Müptela | Tamamlandı

By yericeryazar

5.6M 291K 43K

Gökyüzünde özgürce uçan bir kuş ve o gökyüzüne ateş eden bir savaşçının hikayesi. Leyla özgür bir kuş, Ercüm... More

1.Bölüm
2.Bölüm
3.Bölüm
4.Bölüm
6.Bölüm
7.Bölüm
8.Bölüm
9.Bölüm
10.Bölüm
11.Bölüm
12.Bölüm
13.Bölüm
14.Bölüm
15.Bölüm
16.Bölüm
17.Bölüm
18.Bölüm
19.Bölüm
20.Bölüm
21.Bölüm
22.Bölüm
23.Bölüm
24.Bölüm
25.Bölüm
26.Bölüm
27.Bölüm
28.Bölüm
29.Bölüm
30.Bölüm
31.Bölüm
32.Bölüm
33.Bölüm
34.Bölüm
35.Bölüm
36.Bölüm
37.Bölüm
38.Bölüm
39.Bölüm
40.Bölüm
41.Bölüm
42.Bölüm
43.Bölüm
44.Bölüm
45.Bölüm
46.Bölüm
47.Bölüm
48.Bölüm
49.Bölüm
50.Bölüm
51.Bölüm
52.Bölüm
53.Bölüm
54.Bölüm
55.Bölüm
56.Bölüm
57.Bölüm
58.Bölüm
59.Bölüm
60.Bölüm
61.Bölüm
62.Bölüm
63.Bölüm
1 MİLYON!
64.Bölüm
65.Bölüm
66.Bölüm
67.Bölüm
68.Bölüm
69.Bölüm
70.Bölüm
Telegram Grubu.
71.Bölüm
72.Bölüm
73.Bölüm
74.Bölüm
75.Bölüm
76.Bölüm
77.Bölüm
78.Bölüm
79.Bölüm
80.Bölüm
81.Bölüm
82.Bölüm
83.Bölüm
84.Bölüm
85.Bölüm
86.Bölüm
87.Bölüm
88.Bölüm
89.Bölüm
90.Bölüm
91.Bölüm
92.Bölüm
93.Bölüm
94.Bölüm
95.Bölüm|Final
Özel Bölüm.

5.Bölüm

102K 4.4K 1K
By yericeryazar

Bölüm uzunluklarını nasıl buluyorsunuz? Sık bölüm attığım için bence iyi. Ama daha uzun olmasını isterseniz daha uzun yazmaya çalışırım❤️

Bölüm Yorumları Gerçekten Çok Düşük. Biraz Yorum Yaparsanız Çok Sevinirim. Hiç Yorum Gelmeyince Çok Üzülüyorum :(

İyi Okumalar Dilerim♡

Ertesi sabah öğlene kadar uyumuştum. Çünkü neden uyumayayım.

Öğlenden sonra da annem Hale teyzelere gittiğini haber vermek için uyandırmıştı. Bende onunla birlikte gidip Çağan'ın nasıl olduğunu falan anlatmıştım.

Akşam üzeri eve gelince de odama gelip dün bir kenara bıraktığım bavulumu boşaltmış, eşyalarımı yerleştirmiştim.

Babamı emniyetten eski iş arkadaşları yemeğe çağırdığı için akşam yemeğinde annemle başbaşaydık.

Yemekleri ve sofrayı hazırladıktan sonra birlikte masaya oturduk.

"Leyla." Dedi annem.

"Efendim anne?"

"Hani sana bahsettim ya."

"Neyden anne?"

"Bir çocuktan." Dedi. Elimde ki kaşığı bırakıp anneme baktım. "Ne olmuş bahsettiysen?"

"Yarın görüşsen bir."

"Ne?" Dedim hayretle. "Ne görüşmesi anne istemiyorum ben."

"Kızım ne olacak? Ölmezsin ya bir kahve içsen."

"Anne istemiyorum diyorum! Sen ne anlıyorsun bundan? İstemiyor."

"Fotoğrafını göstereyim?"

"İstemiyorum!"

"Aman öl inadından zaten. Babası kılıklı."

"Ne alakası var babamla?" Dedim tekrardan çorbamı içerken. "Babanda da aynı böyle katır inadı var."

"Anne benimkisi inat değil. Sadece istemiyorum."

"Tamam anladık."

