Bordonun Aşkı

By oykuuguner

2M 93.7K 8.9K

" Ya oooff!" Bağırmam ile zilimin çalması bir oldu. Kim bu yaa şimdi, zaten sinirliyim ! Kapıya gidip b... More

Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm 24
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 27
Bölüm 28
Bölüm 29
Bölüm 30
Bölüm 31
Bölüm 32
Bölüm 33
Bölüm 34
Bölüm 35
Bölüm 36
Bölüm 37
Bölüm 38
Bölüm 39
Bölüm 41
Alternatif Final
Final
Teşekkür
Güzel gözlüm Yeni Kitap

Bölüm 40

32.5K 1.7K 328
By oykuuguner

Merhabalar! Ben geldim.
Gecikme için özür dilerim. Yazdığım bölüm nedesini bilmedigim bir şekilde silindi. O an sinirle hiçbir şey yazmadım. Sonra sınır doldu. Oldukça hızlı yazmaya çalışsam da moralim bozuk olduğu için kendimi pek veremedim. O yüzden bölüm pek içine sinmedi. Ama daha fazla bekletmek istemedim.
Keyifli okumalar canlar!

Hala etrafa sinirli bakışlar atan Çağatay'a şöyle bir bakıp göz devirdim. Akıllanmadı. Deli edecek beni deli.

"Hayır ne dedi bu kadar anlamıyorum ki! Ne söyledi?"
"Boş konuştu."
"Bu yüzden mi yumruk attın?"
"Evet."
"Çağatay!"

Bağırdığımda bir anda korkarak geri çekilse de hemen toparlandı ve bana baktı.

"Benim bir suçum yok. O söylememesi gereken şeyler söyledi."

Sinirle konuşup kafasını başka yöne çevirdi. Şimdi bunun ağzını öyle bir mıncıklarım ki!

"Dua et çıkacaksın birazdan. Yoksa başın büyük belaya girecekti."
"Haklıyım da çıkıyorum işte."

Çocuk gibi kendi kendine mırıldandı ve kafasını yere eğdi.
Etrafına bakındım ve buraya bakan kimsenin olmadığını görünce yanına gidip ensesinden tuttum ve kendime çekip dudaklarına kapandım. Son gördüğüm ise Çağatay'ın bana şaşkın bakan gözleriydi.

Ayrılıp geri çekileceğim sırada elini belime doladı ve bana engel oldu. Yüzümüz oldukça yakınken sessizce konuşmaya başladı.

"Seni o kadar özledim ki. Öleceğim seni doya doya öpemezsem. Seni çok seviyorum sevgilim. Bir tanem, seni çok seviyorum."

Derin bir nefes alıp elimi yavaşça belimdeki eline attım ve geri çektim. Çünkü polis geldi.

"Serbestsiniz."

Dışarı çıktığında hemen gelip elini belime sardı ve beni kendine yasladı.
Arabaya bindiğimde yakınlarda bir restoranda durdum.

"Hadi yemek yiyelim."
"Yiyelim."

İçeri girdik ve cam kenarı bir masaya oturdum. Karşıma geçmek yerine yanıma oturdu ve gözlerime derin derin baktı.

"Açelya, sen çok güzel bir insansın."
"O nereden çıktı şimdi?"
"İçinden bir ses beni affetmemen gerektiğini söylüyor biliyorum. Ve doğru olanın da bu olduğunu düşünüyorsun. Farkındayım. Ama sen buna rağmen benim her zaman her türlü konuda yanımda olup varlığını belli ediyorsun. Bana her seferinde doğru kişiye aşık olduğumun kanıtını gösteriyorsun. Teşekkür ederim sevgilim."

Hafif bir şekilde tebessüm ettim ve bakışlarımı ellerime indirdim.

"Eğer biraz daha ayrı kalsaydık her konuda eksik olacakmışım gibi hissettim. Yokmuşsun gibi, olmayacakmışsın gibi. Sevmedim bu duyguyu. Sensiz olmak hoşuma gitmedi."
"Eve mi gitsek?"

