TUTSAK

By Estellaes

1M 31.9K 17.9K

"Benden seni özgür bırakıp gitmeni isteyeceksin ama bu mümkün değil" "Neden? Polise ihbar etmeyeceğim benden... More

1-✴Siyah Gökyüzü✴
2-✴KARANLIK SOKAK✴
3-✴TUTSAK✴
4-✴HAYAL✴
5-✴Mavi ve Gri✴
6-✴MAVİ GÖKYÜZÜ✴
7- ✴HUZUR✴
8-✴ACI✴
9-✴KORKU✴
10-✴OYUN✴
11-✴SOĞUK✴
12-✴KURTAR BENİ✴
13-✴İYİ GÜN✴
14-✴KALP KIRIKLIĞI✴
15-✴TANIŞMA✴
16-✴KAPALI KAPI✴
17-✴ÖLÜM✴
18-✴RÜYA✴
19-✴Yeni Ev✴
20-✴KISKANÇLIK✴
21-✴ÖPÜCÜK✴
22-✴YENİ ARKADAŞ✴
23-✴AŞK✴
24-✴Beklenmedik Soru✴
25-✴Seni Seviyorum✴
26-✴KİLİTLİ KAPI✴
27✴AVCI✴
28-✴GURUR✴
29-✴ÖZLEM✴
30-✴BİR UMUT✴
31-✴OKUL ÖZLEMİ✴
32-✴BASKIN✴
33-✴Okul Alışverişi✴
34-✴ENDİŞE✴
35-✴OKUL✴
36-✴ŞÜPHE✴
37-✴Kulak Misafiri✴
38-✴GEÇMİŞ✴
39-✴İHANET✴
40-✴HATA✴
42-✴UYANIŞ✴
43-✴Efsun'lu Gece✴
44-✴SÜRPRİZ TEKLİF✴
45-✴KARAR✴
46-✴YÜZLEŞME✴
47-✴Mutlu bir gün✴
48-✴DÖVMECİ✴
49-✴Yeni Başlangıç✴
50-✴Final✴
51-Özel Bölüm Part-1 🦋Kaybetmek🦋
52-Özel Bölüm Part- 2 🦋-Özgürlük-🦋
53-Özel Bölüm Part-3🦋Masumiyet🦋
54-Özel Bölüm Part-4 🦋Solan Çiçek🦋
55-Özel Bölüm Part-5 🦋 Belirliliğin belirsizliği 🦋
💮Yeni kitap duyurusu💮

41-✴YOKLUK✴

9K 330 174
By Estellaes

Kar taneleri düşüyor
Yavaş, yavaş uzaklaşıyorum yeniden
Özledim seni, özledim seni
Daha ne kadar beklemem gerek
Daha kaç gece uyanık kalmam gerek
Seni görebilmek için
Sana kavuşabilmek için
BTS ~ Spring Day
___________________💦

~Ali'nin anlatımından~👀

Onsuz geçen bir gün daha kayboluyordu. Günlerdir gözüme adamakıllı uyku girmiyor onu düşünmekten kendimi alıkoyamıyordum. Bir kez daha canımdan çok sevdiğimi koruyamadığım için kendime kızıyor affedemiyorum. Gözlerim nereye baksa onun bana gülümseyerek baktığı yüzünü görüyorum. Masumiyetinden ödün vermeden naif bir şekilde gülümsüyordu. Şehrin karanlığını gösteren boydan camda gülümseyen görüntüsü yavaşça kayboldu. İçimi kaplayan kısacık huzur kaybolmuştu. Onun yerini kahredici karamsarlık kaplamıştı.

Günlerdir camın kenarında öylece oturup ruhsuzce dışarı bakıyorum. Elimden gelen başka hiçbir şey yoktu. Buna katlanmak güçtü. Efsun olmadan bir hayatı yaşamak benim için hayat değil cehennemdi. Aklımı kurcalayan bir o vardı. Başka hiçbir şey umurumda değildi. Kapanan kapı sesiyle bakışlarımı camdan ayırmadan bakmaya devam ettim.

