TUTSAK

By Estellaes

1M 31.9K 17.9K

"Benden seni özgür bırakıp gitmeni isteyeceksin ama bu mümkün değil" "Neden? Polise ihbar etmeyeceğim benden... More

1-✴Siyah Gökyüzü✴
2-✴KARANLIK SOKAK✴
3-✴TUTSAK✴
4-✴HAYAL✴
5-✴Mavi ve Gri✴
6-✴MAVİ GÖKYÜZÜ✴
7- ✴HUZUR✴
8-✴ACI✴
9-✴KORKU✴
10-✴OYUN✴
11-✴SOĞUK✴
12-✴KURTAR BENİ✴
13-✴İYİ GÜN✴
14-✴KALP KIRIKLIĞI✴
15-✴TANIŞMA✴
16-✴KAPALI KAPI✴
17-✴ÖLÜM✴
18-✴RÜYA✴
19-✴Yeni Ev✴
20-✴KISKANÇLIK✴
21-✴ÖPÜCÜK✴
22-✴YENİ ARKADAŞ✴
23-✴AŞK✴
24-✴Beklenmedik Soru✴
25-✴Seni Seviyorum✴
26-✴KİLİTLİ KAPI✴
27✴AVCI✴
28-✴GURUR✴
29-✴ÖZLEM✴
30-✴BİR UMUT✴
31-✴OKUL ÖZLEMİ✴
32-✴BASKIN✴
33-✴Okul Alışverişi✴
34-✴ENDİŞE✴
35-✴OKUL✴
36-✴ŞÜPHE✴
37-✴Kulak Misafiri✴
38-✴GEÇMİŞ✴
39-✴İHANET✴
41-✴YOKLUK✴
42-✴UYANIŞ✴
43-✴Efsun'lu Gece✴
44-✴SÜRPRİZ TEKLİF✴
45-✴KARAR✴
46-✴YÜZLEŞME✴
47-✴Mutlu bir gün✴
48-✴DÖVMECİ✴
49-✴Yeni Başlangıç✴
50-✴Final✴
51-Özel Bölüm Part-1 🦋Kaybetmek🦋
52-Özel Bölüm Part- 2 🦋-Özgürlük-🦋
53-Özel Bölüm Part-3🦋Masumiyet🦋
54-Özel Bölüm Part-4 🦋Solan Çiçek🦋
55-Özel Bölüm Part-5 🦋 Belirliliğin belirsizliği 🦋
💮Yeni kitap duyurusu💮

40-✴HATA✴

9.6K 336 298
By Estellaes

Bu şarkıyı bölüm bitene kadar tekrar tekrar açıp dinleyin istiyorum.🌟
Bol bol yorum yapın lütfen🌟

Farketmeden o gün son kez bakmışım yüzüne.
_________________💦

Başıma acı veren küçük bir sızı gözlerimi açmamda beni zorluyordu. Bedenim yorgun, parmaklarımı bile kıpırdatamayacak kadar güçsüzdüm. Başımdaki sızıya rağmen gözlerimi zorlukla biraz olsun açtığımda gördüğüm tek şey karanlıktı. Gözlerim karanlıktan başka hiçbir şey görmüyordu. Ellerimi hareket ettirmek istedim ama yapamadım. Ellerimi sıkıca tutan bir şey ellerime ulaşmama izin vermiyordu.

Zorlukla başımı hafiften kaldırıp ne durumda olduğumu anlamaya çalıştım. Sandalyede oturduğumu farkedip kalkmak istedim ama yapamadım. Ayaklarımın ve ellerimin sandalyeye bağlı olmasından olduğum yere daha kalkamadan oturmak durumunda kaldım. Neredeydim ben, burada ne işim vardı? En son kaza yaptığımızı ve son gördüğüm kişinin Serhat olduğunu hatırlıyorum. Serhat beni eve götürmek yerine neden buraya getirmişti. Hem de bu şekilde?

Derin bir alıp verirken kendime gelmeye çalışıyordum. Başımdaki ağrı beni bir hayli zorluyordu. Kafamı toparlayamıyor başımı dik durdurmakta bile güçlük çekiyordum. Kaşımın sağ tarafında anlayamadığım bir ıslaklık hissediyorum. Karanlığın içerisinde hem göremiyor hem de kıpırdayamıyordum. Sakince bekledim. Bekleyip kendime gelmek isteyerek öylece çektiğim ağrılara rağmen bekledim.