Derinden gelen sesi ile konuştuğunda gözlerine bakmayı kesip önüme döndüm.

"Yemek ye. Açım dedin yemek ye."
"Yemek yesem de doğacağını sanmıyorum."

Vücudumu bir anda sıcak bastığında ondan uzaklaşıp elimle kendime yelpaze yaptım.

"Sus artık."
"Eve gidelim."
"Çağatay."
"Seni öpmek istiyorum."

Aklıma gelen görüntüler ile elimi daha da hızlandırıp dışarıyı izlemeye başladım. Elleri belime gelip okşamaya başladığında istemsiz bir şekilde duruşumu dikleştirdim ve gerildim.

"Çağatay."
"Bence kesinlikle eve gidelim."
"Lütfen dur."

Kendimi kontrol edemiyorum artık. Elinde oynatıyordu resmen beni.
Belimdeki elini çektiğinde yavaşça ona döndüm.

"Acele etmeliyiz."

Yemekleri sipariş edip gelmesini beklerken sürekli konuşması beni iyice geriyordu.

Yemekler bittiğinde ise hem olduğum yerde çakılıp kalmak hem de koşarak eve gitmek istiyordum.

"Sen arabaya git ben hesabı öderim."

Masaya gittiğimde onun da arabaya gittiğini gördüm. Önüne dönüp hesabı ödedim ve dışarı çıktım. Sürücü koltuğuna geçmişti. Yan koltuğa oturduğumda arabayı çalıştırdı. Sessiz ilerleyen yolculuk ile rahatlarken elimin üstünde hissettiğim el ile yine gerilmiştim. Elimi tutup kaldırdı ve birkaç kez öptü.

"Seni çok seviyorum."

Elimi tekrar indirip kendi bacağının üzerine bıraktı. Ona bakmayı kesip yola döndüm. Çok geçmeden yine rahat durmadı ve bacağıma dokunmaya başladı. İçimdeki yangın tekrar yüzüme vurduğunda gözlerimi kapatıp bekledim bir süre. Dışarıyı izlerken kenarda bir çeşme ve boş alan gördüğümde hemen ona dönüp dudaklarına kapandım. Aynı şeyi düşünmüş olmalıyız ki o da anında arabayı çeşmenin önündeki boş yere çekip bana karşılık verdi. Bacağındaki elini belime çıkarıp beni çektiğinde kucağına oturmuş oldum. Ondan yüksekte durduğum için ben eğiliyordum o ise kafasını arkaya yatırıp karşılık veriyordu.

Ellerimi boynuna doladığım sırada gözlerim dolmaya başladığında geri çekilip kafamı boynuna yasladım. Kendime hakim olmaya çalışsam da başarılı olmadım ve ağlamaya başladım.

"Yeter, ben dayanamıyorum yeter. Ben senin beni sevdiğini hissetmiyorum Çağatay! Seni seviyorum ama bana benim sana hissettiğim şeyleri hissettirmiyorsun."

Kucağında oturuyorken bu konuşmayı yapmak ne kadar mantıklıydı bilmiyordum ama daha fazla içimde tutamamıştım işte.

"Ben... Benim sana hediyem vardı."

Kesik kesik konuştuğunda onu dinlemiyordum bile. Sadece ağlamak istiyordum. Belimdeki elini aşağı yukarı oynatmaya başladı ve o da kafasını benim omzuma yasladı.

"Özür dilerim. Bunların farkında olmadığım için özür dilerim."

Konuşmaya devam ederken onu dinlemiyor ve sadece sarılıyordum. Onunla olmuyordu ama onsuz asla olmuyordu.

Biraz daha rahatladığımda geri çekildim. Onun da gözleri dolmuştu. Elini yüzüme çıkarıp göz yaşlarımı sildi.
Daha sonra kafasını eğip cebinden bir kutu çıkardı.

"Ben bugün sana bunu vermek istedim aslında. Bu kadar ısrarla çağırma sebebim oydu. Beni hala affetmedin biliyorum ama affettiğin zaman kabul de edersin belki. Açelya'm, sevgilim benimle evlenir misin?"