"Abi" Yavuz'un bana seslenmesini umursamadan bakmaya devam ettim. Bir yanım hala ona kırıktı. Her ne kadar yaptığı benim yararıma da olsa bu öylece kabul edebileceğim bir şey değildi.

"Abi böyle yapmaya devam edersen güçten düşeceksin."

"Beni yalnız bırak Yavuz." O na bakmadan söylediğim uyarıya rağmen gitmedi.

"Seni daha fazla böyle görmek istemiyorum. Efsun ölmüş gibi davranıyorsun." Sinirlendim. Sinirlerime hakim olamadan ona dönerek gözlerimi gözlerine sertçe dikerek bağırdım.

"Şu an bir ölüden farkı mı var!? Yarının ne olacağına dair bir garantimiz bile yok!" Gözlerimi ondan ayırmadan bakmaya devam ettim.

"Yaşıyor! Hala yaşıyor bir gün uyandığında seni bu şekilde mi görmesini istiyorsun!?"

"Onsuz canımın bir kıymeti yok Yavuz. Git burdan." Yavuz'a bakmayı keserek tekrar bakışlarımı hastanenin etrafında küçük görünen binalara ve insanlara baktım. Kapının açılma sesini umursamadan dışarı baktığımda duyduğum sesin Alp'e ait olduğunu farkedince hemen ona baktım.

"Sesiniz dışarıdan bile duyuluyor. Neden tartışıyorsunuz?" Onun sorusunu umursamadan Efsun'un durumunu sordum.

"Efsun nasıl?" Alp gergin bir şekilde gözlerini bana dikti.

"Hala aynı herhangi bir tepki yok." Günlerdir aynı şeyleri duymaktan bıktım. Efsun'un durumunda hiçbir farklılık yoktu. Tek yaptığı uyumak uyanmıyordu. Komadan çıkmasını beklemekten başka elimden hiçbir şey gelmeden beklemek canımı sıkıyordu. Onu özledim zeytin gözlerini açıp tekrar bana bakarak gülümsesin istiyorum. Ama uyanmıyordu.

"Alp elinden gelenin fazlasını yap. Onun uyanması için ne gerekiyorsa yapın."

"Ali dediğin gibi elimden geleni yapıyorum. Ama Efsun'un uyanmasından başka yapabileceğimiz bir şey yok."

"Yap o zaman Alp! Öylece durup beklemek istemiyorum. Bir çaresini bul." Alp'in elinden geleni yaptığına güvenim tamdı. Ama ben daha fazlasını istiyorum. Artık bu çıkmaz sokakta beklemekten yoruldum. Daha ne kadar uyanmasını bekleyeceğim. Ya hiç uyanmazsa o zamana ne yapacağım.

"Ali lütfen sakin ol. Artık kendini yıpratma Efsun'un uyanmasını beklemeliyiz. Sen de kendini toparlamaya çalış hem işlerinde birikti."

"İş umurumda falan değil Alp!" Bağırmaktan kendimi alıkoyamayarak gözlerimi ondan çekip Yavuz'a diktim.

"Şirketle alakalı her şeyden sen sorumlusun Yavuz. Ne gerekiyorsa yap beni rahatsız etmeyin. Kendimde değilim. Çıkın dışarı." Onları sertçe kovarak tekrar önüme döndüm. Başımı sol tarafa doğru yaslayarak camdan aşağıya baktım.

Efsun'u çoğu kez evde boydan camın ardına bakarken görürdüm. O zamanlar buna pek dikkat etmezdim. Onu görmek benim dikkatimi daha fazla çekiyordu. Şimdi ise o yok. Zeytin gözleri kapalı durmak yerine seveceği bu manzarayı görse buradan ayrılmak dahi istemezdi. Olduğum yerden yavaşça doğrulup ayağa kalktım.

Gözlerimi olduğum odada üstün körü gezdirdim. Sağ tarafta duran iki kişinin yatmasına yetecek kadar olan hastane yatağı varken sol tarafta ise beyaz orta boylarda bir giysi dolabı onun yanında da kahverengi iki koltuk karşılıklı bir şekilde duruyordu. Işığı açmak istemediğimden karanlık odada yavaş adımlarla kapıya ilerledim. Dar kapı koridorundan geçerken bir siyah kapı daha vardı önemsemeden yoluma devam ettim.

