Müptela | Tamamlandı

By yericeryazar

5.6M 291K 43.1K

Gökyüzünde özgürce uçan bir kuş ve o gökyüzüne ateş eden bir savaşçının hikayesi. Leyla özgür bir kuş, Ercüm... More

1.Bölüm
2.Bölüm
3.Bölüm
4.Bölüm
5.Bölüm
6.Bölüm
7.Bölüm
8.Bölüm
9.Bölüm
10.Bölüm
11.Bölüm
12.Bölüm
13.Bölüm
14.Bölüm
15.Bölüm
16.Bölüm
17.Bölüm
18.Bölüm
19.Bölüm
20.Bölüm
21.Bölüm
22.Bölüm
23.Bölüm
24.Bölüm
25.Bölüm
26.Bölüm
28.Bölüm
29.Bölüm
30.Bölüm
31.Bölüm
32.Bölüm
33.Bölüm
34.Bölüm
35.Bölüm
36.Bölüm
37.Bölüm
38.Bölüm
39.Bölüm
40.Bölüm
41.Bölüm
42.Bölüm
43.Bölüm
44.Bölüm
45.Bölüm
46.Bölüm
47.Bölüm
48.Bölüm
49.Bölüm
50.Bölüm
51.Bölüm
52.Bölüm
53.Bölüm
54.Bölüm
55.Bölüm
56.Bölüm
57.Bölüm
58.Bölüm
59.Bölüm
60.Bölüm
61.Bölüm
62.Bölüm
63.Bölüm
1 MİLYON!
64.Bölüm
65.Bölüm
66.Bölüm
67.Bölüm
68.Bölüm
69.Bölüm
70.Bölüm
Telegram Grubu.
71.Bölüm
72.Bölüm
73.Bölüm
74.Bölüm
75.Bölüm
76.Bölüm
77.Bölüm
78.Bölüm
79.Bölüm
80.Bölüm
81.Bölüm
82.Bölüm
83.Bölüm
84.Bölüm
85.Bölüm
86.Bölüm
87.Bölüm
88.Bölüm
89.Bölüm
90.Bölüm
91.Bölüm
92.Bölüm
93.Bölüm
94.Bölüm
95.Bölüm|Final
Özel Bölüm.

27.Bölüm

80K 3.5K 422
By yericeryazar

İyi Okumalar Dilerim♡

"Her erin bahtına bir güzel düşer, sende tek menim yadıma düştün. Nazende sevdiğim yadıma düştün..."

Şarkının sesi kesilince Ercüment'i ittim. Evet ittim. Çünkü o an bitmişti, büyü bozulmuştu. Artık benden uzak durmaya devam edebilirdi.

"Git hadi." Dedim hızla. Yanından geçip masanın yanına geldim. "Nereye?"

"Banane nereye gidersen git."

"Ama bu anın sonu böyle olmamalıydı." Diyince tekrardan ona döndüm. "Yaa." Dedim uzatarak. "Nasıl olmalıydı?"

"Ne bileyim." Deyip bana doğru bir adım attı. "Bir öpebilirdin mesela." Dedikten sonra bir elini masaya koydu.

Gözlerimi kocaman açtım. "Ya da bir vurabilirdim mesela?"

"Ne kadar ayıp. Dans edip bir kenara attın resmen beni, kendimi kullanılmış hissediyorum."

"Vah vah yazık." Dedim sahte bir hüzünle.

"Tamam Ercüment, çık hadi." Dedim tekrardan. Elini masadan çekip doğruldu. "Sen gelmiyor musun?"

"Hayır."

"Neden?"

"Sanane?"

"Niye böyle yapıyorsun ama doktor?" Diye sordu. "Aramızda ki buzlar erimeye başlamıştı, engel olmasana."

Alayla güldüm. "Yanılıyorsun komutan. Onarmak kırmak kadar kolay değil maalesef. Öyle bir iki cümleyle olmuyor."