Kısa bi süre sonra ön tarafımda duyduğum anahtar sesinin hemen ardından kapı açılma sesini duyup başımı kaldırıp oraya baktım. Aniden açılan ışık yüzünden uzun süre karanlığa maruz kalmış gözlerim acıyınca gözlerimi kapatıp başımı öne doğru eğdim. Yanıma yaklaşan adım seslerini duyuyordum ama gözlerimi açıpta kim olduğuna bakamadım.

Ayak sesi hemen önümde durduğunda kim olduğunu merak ederek konuşmasını bekledim. Önümde duran kimse ses çıkarmayıp bana doğru eğildiğinde sol kulağımın hemen yanında nefesini hissettim.

"Efsun" diyerek fısıldadığında irkilip kendimi geriye doğru yasladım. Kalın ve tok bir erkeğin sesiydi bu ses Baran'a aitti. Gözlerimi hafifçe açarak ışığa alışmasını bekledim.

"Benden ne istiyorsun? bırak beni!" Başımı yukarı doğru kaldırdım ama ışıktan dolayı gözlerimi tam açamadım. Öyleki Baran'nın yüzüne dahi bakamıyordum.

"Sen istedin diye seni bırakacağımı mı sanıyorsun? Bu mümkün değil." Az da olsa ışığa alışan gözlerimi Baran'a diktim. Okyanus mavisi gözleri dik dik bana bakıyordu. Önümde ayakta durmuş güç ve cesaretini bakışlarından görebiliyordum. Beni koayca bırakmayacağı kesindi. Bana napacaktı?

"Derdin ne senin? Ali ile olan sorunun yüzünden benim suçum ne?" Dediğimde ukala bir şekilde sırıttı. Ardından arkasını dönerek ileride sol tarafta ormanlık alanı gösteren, kapalı pencereye ilerledi. Nerede olduğumu anlamak adına etrafa baktığımda her taraf beyaz renginde ben ve Baran'dan başka hiç bir şey yoktu. Üzerimi süzdüğümde ayaklarımın açık kahverengi renginde kalın bir iple bağlı olduğunu gördüm.

Ellerimi oynattığımda rahat hareket ettiremediğimde anladımki elleriminde ayaklarımdan bir farkı yoktu. sandalyenin arka tarafında bağlanmış haldeydi. Gözlerim pencerenin orada bana dönük bir şekilde pencereye yaslanan Baran'ı buldu. Gözleri bi an olsun üzerimden ayrılmazken onun bu hali beni tedirgin ediyordu. Bana ne yapacağı hakkında herhangi bir fikrim yoktu. Çaresizce olduğum yerde durmaktan başka hiçbir şey yapamazdım.

"Ali'den intikam almamın yolu senden geçiyor Efsun. Sen ne kadar zarar görürsen Ali'nin de o kadar canı yanar ve benim istediğimde bu."

"Suçsuz yere bana zarar veremezsin buna her ne olursa olsun hakkın yok!" Diye sinirle söylendim.

"Var! Seni seven adam benim canımdan bir parça aldıysa ben de alırım."

"Baran bu şekilde intikam alamazsın. Masum birini sırf kendi amaçların için kullanmaya vicdanın sızlamıyor mu?" Baran son söylediklerimin hemen ardından sinirle elleri yumruk haline bürünürken bir kaç adım bana yaklaştı.

"Ben vicdanımı Ali'nin kardeşimi gözlerimin önünde katlederken kaybettim!" Üzerime doğru gürleyerek bağırdığında korkum hiç olmadığı kadar yükselmişti.

"Sen de aynı şeyi yapıyorsun. Ondan intikam almak uğruna bana zarar vereceksin."

"Bu aynı şey değil. Sana onun yaptığı gibi yapmayacağım." Okyanus gözleri gözlerimden ayrılmazken konuştum;

"Napıcaksın kardeşinin yaptığı gibi sessiz, ormanlık alanda silahla vurup bir kerede beni canice öldürecek misin!?" Ona bakarak bağırmamın hemen ardından olduğu yerde öylece susup durdu. Hiçbir şey diyemedi ama ben susmadım.