"Tekrar açmayacaksın değil mi konuyu?" Diye sordum.

"Açacağım."

Açık sözlülükte annem gibi olun...

"Anne ya!"

"Ne var kızım kötü bir şey mi yapıyorum?"

"Kötü bir şey yapıyorsun anne." Dedim. "İstemediğim bir şeye zorluyorsun beni ya!"

Annem tekrardan bir şey söylememişti. Sessizce yemeğimizi yiyip ortalığı toparlanmıştık.

Daha sonra ben Çağan'ı aramak için odama geçtim.

"Alo yavrum." Diyerek açtı telefonun. "Çağan! Naber?"

"İyidir, senden naber?"

"İyi bende. Şeyi soracaktım ya."

"Neyi?"

"Dün ki asker nasıl? Durumu daha iyi mi yani?" Diye sordum. Gün boyu aklımdaydı ama Çağan açamaz ya da zor durumda kalır diye arayamamıştım. Geceleri konuşması daha rahat oluyordu. O yüzden geceyi beklemiştim.

"İyi, kendine geldi. Telefonda konuştuk bu gün."

"Yaa çok sevindim!" Dedim sevinçle. "Sana teşekkür ediyor."

"Ne teşekkürü?"

"İşte yaptıkların için. Size yardım eden arkadaşı söylemiş, ilk müdahaleyi senin yaptığını."

"Anladım."

"Ee orası nasıl?"

"Valla bıraktığın gibi." Dedim yatağa otururken. "Orası nasıl?"

"Bıraktığın gibi." Diyince güldü. "Kalsan çok güzel olurdu."

"Ay Çağan. Sende başlama lütfen."

"Bir şey demedim ya." Dedi.

"Annemde tutturdu zaten görücü diye."

"Ne?" Dedi ve kahkaha attı.

"Gülme!"

"Ne görücüsü kızım?"

"Melahat teyze birini söylemiş, eli yüzü düzgünmüşte bir kahve içseymişim de. İstemiyorum diyorum anlamıyor kadın. Birden bir damat aşkı geldi."

Çağan tekrardan kahkaha attı. "Bak ben gelmeden evlenirsen bozuşuruz."

"Ay Çağan çok komiksin gerçekten."

"Şaka bir yana." Diyerek gülmeyi bıraktı ve ciddileşti. "Görüşsene fena değilse."

"Sen de mi?" Dedim şok içinde. "Kızım ben sana iyi gelir falan diye dedim."

"İstemediğim bir şey bana nasıl iyi gelsin Çağan?"

"Ya ne bileyim işte şu iş meselesini kafaya takma diye diyorum."

"Takmıyorum zaten."

"Niye istemiyorsun o zaman görüşmek? Yoksa o dangalak eski sevgilini unutamadığın için mi?" Diye sordu. "Yok artık Çağan!" Dedim hızla. "Aklıma bile gelmiyor."

"Diyorsun?"

"Diyorum."

"Doğru zaten dün Ercüment komutana olan bakışlarından belliydi aklına gelmediği."

"Ne bakışı?"

"Ya kıvırma şimdi. Düşmüşsün adama çok belli."

"Abartma!"

Tamam eli yüzü düzgün biri olabilirdi. Tipi de gayet düzgün olabilirdi. Hatta baya bir yakışıklı olabilirdi. Ama bananeydi değil mi? Allah sahibine bağışlasın.

"Kapatmam gerekiyor." Dedi ve telefonu suratıma kapattı. "Sonra görüşürüz." Dedim kendi kendime.

Yatağa uzanıp ınstagrama girdim. Aklıma gelen şey ile arama kısmına girdim ve Ercüment Yıldırım yazdım.

Niye bilmiyorum ama merak etmiştim. Zaten gün boyu da aklıma gelip durmuştu.

Etkilenmiş miydim acaba? Yani o yakışıklılığa etkilenmemem imkansızdı. Ama yine de adama rezil olduğumu unutmamak lazımdı.

Bir kaç hesaba bakıp bulamadıktan sonra Çağan'ın takip ettiklerine baktım. Ben olsam komutanımı takip ederdim.

Ki Çağan'da ediyordu. Bakmak için hesabın üzerine tıkladım ama gizliydi.

Kendi hesabımdan çıkıp Çağan'ın hesabına girmeyi denedim ama şifresini değiştirmişti.

