlerin konuştuğuna göre annesi zindandaymış. Onu kurtarmak için diyorlar."

Duru sinirden yerinde duramayıp odanın içinde adımlamaya başladı. 

"Yemin ederim o kızı kendi ellerimle öldüreceğim." 

"Şimdi ne yapacağız? Altay Bey savaşamaz. Leo seninle tehdit eder."

Duru İlbay'ın sözleriyle düşünmeye başladı. Koridordan gelen seslerle İlbay yüzünü kapattı. Yemekleri pencereden aşağı döküp boş kapları tepsiye koydu. "Yarın sabah kahvaltı için geleceğim. O zamana kadar düşün. Bende bir yol bulmaya çalışacağım."

Duru başıyla onayladı. "Kendine dikkat et abi." İlbay'da onaylayıp eski ifadesiz duruşuyla odadan çıktı. 

"Hanımım şimdi ne olacak?" 

"Bilmiyorum Gaye."

Gün geceye çaldı. Gece gündüze boyandı. Bir gün daha kiminin kalbinde acı, kiminin kalbinde endişe, kiminin kalbinde ise özlemle son buldu. Duru'nun aklına iki yol geldi, gelmesine ama o yollardan biri gecenin karanlığında kapandı. 

 İlbay sabahın erken saatlerinde dün getirdiği adamla birlikte odasına girdiğinde Duru bütün gece uyumamış bir yol düşünmüştü. İlbay kızın şişmiş uykusuz gözlerini görünce vereceği haberin ağırlığı omuzlarına çöktü. O nasıl vereceğini düşünürken Duru adamın düşünceli halini fark etmeden bulduğu yolu anlatmaya başladı.

"İlbay abi kaleden bir tek sen çıkabilirsin. Barlas yani Altay'ın adamlarından biri kale ele geçmeden önce bir haberci göndermeyi başarmış. Altay muhtemelen gelmek üzeredir. Hatta gelmiştir belki de. Sen içerde ki askerlerin bilgisini sayısını ona söylersen o müttefiklerini toplayıp kaleye saldırabilir. Leo seninle tehdit eder diyeceksin ama zamanı belirlersek sen beni saklayabilirsin. O zaman tehdit edecek bir durum da olmaz. Altay benim güvende olduğumu bilirse kaleyi rahatlıkla alabilir."

Duru onaylaması için İlbay'ın suratına baksa da adamda ki sıkıntılı ifade onunda heyecanını götürdü. Gaye'yle tüm gece düşünmüş en iyi plan olarak bunu bulmuşlardı.  Aradan geçen bir kaç dakikanın ardından adamın konuşmayacağına kanaat edince endişeyle sordu. 

"Kötü bir plan mı?"  Başka bir durum olduğunu hissetse de umutla konuşmaya devam etti. "Altay savaşı kazanamaz diye düşünüyorsan o çok iyi kılıç kullanıyor. Üstelik en iyi alpleri de yanında. Mutlaka kazanır."

İlbay derin bir nefes alıp kıza baktı. "Duru"  Adamın sesinde ki şefkat gözlerini doldurdu.  Bekledi acı verecek olan kelimelerin gelişi için kendini hazırlamaya çalıştı. Faydasız olduğunu bile bile.

"Altay'ı dün gece yakaladılar."

"Ne?" sesinde ki yorgunluk belli oluyordu. 

"Tünellerden içeri girmiş. Sanırım tünelleri bulamadıklarını düşünmüş ama diğerlerini riske atmamak için tek başına girmiş. Öyle tahmin ediyorum. Leo'da bunu tahmin etmiş ki, ona tuzak kurmuş. Tünelden çıktığı gibi yakalanmış. Şu an zindanda. "

"Ah Altay" gözünden akan yaşları sildi. "İyi mi?" 

İlbay adamı hırpaladıklarını söylemedi. Sadece başıyla onayladı. 

"Aklında başka bir plan var mı? Bir şey bulmak zorundayız." Altay'ın yarın gün ortası idam edileceğini söylemedi. Bir acı daha yaşatmak istemiyordu. Belki de bu haberi veren kişi olmak istemiyordu. 

Duru yatağa oturup gözlerini kapattı. Başka bir yol düşünse de aklına gelen ikinci plandan(!) başka bir şey gelmiyordu. Ne düşünmeye çalışırsa çalışsın gözlerinin önüne sürekli aynı kişi geliyordu. İlbay'ın karşı çıkacağını bile bile. Derin bir nefes aldı. Başka çareleri yoktu. 

"İlbay abi ne olursa olsun bana güvenmek zorundasın. Bütün gece düşündüm. İki yoldan başka bir şey aklıma gelmedi. Birincisi de suya düştüğüne göre artık tek seçeneğimiz var." 

