to begin again | taekook

Por purplesdarlingg

323K 33.1K 20.3K

Kim Taehyung ebeveynlerinin gölgesinde yaşayan silik bir omegadır ve bir gün alfa Jeon Jeongguk'la arasındaki... Más

to 'begin' again
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
19
20
21

18

11.2K 994 394
Por purplesdarlingg


🎗

Toplumun doğal düzeniyle birlikte ortaya çıkan hiyerarşik yapı bana her zaman anlaşılması güç gelirdi. Hepimiz Tanrı'nın bizim için seçtiği dinamiklere sahiptik, bunlar bizi bir sınıfa ait kılıyordu. Ortak amaçlarımız, çabalarımız, özelliklerimiz ve sorumluluklarımız; içinde bulunduğumuz grubun sosyal hayattaki misyonunu belirliyordu.

En başa gitmek isterdim bazen; insanların birarada yaşamaya başladığı, ilişkilerin temellerinin atıldığı, bakış açılarının henüz geliştiği ilk anlara dönerek nerede yanlış yapıldığını gözlemlemek isterdim. Çünkü bireyleri kendi iradeleri dışında gelişen bir özelliklerine göre ayrıştırmak kimin fikriydi çok merak ediyordum.

Alfa, omega ya da beta olmak kalıplaşmış bir profilin altında ezilmek demek değildi ki. Nefes alan her canlının kendine özgü olduğu bir dünyada yaşıyorduk, bunu idrak etmeyi engelleyen at gözlüklerinin bu zamanlarda dahi büyük bir kesimin favorisi olması garipti.

Büyük bir çoğunluğa nispeten şanslı sayılırdım. Toplumdan oldukça izole büyümüştüm ve etrafımda babam dışında beni omega oluşumla yargılayacak birileri yoktu. Bu tür zorbalıkların eğitimle tamamen engellenebileceği yönündeki tezleri çürüten bir örneğe sahiptim yani. Bazen geçmişin çürük düşünce yapısı öyle yer ediniyordu ki bazılarının zihninde, çıkarlarıyla paralel olduğu sürece buraya dayanarak gözlerinin önünde alenen sergilenen doğrulara sırt çevirmek tereddütsüz tercihleri oluyordu. Onlara üzülüyordum, bilinçli cahillik yalnızca acınasıydı.

Ben bir omegaydım ama bu beni tanımlamak için yeterli olabilecek bir kelime değildi. Kıvrımlı, narin ve küçük bir vücut; tatlı feromonlar, hassas duygular ve bir çocuk doğurmak için gereken anatomiden ibaret görmüyordum çünkü kendimi. Çok daha fazlasıydım, yaşayan milyarlarca kişiden farklı olmamı sağlayan birçok özelliğim vardı, herkes gibi.

İletişim kurabildiğim az sayıda insanın tiksindiğim düşünce yapılarına sahip olması beni daha temkinli biri yapmıştı. Cinsiyet ve dinamik ayırmaksızın kendimi geri çekmiştim çevremden, dolayısıyla herhangi bir duygusal ilişkim de olmamıştı. Alfalardan bu denli uzak olmak cinsellik gibi bazı konular hakkında çeşitli tabular geliştirmemle sonuçlanmıştı. Jeongguk'la tanışana kadar omegamın varlığını hissettiğim anlar bile sınırlıydı.

Omegamı tanımıyordum, içimde bir yerlerde saklı olan ikinci benliğim kuramadığımız iletişim sonucu kendini kapatmıştı bir nevi. Alfasıyla buluşana dek tek katmanlı bir kişilikle yaşamama izin vermişti, şimdi ise hayatımda Jeongguk'un değiştirdikleri bölümüne yeni bir madde ekliyordum.

Kızgınlıklarım her zaman hafif geçerdi, zaten oldukça nadir yaşadığım bu süreci odama kapanarak birkaç günde atlatırdım. Omegam iç güdülerini daha fazla bastıramadığında zor durumda kalmayacağım bir anı kollar ve kontrolü eline alırdı. Şimdi ise tüm bu rutinden farklı bir an yaşıyordum, daha önce hissetmediğim kadar güçlü bir yangın şakaklarımdan süzülen ter damlalarının sebebiyken Jeongguk'un yatağında derin bir uykunun kıyılarındaydım.