En son doğum tarihi olduğunu düşünürsek şimdi de takımı falandır diye düşünerek 'beşiktaş 1903' yazdım. Ve hesaba girdi.

Çağan bu zeka ile bu yaşına nasıl gelmişti hayret ediyordum bazen.

Arama kısmına Yıldırım Ercüment yazıp çıkan hesaba tıkladım.

Biyografisinde sadece Ercüment Yıldırım yazıyordu ve Türk bayrağı vardı.

Takipçisi çok yoktu, 325'ti. Yani yakışıklılığına bakarsak oldukça azdı. 120 kişiyi de takip ediyordu.

Ve sadece 4 postu vardı.

Ben öyle yakışıklı olsam değil 4, 400 postum falan olurdu.

Fotoğraflara girip tek tek inceledim. Çünkü neden incelemeyeyim?

Fotoğrafların bir tanesi manzara, bir tanesi Türk bayrağıydı. Diğer ikisi de kendisiydi ama birinde yüzü bile belli olmuyordu. Fakat bu fotoğraf yüzü belli olan fotoğraftan daha karizmatik ve havalıydı. Sanırım üniformasından kaynaklıydı.

Fotoğrafı incelemeyi bırakıp hesaptan çıktım. Aktif olamadığı çok belliydi çünkü en son postu 7 ay önce atmıştı.

Çağan'ın hesabından da çıkıp kendi hesabıma geçtim.

"Ne düşünüyorsun Leyla?" Diyerek ayağa kalktım. "Allah sahibine bağışlasın." Dedim tekrardan.

Odamdan çıkıp oturma odasına annemlerin yanına geldim ve koltuğa oturdum.

"Bu gün Ahmet geldi yanıma." Diye cümleye girdi babam. Ahmet kim demeden devam etmesini bekledim. "Konuştuk bayağı."

"Ee?" Dedi annem. "Meğer dün senin bahsettiğin çocuk, Ahmetin oğluymuş."

Umarım bahsedilen çocuk annemin bana da bahsettiği çocuk değildir.

"Aaa!" Dedi annem.

"Bir gelelim görüşelim dediler." Diyerek bana döndü babam.

"Baba sende mi?" Dedim hayretle. Tamam annem diyordu ama babamın demesini de beklememiştim. "Kızım adam öyle gelelim diyince gelmeyin diyemedim."

"Ha gelecekler yani?" Diye sordum.

"Haftasonu gelecekler."

"Baba ben senin biricik kızınım ya! İnsan bir naz yapar, hemen gelin demişsin." Dedim.

"Kızım istemeye gelmiyorlar ya." Dedi babam.

Ha bir de istemeye gelselerdi.

"Valla bilemiyorum baba, bu gün görüşmeye çağıran yarın istemeye çağırır."

"Abartma." Diyerek araya girdi annem.

"Söyleyin gelmesinler." Dedim. "İstemiyorum ben görücü falan."

"Kızım gelin dedim bir kere. İstemiyorsan istemiyor deriz."

"Baba istemiyorum." Dedim hızla. "Eve de gelmesinler."

"Ay adam artık gelin demiş, arayıp gelmeyin mi diyeceğiz? Ayıp."

"Gerekiyorsa diyin anne, gelmesinler." Dedim. Çünkü ben bir de görücüyle falan uğraşmazdım.

"O nedenmiş?" Diye sordu annem.

Onlarında kötülükten bir şey yapmadıklarını biliyordum. Benim için diyorlardı, ısrar ediyorlardı ama ben onca şeyin arasında bir de görücü falan istemiyordum. Daha onları yeni yeni idrak ediyordum.

"Çünkü." Dedim ama devamını getiremedim. Çünkü ne? Çünkü istemiyorum.

Bunu söyledin Leyla, pek işe yaramıyor.

"Çünkü?" Dedi annem devam etmem için.

"Çünkü." Dedim tekrardan ve aklıma gelen ilk şeyi söyleyiverdim. "Çünkü ben Bingöle gidiyorum!"

Kısa bir sessizlik oldu. Öyle mi Leyla? Bingöl'e mi gidiyorsun? Güle güle Leyla.

Bende ilk defa duymuşum gibi şaşırmıştım çünkü böyle bir şey söylemeyi beklemiyordum.

Annemle babamın yüz ifadelerine ve sessizliğine bakılırsa onlarda beklemiyordu.