"Senin kardeşin suçsuz değildi. Yaptığı pislik yüzünden öldü. Hem de bir hiç uğruna sevdiği kızın canını aldı. Şimdi ise karşıma geçip sanki kardeşin suçsuzmuş gibi davranamazsın sen!" Dediğim anda Baran'nın boynundaki damarların görünür biçimde gözükmesi onun sinirlendirdiğimi açıkça ortaya koyuyordu. Bana hızla bir kaç adım atarak aramızdaki mesafeyi sıfıra indirmiş sağ eli sıkıca çenemi tutup yukarı kaldırmıştı.

"Sen hangi cürretle karşımda böyle konuşabilirsin? Unutma ki ölümün birkaç saniyeme bakar."

"Senin de kardeşinden bir farkın yok. Güçsüz insanlara zarar vermekte ustasınız."

Baran tuttuğu çenemi bırakıp elini havaya kaldırıp bana doğru inecek tokatı anlayıp gözlerimi kapatıp beklediğimde açılan kapının sesinin hemen ardından tanıdık ses kulağıma dolmuş hızla gözlerimi açmıştım.

"Baran abi istediğin emanetler geldi." Serhat'ın içeri girmesiyle bana vurmak için kaldırdığı elini sertçe yumruk yapıp arkasını dönerek Serhat'a ilerledi.

"Onun yanında kal seni zor durumda bırakırsa vurmaktan çekinme." Baran yaptığı uyarısından sonra açık olan kapıdan dışarı çıkıp gitmişti. Odada ben ve Serhat yalnız kaldığımızda sinirli bakışlarımı ona diktim. Serhat açık kapıyı kapatıp yavaş adımlarla yanıma yanıma gelirken konuştum;

"Yanında çalıştığın, sana güvenen bir adama nasıl ihanet edebildin?"

Serhat ellerini cebine koyarak karşımda durup gözlerini bana dikmişti.

"Ben kim daha çok para veriyorsa oraya giderim. Gerisi beni ilgilendirmez. Bir de ömrüm boyunca senin yanında hem koruma hem bakıcı olmaya meraklı biri değilim."

"Demek ki sen de gurur yokmuş bu kadar kolay ayaklarının altına aldığına göre." Naparsam yapayıp şu sivri dilimi tutmakta zorlanıyordum. Bu adice yapılan ihanete karşı sessiz kalamıyordum.

"Ben hep böyleydim. Hiçbir zaman gururumu ayaklar altına almadım. Bu benim işim ben böyle para kazanıyorum. Senin gibi zengin bir piç bulup onun üzerinden zengin olmadım."

"Benimle böyle konuşmazsın! Orada neler yaşadığımı sen de en az adın kadar biliyorsun."

"Orası beni ilgilendirmiyor. Ben neticeye bakarım. Gerçi ben de senin gibi yapmaya çalıştım ama Yavuz hiç yüz vermedi."

"Neden bahsediyorsun sen!?"

"Ben kızlardan hoşlanmam. Sana zor katlandım. İşimi kolaylaştırmak adına Yavuz'a yaklaştım ama kendiside abisi gibi gözü işten başka bir şey görmüyordu."

Kulaklarım neler duyuyordu. Bugüne kadar Serhat'ı hep işinde, düzgün bir olarak düşünmüştüm. Ama o para için nerdeyse her yolu denemişti. Bu kadar karaktersiz biri olduğunu bilseydim. Onunla konuşmaya bile tenezzül etmezdim. Ama kim bilirdi ki bir gün en güvendiğin insanın sana zarar vermek için an kolladığını...

"Biliyorum beni gözünde çok fazla iyi biri olarak büyütmüştün. Ama malesef bu hayata ayak uyduramazsan gün gelir her önüne gelen seni ezip geçer. Ben de o ezilenlerden biri olmak istemedim."

"Bu yüzden de karakterini satarak daha fazla para elde etmek istedin."

"Kes sesini! Bakıyorum da küçük Efsun'un dili açılmış sessiz, mızmız haline geri dön yoksa seni boğarım!" Onun dediklerine hafiften gülmüş sırıtarak ona baktım.

"Ben sessiz ve mızmız hiç olmadım. Sadece hep susmak zorunda bırakıldım. Yoksa ben dik başlı kızın tekiyim. Senin dediğin gibi ayak uyduramazsan seni ezip geçerler. Ben de sustum ayak uydurmakla yetindim. En azından senin gibi karakterimi satmadım."