Bir kaç saniye yüzüme baktı. "Tamam." Dedi. "Senin dediğin gibi olsun doktor."

Arkasını döndü ve revirden çıktı. Bende telefonumu şarjdan çıkarıp annemi aradım.

"Kızım, nasılsın?"

"İyi anne sen?"

"İyi bende, aramadın bu gün?" Diye sordu.

"Ay evet anne arayamadım. Karakolda bir organizasyon varda oradayım hala."

"Anladım. Kapatayım o zaman sonra konuşuruz."

"Yo şimdi müsaitim konuşabiliriz."

Annemle biraz konuştuktan sonra kabanımı ve çantamı alıp revirden çıktım. Çünkü saat 10'u geçiyordu, birazdan eve giderdim. Tekrar revire gelmemek için de eşyalarımı alıp çıktım.

"Hayırdır gidiyor musun?" Diye sordu Hazal.

"Evet gideceğim birazdan."

"Neden saat daha erken?"

"Yok ya, yorgundum zaten hiç dinlenemedim." Dedim. Uykumda gelmişti. Zaten Hazal erkenden uyandırmıştı. Tamam pek erken değildi ama pazar günü için erkendi.

"İyi kendin bilirsin."

Biraz daha oturduktan sonra ayağa kalkıp, sandalyemin arkasına koyduğum kabanımı alıp üzerime giydim.

"Levent abi, çok güzel bir geceydi." Dedim Levent abinin yanına gidip. "Emeğinize sağlık."

"Beğendiyseniz ne mutlu." Dedi gülümseyerek.

Levent abinin yanından ayrılıp spor salonundan çıkacakken "Leyla." Diyerek yanıma geldi Kübra abla.

"Efendim?"

"Gidiyor musun?"

"Evet."

"Bende çıkıyordum, birlikte gidelim."

"Tabii."

Birlikte spor salonundan çıkıp çıkışa doğru yürümeye başladık.

"Kaç yaşındasın Leyla?"

"25."

"Buralı mısın peki?"

"Yok." Dedim. "Bursalıyım."

"Biz de Ankaralıyız. Ama şimdi eşimin işi için Trabzonda yaşıyoruz."

"Anladım."

Bahçeye çıkınca duraksadı. "Leyla yanlış anlamazsan sana bir şey soracağım."

"Tabii." Dedim. Böyle söyleyince gerilmiştim.

"Ercüment ile anlaşabilir musunuz?" Diye sordu.

Bu sorunun cevabını ben bile bilmiyordum. Anlaşabiliyorduk ama asla anlaşamıyorduk.

"Neden sordunuz?"

"Yani seninle ilgili bir şey değil, yanlış anlama. İş yerinde nasıl? Biz mesafelerden dolayı pek görüşemiyoruz da."

Kaşlarım hafifçe havaya kalktı. Kardeşini tanımaya mı çalışıyordu yoksa bana mı öyle gelmişti?

Ve görüşememelerinin sebebinin mesafeler olduğuna pek inanmıyordum. Başka bir şeyler vardı.

"Yanlış anlamıyorum tabii ki." Dedim. Bahçenin ortasında durmuş Ercümenti konuşuyorduk resmen. "Ama Ercüment ile işlerimiz aynı değil, o yüzden pek bir şey söyleyemeyeceğim."

"Anladım."

Biz bahçede konuşurken Ercüment'in kapıdan çıkıp bize doğru geldiğini gördüm. Kübra abla bir şeyler söylüyordu ama şuan bütün dikkatim sinirli bir şekilde bize doğru gelen Ercüment de olduğu için dinleyemiyordum.

"Ne oluyor?" Dedi Ercüment yanımıza gelince. "Ne konuşuyordunuz?"

"Hiç." Dedim.

Beni umursamadan ablasına döndü. "Ne dedim ben?" Diye sordu. Neden bu kadar sinirliydi ki? Az önce ne kadar sakindi oysaki. Bu kadar kısa sürede neye bu kadar sinirlenmiş olabilirdi?

