TUTSAK

By Estellaes

1M 31.7K 17.9K

"Benden seni özgür bırakıp gitmeni isteyeceksin ama bu mümkün değil" "Neden? Polise ihbar etmeyeceğim benden... More

1-✴Siyah Gökyüzü✴
2-✴KARANLIK SOKAK✴
3-✴TUTSAK✴
4-✴HAYAL✴
5-✴Mavi ve Gri✴
6-✴MAVİ GÖKYÜZÜ✴
7- ✴HUZUR✴
8-✴ACI✴
9-✴KORKU✴
10-✴OYUN✴
11-✴SOĞUK✴
12-✴KURTAR BENİ✴
13-✴İYİ GÜN✴
14-✴KALP KIRIKLIĞI✴
15-✴TANIŞMA✴
16-✴KAPALI KAPI✴
17-✴ÖLÜM✴
18-✴RÜYA✴
19-✴Yeni Ev✴
20-✴KISKANÇLIK✴
21-✴ÖPÜCÜK✴
22-✴YENİ ARKADAŞ✴
23-✴AŞK✴
24-✴Beklenmedik Soru✴
25-✴Seni Seviyorum✴
26-✴KİLİTLİ KAPI✴
27✴AVCI✴
28-✴GURUR✴
29-✴ÖZLEM✴
30-✴BİR UMUT✴
31-✴OKUL ÖZLEMİ✴
32-✴BASKIN✴
33-✴Okul Alışverişi✴
34-✴ENDİŞE✴
35-✴OKUL✴
36-✴ŞÜPHE✴
37-✴Kulak Misafiri✴
38-✴GEÇMİŞ✴
39-✴İHANET✴
40-✴HATA✴
41-✴YOKLUK✴
42-✴UYANIŞ✴
43-✴Efsun'lu Gece✴
44-✴SÜRPRİZ TEKLİF✴
45-✴KARAR✴
46-✴YÜZLEŞME✴
47-✴Mutlu bir gün✴
48-✴DÖVMECİ✴
50-✴Final✴
51-Özel Bölüm Part-1 🦋Kaybetmek🦋
52-Özel Bölüm Part- 2 🦋-Özgürlük-🦋
53-Özel Bölüm Part-3🦋Masumiyet🦋
54-Özel Bölüm Part-4 🦋Solan Çiçek🦋
55-Özel Bölüm Part-5 🦋 Belirliliğin belirsizliği 🦋
💮Yeni kitap duyurusu💮

49-✴Yeni Başlangıç✴

8K 274 92
By Estellaes

Yolun ortasında vazgeçmek istediğin an. Daha yüksek sesle bağır. Ne olmuş yani?

BTS ~ So What~

Bugün bir doktor olarak çalışacağım hastanenin ilk günü. Karşımdaki koskocaman hastanenin önünde durmuş bakarken buraya gelmek için ne kadar çok çabaladığımı emek verdiğimi hatırlıyorum. Öyleki Ali ile aynı evde yaşamamıza rağmen onunla pek fazla vakit geçirememiştim. Saatlerce ders çalışıp nerdeyse sağlığımı bozacak kadar kahve tükettim. Her şeye rağmen istediğimi elde ederek Babama verdiğim sözü tutmak çok gurur vericiydi. Keşke ona kazandığımı söylemek gibi bir mümkünatım olabilseydi.

"Efsun Hanım!" Bakışlarımı hastaneden çekerek sesin geldiği yöne bakındım. Hastanenun giriş kısmında asistanlarımdan biri olan Cemre'yi gördüm. Yanıma gelmeden giriş kapısında beklemeye devam ederken adımlarımı ona doğru ilerlettim. Cemre omuzlarına kadar uzun, kahverengi saçları olan, gözleri siyah, zayıf gencecik bir kızdı. Benim de bir zamanlar onun gibi olduğum zamanlar hızlıca zihnimden geçip giderken yanına varmıştım. "Ne oldu Cemre?" Az bir endişe dolu sesi ile konuştu.

