52.BÖLÜM: Çığlık

712 74 9
                                    

"Kraliçem, belki de yalan haberdir. Sizi üzmek için gönderilmiştir."

Thomas'ın beni teskin etmeye çalışması işe yaramıyordu. "Hâlâ bitmedi mi," diye sordum Anthony'e. "Robert'in mührü mü?"

Anthony, Percival ve Aaron yuvarlak masanın etrafında toplanmış mektuptaki mührün gerçek olup olmadığını anlayabilmek için altın rengi bir tozla baskı yapıyorlardı.

Sorum üzerine üç adam da birbirine baktıklarında kalp atışlarım kulaklarıma kadar çıkmıştı. "Söylesenize!"

Percival sandalyeye oturup elleriyle masaya tutundu ve yüzünü yere eğerek benden saklandı. Thomas'tan destek alarak ayağa kalktım. Masaya doğru adımlamaya başladım.

"Anthony," diye fısıldadım. "Bir şey söyle."

Her şey zaten ortadayken ben gerçeği işitmek istiyordum. Bana baktığında gözlerine acının dolduğunu gördüm. "Çok üzgünüm Beatrice."

Hızla yanına gidip onu mektubun başından ittim. Mektubun sonundaki mühre dikkatle baktım. Bu mühür gerçekti. Mektup Dük Robert tarafından yazılmıştı. Percival gibi güç almak isteyerek masaya ellerimi yasladım. Ağır ağır yere çökerken inlememi bastıramadım. "Kahretsin! Kahretsin!"

Bir süre sessizlik oldu çadırın içinde. Çığlık çığlığa bağırmak, haykırmak istiyordum lakin sesim soluğum çıkmıyordu. Dilim lal olmuştu.

Aaron konuştu. "Bunca zaman aradığımız düşman içimizdeymiş majesteleri. Üstelik kendisini vekiliniz olarak ülkemizde bıraktınız. Belki yedi krallığa karşı yaptığımız savaşı kazanabiliriz lakin varisleri ve Ardsontine'i kaybettik."

🏹🏹🏹

Genç adam ve muhafızları şehirdeki evlerden birine daha baskın yaptıklarında aradıklarını bulamadılar. Öfkeyle duvara tekme atan prens haykırdı.

"Dük Robert'i derhal bulun!"

Muhafızlar yandaki evlere de bakmak için prensin yanından ayrıldığında Milo aklını yitirecekti. Saraydan uzaklaşmak için bir süreliğine ava çıkmıştı. Geri döndüğünde ise saraydaki katliamı görmüştü. Bütün saray halkı kılıçtan geçirilmişti. Prens Brandon ve Prenses Gloria kayıptı. Üstelik Dük Robert da ortalarda yoktu.

Bir muhafız Milo'nun yanına geldi. "Prensim, kralımıza ve kraliçemize haber yollamalıyız. Burada yaşananları bilmeleri gerekir."

Milo keskin bakışlarını bütün hıncını kusmak istercesine muhafıza dikti. "Kral ve kraliçe savaşın tam ortasındalar. Onlardan haber gelmesi aylar sürebilir. Kuzenlerimi bir an önce bulmak zorundayım."

"Eğer prens ve prensesin başına bir şey gelmişse bu yaşananlar sizden bilinir."

Milo muhafızı yakasından tutup kükredi. "Ne demek istiyorsun sen?"

Tırsan muhafız mırıldandı. "Bağışlayın lakin siz sarayda değilken yaşananlar üstünüze kalabilir. Vekilken saraydan ayrıldınız. Üstelik prens ve prenses kaçırıldı."

Adamın yakalarını bırakan Milo kendine de duyduğu öfkeyle inledi. Bütün bu olanların sorumlusu kendisiydi. Sarayı terk etmemesi gerekirdi.

"Her eve girin! Her taşın altına bakın! Bulun onları!"

🏹🏹🏹

"Milo neden böyle bir şey yapsın," dedi Thomas. "Prens ve prensese zarar verecek son insan kendisi."

Percival elindeki kağıdı Thomas'ın göğsüne yapıştırdı. "Kral Bernard'ın yazdıklarını oku ve Milo'yu tetikleyen olayı gör Thomas. Prensesime aşıkmış! Yıllarca onu çocuklarımın yanında, sarayımda barındırdım ama o bize ihanet etti! Savaşta olmamızı fırsat bilip tahtlarımızı ele geçirdi!"

GAYRİMEŞRU PRENSESHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin