Tek Nefeste

By umudundan_uzak

13.8K 1.1K 3K

Aşk teninde değildi... Dudaklarından çıkan tek nefesteydi... More

KARAKTER TANITIMI
BÖLÜM-1
BÖLÜM-2
BÖLÜM-3
BÖLÜM-4
BÖLÜM-5
BÖLÜM-6
BÖLÜM-7
BÖLÜM-8
BÖLÜM-9
Bölüm-10
@Ferbel_EgEn doğum günü özel bağımsız bölüm
Bölüm-11
BÖLÜM-13
BÖLÜM-14

BÖLÜM-12

568 73 57
By umudundan_uzak

Ali: Ne?

Ferman: Ne olmuş oğlum?

Ali kendisiyle konuşmaya çalışan Ferman'ı eliyle durdurmuş ve Tanju'yla konuşmaya devam etmiştir.

Ali: A-anladım hocam. Çok teşekkür ederim, iyi geceler.

Telefonu kapattığında yüzünde bir gülümseme oluştu.

Ferman: Lan konuşsana!

Ali: (kendi kendine) Oluyor.

Herkes: Ne oluyor?!

Ali: Nazlı!

Ali bir anda bağırınca başını çevirmiş ve koşar adımlarla Nazlı'nın yanına gidip sarılmıştır. Yüzündeki heyecan dolu gülümseme diğerlerinin içine su serperken bu sarılma Nazlı'yı daha da heyecanlandırmıştı.

Nazlı: A-Ali bir dur, ne oluyor?

Ali ayrılıp etrafında göz gezdirdikten sonra sofradaki su dolu bardaklardan birini alıp tek dikişte içmişti.

Ali: Cerrah oluyoruz!

Herkes: Ne?!

Nazlı: Nasıl?

Ali: Tanju Hoca aradı, yarın kurul toplanacakmış bizim için.

Nazlı: İnanamıyorum!

Nazlı büyük bir sevinçle Beliz'e sarılınca kendisine sarılacağını sanan Ali'nin kolları boş kalmıştı. Yüzündeki gülümsemenin solduğunu gören Ferman, Ali'yi omzundan kavramış ve kolunun altına çekmişti.

Ferman: (fısıldayarak) Sen hayırdır?

Ali: Ben hayırdır?

Ferman: Nazlı'yla diyorum, ne iş?

Ali: E cerrahlık işte.

Ferman: Ya bi git, zevzek zevzek konuşma. (dalga geçerek) Neydi o mutluluk sonrasındaki göz yaşartıcı hüznün?

Ali: Geç dalganı abicim, geç.

Ferman: Evde alacağım senin ifadeni, sen dur.

Ali çatık kaşlarıyla Ferman'a döndüğünde, Ferman yüzündeki gülümsemeyi bastırmaya çoktan başlamıştı.

.
.
.

Ferman: Evet, çizimi ben hazırlayacağım, biliyorum... Yahu benim hiç mi özel hayatım olamaz? Ben durmadan çizim mi yapacağım?... Evet, bu benim işim ama yaşamaktan hoşnut duyduğum bir hayatım var... Mazhar Bey, durun lütfen... Tamam! Tamam hazırlayacağım... Birkaç gün sonraya... Masanızda olacak, evet... İyi günler Mazhar Bey.

Ferman telefonunu öfkeyle kapatıp cebine koyduğunda kahve makinesinden gelen sesle birlikte tekrardan tezgaha dönmüştü. Müşterileri ondan yeni bir şirket planı çizimi istiyordu ve Ferman ne çizse beğenmiyorlardı.

Ferman'ın öfke kokan seslerine uyanan Ali esneyerek aşağı inmişti.

Ali: Günaydın aslan.

Ferman: Günaydın kardeşim.

Ali: Hayırdır, yüzün sirke satıyor?

Ferman: İş işte. Adamlara bir sürü plan çizdim beğenmediler. Manyak bunlar.

Ali: Ne istiyorlar?

Ferman: Yenilerini.

Ali: Ne kadar zamanın var?

Ferman: Yarına.

Ali: Tamam, bu akşam sessiz sakin bir yere git ve çiz.

Ferman: Söylemesi basit, Beliz buradayken ben nereye gideyim?

Ali: Sanki Fizan'a gideceksin. Alt tarafı bir gece görüşmeyeceksiniz.

Ferman: Ne kadar zor sen biliyor musun?

