TUTSAK

By Estellaes

1M 31.9K 17.9K

"Benden seni özgür bırakıp gitmeni isteyeceksin ama bu mümkün değil" "Neden? Polise ihbar etmeyeceğim benden... More

1-✴Siyah Gökyüzü✴
2-✴KARANLIK SOKAK✴
3-✴TUTSAK✴
4-✴HAYAL✴
5-✴Mavi ve Gri✴
6-✴MAVİ GÖKYÜZÜ✴
7- ✴HUZUR✴
8-✴ACI✴
9-✴KORKU✴
10-✴OYUN✴
11-✴SOĞUK✴
12-✴KURTAR BENİ✴
13-✴İYİ GÜN✴
14-✴KALP KIRIKLIĞI✴
15-✴TANIŞMA✴
16-✴KAPALI KAPI✴
17-✴ÖLÜM✴
18-✴RÜYA✴
19-✴Yeni Ev✴
20-✴KISKANÇLIK✴
21-✴ÖPÜCÜK✴
22-✴YENİ ARKADAŞ✴
23-✴AŞK✴
24-✴Beklenmedik Soru✴
25-✴Seni Seviyorum✴
26-✴KİLİTLİ KAPI✴
27✴AVCI✴
28-✴GURUR✴
29-✴ÖZLEM✴
30-✴BİR UMUT✴
31-✴OKUL ÖZLEMİ✴
32-✴BASKIN✴
33-✴Okul Alışverişi✴
34-✴ENDİŞE✴
35-✴OKUL✴
36-✴ŞÜPHE✴
37-✴Kulak Misafiri✴
38-✴GEÇMİŞ✴
39-✴İHANET✴
40-✴HATA✴
41-✴YOKLUK✴
42-✴UYANIŞ✴
43-✴Efsun'lu Gece✴
45-✴KARAR✴
46-✴YÜZLEŞME✴
47-✴Mutlu bir gün✴
48-✴DÖVMECİ✴
49-✴Yeni Başlangıç✴
50-✴Final✴
51-Özel Bölüm Part-1 🦋Kaybetmek🦋
52-Özel Bölüm Part- 2 🦋-Özgürlük-🦋
53-Özel Bölüm Part-3🦋Masumiyet🦋
54-Özel Bölüm Part-4 🦋Solan Çiçek🦋
55-Özel Bölüm Part-5 🦋 Belirliliğin belirsizliği 🦋
💮Yeni kitap duyurusu💮

44-✴SÜRPRİZ TEKLİF✴

9K 308 163
By Estellaes

Sen benim en çok saklandığım
Sen benim durup durup saplandığım.

~Cahit zarifoğlu~

Bol ama bol yorum istiyorum.💜
__________________💦

"Hey!"

İkisine seslenmemin hemen ardından Yavuz hızlıca geriye doğru bir adım atığında aralarına mesafe koydu. İkisininde bakışları bana dönerken ben hala şaşkınca bakıyordum.

"Açıklayabilirim Efsun." Gizem'in konuşmasıyla gözlerimi Yavuz'dan ayırıp ona baktım. Açıklamasını gerektirecek hiçbir şey yoktu. Ben daha önce de farketmiştim. Bunu anlayışla karşılamalıyım. Bir anda her ikisini o halde görmek beni şaşkına uğratmıştı. Bu yüzden onlara kızacak, darılacak değilim.

"Açıklamana gerek yok Gizem. Ben daha önce aranızda bir şey olduğunu farketmiştim." Onun rahatlaması adına yüzüme küçük bir gülümseme ekledim.

"Gerçekten sana söylemedim diye bana kızmadın mı?" Kaşlarımı hafifçe çatarak gözlerimi ona diktim. "Neden kızacak mışım? Birbirini seven iki insanın sevgili olması kadar doğal bir şey yok." Bakışlarım Yavuz'a kaydı hala şaşkınca beni izliyordu.

"Ne bu tedirgin haliniz? Saklamak istiyorsanız saklayabilirim. Kimseye söylemem"

"Hayır ondan değil. Zaten biz de nasıl açıklayacağız diye düşünüp duruyorduk." Yavuz şaşkınlığını bir kenara bırakıp konuşmuştu.

