GAYRİMEŞRU PRENSES

By kayipyazar13

113K 9.3K 1.8K

Gayrimeşru bir prensesten kraliçeliğe gidilen meşakkatli bir yol... En büyük varisi ölen kral, kızını öldürme... More

1.BÖLÜM: Gayrimeşru Prenses
2.BÖLÜM: Saraya İlk Adım
3.BÖLÜM: Taht Odası
4.BÖLÜM: Kabul Töreni
5.BÖLÜM: Balo
6.BÖLÜM: Maskeli Yabancı
8.BÖLÜM: Düşmüş Yıldız
9.BÖLÜM: İsyan
10.BÖLÜM: Kurtuluş
11.BÖLÜM: Ceza
12.BÖLÜM: Saray Adabı
13.BÖLÜM: Gizlice
14.BÖLÜM: Tahtın Varisi
15.BÖLÜM: Kaçırılma
16.BÖLÜM: Kayıp Prenses
17.BÖLÜM: Kaba Adam
18.BÖLÜM: Son Görüş
19.BÖLÜM: Prens Richard
20.BÖLÜM: Tahtın Yasal Varisi
21.BÖLÜM: Boş Taht
22.BÖLÜM: Tutsak
23.BÖLÜM: Acı
24.BÖLÜM: Öfke
25.BÖLÜM: İntikam
26.BÖLÜM: Dost
27.BÖLÜM: Dost Görünümlü Düşman
28.BÖLÜM: Düşman
29.BÖLÜM: Yüzleşme
30.BÖLÜM: Avuçtaki Kan
31.BÖLÜM: Sevgi
32.BÖLÜM: Terkediş
33.BÖLÜM: Yas
34.BÖLÜM: Yenilgi
35.BÖLÜM: Zindan
36.BÖLÜM: Kan
37.BÖLÜM: Paramparça
38.Bölüm: Günahkar
39.BÖLÜM: Gizli Hazine
40.BÖLÜM: Kraliçe
41.BÖLÜM: Yargılanma
42.BÖLÜM: Kral John
43.BÖLÜM: Evlilik
44.BÖLÜM: Sadakat
45.BÖLÜM: İtiraf
46.BÖLÜM: Uzaklara
47.BÖLÜM: Saadet
48.BÖLÜM: Krallığın Sonu
49.BÖLÜM: Sır
50.BÖLÜM: İntikam Yemini
51.BÖLÜM: Haber
52.BÖLÜM: Çığlık
53.BÖLÜM: Matem
54.BÖLÜM: Kayıplar
55.BÖLÜM: Uyanış (Final)

7.BÖLÜM: Saraydan Ayrılma

3.5K 280 38
By kayipyazar13

Bir haftadır sarayda kalıyordum. Babama dargın olsam da sırf kraliçeye kendimi göstermek adına kahvaltılarda ve akşam yemeklerinde onlara katılıyordum. Kraliçe ilk günler sanırım üzüntüden durgundu ki yüzüme bile bakmadan yemeğini yiyip kalkıyordu. Söylenenlere göre günlerce odasından da çıkmamıştı.

Fakat şimdilerde gözlerini bana dikiyor, bir lokma yemeye bile beni çekindiriyordu. İğneleyici konuşmalarını da saymazsak tabii.

Maira'yı sevmiştim. İki nedime daha hizmetime verilmiş olsa da sadece onunla sohbet ediyor bazen duygularımdan ve geçmişimden söz açıyordum. O da anlatıyordu yaşadıklarını. Kısa sürede, bu yaşıma kadar tadamadığım dostluk şerbetinden birkaç yudum almaya başlamıştım. Bu durum beni bir hayli mutlu ediyordu.

