TUTSAK

By Estellaes

1M 33.2K 18.4K

"Benden seni özgür bırakıp gitmeni isteyeceksin ama bu mümkün değil" "Neden? Polise ihbar etmeyeceğim benden... More

1-✴Siyah Gökyüzü✴
2-✴KARANLIK SOKAK✴
3-✴TUTSAK✴
4-✴HAYAL✴
5-✴Mavi ve Gri✴
6-✴MAVİ GÖKYÜZÜ✴
7- ✴HUZUR✴
8-✴ACI✴
9-✴KORKU✴
10-✴OYUN✴
11-✴SOĞUK✴
12-✴KURTAR BENİ✴
13-✴İYİ GÜN✴
14-✴KALP KIRIKLIĞI✴
15-✴TANIŞMA✴
16-✴KAPALI KAPI✴
17-✴ÖLÜM✴
18-✴RÜYA✴
19-✴Yeni Ev✴
20-✴KISKANÇLIK✴
21-✴ÖPÜCÜK✴
22-✴YENİ ARKADAŞ✴
23-✴AŞK✴
24-✴Beklenmedik Soru✴
25-✴Seni Seviyorum✴
26-✴KİLİTLİ KAPI✴
27✴AVCI✴
28-✴GURUR✴
29-✴ÖZLEM✴
30-✴BİR UMUT✴
31-✴OKUL ÖZLEMİ✴
32-✴BASKIN✴
33-✴Okul Alışverişi✴
34-✴ENDİŞE✴
35-✴OKUL✴
36-✴ŞÜPHE✴
37-✴Kulak Misafiri✴
38-✴GEÇMİŞ✴
39-✴İHANET✴
40-✴HATA✴
41-✴YOKLUK✴
43-✴Efsun'lu Gece✴
44-✴SÜRPRİZ TEKLİF✴
45-✴KARAR✴
46-✴YÜZLEŞME✴
47-✴Mutlu bir gün✴
48-✴DÖVMECİ✴
49-✴Yeni Başlangıç✴
50-✴Final✴
51-Özel Bölüm Part-1 🦋Kaybetmek🦋
52-Özel Bölüm Part- 2 🦋-Özgürlük-🦋
53-Özel Bölüm Part-3🦋Masumiyet🦋
54-Özel Bölüm Part-4 🦋Solan Çiçek🦋
55-Özel Bölüm Part-5 🦋 Belirliliğin belirsizliği 🦋
💮Yeni kitap duyurusu💮

42-✴UYANIŞ✴

9.8K 352 119
By Estellaes

Her fırtına hayatınızı bozmak için gelmez.
Bazıları yolunuzu temizlemek için gelir.

Ig:kisabiralinti
_________________💦

Ali'nin gözleri tek bir yerde beyaz makinanın gösterdiği düz, beyaz çizgideydi. Tüm dünya o an durmuştu. Masum bir genç kızın hayatı o an durmuştu. Gözler ise bir Efsun'a bir de durmadan aynı şekilde öten, düz, beyaz çizgideydi.

Birkaç saniye geçmedi ki düz çizgi küçük küçük eğrilikler oluşturarak durmaksızın aynı şekilde öten makina, çizginin eğrilikleriyle birlikte eski fonksiyonuna geri dönmüştü. Genç kızın gitmek istemeyip hayata geri dönmesiyle onu izleyen herkesin içi korku ve endişe duygusunu ortadan kaldırarak yerini rahatlama duygusuna bırakmıştı.

Bilakis camın diğer tarafında maviliklerini ayırmadan bakan adam, sevdiği kadının hayata geri dönmesine karşılık derin bir nefes alarak başını cama yaslayıp gözlerini kapattı. Az önce yaşadığı kısa olay onu derinden sarsmıştı. Az kalsın Efsun'u kaybedecekti. Sevdiğini gözlerden bile sakınarak koruyan Ali, Efsun'un hayata dönmesiyle içini büyük bir huzur kaplamıştı.

Yavuz yanında duran adama yaklaşıp arkasından ona destek vermek amacıyla kollarını Ali'nin sırtından sararak başını Ali'nin omuzuna yaslayarak durdu.