İlbay başıyla onaylayıp tüm ciddiyetiyle Duru'yu dinlemeye başladı. 

"Asla olmaz. Bize yardım edeceklerini mi düşünüyorsun?"

"İlbay abi bana güvenmek zorundasın. Başka seçeneğimiz yok." 

İlbay sinirle sağa sola adımlamaya başladı. Bu plan aklına yatmıyordu. Plan bile sayılmazdı. Ama yarın Altay'ın idam edilecek olması elini kolunu bağlıyordu. Bir gün süreleri vardı ve  ellerinde ki tek planları buydu. Sinirle nefes aldı. Hemen bir karar vermesi gerekiyordu. 

"Dua et, dua et ki Allah yardım etsin." peçesini kapatıp iki adam dışarı çıktı. Duru derin bir nefes verdi. En azından İlbay'ı ikna etmişti. 

Huzurlu geçen saatler hemen geçerken, endişeli saatler neden yavaş geçiyordu. Bu zamanın herkes için aynı olmadığını göstermez miydi? O zaman, zaman içinde zaman var diyebilir miydik? Endişe, korku, umut dolu saatler geçti. Zorda olsa geçti. Ertesi gün öğlen saatleri avludan gelen sesler Duru'yu oturduğu yerden kaldırdı. Tüm gece dua etmiş, Altay'ı düşünmekten uyuyamamıştı. Pencereden baktığında halkın avluda toplandığını gördü. Bir darağacının etrafında. Darağacı. Düşünceleri algılamasının önüne geçmiş o ne olduğunu anlayamadan kapı açılmıştı. Leo tüm ihtişamı ile kapıda dikiliyordu. Adamın kıyafetini görenler bu günü bayram zannedebilirlerdi. 

"Güzel leydim, demek sizin için hazırladığım sürprizi gördünüz." 

Duru boş gözlerle adamın abartılı neşesine baktı. İçinde ki endişe kor gibi yaksa da ifadesiz durmak zorundaydı. Aklına gelen doğruysa, ki doğru olduğuna emindi, bağırıp çağırması bu olayı hızlandırmaktan başka bir şey yapmazdı. Cevap vermeden adama baktı. İfadesiz durduğunu ümit ediyordu. 

"Ah cevap vermediğine göre daha anlamamışsın. Hadi aşağı inelim, halkımız ve sürprizim seni bekliyor."

Duru adamın uzattığı eline baktı. Buz gibi bakışlarını elinden yüzüne çıkardı. Adama doğru yürümeye başladı. Gaye'nin arkadan korkulu "Hanımım" sesini duymazdan geldi. Adamın yanından geçip odadan çıktı. Leo kadının elini tutmamasına bozulmadı. Günler sonra bir tepki vermiş sözünü dinlemişti. Şimdilik bu da yeterdi. Zaten aralarında ki en büyük engel bu gün ortadan kalkacaktı. Abartılı gülümsemeyle kızın arkasından çıktı. Avluya çıktıklarında halk sessizleşti. Kimse Leo'nun yanında hanımları Duru'yu görmeyi beklemiyordu. Neden avluya toplandıklarını anlamamışken bir de Duru'yu görmeleri onları afallattı.  Kesilen seslerle Leo durduğu basamaktan halka baktı. 

"Sevgili halkım." homurtular başlasa da elini kaldırmasıyla herkes sustu. "Bu gün burada neden toplandığınızı merak ediyorsunuz. Size bir duyurum bir de sürprizim var." Gülümsedi. Yanında duran kıza baktı. "Leydi Duru ve biz nişanlandık."  Duru duyduklarıyla sendelememek için yumruklarını sıktı. Yapmaya çalıştığı şey İlbay gelene kadar bu idam erteletmekti. Bunun için ne olursa olsun yapacaktı. Kendisine hakaretler yağdıran insanların sözlerine kulaklarını kapatıp kalenin dış kapısına baktı. İçinden dua ediyordu. 

Halkın öfkesi öyle çoktu ki, bir kişi Duru'ya saldırmaya kadar kalktı. En başından beri söylenenler demek ki doğruydu. Bu kız beylerine ihanet etmişti. Ona saldırmaya kalkan adam daha birinci basamaktayken okçular tarafından vuruldu. Gürültü ve hakaretler bıçak gibi kesildi. Leo olanları memnuniyetle izliyordu. 