Kapıyı açarak dışarı çıkarken aydınlık gözlerimk hafiften kapatmama neden oldu. Durmayı sağ tarafa dönüp bakışlarımı boydan camın arkasında görünen Efsun'uma diktim. Onu görmem bile içimi rahatlatıcı bir his kaplıyordu. Güzel yüzüne bakarak odasının camlı kapısında durup elimi kapı koluna uzattığımda arkamda duyduğum yabancı sesin sözleri sinirlerimi germişti.

"Ali bey oraya öylece giremezsiniz. Lütfen durun." Gözlerimi kapı kolundan ayırıp başımı arkama çevirdim. Üzerinde hemşire olduğuna dair üniformasıyla büyük masanın arka tarafında ayakta durmuş bana bakıyordu. Kaşlarımı çatıp keskin gözlerimi onda sabitledim.

"İstediğimi yaparım. Kimseden emir almam!" dediğimde kızın bakışları ürkek bir şekilde benden ayrılıp önüne döndüğünde daha fazla durmadan açmakta olan kapıyı açarak içeri girdim. Her ne kadar içeride Efsun'umun kokusunu almak istesemde hastane kokusu onu bastırıyordu. İleride sol tarafta yatağın içerisinde hareketsizce duran Efsun'a ilerledim. Günlerdir bu yoğun bakımın içerisinde kalıyordu. Bir kez bile olsun kıpırdadığına hiç kimse şahit olmamıştı. Daha fazla böyle hareketsizce uzanmasını istemiyorum. Gözlerini görmeye muhtacım.

Adımlarımı ona ilerleterek yavaş yavaş yürüyerek gözlerimi yüzünden ayırmıyor ayıramıyorum. Bir kaç adımın ardından baş ucundaki beyaz sandalyeye oturarak ona bakmaya devam ettim.
Bir melek gibi karşımda uyuyordu. Şu an onu nasıl deli gibi özlediğimi bir bakışıyla bana istediğini yaptırabilirken o ise her şeyden habersiz uyuyordu. Neden uyanmıyordu. Kapalı gözlerinin, zihninin ardında ne görüyordu da uyanmıyordu? Güzel bir rüyanın içinde olduğu için mi gözlerini bir kez bile açmıyordu? Ben olmadan nasıl durabilir o da benim onu özlediğim gibi beni özlemiyor muydu?

Elimi uzatıp sağ elini avuçlarımın arasına alarak eğildim. Bir kaç kez öptüm canımdan çok özlediğim sevdiğimin elini. Arkamdaki camın açılma kıpırtısını duyarak oraya baktım.

"Ali senin burada olmaman gerekiyor." Alp'in dediğini umursamadım ben olmam gereken yerdeydim. Efsun'umun baş ucunda.

"Bizi yalnız bırak Alp." Önüme dönüp Efsun'un elini avuçlarım arasında sarıp sarmaladım.

"Pekala, biraz daha kalabilirsin ama sonra çıkman lazım. Burada kaldığın müddetçe Efsun'a zarar veriyorsun." Gözlerimi Efsun'un elinden çekerek Alp'e baktım. Sert bakışlarım onu korkutmuş olmalı ki bir adım geriledi.

"Çık dışarı!" Alp daha fazla konuşmadan arkasını dönerek dışarı çıktı. Odada Efsun ile tekrar yalnız kalmıştım. Ona bakmaya hasret gözlerim tekrar ona döndü. Kısa süre öyle durup baktım. Ardından başımı avucumda tuttuğum Efsun'un elinin üzerine koyarak gözlerimi kapattım.

***
~Efsun'un anlatımından~👀

Yürüyorum saatlerdir durmaksızın yürüyordum. Nereye gittiğimi bilmeden ilerliyor etrafıma bakınıp duruyorum. Gördüğüm şeyler ise sık ağaçlardan başka bir şey değildi. Çalılardan dolayı ayaklarımda çizikler oluşmuş bazı yerlerinde ise çiziklerden akan kanlar vardı. Ama ben yaralara eağmen herhangi bir acı hissetmiyorum sadece durmadan bir çıkış bulabilmek için ilerliyorum. Ama yok o kadar çok yürüdüm ki bacaklarım yorgunluktan ilerlemekte zorlanıyordu.