Sarayın büyük arka bahçesinde yürüyüşlere çıktığım sıralarda üç defa Percival da bana eşlik etmişti. Onunla devlet meseleleri konuşuyorduk. Bana bildiklerini anlatıyor, hatta bazen babamlarla yapacağı konsey görüşmesinden önce benden akıl alıyordu. Zeki bir kız olduğumu söylemişti. Onun gözünde merhum ağabeyim Edward'ın fikirlerini taşıyormuşum. Bu yüzden bana danışmaktan hoşnutmuş.

Babamdan ne kadar uzaklaştıysam Percy'e o kadar yaklaşmıştım. Herkesin nefret dolu bakışlarla süzdüğü bir prenses olarak sarayda barınmak benim için yeteri kadar zor iken Maira ve o bana yoldaş olmuşlardı.

Ağabeyimden aldığım mektubu ise düşünmemeye çalışıyordum. Yaşıyor olduğuna inanmak güçtü. Ben görmemiş olsam da savaşta ölen bedeni ülkeye getirilmiş ve usullere uygun defnedilmişti. İlla ki birileri yüzünü görmüştü. Yakın zamanda babamla konuşmaya başlarsak eğer, ona ağabeyimi son kez görüp görmediğini soracaktım. Çünkü benim için böyle bir şüpheyle yaşamak çok zordu. O gün gelene kadar da akıl sağlığım için bu konu üstünde durmayacaktım.

"Görgü görenek bilmediğin öylesine belli ki... Saray adabını öğrenmek için bir an önce dersler almalısın." Boğazıma takılan lokmayı yutup şaşkınlıkla kraliçeye baktım. "Gerçi öğrenebileceğinden şüpheliyim. Aklın bazı şeylere pek basmıyor."

Yüzüm düşüp çatalı tabağıma bıraktığımda babam elindeki evraktan gözlerini çekerek kraliçeye baktı. Kaşlarını çatmıştı.

"Elenor... Fazla üstüne gidiyorsun. Yakındır ki Beatrice bütün usul erkanları öğrenmiş olacaktır."

Kraliçe başını salladı fakat bana döndüğünde gözlerini deviriyor olduğunu gördüm.

"İzninizle," diyerek sandalyeyi dizimin arkasıyla itip ayaklanmıştım ki babam eliyle beni durdurdu.

"Otur kızım."

Yerime yavaşça yeniden oturup babama diktim gözlerimi. Kaç gündür doğru düzgün konuşmuyorduk bile. Üstelik kraliçe de yanımızdaydı. Umarım rahatsız olacağım şeyler söylemezdi.

"Prens John, vaftiz oğlum... Yakında kendi ülkesinin tahtına çıkmaya hazırlanıyor. Kral babası haklarını ona devredecek."

Bize çok uzak sayılmayacak kuzeydeki sınır krallıklarımızdan birinin prensiydi John. Babamdan onun adını sık işitirdim. Onu sever ve kollardı. Beni kollamadığı kadar...

"İki gün sonra yola koyulacağım. Bir hafta kadar burada olmayacağım. Bu sürede sizler sarayda kalacaksınız."

Kaşlarımı çattım. Babamla aramı soğuk tutsam de kan bağımın olduğu tek insan oydu koca sarayda. Kraliçeyle ve beni türlü türlü günahlarla suçlayan insanlarla kalmak istemiyordum.

"Bende seninle gelemez miyim?"

Babam yerinde rahatsızca kıpırdanıp gözlerini benden kaçırdığında kraliçe alayla gülümsedi. Tabii ya! Babam benden utanıyordu. Başka bir krallığa gayrimeşru kızını götürüp kendini aşağılattıracak değildi ya(!) Kraliyete kabul edilip ünvanımı almış olmam bile yeterli gelmemişti. Ben hâlâ insanlar tarafından saygı duyulmayan bir kız idim.

"Yalnız gitmem..."

Başımı hızla salladım. "Anladım efendim. Yolunuz açık olsun."

Tekrar ayağa kalktım. Reverans yaparak ayrılacaktım ki salona Percival girdi. Babam onu görünce aklına gelen şeyle gülümsedi.