Kasıklarıma batan iğneler canımı acıttığında gözlerimi araladım. Jeongguk'un yatağında uyandığım sabahlar içimde tarifi imkansız bir huzur olurdu; çarşafların arasında oyalanır, alfamın benimle ilgilenmesini sağlardım. Bugünse tüm odağım cinsel dürtülerime çevrilmişti, arzu ve şehvet içimi gıdıklarken uyku sersemliğinden kurtularak daha önce yaşamadığım kadar şiddetli olan bu anları çözümlemeye çalışıyordum.

Jeongguk yatakta değildi, pazartesi günleri dersleri benimkilerin aksine çok erken saatlerde başlıyordu. Bu sabah da beni öperek gittiğini haber verdiği anları hatırlıyor gibiydim. Feromonlarımın yoğunluğuna bakılırsa kızgınlığım yakınlarda başlamış olmalıydı, giderken durumumu fark ettiğini sanmıyordum.

Çok huzursuzdum; omegam yerinde durmuyor, oldukça hassas olduğu bu dönemde alfasının varlığını ve kokusunu hissetmek istiyordu. Kasıklarıma giren sancılar ve omegamın baskısı gözlerimi doldurduğunda Jeongguk'un yastığına sarılarak gözlerimi kapattım. İçime çektiğim her nefesle birlikte ciğerlerime dolan alfamın feromonları omegama güven aşılarken içimdeki tutkuyu da harlıyordu.

Kalçamı tamamen içgüdüsel hareketlerle yatağa bastırdığımda aralanan dudaklarımdan derin ve sık nefesler süzülüyordu. Yapmaktan kendimi alıkoyamıyordum ama asla yeterli ve tatmin edici hissettirmiyordu, eksikti. İhtiyaçla sızlandım, yastığa sinmiş feromonlar yeterli değildi.

Elimi kasıklarıma bastırarak krampları geri göndermeyi umdum, birkaç başarısız denemeden sonra ayağa kalkıp yürümeyi başarabildiğimde ulaşmak istediğim yer çok netti. Jeongguk'un giyinme odasının kapısını açtım, yüzüme vuran feromon dalgası kalçalarımın ıslanmasını sağlarken bu anlarda, hayatımın her alanında var olan utanç duygusundan kelime anlamını bile bilemeyecek kadar uzaktım. Dudaklarımdan kaçan sızlanmalarla giydiğinde ona çok yakıştırdığım siyah gömleğe uzandım, üzerimdeki tişörtümü çıkararak fırlattıktan sonra gömleği giydim, kesinlikle daha iyi hissediyordum.

Kucağıma alfanın kıyafetlerinden bir taşıyabileceğim kadar aldıktan sonra dengemi zorla toparlayıp yatağa geri döndüm. Kendimi Jeongguk gelene kadar oyalamam gerekiyordu, omegamın güvende ve huzurlu hissedebilmesini sağlamalıydım.

Kıyafetleri ortalarına sığabileceğim kadar bir boşluk bırakıp özenle yatağa dizdikten sonra saçlarımdaki gevşemiş tokayı yere atarak boşluğa yattım. Daha iyi hissediyordum ama bunlar anlık hislerdi. Ani bir sancıyla kendimi kasarak inledim, hiç olmadığı kadar ıslaktım ve bunun olması için ekstra bir çaba harcamıyordum bile. Siyah gömlek kalçamdan sızan sıvılarla ıslanmış, ağırlaşarak kısa şortumun açıkta bıraktığı tenime yapışmıştı.

Önceki kızgınlıklarımda kendimi kolayca tatmin edebilirdim, şimdi ise bunu yapmak içimden gelmiyordu. Beni doyuran kişi Jeongguk olsun istiyordum; sızlayan deliğimi dolduran parmaklarım olmamalıydı, hayali bile göğüs uçlarımı sızlatan alfam bunu benim için yapardı.

Ellerim komodinin üzerindeki telefona uzandı, Jeongguk'u beklemek bir işkenceydi ve ben böyle anlarda sabırlı bir omega değildim. Şu an derste olmalıydı, ben bu haldeyken dersten çıkmasında ise bir sakınca görmüyordum. Onu aradım, konuşabilecek durumda olduğum bile meçhuldü ama Jeongguksuz yapamıyordum.

Telefonun çaldığı süre boyunca dudaklarımı birbirine bastırarak iniltilerimi yutmaya çalıştım, tatmin olamadığım her an canım acıyordu. Jeongguk beni bu kadar bekletmez, aramalarımı anında açardı; dersten çıkması vaktini almış olmalıydı.