"O artık iyi." Ali'nin kulağının dibinde fısıldarmış gibi konuşan Yavuz gözlerini camın ardında yatakta uzanan Efsun'a baktı. Ardından gözleri baş ucunda duran Alp'i buldu. Ona gülümseyerek bakan Alp gözlerini bir kez kırparak Efsun'un iyi olduğunu belirttiğinde Yavuz'un aklından geçen düşünce dudaklarının yukarı doğru kıvrılmasına neden oldu.

"Kimin yengesi be!" Duygularını şu an ki duruma göre seslice söyleyemeceği için aklından geçirmek daha cazip gelmişti. Alp  kapıya doğru yürürken Ali başını camdan kaldırıp durdu. Gözlerini Efsun'un odasından çıkan Alp'e dikti. Yavuz Ali'den ayrılıp sol kolunu omzuna yaslayarak o da Alp'e baktı.

"Efsun'un durumu gayet iyi. Onu birazdan normal odaya alacağız. Geçmiş olsun abi." Alp söylediklerinin hemen ardından hafiften gülümseyerek baktı. Ali sol elini Alp'in boynuna sararak konuştu;

"Her şey için sağ ol Alp." Ali minnetle gözlerini ona diktiğinde Alp buna alışkın olmadığı için dişleri gözükecek şekilde gülümseyip gözlerini ellerine çevirip ardından tekrar Ali'ye baktı.

"Benim işim bu abi." diyerek başını öne doğru eğdi. Uzun zaman sonra Ali'nin ona böyle davranması onu mutlu etmiş, üzerinde utangaçlık hissi vardı. Sözünden bir kez olsun çıkmadığı Ali'yi mutlu etmek onun için paha biçilemezdi. Çünkü biliyordu ki Ali kolay kolay kimseye böyle davranmaz. Ali arkasındaki Yavuz'a doğru döndüğünde Yavuz'un sol eli omzundan düştü.

"Yavuz ben şirkete uğrayacağım. Sen de burada Efsun'a göz kulak ol." Ali'nin gözlerinde kırgın bir ifade görmek Ali'nin hala Yavuz'u affetmediğini gösteriyordu. Yavuz Ali'nin gözlerinde gördüğü ifadenin hemen ardından gülümsemesi usulca solmuştu. Halbuki her şeyi Ali için yapmıştı. Ama Ali'nin arkasından iş çevirmek Ali'yi bi hayli sıkmıştı.

Yavuz bir baş eğmesiyle onay verdiğinde Ali önüne dönüp Alp'in yanından bir adım atmıştı ki durup tekrar arkasını döndü.

"Serhat şerefsizinin işini hallettin mi?" Yavuz Ali'nin sorusuna tekrar bir baş eğmesiyle olumlu cevap vermişti. Biliyordu ki konuşsa bile şu an Ali için hiçbir ifade etmeyecekti. Ali tepkisizce önüne dönerek tek tük insanın olduğu koridorda ilerledi. Yavuz arkasından sadece bakmakla yetindi.

"Yavuz" sol omzunda hissettiği baskıyla karşısında duran Alp'e baktı. "Ona biraz zaman vermelisin. Bu yaşadıkları kolay değil. Daha yeni Efsun'u kaybetmenin ucundan döndü. Düşünmesi gerekiyor sıkma canını."

"Haklısın Alp ama bana öyle duygusuzca bakması canımı sıkıyor. Ben her şeyi onun için yaptım. Bugüne kadar beni ve kardeşimi o korudu bir kez de ben onu korumak istedim. Amacım kesinlikle başka bir şey değildi. Alp elini Yavuz'un omzundan çekmeden hafiften sıktı.

"Ben anlıyorum seni. Bırakta abinde düşünüp sana hak versin."

"Öyle olsun." Yavuz'un konuşmasının ardından Alp daha fazla durmadan arkasını dönerek Ali'nin gittiği koridora yürüdü. Onunda bakması gereken başka hastaları vardı. Olduğu yerde öylece ayakta duran Yavuz Ali'nin gitmeden önce sorduğu soruyla aklı günler öncesine geri döndü. Serhat'a dersini verdiği güne.