Sessiliği bozan kişi annem olmuştu. "Ne?"

Evet ne çok güzel bir soruyordu. Şimdi açıkla bakalım.

"Bingöl'e gidiyorum." Dedim tekrardan. Çok açıklayıcı bir cümle olmuştu gerçekten.

"Kızım daha yeni gelmedin mi sen Bingöl'den?" Diye sordu babam.

"Öyle değil." Dedim ve derin bir nefes alıp anlatmaya başladım. "Ben işten atıldığımı söyleyince Çağan da tabur da ki revir için doktora ihtiyaç olduğunu söyledi. Atanma falan sorun değilmiş, sadece bir şey olduğunda ilk müdahaleyi yapmak için. Dün anlattım ya onun gibi işte."

Uzun bir kararsızlığın ardından gitmek daha mantıklı gelmişti. Orada birilerine yardım etmek şuan burada olup görücü ağırlamaktan çok daha iyiydi.

"Kızım dalga mı geçiyorsun sen bizimle?"

"Hayır anne. Baştan istemedim ama cidden orada birine ihtiyaçları var. Dün ben orada olmasaydım ölecekti o çocuk."

"Ciddisin yani?"

"Evet." Dedim anneme dönüp. "Zaten çok değil, Çağanın askerliği bitene kadar."

"Çok değil diyor bir de!" Dedi annem alayla. "Beş ay çok mu anne? Evde boş boş oturacağıma çalışmış olurum."

"Kızım sen çalış, yine çalış biz sana bir şey demiyoruz. Ama çalışmak için Bingöle gitmek ne demek?"

Bir şey söylemedim çünkü söyleyebileceğim şeyleri söylemiştim.

"Kızım, bak anlıyoruz orada olan olaydan etkilenmişsin birilerine yardım etmek istiyorsun ama."

"Ne ama baba?" Dedim hızla. "Olaydan falan etkilenmedim. Benim mesleğim birilerini kurtarmak, nesinden etkileneyim? Ben sadece gitmek istiyorum."

"Ama biz istemiyoruz!" Dedi annem.

"Anne ben gidebilir miyim demedim zaten. Sadece verdiğim kararı size söyledim. Sizin de saygı duyacağınızı düşünüyorum."

Bu zamana kadar hiç bir kararıma müdahale etmemişlerdi. Zaten kendime olan özgüvenim de oradan geliyordu. Ne yapsam, desteklemeseler bile saygı duymuşlardı. Ya da karşı çıksalar bile bunu kalbimi, hevesimi kırmadan yapmışlardı.

Biricik kızlarıydım ben onların, tabii ki de çalışmak için Bingöle gitmemi istemeyeceklerdi.

Ama kararıma saygı duyacaklardı. Çünkü kendi hayatım hakkında ki kararları kendimin alacağını ve etrafımda ki insanların da buna saygı duyacağını bana onlar öğretmişti.

"Kesin yani kararın?"

"Evet baba kesin."

"Tamam git." Dedi annem. "Gerçekten mi?"

"Hani bize sormuyordun?"

"Sormuyorum ama yanımda olduğunu bilmek istiyorum."

"Biz hep senin yanındayız kızım." Dedi babam. Gülümseyerek ona sarılacakken annem konuştu. "Ama bir şartla."

"Ne?"

"Biz verdiğin kararlara saygı gösteriyoruz. Gitmek istiyorsan git ama bir şartım var."

"Ne şartı anne?" Diye sordum merakla.

"Gitmeden önce dediğim çocukla bir kere görüşeceksin."

"Ay yok artık anne! Şaka yapıyorsun herhalde." Dedim.

"Şaka falan yapmıyorum. Madem sen bizi düşünmeden, saygı duymak zorundasınız diyip ta Bingöl'e gideceksin o zaman gitmeden önce benim istediğim şeyi de yapacaksın ki biz de seni gönül rahatlığıyla gönderelim." Diye konuştu.

Şok olmuş bir şekilde dudaklarım aralandı. Resmen şart koşuyordu.

"Baba bir şey söylesene."

"Ben karışmıyorum aranızda halledin."

"Anne!" Dedim tekrar bir umut anneme dönerek. "Ben diyeceğimi dedim. Sen buluş, görüş çocukla sonra gel bavulunu beraber hazırlayalım."

Beklediğim gibi bir tepki vermemişlerdi. Oldukça sakin karşılamışlardı ama böyle bir şeyde beklemiyordum.

