Müptela | Tamamlandı

By yericeryazar

5.6M 291K 43K

Gökyüzünde özgürce uçan bir kuş ve o gökyüzüne ateş eden bir savaşçının hikayesi. Leyla özgür bir kuş, Ercüm... More

1.Bölüm
2.Bölüm
3.Bölüm
4.Bölüm
5.Bölüm
6.Bölüm
7.Bölüm
9.Bölüm
10.Bölüm
11.Bölüm
12.Bölüm
13.Bölüm
14.Bölüm
15.Bölüm
16.Bölüm
17.Bölüm
18.Bölüm
19.Bölüm
20.Bölüm
21.Bölüm
22.Bölüm
23.Bölüm
24.Bölüm
25.Bölüm
26.Bölüm
27.Bölüm
28.Bölüm
29.Bölüm
30.Bölüm
31.Bölüm
32.Bölüm
33.Bölüm
34.Bölüm
35.Bölüm
36.Bölüm
37.Bölüm
38.Bölüm
39.Bölüm
40.Bölüm
41.Bölüm
42.Bölüm
43.Bölüm
44.Bölüm
45.Bölüm
46.Bölüm
47.Bölüm
48.Bölüm
49.Bölüm
50.Bölüm
51.Bölüm
52.Bölüm
53.Bölüm
54.Bölüm
55.Bölüm
56.Bölüm
57.Bölüm
58.Bölüm
59.Bölüm
60.Bölüm
61.Bölüm
62.Bölüm
63.Bölüm
1 MİLYON!
64.Bölüm
65.Bölüm
66.Bölüm
67.Bölüm
68.Bölüm
69.Bölüm
70.Bölüm
Telegram Grubu.
71.Bölüm
72.Bölüm
73.Bölüm
74.Bölüm
75.Bölüm
76.Bölüm
77.Bölüm
78.Bölüm
79.Bölüm
80.Bölüm
81.Bölüm
82.Bölüm
83.Bölüm
84.Bölüm
85.Bölüm
86.Bölüm
87.Bölüm
88.Bölüm
89.Bölüm
90.Bölüm
91.Bölüm
92.Bölüm
93.Bölüm
94.Bölüm
95.Bölüm|Final
Özel Bölüm.

8.Bölüm

91.4K 4K 683
By yericeryazar

İyi Okumalar Dilerim♡

Ercüment ile birlikte eve yürüdüğümüz gecenin üzerinden tam 1 hafta geçmişti.

Daha öncekilere göre şimdi daha iyiydi. En azından kaba saba değilde dümdüz davranıyordu. Tamam şimdi de pek kibar olduğu söylenemezdi.

Dün açıkça buranın bana uygun olmadığını, gitmem gerektiğini falan söylemişti mesela. Ben itiraz edince de burada yapacağımı, zaten kendi isteğimle gideceğimi söylemişti.

Ama ilk zamanlarda ki gibi kafaya takmıyordum. Yani takıyordum ama söyledilerini değil bana bir şey söylemesini takıyordum.

Söyledikleri moralimi bozmuyordu artık. Aksine onunla konuşmak hoşuma gidiyordu.

Zil çalınca elimde ki çay bardaklarını masaya bırakıp koşarak kapıya gittim.

"Hoşgeldin Çaçam!" Diyerek boynuna sarıldım. Bu gün günlerden Pazardı ve Çağan'ın öğlene kadar çarşı izni vardı. Oda bana kahvaltıya gelmişti.

Onun için sabah erkenden kalkmış bir sürü şey hazırlamıştım.

"Hoşbulduk yavrum."

Birlikte mutfağa geçip masaya oturduk.

"Sen görmeyeli baya hamarat olmuşsun kız." Diyince göz devirdim. "Ben hep hamarattım."

"Doğru yapmıyordun sadece."

"Yani, yapmaya vaktim olmuyordu diyelim." Dedim ve çayları doldurdum.

Çaydanlığı tekrardan ocağa bıraktıktan sonra sandalyemi çektim ve oturdum.

"Ee nasıl gidiyor hayat?"

"İyi."

"Alıştın değil mi buraya?"

"Yani hala arada bir benim burada ne işim var diyorum ama 1 ay oldu sonuçta alıştım." Dedim gülerek.