"Yokluğumda Percy ile kalmak ister misin?"

İkimiz de şaşkınlıkla babama baktık. "Ne?"

"Nasıl?"

Kraliçe bile şaşkındı. Benimle kalacağını, bana burada zehir edeceği günler yaşatacağını düşünüp sevinmiş olmalıydı ki bu haberle suratı düştü.

"Percival Woodshed Kontu. Sürekli sarayda yaşamıyor. Senin kabulün ve bir takım devlet meseleleri için gelmişti. Şehrin çıkışındaki kalede ikamet ediyor. Geçenlerde kalesinde seni ağırlamak istediğini söylemişti. Öyle değil mi Percival?"

Percy başını sallayarak bana döndü. Elleri önünde bağlı, başı saygıyla eğilmişti. "Evet efendim. Prensesimize yaşadığım yeri göstermek istemiş ve sizden onay almıştım."

"O halde tam sırası. Yokluğumda onunla kalene döner ve etrafı gezdirirsin. Tabii Beatrice için de uygunsa."

Percival bana baktığında tereddütle başımı salladım. Ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Bahçeye çıkarken bile her an ünvanım elimden alınır diye korkarken bir haftalığına saraydan uzaklaşacak olmak beni germişti.

"Prensesimizi ağırlamaktan şeref duyarım kralım."

Babam gülümseyerek bize bakarken yanlarından ayrılmak için izin istedim. Giderken kraliçeyle göz göze geldik. Gözleri fıldır fıldır dönerken memnuniyetle gülümsüyordu. Aklında ne olduğunu çok merak ediyordum.

Kesinlikle hoşuma gitmeyecek bir şeydi.

🏹🏹🏹

Pelerinimin omuzlarını düzelten Maira mırıldandı. "Bay Woodshed oldukça yakışıklı bir beyefendi."

Kaşlarımı çattım. "Bu da nereden çıktı?"

Gülümseyerek arkamdan çekildi ve önüme geçerek yüzüme baktı. "Size olan ilgisi aşikar prensesim."

Öyle miydi? Muhabbetlerimiz hoştu. Ortak zevklerimizin olduğunu bile keşfetme fırsatım olmuştu şu kısacık zamanda. Kraliçe ve yandaşları gibi bana kötü davranmıyor, aksine samimiyet ve saygıyla yaklaşıyordu. Yine de henüz böylesine kısa bir sürede bana ilgi duyduğunu söylemek güçtü.

Baygın baygın Maira'ya bakıp yanından geçerek aynadaki aksime döndüm.

"Yanılıyorsun Maira. Sadece görevini yapıyor. Bana karşı olanların nefretine alışkın olduğumuz için Bay Woodshed'in yakınlığını yadırgıyor olmamız gayet mümkün."

Omuz silkti. "Öyle diyorsanız..."

Hızla ona döndüğümde yüzündeki muzip gülümsemeyi silmeye çalıştı. Gözlerimi devirerek tacımın üstüne pelerinimin kapüşonunu örttüm.

"Eşyalarım arabaya yüklendi mi?"

"Elbette. Hepsiyle bizzat alakadar oldum."

Babamın bana hediye ettiği elbiselerden başka eşyam yoktu zaten. Yoksul bir köylü kızının babası her ne kadar kral olsa da sefalet çocukken ruhuna işlenirdi. Şimdi de mal ve mülk aradığım yoktu. Azla yetinmeyi öğrenmiştim. Halktan bir farkım olmamalıydı ki, bir gün kibrime yenilip hak etmeyene zulüm etmemeliydim.

"Gidelim öyleyse."

Kapıyı açarak bana yol verdiğinde odamdan çıktım. O ve iki nedimem arkamdan gelirlerken sarayın ön bahçesine inip at arabasının yanında bekleyen Percival'a yaklaştım. Beni gördüğü gibi reveransta bulundu.

