Bordonun Aşkı

By oykuuguner

2M 93.7K 8.9K

" Ya oooff!" Bağırmam ile zilimin çalması bir oldu. Kim bu yaa şimdi, zaten sinirliyim ! Kapıya gidip b... More

Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm 24
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 27
Bölüm 28
Bölüm 29
Bölüm 30
Bölüm 31
Bölüm 32
Bölüm 33
Bölüm 34
Bölüm 35
Bölüm 36
Bölüm 37
Bölüm 38
Bölüm 39
Bölüm 40
Bölüm 41
Final
Teşekkür
Güzel gözlüm Yeni Kitap

Alternatif Final

33.6K 1.5K 264
By oykuuguner

Herkese merhabalar efenim! Gecikme için kusura bakmayın telefonumda bir sıkıntı vardı. Onunla uğraşıyordum.
Baştan söyleyeyim final değil. Final bir sonraki bölüm. Bu bölüm ise bir önceki bölümde sorduğum isteklerden gelenler ile derlediklerim. Klasik final sahneleri vardı. Evlilik, balayı, çeyiz alışverişi, doğum... Hepsini birleştirdim ve bir alternatif Final yaptım sizler için. Kitabın asıl finali yakında sizlerle olacak. Beklemede kalınız!
Keyifli okumalar❣️

1 yıl sonra

"Kızım hiç görülmüş bir şey mi bu dediğin Allah aşkına?"
"Garip olan bunun görülmemiş bir şey olması değil mi ya?"

Çağatay yanımda güldüğünde göz devirdim. Onun için uğraşıyordum burada onun yaptığına bak.

"Kızım... Neyse yahu. Buna laf geçirilmez."

Annem en sonunda pes edip Çağatay'ın annesine de kabul ettiğini söyledi. Durum şöyleydi; Çeyiz alışverişine çıkıyoruz. Bunun zaten nişan versiyonu oldu neden bir diğerini daha yapıyoruz bilmiyorum ama neyse. Tartıştığımız konu da şu: Çağatay'ın alışverişe gelip gelmemesi. Annemler Çağatay'ın gelmemesi gerektiğini söylüyor. Ben de gelmesini. Ve başardım tabii ki.

Arabalara bindiğimizde annem ve Çağatay'ın annesi arkaya oturdu. Ben ön koltuğa. Çağatay'ın kardeşi, Nazenin ve Zehra da Cihan'ın arabası ile gelecekti.

Avm'ye geldiğimizde annemler hemen inmişti. Çantamı alıp ceketimi arkaya bıraktım ve arabadan indim. Çağatay yanıma geldi ve elimi tuttu. Beraber yürüyen merdivenlere gittik ve şimdiden sıkıldığım için kafamı omzuna yasladım ve konuşmaya başladım.

"Bu kalabalık alışveriş hiç hoşuma gitmeyecek gibime geliyor."
"Beklediğim tek sahne var."

Oldukça ciddi konuşsa da bahsettiği şeyin ne olduğunu bildiğim için tuttuğum kolunu sıktım.

"Sapık."
"Belki başka şeyden bahsediyorum ben. Neden hemen sapık oldum şimdi?"
"Ne düşündün peki Çağatay? Söyle bakalım."
"Onu sonra şey yaparız."

İkimiz de gülerken annemler bir mağazanın önünde durmuştu bile.

"Kızım buraya bakalım bir."
"Tamam."

Onlar önden biz arkadan yürürken baktıkları her şey ya çok abartı ya da demode olduğu için bana hoş görünmüyordu.

"Güzelim bunlar nasıl?"

Çağatay nihayet bir fikir belirttiğine yanına gidip gösterdiklerine baktım. 

"Hmm, çok güzel bak bunlar."

Çağatay'ın gösterdiklerini beğendiğim için annemler daha da gezmek istese de yorulmak istemediğim için ilk beğendiğimizi alıp çıktık. Diğerleri yine önden ilerlerken Çağatay yine elimi tuttu. Hafif salladığında gülümsedim.