"Ve şimdi sürprizime geldik." eliyle bir adama işaret verdi. Bir kaç dakikanın ardından yüzüne torba geçirilen bir kişi darağacının yanına getirildi. Duru özlemle koşmamak için yumruklarını biraz daha sıktı. Göreceği manzaraya kendini hazırladı. Sevgisi, hasreti gözlerinden akmasın diye bir kaç kere kirpiklerini kırptı. Asıl şimdi kendine hakim olmak zorundaydı. En ufak göstereceği duygu Altay'ı yalnızca asılı duran ipe yaklaştırırdı. Leo tüm dikkatiyle Duru'yu izlerken eliyle torbayı çıkarmaları için işaret yaptı. Duru hasret kaldığı gözlerle göz göze geldi. Altay sanki nerede durduğunu biliyormuş gibi direk ona bakmıştı. Gözlerinden geçen rahatlamayı gördü. Uzamış sakallarını, çökmüş yüzünü, morarmış göz altlarını, karışık saçlarını dudağından kaşından akmış olan kanlarla çevrelenmiş yüzünü inceledi. Herhangi bir duygu göstermemek için kendini öyle sıkıyordu ki kasılı kalacağından korktu. Halkın öfkeli sesi daldığı kahvelerden çekip aldı onu. Özlemini sevgisini yüreğine gömdü. Kendisini izlediğini bildiği Leo'ya baktı. Bomboş gözlerle. Leo gördüğü manzaradan memnun kıza gülümsedi. Ne bir sevgi görmüştü ne de bir özlem. Gerçek duygularını anlamak için Altay'ın yakalandığını bile söylememişti. İnsanlar gerçek duygularını şaşırdıkları zaman gösterirdi. Halkın yükselen sesiyle kaşlarını çattı.

"KESİN!" 

Bağırması herkesi susturdu. Tekrardan gülümsedi. "Sevgili nişanlım, ölmek üzere olan bu beyefendiye söylemek istediğin bir şey var mı? Biliyorsun ben iyi bir adamım. İstersen vedalaşabilirsin." 

Duru adamın yüzüne baktı. Bakışlarında ki tilkileri görebiliyordu. Yalnızca başını hayır anlamında sağa sola salladı. Ama belli ki Leo durmak istemiyordu. Kızın boş ifadesi bu oyunu uzatması için onu kamçılıyordu. Altay'ın ölümü göze aldığı kız için bir hiç olduğunu kanıtlamak istiyordu. Torba çıktığından beri özlemle kıza bakmış bir kere bile gözlerini ondan çekmemişti. Yüzünde ki hayal kırıklığını görmek için can atıyordu. Zaten o yüzden bu gösteriyi düzenlememiş miydi? 

"Ah hadi ama Leydim dakikalardır yüzüne bakan bu adamdan bir vedayı esirgeyecek misin?" 

Eliyle gösterdiği Altay'a gayriihtiyari baktı. Bir kaç saniye gözlerinden geçen özlemi Altay'dan başkası göremedi. Altay gülümsedi. Öyle güzel gülümsemişti ki, Duru neredeyse kendini kaybedip ağlamaya başlayacaktı. En azından Altay'ın her şeyi fark ettiğini anladı. Yapmaya çalıştığı şeyi fark ettiğini. Kuracağa sözlere kırılmayacağını artık biliyordu. Onlar gözleriyle bir kaç saniye de olsa konuşmuştu. Yalnızca eş olanların anlayacağı lisanla. Boş gözler, alaylı tebessümle Leo'ya baktı.  "Benim için bir şey ifade etmeyen kişilerle neden vedalaşayım ?" 

Leo sözlerle kahkaha attı. Halkın tekrardan fısıldaşmasıyla elini kaldırdı. 

"ASIN!"

Duru durdurmak için aklına gelen sözleri söyleyemeden davul çaldı. Gözcü bağırdı. "Gelenler var!" 

~~~~

* Bakara Suresi'nin 156. ayet

Sizce plan ne?

Gelenin kim olduğunu tahmin eden var mı?



Continue Reading

You'll Also Like

313K 14.7K 30
Zengin bir ailenin kızıydı o , küçüklüğünden beri disiplinle ve özel derslerle hayatını gasp etmişlerdi. Kahkaha atmayı bilmezdi o , ya da özgürce k...
Algon Orhol By serro45

Historical Fiction

18.1K 707 52
arkadaşlar hikaye tamamen benim kurgum ve benim fikrimi
AŞIK CİNİM By Gece....

Historical Fiction

28.9K 1.5K 25
Nefret ettiği bir insanoğluna aşık olmuş bir cin aşık bir cini olan kız Peki sizce bu aşka ne olacak başlamadan bitecekmi yoksa büyük bir yasak a...
Algon By cicek8899

Historical Fiction

23K 1.1K 24
iki düşman ailenin arasında filizlenen bir sevda meselesi🌼