"Ercüment ba-"

"Konuşmayacaksın dedim değil mi sana?" Diyerek lafını kesti ablasının.

"Konuşmamız da bir sorun mu var?" Diye sordum.

"Evet var!" Diye bağırdı. "Konuşmayacaksın!"

Bana değil ablasına söylüyordu.

"Sahte ablacılık oyunun bittiyse git artık!"

"Ercüment!" Dedim hızla.

Aralarında ne geçmişti bilmiyorum. Ama şuan büyük saygısızlık yapıyordu. Her ne olursa olsun karşısında ki ablasıydı.

Bana dönüp sakin bir şekilde "Sen karışma Leyla, lütfen." Dedikten sonra tekrardan sinirle ablasına döndü. "Gelme bir daha buraya! Abime söyle oda gelmesin! Anladın mı?"

"Ercüment biz doğum günün için."

"Geçti benim doğum günüm!" Diye bağırdı sinirle.

Kübra abla şaşırmıştı. "Ne geçmesi, 24 Ocak senin doğum günün."

24 Ocak mı?

"24 Ocak falan değil!" Dedi bağırarak. "4 Ocak benim doğum günüm. Hem sizden doğum günümü kutlamanızı bekleyen kim ya?"

Kübra ablanın gözleri dolmuştu.

"Kutlama doğum günümü falan! Siz bu sene kutladınız diye ben iyiki doğmuş olmayacağım! Bu sene aklınıza geldim diye unuttuğunuz doğum günlerim geri gelmeyecek! Duydun mu?"

Ercüment Kübra ablaya doğru yaklaşırken kolundan tuttum. Bir şey yapacağından değil ama sakinleşmesi gerekiyordu.

Ercüment derin bir nefes aldı ve en azından az önceye göre daha sakin bir sesle "İhtiyacım olduğu zaman yanımda olacaktınız!" Dedi. "Şimdi değil."

Ne zaman gelmişti bilmiyorum ama Kübra ablanın eşi, Kübra ablanın kolundan tutup. "Hadi Kübra, biz gidelim artık."

Kübra abla ağlamaya başlamıştı.
Ne olmuştu aralarında bu kadar sinirliydi Ercüment?

"Hayatında ki bütün kadınları ağlatmak zorunda mısın?" Diye sordum Kübra abla ve eşi gittikten sonra. Ercüment bana döndü. "Hayatımda ki tek kadın sensin." 

Dediği şey kısa bir şok etkisi bıraksa da hemen kendime geldim. "Karşında ki ablandı farkındasın değil mi? Böyle davranmak zorunda mıydın?" 

"Zorundaydım." Dedi sinirle. Sonra derin bir nefes aldı. Sakinleşmeye çalışıyordu farkındayım. Ama pek başarılı olamıyordu. 

"Neden?" Diye sordum merakla. Neden böyle davranmıştı, neden konuşmamızı istememişti, neden bu kadar sinirlenmişti merak etmiştim. Öz kardeşim yoktu, o duyguyu bilmiyordum ama Ercümentin yaptığı yanlıştı. Aralarında her ne olursa olsun ablasıydı, her şeyi geçtim kendisinden büyük biriydi. 

Ellerini saçlarına attı. Cevap vermeyin tekrar konuştum. "Neden böyle davrandın? Neden bu kadar sinirlisin ablana? Hoş tabii sen herkese sinirlisin orası ayrı konu."

"Merak mı ediyorsun gerçekten?" 

"Evet merak ediyorum. Madem hayatında ki tek kadın benim anlat." 

"Niye merak ediyorsun? Nefret etmiyor musun sen benden?"

Alayla güldüm. Ona doğru bir adım atıp konuştum, "Senden nefret etmiyorum Ercüment. Sana kırgınım. Bunu anlaman için daha kaç kere söylemem gerekiyor?"