_*_

Siyah kilitli kapıyı açarak bu odaya kapattığım Serhat duvarın dibinde ayaklarını uzatmış, başınıda geriye doğru duvara yaslanırken buldum. Beni gördüğü an ifadesi değişmedi boş bakışları ile bana bakıyordu. Yavaş adımlarla yanına ilerleyip onu sertçe boynundan tutup ayağı kalkması için çekiştirdim. Benim sert çekiştirmelerime dayanamayıp ayağı kalktı. Onu kapıya doğru hızla  ilerletirken sarsak adımlarla tuttuğum boynuyla bana eşlik etmeye çalışıyordu.

Boynundan tuttuğum Serhat'ı odadan çıkarıp koridorda ilerleterek çıkış kapısına ulaştık. Çekiştirmelerimle bahçeye çıktığımızda Ali'yi önünde diz çöktürülmüş Baran ile birlikte gördüm.

"Hainlerin sonu nasıl olurmuş gördün mü? Onun tarafında çalıştığın adam kaybetti." Serhat söylediklerimi umursamayıp gözlerini Ali'nin tarafına bakmakla yetinirken ben durmadan ormana doğru ilerlettim. Sık ağaçlı ormanın içerisine girmeden önce elinde üç köpekle korumaların yanında etrafı gözleyen Orhan'ı çağırdım.

"Orhan!" Orhan'ın gözleri beni bulurken konuşmaya devam ettim. "Elindeki köpeklerle beraber gel benimle." Orhan dediğimi yaparak bana doğru köpekler ile birlikte gelmeye başladığında ben tekrat ormana dönüp ilerledim. Hafiften kararmaya yüz tutmuş havaya rağmen ormanda ilerlemeye devam ettim. Köpek havlamalarından ve arkamda hissettiğim adım seslerinden Orhan'ın hala peşimden geldiğini anlayarak arkama bakma gereksinimi duymadım.

Kısa bir süre daha Serhat'ı çekiştirdikten sonra istediğim yere gelmiştik. Karşımda derince bir çöküntü deliği vardı. Serhat'ı bekletmeden içerisine doğru savurduğumda ağzından düşmeden önce keskin bir çığlık çıkmış ardından sırt üstü derin deliğe düştü. Birkaç adım atarak toprak deliğin ucunda durup ona baktım.

Düşmenin etkisiyle kısık sesiyle inim inim inliyordu. Gözlerimde herhangi bir acıma belirtisi göstermeden ona baktım. Dar deliğe sırt üstü bir şekilde duruyordu. Dizlerini kendine çekmiş dar alanda doğrulmaya çalışıyordu.

"Yanlış tarafı seçtin Serhat. Oysaki seni uyarmıştım." Serhat gözlerini bana dikerek baktı. "Ne yani sizi seçseydim beni yaşatır mıydın?" Dudaklarından kısık bir gülüş çıkmış sırıtarak bana baktı. "Sen öldürmek istemesen bile Ali beni öldürürdü."

"Haklısın ama kendini affettirmeye çalışabilme şansın olabilirdi." Serhat gözlerini benden ayırıp karşısındaki toprak duvara dikti. "Boşuna nefesimizi tüketmeye gerek yok Yavuz. İkimizde biliyorduk ki her ne yaparsam yapayım işin sonunda ölüm vardı." Serhat'ın son söylediklerinin ardından sinirlerim gerildi.

"Enazından gururunu ayaklar altına alarak ölmeyecektin!" Keskin gözlerimi onun gözlerine dikerek bakışımı sürdürdüm. "Kendi ellerimle kendimi bu belanın içerisine attım. Ölümü de hakediyorum. Ama sen her zamanki gibi abinin sözlerinden çıkmayan bir pısırık olarak kalacaksın!" Serhat'ın son sözlerinin hemen ardından bana dikmiş olduğu gözlerine aniden sağ ayağımla toprağı sürüyerek gözlerine fırlattım.

Serhat acıyla bağırırken konuştum; "Orada dur bakalım. Senin saçma safsatalarının benim için bir önemi yok. Haddinden fazla konuştun. Artık ölme vaktin geldi." Serhat açamadığı gözlerinin acısıyla kısık sesiyle inlerken ben bir adım geriye doğru adımladım.

