Büyük Adamın Küçük Kadını

Av BynOkuyucu1

7.1M 261K 112K

"Ne işin var bu saatte sokakta" dedi. Şaşırmadım bu tepkisine ne zaman geç saatte dışarı da olsam aynı sözler... Mer

1-Elbet Bir Gün
2-İçimdeki Kadın
3-Sadece Benimle
4-İyi Gelmek
5-Farkında Olmak
6-Umut
7-Olaylı Gece
8-İtiraf
9-Beklenmedik An
10-İlk
11-Biz
12- Yakınlaşma
13-Kırgın
14-Farkındalık
15-Otel
16- Alev Alev🔥
17-Değerli
18-Kırık Kalp
19-Uzlaşma
20-Bir Adım
21- Hesaplaşma
22-Hastane
23-Karşılık
24- Aile Meselesi
25-Oyun
26-Kıskanç
27-Özlem
28-Teninde Yanmak
29- Kelebek
30-Duşa Kabin
31- Bitti
32-Yanlış Anlamalar
33-Fotoğraf
34-Çözüm
35- Biz? Part 1
35- Gecelik Meselesi
36-İsteme
38- Affettirme Vol-1
39- Hastane
40-Eve Dönüş

37-Kaybettim

114K 5.7K 2.9K
Av BynOkuyucu1

Önce beğenelim mi? ❤️

Özledik mi acaba Ali&Asya'yı?

Ali'nin söylediklerinden sonra onu boğmak ve boğmamak arasında ki ince çizgide takılıp kalmıştım.

Sinirimi dizginlemeye çalışarak "Ne demek yarın da nişan davetimiz var? " diye söylendim daha doğrusu bağırdım. 

"Her şey planlandı bitanem nişan yerimiz kıyafetlerin, yüzüğümüz..." ciddi ciddi bunları söylüyor muydu bana?

Sinirle üstüne atılıp onun için göğsüme etkisinin olmadığı yumruklarımı geçirirken içimde daha fazla tutamayacağın şeyleri dile dökmeye başladım.

" Ya sen benimle dalga mı geçiyorsun? İstemeyi aceleye getirdiniz hiç bir hazırlığım olmadan, adam akıllı bir evlenme teklifi bile almadım ben." göğsüne vurmaya devam eden ellerimi tutup, "Canın acıyacak Asya."

"Canım bu olanlardan dolayı acıyor zaten gerizekalı!" dedim sinirlenince dilime hakim olamıyordum.

Havaya kalkan kaşları ile bileklerimi göğsüme daha sert bastırıp, iyice göğsüne çekti bedenimi.

"Şşş ufaklık!" dedi. Tırnaklarımı göğsüne batırdım. "Kedi gibi çıkarma tırnaklarını. Şaka yaptım bundan sonrası sen nasıl ve ne zaman istersen o zaman olacak."

"Aptal! Ne kadar korktum senin haberin var mı?"

"Yavrum kelimelerine dikkat et."

"Etmezsem nolur?Gerizekalı, aptal, pislik, bok kafalı, bey-" sözlerimi ağzıma tıkayan şey dudaklarıydı. İki dudağım dudaklarının arasında kaybolmuş saniyesinde alt dudağım sertçe ısırılarak geri bırakılmıştı. Dudağımda hissettiğim sızıyla inledim.

Elim dudağıma giderken sızlayan yere parmağımı bastırdım, eline gelen ıslaklığa bakarken "Köpek misin sen ya sen kanatmıssın!" Sızlayan kısmı dilimle yaladığımda ağzımda demirimsi o kan tadını almıştım. İğtenmek bir yana dursun hoşuma da gitmişti ama şuan sinirliydim!

"Cesaret hapı falan mı yuttun sevgilim sen? Seni bu yatağa söylediğin laflar ile gömerim gıkın bile çıkamaz."  gömmesine hep gömüyordu ama işi icraata dökemiyordu.

"Çekil." dedim önümdeki bedenini ittirirken.

"Ben dönüyorum. Sen ne yaparsan yap." Kollarından kurtulduğum gibi etrafta ki eşyalarımı toparlayıp bavuluma atmaya başlamıştım. "Birlikte dönüyoruz Asya." dedi soluğunu seslice bırakarak.

"Şimdi olduğu gibi bundan sonra da herşeyimizin birlikte olacağı gibi..." sözlerine bir cevap veremeden çalan telefonunu cevaplayarak, bana boş bir bakışta bulunup odadan dışarıya çıktı.

Elimde ki geceliği sinirle arkasından kapıya fırlatmıştım. O an için tek yapabildiğim şey buydu.