"Acil de kalbinde aşırı sancıyla gelen bir hasta var." Cemre'nin söylediğiyle koşar adımlarla hastaneden içeri girdim. Her tarafı beyaz renklerle dolu olan koca hastanenin geniş koridor kısmından geçerek Acil yazan büyük odaya girdim. Hemşirelerden biri beni görerek el işareti ile ileride sağdaki perdesi örtülü olan yatağı göstermesiyle oraya ilerledim. Kapalı beyaz perdeyi çekerek gördüğüm kişiyle şaşkınlık ve endişe dolu bir his içimi kapladı.

"Ali" gözleri beni görür görmez parıldarken oturduğu yatakta ayaklarını sarkmış yayvan bir şekilde oturmuş bana bakarak sırıtıyordu. Bir kaç adım atarak hemen dibinde durdum.
"Noldu iyi misin? Endişe dolu sesimle sorarken yüzüne ve vücuduna bir şey olmuş mu diye kısaca bakındım. Gözlerim gözlerini bulurken bana hala sırıtarak bakıyordu.

"Doktor Hanım kalbimde derin bir sızı var." Elimi kaldırarak beyaz gömleğinin üzerinde kalbinin üzerine doğru avucumu bastırdım. Kalp atış hızı avucumun altımda hızla atarken vücudum kısacık bi an irkilmiş gibi oldu. "Tam olarak neresinde acı var?" Sorgulu gözlerimle ona bakarken o benim aksim şeklinde gülümseyip duruyordu. "Çok derinde."

"Başka bir yerin acıyor mu?" İşte o an Ali'nin söylediğiyle benimle oyun oynadığı anladım. "Evet, dudaklarımda seni uzun zamandır öpemediği için sızlıyor." Kalbindeki elimi hafiften kaldırıp omuzuna hafifçe vurdum. Bu onda hiçbir etki yaratmazken kollarımı göğsümde bağlayarak hafifçe kaşlarımı çatarak baktım.

"Ali beni neden meşgul ediyorsun? Ayrıca daha sabah öptün beni." Çatık kaşlarımı bozmadan bakarken o ise elini uzatarak belimden tuttu. Bedenimi kendine doğru çektiğinde aramızdaki mesafe bacaklarının arasına girmemle kaybolmuştu. "Kalbim yoğun işinden, seni göremediği için acıyor. Dudaklarım ise sana doymuyor bu benim suçum mu Efsun?" İstemsiz bir şekilde sırıtmadan duramadım. Bağladığım ellerimi çözerek Ali'nin boynuna sardım.

Alnımızı birleştirirken Ali belimi kendine doğru yaslayarak bakışlarını dudaklarıma dikerken ben ilk adımın onun yapmasına müsaade etmiştim. Ali'nin dudaklarıma dudaklarımı bulacakken arkamdan sesini duyduğum kız sesi ile hemen başımı geriye doğru çekerek arkama baktım. Perdeyi hafiften açmış tedirgin biçimde gülümseyen beyaz önlüklü hemşireyi gördüm.

"Efsun Hanım, bir hastanın ailesi hasta hakkında durumunu merak ediyor gelebilir misiniz?"

"Tamam geleceğim." Hemşire benden aldığı onayla perdeyi kapatıp giderken bem de önüme döndüm. "Gitmeliyim Ali."
"Neden sürekli rahatsız ediliyoruz?" Ali sertçe nefes verirken beni bırakmadı. "Rahatsız edilmiyoruz. Sadece mekan uygun değil o kadar." Ali başını iki yana hafifçe sallayarak konuştu;

"Hayır Efsun. Sorun mekan da değil. Yatak odamızda bile rahatsız ediliyoruz. Buna bir çözüm bulmam gerek."

"Ne mesela" gözlerimi Ali'ye dikmiş bakarken o arkamdaki perdeye dalmış gibi görünüyordu.
"Yakında bulacağım."

_*_

Gözlerime yansıyan gün ışığı beni rahatsız ederken daha fazla uyuyamayacağımı farkederek gözlerimi kısıkça açıp yatakta doğruldum. Güneşi sırtıma doğru almam gözlerimi rahatça açmama olanak sağlamıştı. Etrafa bakındığımda Ali'yi göremedim. Odanın içerisinde bulunan siyah duvar saatine baktığımda Ali'yi neden yanımda olmadığını anladım. Saat öğlen 1'i gösteriyordu. Dün gece nöbette olduğum için sabaha karşı eve gelmiştim. Yoğun uykum yüzünden uyanamamıştım.