Bedenimdeki uyuşukluk daha fazla ilerlememe mani olurken ben bir an önce buradan çıkmak istiyorum. Hava kararmaya yüz tutmuş hafiften çiseleyen yağmur zaman gittikçe etkisini yükseltiyordu. Karanlık olmadan buradan çıkmalıyım. Buraya nasıl geldim onu bile bilmiyorum tek bildiğim gözlerimi açar açmaz kendim bu ormanda uzanırken buldum. Elimle boyumdan büyük sık çalıları ve dalları kenara doğru iteleyerek görüş açımı açık tutmaya çalışıyordum.

Çiseleyen yağmur damlalat halinde etkisini yükseltirken üzerimdeki beyaz tişörtümü usul usul ıslatıyordu. Etkisini artıran rüzgar her bedenime doğru savrulduğunda vücudumda hissettiğim soğukluğa rağmen durmadan yürüdüm. Arkamda duyduğum çatırtıya hemen sesin geldiği yöne baktım. Kimseler görünmüyordu. Ağaç ve çalılıklardan başka bir şey yoktu. Korkumu artıran bu etkeni hayalimin bir yanılsaması düşünerek tekrar önümü döndüm.

Yürürken çok geçmedi ki bir kez daha çatırtı sesi duyarak olduğum yerde kıpırdamadan durdum. Zihnimin bana oynadığı bir oyun olarak düşünsemde tekrar arkama bakmaktan kendimi alıkoyamadım. Arkama baktığım an bu kez gerçekten aklımın bana oyun oynamadığını benden uzakta, keskin gözlerini gözlerime diken büyük cüsesiyle bana bakan siyah bir kurt gördüğümde anladım.

O an ayak uçlarımdan tüm bedenime öyle bir korku ve titreşim yayıldı ki ayakta durmakta zorlandım. Korkudan olduğum yerde kıpırdamadan dururken ellerimin titrediğini hissedebiliyordum. Gözlerimiz birbirimizden ayrılmazken bu höz temasının önce kimin bozacağını bekliyor gibiydik. Bu koskocaman ormanda bu kez beni Yavuz bile ondan kurtaramaz. Ormanda yalnızdım. Başıma geleceklerden habersiz korkumla başbaşaydım. Küçük bir kıpırdamamın hemen ardından bana saldıracağına adımın 'Efsun' olduğu kadar emindim.

Burada sonsuza dek böyle duramazdım. Ondan önce ilk atağı benim yapmam gerekiyor çünkü biraz da olsa onun önünde olabilirdim. Aksi takdirde bu ormanda bir kurda yem olacaktım. Koşmaktan başka çarem yoktu. Gözlerimi benden uzak olan Kurt'tan ayırmadan kendimi arkama dönerek deli gibi koşmak için tetikte durdum. İçimden üç'e kadar sayıp koşacağıma dair bir söz vererek kendimi hazırladım.

'Üç!" Bir iki'yi bile saymadan üç diyerek arkamı dönerek koştum.

Delicesine tüm gücümü vererek kararmaya yüz tutmuş, hızla yağan yağmurun altında koşuyorum. Öyle hızlıydım ki dikkatim dağılmasın diye arkama bile bakmıyordum. Çünkü baktığım an bir şeye takılıp düşmekten ve kurt'ta yem olmaktan korkuyordum. Ellerim ile önüme çıkan ağaçları geçebilmek adına durmadan kenara iterek koşuyordum. Bazı yaptığım dikkatsizlikler yüzünden kenara ittiğim çalılardan birkaçı yüzüme isabet alarak canımı yakmıştı.

Yüzümdeki sızıları umursamadan koştum dakikalarca öylece koştum. Bir kez olsum durupta arkamı dönmedim. Sadece koştum. Koşmaktan nefesim kesilmeye başlamış nefes almakta zorlanıyordum. Biraz dinlenmek istiyordum ama peşimdeki kurt durduğum an canımı alırdı. Güçsüzleşen bedenim yüzünden ayaklarım yavaşlamaya başladı. O kadar çok koşmuştum ki ayaklarım sızım sızım sızlıyordu.