"Seni bu yüzden getirmek istiyordum işte. Sen olmasan şimdi beni zorla bütün mağazalara sokacaklar ve asla çıkmayacaktık."
"Senin ağzını yerim ben. Hiç bırakır mıyım ellerine?"

Yalandan çocuk avutur konuştuğunda kafamı omzuna yaslayıp kolumu beline sardım.

"Acıkmak üzereyim."
"Birazdan yemeğe gideriz."

Onu onaylarken annemler malum mağazaya geldiğinde göz devirdim.

"Imm en sevdiğim yer."

Çağatay sırıtarak konuştuğunda belini sıktım yavaşça.

"Fazla açık sözlüsün."

Biz hala sarmaş dolaşken annemler bize ne yapıyorsunuz der gibi baksa da bir şey söylemeye cesaret edemiyorlardı.

İç çamaşırı mağazasına girdik ve bu sefer biz önce annemler arkada yürümeye başladık.

"Beğendim."

Çağatay kısık gözleri ile takımlara baktığında onun baktığı yere baktım.

"Hangisini?"
"Hepsini."
"Sanki giyeceğim bunları."

Umursamaz bir şekilde de konuştuğumda kocaman gözleriyle bana baktı.

"Ne demek giymeyeceğim?"
"Ya ne gerek var aşırı saçma bir şey. Ve çok rahatsız görünüyor."
"Ama ben istiyorum."

Masum konuşmasına güldüm çünkü istediği şey açık saçık bir iç çamaşırı takımıydı.

"Bir de masum numarası yapıyor. Şu tipe bak."

Konuşurken kutulara uzanıp bedenlerine bakarken sırıtarak yanıma geldi.

"Hangisini alıyorsun?"
"Siyah olanı."
"Hmm..."

Dibime kadar gidip elini belime sardı ve yavaşça sıkıp bıraktı birkaç kez.

"Bugün alacaksın inşallah?"
"Aşkım bedenimi bulamıyorum."
"Dur bakayım."

Belimdeki elini ayırmadan öne uzandı ve benimle beraber kutulara uzanıp bedenlerine baktı.

"Bak bu var."
"O kırmızı ya."
"Ne olacak kırmızı al."
"Çok çirkin bu."
"Sexy."
"Çirkin."
"Güzelim al artık lütfen."

Onu umursamadan aramaya devam ederken nihayet bulduğumda doğruldum.

"Buldum."
"Nihayet. Başka?"
"Başka ne? Yeter da."
"Bir tane mi alacaksın?"
"Zaten giymeyeceğim. Göstermelik alıyorum."
"Sen öyle san."

Kendi kendine konuştuğunu sanarken her söylediğini duyuyordum.

Nihayet benim işim bittiğinde sırıtarak yanına gittim ve beline kollarımı dolayıp tikiyle oynamış gibi sıktım. Tiki olmasa da.

"Sıra sende. Hadi al bakayım."
"Annemler buradayken mi alayım?"
"Ben aldım."
"Hadi hadi çıkalım. Daha sonra beraber geliriz."

Göz kırparak konuşunca kaşlarımı kaldırdım.

"Yürü."
"Bebeğim."
"Hadi aşkım hadi. Senin ağzını mıncıklarım. Almanı istiyorum."

Onun gibi konuştuğumda güldü ve ellerini kaldırıp yanaklarımı sıktı.

"Ben de senin ağzını mıncıklarım ama hadi çık artık."

Oflaya oflaya kollarımı ondan ayırdım ve dışarı çıktım. Arkamdan geldi ve elindeki poşetleri Nazenin ve kardeşine verdi arabaya götürmeleri için.

Annemler başka mağazaya gitmek üzereyken hemen onları durdurup yemek yemeye gideceğimizi söyledim.

•••••

3 yıl sonra

~ÇAĞATAY'DAN~

"Bebeğim rahat mısın böyle?"