Ali muhtemelen işe gitmiş olmalı evdekilerden kimse de benim yorgun olduğumu düşünerek uyandırmak istememiş olabilirlerdi. Dağılan saçlarımı ellerimle düzeltmeye çalışırken ayağa kalkıp banyoya ilerledim. Banyoya girdikten hemen sonra üzerimde bulunan geceliğimi çıkarıp kendimi sıcak suyun altına atmıştım. Kısa bir duş seansından çıkmamın ardından kapı arkasındaki beyaz havluyu bedenime sarmalayarak banyodan çıktım.

Adımlarımı Ali'nin dolabına ilerlettim. Dolap kapağını açmam ile giysilerim gözlerimle buluştu. Ali daha fazla diğer odama gidip giyinmeme izin vermeyerek eşyalarımı kendi odasına getirtmişti. Ben ise kısa zamanda her tarafı siyahlarla kaplı odayı kendim odam kadar benimsemiştim. Artık diğer odaya gitme mecburiyetinde değildim. Rahatça burada giyinebiliyordum.

Dolabın içerisinden beyaz, ince, kısa gömlek ve açık mavi, ispanyol paça pantolonumu çıkardım. Dolabın alt kısmındaki ayakkabı bölümden ise beyaz spor ayakkabılarımı çıkarıp kapağı kapattım.

Havluyu açarak çıkardıklarımı hızlıca giyerek aynaya ilerledim. Saçlarımı tarayarak salık bırakırken hafiften bir makyajla da işimi hallederek kapıya ilerledim. Çok geç uyanmam yüzünden oldukça aç bir durumdaydım. Odadan çıkıp koridorda ilerlerken oturma odasında Birşah abla'nın ve Gizem'in sesini tam olarak ne konuştuklarını anlayamasam da duyabiliyordum. Kısa bir zaman diliminin ardından odaya girmiştim. Birşah ve Gizem koltukta oturmuş ediyorlardı.

"Tünaydın" beni sesimi duyamalarıyla sohbetlerini kesip bana baktılar. "Ne uyudun be." Gizem'in söylediğiyle hafifçe kıkırdamaktan kendimi alıkoyamadım. "Üzgünüm çok yorgundum. Anca uyanabildim." Her ikisinin yanına yaklaşıp karşı tarafında bulunan tekli koltuğa oturdum. "Deli gibi açız. İkimizde senin uyanmanı bekledik."

"Neden yemediniz. Keşke beni beklemeseydiniz." Onları beklettiğim için içimi kötü bir his yavaş yavaş kaplayacakken Gizem'in konuşmasıyla bu his uçup gitmişti. "Hayır sakın üzülme bilerekten yemedik. Bugün hastaneye gitmeyeceğin için üçümüz birlikte dışarı da kahvaltı yeriz diye düşündük." İçimin rahatlamasıyla bu teklifi reddedebileceğim aklımın ucundan dahi geçmedi.

"Peki, hadi gidelim kurt gibi açım." diyerek ayağı kalktım. Yönümü kapıya ilerletirken Gizem ve Birşah abla arkamdan geliyordu. Dış kapının kenarında bulunan beyaz dolabı açarak içerisinden siyah çantamı çıkardım. Çantamı genelde buraya asarım. Acele bir işim çıktığında hemen alıp gidiyorum. Dış kapıyı açarak dışarı çıktığımda uzun zamandan beri bizimle çalışan, kapının kenarındaki suratı asık korumalar artık az da olsa bana gülümsemeyi becerebildikleri için mutluyum.

Koridorda durarak Gizem ve Birşah abla'ya koluma girmeleri için açarak başımla işaret verdim. Her ikiside gülümseyerek koluma girdiler. Yavaş adımlarla asansöre ilerlerken konuşmaya devam ediyorduk. "Kahvaltı sonrası gezelim mi? "Gizem'in istek dolu sorusu ile fikrini beğenmiştim."

"Bence tüm gün dışarı da olalım bugün bizim günümüz olsun." Birşah abla'nın isteği daha çok hoşuma giderken asansörün içerisine girerken kollarımızı ayırdık. "Olur abla hatta harika olur." Aynadan her ikisine bakıyordum. Zevklerimizin oldukça benzer olmasından dolayı bana sormalarına bile gerek yoktu çünkü ben onlarla her daim her şeye varım.