"Efsun! Senin dilini koparırım kapat çeneni!"

Hırsla bana yaklaşarak işaret parmağını yüzüme yaklaştırdı. Onu sinirlendirmiştim. Zarar görmekten korkmuyorum. Elbet bir gün öleceğim. Ölümüm bunların elinden olcaksa sonuna kadar direnip lafının arkasında kalamazdım. İnceldiği yerden kopsun. Serhat'ın bana doğru uzattığı işaret parmağına hızlıca yaklaşıp parmağını sertçe ısırıp bıraktım.

Serhat büyük bir bağırışla kanayan parmağını tutarak geriledi. Elini bacağının arasına alarak tutarken ben onun bu haline arsızca sırıtıp bakıyordum. Elimi kullanamıyor olabilirdim. Ama hani ağzım boş duracak diye bir kaide yoktu.

Serhat,yaralı parmağını tutup keskin gözlerini bana diktiğinde avına saldırmak için an bekleyen bir aslandan farkı yoktu. Onun parmağını ısırarak bir yandan kendime de zarar vermiştim. Biliyordum ki Ali bana yaptıklarının bedelini ben ölü ya da diri olsam bile alacaktı.

"Üzgünüm. Çok acıkmıştım." Dediğimde elini bırakıp bana doğru gelecekken aniden açılan kapı ile durup arkasını döndüğünde ben de kimin geldiğini merak ederek önümdeki Serhat'tan dolayı başı sola doğru eğdiğimde gördüğüm kişi yüzünden içimi hem sevinç hem de korku kuşatmıştı. Bana masum olduğunu söyleyen Yavuz, kapı girişinde Serhat'ın yaralı parmağına bakıyordu.

"Ne oluyor burada!?" Diye bağırıp hemen içeri girerken Serhat'ın arkasında elleri, ayakları bağlı oturan bana baktığı anda yüzündeki sinirli ifadenin bir an gevşediğini gördükten hemen sonra tekrar eski haline dönmüştü.

"Parmağımı ısırdı sürtük!" Gözlerim Yavuz'un elini yumruk halini alıp sıktığını gördüm.

"Git pansuman yapsınlar. Burada bağırmanın bir çaresi yok."

Serhat onu dinleyip odadan hızla çıkarken Yavuz'un gözlerinde gördüğüm endişeli bakışları anlamaya çalıştım. Neden beni kurtarmıyordu? Yavuz karşıma geçip durduğunda uzun boyumdan dolayı başımı yukarı doğru kaldırıp baktım. Yüzündeki ifadeden beni kurtarmak istediği adına bir umut aradım ama hayır göremedim. Boş bakışlarından başka hiçbir şey yoktu.

"Neden buradasın? Beni niye kurtarmıyorsun!?" Diye bağırdığımda bile tepkisiz yüz ifadesi hala yerli yerindeydi. Kapının ardından Baran'ı görmemle beni kurtaracağına dair tüm umutlarım yerle yeksan oldu. Yavuz bana yalan söylemişti onunda onlardan bir farkı yoktu. Göz göre göre beni kandırmıştı. Aptal gibi ona nasıl inanabildim?

"Gelmişsin Yavuz. Abine ihanet etmekle doğru bir karar verdin. Sana söz verdiğim gibi bu iş bitince şirket senin olacak."

Dediğinde kalbimden vurulmuşa döndüm. Sırf şirket için abisine gözünü kırpmadan ihanet etmişti. Ali kardeşlerini düşmanlarından korumak isterken asıl ihanet eden hemen yanı başında korumaya çalıştığı kardeşi tarafından ihanete uğramıştı. Bu adil değildi. Hem de hiç değildi.

Yavuz sağa doğru dönerek ona gülümseyerek baktı. O an kalbim sadece vurulmadı parçalandı. Kardeşini öldüren adama rahatça gülümsüyordu. Buna inanmak istemiyorum her şey bir rüyadan ibaret olsun istiyorum ama bunlar bir rüya değil. Gerçekti.

Baran yavaş adımlarla gelip karşımda durdu.

"Şimdi seni buradan kim kurtaracak, Ali mi?" Gülerek arkasını döndü.