"Anlıyorum ulan anlıyorum." Dedi hızla. "Ama ne yapacağımı bilmiyorum. Nasıl telafi edeceğim bilmiyorum. Haklısın toparlamak kırmak kadar kolay değil. Ben nasıl toparlayacağımı bilmiyorum. Tam bir şeyler yapacağım her şey birden boka sarıyor." 

"Çünkü sen böyle olsun istiyorsun." Dedim sinirle. 

"İstemiyorum ya!" Diye bağırdı birden. "Böyle olmak falan istemiyorum. Değişmek istiyorum, tam değişmeye kara veriyorum yıllardır görüşmediğim ablam çıkıyor geliyor. Bir bok olmamış gibi abin de gelecek doğum gününü kutlayacağız diyor." 

Derin bir nefes aldı. "Allah razı olsun ya." Dedi alayla. "Zahmet etmişsiniz." 

"Neden bu kadar sinirlisin ablana karşı?" 

"İstemiyorum onları hayatımda. İstemiyorum ya bu kadar zor mu bunu anlamak istemiyorum. Aynı onların yaptığı gibi istemiyorum." 

Kısa bir an duraksadım. "Onlar seni istemedi mi?" Diye sordum. 

"İstemedi." Dedi. Sesi titremişti, kısa bir an ağlayacak gibi olmuştu ama hemen toparladı. 

Gözlerim dolmuştu. Üzülmüştüm bu haline. 

"Neden?"

"Bu soruyu bende çok sordum yıllarca. Neden dedim ama cevap veren olmadı. Annemle babam öldükten sonra beni istemediler hayatlarında. Şimdi istiyor olmaları, bunu değiştirmez." 

"Ben ne diyeceğimi bilmiyorum." Dedim açık açık. Çünkü ne diyecektim bilmiyordum. Ailesi tarafından istenmediğini söyleyen birine ne diyebilirdim ki? Üzülme mi diyeyim? Bu da geçer mi diyeyim ne diyeyim? 

Hem yine anne babam öldükten sonra demişti. Annesinin de öldüğünü söylüyordu. O zaman Kübra ablanın telefonda konuştuğu kimdi? Bunu düşünmek istemiyordum ama Ercümente de soramazdım. Hele şimdi hiç soramazdı. 

"Hiç bir şey söyleme." Dedi. Sertçe yutkundu. Bunu hareket eden adem elmasından anlamıştım. Kısa bir sessizlikten sonra tekrardan konuştu. "Hadi git artık eve, üşüme." 

Bir şey söylemeden arkamı döndüm. Bir kaç adım attıktan sonra durdum ve tekrar Ercümente döndüm. "Eğer anlatmak istersen." 

"Anlatacağım." Dedi. "Ama önce şu kırgınlık işini halletmem gerek. Onu bir halledeyim, ilk işim sana anlatmak olacak." 

Tekrardan önüme dönüp yürümeye başladım. 

"İyi geceler doktor." Diye bağırdı arkamdan. İyi geceler komutanım, iyi geceler. 

Eve gelince oflayarak içeriye girdim. Üzerimi değiştirip yatağa yatana kadar aklımda sadece Ercüment vardı. Daha az önce beraberdik ama özlemiştim. Az önce beraber olmasın beraberdik ama aramızda buzdan duvarlar vardı. Uzak duramıyorduk çünkü buz duvarlar şeffaftı ve birbirimizi görüyorduk. Ama birbirimize ulaşamıyorduk çünkü duvarlar soğuktu. Erimesi için güneşe ihtiyaç vardı. Normal de kışı daha çok severim ama bir kaç günlük güneşe çok ihtiyacım vardı.

Çok sıkılmıştım bu durumdan. Daha nereye kadar devam edecekti? Ben gidene kadar mı? Zaten 2 ayım kalmıştı. Bu 2 ay içerisinde bir şeyler oldu oldu. Olmadı zaten her şey tamamen biterdi.

Ve ben bitmesini hiç istemiyordum. Bundan önce hayatım da yoktu ama bundan sonra hayatımda olsun istiyordum. Her şeye rağmen istiyordum bunu. Çünkü Ercüment farklıydı. Daha önce hayatım giren hiç kimseye benzemiyordu. 