"Tamam o zaman endişelenecek bir şey kalmadı. Artık eve dönebilir miyiz?" Eve dönüp sakin kafayla düşünmek istiyordum. Bir de Ali'nin yapmak istediği bir sürprizi vardı onun içinde hazırlanmam gerekiyordu. "Geliyoruz." Aldığım onayla geriye doğru adımlayarak sınıf kapısını tekrar üzerlerine kapadım. Yönümü koridora çevirip yavaş adımlarla ilerledim. Aklımı Gizem ve Yavuz'dan uzaklaştırmak adına Ali'nin bu akşam bana yapacağı sürprizin ne olduğunu düşünmeye karar verdim.

Beni bir yere mi götürecekti. Muhtemelen götürücek çünkü hazırlanmamı istemişti. Peki nereye gidecektik? Düşündüm. Daha önce ona gitmek istediğim yerlere dair bir bilgi verdim mi? Hayır söylemedim. O zaman başka bir şey ama ne?

Merdiven basamaklarından yavaş adımlarla ilerledim. Düşünürken yere yuvarlanmamak için dikkatlice yürüyordum. İki kat boyunca düşüncelerim arasında inmiş koridordan çıkışa doğru ilerlerken arkamda duyduğum tanıdık sesler ile durmadan başımı arkaya çevirdim. Gizem ve Yavuz el ele tutuşmuş bir şekilde konuşarak arkamdan geliyorlardı. Onları el ele görmek içime hüzünle doldurdu. Ali'yi özlemiştim. Onunla dün gece beraber uyumuş olsamda sabah Ali'yi görememek onu görme isteğimi artırmıştı.

Önüme dönüp çıkı kapısından dışarı çıktım. Okul merdivenlerinden inerken gözlerim etrafı inceliyordu. Bahçede bizden başka kimse yoktu okulun dağılmasından sonra içeride olan bir kaç kişilerdendik. Son basamağıda iner inmez bahçe kapısına yürümeye devam ettim. Arkamda daha yakınımda duyduğum Yavuz'un sesiyle benim hemen arkamdan yürüdüklerini anladım. Onları rahatsız etmemek için başımı çevirip bakmıyordum. Gizem'in benim gerçeği öğrenmemin sonrasında bakışlarıma henüz alışamadığını farketmiştim. Ona biraz zaman tanımalıyım.

Kapıdan dışarı çıktığımda kaldırım kenarında sürekli olarak bindiğim siyah arabayı gördüğümde adımlarımı oraya ilerlettim. Yürürken etrafı incelediğimde sol tarafta gördüğüm bana arkası dönük, tanıdık bedenle adımlarım yavaşladı. Daha dikkatli bakmak istedim. Belki onu başkasına benzetmişimdir ama ona çok benziyordu. Bu o olabilir miydi? Arkası bana dönük beden bana doğru döndüğünde gözlerimin yaşardığını anladım. Bu oydu uzun zaman sonra onu tekrar gördüm.

Adımlarımı hızlandırarak koşar adımlarımla ona ilerledim. Yüzündeki içten gülümsemesi ona bir an önce sarılma isteğimi artırdı.

"Alper!" diye seslenip kollarımı boynuna dolayacakken belimden tutulup geriye doğru çekilmemle hevesim o an kursağımda kalmış gibi hissettim. Uzun zaman sonra, yaşanan kötü olayın ardından onu bir daha görememiştim. Arkadaşıma sarılma isteğim artarken beni tutanı görmek için başımı arkama çevirdim. Beni tutan Yavuzdu.

"Bıraksana beni!" Sesimi yükselterek cevap verdim. "Bunu yapamam Efsun. Ona sarılmana izin veremem." Yavuz ne diyordu böyle, Neden bırakmıyordu? Sadece sarılmak istiyordum.

"Neden bahsediyorsun sen? Niye sarılamazmışım." Sorgulu bakışlarımı ona dikerken kaşlarımı da hafiften çattım. "Ölmek için çok gencim Efsun. Ona sarılırsan Ali beni yaşatmaz! Sadece konuşmana izin verdi." Demek Alper'in yanıma gelmesine Ali izin vermişti. Bu beni kısa süreliğine mutlu etse de içimi tekrar sinir kapladı. Kıskançlığından arkadaşıma sarılmama bile izin vermiyordu."