Arkasına koyduğum yastığı biraz daha çekiştirdi ve kafasını salladı. Yanaklarından tutup sıktım ve yaklaşıp üst üste öptüm.

"Bebeğimsin benim. Bebeklerim."

Eğilip karnına da üst üste öpücük kondurunca gülümseyerek elimi tuttu.

"Dokun bak hareket ediyor."
"Kızım! Hareket mi ediyorsun sen? Senin o küçük ayaklarını yerin ben!"

Karnında gezen minik beden tam elimin üzerinde hareket ettiğinde gülümsedim ve eğilip bir kez daha öptüm.

"Küçük sevgilim benim."

Koltukta biraz dik oturup Açelya'yı kendime yasladım.

"Ayaklarını uzatmak ister misin?"
"Evet."

Hemen ayağa kalkıp ona yardım ettim ve yaslanması için arkasına geçip oturdum. Sırtını göğsüme yaslandığında eğilip saçlarından öptüm.

"Ağrıyor mu hala?"
"Arada geliyor ağrısı."

Doğum çok yaklaşmıştı. Doktorun söylediğine göre daha iki gün vardı ama Açelya'ya kalırsa bugün doğuracak gibiydi. Ki taşıyanın Açelya olduğunu düşünürsek, zaten öyle, bence o haklıydı.

"İstediğin bir şey var mı bebeğim? Rahat mısın böyle?"
"Hayır Çağatay yok, sadece böyle otur lütfen."

Biraz daha yaslandığında kollarımı beline doladım ve karnını okşamaya başladım.

"Az kaldı bebeğim. Çok yakında bizimle olacaksın."

Kızımız ile konuştuğunda Açelya gülümsedi ve elimin üzerine elini koydu.

"Burada."

Masaj yapar gibi okşamaya devam ederken Açelya kasıldığında ona baktım.

"İyi misin?"
"Sancı girdi bir anda."

Elini tutup hemen telefonuma uzandım.

"Sakin ol bebeğim. Bana ne kadar sürdüğünü söyle tamam mı?"

Doktorun söylediği gibi sancıların ne sıklıkla geldiğini kontrol ediyordum sürekli.

"Çağatay."
"Ne oldu? Çok, çok mu ağrıyor? Gidelim mi hemen hastaneye?"
"Ayağa kalkmak istiyorum."
"Tamam. Tamam şimdi kalkıyoruz. Bekle bebeğim."

Hemen arkasından kalkıp diğer elini de tuttum ve kalkmasına yardım ettim. Daha sonra yanına geçtim. Yavaş yavaş yürümeye başladığında yanında destek oluyordum ona.

Tuttuğu kolumu sıktığında önüne geçtim hemen.

"Güzelim konuş benimle lütfen. Hastaneye gidelim ha? Hadi gel."
"Yok. Geçiyor."

Derin derin nefesler aldığında içim giderek bakıyordum ona. İki dakika içinde terlemeye başlamıştı. Şu beraber geçirdiğimiz beş yıl içinde gittiğimiz tüm operasyonlarda sadece bir kez vurulmuştu ve onda bile hiçbir şey yokmuş gibi gidene kadar inat edip devam etmişti. Şimdi ise konuşmaya bile hali yoktu. Nasıl bir acı çektiğini düşünemiyorum bile.

"Oturacağım."

Çok uzaklaşmadığımız kanepeye gidip oturduk. Saçlarını geri atıp alnını sildim ve saçlarını arkasından topladım.

"Ah, Çağatay!"
"Ne, ne oldu?"
"Çağatay!"

Elimi sıkmaya başladığında dolan gözlerine bakıp telaşla kucağıma aldım hemen.

"Bekle güzelim biraz bekle lütfen. Birazdan hastanede olacağız."
"Bebek çantasını al."
"Alacağım."

Evden sadece arabanın anahtarını alıp çıktım ve onu arabaya götürüp oturmasına yardım ettim ve koşarak eve dönüp çantayı telefonları ve anahtarı alıp çıktım. Koşarak arabaya gidip yerime geçtim ve aceleyle çalıştırdım.