Aynı zaman da ona karşı olan duygularım da farklıydı. Daha önce aşık olmuştum tabii ki ama bu kadar sevdiğimi hiç hatırlamıyorum. Ercümente aşık olmuştum, çok aşık olmuştum. İçimde asla dur durak bilmeden büyüyen bir sevgi vardı. Kalbim kırıkta olsa, sinirli de olsam durmuyordu. İçim de ki sevgi büyümeye devam ediyordu. 

O dediklerinden sonra Ercümentin sürünmesi gerekiyordu bende farkındaydım bunun. Ama onu süründüreyim derken bende sürünecektim. 

"Off." Diye bağırdım. "Aşık olmanın sırası mıydı Leyla?" 

Tam sırasıymış sanırım. Gerçekten farklıydı. Bu farklılığı her zerrem de hissediyordum. Ercüment bana iyi gelmemişti belki ama ona karşı olan duygularım bana iyi geliyordu. Sanki açılan bütün yaraları kapatıyor gibi.

Daha fazla düşünmek istemediğim için gözlerimi kapattım. 

Ne zaman uyumuştum bilmiyorum ama sabah işe geç kalacak kadar geç uyanmıştım. Hızla hazırlanıp evden çıktım. Siteden çıkacağım sırada "Leyla." Diyerek birinin seslendiğini duydum. 

Arkamı dönünce bana doğru gelen Kübra ablayı görmüştüm. Dün gece gitmemişler miydi? Umarım bir yerlerden Ercüment çıkmazdı. Yine dün gece ki gibi bir şey yaşamak istemiyordum. 

"Dün gittiniz sanmıştım." Diye konuştum yanıma gelince. "Yok şimdi gideceğiz. Tanıştığımıza çok memnun oldum." Dedi. "Bende memnun oldum." 

"Aynı zaman da dün gece olanlar için de kusura bakma." 

"Yok ne kusuru." 

"Ercüment için değerli biri olmalısın." Deyince "Anlamadım?" Dedim şaşkınlıkla. 

"Yani sıradan biri olsan dün o konuşma yaşanırken sende yanımızda olmazdın. Sana değer veriyor." 

Hafifçe tebessüm ettim. "Bilmiyorum." Dedim. 

Ercüment dengesiz biriydi. Kendince sorunları vardı. Sinirli biriydi. Bir anda parlayıp hemen sönüyordu. Sonra bir öyle bir böyle davranıyordu. İlk konuşmamızda mesela, ben ısrarla Çağan olduğunu iddia ederken o bana gayet kibar davranmıştı. Ya da buraya Çağanı görmeye geldiğim de gayet iyiydi. Hatta bana yardımcı olmuştu. Ama buraya taşınınca farklı biri olmuştu sanki. Ya da böyleydi de ben bilmiyordum. Baştan kaba saba davranmıştı sonra yine iyi, kibar biri olmuştu. Beni arkadaşlarıyla gittiği yemeğe davet etmiş, yemeği mahvetmişti. Sonra iltifat edip kafamı daha da karıştırmıştı. Doğum gününü kutlayınca çok mutlu olmuş iki gün sonra pişman etmişti. 

Şimdi bütün bu olanlar bana değer verdiğini mi gösteriyordu yoksa değer vermediğini mi gösteriyordu bilmiyordum. Aynı davranışları gibi hissettirdikleri de dengesizdi. Bir güzel hissettiriyordu bir kötü.

"Ercüment öyledir." Dedi. "Değer veriyor mu vermiyor mu, seviyor mu sevmiyor mu anlamazsın." 

"Öyle gerçekten." Dedim. 

"Ama sevdiğini gerçekten güzel sever. Yani biz buna pek şahit olamadık ama güzel sever. Sana bir kere değer verdiğini hissedersen sonra verdiği değerden şüphe etme olur mu?"