Koşarken önümdeki bir çalıyı kenara doğru ittiğimde uzakta gördüğüm siyah bir şey dikkatimi çekti. Yaklaştıkça görüntü netleşiyordu. Yağmurdan dolayı gözlerimdeki ıslaklık görüşümü kapattığında ağaçları kemara itmekten yaralanan, ve çizilen ellerimin tersiyle gözlerimi silip koşmaya devam ediyordum. Yağmurdan arınan gözlerime yenileri eklenmeden önce gördüğüm siyah şeyin sırt üstü uzanan, bir insan bedeni olduğunu farkettim.

Aramızdaki mesafe azaldığında gözlerim kim olduğunu görmek adına yüzünü bulduğunda adımlarım o an durdu ve ayaklarımdaki güç bir anda çekildiğinde olduğum yere dizlerim üzerine düştüm. Üzerime durmadan yağan yağmur üzerimi sırılsıklam ederken benim aklım peşimdeki kurt'an uzaklaştı. Gözlerim tek bir noktadaydı. Yerde cansızca, hareket etmeden duran Ali'deydi.

Yavaşça öne doğru eğilip aramızdaki bir kaç adımlık mesafeyi yaşadığım acılara rağmen emekleyerek ona ilerledim. Dikkatim sadece ona kesilmişti. Usulca yanına gidip baş ucunda durarak avuçlarımı kaldırıp yüzünü ellerim arasına aldım.

"Ali" adını seslendim ama beni duymamış gibi hala gözleri kapalı, cansızca uzanıyord. "Ali!" Sesimi biraz daha yükselterek bağırdım ama yine bir tepki alamadım.
"Ali uyan! Ali." Defalarca kez ona seslenmeme rağmen uyanmadı. Yağmurun sırılsıklam ettiği bedeninde göz gezdirdim. Baştan aşağı siyah giyen Ali'nin üzerinde çamurdan ve ağaç dallarının kestiği kıyafetlerinden başka herhangi bir yara izi yoktu.

Neden uyanmıyordu? Yaralanmadıysa neden uyumakta diretiyordu. Titrel ellerim usulca yanağından aşağı doğru indi. Ellerim boynunu sarmalarken sağ elim Ali'nin nabız tarafında hareketsiz bir şekilde durdu. Farkettiğim küçük bir detay vücudumdaki tüm duyguları yanağımdan akan bir yağmur damla gibi alıp götürdü.

Ellerim hareketsizce öylece durdu. Donmuştum. Başımı usulca sol tarafa doğru eğdim. Yüzümü çenesine bakacak şekilde kalbinin olduğu noktaya yasladım. Orada da hiçbir hareketlilik yoktu. Gece göğsünde uyurken bir melodi gibi gelen kalp atış sesini duyamıyordum. Kulağımda aklım gibi benimle oyun mu oynuyordu? Hayır Ali'nin kalbi gerçekten atmıyordu. O ölmüştü.

Kendimi tutamadan olduğum yerden doğrulup adını acıyla bağırdım. "Ali!" Göğsünde duran ellerim sertçe havaya kalkıp Ali'nin cansız bedenine birkaç kez uyanması için vurdum. İçimdeki acıyı kalbimden söküp atamıyorum.

"Ali uyan! Beni sensiz bırakamazsın!" Yüzüne baktım. Yüzü her zamanki canlılığını yitirmiş solmuş, rengde hafiften sarıydı. Onu bu halde görmek beni kahrediyordu. Bugüne kadar yaşadıklarım yetmedi de bu kez sevdiğim adamı kaybettim. Nasıl bir günah işledim de tanrı bana bunu reva görüyordu. Yağmur ve gözyaşım Ali'yi görmemde güçlük çıkarırken elimin tersiyle sertçe sildim.

Gözlerimi Ali'ye dikerken gözlerime acı veren bir ışık yansıması yüzünden başımı sağ tarafa çevirdim. Orada farkettiğim iki büyük kapıydı. Boyumdan çok uzun iki kapıda birbirinden farklıydı. Oturduğum yerden yavaşça doğruldum. Tüm dikkatimi karşımda duran her iki kapıya vermiştim. Yavaş adımlarla kenardam yürüyerek kapıların karşında durdum.