"Annenler hala açıyor mu görücü mevzusunu?"

"Maalesef." Dedim ve iç çekerek.

"Üzülme ya." Diyip çayından bir yudum aldı. "Hem belki geri döndüğünde bir görücüye ihtiyacın olmaz."

Kaşlarımı çattım. "Anlamadım?"

"Diyorum ki geri döndüğünde bir sevgilin olur. Görücüye ihtiyaç kalmaz."

"Ne alaka şimdi sevgili falan?"

"Yani bir şeyler gördüm."

"Ne gördün?" Diye sordum hızla.

"Senin bakışlarını gördüm."

"Ya Çağan!" Diyip koluna vurdum. "Düzgünce söylesene şunu, bilmece gibi söylüyorsun."

"Ercüment komutanıma olan bakışların ne güzel diyorum."

Kısa bir an duraksadım. Ne diyeceğimi bilemediğim için sertçe yutkundum.

"Sakın itiraz etme." Dedi Çağan tam bir şey söyleyecekken. "Tanıyorum kızım ben seni, kız kardeşimsin sen benim. Tek bakışından anlarım."

Yüzüm düştü. "Ben bile anlamamıştım daha."

"Önceden haber verdim işte sana." Dedi gülerek.

Evet Ercüment'i beğeniyordum. Sürekli görmek, konuşmak istiyordum.

25 yaşında, genç bir kadındım. Duygularım hakkında yalan söylemezdim hele ki kendime.

Ortada bir duygu var mıydı ondan emin değildim. Belki biraz zaman geçse, tanısam olurdu. Ama şimdilik sadece bir hoşlantıydı.

"Aşık mı oldun kız!"

"Yok artık!" Dedim hızla. "Abartma sende."

"Ben gördüğümü söylüyorum."

"Nereden gördün Allah aşkına Çağan?"

"Kızım elinde olsa adamın içine düşeceksin."

"Ya cidden abartıyorsun, dalga geçiyorsun benimle."

"Evet evet." Dedi. "Dalga geçiyorum. Sen doğrusunu anlat."

"Anlatılacak bir şey yok ki. Yakışıklı adam, dikkat çekici, oldukça değişik, farklı. Beğenilmeyecek gibi değil."

"Ha sadece beğeni yani?"

"Yani." Dedim. "İlerisini bilemem ama şuan öyle. Sonuçta adamı tanımıyorum. Belki sevgilisi var, belki nişanlı?"

"Değil."

"Değil mi?" Dedim merakla.

"Ne yapacaksın? Evlilik teklifi mi edeceksin?"

"Ay üf Çağan sende ya! Bir şey söylenmeye gelmiyor. Beğendik dedik alt tarafı."

"İyi tamam ya demedim bir şey." Diyip önüne döndü ve kahvaltısını yapmaya başladı.

Kahvaltıdan sonra ortalığı toparlama işini akşama bırakıp Çağan ile biraz dışarıya çıkıp dolaşmıştık. Daha sonra Çağan karakola geri dönmüştü. Ben de dün kulaklığımı revirde unuttuğum için onunla birlikte gelmiştim.

O tabura geçerken ben karakola girdim. Hızlı adımlarla revire girip masanın üzerinden kulaklığımı alıp çantaya attım.

Masanın üzerini kısaca toplarken içeriye hızla biri girdi. Korkuyla arkamı döndüm.

"Doktor?" Dedi sorgularcasına. "Komutanım?"

Bir şey söylemeden bana bakarken "Bir şey mi oldu?" Diye konuştum tekrardan.

"Yok ben kapıyı açık görünce bu günde malum pazar, kim girmiş diye baktım." Dedi. "Ben bir şey unutmuştum da Çağan ile gelince onu aldım."

"Anladım."

"Şimdi de çıkıyorum izninizle." Diyince kapıdan çekilip koridora çıktı.

Kapıyı çekip yürümeye başladım. Ercümentte yanımda yürüyordu.

"Çağan ile birlikte miydiniz?"

"Evet, kahvaltıya geldi bana."

"Kahvaltı?"

"Kahvaltı." Dedim başımı sallayarak. "Siz de beni hiç bir şeye yakıştıramıyorsunuz komutanım. Bir doktor muyum sizin gözünüzde?" Diye sordum.