"Yavuz o burada değil. Bizi göremez ona sarılmadığımı söylersin şimdi bırak beni." Başımı tekrar Alper'e çevirip gülümseyerek ona yaklaşıp sarılmak istedim. Ama yine olmadı. Belimden sıkıca tutulmam ona sarılmama engel oldu. Tekrar yüzüm düştü. Alper ise yüzündenki minik gülümsemeyi bozmadan sessizce bizi izliyordu. Onun bu halini görmem Ali'nin Alper'i buraya gelmeden önce uyardığı belliydi. O uyarıyı dikkate alırken ben sarılmakta direniyordum.

Direnmemdeki çabalarım hiçbir işe yaramadığında pes edip tekrar Yavuz'a baktım. "Sana az önce ne yapman gerektiğini söyledim beni hala neden tutuyorsum Yavuz?" Kolları bedenimi bırakmadan biraz gevşetip rahatlamamı sağladı.

"Ali'yi nasıl bu kadar hafife alabilirsin. Kıskançlığından gözü dönmüş onun! Ona yalandan sarılmadığını söylersem benim gözlerimden bile yalan söylediğimi anlar. Beni oracıkta öldürür. Bu yüzden lütfen dur Efsun." İçimdeki nefesi sertçe "of" diyerek çıkarıp Yavuz'u ittim. Tabi kas yığını olan Yavuz'a bir mil bile etki etmeyip yine eski halimde kaldım.

"Tamam. Sarılmayacağım bırak."

"Efsun sana inanabilir miyim?" Sinirle ona baktım. Dediğini yapıp sarılmayacağım dedim ama nafile hala inanmıyordu. "Tamam dedim ya neden böyle davranıyorsun?!"

"Çünkü ben şu an canımın derdindeyim!" Sesini yükselterek konuştu. Onuda anlamalıydım. Daha yeni birine aşık olmuşken ölmesine izin veremezdim. Ali'yi hafife almakta hata ediyorum. Yaparım dediyse kesinlikle yapar. Yavuz ile araları iyi değildi. Alper'e sarılırsam ikisinin arasındaki gergin havanın fitilini ateşleyecek olan ben olurdum. Bunu göze alamam.

"Gerçekten sarılmayacağım." güven verici bir şekilde ona baktım. Başını sallayarak onayladı. Kolları usulca belimden çekildiğinde tekrar özgür kaldım. "Dokunmak yok Efsun. Sadece konuşabilirsin."

"Biraz daha böyle konuşmaya devam edersen abinden nefret etmeye başlayacağım Yavuz." Mavilikleri benden ayrılıp arkasını dönerek bizden uzakta elindeki benim sırt çantam ile bekleyen Gizem'e doğru ilerledi. Gizem'e hafiften bir gülümseme bahşederek tekrar arkamı döndüm.

Alper ile konuşmadan önce yüzünü biraz inceledim. Ali'nin onu sertçe vurduğu zaman gözlerimde belirdi. O zama yüzüne çok sert bir şekilde vurmuştu. Şimdi ise yüzünde o zamana dair herhangu bir çizik falan yoktu. Bu onun iyi olduğunu gösterse de acaba fiziksel olduğu kadar ruhuda iyi durumdamıydı.

"Nasılsın Alper?" Alper yüzündeki gülümseyi bozmadan konuşmaya devam etti.

"İyiyim Efsun. Sen nasılsın?" Beni sorduğu an zihnimde ona yaşattığım kötü olayı tekrar hatırladığımda kötü hissettim. Benim yüzümden Ali'den dayak yemişti.

"Seni zor durumda bıraktığım olayı hatırladım. Bu yüzden şu an iyi değilim." Alper'in yüzündeki gülümseme kayboldu. Ardından düşünceli bir şekilde konuştu;

"Senin suçun değildi. Lütfen canını sıkma Efsun."

"İçimi rahatlatmak için inkar etme. Tehlikeli olduğu halde seninle buluştum. Dikkatsizce davrandım özür dilerim." Sağ gözümden gözyaşımın aktığını hissettim. Alper de fark edip elini kaldırıp gözyaşımı silecekken elini yüzüme dokundurmadan durdu.

"Ağlama Efsun. Buraya seni mutlu edebilmek için geldim. Sen karşımda ağlayıp üzül diye değil." Alper yüzüme dokunduramadığı elini kendine doğru çekti. "Buna engel olamıyorum. Benim dikkatsizliğimden sen zarar gördün." Elimin tersiyle gözyaşımı silerek ona bakmayı sürdürdüm.

