Sıradan Adam 🌈

By BayLordd

3.8K 215 527

Hayatı klişelerle dolu olan birinin yaşamı ne kadar değişebilir ki? Ne de olsa Sıradan Adamın sıradan bir hik... More

#1
#2
#3
#4
#5
#6
#7
#8
#9
#10
#11
#12
#13
#15
#16
#17
#18
#19
#20
#21
#22
#23

#14

43 7 1
By BayLordd

Kapı sesi kulağımı tırmalıyordu sanki. Gözlerimi zar zor açtım. Saat 10 olmuştu. Bugün pazartesiydi ve ben uzun zaman sonra okula gitmediğimi fark ettim. Gözlerim yarım yamalak uyumaktan yanıyordu. Birde şu sürekli annemin kapı çalmaları beni iyice sinirlendirmişti.

+ Efecan uyan artık oğlum aç şu kapıyı merak ediyorum seni.

Annemin sesi hala hüzünlüydü, onu daha çok üzmemek adına yataktan kalktım ve kapıyı açtım. Karşımda önünde mutfak önlüğü ile bana bakıyordu.

+ Ah Efe. Canım oğlum. Hadi gel aşağıya senin için çok güzel bir kahvaltı hazırladım.

- Anne biliyorsun ben kahvaltı çok sevmiyorum.

+ Ama oğlum dünden beri açsın bir şeyler ye ki kendine gel. Hadi bak sana patates kızarttım sonra pişi yaptım. Aynı zamanda sucuklu yumurta da var.

Annem beni nereden vuracağını iyi biliyordu. Evet belki kahvaltı yapmayı sevmiyorum ama pazar günleri yaptığımız kahvaltıların yeri benim için ayrıydı, bu saydıkları da genelde pazar kahvaltılarında olduğu gibiydi. Gerçekten yanan gözlerim kendine gelmiş gibiydi. Tabiki annem de bunu fark etti ki konuşmaya devam etti.

+ Oğlum vitamin alsın diye koca bir bardak portakal suyu da sıktım, e daha ne olsun soğutmadan in aşağıya hadi.

- Ah anne bazen sana hayır diyememek beni sinir ediyor.

+ Anneye hayır denir mi eşek sıpası. Hadi bekliyorum seni aşağıda.

Bir şey demeden kapıyı kapattım ve yatağıma oturdum sonra aklıma telefonum geldi ve uzanıp aldım bir solukta açtım. Mesaj gelmiş mi diye baktım. Telefon kendine gelince mesajlar da ardı ardına gelmeye başladı. Cemre ve Alaradan mesajlar gelmişti. Alara yapmış olduğu hatayı anlar gibi uzun uzun kendini suçlayan mesajlar yazmış, Cemre ise bulduğu yerde beni boğacak kadar sinirli mesajlar atmıştı. Anladığım o ki herkes okula gitmiş kadroda bir ben eksiktim. Cemreye sadece kalp atmakla yetindim ama Alaraya kendini suçlamaması konusunda bir dizi mesaj attım. Sabaha karşı kendime vermiş olduğum sözün hala arkasındaydım hiçbir şey olmamış gibi hayatıma devam edecektim.

Annemin sesini duyunca onu daha da kızdırmamak adına aşağıya inmek için odamdan çıktım. Kahvaltı masasını görünce tüm iştahım yerine gelmişti sanki. Yağlar, ballar ve en sevdiğim reçeller.. hemen masanın başına oturdum önce bir yudum portakal suyu içtim. O sırada kaderin bir oyunu olduğunu düşündüğüm şey geldi aklıma. Evet o portakal suyunu içince aklıma portakal çiçeği kokusu geldi. O sırada yutkunmakta zorluk yaşadım. Su nefes boruma gitmişti birden öksürmeye başladım annem yavaş be oğlum diyerek masanın diğer ucundan kalkıp yanıma koştu. Sırtıma vurdu ve kendime geldim.

Anne al şu portakal suyunu gözümün önünden.

- İçmesini bilmeyen sensin portakal suyunun ne suçu var?

Bilmiyordu ki benim derdim soluğuma kaçan portakal suyu değil bana hatırlattıklarıydı. Sonra düşündüm. Madem hiçbir şey olmamış gibi hayatıma devam edecektim o zaman rahatlıkla o portakal suyunu içmeliydim.