Sonra hemen ekledim. "Hoş baştan ona da inanmamıştınız."

"Hala inanmıyorum."

Yüzümde ki gülüş yavaşça silindi.

"Anlamadım?"

"Yani doktorsun ama kovulan bir doktorsun. Ee unutmamak lazım bunu."

"Sağol, bana da unutturmuyorsun gerçekten." Dedim ve önüme dönüp adımlarımı hızlandırdım.

Artık kabalık yapmadığını söylemiştim değil mi? Yanılmışım. Ben sadece adamın dış görünüşünden hoşlanınca, içini görmezden gelmişim.

"Kötülükten söylemiyorum bunu." Diyince duraksadım. "Ya ne için söylüyorsun?"

"Tamam doktorsun. Ama konulup ta Bingöle geliyorsan, bir yanlışın illa ki vardır."

Benim yanlışım falan olmadı diye bağırmak istedim ama bağıramadım tabii ki.

"Çok merak ediyorum." Dedim ve ona döndüm. "Sen benim Bingöl'e çalışmaya gelmeme neden bu kadar takıldın?"

Sanırım daha en başta sormam gereken şeyi sormuştum.

"Buraya uygun biri değilsin."

Kaşlarımı kaldırdım. "Beni tanımıyorsun bile. Nereden biliyorsun buraya uygun biri olmadığımı?"

Baştan aşağıya yavaşça süzdü beni. "Bazen tanımak gerekmez doktor. Dış görünüş her şeyi anlatır."

Ayağımda ki topuklu ayakkabıyı çıkartıp, kafasına atasım geldi.

Gerçekten mi dedim kendi kendime gerçekten o kadar askerin, o kadar erkeğin içinden bu karşımda ki adamdan mı hoşlanmıştım?

Alayla güldüm. "Dış görünüşle insanları yargılayan birine ne söyleyebilirim bilmiyorum komutanım. Size iyi günler."

Önüme döndüm ve topuklarımı yere vura vura dışarıya çıktım.

Ertesi sabah erkenden kalkıp, güzelce hazırlanmış, kahvaltımı etmiş karakola gelmiştim.

Sabah siyah kumaş pantolonumun üzerine, beyaz bir bluz giyerken nereden aklıma gelebilirdi kan olacağı?

Tamam doktorum bunun illa ki aklıma gelmesi gerekiyordu ama bu kadarını düşünememiştim.

Dün gece operasyona giden bir ekip, bu gün öğlen saatlerinde gelmişlerdi. Kimse ağır yaralı değildi. Ama birisi oldukça kan kaybetmişti. Halbuki kurşun sadece sıyırmıştı ama farklı bir hastalığı sebebiyle kan sulandırıcı kullandığı için kanaması çok olmuştu.

Neyse ki burada halletmiştik ve hastaneye gitmesine gerek kalmamıştı.

Lavaboda ellerimi yıkarken kapının tıklatıldığını duydum.

"Gel." Diyerek lavabodan çıktım.

Kapı açıldı ve içeriye Ercüment girdi. Altında üniformasının pantolonu, üzerine de de asker yeşili kısa kollu bir tişört vardı.

Ve sağ omzunun boynuna doğru olan tarafı kanlıydı.

"Ne oldu?" Diye sordum merakla. "Önemli bir şey değil. Aslında gelmeyecektim ama Levent yarbay ısrar edince."

"Geç, geç otur şuraya."

"Ne oldu?" Diye sordum tekrardan. "Vuruldun mu?"

"Yok, kesik. Çok büyük bir şey değil zaten."

"Tamam sen üzerini çıkart." Dedim ve masadan eldiven aldım. Ben eldivenleri elime geçirirken oda üzerine de ki tişörtü çıkarttı.

Dikkatimi çeken şey kaslı vücudu değil de vücudunda ki yara izleri olmuştu.

Ortalama genç bir üsteğmen olarak, bu kadar çok yarasının olması normal miydi?

Yanına yaklaşıp yaraya baktım. Çok büyük bir şey değil dediği yaraya tam 7 tane dikiş atmıştım. En sonunda üzerine beyaz bir bant yapıştırıp ayağa kalktım.

"Bir iki gün dikkat et, önümüz de ki hafta dikişleri alırız." Dedim.

