Müptela | Tamamlandı

By yericeryazar

5.4M 283K 42.3K

Gökyüzünde özgürce uçan bir kuş ve o gökyüzüne ateş eden bir savaşçının hikayesi. Leyla özgür bir kuş, Ercüm... More

1.Bölüm
2.Bölüm
3.Bölüm
4.Bölüm
5.Bölüm
6.Bölüm
7.Bölüm
8.Bölüm
9.Bölüm
10.Bölüm
11.Bölüm
12.Bölüm
13.Bölüm
14.Bölüm
15.Bölüm
16.Bölüm
17.Bölüm
18.Bölüm
19.Bölüm
20.Bölüm
21.Bölüm
22.Bölüm
24.Bölüm
25.Bölüm
26.Bölüm
27.Bölüm
28.Bölüm
29.Bölüm
30.Bölüm
31.Bölüm
32.Bölüm
33.Bölüm
34.Bölüm
35.Bölüm
36.Bölüm
37.Bölüm
38.Bölüm
39.Bölüm
40.Bölüm
41.Bölüm
42.Bölüm
43.Bölüm
44.Bölüm
45.Bölüm
46.Bölüm
47.Bölüm
48.Bölüm
49.Bölüm
50.Bölüm
51.Bölüm
52.Bölüm
53.Bölüm
54.Bölüm
55.Bölüm
56.Bölüm
57.Bölüm
58.Bölüm
59.Bölüm
60.Bölüm
61.Bölüm
62.Bölüm
63.Bölüm
1 MİLYON!
64.Bölüm
65.Bölüm
66.Bölüm
67.Bölüm
68.Bölüm
69.Bölüm
70.Bölüm
Telegram Grubu.
71.Bölüm
72.Bölüm
73.Bölüm
74.Bölüm
75.Bölüm
76.Bölüm
77.Bölüm
78.Bölüm
79.Bölüm
80.Bölüm
81.Bölüm
82.Bölüm
83.Bölüm
84.Bölüm
85.Bölüm
86.Bölüm
87.Bölüm
88.Bölüm
89.Bölüm
90.Bölüm
91.Bölüm
92.Bölüm
93.Bölüm
94.Bölüm
95.Bölüm|Final
Özel Bölüm.

23.Bölüm

77.4K 3.5K 490
By yericeryazar

İyi Okumalar Dilerim♡

Acaba böyle beklemek yerine birini mi arasaydım? Ama Ercüment aramıştı.

Zaten ben arasam kimi arayacaktım ki?

"Sakin ol Leyla." Dedim kendi kendime. "Sakin ol bir şey olmayacak."

Ama bir etkisi olmadı. Kalbimin bu kadar hızlı atması canımı acıtmaya başlamıştı.

Sakin olmam gerekiyordu. Çünkü şuan Ercüment'i beklemekten başka çarem yoktu. Ama sakin olamıyordum.

Ben mi abartıyordum acaba diye düşünsem de hayır abartmıyordum. Kimin başına böyle bir şey gelse hiç bir şey olmamış gibi davranabilirdi ki?

Resmen içinde olduğumuz arabaya ateş etmişlerdi. Hem de bir çok kez. Ercüment de o adamların peşinden gitmişti. Ya ona bir şey olursa? Tamam asker olabilir ama tek başına.

Acaba gitsem mi diye düşündüm kısa bir an. Gitmemin ona zararı olacağını fark etmem çok uzun sürmemişti neyse ki.

Elimde ki silaha baktım tekrardan. Neden bu kadar sıkı tutuyordum? Sanki kullanacaktım.

İnsanların ölmesine sebep olan bu şey bana güven mi veriyordu?

Bunun ne kadar kötü bir şey olduğunu düşünsem de evet güven veriyordu. Sonuçta bende önüme gelene ateş etmiyordum ya. Elime silah aldım diye kendimi kötü hissetmeme gerek yoktu. Eğer kullanmak zorunda kalırsam da kendimi korumak için kullanacaktım.

Tekrardan ağlamaya başladım.

10 dakika önce silahtan nefret ederken şimdi nasıl ikna etmiştim kendimi.