"Söyle güzelim." Sesini duymamla bir hıçkırık dudaklarımdan firar ederken ıslanmış saçlarımı geriye ittim. "Taehyung ne oldu? Neden ağlıyorsun bebeğim? Geliyorum, çıktım dersten. Ağlama, geliyorum." Birkaç hafta önce yaşadığımız olay yüzünden hâlâ hassastı, o gün ve onu takip eden birkaç gün boyunca çok ağlamıştım.

"Jeongguk, canım acıyor. Gel Jeongguk, ben seni istiyorum." Duraksayarak, sızlanarak ve ağlamaya devam etmeye her an hazır bir sesle kurduğum cümle sonrasında elim birkaçını rastgele iliklediğim gömlek düğmelerini buldu. Sadece sesinin bile bana yaptırabilecekleri çok fazlaydı. Ellerim çıplak tenime değdiğinde dudaklarımdan kaçan sesleri engellemem imkansızdı, hızlanan nefeslerini dinlemek beni daha da teşvik ederken parmak uçlarımı göğüslerimde gezdirdim.

"Ellerini üzerinden çek Taehyung, dokunma kendine. Geliyorum, seninle ilgileneceğim istediğin kadar." Mırıltılarla onayladım onu. Kıyafetleri etrafımdayken yatağın ortasında küçülerek yastığına sarıldım ve onu beklemeye başladım. Kontrolsüzce yayılan feromonlarım tüm evi hanımeli kokusuna bulamıştı, kalçamdan süzülen omega sıvısıyla ıslanmış kıyafetlerinde oyalanabileceğim kadar bile kokusu kalmadığı bir anda evin kapısı açıldı.

Duyduğum birkaç küfür bu haldeyken bile gülümsememi sağlarken yanıma çabuk gelmesi için ona seslenmek istiyordum ama ağzımı açtığım an çıkan seslerin sızlanmalardan ve inlemelerden ibaret olacağını hissediyordum. Terden ıslanmış saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırdığımda merdivenleri hızlı hızlı tırmanan sert adım seslerini duydum. Attığı her adımda yoğunlaşan kokusu dizlerimi hazla titretirken ellerim gömleğin bir düğmesini daha çözdü.

Odanın kapısı kuvvetle açıldığında gözlerimi oraya çevirdim. Jeongguk bana her zaman çekici gelirdi ama daha önce ona bu kadar dokunmak istediğim başka bir an olmamıştı. Çok ulaşılmaz görünüyordu. Siyah, kargo bir pantolon kalın bacaklarını öyle güzel sarmıştı ki tüm odağımın oraya kayması kaçınılmazdı. Elindeki deri ceketi odadaki koltuğa fırlattı, yaladığım dudaklarımla bakışlarımı gözlerine çıkardım. Bana bacaklarımı birbirine bastırmamı sağlayacak kadar arzu dolu bakıyordu, bende gördüklerinin de onunkilerden farklı olduğunu düşünmüyordum. Bir kolumu yüzüme kapatırken diğerini onun için açtım, bakışlarının ağırlığı içimdeki ateşi harlıyordu, buna daha ne kadar dayanabileceğimi bilmiyordu.

Yatağa çıkarak onun için açtığım koluma sırtüstü uzandı, gömleğin açıkta bıraktığı köprücük kemiklerimde ve boynumda hızlı nefeslerini hissederken elim saçlarına karıştı. Yüzümdeki elimi ensesine sararak onu üzerime daha çok çekmeye çalıştım, bedeninin ağırlığı altında ezilmek istiyordum.

Kulağımın altında ıslak öpücüklerini hissettiğimde belimi kaldırarak kendimi ona bastırdım, kolu belime dolanıp orayı sertçe kavradı. Bana her zaman dokunsa kırılacakmışım gibi yaklaşırdı ama şu anki sert hareketlerinden acayip bir haz alıyordum. "Jeongguk, çok güzel kokuyorsun. Öpsene beni, lütfen. Çıkaralım tişörtünü, dokunmak istiyorum sana." Boynumdan çıkarak üzerimde yükseldiğinde dudaklarına ulaşmak için kafamı kaldırdım. Büzülmüş dudaklarımı üstünkörü yalayarak geri çekildi, yüzünde alaylı bir gülümseme vardı.