"O zaman yolculuk başlasın." Gizem'in hafifçe yüksek çıkan sesiyle gülmeden duramadık. Eskisi gibi bir yere giderken artık Ali'den izin istememe gerek yoktu. Korumalar yanımda olduğu sürece istediğim yere gitmekte özgürdüm. Ali'nin karakterinden çok fazla ödün verdiğini biliyordum. Benim için koyduğu kuralları yavaş yavaş yıkmıştı.

Açılan asansör kapısıyla dışarı çıkarken sessiz bir şekilde arabaya ilerledik. Siyah arabanın her iki ön koltuk tarafında kapının önünde durmuş iki koruma bize bakarak duruyordu. Bizim araca yaklaşmamızla her ikiside kapıyı bizim için açtığında hepimiz arka tarafa oturduk. Arabanın içerisi geniş olması sebebiyle herhangi bir sıkışma durumu yaşamadık. Aramızda bir el genişliğinde aralık vardı.

Gizem gideceğimiz yeri sürücü koltuğunda oturan korumaya söylediğinde daha önce söylediği restorantta gitmediğimu anlamıştım. Bu yüzden nereye gideceğimiz merak uyandırıyordu. Yolculuğumuz sessiz bir şekilde geçerken ben gözlerimi camdan dışarıyı izleyerek geçiriyordum. Güneşli havanın güzelliğiyle çoğu kişi sokaklara ve parklara doluşmuştu. Çok fazla trafiğe kapılmadan ilerlerken camın ardında gördüğüm mavi deniz ile dikkatimi daha fazla dışarıya vermiştim. Öyleki arabanın durmasıyla dikkatim dağıldı.

Gözlerimi denizden alarak kızlara baktım. Her ikiside arabadan indiğinde ben de açılan kapım ile indim. Arkamı dönerek nereye geldiğimize bakmak istedim. Gözlerim ilk önce yukarı doğru çıkan ahşap merdivenleri ve sık ağaçlarla kaplı yolunu bulmuştu. Ağaçların biraz ötesinde ise büyük restorantı görebilmiştim. Kahverengi ahşaptan yapılmış boğazın ve köprünün tam karşı tarafında bulunuyordu.

"Efsun gel." Birşah abla'nın seslenmesiyle şaşkınlığımı bir kenara bırakarak arabanın yanından ayrılıp onlarla beraber merdivenlerden yukarı çıktık. Mekanın içerisine girdiğimizde içeriside dışarısı gibi ahşaptan yapılı duvar ve masalardan oluşuyordu. Kamelyaya benzer masaların birine yaklaşırken denizin ve manzaranın eşsiz güzelliğini tekrar yakından görmek çok iyi hissettirmişti.

"Burası çok güzel Gizem." Duygularımın ağzımdan dökülmesine izin verdim. "Evet, Buraya sık sık gelirim. Sizi de getirmek istedim."

"İyi ki getirmişsin Gizem. Burası gerçekten çok güzel." Birşah abla'nın da burayı sevdiğini dile getirmesinin ardından daha fazla ayakta durmadan masaya oturduk. Gizem yanıma otururken Birşah ise karşıma oturmuştu. Biz oturur oturmaz yanımızda beliren garsonla ona baktık.

"Hoş geldiniz. Ne arzu edersiniz?"

"3 kişilik kahvaltı istiyoruz." Gizem'in konuşmasıyla siparişimizi alan garson onaylayarak yanımızdan uzaklaştı. Gözlerimi karşımda bulunan denize çevirdim. Sesleri buraya gelen vapurları görebiliyordum. Köprünün üzerinde birçok araç gidip geliyordu.

"Ee kızlar kahvaltıdan sonra nereye gidelim?" Gizem'in sorusuyla neye gitmemiz gerektiğini düşünürken Birşah abla konuştu.

"Kız kıza alışveriş yapabiliriz."