- - - -

3 gün sonra...

Uzun süren bir yolculuğun ardından çok şükür ki evime dönebilmiştim. Ali'ye olan kızgınlığımdan dolayı yol boyunca onunla gerek olmadıkça konuşmamıştım. Konu açmaya çalışmış ama açtığı konulara dahil olmamayı seçmiş ve uzun süren yolculuğumuzu büyük bir sessizlikle sonuçlandırmıştık.

Annem ve babam bir daha ki ay gelecekleri için evde tek başıma olmaya devam edecektim. Torunlarını bırakamıyorlardı. Kaç yaşında dede ve babaanne olduklarını göz önüne alacak olursak, ayrılamamalarını kolaylıkla anlayabiliyordum.

Ali'yi de en son beni eve bıraktığı gün görmüştüm. Yüzüne bile bakmadan bavulumu bagajdan alıp eve geçmiştim. Kızgınlığımın kolay kolayda geçeceğini sanmıyordum.

Yatakta uzanmış instagramımı geziyorken ekrana düşen arama bildirimiyle irkilip telefonu yüzüme düşürmüştüm. Sızlayan burnumu tutup "Ah..." diye sızlanmıştım.

  Çalmaya devam eden telefonumu elime aldığımda tanımadığım bir numaradan geldiğini gördüğüm çağrıyı yatakta doğrularak yanıtlamıştım.

"Asya?" dedi önce doğrulamak istermiş gibi bir erkek sesiydi. Ama çıkaramamıştım. "Buyrun benim de siz kimsiniz çıkaramadım."

"Oktay ben." dedi sesinden gülümsediğine dair bir izlenim almıştım.

"Bana sormadan fotoğrafımı çeken Oktay?" demiştim. Bana sormadan telefonumu aldığını numaramı kaydettiğini unutmuştum onca olayın arasında...

"Ta kendisi güzellik, senin fotoğrafın sayesinde kazandığım yarışma adına sana bişeyler ısmarlamak istiyorum müsaitsen, sonrasın da ise fotoğrafının sergilendiği sergiyi gezmek isterim seninle, eğer sende istersen tabi?"

"Fotoğrafımı kullanmamanı istediğimi hatırlıyorum." artık isteyip istemememin bir manası yoktu zaten olan olmuştu. Geldiğimden beri evde olduğumu ve sadece Gamze ile görüştüğümü varsayarsak dışarıya çıkmak bana da iyi gelecekti.

"Neyse tamam görüşelim. Karaköy iyi mi?"

"Harika, sergi de zaten Karaköy civarında bir saat sonra uygun mudur sana Asya?" kısa bir öksürük ile boğazını temizledi. "Gelip almamı ister misin seni? "

"Kendim gelirim evet uygun." bir kaç kelime daha konuşup buluşacağımız cafeyi belirledikten sonra hazırlanmaya başlamıştım. Birazcık şık olabileceğimi düşünerek dekolteden çekinmemiştim. Sergiye gidecektik nasıl olsa...

  (Ortada ki takıyı düşünmeyelim lütfen.)

Saçımı da tatlı olduğunu düşündüğüm bir topuz yaptığım da artık hazır olduğumu düşünüyordum çok makyaj yapmayı sevmediğimden hafif bir allık ve rimel ile yüzümü renklendirmiştim.

Çalan telefon ile gözlerim makyaj masamın üzerinde ki telefonuma giderken "Can Bildiğim" yazısını gördüğümde karnım kasılmıştı çok özlediğimden olmalıydı. Kaç gündür aramalarını açmamıştım. Kapıya geldiğinde de aynı şekilde. O da çok zorlamamış, içeriye girebileceği halde girmemişti.

Keşke girseydi böyle olmazdık belki de...

Telefonunu yanıtlamadan çantamın içine atıp evden sonunda çıkabildiğim de bir taksi çevirmiş kısa bir süre de gideceğim yere varmıştım. Saate baktığım da gelmek üzere olabileceğini düşündüğüm sırada arkamdan önüme doğru bırakılan çiçeği gördüğüm de şaşkınlıkla ağzımın aralanmasına engel olamadım.


  Ufak ama çok tatlı bir papatya buketiydi.

"Doğanın en güzel kızına başka ne getirilir bilemedim." dedi otuz iki diş sırıtan yüzüyle geçip karşıma otururken.

"Bunlara gerek yoktu Oktay." gözlerim ile çiçekleri işaret ederken. "Gene de teşekkür ederim."