"Eğer bir gün bana değer verdiğini hissedersem neden olmasın." Dedim. Sanırım bunu söylemek biraz canımı yakmıştı. Ercümentin de hakkını yemek istemem dün gayet güzel hissettirmişti dans ederken ya da hayatında ki tek kadının ben olduğumu söylerken. Ama dengesizdi işte. İnsan ne yapacağını kestiremiyordu. 

"Böyle değildi." Dedi. Kübra abla da üzgündü hem de çok. Ercüment de belli etmiyordu ama sinirinin arkasında bir hüzün sakladığı belliydi. "Değişti. Daha doğrusu değişmek zorunda kaldı." 

"Neden?" Diye sordum hızla. "Neden değişmek zorunda kaldı?" 

"Yalnız kaldı çünkü." 

"Neden yalnız bıraktınız o zaman?" 

Anne ve babasını kaybetmiş bir genci neden yalnız bırakmışlardı. 

Kübra abla başını öne eğdi. "Kusura bakmayın ama insanların hayatı oyuncak değil. Size ihtiyacı varken yanında olmayıp yalnız bıraktığınız birini size böyle davranıyor diye suçlayamazsınız." 

"Suçlamıyorum zaten." Dedi. Başını kaldırıp yüzüme baktı, gözleri dolmuştu. "Ne söylese haklı. Babamın ölümünden en çok o etkilendi. Biz babam hayattayken kendi hayatlarımızı kurmuştuk. Ölümünden sonra canımız yansa da kendi yolumuza baktık. Ama Ercüment." 

"Daha 17 yaşındaydı." Diye tamamladım cümlesini. Başını sallayarak beni onayladı. 

"Biz kendi hayatımıza bakarken o kendi başına hayatını kurmayı denedi, biz yolumuza bakarken o yolunu bulamadı. O yüzden de babamın ölümünü hala atlatamadı, hala kabullenemedi."

Şuan her şeyi boş verip Ercümente sarılmak istiyordum. Benim düşününce canım yanmıştı. Kim bilir o yaşarken ne acılar çekmişti. 

Ablası ve abisinin yaptığını düşünmek bile istemiyorum. Anne babasını kaybetmişti o. Nasıl kardeşlerini boş verip kendi hayatlarına bakmışlardı ki? İçleri nasıl rahat etmişti? 

"O yüzden hırçınlaştı. Biz yanında olmak istesek de izin vermedi." 

"Annesini ve babasını kaybetmişken onu yalnız bırakmışsınız neden sizi tekrar yanında istesin ki?" Dedim sinirle. 

"Ne?" Dedi Kübra abla şaşkınlıkla. "Babasını kaybetti sadece." 

"Evet 17 yaşındayken babasını kaybetmiş sadece ama 3 yıl sonra da annesini." 

"Bir yanlışın var Leyla." Dedi. "Annem hayatta hala." 

Bölüm sonu toplanma noktası📍
-Bölüm hakkında ki düşüncelerinizi buraya yazarsanız çok mutlu olurum♡

Instagram : @yericeryazar
@turann.leylaa @yiildirim.ercument

Continue Reading

You'll Also Like

11.9K 699 16
Kimsin sen? kimim ben güzel soru Afran Ağa. Bir avuç toprak yüzünden öldürdüğün, yaktığın aileden tek kurtulan kızım. olamazdı hayır hayır o ölmüş...
2.7M 87.5K 60
İtalya da başlayan bir hikaye...
7.9K 449 32
Sessiz yağmur damlaları arasında yürüyordum, Kendimi etrafımdaki insanları izlerken buldum herkes Kafalarını eğmişti, Yağmurdan Kaçıyorlardı sanki a...
TAKINTI By 🌙

Teen Fiction

1.9M 34.3K 36
Efsan zorla evlendirilmekten kurtulmak için Mardin'den İstanbul'a kaçar. Ama yağmurdan kaçarken doluya yakalanacağını nerden bilebilirdi. İstanbul'u...