Hatalarım varsa kusura bakmayın, iyi okumalar ♡
-----------------------
Five: Ceza aldığımıza inanamıyorum.
Rose: Burası çok iğrenç.
Five: Söylesene sen neden ceza aldın?
Rose: Babama yerini söylemediğim için.
Five: Ah harika(!)
Başımı omzuna yasladım ve gözlerimi kapattım.
Rose: Çok uykum var.
Five: Uyu hadi.
Ceketini üstüme örttü ve yanağımdan öptü.
( 15 Dakika sonra )
Five: Hayır dedim!
Klaus: Fikrini sormadım.
Five: Ondan uzak dur!
Klaus: Onun bir suçu yok, bırak da odasına götüreyim.
Five: Sana neden güveneyim!?
Five'ın bağırış seslerini duyduğumda yavaş yavaş gözlerimi açtım, Klaus tam karşımda duruyordu.
Klaus: Gerçekten aptalın tekisin Five, kız senin yüzünden hasta olacak.
Five: İnan bana onu senden daha çok düşünüyorum.
Rose: Five?
Five: Seni öldüreceğim.
Hafifçe doğrulduğumda Five'ın kucağında olduğumu fark ettim, beni kollarıyla ahtapot gibi sarmıştı.
Rose: Ne oluyor?
Klaus: Seni odana götürmek için geldim ama Five izin vermiyor.
Five: Çünkü sana güvenmiyorum!
Klaus: Bırak da Rose karar versin.
İkisi de sorar gözlerle bana bakıyordu.
Rose: Ben...
Klaus: Burada kalmak istemediğini biliyorum.
Rose: Üzgünüm ama burada kalacağım.
Klaus: Ne!? Ciddi olamazsın.
Five: Duydun işte, defol hadi.
Klaus: Bak Rose eğer Five yüzünden burada kalmak istiyorsan-
Rose: Hayır Klaus, cezalıyım ve cezamın ikiye katlanmasını istemiyorum.
Klaus: Pekâlâ sen bilirsin.
Klaus Five'a sert bir bakış attı ve bodrumdan çıktı. Five ise alaycı bir şekilde sırıtıyordu.
Rose: Five.
Five: Evet?
Rose: Artık beni bırakır mısın? Kemiklerim kırılacak.
Five: Üzgünüm unutmuşum.
Göz devirdim ve yanına oturdum.
Rose: Ceketini alabilirsin.
Five: Sende kalsın.
Umursamadan ceketi üstüne örttüm ve konuşmaya devam ettim.
Rose: Saat kaç biliyor musun?
Five: O aptal yanımıza geldiğine göre evde ki herkes uyumuş olmalı.
Rose: Burada yapabileceğimiz hiçbir şey yok.
Five: Dışarı çıkmaya ne dersin?
Rose: Bilmem farkında mısın ama cezalıyız.
Five: Evdekiler uyanmadan geri döneriz.
Rose: Bilmiyorum.
Five: Hadi ama! Kaç saattir duvarı seyrediyorum.
Rose: Pekâlâ tamam ama iki saat sonra geri döneceğiz.
Five: *gülümseyerek* Tamam, nereye gitmek istersin?
Rose: Fazla kalabalık olmayan güzel bir yer var mı?
Five: Sanırım evet.
Rose: Güzel, gidelim hadi.
Five: İlk önce marketten yiyecek bir şeyler alsak iyi olur.
Rose: Peki.
Elimden tuttu ve bizi bir marketin önüne ışınladı.
Five: Gel hadi.
Rose: Sen git ben burada bekleyeceğim.
Five: Tamam, hemen dönerim.
Başımı tamam anlamında salladım ve marketin önündeki banka oturup beklemeye başladım bir yandan da etrafı seyrediyordum, o sırada bir apartmanın yanında duran Caleb'ı gördüm. Şaşkın bir şekilde ona bakıyordum, gülümsedi ve el salladı. Tanrım, sanırım halüsinasyon görüyorum...
Five: Artık gidebiliriz.
Caleb bana gelmemi işaret etti, tam yanına gidiyordum ki bir korna sesi duydum. Five kolumdan tutup beni geri çekti.
Five: Siktir, iyi misin!?
Şaşkın bir şekilde Five'a bakıyordum.
Five: Derdin ne, ölmek mi istiyorsun!?
Rose: Caleb orada.
Five: Ne?
Rose: Bak işte orada bekliyor!
Caleb'ın olduğu yöne döndüğümde çoktan gitmişti.
Rose: Gitmiş...
Five: Caleb öldü Rose, hem o bu evrende bile değil.
Rose: Gördüm, bana el salladı!
Five: Onun burada olması imkansız, muhtemelen hayal gördün.
Rose: Gerçek gibiydi...
Five: Hadi gel şuradaki parka gidelim, sende biraz sakinleşirsin.
Elimden tuttu ve parka doğru ilerlemeye başladı, ben ise hâlâ Caleb'ı arıyordum.
Five: Çimlere oturmak ister misin?
Rose: Fark etmez.
Derin bir nefes aldı ve çimlere oturdu, bende yanına oturdum. Bir yandan poşettekileri çıkarıyor bir yandan da benimle konuşuyordu.
Five: Beni çok korkuttun.
Rose: Üzgünüm, gerçek sandım.
Five: Yanına mı gidiyordun?
Rose: Evet...
Five: Dediğim gibi korkmana gerek yok, o öldü.
Rose: Ya ölmediyse?
Five: Ölmediyse bile oyunu yok ettik, buraya gelmesi imkansız. Her neyse al hadi acıkmışsındır.