"Gerek olmasaydı almazdım. Boşverelim şimdi çiçekleri... Nasılsın?"  Çok dikkatli bakıyordu bakışlarından rahatsız olmamak mümkün değildi. Ama adam tanıdığımdan beri aynıydı. Çok iyi tanımadığım için kötüye yormadım ilgili bakışlarını, başka insanlara da aynı mı değil mi bilemiyordum.

"İyiyim Oktay sen nasılsın?"

"Seni gördüm daha iyi oldum." masanın altında ki ellerim bir kaç gün önce parmağıma takılan yüzük ile oynarken içimde bir yerlerde büyük bir suçluluk hissediyordum.

Ali'nin şu an bizi bu halde görse vereceği tepkiyi kestiremiyordum.

Garson yanımıza gelip siparişlerimizi sorduğun da o bir latte ben ise sade bir Türk kahvesi istemiştim.

Kısa bir süre sonra gelen siparişlerimiz ile masanın altında duran ellerimi masanın üzerine çıkarmış yüzüğü de görebileceği bir şekilde bardağı tutmuştum.

  "Her şey yoluna girmiş gördüğüm kadarıyla." dedi gözleri ile yüzüğümüz işaret ederken.

Hafifçe gülümserken buldum kendimi.

"Öyle oldu." dedim çok detaya girmeden.

"Sevindim senin adına." dedi ama çokta sevinmiş gözükmüyordu. Biraz bozulmuştu. Bana ilgisi olduğunu göstermekten çekinmediğini biliyordum. Gülümsedim.

Konu konuyu açarken yaklaşık bir saat kadar muhabbet etmiştik. Neyse ki bana asılmayı yüzüğü gördükten sonra bırakmıştı.

Sergiye gideceğimiz için daha fazla oturmayıp kalkmıştık cafeden, ufak bir hesap ödeme tartışması yaşayarak. Sonuç olarak Oktay ödemişti.

Yürüme mesafesinde olmadığı için Oktay'ın aracı ile sergiye geçmiştik birlikte.

İçeriye girmemle onca güzel tablo gözüme çarpmıştı. Ve sonrasın da da benim ki.


"Onca güzel tablo var burada Oktay nasıl benim ki birinci seçilebilir?"

"Ben seninkinden daha güzel bir tablo göremiyorum." dedi sesinden beğeni akıyordu. "Hafif kirli ayakların, biçimli bac-"

"Oktay! Devam etme lütfen sözlüm böyle kelimeler kullandığını duysa seni mahveder."

İki elini de havaya kaldırarak duruyorum işareti yaptı, diğer eliyle de ağzına fermuar çekme hareketini yaparak sözlerini kesti.

  "Bu tablo bura da neden duruyor peki?"

"Satılacak. Geliri ise Kimsesiz Çocuklar Kurumuna bağışlanacak." en azından bir işe yarayacağı için sevindim.

"Hımm." dedim gözlerim diğer tablolara dönerken.

"Bak nasıl beğeniyle bakıyorlar." dedi benim olduğum tabloyu işaret ederken başında üç kişi vardı.

"İnşallah güzel bir fiyata satılır." dedim.

"İnşallah, satışa yarın çıkarılacaklar, bugün son sergi günü iki gündür burada gösterimdeler yarın ise müzayede olacak. Gelmek istersen eğer beraber gidebiliriz?"  cevabımı pür dikkat bekliyordu.

"Sözlümle konuşmalıyım." dedim sözlüm derken ağrıyan kalbim ile birlikte. Çalan telefonum ile bakışlarını ondan kaçırırken çantamdan çıkardığım telefonu avucuma aldım gene Ali arıyordu ve ben sesini kapatmıştım.

Üst üste gelen mesaj seslerini duyduğum halde elime alıp bakmadım. Ali'den geldiğini biliyordum.

"Çıkabilir miyiz artık geç oldu Oktay?"

"Elbette." dedi eliyle kapının olduğu yönü gösterirken. "Ben bırakıyım seni."

"Hiç gerek yok." diyerek anında itiraz etmiştim ama "Lütfen Asya." diyerek ısrar edince kabul etmek durumunda kalmıştım. Bu saatten sonra İstanbul' da taksi arama derdine düşmek istememiştim. Onu geçmişti vakit, yaklaşık dört saattir birlikteydik.

Elimde ufak papatya buketimle birlikte aracında evimin istikametinde ilerliyorduk.

"Yarın müzayede olmanı çok istiyorum Asya. Benimle gelmesen bile orada ol lütfen adresi mesaj olarak göndereceğim sana ve fotoğrafını da atarım."

"Teşekkür ederim." dedim gülümseyerek.