Ve galiba kabul etmekten başka şansım yoktu. Annemle aramızın bozuk olmasını ya da onun gönlü olmadan gitmek istemiyordum.

Pes edip konuştum "Tamam, kabul."

"Ciddi ciddi gideceksin yani?" Diye sordu annem tekrardan. Şaka yaptığımı falan düşünüyordu herhalde.

"Evet anne."

"Kızım ne yapacaksın oralarda, çok uzak, bizim burası gibi değil farklı. Zorlanırsın, yapamazsın."

Annem az önce ikna olmamış mıydı? Niye şimdi beni vazgeçirmeye çalışıyordu?

"En azından deneyeceğim anne."

"Çocuk oyuncağı değil farkındasın değil mi? Öyle deneyeyim olmazsa geri geleyim falan yok."

"Anne zaten 5 ay. Zorlansam bile dişimi sıkar dayanırım herhalde."

"Göreceğiz onu." Dedi ve ayağa kalktı. "Neyse ben Melahatı arayayımda bizim kız buluşacak diyeyim."

Annem odadan çıktıktan sonra babama döndüm. Az önce tam sarılamamıştım. Yanına sokulup kollarımı belin doladım ve göğsüne yaslandım.

Keyifle yerinde kıpırdanıp saçlarımı okşamaya başladı.

"Gurur duydum seninle."

"Hangi konuda?"

"Oraya gitmeye karar vermen konusunda. Ben yaşadım biliyorum. Zordur oralar. Sen yapamasan bile denemeye çalışman bile çok değerli."

"Yapamaz mıyım sence?"

"Benim kızım isterse her şeyi yapar." Dedi ve başıma bir öpücük kondurdu.

Ertesi gün kendimi birden tanımadığım biriyle buluşmaya hazırlanırken buldum.

Annem dün gece arayıp haber verdikten sonra çocuk yarın buluşabileceğimizi söylemiş. Annemde zaten benim işimin olmadığını düşünüp hemen tamam demiş. Keşke bana bir sorsaydı.

Hazırlanıp evden çıktıktan sonra Çağan'ı aradım. Saat erkendi yüksek ihtimal açmazdı ama şansımı denemek istemiştim. Çünkü ona sormadan oraya gitmeye karar vermiştim.

"Alo?"

"Alo Çağan. Müsait misin?"

"Evet. Ne oldu?"

"Sana bir şey söyleyeceğim."

"Söyle?" Dedi tereddüt ederek.

"Ben oraya geliyorum!" Dedim direkt. "Ne?"

"Yani hala bana ihtiyaç varsa ve kabul edileceksem."

"Var, var da ne değiştirdi fikrini?"

Derin bir nefes aldım. "Dün babam bana gelecek görücüye gelin demiş biliyor musun?"

Büyük bir kahkaha attı. "İnci teyzeden beklerdim ama Ekrem amcadan beklemezdim."

"Bende. Öyle gelsinler ne olacak falan diye üzerime gelince bende gelmesinler ben Bingöle gidiyorum diyiverdim."

"Biliyordum ulan!"

"Nereden biliyordun Allah aşkına?"

"O çocuğa ilk yardımı yaptıktan sonra gitsen bile aklına burada kalacaktı çünkü. Tanıyorum kızım seni." Dediğinde iç çektim. Bir bakıma haklıydı. Acaba onun gibi olan, sırf orada doktor olmadığı için, geç müdahale edildiği için birileri canından olur mu diye düşünüp durmuştum yol boyu.

Şimdi orada yapamasam bile en azından deneyecektim. Her şey çok kötü geçse bile, 5 ay bittiğinde yanıma kalan tecrübem olacaktı.

"Haklısın ne diyeyim."

"Ben bu gün komutan ile konuşurum. Sana haber veririm ama fikirlerinin değiştiğini sanmıyorum."

"Hangi komutanın ile konuşacaksın?" Diye saçma bir soru sordum. Sanki tüm komutanlarını tanıyordum.

"Ercüment komutanım ile değil."

"Neyse görüşürüz."

"Görüşürüz yavrum."

Telefonu kapattıktan sonra buluşacağımız yere gelip uygun masaya oturdum ve gelecek kişiyi beklemeye başladım.

Beklememin sebebi onun geç kalması değildi ben erken çıkmıştım evden.