"Serhat!" Diye bağırdığında kısa bir süre geçmeden Serhat kapıda belirivermişti. Yaralı parmağına baktığımda beyaz sargı ile sarılmıştı.

"Oktay'a söyle kamerayı açsın Ali'ye sürprizim var." Demesinin hemen ardından Serhat kapıdana içeri girmeden sağ tarafa doğru koşar adımlarla ilerledi. Serhat başka insanların emirlerine uyan bir köleden başka bir şey değildi. Gözlerim kameranın nerede olduğunu görmek için etrafı süzdüğünde küçük siyah bir şeyin kapının üst kısmında duvara takılı olduğunu gördüm. Kameranın o olduğu aşikardı. Siyah kameranın üzerinde kırmızı bir ışık yandığında kayıtta olduğunu anlayıp önüme döndüm.

Baran'dan aldığı emri hemen yerine getiren Köle Serhat kapıda tekrar belirmişti. İçeri girip Baran'nın sağ tarafından Yavuz'un yanında durdu. Hepsinin bakışları üzerimdeyken korkum iyiden iyiye kendini göstermişti. Korkum öleceğimden değil geride bırakacağım insanları üzeceğindendi. Ali benim yokluğumda çok üzülecekti. Bir kez daha sevdiği insanı koruyamadığı için hayatı boyunca kendini suçlayıp duracaktı. En çok canımı yakanda buydu.

Baran bana dönerek ellerini cebine koyup okyanus gözlerini bana dikti.

"Yolumuz buraya kadarmış Efsun. Senin için hayat bu dört duvar arasında son bulacak." Baran sol elini Serhat'a uzattı. Serhat belindeki silahı çıkarıp Baran'nın avucuna koyup bir adım geri çekildi. Az ötemde duran baran sağ elini cebinden çıkarmadan yavaş adımlarla karşıma gelip durdu. Sol elinde tuttuğu silahın namlusunu kaldırıp alnıma dayadığında gözlerimi kapattım.

"Ali kardeşini nasıl öldürdüyse, ben öldükten sonra seni de aynı şekilde öldürecektir. Bundan hiç kuşkum yok."

Ağzımı bir kez daha konuşmak için açmadım. Kapalı gözlerimle her ne kadar Baran'ı göremesemde şu an sinirden köpürdüğünü hissedebiliyorum.

Gözlerimden akan yaşlara aldırmadan öylece durup ölümü bekledim. Benim hayatımda çoğu genç kıza olduğu gibi olacaktı. Belki boğazım kesilerek ölmeyecektim, Belki öldükten sonra bedenim parçalara ayrılıp gömülmeyecekti, belki de defalarca kurşuna maruz kalıp öldürülmeyecektim ama eninde sonunda ben de onlardan biri gibi kendimden güçlü birine karşı koyamadığım için ölecektim.

Aniden duyduğum silah sesi ile hızla gözlerimi açtığımda alnıma dayatılan silah geri çekilmişti. Ne olduğunu anlamak adına onlara baktım. Onlarda benim gibi şaşkınca birbirlerine bakıyorlardı. Dışarıdan duyulan silah seslerinin hemen ardından Baran pencereye doğru gidip kenarında durarak dışarı baktı.

"Efsun sanırım seninle birlikte ölmek isteyen biri var. Şanslısın yalnız gitmeyeceksin." Bana bakmadan sarfettiği sözlerinin hemen ardından pencereden çekilip kapıya ilerledi.

"Yanılıyorsun Efsun yaşamaya devam edecek ama sen öleceksin Baran."

Yavuz'un söyledikleriyle ona baktım. Yavuz ile göz göze geldim. Yavuz, bana sol gözünü kırpıp sırıtarak arkasını dönmüştü.

~Ali'nin anlatımından~👀


Oturduğum koltukta defalarca kez arayıp durduğum Yavuz ve Serhat'a bir türlü ulaşamıyorum. Saatlerdir Efsun'dan hiçbir haber alamıyorum. Başına bir şey mi geldi diye düşünerek korkuya kapılıp kendi düşüncelerim arasında kayboluyorum.

Hava kararmasına rağmen hala eve dönmemişti. Efsun'un Müdür'den izin alarak dışarı çıktığını öğrendiğimde sebebini ne olduğunu öğrenmek istiyordum. Dışarısı güvenli olmadığı halde kendi kafasına göre çıkıp gitmesi üstelik korumaların bile yanından olmayışı beni deli gibi korkutuyordu.