Önce sol taraftaki kapıya baktım. Bu kapı simsiyahtı. Kenarında siyah ışıklar saçıyor ve içerisinden berbat bir koku geliyordu. Sonra sağ taraftaki kapıya baktım. O ise siyah kapıdan çok farklıydı. Bembeyaz ve kenarlarındam beyaz ışıklar saçıyordu. İçerisinden güzel ve ferah koku duuyuyordum. Ve bir o kadar kuş sesleri geliyordu. Bu iki kapı birbirinin tam tersiydi. Biri içimi karartırken diğeri beni huzura kavuşturuyordu.

O an aklımdan çıkan Ali'yi hatırlayarak hızla arkamı döndüm. Gördüğüm tek şey ağaçlardı Ali'nin yerde uzanan bedeni yoktu. Beni bırakan korku ve endişe tekrar beni bulurken birkaç adım öne atarak etrafıma baktım. Benden başka kimse yoktu. Neler oluyordu? Ali uyanıp gitmiş miydi? Bu mümkün değil Ali beni burada bırakarak gidemezdi.

"Efsun" arka tarafımda duyduğum Ali'nin fısıltı gibi çıkan sesiyle hemen arkamı döndüm ama kimseyi bulamadım. Her iki kapı hala öyle duruyordu. Buraya oldukça tezat görünen her iki kapı nasıl olurda burada olabilmişti? Birkaç adım atarak beyaz kapıya ilerledim. Kapının sadece kenarları vardı ortasında ise sadece bembeyaz bir ışık vardı. Sağ elimi kaldırıp ışığa dokundurduğumda bir şey hissetmedim ama elim içeri doğru girmişti. Elimde hissettiğim hafiften esen bir rüzgar vardı. Ve bu çok hoş hissettiriyordu. O an tüm bedenimle içeri doğru girmek isteyerek henüz bir adım atmıştım ki duyduğum Ali'nin sesiyle olduğum yerde durdum.

"Efsun" bu ses siyah kapıdan geliyordu buna emindim. Çünkü birkaç kez daha adımın seslenildiğini hissettim. Beyaz kapıdan içeri koyduğum elimi çekerek siyah kapıya ilerledim. Onunda beyaz kapıdan bir farkı yoktu ama içerisi simsiyahtı. Kapının hemen yanından durmak Ali'nin sesini daha yakından duymamı sağladı. Ali beni çağırıyor gibiydi.

Her ne kadar bu kapı ve içerisinden yaydığı kötü koku içeri girmeme bir neden olsa da Ali'nin adımı seslenmesi beni ona itiyordu. Cesaretimi toplayarak derin bir nefes alıp vererek önce sol elimi ardından tüm bedenimi içeri doğru ilerletip içeri girdim.

Hızla gözlerimi açtığımda beyaz bir tavan gördüm. Yavaşça gözlerimi oradan aşağı indirdiğimde elimin üzerinde hissettiğim baskıyla elime baktım. Elimi hafif oynatarak kim olduğunu görmek için başını kaldırmasını beklediğimde canımdan çok sevdiğim Ali'yi gördüm. Beni gören gözleri hızla açıldığında o an ona gülümsemek istedim. Ama bana engel olan bilinç altım beni tekrar karanlığa itmişti gözlerim tekrar kapandı.

~Yazar anlatımı~👀

Sandalyede oturan adam başını sevdiği kadının elinin üzerinden kaldırmadan öylece dururken bir an hissettiği hareketlilikle başını hemen kaldırdı. Gözlerini Efsun'un parmaklarına baktığından işaret parmağının hafiften hareket ettiğini görüp ona baktığında siyah hareleri gördü. Uzun zaman sonra onun zeytin gözlerine doyamadan Efsun'un gözleri tekrar kapandı. Bu kez yanı başında duran makinadan sesler gelmeye başladığında hemen oturduğu yerden ayağı kalkıp bağırdı.