"Seni canlı canlı yakmak istiyordum. Ama vazgeçtim. Bu kez başka bir şekilde birini öldürmek istiyorum. Genelde kendi ellerimle işkence etmeyi severim ama şu an kendimi yormadan biraz yardım almak istiyorum." Gözlerini hafiften açmış kahverengilikleri korkuyla bana bakarken sonunun nasıl biteceğini merak ediyor olmalıydı.

Birkaç adım daha geriye doğru atıp arkamda köpeklerle emrimi bekleyen Orhan'a bakarak bir baş işaretiyle Serhat'ın içinde olduğu toprak deliği gösterdim. Orhan emrimi anlayarak bir kaç adım atarak deliğin dibinde durdu. Korkulu gözlerle ona bakan Serhat ne yaptığımı anlamaya çalışırken dudaklarımdan son sözüm duyuldu.
"Bırak" Orhan benden aldığı emir ile köpeklerin kemerini bırakarak yaralı halde olan Serhat'ın üzerine doğru yöneltiğinde üç köpek hızla Serhat'ın üzerine atladığında Serhat acı içinde bağırmaya başladı.

Arkamı dönerek abimin yanına gitmek üzere yürüdüm. Arkamdan acıyla bağıran Serhat ve köpeklerin hırıltılarını umursamadan kulağımda küçük bir melodi varmışçasına mırıldanarak ilerledim. "Orhan cesedi yakmayı unutma." diyerek durmadan ilerledim. Kararmaya yüz tutmuş havaya rağmen önümü görebiliyor ilerliyordum. Ormanın içerisinde yaşayan canlıların sesi kulaklarımı dolduruyordu. Kısa bir yürüyüşün ardından eski yere geldiğimde etrafa bakındım.

Ali hala önünde diz çöktürülmüş Baran ile konuşmaya devam ediyordu. Sol tarafta bulunan korumalara ilerledim. Korumalarla etraf hakkında konuşarak etrafı kontrol ediyordum. Kısa bir sürenin geçmesinden sonra Ali'nin bağırdığını duyarak onun tarafına baktım.

"Efsun!" Efsun Ali'ye doğru hızla koşuyordu. Ona odadan çıkmamasını söylemiştim. Etrafın güvenli olup olmadığına emin olumcaya kadar orada kalması gerekirken o sözümü dinlememişti. Ali'nin Efsun'a seslenmelerinin hemen ardından bir anda Efsun'un olduğu yerde durduğunu gördüm. Ali'nin ona sarılmasının hemen ardından güçsüzce kolarının her iki yana düşüşünden sonra vurulduğunu anlayarak onlara doğru koştum.

_*_

Günler öncesinde yaşananlar gözlerimin önümden bir film şeridi gibi geçmesinden sonra kendime  gelip gitmeden önce son kez arkamı döndüm. Bir kaç hemşire Efsun'a bağlı kabloları çıkarark onunla ilgileniyordu. Efsun ise bunlardan bir haber olduğu yer de uzanmaya ve uykuda olmaya devam ediyordu. Önüme dönüp Ali ve Alp'in gittiğini yöne ilerledim.

_*_

Gözlerimde büyük bir yorgunluk vardı. Sanki gözlerimin üzerine ağır bir şey konulmuşta açmama izin vermiyordu. Bedeniminde gözlerimden farkı yoktu. Parmaklarımı oynatmak bile benim için güçtü. Kulaklarımı herhangi bir ses duymak amacıyla tetikte tutuyordum. En son nerede olduğumu düşündüm. Ali'ye doğru koşup sıkıca sarıldığımı bir diğerinde ise  Ali'nin öldüğünü hatırlıyorum. Bunlardan hangisi gerçekti. Emin olmakta zorlanıyorum.

Bir kez daha güçlükle gözlerimi açmaya çalıştım. Gözlerim hafiften açıldığında etrafı net göremedim. Her şey bulanıktı. Zorlukla bir kaç kez kırpıştırarak tekrar baktığımda görüntü yavaşça netleşti. Önce beyaz bir tavanla karşılaştım. Bakışlarımı tavandan ayırıp etrafta gezdirdim. Gözlerimi sonuna kadar açmayı başardığımda olduğum yeri daha ayrıntılı bir şekilde gördüm.