"Aslında bana tam olarak zarar vermiş olmazsın. Aksine zararından çok yararın oldu." Alper'in son sözlerinden sonra yüzümü ekşittim. Dayak yemenin nasıl bir yararı olabilirdi. "Anlamadım." Alper yüzüne tekrar gülümsemesini ekleyerek konuşmaya devam etti. Söyledikleriyle gözlerim saşkınlıkla açıldı.

"Ali bey beni korudu Efsun. Ondan dayak yediğimde hastaneye kaldırılmıştım. O hastanede uzun süre tedavi gördüm. Ve ben orada tedavi görürken hastanenin masraflarını nasıl karşılayacağım diye düşünürken meğersem Ali bey her şeyi halletmişti."

"Sen ciddi misin?" Şaşkınlıkla sorumu sormadan duramamıştım. O akşam sinirden deliren Ali böyle bir iyiliği gerçekten yapmış mıydı?

"Sadece o da değil. Tedavi görüp iyileştiğimde Bar'a çalışmak için tekrar gittim. Mekana gittiğimde beni işe almadılar kovmuştular."

"Ali'nin mekanı! hem hastane masraflarını karşılayıp sonrada seni işten mi attırdı?" Başını sallayarak onayladı.

"Evet beni işten çıkarmıştı. Ben o gün çalışabileceğim iş aramak için mekandan çıktığımda kapıdaki korumalardan biri beni tutarak Ali bey'in beni çağırdığını söyledi. O zaman beni neden çağırdığını anlayamamıştım odasına gidip bana söyledikleriyle aynı senin gibi şaşkınlıkla ona bakıyordum."

"Ne söyledi?"

"Beni şirketteki kafeterya da eleman olarak aldı. Hem de Bar da çalışarak aldığım paranın iki katını ödeyeceğini söyledi. Zaten bunu kabul etmemezlik edemezdim. Çünkü her şey ayarlanmıştı. Hemen o gün gidip şirkette çalışmaya başladım. Bugün de yanına hem teşekkür etmek için hem de seni görebilmek için Ali bey'den izin aldım." Ağzım şaşkınca o şeklini almıştı. Alper'in söylediklerini inanmakta zorlanıyordum. Biri dövdüğü insanı neden şirketinden çalışan olarak işe alsın ki muhtemelen Ali bunu ya benim için ya da vicdanını rahatlatmak adına düşünerek yapmıştı.

Her ne olursa olsun Alper adına mutlu olmuştum. Mekanda çalışmayacaktı. Rahat bir şekilde çalışıp yaşamını sürdürebilirdi. Bundan dolayı Ali'ye bir teşekkür etmeyi aklımın bir kenarına not ettim. Şaşkınlığımı gizleyip yüzümü büyük bir gülümseme ekledim.

"Benim hatamın zararından çok yararına baktığın için mutlu oldum. Enazından vicdanım artık sızlamayacak."

"Efsun kendini bu kadar üzeme herkesin istediği bir hayatı yaşıyorsun bu da yetmezmiş gibi sevdiğim adam ile birliktesin. Artık hayatın iyi tarafından bakmaya çalış. İlk zamanlarda sana Ali'yi hep kötüledim. Onu iyice tanımadan boş konuşup durmuşum ama ben her şeyi seni korumak iyiliğini düşünerek söylüyordum. Şirkette çalıştığımdan beri Ali bey'in bana karşı ters bir hareketini görmedim. Bundan sonra etraftan duyma söylentilerle konuşmayacağım."

"Alper senin de haklılık payın vardı. Ali gerçekten tehlikeliydi ama bana değil. Beni korumak adına başkalarına pençelerini çıkarmaktan geri durmuyordu."

"Her şeye rağmen iyi ki varsın iyi ki seninle tanışmışız Efsun."

"Sen de Alper o gece bana yardım etmeseydin şu an nasıl bir halde olurdum. Kim bilir. Baksana okula bile gidebiliyorum. Bu hayattan daha ne isteyebilirim ki." Başımla okulu gösterip önüme döndüm. İkimizde gülümsüyorduk. Bu yıpratıcı hayata rağmen yalnız bir şekilde başımızı bataklıktan çıkarıp kurtulmuştuk.