O kadar kötü bir durum da değildim. Kendimi korumak için kimseye ateş falan etmeyecektim. Etmemeliydim. Edemezdim ki zaten. Nasıl edeyim? Silah kullanmayı mı biliyordum?

Ama birini dövmeyi biliyordum. Eğer kendimi korumam gerekirse karşımdakini döverek de koruyabilirdim.

Yine de silahı elimden bırakamadım.

Öyle ne kadar süre geçti bilmiyorum. Düşünmeye devam edersem kafayı yiyecektim. Olabilecek her şeyi, alakalı veyahut alakasız her şeyi düşünmüştüm bu kısa sürede.

Belki de kısa değildi.

Zaman kavramı gitmişti aklımdan. Cebimden telefonumu çıkartmak için hareket etmeye bile korkuyordum. Sanki hareket etsem bir yerden silah patlayacak, bir şey olacak gibi geliyordu.

Başımı hafifçe kaldırdım ve yavaşça etrafıma bakındım, Ercüment geliyor mu diye.

Arabanın arkasında biri vardı. Kim olduğu gözükmüyordu çünkü etraf çok karanlıktı. Ama bir insan olduğu belliydi. Yavaş yavaş benim olduğum tarafa doğru geliyordu.

Ercüment olabilir miydi? Ama Ercüment olsa direkt arabaya binerdi. Bu tarafa doğru yürümezdi.

Kalbimin bu sefer gerçekten çıkacağını düşündüm. Daha önce hiç bu kadar hızlı attığını hissetmemiştim.

Biraz daha yaklaştı. Arka kapının önündeyken daha fazla dayanamadım ve kapıyı açıp arabadan fırladım.

Eğer bekleseydim kapıyı açacaktı ve köşeye sıkışmış gibi kalacaktım öylece. Arabadan inersem en azından koşarak kaçma şansım vardı.

Tabii bir el sertçe kolumdan tutup gitmemi engellemeseydi.

"Bırak beni, bırak!" Diyerek debelenmeye başladım. "İmdat!"

"Benim Leyla! Benim Ercüment."

Hareket etmeyi bırakıp arkamı döndüm. Gerçekten Ercümentti.

Elimde ki silahı tutmayı bıraktım. Silah yere düşerken hızla Ercüment'in boynuna atladım. Evet atladım. Çünkü buna sarılmak denemezdi.

Sıkıca boynuna sarılıp ağlamaya başladım.

Bu kadar korkmam normal miydi yoksa ben mi abartıyordum bilmiyorum. Ama kendimi çok kötü hissediyordum.

Belki daha iyi olsam bu kadar etkilenmezdim. Ama son zamanlarda ruh halim zaten çok kötüydü. Bu olayda tuzu biberi olmuştu.

Ercümentin ellerini sırtımda hissettim. Yavaşça saçıma doğru hareket ettirdi elini ve usul usul saçımı okşamaya başladı. Bu sebepsizce daha çok ağlamama sebep olmuştu. "Tamam geçti. Bak söz verdiğim gibi geldim, buradayım." Dedi sessizce. Keşke bir etkisi olsaydı. Bir kere ağlamaya başlamıştım işte. Uzun bir süre kendimi durdurabilecek gibi hissetmiyordum. Korkudan hala zangır zangır titrerken imkanı varmış gibi daha da sıkı sarıldım Ercümente. 

Ercüment olduğu için de sarılmıyordum. Şuan karşımda kim olursa olsun sarılırdım çünkü o kadar çok korkmuştum ki. Güvende hissetmeye ihtiyacım vardı. "Leyla tamam bak bitti. Ağlama artık lütfen." Dedi Ercüment. Sesini daha önce hiç bu kadar güçsüz duymamıştım. Oda mı korkmuştu? Ya da bir şey mi olmuştu? 

Hızla ondan ayrıldım. Ellerim kollarını hala tutarken baştan aşağıya süzdüm. "Bir şey mi oldu?" Diye sordum ağlayarak. "Hayır. Hayır hiç bir şey olmadı. Bak ikimiz de gayet iyiyiz ağlama artık." Dedi.

Söylemek kadar kolay değildi işte. Ben de ağlamak istemiyordum. Hem de daha az önce kavga ettiğim Ercümentin karşısında ama elimde değildi işte. 