Uzandığım yatağa baktım. Beyaz, büyük iki kişiyi bile sığdırabilecek büyüklükte bir yatakta uzanıyordum. Karşı tarafta ise sağ tarafta orta boylarda beyaz bir giyinme dolabı vardı. Onun hemen yanında ise iki koltuk karşılıklı bir şekilde duruyordu. Kahverengi koltuklar hariç her yer bembeyazdı. Gözlerim bu kez sol tarafımda farkettiğim büyük, boydan camı buldu.

Şehrin manzarası buradan iç açıcı duruyordu. Karanlık gökyüzünü aydınlatan Ay camın ardında gözlerimin görebilecek yerindeydi. Bu eşsiz manzarayı görmek bile beni rahatlatmaya yetmişti. Manzarayı izlemeye dalmışken duyduğum kapı sesiyle dikkatim dağıldı. Gözlerim kim olduğunu görmek için kapıya odaklandı. Kapının arkasına yaslanmış bir şekilde beni izleyen Ali'yi görmek beni heyecanlandırdı.

Kapıda beni izleyen Ali'nin yüzünde gözlerimi gezdirdim. Saçları dağınık, göz altlarında hafiften koyuluk vardı. Bu da onun uzun zamandır uyuyamadığını gösteriyordu. Yüzüne bakmak bile onun yorgun olduğunu gösteriyordu. Maviliklerinde ise tam tersiydi. Görmek istediğini görmüş olmanın mutluluğuyla mavilikleri parlıyordu. Hareket ettirmekten bile aciz olan elimi zor da olsa kaldırıp ona doğru uzattım.

Yanıma gelip elimi tutmasını istiyorum. Bu anın bir hayalden ibaret olmadığına inanmak istiyorum. Gördüğüm kötü anın aklımda silinmesi için buna ihtiyacım vardı. Ali yaslandığı kapıdan doğrularak yavaş adımlarla bana yaklaşıyordu. Her adımda karnımdaki sevinç kelebekleri daha da uçuşuyordu. Ali yanımda durduğunda büyük korkum olan onun elimi tuttuğu an tekrardan yok olup gitmesiydi.

Ali sağ elini kaldırıp elimin üzerine koyduğunda o bir hayal olup kaybolmadı. İşte o an mutluluğum kaldığı yerden devam etti. Tuttuğu elimi kaybolmasını istemezcesine sıktım. Ali sol elinide bana uzatarak saçlarımı okşuyordu. Şu an en huzurlu en mutlu olduğum anlardan biriydi. Önceden olduğu gibi Ali ile birlikteydim. Yüzüme küçük bir gülümseme ekleyerek ona bakmayı sürdürdüm. Ali bana doğru yaklaştığında özlediğim koku tekrar burnuma dolmuştu.

Alnımda onun dudaklarını hissettim. Ardından geriye doğru çekilerek elimi bıraktı. Neden elimi bıraktığı anlamadım bu yüzden yüzümdeki gülümseme hemen soldu. Ali arkasını dönerek yatağın kenarında oturdu. Ayaklarına doğru eğilerek ayakkabılarının sesini duydum. Ali geriye doğu yaslanarak yanıma uzandı. Üzerimde bulunan örtüyü kaldırıp kendi üzerini örterek kolunu yavaşça karnımın üzerine koydu. Başımın altında hissettiğim hareketliliğin hemen ardındam sol tarafımda onun kolunu gördüm.

Göğsünü bana doğru çevirdiğinde ben de ona daha fazla yer açmak için sola döndüm. Dönerken göğsümde hafif bir sızı hissettim ama aldırış etmeden döndüm. Ali bana göğsünü yaslayarak aramızdaki tüm mesafeleri kapatarak yaslandı. Kolu bedenimi acıtmak istemezcesine sıkıca sardı. Başını boynuma koyduğunda ister istemez gözlerimi kapatmama engel olamadım.

_*_

"Efsun istediğin bir şey var mı?"

"Hayır yok abla" Birşah abla bana gülümseyerek tuttuğu elimi bırakarak ayağı kalktı. "İyi hissetiğine eminsin değil mi? Ağrın sızın yok."