_*_

Aynadaki görüntüme defalarca bakmama rağmen gözlerimi üzerimi süzmekten alamıyorum. Okuldan sonra eve geldiğimde siyah yatağın üzerinde siyah, büyük bir kutu görmüştüm. Kutuyu açtığımda içerisinde gördüğüm elbiseyi o an çok sevdim. Elbiseyi çıkarıp elimde tutarken odanın kapısı açılmış içeriye 3 kadın girmişti. Nelere olduğunu anlamaya çalışırken içlerinden bir kadın akşama beni hazırlayacaklarını söylediğinde Ali'nin gönderdiğini anlayarak işlerini yapmalarına müsaade etmiştim.

Şimdi ise aynanın karşısında durmuş üzerimi süzüyordum. Üzerimdeki elbise kollarımdan belime kadar siyah renkte alt kısmı ise siyah, mavi, krem renk karışımlarından oluşan hafiften şişik eteğim vücudumu oldukça zarif, asaletli gösteriyordu.


Ayakkabılarım ise boyumu uzun göstersin diye siyah, platformlu, ince topuk kısımları altın rengindeydi. Ayağımın bilek kısmında parıltılı bir takı vardı. Ayakkabıyla birleşik olması hoş bir görüntü sunuyordu.

Elbisenin boyun kısmı göğüslerimi hafiften gösterecek şekilde açık olduğu için takı takma gereği duymamıştım. Dizlerimin üzerinde biten elbiseye bakmayı artık kesmeliydim. Aksi halde gideceğim yere geç kalacaktım. Böyle güzel bir günü bekletip mahvetmemek için arkamı döndüm. Çanta takma gereği duymadan kapıya ilerledim. Çantamı alsam bile kullanmayacağımı biliyorum. Özenle yapılmış makyajımı düzeltmeme gerek yoktu makyöz uzun süre dayanıklı olduğunu belirtmişti.

Odamdan çıkıp sessiz koridorda ilerledim. Oturma odasına geldiğimde Yavuz koltukta oturmuş telefonuyla ilgileniyordu. Birşah abla ise mesaisi bittiği için eve gitmişti. Evin içerisinde bir ben ve Yavuz kalmıştık. Yavuz topuklu seslerimin kesildiğini anladığında önündeki telefondan bakışlarını çekip bana baktı. Gözleri beni bulduğu an şaşkınca açılmış ardından kısa bir ıslık çalarak ayağı kalktı.

"Artık sana küçük Efsuncuk demek istemiyorum. Masum göründüğün için öyle derdim ama şu an ki halin her zamankinin aksine pekte masum değil." Yavuz göz kırparak yanıma gelip kolunu uzatmıştı.

"Benimle gelir misiniz Leydim?" Uzattığı koluna sağ kolumu geçirdiğimde yavaş adımlarla dış kapıya yürüdük. Rezidanstan dışarı çıkmamızla hava hafif esintiliydi. Rüzgar maşa yapıp sol tarafa doğru attığım saçlarımı hafiften dalgalandırırken saçlarım bozulmadı. Etrafı aydınlatan giriş bahçesinde kol kola yürüyüp arabaya ulaştık. Yavuz benim için arka kapıyı açarak önce benim binmemi sağladı. Kendisi de sürücü tarafına geçtiğinde bekleme yapmadan yola koyulmuştuk.

_*_

Arabanın durmasıyla dikkatimi pencereden görünen dışarıya verdim. Geldiğimiz yerin bir tarafı ormanlık diğer tarafı ise hafif ağaçlardan oluşan dağlık bir yerdi. Açılan kapıyla arabadan indim. Yavuz arabanın kenarında durarak etrafta göz gezdiriyordu. Karşımızda duran ahşaptan yapılı büyük restorantı gördüğümde bu güzel manzarayla bütünleşmiş restoranın parlak ışıkları etrafı aydınlatıyordu.

Yavaş adımlarla ilerlerken gözlerim mekanın içerisinde dolanıyordu. Kapıda bekleyen iki çalışan dışında kimseler görünmüyordu. Bir kaç basamaklı merdivenden yukarı çıkıp girişe ilerlediğimde her iki çalışan da elleri önünde bağlanmış şekilde durdular.

"Hoş geldiniz" ikisi de aynı anda beni karşılayarak konuşup sol tarafta kapı girişinde duran uzun boylu, kirli sakallı, zayıf bedeniyle hafiften eğilerek içeri girmemi işaret ettiğinde ilerledim. Mekanın içerisi ahşapla kaplıydı. Etrafa yayılan turuncu ışık göz yormuyordu. Biydan camın ardında gördüklerim ile gözlerim şaşkınca açıldı.