Yanımızda bir araba durunca korkuyla Ercümente doğru yaklaştım. 

"Korkma bizimkiler." 

Arabadan bir kaç asker indi. "Komutanım iyi misiniz?" Diye sordu yanımıza gelen Mehmet.

"İyiyiz Mehmet, iyiyiz." 

İyi falan değiliz diyemedim. Çünkü bahsettikleri şey beden sağlığımızın iyi olup olmamasıydı. İkimiz de vurulmadığımıza göre iyiydik onlara göre. Ama ben hiç iyi hissetmiyordum. Sanki az önce ki anda takılı kalmıştım. Hiç gözümün önünden gitmeyecek gibi hissediyordum. 

"Şuradalar." Diyerek az önce gittiği yeri gösterdi Ercüment. "Tamam komutanım, biz burasını hallederiz siz gidin isterseniz." 

Ercüment kısa bir an bana baktı. "Ben doktor hanımı evine bırakayım, sonra geleceğim yanınıza." 

"Gerek yok." Diye konuştum. Ve Ercümentin sıkı sıkı tuttuğum kolunu bıraktım. "Başka biriyle de giderim." 

"Tamam burası sizde, dikkatli olun." Dedi Ercüment benim dediğimi umursamadan. "Emredersiniz komutanım." 

Ercüment elin hafifçe belime koyup araba yönlendirdi. Kapıyı açıp binmemi bekledi. Arabaya bindikten sonra kapısını kapatıp, diğer tarafa geçti ve arabaya bindi. 

Az önce ki arabaya değil de gelen askerlerin getirdiği arabaya binmiştik. Sessiz ve benim için korku dolu araba yolculuğumuz bitince karakolun kapısında durmuştu araba. Buraya gelmeyi ben istemiştim çünkü eşyalarım revirdeydi. Sabah sadece telefonumu alıp çıkmıştım. Arabadan inip içeriye girdik. "Sen revire geç, geliyorum ben de." Dedi Ercüment. 

"Gerek yok." Dedim hızla. "Buraya kadar getirdin sağol. Daha fazlasını yapmana gerek yok." 

Bir şey söylemesini beklemeden sağa döndüm ve revire geldim. Tamam korkmuştum, o korkuyla sarılıp ağlamıştım falan ama yaptıkları da hala aklımdaydı. Sarılmak falan bir anlık korkuyla olmuştu. Kim olsa aynısını yapardı. Aynı şekil de bende karşımda kim olsa aynısını yapardım. 

Ama fazlasına gerek yoktu. Hala kendime gelmiş sayılmazdım. Fakat şuan yanım da sadece Ercüment yoktu. O yüzden yanımda durmasına, buraya gelmesine falan gerek yoktu. 

Biraz dinlenip kendime gelmek için masanın karşısında ki sandalyelerden birine oturdum. Bacaklarım hala titriyordu. Aynı şekilde ellerim de. Kalp atışlarım biraz olsun normale dönmüştü. Ağlamamı da kontrol altına alabilmiştim. 

Açık bıraktığım kapıdan içeriye Ercüment girdi. Yanıma gelip elinde ki suyu bana uzattı. İtiraz edecekken benden önce davranıp "İç biraz iyi gelir." Dedi. 

Bir şey söylemeden suyu aldım ve bir yudum içtim. Ercüment de bu sırada karşımda ki sandalyeye oturdu. Suyu masaya bıraktım. 

"Yiyecek bir şeylerde getirsinler mi? Yeni yemek yedik ama belki iyi gelir." Dediğinde boş boş yüzüne baktım. Evet şuan tek derdimiz yemekti çünkü. 

"Elini yüzünü yıkadın mı?" Diye sordu cevap vermeyince.

"Hayır. Ama iyiyim, rahatça gidebilirsin yani." Dedim. 

Sesli bir şekilde nefesini verdi. "İyi misin diye sormadım." Dedi. Tekrardan ayağa kalktı. Kolumdan tutup çekti ve beni de ayağa kaldırdı. "Gel bir elini yüzünü yıka kendine gelirsin." 

"İstemiyorum." Dedim ve kolumu çektim ama bırakmadı. Tekrar çektim yine bırakmadı. "İstemiyorum diyorum!" Diye bağırdım sinirle. 