"Gömleğimi mi giydin? Bunu üzerimde her gördüğünde beni kucağıma atlamak ister gibi süzüyordun." Dediklerini tam olarak algılayamıyordum, tüm dikkatim konuşurken oynayan pembe dudaklarındaydı. Belimdeki ellerinin siyah gömleği sıyırarak tenime sarılmasıyla ağzımdan büyük bir inleme kaçarken saçlarını çekiştirerek dudaklarına ulaşmaya çalıştım. Kısa şortun açıkta bıraktığı bacağımı üstüne atıp tüm vücudumu ona bastırdığımda serbest bıraktığı büyük bir feromon dalgası biraz daha ıslanmamı sağladı.

"Jeongguk, öp beni. Acıyor, seni istiyorum. Öp alfa, öpüş benimle." Yeşil gözlerimden sızan bir damlayı hırçınca sildikten sonra hâlâ istediğimi vermediği için kirpiklerimin altından küskün bir attım ona, bu halimi o kadar hoşuna gidiyordu ki! Kalçamı biraz daha kaldırarak bedenine sürttüğümde dişlerini sıkarak kalçamı kavradı, saçlarını biraz daha çekiştirdim ve sonunda dudaklarına ulaşmama izin verdiğinde canımı acıtacak bir hızla ağzına yapıştım.

Ona bayılıyordum, Jeongguk'la aramızda öyle güçlü bir kimya vardı ki şu an odadaki cinsel gerilim beni bayıltabilirdi. Bana izin verdi, dilediğim gibi öptüm onu bir süre. Dilimi dudaklarında gezdirerek özlediğim tadı doyasıya aldım, alt dudağını ağzımın içine çekerek kuvvetle emdim, üst dudağına dudaklarımı sertçe bastırarak bir sürü öpücük bıraktım. Jeongguk'un dudaklarını öpmenin en sevdiğim şekeri yemekten tek farkı tükenmiyor oluşuydu.

Dilim bir kez daha ağzımdan çıkarak dudaklarında dolaşmak istediğinde buna izin vermedi, kontrolü tamamen eline alıp dilimi ağzının içine çekti. Kendimden çıktığına inanamadığım seslerle eşlik ediyordum ona, bütün gücüyle emdiği dilim acırken ellerimi beline indirerek tişörtünü sıyırdım.

İki dudağım da ağzında olduğundan nefes almak için ayrılmak bile zordu, ağzının her zerresini tadiyordum ve çenemde dahi hissedebildiğim kadar ıslak olan bu olaya öpüşme diyemiyordum, Jeongguk resmen ağzımı yiyordu. Omzuna tırnaklarımı geçirerek onu uyardığımda dudaklarımı birkaç kez ısırdıktan sonra serbest bıraktı. Nefes nefeseydim, tenime yapışan kumaşların rahatsız hissettireceği kadar ıslaktım ve kalbim beni korkutacak bir hızda çarpıyordu. Benden asla uzaklaşmadan öpülmekten şişmiş, ıslak dudaklarıma rastgele öpücükler bırakmaya devam etti.

"Bebeğim benim, çok güzelsin. Kaçırma gözlerini. Şu güzelliğe bak, bal gibisin bal." Kızaran yanaklarımla şımarıkça gülümsedim, öpüşürken çekiştirdiğim için dağılmış saçları alnına dökülmüştü. Yumuşak tutamları geriye doğru iterek alnını açtım, dayamayıp yüzünün her yerine dudaklarımı bastırmaya başladığımda aramızdaki elektrik yeniden cereyan etmeye başladı.

"Jeongguk, çıkart." Tişörtünü çekiştirerek sızlandığımda boynumdaki dudaklarını saniyelik olarak çekip tişörtünü sıyırdı. Çıplak kalan sırtına kollarımı sardım, teni pürüzsüzdü. Gümüş yüzüklü elleri çıplak baldırlarımı sıkıca sardığında inleyerek omuzlarına tutundum, dudaklarının ıslak izlerini sürdürerek göğsüme kapanmasıyla dudaklarımdan engel olamadığım bir çığlık koptu. Bu çok güzel bir histi, karnım kasılırken Jeongguk'un tenine tırnaklarımı geçirdim.

"Jeongguk, biraz daha, lütfen." Siyah gömlek bedenimden sıyrılmıştı. Jeongguk göğsümü kuvvetle emerken, dilini etrafında dolaştırarak daireler çizerken ve kesinlikle canımı yakmayan ama kasıklarımda bir yerleri titreten ısırıklar bırakırken yapabildiğim tek şey boğazımı acıtacak kadar güçlü sesler çıkarmaktı. "Jeongguk, çok iyi hissettiriyorsun, gerçekten gerçekten mükemmel bir duygu." Kafasına kollarımı sararak daha çok kendime bastırdım, bir süre sonra uyuşmaya başlayan göğsümü serbest bırakıp tekrar yüz yüze gelmemizi sağladı.