Kafamı eğmiş sadece kutudaki yüzüğe bakıyordum. Gözlerim tekrar dolmaya başladığında sinirle ofladım. İyice dengesiz biri olmuştum artık.

"Artık kabul etmek zorunda olduğum bir şey var. Biz asla normal olamayacağız."

Arada iç çekerek konuştuğumda hafif bir tebessüm etti ve bir yanağımdan tutup kendine çekti. Birkaç kez öptü ve kafamı tekrar boynuna yasladı.

"Bundan sonra seni asla üzmeyeceğim bir tanem. Sana seni ne kadar çok sevdiğimi hissettireceğim."

Boynundan öptüm ve geri çekildim. Elimi ona uzattığımda önce öptü sonra da yüzüğü taktı.

"Çok güzelmiş."

Konuşmam bitince burnunu çektiğim için güldü ve beni hızla kendine çekip yüzümün neredeyse her yerinden öptü.

"Ölürüm ben sana. Senin ağzını yerim ben."
"Söyleme şöyle."

Elimin tersiyle ağzına vurduğumda hemen susup kafasıyla onayladı.
Gülerek kucağından kalktım ve yana geçtim.

"Yüzümü yıkayıp geliyorum."

Arabadan indim ama o da arkamdan geldi hemen.

Yüzümü yıkarken arkamda bekledi ve daha sonra yanıma gelip elindeki peçete ile yüzümü kuruladı.

"Gidelim artık. Yatıp uyumak istiyorum."

••••••

"Hiç hazır değilim. Vaz mı geçsek?"
"Bana güven. Hiçbir sorun çıkmayacak."

Hafifçe kafamı salladığımda beraber içeri yöneldik. Odaya girdigimiz an yine herkesin kendi arasında sohbet ettiğini gördüm. Kalabalık odada büyük bir gürültü hakimken Çağatay ve ben içeri girdiğimizde önce sessizlik oluşmuş sonra da herkes eski haline geri dönmüştü. Hemen kendime çay almaya gittim. Çay rahatlatır çay.

Çağatay geçip koltuğa oturduğunda ona da bir bardak koyup götürdüm.

"İçersin."

Sorma gereği duymadan eline verip yanına oturdum. İçmeyip ne yapacak sanki? O da bir tiryaki.

"Komutanım, bugün bir garipsiniz?"

Hakan abi inadına yapar gibi resmi bir şekilde sormuştu. Sesindeki alayı bir ben anlamıştım büyük ihtimalle.

"Neyim garip?"
"Hal ve hareketleriniz."
"Ya, öyle mi?"

Yalandan şaşırmış bir ifade ile sorduğumda o da aynı şekilde yalandan kafasını salladı aşağı yukarı.

"Evet evet. Bir gariplik var yani kesin."
"Neymiş acaba o gariplik?"

Herkes bize dönmüştü. Bu saçma muhabbetin nereye kadar devam edeceğini sorguluyorlar büyük ihtimalle.

"Ben söylüyorum."

Çağatay hafif eğilip söylediğinde yavaşça kafamı salladım.

"Size söylemem gereken bir şey var. Daha doğrusu açıklık getirmem gerken bir konu."

Hakan abi olduğu yerde kıpır kıpır hareket ederken onun benden daha da heyecanlı olduğunu düşündüm bir an. Bu da ne meraklı çıktı yahu.

Daha devam edemeden kapı çalınca derin bir nefes verdim.

"Çağatay komutanım albay sizi emretti."

Çağatay'a döndüm hemen. Yine ne oldu yahu?

"Sonra söylerim artık."

Kendi kendine konuşur gibi sessizce mırıldandı ve ayağa kalktı.

"Bir şey söyleyecekti ya."
"O kadar önemli başladık ki merak ettim şimdi."

Herkes bu konu hakkında konuşurken Hakan abi ile göz göze geldim yine. Bana kaş göz yaparak söyle diyordu. A-aa deli mi ne?