"Abla gerçekten iyiyim. Biliyorsun pansumana bile gerek kalmadı. O kadar çok iyiyim." Birşah abla kıkırdayarak güldü. "Tamam o zaman ben eve gideceğim."
"Tamam" diyerek başımı salladım. Arkasını dönerek kapıya yürüdü. Odadan çıkmadan son bir kez daha bana bakıp çıktı. Odamda bir başıma kalmıştım.

3 hafta hastane de olmaktan bıkmıştım. Şimdi ise yatağımda uzanıyordum. Haftalarca hastane kokusunu solumak beni mahvetmişti. Öyleki oradayken bazen başıma ağrı bile giriyordu. Neyse ki Doktor Alp iyi olduğuma karat verip 2 gün önce beni eve göndermişti. Tam iyileşmeden beni hastaneden çıkarmamışlardı. Tabu bunda Ali'nin ısrarcı tutumlarıda vardı. İyileşmeden eve gitmeyeceğimizi kesin bir dille söylemiş tüm umutlarımı yok etmişti.

Yatakta arkamdaki başlığa yaslanmış bir şekilde duruyordum. Gözlerim ise her zamanki gibi dışarı görünen manzaradaydı. Şehir yine yüksek binadan bakıldığında minicik duruyordu. Işıklar sayesinde etraf aydınlanmış güzelliğine güzellik katmıştı. Odamın kapısının açılmasıyla oraya baktım. Ali gelmişti. Günler öncesine kadar bitkin duran hali şimdi çok daha iyiydi. Onun o zamanki yorgunluğunun kaynağının ben olduğuma eminim. Beni düşünmekten kendine zarar vermişti.

Yavaş adımlarla bana doğru geldiğinde üzerindeki siyah, takım ceketini çıkarıp umursamaz tavırla gelişi güzel bir tarafa attı. Gömleğindeki düğmeleri açarken kendimi ona bakmaktan alıkoyamıyordum. Ali üzerindeki gömleğin son düğmesini açarak onu da bir tarafa attığında gözlerim kaslarıyla adeta şenlenmişti. Ali'ye baktığımda hafiften sırıtığını farkederek başımı tekrar boydan cama çevirdim. Ali benden uzaklaşarak giyinme dolabına ilerledi. Onun yansımasını camdan görebiliyordum.

Elleri pantolon kemerini bulup açmaya çalışıyordu. Kemerini açıp pantolonunu indireceğini anladığımda hızlıca gözlerimi kapadım. Gelen seslerden onun pantolunu çıkardığını anladığım halde gözlerimi açmadım. Kısa bir süre geçmeden yatağın sol tarafı çöktüğünde gözlerimi açtım. Ali'yi hemen yanı başımda bulmayı beklemiyordum. Şaşırıp gözlerimi şaşkınca açmadan duramadım. Ali bana daha fazla yaklaşıp aramızdaki mesafeyi kapattığında nefesini boynumda hissediyordum.

"Acaba şu yarım kalan işimizi bugün devamını getirerek bitirelim mi Efsun?"

Ben Estella

Lütfen oylarınızı her bölüm başına eksiksiz olarak tamamlar mısınız?
Oy verenlerin parmakları dert görmesin❣

Bir sonraki bölüm için altaki yıldıza basmayı unutmayın. Takip ve yorum yaparak bana destek olabilirsiniz sağlıcakla kalın💦

Efsun Kılaç🌟

Ali Altınsoy🌟

Yavuz Altınsoy⭐

Koruma Serhat⭐

Continue Reading

You'll Also Like

90.2K 9.6K 34
053*: Senin kedin mi bu? Doğuhan: Evet, rica etsem atacağım konuma getirebilir misin? Ya da sen at ben geleyim. 053*: İşte o imkansız. Doğuhan: Ne...
750K 8.9K 5
Yıllarca aile baskısı gören , aile sevgisinden mahrum kalan Peri. Babasına gelen telefon ile doğumda karıştırıldığını öğrenir. Peki bundan sonra ne o...
5.9K 785 14
hyunjin merhaba chan bey siz dolandirici misin bu ev nie bu kadar ucuz
6.3M 206K 103
Karan Haznedaroğlu. 27 yıldır her istediğini elde eden, sadece adıyla bile bütün kapıları açabilecek bir adam. Şimdi her şeyden çok istediği bir şey...