"Off!"

Oturduğu yerde sürekli hareket ederken yapacak hiçbir şeyimin olmaması daha da sinirlenmeme sebep oluyordu.

"Bebeğim, dayan biraz daha ne olur bak gelmek üzereyiz."

Elini asla bırakmazken hastanenin önüne geldiğimde hızla indim arabadan.

"Sandalye!"

Kapıyı açıp tekrar kucağıma almak istediğimde uzaklaştı.

"Yürümem lazım."
"Bebeğim böyle yürüyemezsin."
"Her türlü yürüyeceğim zaten."

Zorla kendisi indi ve yürüyerek gelen tekerlekli sandalyeye oturdu. Doktoru geldiğinde hemen yanına gidip konuşmaya başladı.

Sancıların ne sıklıkla girdiğini sorduktan sonra hemen doğuma alacağını söyledi. Telaşla arkalarından gittim sadece.

"Ben de gelebilir miyim?"
"Bir dakika lütfen."

Sorduğum hemşire cevap vermeden yanından ayrıldığında panikle kapıya baktım sadece. Ne yapacaktım şimdi?

Aklıma annemler geldiğinde hemen telefonu aldım. Açelya'nın ve benim neredeyse bütün ailemiz buradaydı. Açelya'nın evinde kalıyorlardı. Biz de benim evimde kalıyorduk. Seslerimiz nasıl duymadılar şaşırmıştım zaten.

Annemi aradım ve açmasını bekledim. Çok geçmeden açmıştı zaten.

"Oğlum?"
"Anne. Hastanedeyiz biz. Açelya'yı doğuma aldılar."
"Oğlum niye haber vermiyorsun? Ne zaman girdi?"
"Şimdi."
"Dur dur biz geliyoruz şimdi."

Telefonu kapatın koridor boyunca ileri geri yürüdüm sadece. Telaştan ben bile terlediğimi hissediyordum.

Koridorda annemler göründüğünde yanında bizimkileri de gördüm ama şu an kimse umurumda değildi.

"Oğlum. Ne oldu? Bir haber var mı?"

Açelya'nın annesi nefes nefese sorduğunda sadece kafamı iki yana salladım. Hakan yanına gelip omzunu sıktı ve sarıldı dostça.

"Sen nasılsın kardeşim?"
"Nasıl olayım? Daha yeni girdi içeri ama şimdiden delirecek gibiyim. Acı çektiğini bilmek hiç rahat hissettirmiyor."

Samimi bir şekilde güldü ve kafasını biliyorum der gibi salladı. Bu geçen zamanda o da evlenmişti ve onun da bir çocuğu vardı. O bizden önce davranmıştı tabii ki. Oğlu bir yaşını doldurmuştu bile.

Koridorda sessizlik hakimken ilk baştaki stresim katlanarak artıyor ve bir saniye bile oturmama izin vermiyordu.

"Oğlum dönüp durma başım döndü burada yahu!"

Annem konuşsa da onu dinlemedim ve ellerini saçlarıma atıp dağıtarak diğer tarafa döndüm. Koridorda tek bir cam bile yoktu. Nefes alamıyorum artık.

Açelya'nın adımı söyleyerek elimi sıktığı anlar gözlerimin önüne gelirken gözlerim dolduğunda yukarı baktım. Babam yanına gelip sarıldığında ben de sarıldım hemen.

"Sakin ol oğlum. İkisi de sağ salim çıkacak merak etme."

Kafamı sallasam da göz yaşlarım akmaya devam ediyordu. Elini kaldırıp göz yaşlarımı sildi ve gülümsedi.

"Yılların bordo bereli binbaşısı Çağatay. Seni de ağlarken görecek miydik?"