Camın ardında iki yapraksız ağaç birkaç aydınlatmayla aydınlatılmış onun ön tarafında ise beyaz örtülü bir masa oldukça şık bir şekilde hazırlanmıştı. Camın çıkışından dışarı doğru ahşap parkelere basarak yürüdüm. Parke kenarında duran bir kaç aydınlatma etrafa loş bir hava vermişti. Parkenin hemen yan tarafında oldukça derin gözüken orta boylarda bir havuz vardı. Yemek masasının hemen havuzun yanı başında olması harika bir manzara sunuyordu. Güzelim açık hava ile sonsuza dek burada kalabilirim diye düşündüm.

Ensemde bir nefes hissetmemle irkildim. Belime sarılan sıkı kollar ardından boynumda yer edinen Ali'nin başıyla tedirgin halimi bir kenara attım. Her zamanki huzurumu yanı başımda bulmuştum.
"Beğendin mi?" fısıldayarak konuşması içimi ürpertirken sırıtmadan duramadım. Başımı Ali'nin göğsüne yasladım. "Beğenmek mi? Aksine bayıldım." Ali'nin rahatlamayla verdiği nefesinin hemen ardından kollarını belimden çektiğinde karnımda uçuşan kelebekler aniden duraksar gibi oldu.

Ali masaya yaklaşıp sandalyelerden birini geriye çekerek oturmamı belli ettiğinde çektiği sandalyeye gidip oturdum. Ali yavaş adımlarla karşıma geçip oturduğunda mavilikleri beni bulmuştu. Yanımda duyduğum adım sesleri ile başımı hafif yana çevirdiğimde çalışanlardan biri elindeki not defteriyle yanımızda durmuştu. Ali ile istediğimiz yemekleri istediğimiz yemekleri sipariş etmemizin hemen ardından güzel manzara eşliğinde tekrar baş başa kalmıştık.

"Efsun konuşmamız gereken çok şey var ama öncelikle ben konuşmak istiyorum çünkü buraya öylesine gelmedik." Sorgulu bakışlarım Ali'den ayrılmazken ne demek istediğini anlayamamıştım. Bugünün kötü bitmesini istemiyordum. Uzun zaman sonra bir randevuya çıkmıştık. Bu güzel günün heba olmasına gönlüm el vermiyordu.

"Bu akşam kötü şeyler duymak istemiyorum Ali." dediğimde Ali sırıtarak bana baktığında neden böyle davrandığını anlayamadım. "Bugünün kötü bitmesine asla izin vermem Efsun'um." İçim Ali'nin son konuşmasını hemen ardından rahatlamıştı. Şimdi ise ne demek istediğini meraklı gözlerimi gözlerine dikerek bekliyordum.

"Bugüne kadar benim yüzümden çok şey yaşadın. Yaşadığın olaylar arasında iyi'den çok kötü günlerin oldu. Ben böyle bir hayatı sana yaşatmak istemezdim ama benim hayatım bu elimden gelen hiçbir şey yoktu." Ali duraksadı. Yutkunduğunu farkettim.

"O gece her şeyin başladığı gün senun için cehennem olan gece benim için bir cenetti. Çünkü seni ilk kez orada gördüm. Sana ilk kez orada tutuldum. Bu kalp 27 yıllık hayatımda kardeşlerinin sevgisinden başka hiç kimseyi kabul etmedi." Ali sağ elini kalbinin üzerine koymuş bana bakıyordu.

"Kalbim seni o gece gördüğü an seni alıp kalbimin tam ortasına koymuştu. Sen oradan hiç çıkmadın. Çıkmayacaksın da! Seni gördüklerin yüzünden öldürmem gerekiyordu ama yapamadım. İlk kez yapmak istediğim bir şeyi yapma cesaretinde bulunamadım. Seni öldürmeye hiçbir zaman niyetim olmadı. İlk gün geldiğin gün sana ölüm ve yaşamak arasında iki seçenek sunmuştum. Aslında bu sadece göstermelikti. Aksi bir niyetim yoktu." Ali bedenin masaya yaklaştırıp dayadığında mavilikleri gözlerimden ayrılmıyordu.