"Tamam."

"Ağrın olursa ağ-"

"Olmaz." Dedi ve tişörtünü üzerine geçirip ayağa kalktı.

"Sağol."

"İşim bu komutanım. Geçmiş olsun."

Kapıya gidip, çıkacağı sırada durdu ve bana döndü. "Ne zaman çıkacaksın?"

"Bir 10 dakikaya çıkarım." Dedim. "Neden ki?"

"Bende çıkacağım üzerimi değiştirip. Beraber yürüyelim eve." Dedi ve ekledi. "İstersen yani."

"Olur."

"Tamam ben üzerimi değiştireyim o zaman."

"Tamam, bahçe de buluşuruz."

"Peki." Diyip odadan çıktı. Bende ortalığı hızlıca toparlayıp ceketimi üzerime geçirdim ve atkımı boynuma attım.

Çantamı da aldıktan sonra odadan çıktım.

Bahçeye çıktığım da gördüğüm şey az daha mutluluktan çığlık atmama sebep olacaktı. Kar yağıyordu!

Kendimi bildim bileli en sevdiğim mevsim kış olmuştu.

Herkes heyecanlanınca, mutlu olunca kendini çiçekli bir bahçe de hayal ederken ben lapa lapa kar yağan bir kış gecesinde hayal ederdim.

Ve hala daha kar yağdığı geceler tutacak mı acaba diye camda oturur, tutunca deli gibi kar oynardım.

Sanırım bu şehrin en çok bu özelliğini sevmiştim. Kar çok yağıyordu!

Daha şimdiden yerlerde ince, beyaz bir tabaka olmuştu bile.

Binanın önünde ki basamakları hızla inip kar tanelerinin üzerime gelmesine izin verdim.

5 dakika sonra Ercüment gelmişti.

"Baksana ne güzel kar yağıyor!" Dedim heyecanla.

"Seviyor musun?"

"Çok." Dedim yürümeye başlarken. "Sen sevmez misin?"

"Yani, kar işte."

Ne kadar duygusuzsun diyemedim de "Ne kadar düzsün." Dedim.

"Bence düz olan ben değilim, karmaşık olan sensin."

"Aksine bence karmaşık olan sensin." Dedim ona bakarak. "Ama düz gözükmek istiyorsun."

"Neden böyle bir şey isteyeyim?"

"Çünkü sıradan olmak kolaydır. Farklı olursan dikkat çekersin, sıradan biriysen bakıp geçerler ama farklıysan her bakan böyle olmaman gerektiğini söyler. Bilip bilmeden sana tavsiyeler verir falan."

"Sen bu kadar iyi birliğine göre farklısın sanırım."

"Yani farklı değilim ama sıradan da değilim. Leyla'yım sadece."

Kısa bir sessizlik oldu. Kar biz yürüdükçe daha da bastırmıştı.

Bir kaç adım öne geçip havaya bakarak kendi etrafımda döndüm.

"O ayakkabılar ile nasıl yürüyorsun? Bir de kar yağıyor, kayıp düşeceksin."

Güldüm. "Alışkınım ben."

Bir şey söylemedi. Önüne dönüp ellerini cebine soktu ve yürümeye devam etti.

Şuan o kadar farklıydık ki. O yüzüne gelen kar tanelerini bile umursamadan dümdüz yürürken ben oradan oraya gidiyor, ellerimi havaya doğru tutup düşen kar tanelerini yakalamaya çalışıyordum.

Bu farklılık ya iyi bir şey olacaktı ve zıt kutuplar birbirini çekecekti ya da asla yanyana gelmeyecekti.

"İyi geceler komutanım." Dedim evin önüne gelince.

"İyi geceler doktor."

Arkamı döndüm ve hızlı adımlarla apartman içeriye girdim. İki kat merdiveni ikişer üçer çıkıp eve geldim.

Üzerimi değiştirdikten sonra yemeğimi yiyip kendime kahve yaptım ve ışıkları söndürüp camın önüne geçtim.

Kar taneleri ağır ağır yere düşerken ben keyifle onları izledim.

Evin içinde ki sessizliği telefonun sesi bozunca yerimden kalkıp telefonumu aldım ve açtım.

"Efendim annem!"