+ Tamam kalsın içerim.

- Benim dengesiz oğlum.

+ Anneeee.

- Sus, daha senin ifadeni almadım.

+ Ne ifadesi anne ya.

- Ne ifadesi olacak dün gece bize yaşattıklarının ifadesi.

+ Ha yani çok şükür oğlumuza bir şey olmadı demiyorsun da size yaşattıklarımısorgulayacaksın.

- Tabiki sorgularım. Babanın nasıl biri olduğunu biliyorsun. Dün gece sesini çıkarmadıysa benim sayemde. Yoksa neler olurdu düşünmek bile istemiyorum.

Haklıydı. O kadar şeye rağmen gıkını bile çıkarmadı babam. Şimdiye kadar beni sözleriyle yerden yere vurması gerekiyordu. Demekki annemin teskin etmesi işe yaramış.

- Anlat şimdi. En ince ayrıntısına kadar merak ediyorum ne oldu ne bitti anlatacaksın.

+ Yahu anne dün Bilge her şeyi anlatmadı mı daha neyi sorguluyorsun?

- Evet Bilge, birde o var.

+ Ne? Ne oldu?

- Oğlum askerler kapıyı bir kırıyor ki siz sarmaş dolaş bir yatağın içinde tövbe Allah'ım.

+ Kaybolmuş ve saatlerce yürüyüp bir kulübe bulmuşuz. O kadar korku ve kaygının içinde o kulübede tek yatak varken ikimiz de orada uyuyorduk. Sayenizde kaybolan çocuklarını değilde şehre inmiş teröristleri arar gibi bağırdığınız için korkudan uykumuzdan uyanıp birbirimize sarılmışız ne var bunda?.

- Çok şey var beyfendi. Biz sizi arayacağız diye gözümüze bir gram uyku dahi girmemişken beyzadelerimiz sıcak kulübenin içinde mışıl mışıl uyuyorlar.

+ Ne yapmamızı bekliyorsun anne? Telefonum yanımda yoktu. Bilgenin vardı da noldu sanki. Başta paketim bitti demişti. Ama telefon çekiyordu sonrasında ne kadar süreyle nereye kadar yürüdük bilmiyoruz ama bildiğimiz tek şey var ki elimizdeki telefonun şebekesi yoktu. Elimizdeki tek teknolojik alet oydu. Mecburen yağmurun dinmesini ve havanın aydınlanmasını bekleyecektik. Başka çare mi vardı sanki.

- Her şeye bir laf. E akılsız oğlum su doldurmaya gitmek bu kadar mı zordu? Çeşmeyi bulamamak da nedir? Cemre size 50 metre demiş siz 150 metre gitmişsiniz. Sen nasıl 10. Sınıfa kadar geldin hayret ediyorum.

+ Anne bir tarafımda metre yoktu heralde. Nereden bileyim o ormanlık alanda 50 metre ne kadar 150 metre ne kadar.

- Bilmiyorsan ne diye çıkmış gidiyorsun ormanın içine?

+ Ah anne ben sana bir şey diyemiyorum.

- Diyemezsin zaten. Hadi sende akıl yok o çocukta da akıl yokmuş.

+ Maalesef anne tüm akılları siz toplamışsınız bize bırakmamışsınız napalım.

Annem bu sözlerime çok kızmış olacak ki " seni eşek sıpası" diyerek ayağındaki terliği çıkarıp bana fırlattı. Nişancılık konusunda birinci olduğunu daha önce de söylemiştim. Omzuma çarpan terliğin acısıyla yerimden kalkıp odama doğru yürümeye başladım. O sırada annem arkamdan bağırıyordu. "Dönem sonuna kadar bir yere gitmeyeceksin evden okula okuldan eve. Her gün seni bağdan, bahçeden, ormandan toplayamam."

Bu söyledikleri beni çok kızdırmıştı. Ama biliyorum ki kararı annem tek başına almamıştı. Babamın bu kararda etkisinin büyük olacağını düşünüyordum. Hatta direkt bu kararı kendi alıp anneme söylemiş olabilir. O yüzden bir şey söylemeden odamın kapısını sertçe kapatıp koltuğa oturdum. Ne yapacağımı bilemez halde boş boş karşıki duvara bakıyordum.