"Prenses Hazretleri..."

"Bay Woodshed..."

Kapıyı açarak küçük perdeyi kenara çekti. "Buyurun."

Maira benimle geldiği için kendimi daha iyi hissediyordum. Diğer iki nedimeye baktığımda konuştuklarımızı unutmamalarını tembihlemek için gözlerimi gözlerine kenetledim. Başlarını salladılar. Ben yokken kraliçenin bir planı olursa bana haber yollayacaklardı. Tabii yokluğumda onun tarafından satın alınmazlarsa.

Maira arkamızdan gelen at arabasına binecekti. Percival ve ben koltuğa yan yana yerleştiğimizde araba hareket etti. Bir süre sessizce atların nal seslerini dinledik. Perdeyi aralayarak geçtiğimiz orman yolundan dışarıyı izlemek istemiştim ki Maira'nın arabasının sağa yöneldiğini gördüm.

Kalbim telaşla atarken aklımdaki tek şey kaçırıldığımdı. Korkuyla Percival'a döndüm. "Nereye gidiyoruz?"

Yüzündeki ifade boştu. Şu an bana sanki suikast düzenlemiyormuş gibi rahattı hatta. "Kaleme gidiyoruz."

Tahtadan yapılmış arabanın duvarına vurmaya başladım. "Durdurun arabayı. Emrediyorum!"

Percival şaşırdı. "Sakin olun. Sorun nedir?"

At arabası durduğunda ayaklanıp inmeye yeltendim fakat kolumdan tutarak beni geriye çekti.

"Bırak beni be adam! O kadınla bana tuzak kurdunuz!"

Kaşlarını çattı ve kolumu bırakmayarak beni kendine çekmeye devam etti. Yarı ayakta şekilde arabanın kapısını açmaya çalışıyordum. İki muhafız kapıya geldiğinde onları eliyle gönderdi.

"Lütfen sakinleşin. Size tuzak kurduğum yok. Yolumuz buradan."

Elini sertçe ittim. "Maira'nın arabası az önce sağa döndü."

İç çekip sakince arkasına yaslandı. "Kaleye gitmeden önce annenizi görmek istersiniz diye düşünmüştüm. İki araba köyde dikkat çeker diye onu kaleye önden gönderdim."

İçime gelen rahatlamayla sonunda nefesimi verebildim ve yerime oturdum. Şaşkındım. Baştan söylemiş olsaydı böylesine korkmazdım.

"Kralın haberi var mı? Niçin baştan söylemediniz?"

Kapıya vurarak bana döndü yeniden. At arabası tekrar yola koyulmuştu.

"Elbette kralımızın izni var. Size sürpriz olacağını düşünmüştüm. Endişelenmenize neden olduysam bağışlayın."

Başımı salladım. "Sözlerimin kusuruna bakmayın. Biraz kaygılıyım. Umarım beni anlıyorsunuzdur."

Gülümsedi. "Hayır, siz haklısınız. Baştan söylemeliydim."

Continue Reading

You'll Also Like

486K 43K 79
Üniversite öğrencisi Eylem; bol bol gezmeyi, kahkahalarla gülmeyi ve kelebekleri fazlasıyla severken, kitaplardan, yalnızlıktan ve ciddi olan her kon...
2.7K 342 14
|Tamamlandı| Masalda misal serisi : 1 Bazı insanlar masallardan vazgeçemez.. Ama bilinmez ki her masal mutlu bitmez... Bu hikaye 'İyi Çocuklar Ağlam...
259 165 18
Nesli Ay'a dayanan Elementerler, Dünya'nın düzenini korumak için var olmuş ve elementlere hükmeden bir ırktır. Helena ise bir Elementer olduğundan h...
VAZİFE By ALGON

Historical Fiction

10.4K 611 26
Osman bey Alaeddine vazife vermişdir. Ama bu vazife onların planladığı gibi olmaz ve başka kötü şeyler olur