Şakayla karışık sorduğunda gülerek başka yerlere baktım. Herkesin bizi dinlediğini ama kimsenin bu tarafa bakmadığını biliyordum. Bir kez daha göz yaşlarımı sildiğim sırada kapı açıldığında hemen o tarafa döndüm. Önce bebeğimiz hemen sonra da Açelya çıktı dışarı. Herkes bebeğimizin yanına giderken Açelya'nın yanına koştum.

"Bebeğim."

Yanaklarını ellerimin arasına aldığımda ağlamaya başladı.

"Çağatay çok güzel. Minicik o çok güzel."

Gülerken ağlamaya devam ediyordu. Gülümsedim ve göz yaşlarını silip dudaklarına uzun bir öpücük kondurdum.

"İyisin değil mi?"
"Çok iyiyim."

•••••

Hastane odasında hep beraber oturmuş Asena'nın gelmesini bekliyorduk. Açelya ile ortak karar olarak isminin Asena olmasına karar vermiştik.

Hemşireler giydireceğiz diyerek götürmüştü ama hala gelmemişti.

Açelya'nın hemen yanında oturmuş saçlarını okşuyordum.

"Güzelim benim. İstediğin bir şey var mı?"

Kafasını iki yana salladı hala gülümserken. Yüzündeki gülümseme asla gitmiyordu. Benim de öyle.

Kapı açıldığında herkes oraya baktı. Hemşire gülümseyerek Asena'yı getirip Açelya'ya verdiğinde yine ağlamaya başlamıştı.

"Benim güzel kızım. Bebeğim..."

Gördüğüm en güzel manzara bu olabilirdi. Mutluluktan ağlayan hayatımın anlamı ve onun ağlamasına sebep olan biriciğim. Yanına yaklaşıp alnından öptü ve bebeğime baktım.

"Kızım, güzelliğim benim."

Minicik elini tek parmağımla okşarken Açelya hemen yanağımdan öptü ve gülümsedi.

"Kucağına al."

Kafamı iki yana salladım anında. Onu yapamazdım işte.

"Olmaz."
"Neden?"

Şaşırmış bir şekilde bana bakarken hala kafamı sallıyordum.

"Bebeğim o daha minicik. Sadece elim kadar. Ben bir şey yaparım ona."

Güldü ve tek elini uzatıp yüzüme çıkardı.

"Güzel kalpli sevgilim benim. Hadi otur yanıma. Ben sana nasıl tutman gerektiğini göstereceğim."

Yine heyecanlandım ve bacaklarının yanına, yatağın ortasına doğru, oturdum.

Yavaşça kucağıma verdi. Kafasının altından ve sırtından tutmam için ellerimin yerini ayarladı.

"Bu kadar işte bak."
"Ama sen miniciksin. Sen Asena olamayacak kadar miniksin ufaklık."

Söylediklerime gülmeye başladılarında ben de gülüp yaklaştım ve alnına minik bir öpücük kondurdum. Güzel kokulu ikinci Asena'm.
Açelya'ya yaklaşıp onu da öptüm ve bu sırada fotoğrafımızın çekildiğini fark ettim. Nazenin gözleri parlayarak bize bakıyordu.

"Ne güzel bir aile olunuz siz ya."

Evet. Çok güzel bir aile olmuştuk bir.

Bölüm sonuu~~
Oy ve yorumları bekliyorum 💕💗💞




Continue Reading

You'll Also Like

2.7M 144K 16
Maça Kızı 8 serisinin devam bölümlerini içermektedir.
1.7M 108K 59
Wattpad de bu isim ile yayımlanan ilk ve tek hikayedir. Çalınma durumunda yasal yollara başvurulacaktır. Mine MUTLUÇAY, otuz yaşında arşiv memuru ke...
4K 212 4
Aşkın Bordo Tonu hikayesinin özel bölümleri
978K 54.1K 24
"Benim adım yok Narin, gölgem yok, ayak izim yok." dedi umutsuzca. "Olsun!" dedim omuz silkerek. Onun aksine umarsız çıkıyordu sesim. "Adını dilim...