"Olur hatta alışverişten sonra güzel bir park bulur orada oturarak küçük bir piknikte yapabiliriz." Verdiğim öneriyle her ikiside bana baktı. "Haklısın Efsun. Öyle yapalım. Deniz kenarında bulunan parka gidip orada da oturabiliriz." Gizem'i başımı sallayarak onayladığımda arkamda hissettiğim adım sesleriyle döndüm. Garson kahvaltılıkları getirip tek tek önümüze koyarak düzeltmişti. Garson işini halledip uzaklaşırken kahvaltılıklarla baş başa kalmıştık.

"Rotamızı ayarladığımıza göre önce boş karnımızı doyuralım. Sonra gideriz." Birşah abla'yı onaylar biçimde mırıltılar çıkarıp yemeye başladık.

_*_

Alışveriş merkezinde bir oraya bir buraya girip gezip durmuştuk. Elimizdeki bütün poşetleri arkamızdan gelen korumaya verdiğimizde o elindekileri arabaya bırakmak için giderken biz yönümüzü ileride duran büyük markete çevirdik. Parka gitmeden önce yiyecek bir şeyler almamız gerekiyordu. Büyük marketin içerisine girerken her birimiz elimize küçük bir sepete almış farklı yerlere dağılmıştık.

Elimdeki mavi sepetle etrafta dolanıp dururken gözlerime ileride raflarda duran çikolatalar dikkatimi çekti. Yaklaşıp dört beş tane sepetime atarken içecek birkaç şey atmıştım sepetime. Kendimi tutamayarak sepetimi birçok abur cuburla doldururken rafların arasında ilerlemeye devam ediyordum. Rafın son bölümünden bir kapkek alarak sepetime atarak kasiyere doğru ilerlediğimde kızların gelmiş olduğunu farkettim

Yanlarına hızlı adımlarla yaklaşıp sepetimi kasiyerin geçireceği bölümün üzerine koydum. Bakışlarım ellerini göğsünden bağlamış olan Gizem'i buldu. Sırıtarak bana bakarken neden böyle baktığını anlayamadım. Hafiften kaşlarım çatılırken sorgulu gözlerimi ona diktim.

"Bu kadar abur cuburu aldığın için hamile misin diye soracağım ama sen evlenmeden olmayacağını söylediğin için bunu soramıyorum." Gizem gülmemej için dudaklarını ısırırken onu söyledikleri ile utanarak bakışlarımı etrafta dolandırdım. Kasiyer bölümünde bizden başka kimse olmadığı için biraz rahatlasam da Gizem'in bakışlarını hala üzerimde hissediyorum.

Cevap vermeyerek Birşah abla'ya baktım. Eşyaları poşete geçirmeye başladığında yanına gidip yardım etmeye başladım. Kısa sürede her şeyi poşete koyup oradan çıkmıştık. Gizem yine her zamanki gibi kolumda ve yanımda bitmişti. Bu yüzden gülümsememe engel olamadım. Alışveriş merkezinin çıkışına doğru ilerlerken aniden boynuma inen ağırlık ve tanıdık koku ile kim olduğunu hemen anladım. Ali sol kolunu omzumdan atıp yanağımdan öperken başımı kaldırıp ona baktım.

Bana sırıtarak bakarken kolumdan ayrılan Gizem'in sesiyle bakışlarım onu buldu. Gizem'i sıkıca kendine yaslamış olan bir adet Yavuz'u görmem ile sırıttım.
"Yavuz nefes alamıyorum." Gizem'in uyarısıyla baskısını azaltıp yürümeye devam ettik.

"Sizlere bakarken kendimi yalnız hissediyorum." Birşah abla'nın sesiyle ona dönmüştüm ki bir an da onunda boynuna sarılan Barış ile güldüm. "Üzgünüm hayatım biraz geciktim." Elindeki içeceği gösterdi. "Bunu almak için markete gitmiştim." Birşah abla onun bu haline gülerek cevap vererek ona biraz daha sokuldu. Barış arkadan boynuna sarılmayı bırakıp yanına geçti kolunu omzuna atarak ilerlediler.

Yanımdaki Ali'nin varlığıyla çıkıştan çıkarken birçok insanın gözlerinin bakışları altında arabaya ilerledik. 3 siyah arabaya ilerlerken Ali benim omzumu bırakmadan kendi arabasına yönlendirdi. Benim için kapıyı açan Ali binmemi bekleyerek kapımı kapattı. Ben emniyet kemerimi takarken Ali de sürücü koltuğuna geçmişti. Vakit kaybetmeden yola koyulurken Gizem'in telefondan gideceğimiz yerin konumunu atmasıyla yola devam ettik.