Çünkü çıkmasaydım annem ve Hale teyze beni gelin edecekti.

Garson sipariş ettiğim çayı getirince kibarca gülümsedim.

Çayın yarısına gelmişken içeriye biri girdi ve etrafı inceledi. Beni görünce çok kısa bir tebessüm edip bana doğru yürümeye başladı.

Annemin sabah gösterdiği fotoğrafa çok dikkatli bakmamıştım ama buluşacağım kişi buydu.

"Merhaba." Dedi masanın yanına gelince. "Merhaba." Dedim yerimden kalkarken.

"Emir ben." Diyerek elini uzattı. "Leyla bende." Diyerek uzattığı eli sıktım ve sandalyeme geri oturdum.

"Beklettim kusura bakma." Dedi karşıma otururken. "Yok ben erken geldim zaten."

Yanımıza gelen garsona bir çay daha sipariş ettikten sonra bana döndü. "Nasılsın?"

"İyiyim, sen nasılsın?"

Samimi davranması rahatsız etmemişti. Aksine rahatlamama sebep olmuştu. Çünkü oda karşıma gelip boş boş otursaydı asla konu açıp konuşamazdım.

"İyiyim bende."

Çayı getiren garsona teşekkür edip bana döndü. "Neler yapıyorsun?"

"Son zamanlarda pek bir şey yapmıyorum." Dedim açıkça.

"Annem biraz bahsetti iş meselesinden. Üzüldüm senin adına."

"Bende üzüldüm ama yapacak bir şey yok."

"Orası öyle. Ne yapacaksın peki atanana kadar?"

"Çalışmayı düşünüyorum." Dedim ama Bingöl'e gideceğimden falan bahsetmedim.

"Anladım." Dedikten sonra kısa bir sessizlik oldu masada. Soğumuş çayımdan bir yudum aldım.

Evet bu kadar görüştüğümüz yeterdi bence artık ayrılabilirdik. Zaten başka ne konuşacaktık ki?

"Leyla." Diyince bakışlarımı ona çevirdim. "Açık konuşacağım ben buluşmayı annemin zoruyla kabul ettim. Eğer kabul etmeseydim söyleyip duracaktı."

Canım annelerimiz...

"Yani şuan planlarım arasında biriyle görüşmek, evlenmek falan yok."

Zaten ilk görüşmeden evlenemeyiz Emir, küçük bir bilgi.

"Bende annemin ısrarı yüzünden geldim." Dedim.

"Biliyorum. Gerilmene gerek yok yani. İki medeni insan olarak biraz oturup sohbet ettikten sonra ayrılırız."

"Haklısın." Dedim ve derin bir nefes aldım.

"Rahatladın sanırım." Dediğinde güldüm. "Biraz."

Yaklaşık bir saat boyunca oturup sohbet etmiştik. Çok derinlere inmemiştik ama üstün körü birbirimizi tanımıştık. Ki nasıl oldu bilmiyorum ama ayrılırken numaralarımızı bile almıştık.

İyi birine benziyordu Emir. Tipi de iyiydi. Eğer bir sevgili ya da flört falan düşünseydim eminim Emirin peşini bırakmazdım. Ama şuan hayatımda daha önemli şeyler vardı.

Bingöl'e gitmek gibi mesela.


Bölüm sonu toplanma noktası📍
-Bölüm hakkında ki düşüncelerinizi buraya yazarsanız çok mutlu olurum♡

Instagram : @yericeryazar

Continue Reading

You'll Also Like

182K 12.4K 72
Aşka inanmayan genç liseli bir kız. Dağılan bir aile. Ve yeniden evlenen bir baba. Değişik bir kız kardeş. Ailenin çözülemeyen sırları. Ve yeni bir o...
25.5M 907K 78
♌ İNTİKAMDAN DOĞAN TUTKULU BİR AŞK ♌ Küçük yaşta anne ve babasının ölümüne şahit olan acımasız genç bir adam... Edim Demiray. Daha on sekizinde uyuş...
2.9K 268 40
Ben ölürsem sadece kaç ren ~rinji
Kum Saati By Esma

Teen Fiction

1.1K 143 11
"... Burada her ne yaşandıysa sorumlusu hepimiziz. Sizlerden son isteğimiz, lütfen bizi uyandırmayın." Bilinen gezegenlerin dışında başka bir gezegen...