Evin önüne yaklaşan arabası ile onda olan bakışlarımı önüme döndürdüğümde arabasının kaputuna yaslanmış bir Ali ile karşılaşmayı kesinlikle beklemiyordum.

İçimde saf bir korku kol gezerken yutkunmaktan kendimi anlamamıştım. Kalbim küt küt atıyordu.

"Bu o adam değil mi?" dedi Oktay.

"Sözlüm." dedim duran araçla birlikte bakışlarımı Ali'den çekemezken.

"Görüşürüz Oktay." diyerek hızla araçtan inerken çiçeği tutan elimin titremesine engel olamamıştım. Elimde çiçek ile geç bir saatte başkasının arabasından inmiş olmamı hoş karşılamayacaktı bakışlarından herşey okunuyordu. Ve üstüne hiçbir aramasına ve mesajına cevap vermemiştim.

"Ali..." dedim ona doğru adımlarken. Elini kaldırdı. Kaldırdığı eli sargıdaydı. Gözleri çiçeğe düştü. Bakışlarını benden çevirip arabadan inen Oktay'a düşürdü. Çenesi sıkmaktan seğiriyordu.

"Ali." dedim yanına tekrardan adımlamaya başlarken havada olan elini görmezden geldim. Zaten indirmiş ve yumruk halini almıştı.

"Yanlış anladın sevgilim açıklayabilirim. Konuşalım mı içerde.?" sıkmaya devam ettiği yumruğuna parmaklarımı sararken. Açmaya çalıştım ama taş gibiydi mübareğin eli, oynatamamıştım bile parmaklarını elime gelen ıslaklık ile gözlerim eline düştüğünde elinin üzerinde duran parmaklarımın kana bulandığını gördüm.

Elimi savurarak kurtardı avuçlarımın arasından. Gözlerimin içine öyle bir baktı ki o bakışı ömrüm hayatım boyunca unutmayacaktım.

Sanki tiksinir gibi. O mesajları gördüğüm de benim ona baktığım gibi o da bana baktı.

  "Görüşürüz Asya!" dedi Oktay sanki ortamı daha da kızıştırmak ister gibi...

"Görüşürsünüz artık bol bol!" Ali bakışlarının benzeri olan iğrenen bir ifadeyle konuşmuştu. Hızla arabanın kaputundan doğrulup evlerinin olduğu tarafa doğru yürümeye başlamıştı.

Oktay'a sinirle baktıktan sonra Ali'nin peşinden koşturmaya başladım ama onun adımlarına yetişmek ne mümkündü.

"Ali bekler misin beni?" Hiç duymadı, duymak istemedi.

Evlerinin demir kapasını açıp bahçeden içeri girdiğinde kapıyı kapatmayışından faydalanarak aramızda ki mesafeyi kapatmıştım.

Evin kapısından girdiği gibi kapatmasına fırsat vermeden bende içeri girmiştim. Üzerinde ki takımının ceketini çıkartıp fırlatmış boynunda ki kravata dayanamıyormuş gibi koparır gibi sargı da olmayan eliyle çekiştirmişti.

"Sevgilim."  dedim titreyen sesimle.

"Git Asya! Bunca saattir neredeysen kiminleysen onun yanına git!" arkası dönük sakin tutmaya çalıştığı ama başaramadı sesiyle, içimde ki korkuya engel olamıyordum. Onu kaybetmekten deli gibi korkuyordum.

  "Ali'm açıklayabilirim..."

Güldü. Ama sinirden. " Neyi açıklayacaksın günlerdir telefonumu neden açmadığını mı? Mesajlarıma neden cevap vermediğini mi?  Kapın da köpek olduğum halde kapıyı açmayışını mı?" yan tarafında bulunan iki sandalyeyi birden yere devirdi. İrkildim olduğum yerde.

"Seni sabahtan beri kaç kere aradım mesaj attım senin haberin var mı? Deliye döndüm lan bişey oldu diye! Eve geliyorum kapı duvar. Naptın kızım ben sana.! Bekliyorum, arkadaşıyladır diye kendimi avutuyorum. Üç günlük elin adamının arabasından iniyorsun çiçekle! Ulan elinde hala çiçek duruyor ne düşünmeliyim ben?! " uzanıp çiçeği elimden alıp camdan aşağıya fırlattı ses edemedim haklıydı ve tek kelime etmeye yüzüm yoktu.