Biraz sonra telefonum çaldı. Baktım arayan Alaraydı. Başta açmak istemedim ama sonra bu düşünceden sıyrılıp telefonu açtım, "alo" dememle azar işitmem bir oldu.

+ Nerdesin lan sen gerizekalı?

Başta kiminle konuştuğumu idrak edemedim. Ama sonra anladım ki bu ses Cemreden başkasına ait olamazdı.

- Cemre?

+ Evet benim, mal. Nerdesin sen? Niye okula gelmedin? Oğlum seni görmeden içimiz rahat etmeyecek bilmiyor musun? Bilge salağı da bişey demiyor zaten.

- İyiyim Cemre bir şeyim yok. Annemden yediğim azar yetmedi şimdide sen mi azarlayacaksın beni?

+ O annenin elini öperim ben keşke biraz da benim için azarlasaydı seni.

- Ne kadar arkadaş canlısı bir kız.

+ Öyleyimdir. Öğle tatili başladı gelmeyecek misin okula?

- Hayır.

+ Ya oğlum niye gelmiyorsun hasta mısın?

- İyiyim dedim ya Cemre sıkmasan mı beni artık. Okula da gelmiyorum belki bu hafta hiç gelmem.

+ Ne demek gelmem. Yok arkadaş bu çocuğun kafasına bir şey düşmüş saçmalıyor bu. Ben seni ne iyileştirir biliyorum.

- Neymiş?

+ Alo Efecan.

Bu Alaraydı işte. Ne yapacağımı bilememiştim çünkü Cemrenin böyle bir şey yapacağını o an hiç düşünmemiştim. Sadece " Efendim" demekle yetindim.

+ İyi misin? Bir şeyin yok ya?

- İyiyim Alara merak etme bir sorun yok.

+ Her şey benim yüzümden oldu. Çok üzgünüm.

- Bir şey olmadı Alara. Evet belki sana sinirlenip ormana dalmış olabilirim ama orada kaybolmamızı sen istemedin sonuçta.

+ Evet ama ben öyle saçmalamasam bunlar olmayacaktı bile.

- Bu şekilde bakınca haklısın ama sorun yok Alara. Her şey yolunda merak etme. Sende kendini üzme artık.

+ Dün gece gözüme uyku girmedi senden bir haber gelecek diye. Ama iyi olduğunu ailenin seni bulduğunu Cemreden öğrendim bu beni biraz üzdü.

Kız haklıydı. Ne olursa olsun Alara benim kız arkadaşımdı. Benimde ona göre davranmam gerekiyordu. Ama o kadar şey oldu ki ne yapacağım nasıl hareket edeceğim bilmiyordum.

- Haklısın telefonumu annemden aldığımda en son gelen mesaja cevap verdim o da Cemreydi. Zaten daha sonra telefonla ilgilenecek bir halim yoktu. Belki sana da yazabilirdim ama onu düşünemedim.

+ Olsun sen iyisin ya önemli olan o.

- Teşekkürler. Şey Alara ben kapatsam iyi olacak hala kendimde değilim biraz dinlenmeliyim.

+ Tamam birtanem kendine iyi bak olur mu?

- Olur.

Alara biraz duraksadı bunu fark ettim. Sanırım benimde ona güzel bir söz söylememi istiyordu ama bunu yapacak ne halim vardı ne de isteğim.

+ Görüşürüz.

- Görüşürüz.

Hayat bazen bizi istemediğimiz şeylere sürüklüyordu. Bizim ise bu sırada hayata direnecek gücümüz olmuyordu. Sanki hayat ile bir satranç oynuyor gibiydik. Hayat hamlesini öyle güzel yapıyordu ki biz sadece ona onun istediği karşılığı verebiliyorduk. Sonuçta köşeye sıkışmış halde farklı hamlelerle şahımızı yani kendimizi onun tehditlerinlerinden korumaya çalışıyorduk. Ben hayatımı kendim şekillendirmek isterken kaderimin bana uzaktan güldüğünü hissediyordum.

Ne zormuş sana ait olmayan yolda yürümek. Yarım metrelik ve hiç ayak basılmamış karın ortasında yol almak gibiydi yaşadıklarım. Zorluklar içinde adım atarken giderek gücümün tükendiğini hissediyordum. Bunu Allah'ın bana yapmış olduğu sınav olarak görüyordum. Bu da geçecek Efe dedim kendi kendime, bu da geçecek..