Dudaklarımı tekrar öpmeye başladığında ona yetişmeye çalıştım ama kendinden geçmiş gibiydi. Çıkan şapırtılarla ağzımın tamamına ulaşmayı istercesine kafasını eğdiğinde dilimi diline sarmasına izin verdim. "Bu ne ya? Bu ne, bu ne? Nasıl olabilir böyle bir şey ya? Gerçek misin sen?" Benden ayrıldığı an sinirle bağırdığında şaşkınlıkla ona baktım, sıktığı dişleriyle, çattığı kaşlarıyla ve alnında atan damarla korkutucu görünüyordu. "Taehyung, sana doymam mümkün değil. Şu tadı düzenli ve sık aralıklarla almazsam yoksunluk krizine girerim."

Hızlı hızlı konuştuktan sonra elini enseme sararak kafamı yükselttikten sonra beni öpmeye devam etti, ne dediğini anlayamamıştım bile. Boynuna sardığım kollarımla temasımızı arttırmaya çalışıyordum sadece, çok güzel kokuyordu. Parmakları kısa ve ıslak şortumun başlangıcına tutunduğunda derin bir nefes aldım. Jeongguk bu hayatta en çok güvendiğim insandı ve vücudumun her noktasını özenle seveceğinden emindim. Hazır hissetmemem, çekinmem ya da korkmam gibi bir durum asla yoktu. Hatta şu an daima yüzüklerin süslediği parmaklarını hissetmek istediğim yer tam olarak kalçalarımdı.

Saçlarını geriye atarak göz göze gelmemizi sağladı, günün en sevgi dolu bakışını yakaladığımda ona kocaman gülümsedim. Hiçbir tereddüt barındırmıyordum ve o da bunu hissetmeliydi. "Oha Jeongguk, çok yakışıklısın. Imm, tatlı alfa. Öpeyim burayı da." Ulaşabildiğim her yere sert öpücükler bırakmaya başladım, şort bacaklarımdan sıyrılırken dudaklarında serseri bir tebessüm vardı. "Ağzını yerim ağzını. Öp istediğin kadar, birazdan ben de seni öpeceğim güzelce." Küçük bir kahkaha atmak için aralanan dudaklarım, bacaklarıma dağılmış omega sıvısının bulaştığı parmaklarını arzuyla emmesiyle kapanırken bakışlarını kalçalarıma indirdi.

Biraz önce hissettirdiği tüm şefkat, gözlerine sinmiş merhamet toz olurken dudaklarını yalayarak manzarasını süzdü, sanırım en çok utandığım an dikkatli ve inceleyen bakışlarının odağı olduğum bu andı. Kırdığım dizimi sağa doğru iterek bacaklarımı daha da aralamak yeltendiğinde itiraz mırıltılarıyla onu engellemek istedim. Kaşlarını kaldırarak bana alaylı bir bakış attı, gözlerinde gördüğüm arzu ve hayranlık bacağımı bizzat hareket ettirmemi sağlarken dişlerimi dudağıma geçirerek kirpiklerimi kırpıştırdım.

Dudaklarımdan başlayan öpüşleri boynuma ve göğüslerime indi, nefesini ıslak ve sıcak deliğimde hissettiğimde sızlanarak koluma saçlarına tutundum. Böyle bir anın ana karakteri olduğuma inanmak çok zordu. Dilini tenimde hissettim, ufak hamleler gittikçe sertleşti ve kalçalarımdan süzülen, feromonlarımla tatlanmış sıvıyı büyük bir açlıkla içmeye başladı. Gözlerimden süzülen yaşları durduramazken dilini duvarlarımda hissetmek çıldırmamı sağlıyordu.

"Taehyung, dilimi bile kabul edemeyecek kadar darsın. Kafayı yememi mi istiyorsun? Delireyim mi güzelliğinden?" Bacaklarımım içine canımı acıtacak ısırıklar bıraktı, yarın moraracaklarına emindim. Kalçalarımın arasına dönen kafasıyla deliğimi tekrar ağzının içine çektiğinde vücudum sarsılırken bacaklarımı omuzlarına sararak bedeninin baskısını daha çok hissetmeyi umdum.