"Ne ara bu kadar samimi oldunuz çiçek almak ne? Ne kadar tanıyorsun da adamın arabasına biniyorsun. Adamlığımı sikeyim, ben ne zaman bu kadar geniş oldum adamın o anda ağzını burnunu kırmalıydım. Sana verdiğim sözlerden dolayı tuttum ben kendimi ama senin bana verdiğin hiç bir sözü tutmayışın yetti Asya! "

"Verdiğin sözleri biliyorsun dimi! Ben giyimine kuşamına karışmayayım diyorum sen bana dikkat edeceğim diye söz verdiğin için! Giydiğin şeye bak dap dar herşeyin meydanda! Kızım iç çamaşırını görüyorum! Ben göreyim diyorum sadece sana evleneceğin adamım ya ben senin başkaları görmesin istiyorum benim helalimi, çok mı şey istiyorum!? " eli yüzük olan sol eline gitti. Göz yaşlarımdan dolayı yanaklarımda kuru bir yer kalmazken kafamı iki yana salladım.

"Ali Ege nolur yapma söz veriyorum açıklıcam." titreyen elim telefonuma giderken bir yandan da konuşmaya çalışıyordum.

"Bu-Bugün aradı Trabzon da fotoğrafımı çekmişti. Yarışmaya katılacaktı, katılmış ve kazanmış beni çektiği fotoğrafla kutlamak ve bana bişey ısmarlamak istedi onun için. Kafa dağıtmak iyi gelir diye düşündüm. Öyle çıktım evden." parmağında duran eli kıpırtısız duruyordu.

Oktay'ın bana attığı mesajı açtım ona göstermeden önce tereddütte kaldım. Umarım çok tepki göstermezdi.

"Sergisine gittik beraber hatta bak yarın müzayede varmış orda satışa çıkacakmış tablo gelirini de Kimsesiz Çocuklar Kurumuna bağışlayacaklarmış." dedim titreyen elimle ona adresin yazılı olduğu mesajı gösterirken hemen üzerinde henüz indirmediğim üzerinde indir işareti olan yere tıkladı.

İnen fotoğrafla gözleri daha da kararırken elimden alınan telefonla elim havada kalakalmıştım.

"Sen bana bu fotoğrafın sergilediğini ve yarın satılacağını ve de senin buna izin verdiğini mi söylüyorsun?"

Güldü. Kahkaha attı hatta delirmiş gibi sonrasın da bir iki birşey yaptı telefonumda sağ avucumu açarak telefonu sertçe içine bıraktı.

Elini az önce çıkarmak için uzattığı yüzüğe tekrardan attı. Ve bu sefer hiç beklemeden çıkardı.

"Benim senin için yapabileceğim herşey bitti Asya!"

"Kaybettim!" dedi yenilmişlikle.

Kaybettim dedim kendi içimde, bu sefer gerçekten kaybettim. Onu ve sınırlarını hiçe sayarak yaptığım herşeyde onu kaybettim...

Bölüm sonu...

Sınır 2500 beğeni 1200 yorum❤️

Sizce Ali mi haklı, Asya mı?

Öncelikle geçmiş olsun dileği ileten herkeze çok ve çok teşekkür ederim. Bıkmadan sordunuz sabırla beklediniz. Size minnettarım. ❤️

Çok zaman oldu gelemedim, yazamadım ve de hala daha iyileşemedim. Çok ilaç kullandım bir ara gerçekten sersem gibi dolaştım. Gördüğüm herşeyden korkar oldum sanırım ilaçların halisilasyon gösterme gibi bir etkisi mi vardı neydi bilemiyorum ama o aralar gerçekten çok kötüydü. Arayı çok uzatmamaya çalışacağım ama her hafta da gelir diye söz veremiyorum.

Sizleri seviyorum, iyi okumalar diliyorum.

Fortsett å les

You'll Also Like

98.7K 5K 22
17 yıl önce annesi tarafından ölü olarak bildirilen Neva... Yıllardır onun hasretiyle yanıp tutuşan Akay ailesi... Ama... Ortada bir sorun vardı.Neva...
ASYA Av Su

ChickLit

247K 13.4K 27
Abi kitapları kıtlığı çekiyorsanız doğru yerdesiniz. Bölümleri yazdıkça atacağım. "Onu istemiyorum." Nefret dolu bakışları bendeyken babamdan uzakla...
23.1K 1.4K 20
Şanlıurfa ☞ Muğla 0546****; Fotoğraf* 0546****; Belli ki bu yoldan yürümüşsün... 0546****; Yoksa etraf böyle çiçeklenmezdi. İlsu; Var öyle marifet...
151K 9.4K 21
Açelya hiç hatırlamasa da henüz 5 yaşındayken ailesinin düşmanları tarafından kaçırılmış ve gözlerini bir yetimhanenin revirinde açmıştı. Ailesi sen...