Çalan kapı ziliyle olduğum yerde hızla kalkıp dış kapıya koştum. Kapıyı açıp karşımda gördüğüm kişi saatlerdir onu aradığım halde açmayan Yavuz'du. Ellerimi uzatıp yakasından tutup içeri çektim. Onu duvara sertçe yaslayarak aramızdaki mesafeyi kapattım. Şaşkın bakışlarla bana bakan Yavuz muhtemelen ne yapmaya çalıştığımı düşünüyordu.

"Efsun nerde?" Yavuz'un gözleri hızla daha fazla açılmıştı.

"Eve dönmedi mi?"

"Sorularıma soruyla cevap verme. Evde olsa neden sorayım lan!" Onu sinirden duvara daha fazla bastırırken hala beni memnun edecek bir cevap alamamak sınırlarımı zorluyordu.

"Bugün Efsun ile kafe'ye gittik. Bir şeyler yedikten sonra Serhat gelip onu eve getirmek için aldı."

"Efsun eve gelmedi! Ayrıca korumaları neden eve gönderdin sen!?"

"Ne koruması abi? Ben eve kimseyi göndermedim." Yavuz'un bildiği halde bilmezden gelerek konuşması beni deli ediyordu.

"Sen benimle oyun mu oynuyorsun Yavuz! Serhat, senin korumaları eve gönderdiğini söyledi."

"Abi yemin ederim ki ben hiçbir şey demedim. Efsun ile buluşmamızın ardından şirkete gittim. Serhat beni aradı senin beni şirkete çağırdığını söyleyince ben de Serhat'a Efsun'u eve götürmesini söyledim. Şirkete geldiğimde ise sen orada yoktun. Başka hiçbir şeyden haberim yok."

Telefonuma gelen bildirim sesiyle Yavuz'un yakasını bırakıp belki Efsun'dan mesaj gelmiştir diye düşünerek hızlı adımlarla sehpanın üzerinde olan telefonuma ilerledim. Telefonumu alıp ekranı açtığımda kayıtlı olmayan bir numaradan mesaj geldiğini görüp mesaja tıkladım.

"Efsun elimde." Yazan mesajla gözlerim numarayı tekrar buldu. Telefon numarasına dikkatle baktığımda bu numaranın Baran'a ait olduğunu anladığımda elimdeki telefonu sinirimi çıkartmak istercesine sıktım. Hızla arkamı dönerek Yavuz'a baktım.

"Siz ne işe yarıyorsunuz lan! Şerefsiz elimden Efsun'umu alıp götürüyor sizin ruhunuz bile duymuyor lan!" Elimdeki telefonu bir kenara atarak Yavuz'a ilerledim. Bir kez daha canımdan çok sevdiğimi kaybetmeyi göze alamam bir kez daha olmaz, olamaz! Ellerimi Yavuz'un boynuna sararak sertçe duvara yasladım.

"Efsun'u bul! Anladın mı ne yaparsan yap Efsun'u bul yoksa seni de öldürürüm!" Farketmeden boynunu fazla sıkarken Yavuz nefes almakta güçlük çekiyor konuşmaya çalışıyordu. Konuşabilsin diye elimi biraz hafiflettim.

"Abi Efsun'un nerede olduğunu biliyorum."

~Efsun'un anlatımından~👀

Baran olduğu yerde durup arkasını dönmüştü.

"Sen bana ihanet mi ettin. Yerimizi sen mi söyledin!"

"Senin tarafında olacağıma nasıl inanırsın? Yaptığım her şey senden kurtulmak içindi." Baran yavuz'un söylediklerinden dolayı sinirden kasları gerilirken Serhat'a emretti.

"Serhat her ikisini öldürmeden bu odadan çıkma!" Verdiği emrin hemen ardından kapıyı açarak dışarı çıktı. Odada üçümüz kaldık.

"Seni uyarmıştım Serhat ama sen beni dinlemedin. Ölmekten başka çaren kalmadı."

"Boş laflarını kendine sakla Yavuz. Buradan yalnızca ikinizin cesedi çıkabilir." Demesinin hemen ardından Yavuz'un ona doğru ilerleyip kafa atmasıyla Serhat geriledi. Serhat burnunu tutarak Yavuz'a sinirli gözleriyle baktı.