"Hemşire!" Defalarca bağırırken bir kez olsun Efsun'un elini bırakmadı. Cam kapıdan giren bir çok hemşire hemen olaya müdahele etmeye başladı. Ne olduğunu anlayamayan Ali endişeyle onları izliyordu. Susmayan makine korkusunu artırırken ne yapacağını bilemeyip Efsun'un hareketsiz elini bırakmadan duruyordu.

"Ali! Noldu?" diyerek içeri giren Alp hemen Efsun'a müdahale ederken bir kulağıda Ali'deydi.

"Parmağını hareket ettirdi. Sonra gözünü açtı ama tekrar kapandı. Ardından bu makinalardan ses çıkmaya başladı." Endişeyle konuşup gözlerini Efsun'dan ayırmadan konuştu Ali.

"Ali buradan çıkman gerekiyor."

"Çıkmayacağım." Alp bir yandan Efsun'a müdahale ederek Ali'yi buradan çıkarmaya çalışıyordu.

"Yavuz!" Alp'in bağırmasıyla kısa süre içerisinde odaya giren Yavuz hemen Ali'ye ilerledi.

"Onu buradan çıkar Yavuz!" dediğinde Yavuz hızla abisinin kolundan tutup uzaklaştırmaya çalıştı ama abisinin gelmeye niyeti yoktu.

"Bırak beni Yavuz!" diye bağırdığında Yavuz endişe ve korkuyla bir adım geri atsa da pes etmedi. Dışarıdan gelen birkaç güvenlikte ona yardım ettiğinde işi kolaylaşmıştı. Ali'yi hızlıca dışarı çıkarmak kolay olmamıştı. Kapının önünde dikilip Efsun'u izlemeye devam etti. Yavuz Ali'nin kolunu bırakmadan camın kenarında durdu. Bütün gözler Efsun'daydı. Şu an yatağın içerisinde ölüm kalım ile savaşıyordu. Alp onu kurtarmak içim elinden gelenin fazlasını yaparken o an makinadan bir ses duyuldu.

Duyulan ses kıyametin habercisi gibiydi. Herkesin gözlerinde korku ve endişe vardı. Efsun'un etrafında duran hemşireler yaptıkları işi bırakıp durdular hepsinin gözü tek bir yerde Efsun'daydı. Alp hızla her iki elini Efsun'un göğsünün orta kısmının üzerine koyarak kalp masajı yapmaya başladı. Camın ardından gücü çekilirmişçesine camda duran ellerini serbest bırakan Ali'nin elleri güçsüzce her iki yanında durdu.

Ali'nin gözleri tek bir yerde beyaz makinanın gösterdiği düz, beyaz çizgideydi. Tüm dünya o an durmuştu. Masum bir genç kızın hayatı o an durmuştu. Gözler ise bir Efsun'a bir de durmadan aynı şekilde öten, düz, beyaz çizgideydi.

Ben Estella

Oy verenlerin parmakları dert görmesin❣

Bir sonraki bölüm için altaki yıldıza basmayı unutmayın. Takip ve yorum yaparak bana destek olabilirsiniz sağlıcakla kalın💦

Ig@ _esstella_

Efsun Kılaç🌟

Ali Altınsoy⭐

Yavuz Altınsoy

Doktor Alp


Continue Reading

You'll Also Like

424K 15.9K 48
"Oo küçük hanım iki gündür sizin peşinizdeyiz." "Siz de kimsiniz niye peşimdesiniz ne istiyorsunuz?" " sakin küçük kız" "Kimsiniz dedim" " babanın öd...
266K 9.1K 34
Bora'nın üzerime gelen adımlarıyla birkaç adım daha ondan uzaklaşmak istesem de yatağa çarpan bedenimle durmak zorunda kaldım. Gözlerimin derinine ba...
802K 11.6K 85
Bir aşk ve mafya hikayesi sentezidir. +18 Bölümler vardır. Şimdiden söyleyeyim. İstemeyen okumayabilir. Küçük yaştakiler hatta hiç okumasın! İçinde e...
1.9M 68.7K 59
DİKKAT: ÖĞRETMEN ÖĞRENCİ KURGUSUDUR +18 VARDIR RAHATSIZ OLACAK OKUMASIN. Lavinia: Sana vermem gereken bir ceza vardı. Defne: Tobe hasa Defne: Ben ned...