Ali dolaptan bir tane elma çıkarır ve suda yıkadıktan sonra büyük bir ısırık alır.

Ali: Aman yesinler. Valla ne yapıyorsan yap o zaman kardeşim, benim bugün kurulla görüşmem var.

Ferman: (imalı biçimde) Hı-hıı, Nazlı'yla.

Ali: Nazlı'yla derken?

Ferman: Gördük dün akşam, aptal aşık.

Ali: Saç-saçmala-ma istersen Ferman.

Ferman: Ha ben saçmalıyorum yani? Hele kekemeye bak hele.

Ali: Deme oğlum şöyle. Aşk kim, biz kim? Anlayacağın o kadar uzağız.

Ferman: E belki Nazlı aşktır da sen ne kadar yakın olduğunun farkında değilsindir.

Ali: Ve ilişki uzmanı maviş de konuya son noktayı koydu.

Ferman sırıtmaya devam ederken Ali elindeki elmayı kucağına atar.

Ali: Benim işim var, sana kolay gelsin beceriksiz Eros!

Ali öfkeli adımlarla merdivenlere yöneldiğinde Ferman'ın siniri yok olmuş ve sırıtışı kahkaha dönüşmüştür.

.
.
.

Beliz: Millet kalkın hadi! Nazlı! Açelya! Uyanın kız artık!

Beliz mutfaktan bas bas bağırırken Nazlı ve Açelya hiç sallamayarak tatlı uykularına devam etmişlerdir. Sabrı tükenen Beliz ise dolaptan iki adet sürahi çıkarmış ve içlerine buzlu sular doldurmuştur.

Beliz: Hadi bakalım, şimdi de uyanmayın da göreyim.

Elindeki iki sürahiyle birlikte üst kata çıktığında önceliği Nazlı'nın odası olmuştu.

Beliz: Nazlı!

Nazlı: Hı?

Beliz: Ya uyanırsın ya da ben sana "Ya Allah" deyip saldırırım!

Nazlı: Hı-hıı.

Beliz: İyi, benden günah gitti! Ya hak!

Beliz hiç acımadan elindeki bir sürahi suyu Nazlı'nın kafasından aşağı bocalamıştı.

Nazlı: Ayy! Beliz!

Beliz: Günaydın!

Nazlı: Ya hasta olacağım ya!

Beliz: Sevdiceğine sarılırsın geçer. Hadi kalk!

Beliz, Nazlı'nın konuşmasına fırsat vermeden odadan çıkmış ve bu sefer horul horul uyuyan Açelya'nın odasına girmişti.

Beliz: Açelya, ya kalkarsın ya da ben bombardımana başlarım!

Açelya: Ha?

Beliz: Sen bilirsin!

Beliz elindeki sürahiyi Açelya'nın üzerine dökünce Açelya adeta yataktan fırlamıştı.

Açelya: Açelya Boysal! İstanbul! Emret komutanım!

Beliz: Ne? Manyak mısın kızım sen?

Açelya: Ne oluyor be? Asıl sen manyak mısın?! Ruh hastası, insan böyle mi uyandırılır?!

Beliz: Siz iki camışa insan gibi uyarı yaptım ama ne fayda? Sahi sen niye az evvel öyle konuştun?

Açelya: Ya gece Demir'le film izleyelim dedik, romantik bekleyen bana asker filmi şoku oldu.

Beliz: Yani, komik olmuş.

Açelya: Sağol ya!

Beliz: Hadi kız hazırlan!

Açelya: Of abla of!

Beliz: Ablaya oflama, Allah adamı taş eder!

Açelya: Tövbe Yarabbim, sen şu deliyi başımdan al kurbanın olayım.

Beliz: Kızım sen Demir'e taşınsana, madem bu kadar şikayetçisin hadi yallah!

Açelya: Abla dedim bağrıma bastım, beni resmen toplama kampına yolluyor.

Beliz: abart Açi, abart.

Açelya: Üf, iyi ya.

.
.
.

Adil odasında oturmuş hastasının sonuçlarına bakarken odanın kapısı çalar ve içeri Selvi girer.

Selvi: Canım müsait misin?

Adil: (güler yüzle) Sana bir ömür.

Selvi: Ya Adil!

Selvi'nin bu serzenişine küçük bir kahkaha atmış ellerini teslim olurcasına havaya kaldırmıştı.