İleri doğrulup Yavuz'a yumruk atmak isterken Yavuz onun kolunu havada tutup geriye doğru duvara hızla vurdu. Duvara sertçe başını vuran Serhat bilincini kaybedip duvardan süzülerek yavaş yavaş yere çökerken duvar Serhat'ın kanıyla aşağı doğru kırmızı bir yol oluşturmuştu. Yere çöken Serhat'ın sırtı duvara yaslanık biçimde durmuştu. Yavuz onu bırakıp bana doğru koşar adımlarla gelip önümde eğildi.

"İyi misin Efsun?" Elleri ayak bileğimdeki ipleri çözmeye çalışırken gözleri endişeyle bana bakıyordu. Başımı her iki yana sallayarak cevapladım. Ayaklarımdaki ipleri çözerek ayaklanıp araka tarafıma geçip ellerimide çözerek tekrar önümde durdu. Uzun süre bağlı duran ellerim hafiften sızlarken bileklerimi ovarak ağrısının geçmesini istedim.

"Efsun ben gelene kadar buradan sakın çıkma. Güvenli değil."

"Tamam" dediğimde Yavuz benden aldığı onayla arkasını dönüp duvarda ruhsuzca duran Serhat'a ilerledi. Serhat'ı elleriyle öne doğru eğerek Yavuz Serhat'ın koltuk altından kollarını geçirerek kapıya doğru sürükledi. Kapıya ulaştığında durup kapıyı açarken başını kimse var mı, yok mu diye dışarı bakmış ardından tekrar Serhat'ı taşıyarak dışarı çıkardı.

Yavuz ve Serhat dışarı çıkıp gözden kaybolduğunda odada tekrar yalnız kalmıştım. Susmayan silah sesleri beni ürkütürken olduğum yerde kıpırdayamıyordum. Saçmalardan biri bana denk gelirse diye ayağa kalkmak istemiyorum. Canlı bir şekilde sağ salim kurtulmak ve Ali'ye sımsıkı sarılmak için can atıyorum. Yavuz'un Baran'a yaptığı oyun sayesinde benim kolayca nerede olduğumu öğrenip kurtarmaya gelmişlerdi. Yavuz'un abisine ihanet etmemesi beni bir kez daha rahatlatmıştı.

Kısa bir süre olduğum yerde öyle otururken silah seslerinin durduğunu farkedip yavaşça ayağa kalktım. Uzun süre oturmuş olmamdan ayaklarım uyuşmuştu. Yavaş adımlar atarak kapıya yürüdüm. Kapıyı açıp başımı dışarı çıkarıp baktım. Her iki taraftada uzun koridor vardı ve kimse görünmüyordu. Silah seslerinin durmuş olmasına güvenip Yavuz'un söylediklerini bir kenara atarak dışarı çıktım. Başıma her ne gelecekse bu arsız merakımdan gelecekti.

Yavaş adımlarla sağ tarafta duyduğum Yavuz'un sesine doğru ilerledim. Eskimiş, kahverengi duvarların arasından geçerek koridor sonunda duvara yüz üstü yaslanıp durdum. Bu anı bir kez daha yaşadığımı hatırladım. Her şeyin başladığı güne patronumun öldürüldüğü günü hatırladım. Başımı yavaşça eğerek neler olduğunu görmek istedim.

Gözlerim ilk önce dış kapıyı görmüş onun ardında ise siyah giyimli korumalara emir veren Yavuz'u gördüm. Başımı biraz daha eğdiğimde ölmeden önce bir kez daha görmek istediğim adamı gördüm. Çok sevdiğim Ali'yi önünde diz çökmüş olan Baran ile konuşurken gördüm.

"Senin haddine mi benim canımdan bir can almak Baran!"

"Sen benden bir can aldın kardeşimi vahşice öldürdün."

"Senin serseri, şerefsiz kardeşin benden bir can aldığı yetmedi mi ki sen de benden bir can daha almaya kalkıştın lan!" Baran tekrar bir şey söyleyecekken Ali onu durdurmuştu.