"İstiyor musun diye sormadım." 

"Sor o zaman!" Diye bağırarak kolumu çektim. Bu sefer kurtarabilmiştim kolumu. "Ne istediğimi, ne hissettiğim bir sor! Ben de insanım ya hani benim de söylemek istediğim şeyler falan olabiliyor." 

"Leyla tamam o konu da haklısın. Ama şuan konumuz o değil, az önce ölümden döndün farkında mısın?" Dedi sinirle. 

"Evet farkındayım. Ama sana karşı olan kırgınlığım o kadar çok ki bunu umursayamıyorum bile." Dedim. Sesim çok kötü çıkmıştı. 

Hayır bu gece yeterince ağlamıştım. Daha fazla ağlamak istemiyordum. 

"Leyla tamam, tamam haklısın. Daha ne olsun istiyorsun? Ne dememi bekliyorsun?" 

"Ne istiyor olabilirim ben ya?" Diye bağırdım en sonunda. Sesim öyle yüksek çıkmıştı ki boğazım yanmıştı. "Ne istiyor olabilirim? Senden bir özür bekliyorum! Haksızdım Leyla, sana haksızlık ettim özür dilerim demeni bekliyorum. Geldiğim günden beri ya, geldiğim günden beri bana demediğini bırakmadın." 

Şaşkınlıkla beni dinliyordu. Böyle bir tepkiyi beklemiyordu. Bende beklemiyordum ama bu kadar dayanabilmiştim işte.

"Haksız yere işten kovuldum diye aşağıladın, sustum. Bana taciz etmeye çalışan adamı kendimi korumak için dövdüm diye işten atılmıştım. Sırf kendimi koruduğum için haklıyken haksız duruma düştüm haberin var mı senin bundan?" Diye sordum. Sonra kendim cevap verdim "Yok!" 

Hiç bir şey söylemiyordu sadece beni dinliyordu. "Haklı olduğum halde dava edildim, hiç kimseye söylemeden sana söyledim. Diplomamı kaybetme ihtimalim vardı ve sen bunu ilk defa tanıştığım insanların yanında sanki çok önemsiz bir şey gibi söyleyip, beni küçük düşürdün. Hiç bir şey söylemedim. Ağzımı açıp tek kelime etmedim. Ne yaptım ben sana Ercüment? Sadece değer verdim. Sen sana karşı olan duygularımın farkında olduğun halde böyle davrandın bana. O gün söylediklerini, yaptığın iğrenç imaları saymıyorum bile."

Derin bir nefes aldım. Dolan gözlerimden bir kaç damla yaş akmıştı. 

"Şimdi söyle Ercüment ben senden ne istiyor olabilirim? Ne bekleyebilirim ben senden? Lütfen, lütfen bir daha kalbimi kırma tamam mı? Çünkü ben senden nefret etmek istemiyorum. Seni sevemiyoruz, onu çok iyi anladım ama nefret etmekte istemiyorum." 

Ercüment öylece kalakalmıştı. Artık ne diyeceğini bilemediğinden mi yoksa konuşmak istemediğinden mi bilmiyorum hiç bir şey söylemedi. 

Masanın üzerinde duran çantamı alıp revirden çıkacakken tekrar durdum. "Ayrıca." Dedim. "Kendini asla Çağan ile kıyaslama! Asla."

Omuzlarımdan kocaman bir yük kalkmış gibi hissediyordum. Böyle bir gecenin üzerine böyle bir konuşma yaşamak istemezdim çünkü zaten her şey üst üste gelmişti. Ama daha fazla dayanamamıştım. Aklıma ne gelirse söylemiştim. Artık iş benden çıkmıştı. Bundan sonrası onun bileceği işti. Ve ne yapacağı falan umurumda değildi. Sadece kalbimi kırmasın yeterdi. Çünkü daha fazla üzülmek istemiyordum. 

Yeterince ağlamıştım Ercüment yüzünden daha fazlasına gerek yoktu. Olmamalıydı. Bu sadece Ercümentten istediğim bir şey de değildi. Kendimden de istiyordum. Artık aklımdan çıkarmalıydım. Sonuçta olmuyorsa olmuyordu.