Adil: Tamam tamam, hastanede yoktu.

Selvi: Evet, yoktu. Bu yaşta yanklarım kızarıyor, olabilir mi böyle bir şey ya?

Adil: Karşınızda size bir ömür ait eşiniz varsa olabilir.

Selvi: Canım seni çok seviyorum ama cidden hastanede böyle olunca dalga geçiyorlar.

Adil: Tamam canım, sen ne için gelmiştin onu söyle.

Selvi: Bugün Ali ve Nazlı için kurul toplanıyormuş. Uzmanlık için yani.

Adil: Evet, biliyorum canım.

Selvi: Nasıl? Bana niye söylemedin?

Adil: Hastamın sonuçlarına baktıktan sonra seni arayacaktım.

Selvi: Ha, tamam. Sence sonuç nasıl olur?

Adil: İkisi de bu işin üstesinden gelir, sen rahat ol.

Selvi: Ya Ali olmazsa?

Adil: Ali? Bizim Ali? Canım unuttuğun bir şey var ki Tanju, Ali'nin bir an önce cerrah olmasını istiyor çünkü oğlumuz bir harika.

Selvi: Ay hadi inşallah.

Adil: Meraklanma sen, ben oğlumu tanıyorum.

.
.
.

Ali: Ferman! Ferman, acil üst kata gel!

Ferman: Ne oluyor ya?

Ferman koşar adımlarla merdivenden çıktığında direkt Ali'nin odasına dalmıştı.

Ferman: Ne oldu lan?

Ali: Kravatımı bağlayamıyorum.

Ferman: Çok mu lazım oğlum kravat? Önlüğünle girersin odaya işte.

Ali: Ya ne bileyim, bana bir heyecan bastı.

Ferman: Tamam bak sakin ol ve gidip onların bütün sorularını yanıtla.

Ali: Ya yanlış bir şey yaparsam?

Ferman: Yok öyle yağma! Akşama kadar ameliyatlarını anlatıp kafamın etini yiyorsun, yapmak zorundasın. O kadar bilgiyi götünden uyduruyor değilsin ya.

Ali: Ya tamam da burada sana anlatıyorum orada profesörlere anlatacağım.

Ferman: Ota boka telaş yapma Ali. Ben senden eminim, yaparsın sen.

Ali: Valla mı?

Ferman: Hadi benim aslanım! Güveniyorum sana!

Ali: Lan biri mehter versin! Çok pis gaza geldim!

Ferman: Hadi kardeşim, git ve al o uzmanlığı!

Ali kafasını sallayıp derin bir nefes verdikten sonra yatağın üzerinden telefonunu almış ve evden mehter marşını söyleye söyleye çıkmıştır.

Ferman: Allah'ın manyağı, iki dakikada gaza geldi! Sanki bana Çin'i fethedecek.

.
.
.

Saatler 14.30 olmuştu. Beliz restoranından çıkmış ve Ferman'ın çalıştığı şirkete doğru ilerlemeye başlamıştı. Kendisine haber vermemiş, sürpriz yapmak istemişti.

Yaklaşık yarım saatlik bir yolculuktan sonra arabasını şirketin önüne parketmiş ve hızlı ama bir o kadar da cool adımlarla şirketin içine girmişti. Beliz'e bir bakan arkasını dönüp bir kez daha bakıyordu. Sekreterin yanına geldiğinde gözlüklerini çıkarmış ve Ferman'ın odasını öğrenip adımlarını bu kez oraya yöneltmiştir.

Ferman odasında çizim yapıyordu ama bir türlü düzgün bir plan çizemiyordu. Son yaptığı çizimi de beğenmeyince kağıdı almış ve elinde buruşturarak topak haline getirip hızla kapıya doğru fırlatmıştı. Bilmiyordu ki kapı açılacak ve kağıt topağı sevgilisinin başına gelecekti.

Beliz: Ayy!

Ferman: Beliz?!

Ferman koşar adımla Beliz'in yanına gitmiş ve anında sarılmıştı. Başına küçük küçük öpücükler kondururken "özür dilerim, özür dilerim " diye sayıklamayı da ihmal etmiyordu.

Beliz: Ferman, tamam dur. Bir şey olmadı canım.

Ferman: Acıdı mı? Acımasın, lütfen acımasın.

Beliz: Sevgilim, acımadı. Lütfen sakin olur musun? Ne senin bu halin?