"Yaşamak istediğini gözlerinde görmüştüm. Seni tehdit etmeden yanımda durmayacağına adım kadar emindim. Kim eli kanlarla dolu bir adamın yanında yaşamak isterdi ki ben de sana tüm seçeneklerinin yolunu kapatmakta buldum. Kendimi bunu yapmakta mecbur hissettim. Şu andan itibaren senden almış olduğum özgürlüğü sana geri veriyorum. Artık özgürsün Efsun. İstersen her şeyi arkanda bırakıp gidebilirsin." Ali'nin gözlerinde gördüğüm kırgınlık beni olduğum yere adeta mıhlamıştı.

Hareket edemiyordum. Kendi bile isteye beni yanında tutmak için tehdit etmişti. Eğer onu deli gibi seviyor olmasaydım. Bu masada bir saniye bile kalmazdım ama yapamam bunu ne ona ne kendime yapamam onu sevdiğim halde öylece çekip gidemem. Bunu yaparsam sadece ona değil kendimi de mahvetmiş olurdum. O geceden sonra benim dünyam o olmuştu şimdi nasıl olurda bana özgür olduğumu söyleyerek gitmeme izin verebiliyordu?

"Benim dünyam sen olmuşken bana gitmem de özgür olduğumu nasıl söyleyebilirsin sen? Sensiz ne bir yuvam ne bir hayatım olacağını anlayamadın mı?"

"Benim yanımda artık bir Tutsak olarak kalmanı istemiyorum. Kendi isteğinle kalmak istersen kalbim sana daima açık Efsun. Orası artık senin yerin kalmak ta gitmek te senin elinde ben bu yolun sonunda acı çekecek olacaksam da senin mutluğun için Aşk acısına da katlanırım ben." Gitmeyeceğimi bile bile bana yine de sorma zahmetinde bulunmuştu. İçinin rahat etmesi için onun yanında artık mecburi olarak kaldığımı bana hissettirmek istemiyordu.

"Kararını vermeden önce sana sormam gereken bir soru var." Ali ayağı kalktı. Yavaş adımlarla yanıma gelip durduğunda ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışıyordum. Sağ dizini kırarak bacağını parkeye yasladı. Karşımda diz çökmüş bir şekilde durduğunda o an kalbim tekledi. Kalbim hiç olmadığı kadar heycana kapılıp hızlı bir şekilde atmaya başladı. Ali'nin mavilikleri gözlerimi bulduğunda heycanımdan dolayı başka tarafa bakmamak için kendimi zor tutuyordum. Ali'nin sağ eli mavi takım elbisesinin iç kısmındaki cebine ulaştı. Cebinden çıkardığı küçük, mavi kutuyu elinde bana doğru tuttu.

"Efsun'um çoğu zamanımız kötü olaylarla geçti iyi zamanlarımız çok az bırak şu andan itibaren sana her daim mutlu ve huzurla yaşayabileceğin bir hayat sunayım. Seni kendime ettiğim Tutsaklığından dolayı vereceğin kararla kurtar ve hep benimle ol. Bırak sen ve ben yeni bir sayfa açarak özgürce yaşayalım ve ben seni ömrümün yetiğinceye kadar seni sevmeye devam edeyim. Benimle evlenir misin Efsun'um?"

Ben Estella

Oy verenlerin parmakları dert görmesin❣

Bir sonraki bölüm için altaki yıldıza basmayı unutmayın. Takip ve yorum yaparak bana destek olabilirsiniz sağlıcakla kalın💎

Efsun Kılaç🌟

Ali Altınsoy⭐

Yavuz Altınsoy⭐

Gizem Korkmaz🌟

Continue Reading

You'll Also Like

540 85 4
Bir kelebek aşk için yanar... Aşk için söner en sonunda... Aşkı o kadar kuvvetlidir ki, o yücelikle etrafa ışık saçar... En zifiri karanlıkta bile ış...
TAKINTI By 🌙

Teen Fiction

1.9M 34.2K 36
Efsan zorla evlendirilmekten kurtulmak için Mardin'den İstanbul'a kaçar. Ama yağmurdan kaçarken doluya yakalanacağını nerden bilebilirdi. İstanbul'u...
YUVA By _twclr

Teen Fiction

854K 41.7K 50
Amelya 20 yıl sonra aslında ailesinin gerçek olmadığını intikam için bebeklerin karıştırılmasına nasıl bir tepki verecek gelin hep birlikte okuyup öğ...
10.9M 325K 55
(+18 | Yetişkin içeriklidir.) Parmak uçlarım geniş omuzlarına dokunduğunda aniden gözlerime baktı. "Artık ben senin kadar kötüyüm, sende benim kadar...