Bahçeden çıkarken "Ben size eşlik edeyim doktor hanım." Diyerek yanıma geldi Mehmet. "Siz ne zaman geldiniz?" Diye sordum şaşkınlıkla. 

"Ercüment komutanım zaten halletmiş her şeyi, biz adamları alıp geldik."

"Yakaladınız mı?"

"Evet. Siz iyi misiniz?" 

Başımı salladım. 

Mehmet apartmanın önüne kadar benimle gelmişti. İyiki de gelmişti çünkü olay daha bu kadar yeniyken eve gelirken bile korkardım. 

Eve girer girmez üzerimi bile değiştirmeden kendimi yatağa atıp uyumuştum. 

Ertesi sabah uyanınca duşa girip kendime geldim. Aslında iyiydim kendimi rahatlamış hissediyordum ama aynı zaman da yorgundum. Bu yüzden Levent abiyi arayıp bu gün işe gelmesem sorun olur mu diye sormuştum. Dün olanları bildiği için olmaz demişti. Zaten acil bir şey olursa hemen gidebilirdim.

Gün boyu evde yatmıştım. Annemler ile konuşurken işte olduğumu söylemiştim çünkü gitmedim diyip olanları anlatmak, bir de onları telaşlandırmak istememiştim. 

Gece yine erkenden uyumuştum. Sabah uyanınca düne göre kendimi daha iyi hissediyordum. Hazırlanıp evden çıktım. Bir süre topuklu ayakkabı görmek istemediğim için kot pantolon, düz bir kazak ve uzun çizmelerimi giymiştim. Zaten o gün giydiğim topuklu ayakkabılarım da o arabada kalmıştı.

Karakola gelince direkt tabura gidip Çağanı buldum. Olanları ona anlatmam gerekiyordu. Zaten askerlerden duyu yeterince merak etmişti. O gün sabahtan akşama kadar olan her şeyi hızlıca Çağana anlattım.

"Ee şimdi ne olacak?" Diye sordu. "Sevgili olmadan ayrılmışsınız siz."

"Olacak olan bir şey yok Çağan. Ercüment böyle şeylerden anlayan bir insan değilmiş deyip geçeceğiz. Zaten iki buçuk ay sonra gideceğiz, istesem bile bir daha nerede göreceğim Ercümenti." 

"Ya hayır ya!" Dedi. "Ben çok shiplemiştim sizi. Sonunuz böyle olmamalıydı." 

"Demek ki bazı aşklar yarım kalmalıymış Çağancığım." 

"Hayır öyle yarım kaldı falan deme. Ben Ercüment komutanımı biraz tanıdıysam seni bırakmaz."

"O ne demek?"

"Bulmuş senin gibi kızı bırakır mı demek." 

"Ne yapacak bırakmayıp? Kalbimi eline alıp, top gibi oradan oraya mı fırlatacak?"

"Hayır canım." Deyip anlatmaya başladı. "Önce sen onu lafların ile top gibi oradan oraya attığın için kendine gelecek. Sonra senin kıymetini anlayacak." 

"Aynen canım aynen." Dedim. "Boşu boşuna beni de umutlandırma." 

"Ah benim kalbi kırık kekim." Diyerek bana sarıldı. Bende dediğine gülerek ona sarıldım. 

"Benim de adım Çaçaysa, o komutan köpek gibi pişman olup, senden özür dileyecek yavrum." 

Bölüm sonu toplanma noktası📍
-Bölüm hakkında ki düşüncelerinizi buraya yazarsanız çok mutlu olurum♡

Instagram : @yericeryazar
@turann.leylaa
@yiildirim.ercument

Continue Reading

You'll Also Like

2.6K 1.1K 94
Anlatmak değildi derdim ,anlaşılmak...
4.7K 1.9K 57
Gözlerinde gördüğüm ifade esaretim.
10.6K 6.4K 56
Her şeye rağmen ve inadına Tebessüm. Hayata... Saygılar...
2.1M 127K 60
pabucumun bayboyu Ayşen: Ama senin gibi tiplerden hoşlanmam. Ayşen: Senin gibi tipler dediğim. Ayşen: Kötü çocuk gibi takılan. Ayşen: Zeki ve çalışk...