Ferman: Birkaç gündür çizim yapıyorum ama olmuyor. En sonunda sinirlenince o da seni buldu.

Beliz: Şimdi anlaşıldı.

Beliz kollarını kaldırıp sevgilisinin bedenine sardığında yüzünü de göğsüne gömmüş buram buram kokusunu içine çekiyordu. Ferman ise mest olduğu sevgilisinin kokusunda biraz daha kaybolmak için kollarını sıkılaştırmış ve başını da boynuna gömmüştü...

Ferman: (fısıldayarak) Öyle iyi geldin ki...

Beliz: Öyle çok seviyorum ki...

.
.
.

Ali: Heyecandan ölücem!

Açelya: Ay Ali artık bi sakin olur musun?!

Ali: Olamam, az kaldı olamam!

Demir: Ya Nazlı niye bu kadar heyecanlı değil?

Açelya: Kız sakin kalmaya çalışıyor.

Ali: Ya olmazsa?!

Demir: Bak Ali, senin için buraya geldim ama gitmem lazım.

Ali: Elimi tut beni de götür yiğidim!

Demir: Yuh! (gülerek) Açi bile kabul etmedi bu gidişle benim üzerime kalacaksın Ali.

Açelya: Aman hemen lafı oraya bağla, fırsatçı!

Demir: Niye bağlamayacak mışım? Kabul et sen de.

Açelya: Bir de emrivaki he?!

Demir: Ya ne alaka?!

Ali: Hooo! Yavaş olun lan! Şu an siz beni sakinleştirmelisiniz, ben sizi değil!

Demir: Ya bi git sen de sabahtan beri öleceksin heyecandan.

Açelya: Sanki bu zamana kadar hiç profesör görmedin.

Ali: Ha?

Demir: Yürü sevgilim, yemeğe gidelim.

Açelya: Hadi sevgilim.

Demir, Açelya'nın elini tutup odadan çıktıktan sonra Ali anlamaz bir tavırla arkalarından bakmıştı.

Ali: Vay anasını ya! Adamlar iki dakikada sattı ya beni. Şerefsiz Demir.

.
.
.

Beliz: Ee akşam ne yapıyoruz?

Ferman ve Beliz odadaki ikili kanepede sarmaş dolaş oturuyorlardı.

Ferman: Bu akşam zor gibi görünüyor.

Beliz: A-aa, neden?

Ferman: Çizimin yarına hazır olması lazım ve benim de bütün gece bununla uğraşmam lazım.

Beliz: Ne planı ki bu?

Ferman: İki katlı bir tasarım şirketi planı. Adamlar durmadan sorun çıkarıyorlar. İki yöneticisi var ve biri başka bir şey öteki başka bir şey istiyor. Aralarında kaldım.

Beliz: Off. Ben de bu akşam birlikte filme falan gideriz diye hayal kuruyordum.

Ferman: Ben işten sonra dağ evine giderim galiba. Ali eve kesin heyecanlı gelir bir saat dır dır eder başımda.

Beliz: E bize gel.

Ferman: Nazlı heyecanlıdır sizde de. Hek Açelya'nın Demir'i öldürmek adına yaptığı acımasız planları dinlemektense Ali'yi dinlerim daha iyi.

Beliz: Orası da doğru ama ben seninle olmak istiyordum.

Ferman: E sen de benimle gel.

Beliz: Nasıl?

Ferman: Bayağı işte. Birlikte gideriz. Ben çizerim sen de yanımda olursun.

Beliz: Ya dikkatin dağılırsa?

Ferman: Sen benim ilham kaynağım olduğun için dağılmaz. Aksine iyi bile gelir, ne dersin?

Beliz: Yarın döneriz di mi?

Ferman: Maalesef.

Beliz: (gülümseyerek) Maalesef nedir yaa? Bir de üzülüyor. Kıyamam ben sana.

Ferman: Kıyama da gel, hadi.

Beliz: Ne zaman gideriz?

Ferman: Sana da uygunsa bir saat sonra çıkarız.

Beliz: Tamam, kabul.

Ferman: (heyecanla) Valla mı?

Beliz: Valla.

Ferman: İşte bu be!

Ferman heyecanın verdiği etkiyle ayağa fırlamış ve Beliz'i de kaldırıp sıkı sıkı sarılmıştı.

Beliz: Aşkım, dur lütfen.

Ferman: Duramam, çok mutluyum.