Dediklerime kendim de inanıyor muydum bilmem ama inanmayı o kadar çok istiyordum ki. Kendimi tüm düşüncelerden sıyırıp tabletimi elime aldım. Güzel bir komedi dizisi bulup izleyecektim. Başka türlü bu düşüncelerden kurtulamayacaktım. Rastgele açtığım bir diziyi izlemeye başladım. Bir, iki, üçüncü bölüm derken yine kapımın çalındığını duydum.

+ Yine noldu anne?

- Kapıyı aç eşek sıpası.

+ İşim var anne noldu?

- Eşek oğlu eşek. Ben sana yapacağımı bilirdim de arkadaşların geldi sen ona şükret.

Arkadaşların geldi cümlesini duyunca Alman kurdu gibi dikildi kulaklarım. Kalp atışlarım hızlandı içime bir heyecan bastı. Biraz kekeler şekilde sordum.

+ Arkadaşlarım mı?

- Evet arkadaşların.

+ Kimmiş onlar?

- Lan oğlum inip kendin baksana kim gelmiş.

+ Tamam geliyorum sen onlara öyle söyle.

Bir an içimi sevinç kapladı. Sevilmeyi bu zamana kadar çok yaşamamış olan ben şimdi yeni yeni öğreniyorum. Önemsenmek ne güzelmiş. Ne güzelmiş düşünülmek. Birilerinin senin için kendi işlerini bir kenara bırakması ne hoşmuş.

Hemen üzerimi değiştirip saçımı başımı düzelttim. Sonra aşağıya salona indim. Koltuklarda Cemre, Alara ve Melikeyi gördüm. Alara hemen yanıma koştu ve bana sarıldı. Biraz şaşırdım sonra bende kollarımı ona saracakken birden Cemre kalktı ve Alarayı bir kenara çekip karşıma geçti. Alara ne olduğunu anlamayadı ben ise Cemrenin bu yaptığına gülmemek için kendimi zor tuttum.

Cemre bir süre bana baktı, sonra kafama bir tokat yedim. Eli ağır olduğu için acıtmıştı. Sonra bana öyle sıkıca sarıldı ki. Sanki yıllardır kaybolan kardeşini bulmuş gibiydi. Melike ise ayağa kalkmış bana bakarak gülümsüyordu. O sırada arkamdan bir ses duydum.

+ Nedir bu hasret canım. Altı üstü bir gece ortalıktan kaybolduk. Başka bir ülkeye göç etmedik ya.

Beni ziyarete sadece Alara, Cemre ve Melike gelmemişti anlaşılan. Çünkü bu gıcık sözlerin sahibini tanıyordum. Evet Bilge'de buradaydı. Arkamda olduğu için onu göremiyordum ama varlığını hissediyordum.

Yeniden içimi bir heyecan kaplamıştı. Birden bire beni sıcak basmaya başladı. Cemre bunu fark edecek oldu ki kendini geri çekti ve bana ne olduğunu anlamaya çalışır gibi bakmaya başladı. Ben ise yavaşça arkamı döndüm. Evet tahminimde yanılmak istesem de maalesef yanılmadım. Bilge söylediği gıcık sözlerin beni sinir edeceğini bildiğinden hafifçe gülüyordu. Mavilerine baktığımda ise iyi olduğumu gördüğüne sevinmiş gibiydi.

Mecburen de olsa hoşgeldin diyerek elimi ona uzattım. Elim biraz terliydi. O ise önce bana sonra uzattığım elime baktı. Ardından bir adım attı ve bana yaklaştı. Elimi bir kenara itti ve o da bana sarıldı ve kulağıma "hoşbuldum" dedi. Benim ise elim hala havadaydı..

***********

Continue Reading

You'll Also Like

ZAYİAT │ BxB By 🥃

General Fiction

1K 65 11
Esir alınan bir Yunan askeri ve Esiri devralan Binbaşını konu alır.
7.6K 456 36
Bir gelsen, sarılsan seviyorum desen Ölürdüm sevinçten kollarında ben İnanmam, inanmam duyduklarıma Uzaksın tuzaksın, yasaksın bana ▪ ▪ ▪ ▪ Not; ' K...
1.5K 56 21
"Uyurken izleyip saçlarımı okşayacak kadar çok mu seviyorsun beni?"
839K 38.1K 30
Karışan hayatlar ve abiler klişesidir.