Bana uzattığı sandviçi aldım ve yıldızları seyretmeye başladım.
Five: Lütfen bir daha böyle bir şey yapma.
Rose: Eğer onu tekrar görürsem sana söyleyeceğim.
Gülümsedi ve yanağımdan öptü.
Rose: Yorgun görünüyorsun, uyumadın mı?
Five: Hayır.
Çimlere uzandı ve başını dizime koydu.
Rose: İstersen biraz uyu.
Five: Az önce olanlardan sonra mı? Asla.
Cevap vermek yerine saçıyla oynamaya başladım.
Rose: Geri dönelim mi?
Five: İyi olur yoksa uyuyacağım.
Ayağa kalktı ve benimde kalkmam için elini uzattı.
Five: Elimi bırakma.
Rose: Sence de biraz abartmıyor musun?
Five: Hayır.
Rose: Umm peki.
Beraber eve doğru ilerledik, içimde kötü bir his vardı sanki birisi bizi takip ediyor gibiydi.
Rose: Five.
Five: Hı?
Rose: Sanırım biri bizi takip ediyor.
Five: Burada bizden başka kimse yok Rose.
Rose: Nasıl bu kadar emin olabiliyorsun?
Five: Bak, çok uykum var ve şuan tek istediğim şey eve gitmek. Kimsenin bizi takip ettiği falan da yok, belli ki hayal görüyorsun.
Rose: Ama-
Five: Rose!
Rose: Tamam sustum.
Hızlı adımlarla ilerlemeye devam etti, ben ise etrafı kontrol ediyordum. Tanrım, hayal falan değilmiş gerçekten takip ediliyoruz!
Rose: Five.
Five: Ne var?
Rose: Arkamızda kapüşonlu biri var.
Five: Hayır yok.
Beni umursamadı ve yürümeye devam etti, bir şeyler yapmalıydım. Etrafta göz gezdirmeye başladım, önümüzde bir ara sokak vardı. Ara sokağın yanına geldiğimizde Five'ı oraya çektim.
Five: Ne yapıyorsun!?
Rose: Adam buraya doğru geliyor bir şey yap!
Five en sonunda ciddi olduğumu anlamış olmalı ki çıkış yolu aramaya başladı, bende adamı kontrol ediyordum.
Rose: Geliyor!
Five: Buradan!
Kolumdan tuttu ve çekiştirerek binanın arkasına götürdü.
Five: Duvardan atlamamız gerek.
Rose: Neden bizi ışınlamıyorsun!?
Five: Sana yorgunum demiştim.
Rose: Lanet olsun...
Five: Hadi! Merak etme yardım edeceğim.
Five duvara tırmanmama yardım etti, daha sonra o da atladı ve koşmaya başladık.
Five: Adamı gördün mü?
Rose: Siyah bir kapüşonlusu vardı.
Five: Yüzünü gördün mü demek istemiştim.
Rose: Hayır.
Five: Başımıza başka ne gelecek merak ediyorum.
Rose: Umarım babama yakalanmayız.
Five: Şuanda üçüncü rüyasını görüyordur merak etme.
Birkaç dakika sonra akademinin bahçesindeydik.
Five: Hadi kimse görmeden bodruma inelim.
Rose: Kapı kilitli değil mi?
Five: Kahretsin unutmuşum...
Rose: Ne yapacağız?
Yanıma geldi ve beni baştan aşağı süzdü.
Rose: Ne?
Five: Yanında şu sihirli tokalarından var mı?
Rose: Sihirli toka mı?
Five: Kilitleri kolaylıkla açtığın tokadan bahsediyorum.
Rose: Ah, evet olması gerek.
Saçımdan bir tel toka çıkardım ve Five'a uzattım.
Five: Umarım kapıyı açabilir.
Yanına gidip beklemeye başladım.
Five: Olmuyor!
Göz devirdim ve elinde ki tokayı alıp kapıyı açtım.
Five: Vay canına...
Rose: *gülerek* Gel hadi.
İçeri girer girmez yere oturdum, o da yanıma geldi ve başını omzuma yasladı.
Rose: İyi uykular.
Five: Sana da.
( Sabah )
Uyandığımda kapı sonuna kadar açıktı, sanırım cezamız bitmişti.
Rose: Five, uyan hadi.
Five: Aç değilim.
Rose: Cezamız bitti.
Five: Ne güzel.
Rose: Gidip üstümü değiştirmeliyim.
Five: Ben daha sonra gelirim.
Rose: Bana sarılıyorsun aptal, nasıl gidebilirim?
Söylene söylene ayağa kalktı ve akademiye doğru ilerlemeye başladı, bende arkasından gidiyordum. Tam üst kata yönelmişti ki bileğinden tutup durdurdum.
Five: Ne?
Rose: Üstümü değiştireceğim.
Five: Ah peki, oturma odasında olacağım.
Rose: Tamam.
Neredeyse ayakta uyuyordu, gülümsedim ve odaya gittim. Kendime yeni üniforma almak için dolaba yöneldiğimde aynada Caleb'ın yansımasını gördüm. Duvara yaslanmış sırıtarak beni izliyordu. Ne yapacağımı bilemedim, donup kalmıştım. Arkamı dönmek istedim ama yapamadım, bir şekilde odadan çıkmalıydım.
Caleb: *gülümseyerek* Merhaba demek yok mu?
---------------------
Bölümü oylamayı ve bol bol yorum yapmayı unutmayın ♡
Discord sunucusuna katılmak isteyenler bana özelden yazabilir.