"Oy güzel kızım benim nasılsın?"

"İyiyim anneciğim siz nasılsınız?"

"İyiyiz biz de konuşamadık bu gün."

"Evet öyle oldu biraz."

"Nasılsın kızım, nasıl gidiyor her şey?"

"İyi gidiyor anne. Alıştım buraya halimden de gayet memnunum alıştım buraya." Dedim sırıtarak. "Biliyor musun kar yağıyor buraya?"

Güldüğünü duydum. "Ah çocuk ruhlu kızım benim. Sabaha kadar camda oturma sakın, sabah işe geç kalırsın."

Kıkırdayarak "Tamam."

Annemle biraz daha konuştuktan sonra kapatmıştık.

Biraz daha camın önünde oturup dışarıyı seyrettikten sonra uykum geldiği için yatmıştım.

Ertesi sabah erkenden kalktım. Diğer günlere göre keyfim çok yerinde uyanmıştım. Üstelik oldukça da erken uyanmıştım ama uykusuz hissetmiyordum kendimi. Hatta aksine sanki saatlerce uyumuşum gibiydi.

Bu enerjim boşuna gitmesin diye mutfağa girip geçen gün aldığım hazır yufkaları çıkarttım.

Hızlıca börek içi hazırlayıp, yufkaları sardım ve fırına attım.

Onlar pişerken bende banyoya girip kısa bir duş aldım. Börekler fırından çıkarttıktan sonra odama geçip üzerimi giyindim.

Gece boyu kar yağdığı için dışarısı bembeyazdı.

Altıma siyah bir kot pantolon, üzerime de kırmızı kalın bir kazak giydim.

Saçlarımı kuruttuktan sonra tekrardan mutfağa geçip tepside ki börekleri bir kapalıya koydum.

Kendimi ayırdığım böreklerle hızlıca kahvaltı yaptıktan sonra evden çıktım.

Bu gün kendimi hiç riske atmamıştım ve topuksuz, düz çizmelerimi giymiştim. Dizlerime kadar uzanan çizmeler kombinime de çok uygundu.

Dışarısı o kadar soğuktu ki karakola gelene kadar yüzüm buz tuttu sanmıştım.

Gelince ilk revire gitmek yerine Çağanı bulmuş, börekleri vermiştim. Hepsini o yiyemezdi artık kim denk gelirse yerdi işte.

Revire gelip montumu çıkarttım ve askıya astım. Bu gün oldukça sakin geçmişti. Ki bu son bir kaç günden sonra iyi gelmişti. Birilerinin yaralanmadan buraya geri dönmesi, yaralı dönmelerinden çok çok daha iyiydi.

Akşam üzeri çıkmadan önce biraz etrafa bakınmıştım ama Ercüment'i görememiştim. Eğer görseydim, çıkacaksa yine beraber yürüyebileceğimizi söyleyecektim ama görememiştim.

Yaptığım şey ne kadar doğruydu bilmiyorum. Elimdem olmadan kendimi bir şeylerin akışına bırakıyordum ve bu akışın beni nereye götüreceğini bilmiyordum.

Çok güzel şeylerde olabilirdi çok kötü şeylerde.

Sanırım, acaba sonunda ne olacaktı demektense, denedim ama olmadı demek benim için çok daha iyi bir seçenekti...

Bölüm sonu toplanma noktası📍
-Bölüm hakkında ki düşüncelerinizi buraya yazarsanız çok mutlu olurum♡

Instagram : @yericeryazar

Continue Reading

You'll Also Like

3M 126K 42
Nereden bilebilirdim ki bir fotoğrafın başıma onlarca iş açacağını? *Basılı eserdir.
1.2M 82.9K 59
Çilek Alança Yıldırım mı demeliyim yoksa sen mi gerçek ismini açıklamak istersin Çilek Alança Saruhan? 17 yaşında tam bir neşe patlaması olan Çilek...
2.7M 86K 60
İtalyan bir mafya... Başka açıklamaya gerek var mı?
GİRİFT By rose

General Fiction

46.2K 2.8K 51
"İntihar etmek için çok genç duruyorsun." Yüzümü buruşturarak arkama döndüm kimdi bu? Genç bir adam benim yaşlarımda duruyordu. Karanlık nedeniyle y...