Bir süre sonra herkes Çağatay'ı ve söyleyeceği şeyi unutmuş tekrar sohbet etmeye dalmıştı. Kapı açılana kadar. Çağatay oldukça seri bir şekilde içeri girdi ve;

"On dakika içinde hazır olun."

Dediği gibi çıktı. Herkes ayaklanıp giyinmeye giderken Deniz yanıma geldi. Endişeli bir ifade vardı yüzünde.

"Beni şey biliyor musun?"
"Bilmiyorum. Ki bence Çağatay bile çok az şey biliyor."

Hemen giyinip hazırlandım. Herkes sıraya girdikten sonra Çağatay ve albayın da gelmesi ile onları dinledik.

"Sınır dışı görevine gidiyorsunuz. Kısa süreli aralıklarla türk vatandaşı olan mültecilerin kaçırıldığını öğrendik. Şimdiye kadar yirmiye yakın kişi kaçırıldı kadın erkek fark etmeksizin herkesi alıyorlar. Sebebi belli değil. Hayatları elinizde. Elinizi çabuk tutun.

Hepimiz helikoptere bindik ve yerleştik. Çok geçmeden Timur sinirle konuşmaya başladı.

"Ulan kendi vatandaşlarını kaçırıyorlar onları da biz kurtarıyoruz anasını satayım. İşe bak."

Söyleyecek başka söz yoktu...

Helikopter indikten sonra koordinatları belli olduğu için rotamızı hemen oluşturup oraya doğru ilerlemeye başladık.

"Barış, Ateş ve Emir siz arkadan gideceksiniz. Burada ayrılın."
"Emredersiniz komutanım."

Ateş önde ikisi arkada ilerlemeye başladılar. Biz de yolumuza devam ettik. Çağatay yine kafasında planı kurup bize bir şey söylemiyordu. Bu huyunu hiç sevmiyorum. Bize söyle de bilelim işte ne yapacağımızı. Son dakika öğreniyoruz her şeyi.

Uzunca yürümenin ardından Timur Çağatay'a bakarak herkesin aklındakini sordu.

"Komutanım daha ne kadar gideceğiz? Hani belliydi bunların yeri?"
"Yaklaştık büyük ihtima..."

Bir anda üzerimize yağan kurşunlar ile herkes yere yatıp çalıların ve kayaların arkasına saklanmıştı.

"İyi misiniz? Herkes iyi mi? Cevap verin!"

Herkes tek tek konuşurken Serkan'ın sesini duymayınca etrafa baktım.

"Serkan ses ver."
"İyiyim."

Sesi çok pürüzlü geliyoedu ve zorla konuşuyordu. Vurulduğu belliydi.

"Ne taraftasın. Söyle çabuk."
"Ben, sağ..."

Zorla konuştuğunda acele ile yanına gittim. Herkes ateşe başlamıştı. Onu bulup yanına gittim hemen.

"Neresi?"
"Karnım."

Onu kontrol ettiğimde hücum yeleğinin kenarında kan gördüğümde hemen üzerindekini sıyırdım ve elimdeki kumaş parçası ile yaraya bastırdım.

Kurşun içeride ve benim yapabileceğim hiçbir şey yok. Sadece bir an önce buradan çıkmalıyız ve onu hastaneye yetiştirmeliyiz.

"Komutanım, kurşun içeride. Bir şey yapamıyorum. Buradan çıkmamız lazım."
"Ateş, ne durumdasınız?"
"Sağ taraflarında kalıyoruz komutanım. Bize görebilecekleri bir yerde değiliz. Bizi fark etmeden hallederiz."
"Tamamdır. Göreyim sizi."

Yavaşça yanıma geldi ve Serkan'a baktı.

"Dayan aslanım helikopter istedim. Birazdan çıkacağız buradan."
"Komutanım..."

Gözleri kaymaya başladığında kalbim yerinden çıkacak gibi çarpıyordu.