Dizlerimin gözle görülür bir biçimde titrediği anlarda geriye çekilerek ıslak dudaklarıyla yüzleşmemi sağladı. Sulu gözlerimle ellerimi uzatarak çenesini kurulamak istediğimde avuçlarıma birçok öpücük bıraktı, böyle bir anda bile sevgisini yumuşak hareketlerle hissettiren muhteşem bir alfam vardı.

Yerimde doğrularak pantolonunun düğmesine uzandım, onu içimde istiyordum ve bana arzuladıklarımı vermeye hazır olduğunu en başında söylemişti. Pantolonu ve iç çamaşırı da yataktan düştüğünde tırnaklarımı hep yapmak istediğim gibi baldırlarına geçirdim, büyük bir kahkahayla başını enseme gömdüğünde ben de kıkırdadım.

"Beni o kafe masasında gördüğünden beri en çok yapmak istediğin şeyin bu olduğunu itiraf et." Gözlerimi süzerek ona baktım, bu bariz bir gerçekti ama böyle bir cümleyi benden duyamazdı. Dilimi çıkararak gülümsediğimde bulunduğumuz anın büyüsüne tekrar kapıldık, beni hızla öperken yatağa geri yatırdı. "Kaldır beli güzelim." O anın geldiğini anlayarak gözlerinin en içine tüm aşkımı hissettirmek istercesine baktım, elleri saçlarıma karışarak şefkatle okşadığında kendini içime itti. Bu tarif edilemez bir histi. Ipıslak olduğum için canım aşırı yanmamıştı, tahammül edilebilir bir ağrı yoklamıştı sadece vücudumu. Sol bileğim cayır cayır yanıyordu, Jeongguk içimde hareket ettikçe aldığım zevk katlanırken omzuna bastırdığım dudaklarım iniltilerimi bastırıyordu. İçimdeki doluluğa alıştığım ve ritmine uymaya çalıştığım bir anda Jeongguk öyle bir noktaya temas etti ki üç gün boyunca boğazlarımı ağrıtacak bir çığlık tüm odada yankılandı. Kendinden emin bir şekilde gülümseyen dudaklarını yalayarak yüzümü izlemeye başladığında hıçkırıklarıma karışan iniltilerimi durduramıyordum.

Bir eli saçlarımı okşarken diğeri de kalçamı sıkıyordu. Parmaklarının izlerine sahip olduğuna emin olduğum yere hafifçe vurduğunda belindeki bacağımı sıkılaştırdım, tüm bunlar inanılmazdı.

Jeongguk zevk aldığımdan ve mutlu olduğumdan emin oldukça daha da hızlandı, beni daha çok dağıttı ve sarsılarak boşaldığımızda bile bir eli hep şefkatini hissettirmek istercesine saçlarımı okşuyordu.

Nefes nefese kendini yanıma bırakmak itediğinde ona engel oldum, üzerime uzandı. Kollarımı boynuna sararak ona kocaman sarıldım, Jeongguk benim hak ettiğimden katlarca fazlasıydı.


♡♡♡

AGAGAGAGAGGAGAGAA
merrhaba
arkdslr bakin ben smutlari bile tek gozumle okuyan bir insanim BUNU YZMAK O KADAR ZORDU KI O KKKKADAR ZORDU KI???
oldu mu olmadi mi assla bilmiyorum
umarim cringe olmamissinizdir
yazarken o kadar zorlandim ki annnlatamam
begendiniz mi SOYLEYIN TAMAM MI
ben bu bolumi bir daha okuyamam kontrol ederken bile basima agri girdi lbdwonslwms
yorum atmayi unutmayin tamam mi
optm sizi :33





Seguir leyendo

También te gustarán

62.6K 3.2K 42
Komşunuz Barış Alper Yılmaz olursa ne mi olur?
52.5K 2.5K 15
"kurtarıcısına aşık kız... klişe hikaye." "komşu kızına platonik aşık çocuk mu söylüyor bunu?" ya da asi'nin şebnem'in kızı olarak doğup büyüdüğü ve...
31.4K 2.8K 12
Kim Taehyung öğrencisine fazla mı ayrıcalık tanıyordu? Daha ona sınav cevaplarını verdiği kısma gelmedik. Yaş farkı !
28.9K 1.2K 43
Bu kitap Yabani dizisinin 28. bölümünden sonra ASLAZ cephesinde yaşanan olayları konu aldığım bir kitaptır. Görmek istediğimiz fakat tüm beklentileri...