"Kes!" Ali sağ elini yanında duran korumasına uzattığında adamı elindeki siyah baltayı elinden aldı. Bir kez daha gözlerimin önünde birinin ölüşünü görmek istemeyip Ali tek eliyle elindeki baltayı kaldırdığında gözlerimi kapadım. Olduğum yerde kısa süre öylece bekleyip gözlerimi açtığımda Ali'nin önündeki Baran'dan herhangi bir iz bulamadım. Bunu fırsat bilerek olduğum yerden çıkıp ona sarılmak için koştum.

Her taraf Ali'nin adamları ile doluydu bunun güvenli olduğunu düşünerek dış kapıda durmayıp dışarı çıktım. Karşı tarafta sık ağaçların altında etrafa bakan Ali benim ona doğru koştuğumu görünce gözleri hızla açılmış dikkatini bana vererek bana doğru koştu.

"Efsun! Gelme!" Diye bağırdığında neden durmamı istediğini anlamayarak durmadım. İşte o an göğsümün üzerinde hissettiğim ani bir sızı koyvermişti. Koşmam dengesizleştiğinde durmak zorunda kaldım. Gözlerim bana doğru koşan Ali'den ayrıldı. Göğsümün üzerine baktığımda kendi kanımı gördüm. Her saniye üzerimde üniformam daha fazla kırmızıya bürünüyordu.

Yavuz'u dinleyip oradan çıkmamalıydım. Başkasının beni öldürmesinden kıl payı kurtulurken ben kendimi bile bile ölüme atmıştım. Gözlerim gözyaşlarımdan dolayı bulanıklaşırken göğsümün üzerindeki sızı etkisini daha fazla artırmıştı. Ağlıyordum. Yaptığım hata yüzünden bir kez daha Ali'yi göremeyeceğimden ağlıyordum.

Bana doğru koşan çok yakınıma gelirken yüzüne uzun uzun bakmak istedim. Bu son anlarımı onun gökyüzü rengindeki maviliklerini görerek bu hayata veda etmek istiyorum. Ölmeden önce son bir kez sıkıca sarılsam yeterdi bana. Kollarımı ona doğru açıp önümü görmekte zorlanarak hıçkırarak ağlamaya devam ederek uzattım.

Ali bir kaç adım daha atarak aramızdaki mesafeyi bitirip kollarını belimden geçirerek sarıldığında başımı boynuna gömdüm. Kolları bedenimi sıkıca sararken bana telkin edici sözler söylüyordu ama ben duymakta güçlük çekiyordum.

"Efsun'um dayan Efsun! Bırakma beni!" Güçten yavaşça yoksunlaşan bedenimi ayakta tutmakta zorlanırken Ali sayesinde durabiliyordum. Gözlerim daha fazla dayanamayıp usulca kapanırken dudaklarımdan son kez çıkan sözlerimin hemen ardından güçsüz bedenim Ali'ye doğru yaslandım. Gözyaşlarım yanağımı ıslatmayı kesip bilincimi kaybettim.

"Seni seviyorum Ali."

Ben Estella

Bazı hikayelerin sonu mutluluk verir bazılarıda üzüntü.

Bol bol yorum istiyorum

Oy verenlerin parmakları dert görmesin❣

Bir sonraki bölüm için altaki yıldıza basmayı unutmayın. Takip ve yorum yaparak bana destek olabilirsiniz sağlıcakla kalın💎

Efsun kılaç🌟

Ali Altınsoy⭐

Baran Havas⭐

Yavuz Altınsoy⭐

Koruma Serhat⭐

Continue Reading

You'll Also Like

15.9K 593 53
İntikam ve hırs, onu bir bataklık olan yeraltına girmeye zorlamıştı. Bir sınav onun kaderini belirledi ve o babasına layık bir evlat olmak için tüm s...
1.2M 86.4K 59
Çilek Alança Yıldırım mı demeliyim yoksa sen mi gerçek ismini açıklamak istersin Çilek Alança Saruhan? 17 yaşında tam bir neşe patlaması olan Çilek...
10.9M 325K 55
(+18 | Yetişkin içeriklidir.) Parmak uçlarım geniş omuzlarına dokunduğunda aniden gözlerime baktı. "Artık ben senin kadar kötüyüm, sende benim kadar...
6.8M 243K 49
Ellerini yavaş ve sakince belime yerleştirdi. Vücudumdaki hissettiğim titreme nasıl bir tehlikede olduğumun habercisiydi. Kulağıma eğildi nefesi ci...