"Serkan, dayan ne olur dayan. Yorma kendini. Sakın bırakma."
"Komutanım... Annemler size emanet."
"Sus. Saçma sapan konuşma sus. Sağ salim ayağa kalkacaksın sen. Kendine gel."

Çağatay sürekli konuşmaya çalışsa da ben ağzımı açsam ağlayacağımı bildiğim için bir şey söyleyemiyordum. Sadece nabzını kontrol ediyordum.

"Kapatma gözlerini. Bana bak. Serkan bana bak."
"Komutanım..."
"Beni dinle. Emir seni bu halde görse ne yapar lan haberin var mı? Ağlar sürekli ona mı bakacağız bir de. Bir tek senin gücün yeter onunla uğraşmaya."

Serkan hafifçe güldüğünde gözlerimden yaşlar bir bir dökülmeye başladı.

"Komutanım geri çekiliyorlar. İniyoruz."

Ateş'in sesini duyduğumda rahatlarken helikopterin de sesi geldiğinde olduğum yere oturdum.

"Serkan'ı alıp gidiyorsun. Hastanede sürekli yanında ol."
"Tamam."

Elini yüzüme çıkardı ve göz yaşlarımı sildi.

"Topla kendini. İyi olacak."

Kafamı bir kez eğerek onu onayladım ve inen helikoptere Serkan'ı taşıdık. Onunla beraber hastaneye kadar gittim. Hiç beklemeden ameliyata alındığında ameliyathanenin önünde oturup bekledim. Çıkmıyordu. Ne o çıkıyordu ne de bir başkası. Kapının önünde dönüp dururken koridordan gelen sesler ile kafamı çevirdim.

"Komutanım, iyi mi Serkan? İyi mi ne olur iyi olsun."

Emir yalvarır gibi konuştuğunda yine gözlerim dolmuştu.

"Ameliyata alındı. Daha bir şey söylemediler."

Herkes vereceğim iyi cevabı bekliyordu ama söylediklerim ile hepsi çökmüştü. Bileğimi saran eller ile kafamı çevirdim. Çağatay hafif çekti ve kafası ile dışarıyı işaret etti.

Diğerlerinin yanında ağlamamak için onunla dışarı çıktım.
Çıktığımız an bana sarıldığında kafamı göğsüne yaslayıp yüzümü sakladım.

"Çok, çok kötüydü. Nabzı düşmüştü. Zor nefes alıyordu. Ya kurtulamaz da şehit... Şehit olursa?"

Uzunca bir süre cevap vermemişti. Sadece bana sarılıp beklemişti.

"İyi olacak."

Pürüzlü gelen sesi ile onun da iyi durumda olmadığını anladım. Ondan ayrılıp göz yaşlarımı sildim ve içeriye bakış attım.

"Yanına gidelim. Onların yanında duralım. Emir'i yalnız bırakmayalım."

Kafasını sallayıp beni onayladığında yavaş yavaş içeri girdim. Herkes bir köşeye oturmuş ya da ayakta ileri geri yürüyordu. Zaman geçmeyecek gibiydi.

Bölüm sonu~~
Oy ve yorumları bekliyorum 💕💗💞












Continue Reading

You'll Also Like

9.5K 989 21
Siz kitabı kütüphanenize eklerken bende size küçük bir açıklama yapmak istedim :) Bu kurgu Karadeniz bölgesinde yaşayan hayat dolu bir ailenin genç k...
20.7M 1.1M 53
"Karımı artık yanımda, odamda ve yatağımda görmek istiyorum!" diye bağırınca donup kaldım. Ne söylediğinin farkında mıydı? Bir başkasının kimliğiyle...
1.8M 126K 29
Onların kaderi yıllar önce yaşanmış tek bir gece sayesinde birleşti. Bir anda karşısına çıkan ve peşini bırakmayan Atmanlı aşireti genç kızın bütün s...
525 68 14
Yanlış insanlara tanışıp onlara güvenip hislerimi,en özel duygularımı paylaşan bir kızım ben kim miyim? Sare Asyurt babası orta gelirli bir işte çal...