Beliz: Kanepede de sarılabilirdik bence.

Ferman: Ama bunu yapamazdık.

Beliz: Neyi?

Ferman hiçbir şey söylemeden Beliz'i kucağına almış ve etrafında dönmeye başlamıştı. Odanın içinde kahkahaların birbiri ardı gelmeye devam ederken Ferman birkaç tür döndürdükten sonra durmuş ve Beliz'in belinde olan ellerini kaldırıp yüzünü avuçlamıştı.

Ferman: Çok mutluyum.

Beliz: Aynı zamanda delisin.

Ferman: Mutluluğum devam ettikçe senin için her şey olabilirim.

Beliz: Çok seviyorum seni, kalbini...

Ferman: Ben de...

Ferman yavaşça yaklaşmış ve ikisinin de gözleri kapanırken dudakları çoktan birbirlerini bulmuştu... Zaman şimdi bir kez daha durmuştu...

.
.
.

Saatler geçmiş Ali ve Nazlı artık kuruldan çıkmıştı.

Ali: Ne diyorsun, oldu mu sence?

Nazlı: Hiç emin değilim ama bence başarılıyızdır ya. Hem Tanju Hoca gayet olumlu gözlerle bakmıştı.

Ali: Babam da öyle ama ne bileyim.

Nazlı: Senin ellerin mi titriyor?

Ali: Heyecandan.

Nazlı: Ne yapsak geçer?

Ali: En son ilk ameliyatımda böyle olmuştu. Onda da hastaneye Ferman'ı çağırıp elini tuttum.

Nazlı, Ali'nin bu dediğine kıkırdarken Ali'nin bütün heyecanı Nazlı'nın üzerinde toplanmıştı.

Nazlı: İstersen ben tutayım.

Ali: (şaşkınca) Yok artık. 

Nazlı: Ne?

Ali: O-olur. Çok güzel olur.

Nazlı: (gülerek) Çok güzel olur? Peki.

Nazlı elini uzatıp Ali'nin elleriyle buluşturduğunda Ali'nin kalbi resmen depar atmaya başlamıştı. Vücuduna sıcak basmasıyla birlikte heyecanı ikiye katlanmış, alnında boncuk boncuk terler yer almaya başlamıştı. Avuçları da terlemeye başlayınca utancından yerin dibine girmek istemişti.

Nazlı, onun bu hallerini görünce gülümsemeye devam etmiş ve kahkaha atmamak için kendini zor tutmuştu. Derken onların tam karşısından gelen Açelya'nın gördüğü manzarayla birlikte ağzı açılınca Nazlı anında elini çekmişti. Çünkü biliyordu ki Açelya'nın diline düşmek bir ömür dalga geçilmesi demekti.

Açelya kafasını imayla Nazlı'ya bakarak salladıktan sonra yolunu değiştirince ikisi de derin bir oh çekmişti.

.
.
.

Ferman: Çantanı da bagaja koyduğumuza göre artık gidebiliriz.

Beliz: Çok güzel olacak bence.

Ferman: Sen dokunduğun her şeyi güzelleştiriyorsun o yüzden bu akşam ki çizimim de çok güzel olacak...

Beliz: Sen bu sözleri benim aklımı başımdan almak için boş zamanlarında düşünüp böyle zamanı gelince pat diye söylüyor musun?

Ferman: Yok artık. Sevgilim ben senin yanındayken çölde vaha bulmuş bir şair gibi oluyorum...

Beliz'in heyecandan nefes alış verişi hızlanınca Ferman'ın yüzünde çapkın bir gülümseme oluşmuştu. Sevgilisinin bu sıcakta daha fazla kızarmasına sebep olmak istemediği için önüne dönmüş ve dağ evine doğru yola koyulmuşlardır...

.
.
.
2030 kelime. Umarım beğenirsiniz, keyifli okumalar...

Yoğun bir dönemden geçtiğim için bölümler gecikiyor. O yoğun dönemlere bir de telefonum bozulunca iyice bölüm atamadım. Bu yüzden sizlerden özür diliyor ve affınıza sığınıyorum. Size bir sorum var lütfen cevaplayın.

Bir ay sonra falan üniversiteye gideceğim için bölüm gelme aralıkları uzayacak ama isterseniz hikâyemizi final yapabilirim. Ne dersiniz? Her şey sizin isteiğinize kalmıştır...

Continue Reading