Ali'nin deniz kenarının hemen karşı tarafında bulunan parkın caddesine park etmesiyle arabadan indik. Gözlerim arkamızdan gelerek duran iki siyah arabanın içerisinden çıkan kişileri buldu. Herkes arabadan inip yanımıza gelirken korumalarda eşyaları bagajdan çıkarıp bizim emrimizi bekliyorlardı. İleriye doğru birkaç adım atarak çimenliğe çıktım. Oturacağımız yeri sakin ve sessiz bir yerde seçip dururken Ali ve diğerleride yanıma gelmişti. Kızlar korumaların yere bıraktıklarını güzelce düzelterek örtüyü sermiştiler.

Hep beraber oturup güzel manzaranın tadını çıkarırken ban bağdaş kurmuş bir şekilde oturuyordum. Aniden sağ bacağımda hissettiğim ağırlıkla başımı eğdim. Ali başını bacağıma yaslamış ayaklarını da uzatmıştı. Ali'nin saçlarına elimi daldırarak hafifçe okşarken gözlerini kapattı. Gözlerim karşı tarafımda konuşan Gizem ve Yavuz'u buldu.

Gizem, Yavuz'un bacakları arasında göğsüne doğru uzanmışken Barış ise Birşah abla'nın yanı başında elindeki telefonuyla mesaj yazıyor gibi duruyordu. Birşah'ta ara sıra Gizem ve Yavuz'un konuşmalarına ayak uydurup duruyordu. Gözlerimi onlardan ayırıp yanımdaki poşetten aldığım çikolatalardan birini çıkardım. Paketi açarak bi ısırık alırken karşındakileri izlemeye devam ediyordum. Gölgenin altında, temiz havanın kokusuyla elimdeki çikolatanın tadı bambaşkaydı.

"Efsun şu an elindeki çikolata olmak istiyorum." Ali'nin sesiyle başımı eğerek ona baktım. "Neden?"

"Çikolatayı büyük bir hazla yediğin için olamaz mı?" Ali'nin dediğine gülümsemekle yetindim. Böyle konuşarak beni utandırıyordu. Bu yüzden konuyu değiştirmek istedim.
"Rahatsız edilmeyeceğimiz yeri bulabildin mi?" Sorumla birlikte Ali'nin mavilikleri tekrar beni buldu. Dudaklarında küçük bir sırıtış vardı.

"Buldum." Gözlerim merak içinde hafifçe biraz daha açılarak ona bakmaya devam ettim.
"Buldun mu, neresi?"

"Evlendiğimiz de görürsün."

Ben Estella

~Finale son 1~

Oy verenlerin parmakları dert görmesin❣

Bir sonraki bölüm için altaki yıldıza basmayı unutmayın. Takip ve yorum yaparak bana destek olabilirsiniz sağlıcakla kalın💎

Efsun Kılaç🌟

Ali Altınsoy⭐

Yavuz Altınsoy⭐

Barış Altınsoy⭐

Gizem korkmaz🌟

Birşah Tunç🌟

Continue Reading

You'll Also Like

1.2M 82.3K 58
Çilek Alança Yıldırım mı demeliyim yoksa sen mi gerçek ismini açıklamak istersin Çilek Alança Saruhan? 17 yaşında tam bir neşe patlaması olan Çilek...
540 85 4
Bir kelebek aşk için yanar... Aşk için söner en sonunda... Aşkı o kadar kuvvetlidir ki, o yücelikle etrafa ışık saçar... En zifiri karanlıkta bile ış...
1.8M 65.5K 58
DİKKAT: ÖĞRETMEN ÖĞRENCİ KURGUSUDUR +18 VARDIR RAHATSIZ OLACAK OKUMASIN. Lavinia: Sana vermem gereken bir ceza vardı. Defne: Tobe hasa Defne: Ben ned...
358K 13.1K 48
"Oo küçük hanım iki gündür sizin peşinizdeyiz." "Siz de kimsiniz niye peşimdesiniz ne istiyorsunuz?" " sakin küçük kız" "Kimsiniz dedim" " babanın öd...